1. 1.
    0
    atmamıştır beyler. gerçek bir hayat hikayesi
    ···
  2. 2.
    0
    kardeşlerim, kimse dinlemese de anlatacağım bu öyküyü. yeter artık, sadece samimi arkadaşlarıma, dostlarıma anlatmaktan bıktım. bilinsin istiyorum olabilecek en fazla kişi tarafından
    ···
  3. 3.
    0
    beyler benim değil, babamın başına gelenleri anlatıyorum. yıl, memleket, çalıştığı şirket tüm adları vereceğim, kişi adları hariç. ve uzatmayacağım diğer panpalar gibi, beklemeden full anlatacağım tek bir nefeste
    ···
  4. 4.
    0
    beyler babam 45'lidir, ben doğduğumda 40 yaşında yani adam. 29 yaşında evlenmiş annemle ve vefat eden bir ablam var daha ben görmeden. sonrasında da annemin ciddi sağlık sorunları olduğu için ben doğduğumda bayağı bir yol katetmiş yani peder, neyse. bunu neden söylüyorum, çünkü emeklilik yaşına geldiğinde ben de ilkokulu yeni bitirmiştim, anadolu lisesi sınavları olmuştu. benim puan galatasaray lisesini de tutuyordu, ama ne gönderecek paraları, ne de bu hasrete dayanacak güçleri yoktu, sağlık olsun. ben de içel anadolu lisesinde 7 yıl okudum ve çok dost biriktirdim, sizden iyi olmasın
    ···
  5. 5.
    0
    neyse, sınav sonucu belli olmuş, o sırada biz de tatildeyiz taşucu'nda. bilenler bilir uzanlar'ın satın aldığı, o dönem kamu iştiraki olan Çukurova Elektrik'in yazlık dinlenme siteleri vardı Taşucu'nda ve personel dönemlik 2 hafta kalırdı apart dairelerde. Annem de, ömrü uzun olsun, çok öngörülü, sezgileri güçlü bir kadın olduğundan; bu sene gitmeyelim izin de alma sen, dedi babama. çünkü uzun süredir işten çıkarmalar devam ediyordu ÇE'de (bundan sonra çukurova elektrik a.ş.ye bunu diycem) ve babamlar mesaide bir şey yapmıyordu, Uzanlar satın aldığından beri. Uzanlar diyoruz, ÇE diyoruz inşalla zütümüze girmez
    ···
  6. 6.
    0
    babam da her zaman ki rahatlığıyla, bir şey olmaz, beni çıkarmazlar emekliliğime 3 ay kaldı zaten, modundaydı. kendi durumunda 1 arkadaşı daha vardı, önceden çıkarılanlar hariç ve adana ÇE'de de 7 kişi bu durumdaydı. öncesinde çıkarılan ve 20 yıldan uzun süredir çalışan arkadaşları da zaten bi iki aylık prim yatırıp emekli olmuştu. ama işin civcivli kısmı bu değildi panpalar, konuyu oraya getiriyorum şimdi
    ···
  7. 7.
    0
    araya hiç dinliyor musunuz beyler entry'si sokmadan devam ediyorum: bilirsiniz işçiler SSK'dan emekli olur, her ay gelir vergisi dışında burası için de bir kesinti olur ve sonrasında bu emekli ikramiyesi ve maaşı şeklinde geri döner. babamların şirketindeki sendika da farklı bir yapıdaydı ve bugünkü bireysel emeklilik şirketleri gibi aylık fon kesintisi yapıyordu, yani ikinci bir emeklilik gibi düşünün, ve emekli olduğunuzda buradan da toplu bir para alıyordunuz
    ···
  8. 8.
    0
    bu fon da, işçilerin daha doğrusu kendi aralarından seçtikleri sendika temsilcilerinin yönetiminde ve idaresinde olduğundan aslında Uzanlar'ın ilişme, het höt etme hakkı yoktu.ama yine de ne olur ne olmaz, Uzanlar zaten burayı kapattırmaya, iş göremez raporu almaya çalışıyorlar ÇE için, o nedenle bu fonu artık dağıtalım; kimin ne birikmişi varsa alsın, çalışanlar da emekliliği beklemeden ne verdiyse alsın şeklinde bir karar alıyorlar. dananın kuyruğunun koptuğu yer burası zaten beyler
    ···
  9. 9.
