-
251.
+1Okulun kapanmasına 2 ay var, artık tezlerin son kontrolleri yapılıyor. Bir yandan tez bir yandan alttan kalan derslerim. Hepsini çözmek için uğraşıyorum. Tabi birde dilek mevzusu var. Artık okulun bitmesine az bir zaman kaldığı için dilek durmadan sıkıştırıyor. Ben hep geçiştiriyorum.
Bir gün evime geldi dilek çat kapı. içeri girdi. Salonda oturuyoruz.
D: Niye sevmiyorsun beni ?
K: Ne alakası var seviyorum, ama pat diye evlenmek ne demek ?
D: Hemen evlenelim demiyorum ki ben, nişanlanalım, sonra evleniriz. Bana güvence vermeni istiyorum.
K: iyide sırf bunun için evlenilir mi ? Biz birbirimizi ne kadar tanıyoruz ?
D: birlikte olarak kadar tanıyormuşuz demek ki.
K: ya offfffffffffff
Konuşmalarımız bir yere gidemiyordu. Hep tıkanıp kalıyordu istemeden.
K: tamam birbirimizi tanıyalım. Sevgili olmaya çalışalım. Ama normal iki insan gibi. Okul bitip döndüğümüzde tekrar durumu gözden geçirelim.
D: Tamam ama bir şartım var. Annene söyleyeceksin sevgili olduğumuzu.
K: Ne alaka ? Neden söylüyorum.
D: beni oyalamak için söylemediğinden emin olmam lazım. Yoksa ben her şeyi anlatırım annene.
K: salak salak konuşma, böyle bir şey yaparsak herşey değişir bilmiş ol.
D: O zaman sende sevgili olduğumuzu söyle, sadece bunu istiyorum.
K: tamam.
Ve okulun bitmesine 2 ay kala dilek ile adına sevgili dediğimiz bir ilişkimiz başladı. -
252.
+1Dileğin rahatlaması için annemi arayıp yanında onunda duyacağı bir şekilde kız arakadşım olduğunu, bizim eve gelen kızlardan birisi olduğu söyledim. Annem telefonda nerdeyse göbek atacaktı. Kadın halen geri dönmeyeceğim korkusu ile yaşıyor. Dileğin gönlünü yaptım, en azından artık her konuşmamızda ağlamıyor. Birkaç gece dışarı çıkıp yan yana yürüdük, havadan sudan konuştuk. Hiç yakınlaşmadık. Eğer yakınlaşırsak ne olacağı belliydi.
Tez zamanı herkes bir koşuşturmacanın içine girdi. Ve tezler veridi, dersler verildi ve mezun olduk.
Sonunda diplomaya hak kazanmıştık.
Yıl sonu partisi için afişler asılmaya başladı. Herkes mutlu, artık son eğlence ve mezunlar son defa dönecekler ülkelerine. Evimde ne kadar eşyam varsa hepsini topladım. Yaklaşık 4 valiz elbise, 1 valiz mutfak eşyası, tv buz dolabı, ütü vs vs . Hepsini alt sınıftakiler bedava dağıttım. Yatağıma kadar verdim alt sınıflara. Hiç bir şey zütürmek istemiyordum.
Herkesten önce biletimi aldım. Artık beklememe gerek yoktu. Dilek kalmam için çok ısrar etti, ama ben istemedim. Tüm öğretmenler tanıdığım yabancı çocuklar, çalıştığımız marketler kim varsa hepsi ile vedalaştım. Son gün nataliadan özür dilemek istedim. Evinin önüne gittim. Kapısını çaldım ama kimse yoktu evde. Aramayı düşündüm cesaret edemedim. Günah mı çıkarıyordum ! Ne şimdi bu ! yaptığım her şeyi isteyerek yapmadım mı !
Terminale tek başıma gittim. Elimde ufak bir çanta, içinde 2-3 elbise. Başka hiçbir şey alamdım yanıma. Uçağa bindim. Ve döndüm kürkçü dükkanına -
253.
