/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 273.
    0
    Rezerved
    ···
  2. 272.
    +1
    Yazmayı bıraktım,.

    Kendinize iyi bakın.
    ···
  3. 271.
    0
    Birini sevmek başka bir şey biriyle ömür geçirmek başka.
    Birincisi zaaftır, ama dünyanın en güzel zaafı

    Adamı bulutlara çıkartır.
    Ne güzel aşka düşene demişler,
    Ama eyvah aşka düşene de denmiştir.
    Adamı perişan eder,...

    Kimisi altında kalıyor, kimisi aslanlar gibi kalkıyor altından.
    Ben altında kalanlardanım….
    ···
  4. 270.
    +1
    Hava bugün soğuk ve sisli
    Tıpkı hayatım gibi

    Seni umursamış gibi yapan insanlardan uzak dur. Ben öyle yapmaya karar verdim.
    Ve ilk adım bugün
    ···
  5. 269.
    +1
    Beklemek boşuna,
    geçen zamanı getiremezsin ama
    Geleceği şekillendirmek senin elinde, sadece inanman gerek sadece...
    ···
  6. 268.
    0
    Güneş bugün daha bir güzel sanki,
    Belki sen gelirsin
    Kim bilir !!!
    ···
  7. 267.
    0
    Seni bekliyorum,
    Çocukların bayram gününü beklediği gibi...
    Bayramlık giysilerimle düşlerine sarılıyorum sımsıkı.
    Uyku tutmuyor.

    Ya bugün arifedir ya da yarın bayram...
    ···
  8. 266.
    +1
    Tırtıl olmak böyle bir şey işte

    Banyoyaya girerken telefonu açmak
    Ben istedim diye çıplak çıplak üşüsede benimle konuşmak
    Hayal de olsa kalçasına tırtıl dövmesi yaptırıp benimle selfi çekilmek

    Günün tüm yorgunluğunu 5 dk da silip atmak.
    Seni gerçekten çok ama çok seviyorum tırtıl

    iyiki burdasın, iyi ki tanımışım seni.
    Hiç gitme olur mu!
    ···
  9. 265.
    +1
    Neden bu kadar yakışır...

    https://m.youtube.com/watch?v=GYHQGYAXMyo

    Saçlarımın boynuna geçti ipek sicim 
    Gömleğinin bir kolunu dar ağacı belledim 
    Bir ucu sen 
    Paslı makasın bir ucu 
    Bendim 

    Sığ yüzüne kapattığın saçlarımı 
    Kestim 

    Aynada yüzüm hazırladı 
    Tel tel ayrı ayrı topladı 
    Yalnızlığın kadınıyım 
    Alma beni el adamı 

    Gönlüm isterse gelirim 
    Bitmeyen aşkla sevişirim Seyret bak uçurum dağından 
    Dümdüzdür vadim 
    Ruhum isterse gezinirim 
    Dipsiz uçurumlarda 
    Aşk düzlükte yaşanıyor 
    Düzlük tek aşkta 

    Aynı değil her baharın çiçeği dalı 
    Ellerini hangi su yıkar ortalık malı 
    Böldü sabır 
    Çekti kopardı seni 
    Bittin 

    Sığ yüzüne kapattığın saçlarımı 
    Kestim...
    ···
  10. 264.
    +1
    ETME

    Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
    Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme

    Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
    Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme

    Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
    Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme

    Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
    Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

    Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
    Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme

    Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
    Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

    Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
    Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme

    Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
    Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme

    Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
    Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme

    Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
    O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme

    Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
    Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme

    Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
    Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme

    isyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
    aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme

    Mevlana Celaleddin Rumi

    https://www.youtube.com/watch?v=h3rUM5YXDg0
    ···
    1. 1.
      +1
      "... bu dünyada her rüyanın bir anlamı vardır; meyvede çekirdek, rüyada anlam barınır. Rüyalar ve çekirdekler yarınlara gebedir, yarınlara bugünden anlam taşır."

      Miyase'nin Kuzuları -Sayfa 77
      ···
  11. 263.
    0
    Rezerved
    ···
  12. 262.
    +1
    Zamanın birinde 2 büyük şehir varmış.
    Birinde tırtıllar diğerinde kelebekler yaşarmış.
    Ama bu iki şehrin sakinleri birbirlerini göremezlermiş.
    Yasakmış.
    Tırtıllar yer yüzüne aşık, kelebekler ışıklara…..

    Kelebeklerden birisi kafayı kırmış. Tırtılken yaşadıkları yüzünden uyum sağlayamamış kelebek olmaya.
    Işıkları sevmemiş. Sevememiş….
    Ve öğrenmiş sadece bir günlük ömrü olduğunu.
    içine sindirememiş, kabullenememiş.

