1. 9.
    0
    upluyum lan bari belki tutar başlık
    ···
  2. 8.
    0
    1. beyler e kadar okudum
    ···
  3. 7.
    0
    @5 eyvallah panpa
    ···
  4. 6.
    0
    okuyan var mı beyler
    ···
  5. 5.
    0
    değiştirmesi için okumam lazım ama okuyamöam ben bunu çok uzun.
    okuduğum en uzun şey bundan 20 yıl önceydi sanırıım

    evet ben bir arkadaşım işte gidiyoruz kapıkuleye yerde bir kağıt görüyoruz üstünde osmanlıca yazılar içimizden kimsede arapça bilmediği için gidiyoruz arapça bilen birisine okuutturmaya çalışıyorz işte derken karşımıza bir kişi çıkıyor verin o kağıdı bakayım okuyayım diyor çocuk al amca derken ben hemen elimi uzatıyorum dur yapma belki hırsızdır diyorum o da haaa diyor biz topuk yaylasına kadar kaçıyoruz sonra iyi bir dedeye rastlıyoruz ver evladım diyor ben sizin için o kağıdı çeviririm işte adam çeviriyor ve şöyle yazıyor topkapı sarayının altında uçsuz bucaksız bir yerde incili süslemelerle donatılmış bir sözlük var eğer bu sözlüğü bulursanız ileride çok zengin ve mesut yaşarsınız ama dikkat edin yola çıktığınızda sizi binbir zorluk bekliyor buna hazır olmalısınız aslanlar kurtlar herşey orda diyor ve bizde sırt çantamızı alıp topkapısarayına gidiyoruz. derken iki ingiliz hatun geçiyor bizim gözler kayıyr amk. sonra başlıyoruz topkapını altına inmeyi derken incisözlük bizi orda bekliyor bizde hemen alıyoruz onu derken elimize alır almaz başka bir diyardaız burası sanal diyar tıpkı o yaşlı dedenin bahsettiği gibi...

    işte en uzun okuduğum şey bu hikaye
    ···
  6. 4.
    0
    okudum panpa tırsmıştım hafiften sonunu okuyunca sesli güldüm şukulata
    ···
  7. 3.
    0
    tembel binler
    ···
  8. 2.
    0
    okuyamıyorum amk.
    ···
  9. 1.
    0
    beyler :(
    biliyorum uzun ama kendinizi kaptırmadan kesin sonuna kadar okuyun

    Dilek bir gün okuldan çıkmış, durakta minibus bekliyomuş. Yalnız korkunç yağmur yağıyormuş bu arada. Kızın önüne bir araba yanaşmış. iyi giyimli, temiz yüzlü bir genç, "yanlış anlamayın n'olur. Ben de yakın zamana kadar öğrenciydim. Islanmayın, gelin ben sizi uygun bi yere kadar bırakayım" demiş. Dilek, başta biraz tereddüt etmiş ama çocuğun iyi niyetine inanmış ve arabaya binmiş. Yolda sohbet filan etmişler.

    Hoslanmışlar birbirlerinden. Çocuk, lütfen izin verin sizi evinize bırakayım. Bakın yağmur da iyice hızlandı" demiş, Dilek kabul etmiş tabii. Sohbet iyice koyulaşmış. Kızın evine gelmişler, bu arada telefon değiş tokuşu yapmayı da ihmal etmemişler. Dilek çok etkilenmiş çocuktan. O hafta her telefon çaldığında yüreği hop etmiş, "Ay benimki mi arıyor?" diye telefona koşmuş. Ama arayan olmamış maalesef. Dilek yüzünü kızartıp çocuğu aramaya karar vermiş, "Belki numaramı kaybetmiştir, n'olucak ki ben arasam" deyip kandırmış kendini. Telefonu ağlamaklı bi kadın sesi açmış. Meğer teyze, bizim çocuğun annesiymiş ve hıçkıra hıçkıra,

    oğlunun trafik kazasında öldüğünü söylemiş.
    Anlattıklarından Dilek anlamış ki, çocuk onu bıraktıktan 5 dakika sonra yapmış kazayı. "Keşke eve bırakmasaydı. Benim bunun sorumlusu" diyerek hemen kendini suçlamaya başlamış. Suçluluk duygusundan kurtulmak için teyzeden adresi almış, "En azından

    başsağlığına gideyim bari" diye düşünmşü. Ziyaret ağlamaklı ve de yaşlı geçmis. Ayrılma vakti geldiğinde iyice havaya giren kız, "Bana oğlunuzdan bi hatıra verir misiniz? Onu gerçekten çok sevmiştim" demiş. Bunun üzerine anne içeriye gitmiş, döndüğünde elinde çocuğun kaza günü üzerinde olan gömlek varmış. Üstelik de hala kanlar içindeymiş gömlek. Dilek çok kötü olmuş, gömleğin niye saklandığı! ve niye ona verildiği anlamsızlığına rağmen yine de kadını kıramayıp almış kanlı gömleği. Ama eve gelir gelmez ilk işi gömleği yıkayıp ütülemek olmuş. Bütün gece gömleğe baka baka, ağlamış. Sürekli de, "Onu ben öldürdüm, onu ben öldürdüm" diye tekrar ediyormuş kendi kendine. Artık ağlamaktan bitap düştüğünde gömleği yastığının altına koymuş ve yatmış.
    Sabah uyandığında kendini daha iyi hissediyomuş. Ama yastığı kaldırdığında bir de görmüş ki gömlek yine kanlar içinde.

    inanamamış bu duruma. "Herhalde dün o kafayla iyi yıkayamadım" diyerek yeniden yıkamış gömleği.

    Ama ertesi sabah da hiç bi değişiklik yokmuş gömlekte, yine kanlar içindeymiş. Bunun üzerine Dilek girdiği ruhsal çöküntünün de etkisiyle bir hocaya gitmeye karar vermiş. Çünkü başına gelen olayı mantıksal olarak bir türlü açıklayamıyormuş. Çevresinden edindiği bilgiyle değerli bir insan olan Rıza hocayı bulup olayı başından sonuna anlatmış. Rıza hoca uzun uzun dualar okuduktan sonra Dilek? e gömleği neyle yıkadığını sormuş. Dilek de tam iki kez deterjanla yıkadığını, ilk başta gömleğin temizlendiğini fakat sabah tekrar kanlar içinde olduğunu ağlayarak anlatmış. Bunu duyan Rıza hocanın gözleri faltaşı gibi açılmış ve ellerini Dileğin

    kafasına dokundurarak sorunun çözümünü söylemiş :

    "A benim salak kızım, hiç normal deterjanla kan lekesi çıkar mı?

    Hem renkli hem de renksiz çamaşırlarında ARiEL kullanmalısın!"
    Tümünü Göster
    ···