    0
    nasıl gidiyor beyler? karışık anlatıyor olabilirim kusura kalmayın, anlaşılmayan yerlerin üzerinden geçerim sonra isterseniz. 16 sene geçti mevzuunun üzerinden ama bendeki doluluk aynı vaziyet... sıkıntı ondandır
    ···
  10. 10.
    0
    nerede kalmıştık amk, heh babam diyordum, yıllık iznini aldı annemi dinlemeyip, ve biz Taşucu'na yollandık 2 haftalık tatil için. sonra aile dostumuz tanıdıklar da geldi bir günlüğüne yanımıza, kadın müjdeli haberi de getirmişti, birinci anadolu lisesini de kazanmıştım, mutluyduk amk, ben ailem seviniyor diye daha da mutlu oluyordum. her zaman da yaklaşımım buydu panpalar, reklam kokan hareketler bunlar diyebilirsiniz ama öyleydik. ufaklığımdan itibaren, ne başka çocuklar ya da kardeşim gibi "şunu alın, bunu isterim" demedim, çünkü bizimkiler her zaman için beni özgür, serbest bırakmışlardı, mahalle maçına gider, gece dönerdik, benden büyük abiler laf işitirdi ebeveynlerinden. bizimkiler sadece nerede kaldın oğlum, acıkmadın mı daha derlerdi, yaş daha 6, 7 amk.. neyse, bu nedenle ben de olgun davranmayı artık bir görev mi bildim nedir, onları mutlu etmek için bir şeyler yaptım hep, hala da öyleyiz belki bilmiyorum. bununla çok da gurur duymuyorum, çünkü herkes kendisi için yaşamalı binler
    ···
  11. 11.
    0
    tatilden döndük, babam işyerine gitti, daha doğrusu uğradı, çünkü önceden de dedim, bi gib yaptıkları yok, çay içiyorlar amk arkadaşlarla son aylarda. ve eve döndü, buna yol vermiş personel müdürü. daha o zaman insan kaynakları falan yok, sonradan çıktı o tür zırvalamalar. babam müdürden beklemiyordu, hatta adamın ismini de hatırlıyorum, veysel'di. ismi güzel ama kendi kalleş çıktı, insanoğlu işte... Tabii, moralini de çok bozmuyor, çünkü 2 ay cüzi bir miktar yatırıp emekli olacak, dediğim gibi tatil dönüşü 2,5 ay falan kalmış emekliliğe. ve babam ikramiye yerine tazminatını,vs alıyor binler. totalde 850 milyon lira gibi bir paraydı, hiç unutmam. hatta anneme bilezik, kardeşime kolye alınmıştı altın, bana bir çeyrek bile yoktu:d ama istemedim de zaten bir şey, ve bizim okul masrafları, yabancı dil kitapları zaten bir iki aya belalarını gibeceklerdi, ben onu düşünüyorrum
    ···
  12. 12.
    0
    @21 panpa kusura kalma, doldurunca metni, hız yavaşlıyor haliyle. devam; bu arada beyler, bilirsiniz çoğu ilde ulaşımın ana gövdesini dolmuşlar, dolmuş hatları zütürür. hele bundan 15 sene önce dominant olan onlar. ve pahalı olan da aynı taksi durağı gibi dolmuş hattıdır, orada çalışma izni. Biz de cumhuriyet mahallesinde oturuyorduk, hatta apartmanın ve ilkokulumun adı da aynıydı amk. bizim dolmuş hattı da cumhuriyetti. bir amcamın 2, bir amcamın 1 hattı vardı çalışan o durakta, amca dediysem babamın kuzenleri. ve 2 durağı olan aynı zamanda kooperatif başkanıydı durağın. Neyse, babam emeki olunca başka bir arkadaşı diyor ki benim dolmuşu ve hattı sana satayım, 1 milyar 300'e. sen elindeki 800'ü ver zaten bir kaç ay sonra gerisini toparlarsın dolmuşun hasılatıyla. cidden de öyleydi beyler, şu an bile bir dolmuştan günlük hasılatı az çok hepiniz tahmin edersiniz, dediğim gibi otobüs yok, taksi yok, bir gibim yok. babam da rahat adam ama para konusunda o kadar değil, ne de olsa köylü çocuğu, risk, girişim böyle şeylere yanaşmaz. bir de sendika fonu dağıtılması muhabbeti olduğundan, oradan gelecek parayı bekliyor
    ···
  13. 13.