    Karar vermiş. Kendi dünyasını değiştiremese bile tırtılları ikna edebileceğini düşünmüş.
    Kelebek yer yüzüne inmiş….
    Bir tırtıl gözüne çarpmış. Diğer tırtıllar kadar güzel, diğer tırtıllar kadar gösterişli. Ama bir eksiği varmış bu tırtılın. Koza yapmayı bilmiyormuş. Kendine ait bir koza yapmaya çalışıyor, ama her seferinde kozanın bir yeri ekgib kalıyormuş.
    Tamam demiş kelebek. Aradığım tırtıl bu işte. Kelebek olmasını engellersem benim gibi olmaz. Tırtıl kalır, sonsuza dek yaşar.

    Kelebek gidip tanışmış tırtılla. Tırtıl önce yasak olduğu için konuşmak istememiş. Kelebek ısrar etmiş onu görebilmek için. Tırtıl önce kabul etmemiş, ama kelebeğin ısrarını da kıramamış. Tamam demiş arkadaş olalım.

    Kelebek sırtına almış tırtılı, çıkabildiği kadar yükseğe çıkmış. Gökyüzünün tüm güzelliği göstermiş tırtıla. Sonra inmişler yeryüzüne.
    Anlatmaya başlamış kelebek, Kelebek olmanın ne demek olduğunu. Neler yaşadığını, neleri göğüslediğini. Tırtıl dinlemiş, dinlemiş ama inanmamış. Kelebek olmak istiyormuş.
    Kelebek bir günlük ömrünü harcamaya, tüm günü tırtılla geçirmeye karar vermiş.
    Tırtılı yemeğe zütürmüş önce, sonra birlikte sinemaya gitmişler. Tırtıla kocaman bir dondurma almış, üstünü çikolata ile doldurmuş. En güzel manzaralarda yürümüşler. Tırtıla bir sürü balon almış.
    Kelebek tırtılın saçlarını taramış, yüzünü avuçlarının içine almış, kanatları ile tırtılı sarmalamış.
    Tırtılın kulağına en sevdiği şarkıyı mırıldanmış.
    Tırtıl gözlerini kapatmış, uykuya dalmış……..

    Kelebek kurtardığını zannetmiş tırtılı. Uçmuş gökyüzüne doğru. Tamamlamış bir günlük ömrünü.

    Tırtıl uyandığında sağlam bir kozanın içindeymiş.
    Kaderiymiş kelebek olmak.
    En güzel giysilerini giymiş, doğanın tüm renklerini almış kanatlarının üstüne.
    Ve tüm güzelliği ile çıkmış kozadan.

    Kelebek olan tırtıl hatırlamış, kelebek olmanın ne demek olduğunu.
    Bağırmış diğer tüm kelebeklere;
    ‘’Kelebeğin nerde durduğu önemli değil, önemli olan 1 günlük ömrünün nasıl geçtiğidir. ‘’

    Tırtıl ile kelebeğin hikayesi de böyle bitmiş…..

    https://www.youtube.com/w...fhMnCCnIA0_YrU4sUGzn_BOLi
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Geceye not;

      Bazı yaralar sadece sıkı sıkı bir sarılmaya bakar.
      Sevgi bunun için tarifsiz ve en saf ilaçtır.

      Bir sarılmaya o kadar acının dineceğini kestiremezsin en başta, ama diner.

      Doğru insan sarıldımı sıkı sıkıya, ne öfke kalır ne acın...
      ···
      1. 1.
        0
        Bekleyen her şey SOĞUR.
        ···
  13. 261.
    0
    Rezerve
    ···
  14. 260.
    0
    bitti diye üzülmüştüm ama refleks olarak girdiğimde yazmış olduğunu görmek sevindirdi
    ···
  15. 259.
    +1
    Bugüne not: 21.12.2017

    Her şeyin sorumlusu benim, Hiç bir şeye değil kendime kızgınlığım.

    Ama bizi üzen her şeyin anasını s.ikiyim.
    Aklımı kaybetmeme neden olan herkesin aklını s.ikiyim.

    https://www.youtube.com/watch?v=5SXMGpMDMVg
    ···
  16. 258.
    +1
    Tırtılın yemek alışkanlığında bahsedeyim size. Yok. işte bu kadar basit.
    Bir insan yemek yemeden nasıl yaşar ben bu kızdan öğrendim. Sabah kahvaltı yok, öğlen deli gibi yemek yer, akşam gene bir şey yok. Yemekte ne var diye soruyorum, karpuz var diyor. Yemek diyorum, karpuz diyor. Deli misin diyorum, akıllı olduğum söylenemez diyor.
    Tırtıl çikolatayı tane ile değil, poşet poşet alıyor. Ama ne poşet. Ne bulursa dolduruyor. Her türlü ıvır zıvır ve olmazsa olmaz red bull. Red bull un bu kızdan haberi olsa kesin red bull kızı diye işe alır. Ödeme yapmasına gerek yok, bedava red bull versin yeter çünkü.
    Yemek ye yemek ye diye telkinde bulunuyorum, durmadan. Yoksa sigara içmekten ve düzgün bir şey yememekten içi dışına çıkacak.

