oluyor bazen... kimi zaman hiç istemediğin şeyleri istiyorsun, kimi zamansa hayatınız boyunca istemekten vazgeçmeyeceğinize inandığınız şeylerden nefret ediyorsunuz. o kadar fazla paradoxlarla doluki bazen yaşamak yorucu geliyor insana, bıkkınlık veriyor son bulsun artık diyor kişi kendi kendine.
bilmem kaç yıl kaç gün kaç dakika kaç saniyedir bu dıbına koduğumunun gibindirik hayatında sürüne sürüne yaşıyorum. bazen zevk alıp bazense en büyük acılarımı hiç beklemediğim zamanlarda beklemediğim kişiler tarafından tadıyorum. harbi lan insanın en çok güvendikleri tarafından yaralanması, ulu orta bırakılıp tıpkı sıçılmış tak gibi bırakılıp üstüne sifon çekmeyi unutması gibi kişinin en güvendiği tarafından yaralanması; ne kadar acı amk.
bazen hayat sadece güvendiğin insanlarla kalmayıp seninle ilgisi alakası olmayan insanlar tarafından da acı çektiriyor insana. onların zayıflığı onların tatmin edilemez egosu yaralıyor beni... neyse gibtir edelim sokaktaki adamı konu ordan oraya atlıyor. kafanız karışmasın.
en sevdiğin insanın, zamanında "seni hiç bırakmayacağım" diyen insanın, seni ulu orta bırakıp gitmesi ne taktan, ne gibindirik, ne karmaşık ne anlamsız bir paradox lan. insanlar tutamayacakları sözleri neden verir ki amk. yoksa acı çektirmek insanların egosunu mu tatmin ediyor. kişisel olarak bir kişiye duygusal acı çektirmenin hiç hoşuma gideceğini sanmıyorum. sorun bizde mi yoksa karşımızdakilerde mi bunuda anlayamıyorum açıkcası. fark ettim de ne kadar anlam getiremediğim şey var ortada...
onu bunu geçelimde bu yazdıklarımı okuyamacak olan kadın şu sözlerim sana;
neden mi okuyamaacaksın, söylüyorum. hatırlarsın senin yanında inci'ye sadece "keçi reyiz"i izlemek için girerdim. hatırladın mı ikimizinde dakikalarca sevişip hangi filmi izleyelim diye düşünürken hadi keçi reyize bakalım ilk ardından izleriz diyip, ikimizinde ağlayıncaya kadar gülmesi ne güzeldi be kadın, ne güzeldi. gülmekten akan yaşlarımı silip yanağıma bir öpücük kondurup hadi film izleyelim artık diyip bana atarlandığın zamanları hatırladım da yine içime bir ağırlık çöktü... biliyorum okuyamayacaksın bunları. zaten sen oku diye yazmıyorum. burada ki bir kaç bin okusun varsa onlarında bir yarası hem ben onların acısına hemde onlar benim acıma ortak olsun diye yazıyorum. hatırlarmısın hani sen bana "ne olur gitme" dediğinde sana bir yerden duyduğum bir sözü söylerdim; ben, ruhum olmadan sadece bir makinayım. o ruh sendin kadın ve sen gideli çok oldu ve ben ulu orta bırakılmış tak çuvalı gibiyim, teşekkürler.
edit: giberim başlığını diyip moraliniz bozulduysa biraz kafa dağıtmak için
http://www.youtube.com/watch?v=CS5gr3T2gPI
ama olmadı dibe batır beni diyorsanız buradan devam
(bkz:
beyler fark ettimde çok yalnızım lan)
(bkz:
bilipte bilmemezlik vardıryaa hani)
(bkz:
günün ilk ıssızlıkları)
(bkz:
bir hafta sonu daha gelir çatar okşar)
(bkz:
bin bir cumartesi)