    0
    ve arkadaşına da diyor ki, bi 5 10 gün müsaade et, ben sana parayı toparlayıp gelcem, durağı da alcam. neyse, tahmin ettiğiniz üzere fon dağıtılıyor, beş altı senedir kesinti yapılan, daha yeni işe giren ve nerdeyse hiç para vermemiş tipler, işçiler para alıyorlar yüklü miktarda. ama babamlar, ve öncesinde emekli olanlar, yani paranın büyük kısmını oluşturmuş tiplere ödeme yapılmıyor? olaya gel. Haliyle hemen bir dava açılıyor, avukat tutulup. Avukat abi diyor ki, ilk celseden sonra, hadi kebaba rakıya gidelim, içelim, bunu kutlayalım, davayı kazanıyoruz. Amk çömezi bilmiyor ki, ne çakallıklar dönüyor diğer tarafta
    ···
  14. 14.
    0
    bu arada uzanlara lafım yok anlaşılmasın, bu olayda direkt sorumluluk sahibi olmasa da binler, esasında ÇE'yi, devleti giben, babamları işten çıkaranlar full onlar. zamanında demirel, çiller bu devleti çok peşkeş çektiler beyler, çok... şimdikilerin yaptığı, onların yanında nedir bilmiyorum yani, çerez parasına KiT'leri satıp satıp kapattırdılar. dinsizin hakkından sonra imansız mı geldi, bir şey diyemem..ne de olsa siyaset yasağı var amk... aristoteles insan politik bir hayvandır demiş, arendt kişiye dair ne varsa, özel olan politiktir demiş, biz yasaklamaya çalışıyoruz burada. ama neyse, vardır bunların da bir hikmeti
    ···
  15. 15.
    0
    2. celse oluyor beyler, ve hakimden beklenen karar gerçekleşmiyor, yani lehimize. aleyhine karar da çıkmıyor? ne o zaman amk çocuğu dediğinizi duyar gibiyim; hakim davayı reddediyor amk ?! bu da ne, demeyin. ben de 11 yaşındayım o zaman, ve o terimi ilk defa duyuyorum, davanın reddi. lan bin artislik mi yapıyon da demeyin, çünkü panpalar o dönem de ben ne kadar angiblopedi, klagib, vs varsa silip süpürüyordum amk. tabii ne bilgisayar, ne internet var. atarim vardı ama o kadar oynamazdım. sonra amk ztn, ilkokulda gözlük takmazken, daha okulun ikinci günü hazırlıkta tahtayı göremiyom. eve gittim ağlayarak, hemen doktora tabii, bizim gözler 3.25 miyop, astiğmatlı bir de. şok! neyse, alakası yok bunun konuyla.
    ···
  16. 16.