    Konuşmalarımız devam etti, akşamları birbirimize sorular soruyorduk. Ama cevap vermek mecburi değildi. Bazen o sorardı ben cevap vermezdim, bazen de tam tersi. Ama konuşurduk işte her şeyden. Aşk tan, hayattan, insanlardan….. izlediğimiz filmleri anlatıyorduk. Oda benim gibi aksiyon filmlerini daha çok seviyordu. Bende film kültürüm ile hava atıyordum kendimce. Sonra bir filmden bahsetti; Love me ıf you dare….
    Oha ben nasıl bu filmi izlememiştim. Hafta sonu açıp izledim. Vay be dedirten cinsten. izlemediyseniz izleyin. Tavsiye değil emir a.q
    Ve tırtılla bir iddiaya girdik. Eğer tırtıl 9 ay içinde birine aşık olursa ben kazanacaktım. Eğer olmazsa o kazanacaktı. Ben kazanırsam kendi yazdığı vasiyeti alçaktım, O kazanırsa ona güzel bir elbise alçaktım. ilk iddiamız buydu.
    Yıl sonu gelmişti. Tırtıl ünv.den kız arkadaşının yanına oradan da ailesinin yanına. Ve kız arkadaşı benim şehrimin hemen yanındaydı. Ve bir fikir geldi aklıma, benim şehrimde inecek, yemeğe zütüreceğim, birlikte birkaç saat geçirdikten sonra hızlı tren ile arkadaşının yanına göndereceğim. Hadi dedim böyle yapalım. Tamam dedi.
    Dünyalar benim oldu sandım, yine karşılıklı oturup sohbet edeceğiz. Belki birkaç saat ama olsun telefonda 5 dk konuştuğum insan ile 2 saat benim için araf kadar uzundu. Yemek için tren istasyonunun yanına bir yer ayarladım, zamanı yolda yada trafikte geçirmek yerine oturmamız daha iyi olur diye düşünüyordum. Geleceği güne 3-4 gün kalmıştı. Her gün bilet almasını hatırlatıyordum.
    Şimdi hatırladım bir özelliğini daha; her işi özellikle böyle işlerini son dakikaya bırakırdı. Sallamazdı. Ama şansıda hep yaver giderdi. Ballı işte. Ben olsam 1 hafta önceden bilet biter a.q
    Neyse bu arada tırtıl iş yerinde bazı durumlara sinirlenmiş, ama konunun benimle uzaktan yakında alakası yok. Sen git bileti direk arkadaşının şehrine al. Sordum ne yaptın diye, bileti direk aldım dedi.
    Niye dedim? sinirlendim aldım dedi. Ulan dedim insan sinirlenince sağı solu dağıtır, tırtıl olunca bileti direk alıyor herhalde. Üzüldüm, üzülürüm ki halen aklıma gelince bende sinirlenirim. Belki gerçekten sinirlendi aldı, belki konuşmak istemedi bilemezsin, bilemeyiz. Ama sonuçta direk gidecekti.

    Tamam dedik, elden başka bir şey gelmez. Ama şehrimdeki terminale uğramak zorundaydı. 5 dk da olsa buradan geçecekti. Gelmemi istemedi. Ben ısrar ettim sanırım. O yola çıktı, ben yola çıktım. Onun gelme saatine belki 2 saatten fazla vardı. Oturdum banklara, açtım kitabımı başladım okumaya.
    2 saat hiç kalkmadım sanırım. Sonunda otobüs göründü. Ama ben yanlış yerde bekliyormuşum 😊 Sen git başka yere dur. Telefon açtım neredesin diye, şuradayım buradayım diye tarif etmeye çalışıyor. Kalabalık içinde gördüm onu. Koyu bir kot pantolon, üstünde bordo bir mont, boynunda bordo bir atkı. O beni fark edemedi. Telefonla konuşuyoruz, bir yandan da yaklaşıyorum ama gözleri ile halen arıyor beni. Nerdeyse burnunun dibine kadar girdim, yine görmedi. En son burayım deyince fark etti ve gözlerini kocaman kocaman açıp, Kitap kurdu dedi. ( niye tanıyamadığı bize özel kalsın )
    Sarıldık, öpüştük. Otobüs 5 dk için durmuş sadece 5 dk. Konuşamadım. Ne konuşacaksınız ki 5 dk da.
    K: Bir sigara içelim mi ?
    T: Olur, hadi içelim.
    Bir sigara yaktık, konuşamadık, sadece baktık birbirimize.
    T: çirkindin, iyice çirkin olmuşsun tanıyamadım
    K: birazda böyle olsun istedim, ne fark eder.