+1*ufak bir detay: yaklaşık 100 bin doları yurt dışına çıkarmak için bir iş adamı ile anlaştım, ufak bir % karşılığında tr deki firmadan dolar olarak kardeşim dediğim bir dostuma aldırdım. Transsfer yerine değiş tokuş diyelim.Tümünü Göster
Artık geri döndüm. Herkes mutlu, annem oğluna kavuştuğu için, babam diplomayı aldığım için, kardeşim beni sevdiği için. Ben ise ne hissedeceğimi bilemiyorum. Dilek durmadan mesaj atıp kendini hatırlatıyor. Unutmamam için elinden ne gelirse yapmaya çalışıyor.
Annem birkaç defa dilek ile ilgili detaylar sorup durdu, bende kısa cevaplar verdim. Nereliler, annesi babası nasıl insanlar vs vs. Ne kadar önemli bir insanın anası babası a.q. Anam babam hırsız olsa bende hırsız mı sayılacağım. Ne alaka ya.
Dilek ve çiçek de kızlarla birlikte tr ye döndüler. Dilek bana partinin ne kadar güzel geçtiğini, kalmam gerektiğini felan anlattı. Bende he he diye dinledim. Ne yapacaktım ? iş mi bulayım ? askere mi gideyim ? Elde para var onu bir yere yatırım için mi kullanayım ? Kararsızım çünkü kafamda hem dilek ile ne olacağı geliyor.
Okuldan sonra 3 ay geçmişti sanırım. Evde aylak aylak yatıyorum. Birden aklıma araba almak geldi. Para var ama peder bilmiyor. Bende gidip o zamanın parası 10 bin tl ye 106 gtı aldım. Zamanın en hızlı larından. Evdekilere de iş yaptığım paradan biriktidim dedim. Babam çok bir şey demedi ama annem baya söylendi tabi. Ve yaklaşık 2 ay yarışlara gidip geldim. Yarışlar dediğim profesyonel değil. Sokaklarda , sanayi köşelerinde kim daha hızlı diye yarışmaya başladım. Arabanın en ufak arızasında hemen sıfır parçalar ile değişimler yaptırıyordum. Aldığım oara kadarda motoruna para harcamıştım. Ama çok iyi gitmeye başlamıştı. Dilek araba ile yarıştığımı öğrenince yarışmama için birkaç kez uyardı ama dinlemedim. Tabi dilek bu kozu kullandı ve annem ile iletişime geçti. Hem annemin güvenini kazandı hem de eve bir adım attı.
Ben bunu duyunca dileğin ağzına tükürdüm tabi. Baya bir kızdım. Ama o annemle tanışmıştı bir kere. Artık onunla direk görüşüyordu. Annem artık bana değil dileğe sorular sorup ondan cevaplar alıyordu.
Arabayı almam üzerinden 2 ay geçmişti ki, gece sanayi içinde yarışırken araba ile takla attım. Kemerimin takılı olması sebebi ile 2 kaburga kemiğim kırılmıştı sadece. Ama gözümü hastanede açmam hiç iyi olmadı.
1 hafta hastanede yattım. Kaburga kırığında iç kanama riskine göre yatırıyorlarmış. Çünkü kaburga alçıya alınamıyor. Kaza anında telefon cüzdan kaybolduğu için telefon yok. Dilek bana ulaşamadı. Tabi annem aracılığı ile her gün aradı. 1 hafta sonra hastaneden çıktım. Evde 1 ay istirahat verdiler.
Tam akrabalar eş dost ziyarete geldiler. Herkes akıl vermeye nasihat vermeye çalışıyor. Arba zaten pert olmuş, babam arabayı hurda parasın satmış ben hastanedeyken. 15 gün hiç konuşmadılar, biraz iyileşince tabi annem de babam da ağzıma sıçtılar.
Kardeşim telefon aldı bana. Eski numaraların hiç biri yok tabi. Simde kayıtlı olanları bulabildim sadece. Tabi annem dileğe numaramı hemen yetiştirmiş. Dilek durmadan aramaya başladı yine. Her gün mesaj atmaya başladı.
Ayağa kalkıp kendi işimi görmeye başlamıştım artık. Annem dilek ile ilgili sorularını sıklaştırmıştı. Ben ise hep kaçmaya çalışıyordum. Dilek ile bir gün evde konuşuyorum. Dilek artık ailelerimizin tanışmasını istedi. Ben olmaz dedim. Daha iş bulmam lazım, askerlik var gibi bahaneler sıralıyorum. Tabi kavgalar aldı başını gitti. Babam artık her akşam ne yapcağımı sormaya başladı. Ünv. den önce ki durumlara geriş dönmüştük. Yine sıkıntı yine sorunlar yine uyuşamama sorunları.