    0
    davanın reddi demiştik, burada zaten belli oluyor tabii her şey. sendika yöneticisi 5 6 tip, parayı yediriyorlar mahkeme heyetine, artık nasıl büyük bir para var, siz tahmin edin... Adana'da bölge mahkemesine gidiyor, oradan da bir şey çıkmıyor haliyle, para, rüşvet bol... Asıl başlıktaki konuya geliyorum beyler, işin civcivli kısmına yani, olayın temasına, anafikrine... dost kazığı demiştik değil mi; Hz.Ali demiş ki, düşmanından değil iyilik ettiğinden sakın. sana asıl zarar verebilecekler onlardır. kendisi de zaten evlatlık aldığı nankör tarafından camide şehit edilmişti, adam akibetini bile biliyor... Mahkeme sürecinde yaşananlar şunlar beyler: başlarda aynı durumda 9 kişiler babamlar demiştim, x tarihinde işten çıkartılan. 7'si adanadan, ve mahkemede bunların mesai arkadaşları diyor ki (çünkü ÇE'nin mersinde termik santrali var, tarsus ve adanada da hidroelektrik santralleri beyler) "ya ayıptır, günahtır. bu arkadaşlarımız bizlerle yıllarca katkı payı verdi bu fona. madem mahkeme, sendika binlik yapıyor, hepimiz atıyorum ellişer milyon az alacağız, bu arkadaşlar da bizim kadar pay alacaklar buradan" diyip, kendi paralarından fon yapıyorlar arkadaşlarına. babamın arkadaşları, böyle bir şeyi dillendirmedikleri gibi
    ···
  17. 17.
    0
    mahkemede ağızlarını açıp, tek bir kelime bile etmiyorlar... şimdi burada didaktik, ahlakçı bir tip olmak istemiyorum ama, bu yapılır mı beyler... bu yapılır mı? siz böyle bir şeyi yapabilir misiniz, böyle bir şeyi insanlığınıza, aldığınız nefese sığdırabilir misiniz... tabii olay adanadaki mahkemeye gittiğinde, yani dava ilk red olduğunda, babam arabasıyla şirkete gidiyor. önce personel müdürü veysel bey'e öfkeli bir sitem: benim çocuklarım daha ilkokulda veysel bey, nasıl yaptın bunu bana, iki ay bekleyemedin mi" diyor ve lafı uzatmıyor. karşısında müdür, nasıl yamulmuş, onu hiç anlatmıyorum. dayak yiyeceğim falan korkusu zannetmeyin beyler, babam hiç öyle birisi değil, hele tanıdığı bir insana, haşa... sözüyle döver gerekirse, bilirsiniz söz daha beter eder adamı. utançtan bu yamulmalar hep, demek ki adam canavar değil, utanıyor yaptığından ama gene de yaptığı kabul edilemez ya, neyse..
    ···
  18. 18.
    0
    beyler, hikayeyi tamamlamak için entry giren her kardeşime cevap yazamıyorum okusam da, sonra bakacağım onlara. şimdiden kusura bakmayın. üniversite döneminde rahat 3 4 gün ağır içerdim ben, dertli olduğumdan falan değil, ortam nedeniyle, sevdiğimden. askerden bir süre önce bayağı kısıtladım ve şu an haftada bir bira belki, onu da biriyle paylaşarak içiyorum. ama bu anlatı bittiğinde, bakar ocakbaşı beni bekler herhal, boğaziçi üni.nin orada, bilen bilir. neyse devam ediyorum, müdürün yanından sonra iş arkadaşlarının yanına geçiyor, ve ayakta başlıyor saydırmaya, içeriği tahmin edersiniz zaten, ve küfrediyor ağır bir biçimde de, hem genele hem isimlere hitaben. çıt yok ama, cidden çıt yok. ve en çok koyan da ne biliyor musunuz adama, "ulan hakkının yenmesi ne ki, her gün milyonlarca adamın hakkı yeniyor" diyebilirsiniz, haklısınız da amk. bir ezilen babam değil tabii ki de. ama koyan şu binler: babamlar özellikle ÇE devletin elindeyken, bayağı iyi durumda işçiler, hani ingilizcede bir terim vardır affluent worker diye, varsıl işçi yani. 3 ayda bir ikramiyeyle, yüksek maaşla çalışıyorlar kurum itibariyle. ama babam paraları hovardalık, içki için olmasa da pek tutumlu olmuyor gene annemi dinlemeyip o zamanlar, arkadaşlarına iyilikler, borçlar, aileye yardımlar, vs. Bunun için hiç gocunmadım, tam tersine gurur duydum bu özelliğiyle, ve az biraz biriktirmesini isterdim tabii ama, hiç istemesem de bu özelliği de genetik bana geçti beyler. çok para geçti, geçer elime ama borç içindeyimdir bir yandan. şu anda da allahın sopası yok işte, işsizim. neyse, ne diyordum, heh
    ···
  19. 19.