    Muavin bağırdı, kalkıyoruz diye. Ben tırtıla yolda yemesi için bir çikolata birde en büyüğünden red bull almıştım. Onlarla birlikte kitabımı da verdim. Tırtıl bir sarıldı, sonra tam gidecekken bir daha sarıldı. Ve bindi otobüsüne.
    Tırtıl gitti, ben arkasından baktım.
    5 dk için değer miydi derseniz, anlatılmaz yaşamanız lazım o duyguyu derim size.
    Ve bir yıl daha bitti.
    iyi ki gitmişim terminale diyorum şimdi, yoksa nasıl sarılırdım tırtıla…..

    O kış yeni yıla girdiğimiz zamanlar. Hafta sonu bir gün tırtılın şehrine gidiyorum. Kendi özel işim için gidiyorum. Gündüz işlerimi hallettim. Saat 6-7 oldu. Geri döneceğim ama gece buzlanma olur diye korkuyorum. Kalmaya karar verdim. Yemek yedim önce. Yemekte arasam mı aramasam mı diye düşündüm, karar vermedim bir türlü. Sonra evini bulmaya çalıştım, çokta zor olmadı kalpli evi bulmak. Binanın önüne park ettim. Baktım ışığı yanıyor. Bir sigara yaktım, arayıp aramamak konusunda kararsınız. Yarım saat kadar oturdum arabanın içinde. Sonra vaz geçtim. Gecenin bir yarısı ben geldim hadi gezelim dersem yanlış anlar diye korktum. Otele gidip duş aldım, vurdum kafayı yattım.

    Bir zaman sonra tırtıl mesaj attı,
    T: Sana bir şey söyleyeceğim.
    K: evet
    T: Biz erkek arkadaşımla evlenmeye karar verdik.
    K: Çok sevindim, mutlu ol her zaman.
    T: teşekkür ederim.
    K: Tarih belli mi ?
    T: yok ama bu yaz gibi olur.

    Ve tırtıl evleniyordu. Her zaman mutlu olsun istedim, her zaman gülümsesin. ilk iddiayı kaybetmiştim böylece. Birine aşık olacaksın tezim çökmüştü. Kaybetmiştim. Konuşmaya devam ettik akşamları. O işten güçten, ev telaşından okumayı azalttı, yada benimle konuşmayı azalttı bilemiyorum. Ne kadar kitap okuması için telkinde bulunsam da artık kitaplar hakkında konuşmaz olduk. Daha çok güncel olaylardan bahsetmeye, çevremizdeki insanların tutumlarından, yanlışlarından bahsetmeye başladık. insanlardan konuştukça, aynı şeyleri düşündüğümüzü aynı pencereden baktığımızı fark ettim. Belki biz doğruyduk belki biz yanlış. Ne fark ederdi, konuşmaktan mutluyduk yada mutluydum işte. Sonra bir iddiaya daha girdik. O dönemlerde terfiler gelmeye başlamıştı. Bende tırtılın terdi alacağını, bununda 2-3 ay içinde olacağını söylemiştim. Oda inanmamıştı. Ve 2. iddiaya girmiş olduk. Ben kazanırsam vasiyet, o kazanırsa istediği bir soruya doğru cevap verecektim.
    Yine kaybettim. O terfi gelmedi. Geldi ama zamanında gelmedi ve ben yine kaybettim. Farkettim ki tırtıl ile iddiaya girmek bile bile yenilmek demek. Ama olsun denemekten vazgeçmeyeceğim.

    Yakın zaman dilimlerinde tırtılın şehrine 1-2 defa daha gittim. Bu sefer haber verdim gündüz saatlerinde. Ama tırtıl müsait olmadı. Ya dışarda oldu, ya müsait olmadı ama görüşemedik. Kısmet olmadı.

    Ve tırtıl evlendi. Dünyanın en güzel gelinlerinden biri oldu. Prensesler gibiydi beyazlar içinde. Red bull sponsorluğunda kanat bile vermişlerdi.

    Ve son iddiayı girmiş bulunduk. iddia konusunu söylemiyorum, ama bu sefer ben kazandım. Sonunda vasiyeti görebileceğim. Evet zorda olsa kazandım.

    Hikayenin bu kısmında tırtıl ile olan iletişimimi anlattım size. Hikayenin kalan kısmı bir yaşanmışlık değil sadece bir duygudur
    .
    Kitapkurdunun sonu için hazırlanın.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 257.
    +1
    Ben tırtılın yaşadıklarını öğrenince çok üzüldüm. Hikayemiz benzemiyordu, ama ikimizde insanlardan darbeler yemiştik. Güveniriz sandığımız insanlardan almıştık en büyük zararları.

