hayat kurtaran tespitler

buraya yazacaklarımı ister bir defterinizin bir köşesine yazın, ister masaüstünüzde bulundurun, isterseniz sadece okuyup geçin.
fakat, okuduklarınızı mutlaka ama mutlaka iç mahkemenizde bir tartın. söylediklerimin, konuştuklarımızın samimi gerçekçiliğini gördüğünüzde birbirimize çok ısınacağız beyler.

öncelikli olarak belirli bir başlık planım yok, hatta böyle bir başlığı hayatımda ilk defa açıyorum diyebilirim.
sadece belli başlı söylemek istediğim şeyler var, onun dışında genel olarak bir sohbet havasında takılacağız. tek isteğim ise, olanca samimiyetinizle bana ve burada bizlerle konuşup yardıma ihtiyacı olan kişilere yardım etmeme yardımcı olmanız.

birazdan başlayacağım.

her şeyden önce, yaşam savaşında işinize en çok yarayacak şey gözlemdir beyler.

bir şeyi sessizce, köşenizden izlemek kadar keyifli bir şey yoktur. hele de bu bildiğiniz bir şeyse. yeri gelir, insanların yapamayışına gülersiniz, yeri gelir, birilerinin koşuşturmalarına mutlu bir tebessüm ederken bulursunuz kendinizi. gözlem anı işte insanın bu derece içten olduğu bir andır.

size neler mi kazandıracak?

her şey bir yana, insanların ne kadar gereksiz çabalar içinde olduğunu görüp, bu çabadan sıyrılışınızla başbaşa olacaksınız. ve biraz daha ileri gözlemlerinizde "iyi ki sıyrılmışım ulan" diyerek kendinizi kutlayacaksınız.

ayrıca en başından belirteyim. başlığın tutup tutmaması zerre kadar beni ilgilendirmiyor, ilgilendirmeyecek de. biliyorum, gün gelecek burada dönen muhabbet sözlüğün vazgeçilmezi bile olacak. belki de tam tersi. iki halde de takmayacağım.

çünkü ben bu başlığı faydalı olsun diye yazmaya başladım.

gözlemlerinizi iyi değerlendirin.

"fatma bugün salona girerken sağ ayağıyla girdi.", "rezzak düne göre fazlasıyla kasıntı, muhtemelen kız avında dıbına koduğum.", "leylanın mavi bandana taktığı gün, muhtemelen yarın adet günü." gibi çıkarımlarda bulunup, hayatın akışını kendi kontrolünüze almanız için önemli bir adımdır bu.

ve yine belirtiyorum, gözlem yapmak zevkli bir eylemdir. insanların kasılışını gördüğünüzde, dünyanın en rahat adamı olduğunuzu bile düşündüğünüz anlar olacaktır. şaşırmayın.

not: koku konusunda hassas değilseniz, leylanın adet gününün sizin için bir önemi yoktur.

@24 güzel noktaya değindi.

çözümleme.

çözümlemek, ister karakterler olsun ister de herhangi bir madde. o maddeyi olduğu gibi kabul etmeyin asla; unutmayın, her bilinen bir bilinmeyenden meydana gelir. hele de günümüzde, iki yüzlü ve menfaatçi insanlar kol gezmekteyken çözümlemeyi ekgibsiz yapmak zorundasınız, eğer kullanılmak istemiyorsanız.

bu gerçekten önemli ve kritik bir noktadır. insanlar size feykler üstüne feyk atabilir, hangisinin gerçek tavır hangisinin ise gözdağı olduğunu anlamanız, insanlarla iletişiminizde size büyük olgunluk katacaktır daima.

çevrenizdekiler de mutluluğunuz konusunda önemli bir etken.

etrafınızdakilere göre şekil alırsınız, bu acı bir gerçek hacılar. yani "etrafımda gerizekalılar var aq" diyen bir arkadaşın, zamanla gerizekalılaşması kaçınılmazdır. bu sizin isteğiniz dışında gerçekleşir maalesef, çünkü toplumumuzda öyle algı duvarları vardır ki, ayıplamalardan tutun dışlamaya kadar kurulan kapanlarla sizi gerçekten yapmak istediğinizden alıkoyarlar.

mesela benim çevremde, belli başlı güvenilir insanlar dışında kimse yoktur. öte yandan, çevresinde tak gibi adam kaynayan tanıdıklarım da vardır; ortak payda mutluluk. peki nasıl oluyor da iki taraf da mutlu?