    0
    babam çalışırken de, örneğin apartmanda da komşumuz olan bir iş arkadaşına maaşını aldığı gibi tamdıbını verdiği olurdu. niye mi; çünkü atıyorum ismini, can amcanın oğlu çelik, benden büyüktü, anadolu lisesi vs. kazanamadığı için, ailesi de iyi bir okulda okusun diye, koleje gönderiyordu (mersin'i bilen bilir, toros koleji, o dönem zaten bir iki tane var, ve iyi okul bunlar) ve taksitlerini toparlayamadığında, ya da toparlayıp eve para kalmadığından babam destek olurdu. burada ne olur yanlış anlaşılmasın, babamı övmek, pompalamak gibi bir niyetim bu başlık boyunca asla olmadı, olmaz da. öyle düşünen olursa cidden üzülmem, kalbim fena kırılır. varmaya çalıştığım noktayı zaten anladınız; babam arkadaşları için bunları yaparken, tek birinin ağzını açmaması, ne mahkemede ne sağda solda. düşünün utancın boyutunu ki, babam o konuşmayı yapmadan önce veya sonra bile gelip de yanına, ya halil sen haklısın, ya da üzüldük gibi şeyler bile söyleyemiyor ezikler. Beyler burada şunu belirtmek isterim; eziklik, fakirlik demek değildir; eziklik, ailenin tahsil derecesi, senin tahsil derecen değildir, okuduğun kitap, giydiğin giysi, dinlediğin müzik, takıldığın mekan, sevdiğin insan da değildir. Eziklik, bir ruh halidir, ve insan olan sadece bunu hisseder zaten bir yandan, ve yapman gerekeni yapamadığında, olman gerektiği gibi olamadığında eziksindir. o nedenle ben de kullanıyorum geyiğine liseli tabirini ama, kimsenin somut koşulları nedeniyle ezik muamelesi görmesini ya da hissetmesini kaldıramam, ve çok insanla, yeri geldiğinde kendimden konumca üstte olan insanlarla (buna askerdeyken komutanımız albay da dahil bu arada) bu yüzden karşı karşıya geldim. benden zütürdükleri oldu, ama pişman mıyım, asla olmadım. bana minnetle bakan bir çift göz yetti her zaman panpalar
    ···
  20. 20.
    0
    ufak ufak toparlıyorum, koca bir öykü için sayfalar dolusu entariye gerek yok nitekim. tahmin edeceğiniz üzere, adana bölge mahkemesinden de bir şey çıkmadı, hee yargıtay kısmı da afili, onu da anlatayım yeri gelmişken. tabii davayı temyize zütürüyor babamlar, yargıtay'da da bu tip davalara bakan dairenin 5 asil üyesi var, ve bir kararın çıkması için 4'e 1 çoğunluk lazım, 3-2 yetmiyor panpalar. düşünün artık, orada da satın alınıyor şahıslar, ve ilk görüşüldüğünde dosya, oylama yapılıyor ve sonuç 3e 2 babamların aleyhine. kurulda 4 erkek, 1 kadın üye var. 1 erkek ve 1 kadın üye babamların lehinde. dosya tekrar görüşülüyor, tahmin ettiniz ve doğru çıktı, 1 üye daha satın alınıyor ve babamların aleyhinde temyiz yolu da kapanıyor. peki satın alınamayan, babamların hakkını yedirmeyi kendine yediremeyen kim? o tek, kadın üye beyler. o zamandan beridir, kadınları her daim ezilseler de, böylesi insani hislerle, karakterle dolu olması bende saygı uyandırmıştır, ve hiç bir kadının - annem, kardeşim, sevgilim olsun olmasın - kötü hissetmesine yol açacak bir şey yapmamaya çalıştım hayatımda. ne kadar başardım, bilemiyorum tabii. insanız en nihayetinde, hata kabahat bize mahsus.
    ···