    Yaşadıklarını dinleyip kendi içimde anlamlandırmaya çalışıyordum, telkinde bulunmaya çalışıyordum. Ama sorarım size, bir insanın yaşadığı sıkıntıları ne kadar anlayabilirsiniz! Acısını ne kadar hissedebilirsiniz ?

    Bir gün akşam yine iş çıkışı konuşuyoruz, tırtıl ağlamaya başladı. Telefonun diğer ucunda nasıl ağlıyor ama. Sakinleştirmeye çalışıyorum, telkin etmeye çalışıyorum, ama durduramıyorum. Ağlayarak kapadı telefonu. içindeki yara ne kadar büyük o gün anladım. Sarılmak istedim, ağlama demek istedim, göz yaşlarını akıtma, üzme kendini demek istedim o gün.
    Ama uzaktasınız işte. Kalırsınız sokak lambasının altında öylece. Söversiniz sadece.

    Kitap almaya devam ettim. Tabi tırtılın tavsiyelerine uyuyorum . Onun okuduğu kitapları okumaya çalışıyorum. Onun okuduklarını olursam belki daha iyi anlarım diye düşünüyorum. Sonra bir kitap önderdi. Biraz ferregrafik betimlemelere sahip olduğu için tavsiye ederken biraz çekindi. Ama iyi ki tavsiye etmiş. Fi-Çi-Pi Kitabı alıp okumaya başladım. Toplamda 1500 sayfa vardır. Tırtıl kitabı çok önce okumuştu belli ki ama hatırlıyordu. Ben her gün 50 sayfa belki daha fazla okumaya çalıştım. Her gün iş çıkışında tırtıla kitabı anlattım. Sanki o bilmiyormuş ta ben ona kitabı özet geçiyormuşum gibi. Kitap okumak, birine anlatmanın keyfini yaşıyordum. Ne olacak acaba diye tırtıla soruyordum. Oda tüyo veriyor ama söylemiyordu.
    Sadece kitaptan değil her şeyden konuşmaya devam ediyorduk. Havalar soğumuştu, ama yürürken tırtıl ile konuşmak o kadar iyi geliyordu ki. Soğukmuş yağmurmuş çokta umurumda değildi. Anlatmasını istiyordum, ne olursa olsun ama susmasın istiyordum.

    Telefon ile ilgili bir detayımız vardı. Ben tırtılı ne zaman arasam ya tuvalete gidiyor olur, yada tuvalette olur, yada sifonu çekmiş olurdu. Ciddiyim. insan tuvalette nasıl konsantre olup konuşabilir ki ya, yada ben nasıl tam olarak o anı tutturabiliyordum ! Halen anlayabilmiş değilim. Bir keresinde fermuar sesini duymuştum. Şaka yapmıyorum 😊

    Yada o beni arardı. Tam servisten iner geri arardım. Arada toplam 10 sn zaman farkı var. Kesin başkası ile konuşuyor olurdu. Sonra tekrar arardı. Nasıl yaptığını sorardım, oda anlam veremezdi. Bir gün kitaptan rüyalardan bahsediyoruz.
    Onu gördüğüm bir rüyamı anlattım.
    Özetle: Ben bir bayideyim. Ne olduğunun önemi yok. Mağazanın üstünde bir odada uyuyorum. Aşağıda çalışanlarım var. Biri gelip misafiriniz var diyor. Yataktan çıkmıyorum, yukarıya doğru 2 kişi çıkıyor. Biri tırtıl biride büyük ablası. Tırtıl gelince ben ayağa kalkıyorum, uyumaları için yatağımı veriyorum. Ama tırtıla bir şeyler konuşmam lazım ama ablası uyumuyor. Benim yatakta nasılsa ranza gibi yukarda duruyor. Ben ayaktayım yani onlar yatıyorlar. Sonra tırtıl başını omzuma koyuyor.
    Ve rüya öylece bitiyor.