çünkü, ben de sadece gerçek insanları yanıma alıyorum, o kişi de. bu gibinizin keyfine kalmış bir durum. ister peşinizden kitleleri sürükleyin, isterseniz 2-3 sağlam adamla gününüzü gün edin.

özel olarak iletmek istedikleriniz varsa, bir pm uzaktayım.

bu entrymde ise gözlem ve çözümlemenin çevreniz açısından önemini anlatacağım beyler.

önceki entrymde de söyledim, toplum olarak fazlasıyla katı sosyolojik kurallara sahibiz. bunu kültür, örf adet, düşünce akımları gibi çeşitli şeylerle bağdaştırabilirsiniz. tam da bu konulara bağlıdır gerçekten, insanları bir arada tutan ve hiyerarşik şekilde birleştiren en önemli etken düşünceleridir.

misal olarak veriyorum, kürt konusu.

bu konuda insanlar öyle düşüncelerle beslendiler, öyle olaylarla karşı karşıya kaldılar ki, zamanla çoğu insan kürtlere karşı nefret beslemeye başladı. bunu düşünce aşaması olarak ele aldığımızda ise, zamanla boş bir kafa yapısına zehrin genç yaşlarda girip önyargılara dönüşmesiyle başladığını görebilirsiniz.

kısa bir analizi paylaştıktan sonra, konuya dönebilirim. etrafınızda bu tip insanlar çoktur, belli bir fikrin, ideolojinin veya inancın etkisinde çok kalanlar. işte bunlar, sorgulamadan bir düşünceyi kabul edenler oluyor. yani, uzak durmanız gereken insanlar kategorisinin en başındalar.

çevreniz ise, sizi de bu tip insanlara dönüştürmek için çeşitli kalkanlar kurmaktadır ve bu konuda başarıya an be an ulaşmaktadırlar. bu yüzdendir ki, çevrenizi gözlemleyin ve çözümleyin.

not: bu entrymin siyasi algılanmaması önemle rica olunur.

bu gecelik kendi anlatacağım son kısım olan değerler ve kişiliğiniz konusuna da değinelim.

çeşitli geleneklerle büyümüş insanlarız. çocukluk dediğimde a kişisinin aklına sokakta top oynamak, misket yuvarlamak gelirken, b kişisine yerel danslarla geçmiş yıllar gelebilir. değerler ve kişiliğin ilişkisini, işte bu a ve b kişisiyle açıklayayım.

a kişisi ufak şeylerle mutluluk hissi duyabilirken, b kişisinin dans ile mutlu olduğunu çıkartmak mümkündür. çünkü değerler kişiliğinizi oluşturur, kişiliğiniz ise değerlerinizi gösterir.

bu yüzden bundan sonraki kısmı tırnak içinde yazıyorum: "daha huzurlu bir hayat için değerlerinizi ve sınırlarınızı iyi belirleyin."

ha buradan misket oynamayan bir insanın mutlu olamayacağı anlaşılmasın, asıl mesaj geçmişiniz ne olursa olsun sağlam bir kişilik oturtmanız konusunda.

eğer bir insan kişiliğinize ve/veya değerlerinize doğrudan ya da dolaylı şekilde saldırmaktaysa, onlara mutlaka sınırlarınızı hatırlatmalısınız. ve bunu o kişiyle aranızdaki mesafeyi hatırlatmak ile yapmanızı tavsiye ederim. çok bozuluyorlar.

sorusu olan varsa sorsun beyler, cevaplayayım.

unutmadan, karşı cins ile ilişkileriniz.

bu konuda bende bayağı malzeme var panpalar. ilk diyeceğim şey asla bir kızı dost olarak görmeyin olur. kızla erkek asla dost olamaz. doğamıza aykırı bir şeydir, her şey iki tarafın da arzularından gelişir. ya siz abazalığınızı bastırmak için ona yaklaşırsınız ya da tam tersi. eninde sonunda bu noktaya gelirsiniz. ya gibişirsiniz, ya da "vermedi huur", "arkadas sanıordum yavsdı rsmn .s" gibi tepkilerle boğuşmak zorunda kalırsınız.