Yine bir gün dilek ile annem ile babam ile kavga ettikten sonra ( çok şükür ) Kafam attı ve gidip tecili bozdurdum. Askere gidiyorum a.q. -
254.
0Tecili bozdurup askerlik muayenesine girdim. Adamlar yakın zamanda kaza geçirip geçirmediğimi sordular. Bende geçirmedim dedim. Askerden önce bazı kağıtlar imzalatılır, gönüllük, doğuda yada komando olarak askerlik yapmak istermisiniz diye. Hepsine evet işaretledim.
Eve dönüp askere gideceğimi ve tecili bozdurduğumu söyledim. Artık geri dönüş yoktu. Yine aynı kavgalar, babamın bizden habersiz iş yapıyorsun naraları annemin ağlamaları. Dileği arayıp askere gideceğimi söyledim. Ailelerin tanışmasından sonra gitseydin dedi. Artık geri dönüş yok, dönünce bakarız dedim. Ve askerlikten 1 hafta önce nereye çıkacağınız açıklanıyor. Tüm aile internet başında bekliyor, ben dışarda geziyorum. Umurumda değil çünkü neresi olduğu.
Ve evden aradılar, kardeşim haberi verdi.
Güneydoğu Anadolu bölgesi, xx şehri komando taburu. Söyledikleri yerin ismini haritada bulamazsınız. O kadar güzel bir yer a.q -
255.
+1Tüm sülale bize geldi, sanki sadece ben askerlik yapıyormuşum gibi. Annem yine devamlı ağlıyor. Kendi yaşıtlarımın ( kısa dönemlerin ) çoğu batıya çıkarken benimki nin neden oraya çıktığını anlamaya çalışıyorlar. Kendim istedim komando olmayı a.q Ne güzel işte.
Telefon yok, arayan yok soran yok, kafa dinleyeceğim 6 ay. Asker tıraşımı oldum, kafa 3 numara bindim uçağa.
Birliğe vardım, komando taburu. Herkes dışarda spor yapıyor. Tamam dedim tam istediğim yer.
Buraları hızlı geçiyorum askerlik anlatmayacağım. Sadece önemli yerlerini.
1 aylık acemilik sonrası yemin töreni sonra görev yerleri normalde kısa dönem askerler taburların içinde kalıyorlar, dışarı çıkarılmıyorlar. Çünkü biz uzun dönemlerden daha değerliyiz ülkenin gözünde. Sanki diğer çocuğun annesi babası onu büyütürken zorlanmamış gibi. insanız işte.
Görev seçimlerinden önce üst bölgesine gitmek isteyen var mı diye soruyorlar ? Gönüllük esas yani. Ben hemen adımı yazdırdım. Sonra nöbetçi yüzbaşı beni odasına çağırdı.
Nerede okuduğumu ne iş yaptığımı sordu bende emir komuta içinde cevapladım. Sonra üst bölgesine neden gitmek istediğimi sordu, bende görev için dedim. Kısa dönemlerin bu görevlere gönderilmediği söyledi. Bende gitmek istediğimi tekrarladım. Zaten eğer ölürseniz kendi isteğinizle gittiğinizi göstern bir evrak imzalatılıyor. Ben çoktan imzalamıştım. Aynı kısa dönemler benimle dalga geçtiler, sıcak su bırakılır da dağa gidilir mi diye. Bir kaçıyla sürtüşmemiz ve küfürleşmemiz oldu.
Vesselam üst bölgesine gideceğimiz gün geldi. Gideceğimiz yere yol yok. Helikopter ile gideceğiz. Heyecandan ölüyorum a.q
Evdekilere süt bölgesine gittiğimi söylemedim. Telefonların yasak olduğu, izin alırsam arayacağımı söyledim.
Ve helikopter ile üst bölgesine vardık. Kısaca dünyanın gibtir ettiği bir nokta.