    Ben bunu anlattım tırtıl başladı gülmeye. Dedim bu rüya niye gülüyosun, gördüğümü anlatıyorum.
    Oda dedi ki ; bende seni rüyamda gördüm. Birlikte tavla oynadığımız günün gecesinde öpüştüğümüzü görmüş rüyasında, ama yemin etti başka bir şey yapmadım sana dedi.
    Sapık tırtıl dedim 🐛, biraz daha uyanmasa başımıza neler gelecek 😊
    Tümünü Göster
    ···
  18. 256.
    +1
    Ve artık tavla zamanıydı. Kazanmam lazımdı. El mi öpecektim!
    Ve oyun başladı. ilk oyunu tırtıl kazandı. Avanstı bu, bilmiyordu benim strateji mi. Rahatlayıp hata yapmasını sağlayacaktım. Öylede oldu. 2. Oyunu ben kazandım. 3. Oyunda birde mars yaptım. Durum 3-1 e gelmişti. Sonra 3-2 ve bir mars daha. 5-2 bitti oyun ben kazanmıştım. Elimi öpmesi lazımdı. Tabi tırtıl bunun altında kalır mı ! tabi bir bayana insanların içinde el öptürecek kadar öküz olmadığımız için ısrar etmedik. Ama tırtıl nerdeyse kendi elini öptürecekti bana, elini avuçlarımın içine aldım. Borcun olsun o zaman dedim. tamam dedi tırtıl.
    Tavlayı almaya gelen garson tabi ki hanım efendi kazandı değil mi diye sordu, tabi ki diye cevap verildi. Tüm centilmenliğimizle yenilgiyi kabul etmiştik. Osmanlı gibi cephede kazanmış, masada kaybetmiştim. Ama olsun, çok keyifliydi.
    Tavladan sonra birer kahve söyledik. Tabi sigaranın dibine vurmuştuk bu arada. Sigaralarımız bitmek üzereydi. Kahve içerken sohbet ettik, güldük eğlendik. Mekandan çıkana kadar ağzımız kulaklarımızdaydı. Hesabı istedik, hesap bana geldi tabiki, yine ben ödeyecektim ama tırtılın gözlerinde ki ateşi görünce korkuyor insan, tamam sen öde dedim.

    Hesabı ödeyip çıktık. Araba ile evine bırakacaktım tırtılı. Saat gece yarısını geçmişti, ama o kadar güzel sohbet ediyorduk ki hiç bırakmak istemedim. Evinin önüne gittik. Yaa dedim eve gidip ne yapacaksın, yarın tatil zaten, gezelim biraz daha. Tamam dedi tırtıl. Şehirde tur atacaktık, biraz daha sohbet edecektik. Sonra erkek arkadaşı aradı. Henüz eve geçmediğini söyledi. Tırtılı zor durumda bırakmamak için hadi dönelim dedim. Tırtılın evin önüne geldik. Tırtıl eve çıkıp benim için getirdiği sodaları verdi. Ne alaka demeyin, soda muhabbeti başka. Paketi bırakıp teşekkür etti, ben teşekkür ettim, öpüştük ve tırtıl evine çıktı. Evine girdiğinden emin olana , apartmanın ışığı sönene kadar bekledim. Sonra düştüm yola. Kendi şehrime dönmeden önce benzinlikte 1-2 saat uyuyup yola çıkayım diye planlamıştım. Ama durduğum benzinlikler izin vermedi. Şehrin diğer ucunda tır parkında durabileceğimi söylediler. Güvenlik nedeni ile. Bende sinirlendim düştüm yola.
    Gün içinde nasıl yorulduysam gözüm kapanıyor. Durmadan kafama su döküyorum. Ama durmadan. Sigara içiyorum, kahve içiyorum, camları sonuna kadar açıyorum. Müziği sonuna kadar açıyorum. Yok uykum gitmiyor. Sabaha kadar yol gittim. Zor bela eve ulaştım. Gün doğmuştu ben eve girdiğimde.
    Uyumadan önce iyi ki gitmişim, iyi ki haber vermişim dedim kendime. Sonra vurdum kafayı yattım.

    Aradan haftalar geçmeye devam etti. iş çıkışı konuşmaya başladık tırtılla. işten güçten günlük yaşanan olaylardan. Her konuşmamızda bir şey öğreniyordum tırtıl ile alakalı. Bazen 5 dakika bazen yarım saat, bazen 45 dakika. Zamanın önemi yoktu, 5 dk da 45 dakikada aynı hazzı aynı mutluluğu veriyordu.
    Halı sahada maça gidiyordum o zamanlar. Maç öncesi devamlı konuşurduk. Sonra tırtılın günlük enerji ihtiyacını red bull ile karşıladığını öğrendim. Kız devamlı red bull içiyordu. Sırtında kanatları olduğundan şüphelenmeye başlamıştım. insan su gibi red bull içer mi dimi ama. Tırtıl içiyordu ama.