sevgi konusunda ise...

gerçekten sevgiyi hak eden kızlar vardır beyler nadir de olsa. onca kezbanın gibimsonik oyunları arasında kezbanlaşmaya yüz tutsalar bile, zamanında kurtarır ve sevginizle sahiplenirseniz size hak ettiğiniz şeyleri yaşatacaktır beyler. aman diyeyim, bu konuda da çözümlemeyi iyi kullanın. feyk yiyip de zütü başı dağıttıktan sonra "yahu hani hak ettiğimizi yaşatıyordu dıbına koduğum" diye beni bulmayın.

çünkü herkes hak ettiğini yaşar. *

but, for take a perfect action; you must analyze and observe everything.

@47 haklısın, insanlar değişken ve pisliktir. hayata adapte olmaya çalışırken değiştiğini sanıp öyle gülünç taklitler ve kendini kandırma yollarına düşerler ki ,gerçekten izlemek eğlenceli hal alır.

bir o kadar da pisliktirler, hatta öyle çirkef haller alırlar ki, gerçekten ibret olarak yaratıldıklarına kanaat getirirsiniz. dikkat çekmeye çalıştığım, anlatıp yol göstermeye çalıştığım nokta ise tam olarak burası.

insanların pisliğini görüp, kendinizi onlardan koruyarak tabiri caizse "hayatınızı kurtarmak".

@48 entry nick.

tahammül konusuna gelirsek...

açıkçası hem tavsiye ediyorum, hem de tavsiye etmiyorum. çünkü hem artıları hem de eksileri var.

yapılan bir hataya tahammül ettiğinizde, seslenmediğinizde taviz vermiş olursunuz. görmezden gelirsiniz, ancak ne acıdır ki karşınızdaki sizin geniş gönüllü olmanızı anlamayacak ve bunu suistimal edecek kadar salaktır. bunun yanında siz ise bir olgunluk göstermiş olur, karşıdakine hatasını telafi etmesi için bir şans vermiş olursunuz.

eğer tahammül etmezseniz, hata yapıldığı anda gerekeni yaparsanız, hatayı yapan kişide büyük bir korku oluşturursunuz beyler. ancak bunda dozu ayarlayamadığınızda "ukala, gib kafalı, ısırıyor amk" gibi yakıştırmalarla baş başa kalabilirsiniz.

insanlara fazla tahammül göstermemek gerek. "nasıl olsa salak aq" diyerek yüklendikleri çok görülür. özellikle de şahsi sınırlarınızı zedeleyecek bir hataysa, asla taviz vermemenizi şiddetle tavsiye ederim.

asla ama asla bir fikre ölümüne bağlanmayın beyler.

bunu yapmanız halinde eleştirdiğiniz bağnaz ve yobaz zihniyetten farkınız kalmayacaktır. sorgulayın, eksi ve artı yönlerini tartın ve öyle kabul edin. bunu kendi yazımda bile yapmanızı tavsiye ediyorum. her söyleneni olduğu gibi kabul etmemek gerek.

her düşüncenin, ideolojinin açık ve mantıksız noktaları vardır. genelde bunları gördüğünüzü çaktırdığınızda, büyük bir savunma mekanizmasıyla karşı karşıya kalır hatta şiddetli tepkilere maruz kalabilirsiniz. bu yüzden, çeşitli ideolojilerin çeşitli mantık hatalarını kendinize ıspatladığınızda, bu ispatı kendinizi o ideolojiden uzak tutmaya delil olarak kullanmanız gerekmekte.

siyaset...

hiç bulaşmayın derim. açıkça söylemek gerekirse koyun zihniyetleri daha rahat kontrol edebilmek için geliştirilmiş bir bilimdir. zaten kelime anlamı olarak da toplumu yönetme bilimi olarak geçer.

siyasette bir olay olduğunda, bunun önceden planlanmış olduğundan emin olabilirsiniz.