Su kısıtlı, elektirik jeneratör ile sağlanıyor. Dağın zirvesinde, kayalıkların içinde 50 kişilik bir yer. 5-6 konteynır içinde yatak hane ve yemek hane var. Üst bölgesinde tıraş hafta bir. Su olmadığı için. Tam benlik bir yer. Tek kötülüğü, kuru dağdan başka bir şey görmüyorsun. Daha ilk saatlerde anlatılan eğitim şu: Bir saldırı olursa yapman gerekenler. Silahını nerden nasıl alacağın, hangi mevzi sana ait. -
256.
+1Kısa dönem olduğum için üstte çok dalga konusu oldum. Komutanlar bile ne işin var oğlum burada dediler. Ama alıştılar bana. Tüm angarya işler bendeydi. En sevdiğim iş ise köpekleri beslemek onlarla ilgilenmek. Bomba ve arama köpeklerimiz vardı. Birde çomarlarımız. Hepsiyle ben ilgileniyordum.Tümünü Göster
Herkesin telefonu vardı, cep tlf nu yani. Komutanlarda biliyordu. Ben kullanmıyordum. Bazen evi aramak için ricada bulunuyordum. Annem her seferinde dileği de ara diyordu ama aramak içimden gelmiyordu. Ne diyeceğim ki.
Askerlik üst bölgesinde sıkıntısız sessiz sedasız geçiyordu. Komutanlar askerleri diri tutmak için devamlı tetikte olmalarını, teöristlerin sızma videolarını izlettiriyorlardı. Soğuk gecelerde tek eğlencemiz doğulu mehmetin getirdiği sazıydı. O çalar biri söyler birileri de eşlik ederdi.
Kimseyle görüşmeyince hayat o kadar güzel di ki. Sanki tüm sorunlar bitmişti. Sabahın 5 inde kalkıp gece 11 e kadar çalışmak hiç zoruma gitmiyordu. Her şey netti. Yat yat. Kalk kalk. Hedefe atış yap, spor yap, nöbet tut, bulaşık yıka, köpekleri sev. Hayat kolaydı. Millet şafak sayardı, kalan 150 kalan 250 kalan 80….. ben saymazdım. Bilirdim çünkü burası bitince yine aynı sorunlarla baş başa kalacağımı. Havalar ısınmaya başlamıştı. ilk bahar gelmişti. Askerliğin bitmesine 45 gün vardı.
Evi arayıp iyi olduğumu söylemek istedim, annemi aradım kardeşim açtı. Biraz sohbet ettik. Sonra anneme verdi. Annem telefonda başladı bağırmaya. Benim sebin gibi oğlum yok, sen nasıl bir insansın vs vs vs
Bi dur ne oldu diyorum kadın bağırmaya devam ediyor. Nöbet noktasında bağırmak istemiyorum, telefonda konuştuğumuz belli olmasın diye. Ama dayanamadım bende bağırdım bi dur diye….
K: ne oldu düzgünce söylesene
A: sen dileği niye aramıyorsun
K:Ne alaka zaman olmuyor burada.
A: korktuğun bir şey mi var, bize söylemediğin bir şey.
K: yooooo, ne olacak ki.
A: daha yalan söylüyorsun, dilek anlattı ne yaptığını. Utanmaz. Ben seni nasıl yetiştirdim. Sen nasıl yaparsın böyle bir şeyi ?
Ne söyleye bilirsiniz bunların karşısında, anneniz karşınız da sizden nefretle bahsediyor.
A: gelince hemen gidip isteyeceğiz kızı.
K: gelince konuşuruz. Ben gelmeden bir şey yapmayın. Babama söyleme sakın.
Telefonu kapattım, ağzımı parkanın içine soktum başaladım bağırmaya. Sesim gitsin istemiyorum kimseye. Boğazım ağrıyana sesim kısılıncaya kadar bağırdım.
Sonra dileği aradım. Açmadı. Çünkü alacağı tepkiyi biliyor. Sinirle mesaj attım hemen beni ara yoksa çok kötü olacak dedim.
10 dk sonra aradı.
K:Sen bunu anneme nasıl söylersin
D: bana başka yol bırakmadın.
K:senin yolunu gibiyim, tamam mı. Rahatmısın şimdi.
D: olmayan bir şeyi söylemedim.