    Tırtıl ile konuşurken kitap okuduğunu öğrendim, hatta bir kitaplığı olduğunu. Okuduğu kitapları sorduğumda bir sürü isim saydı. Nerdeyse ortaokuldan liseden beri hiç bırakmamış kitap okumayı. Ben ise doğru dürüst okuya biri değildim. Yılda bir kitap belki. Okuduğu kitapların isimleri dikkatimi çekti. Hüzün doluydu kitaplar. Mesela birisi hayallerini asan kadın. Sırf merak ettiğim için gidip aldım kitabı. Aldığımı da söyledim. Sonra başladım kitabı okumaya. Sonra bir gün sosyal medya hesabında ki bir kelime dikkatimi çekti; ‘’Hiç ‘’ yazıyordu. Açılımını boş verin siz. Neden bu kadar mutsuz bu kız diye düşünmeye başladım. Ne olmuştu? Neden bu kadar güçlü gözükürken içinde patlamayı bekleyen, hayata karşı öfkeli birini barındırıyordu. Bir sebebi olmalı diye düşündüm.
    Bir gün konuşurken sordum bende, ne oldu neden böyle düşünüyorsun diye. Konu konuyu açtı ve içindeki mutsuzluğun sebebine ulaşmıştım.
    Detay vermeden özet geçeyim: Ciddi düşündüğü bir ilişkisi kötü noktalanmış, kanatları kırılmış bir şekilde hayata tutunmaya çalışırken biri çıkmış karşısına. Doğru kişi olduğunu düşünmüş, güvenmiş, aşık olmuş sevmiş. Ama salak adam kıymetini bilememiş tırtılın. Tırtıl yine yıkılmış, üzülmüş, ağlamış, toparlanamamış hemen, insanlara güvenememiş. Kaldıramamış bu durumu. işini bırakmayı bile düşünmüş. Ama yapmamış. iyi ki yapmamış.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 255.
    +1
    2 sene kadar önce…
    Karşılıklı iş ile ilgili mailleşiyoruz, konu döndü dolaştı helvaya geldi. Ama ne helva. Tarifinden tut ta ben daha güzel yaparım sen daha güzel yaparsın muhabbetine kadar. Tavlada sen yenersin ben yenerim le devam ettik. Sonra iddiaya girdik. Tavla oynarsak yenilen yenenin elini öpecek. Ama mailer gırla gidiyor. Nasıl olduysa 100 e yakın mail atmışız o gün. Oha dedim sonra, bir helvadan 100 mail çıkar mı! Çıktı işte.

    Aynı gün yemek sözü kopardım tırtıldan, Eğer dedim sen buraya gelirsen ben ısmarlarım, yok ben gelirsem sen ısmarlarsın. Anlaştık. Uzun zamanadır kimseyle böyle konuşmamış, daha doğrusu mailleşmemiştim. Yani sohbet etmemiştim. Muhabbet o kadar sardı ki, o duyguyu anlatamam.
    Sonra tatil girdi araya. Bayram tatili 9 gündü sanırım. Tırtıl ailesinin yanına gitti. Gittiğinde irmik helvası yapıp bana fotosunu attı. Benim yaptıklarım kadar güzel olmasa da güzel gözüküyordu 😊
    Afferim dedim . Çırak olmaya başlamıştı. Tabi altta kalma huyu olmadığı için hemen yapıştırdı, boynuz kulağı geçecek, ben daha iyisini yapacağım, vız vız vız. Tamam dedim sensin.

    O sıralar arabayı değiştirmeye niyetliyim, internette araba bakıyorum. Pat ilana kelepir bir araç düştü. Adamı aradım, araba hakkında bilgi almaya çalışıyorum. Şöyle böyle derken dedim ben yarın geliyorum. Hafta sonu ama olsun, o şehirde arkadaşım var, vekalet verir aldırırım arabayı. Sabah yola çıkacağım. Bindim arabama çıktım yola. Tabi gittiğim şehirde tırtılın çalıştığı şehir. Ama tırtıl döndü mü dönmedi mi tam emin değilim. Döndüyse acaba yorgun mudur ? uygun mudur ? Arasam mı aramasam mı ? Yol boyu düşündüm ama karar veremedim önce. Sonra dedim en fazla gelemem der, müsait değilim der , bende arabamı alır dönerim. Öğlene doğru şehre girdim, adamı sanayide beklemeye başladım ve tırtıla yazdım.

    K:Hava çok güzel, acaba yemek borcunu mu ödesen ?
    T: Buradamısın ?
    K:evet, araba almaya geldim, çokta acıktım. Yemek ısmarlar mısın ?
    T: Olabilir, haber veriyim sana.
    K: tamam.

    Ben satıcı ile buluştum, arabayı test merkezine zütürdüm. Adamlar incelediler filan, arabanın komple giydirme olduğu ortaya çıktı. Adamla atıştık biraz. Sonra o yoluna ben yoluma. Araba işi yattı.

    Tırtıldan haber geldi.
    T: Alışveriş merkezinde buluşalım, benim işim var sonra yemeğe çıkarız.
    K: Tamam, gelince ararım seni.

    Alış veriş merkezine gittim. Arabayı park edip yukarıya çıktım. Avm de geziyorum belki karşılaşırız diye ama yok. Aradım ben şu mağazanın önündeyim diye, ben seni görüyorum diyo ama ben onu göremiyorum. Sonra aramıza reklam panosunun girdiğini fark ettim. Reklam kötü şey.
    Sonra karşıdan bana doğru geldiğini gördüm. Üstünde mavi bir kot, üstünde kot renginde bir tişört, sıfıra yakın makyaj.
    Sonra tokalaştık, öpüştük. Nasılsın iyi misin mevzuları. Saatinin pilini değiştirdik.
    K: ee nerde yemek yiyeceğiz.
    T: çıkalım şuradan, buluruz bir yer.

    Arabaya bindik, çıktık avm den. Ee nereye gidiyoruz diyorum, şuraya mı gitsek buraya mı gitsek, bir türlü karar veremedi. Baktım olmuyor, o zaman dedim benim bildiğim bir yere gidelim. Tamam dedi.
    Birlikte et yiye bileceğimiz bir yere gittik. Yemekleri ben söyledim. Tırtılda bana uydu. Yemekler gelene kadar sohbet ettik. 9 günlük tatil nasıl geçti, neler yaptın filan konuşuyoruz. Yemekler geldi.
    Yemekleri bitirdik. Yemekten sonra tavla oynayacağız. Yenilen diğerinin elini öpecek.
    Yemek bitti, hesabı istedim. Hesap geldi. Tabi onun şehrinde olduğumuz için onun ödemesi gerekiyordu. Öyle anlaşmıştık, ama hesabı ben aldım. Ben ödeyeceğim dedim. Tırtıl masanın karşısından kalkıp masanın üstünden neredeyse bana doğru zıplayacaktı. Ben hesap kutusunu masanın altına soktum alamasın diye, tırtıl eliyle mideme bir vurdu.
    K:Ya tamam bi sakin ol, bak insanlar bakacak. Ne fark eder.
    T: Tamam ama küstüm konuşmayacağım seninle.
    K: Tamam ya tavlayı da sen öndersin.

    Hesabı ödeyip kalktık, arabaya binmeden önce birer sigara içtik. Sonra tavla oynamak için onun gösterdiği bir mekana geçtik.
    Arka tarafta bir masaya karşılıklı oturduk. Önce bir tavla istedik, ortaya meyve suyu ve kuruyemiş istedik.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 254.
    +1
    Zaman geçti….
    Değişti tüm yaşam. Fikirler, düşünceler değişti. Şartlar değişti.
    Şuan ki hayatımızın sorumlusu biziz, sonuçlar bizim seçimlerimiz neticesinde oluştu.
    Katlanmak zorundayız !
    Zorunda mıyız!

    Baktım hayat benim istediğim gibi gitmiyor, bıraktım bende kendimi. Saldım diyelim. işe git, işten gel. Çalış çalış çalış. Hafta sonu sabaha kadar otur akşama kadar uyu. Kızınla ilgilen. Deli gibi yemek ye. G..ötün göbeğin son hız büyüsün. Artık eskisi gibi dikkat etmiyorum kendime. Ne giyimime ne kuşamıma. Umurumda değil pek dünya. Sadece nefes alıp veriyorum.
    Tabi iş hayatı öyle değil. insanlara güler yüzlü davranmalısın. Dışardakiler içini görmemeli, senin ulaşılmaz sanmalılar. Sırların olmalı, farklı zevklerin, farklı tecrübelerin. Her şeyi her zaman anlatmamalısın. Zamanı geldiğinde de susmamalısın. Farklı olduğunu göstermelisin, aynı zamanda onlardan biri olduğunu. Kısaca başkasına para kazandırmak için kıçını yırtıp, akşam eve giderken kendini mutlu sanmalısın. Yersen tabi.

    Artık daha düzenli bir işim var, eski işlerime bakınca sınırları daha fazla belli olan. Gidip geliyoruz. Yukarıda anlattığım gibi durumlar. işten sonra ev de ki hayat stabil. Anna baba ile olan ilişkiler bazen iyi bazen kötü. Akrabalar arkadaşlar beni dışardan tanıyan herkes normal sanıyor. iyi bir şey. Beni gerçekten tanısalar tahammül edemem kimseye. Kimseye anlatamam yaşadıklarımı. Umutlarımı, aşklarımı, heyecanlarımı. Gerçeği konuşamıyorum kimseyle. Kimseye anlatamıyorum.
    Melek olsaydı keşke, dinlerdi belki beni. Belki kızardı belki bir çıkış yolu söylerdi, belki kurtarırdı.
    Kim bilir….
    Ama yoktu işte, gitmişti. Suçlusu ben miyim? Bırakmasaydım belki farklı olur du ! Olur muydu !
    Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Düşünme artık.

    Hayatım hemster ların ufak fanusun içinde dönme dolaptaki koşuşturmasını andırıyor. Koşmadan yaşayamıyorsun, alışıyorsun fanusa.

    Ve bir gün, aklımı, düşüncemi belki hayatımı tekrar elime almam için bir fırsat verildi bana. Bu kapıyı açan, bu değişimi sağlayan bir kişi. Bu kadının ismi tırtıl olsun.
    Yazının bundan sonraki kısmı sadece Tırtıla aittir.
    ···