K: iyi tak yedin.
D: Benimde annem soruyor neyi bekliyorsun diye, bende geleceğinizi söyledim. Ne yapayım başka. Senin aradığın bile yok.
K: Sana kadar sinirliyim ki, iyi ki yanımda değilsin.
D: yaptın yapacağını, daha ne yapacaksın.
K: ne yaptım lan ben, ne yaptımmmm.
Kapattım telefonu, sinirim tepemden çıkıyor. Nöbeti bırakıp gidemem ama 1 m2 alanda sinirden bir sağa bir sola dönüp duruyorum.
Sonra bir makinalı silah sesi duyuldu. -
257.
+1Uzak bir yerden teröristler taciz ateşi açtılar ve mermiler, yemekhane olan konteynırın çamlarından içeri girdi. Tüm mevziler den ateşe karşılık verilmeye başladı. Komutanlar herkesi dışarı çıkardılar. Tüm personel mevzide sağa sola ateş ediyor. 10 dk sonra komutan ateşi kestirdi. Teröristler sızmak için değil taciz etmek için ateş açmışları. Kimseye bir şey olmamıştı. Tabi sabaha kadar mevzide beklememiz dışında. Sabah taburdan 2 birlik geldi keşif için. Yüzbaşı süresi kısalan herkesi aşağıya gönderdi, kafası incin adam istemiyordu. Bende bu gurubun içindeydim.
Tabura helikopter ile döndüm. Ve askerliğin bitmesine çok az zaman kalmıştı. Hiçbir işim yoktu, sabahtan akşama kadar silahlıkta bekliyordum. Oturmaktan düşünmekten kafayı yemek üzereydim.
Melek olsaydı belki bir parça huzur verirdi. Neredeydi bu kız ? niye hiç aramıyordu beni ? Salak kafam gitmeliydim peşinden.
Terhisime 1 hafta var, akşam yemekhanede tv izliyoruz. Show tv nin saçma sapan haberleri var. Hayvanat bahçesini filan gösteriyor. Mal gibi izliyor millet.
Sonra o haber geldi;
‘’Uyuşturucu parasını bulamayan genç kız arkadaşını öldürdü’’ -
258.
+1Meleğin vegibalık fotoğrafı, hayatın tüm pisliğine karşı gülümseyen yüzü duruyordu ekranda. Muhabir anlatıyordu bir şeyler. Hayır dedim kendi kendime ! nasıl olur ? Melek uyuşturucu kullanmıyor ki, ben benzetiyorum. Ama ismi soy isminin baş harfleri de uyuyordu. M.Y.
Gerçek değildi bu , olamazdı, böyle bir şey gerçek değildi.
Kapat diye bağırdım. Kime bağırdığımı bilmiyorum. Birisi kapatsın televizyonu ne olur.
Herkes dönüp bana baktı şaşkın gözlerle. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.
Sonra tv de meleğin cansız bedeninin sihay poşet içinde taşındığını gördüm.
Tekrar bağırdım;
Kapatın şunu. Kapatın.
Yemekhaneden çıktım, silahlığa gittim . Sandalyenin üstüne oturdum.
Ellerimi göğüslerimin üstünde birleştirdim. Kafamı dizlerime çektim. Nasıl olur bu !
Kafam iyice dönmüştü, dilek bir yandan annem bir yandan, melek bir yandan. 1 hafta önce çatışma bir yandan. iyice sinirlerim bozulmuştu. Doğru düşünemiyordum aslında. Kurtulmak istedim her şeyden.
Bir silah aldım silahlıktan şarjörü takılıydı. Kurma kolunu çekip yere oturdum. Namluyu kafama dayadım. -
259.
+1Askerlik bitti. Sonunu çok detaylandırmak istemiyorum. Eve döndüm. Artık sorunlarla yüzleşmenin vaktiydi.Tümünü Göster
ilk hafta annem babam fazla ilişmediler bana. Evde yatarak zaman geçirdim. Dilek aradı hoş geldin diye. Sonra tabi ne zaman aileler tanışır muhabbeti. Kaçış yoktu. Dileği şehrine gittim. Evden izin almasını konuşmamız gerektiğini söyledim.
Onca yolu araba ile gidip şehrin dışından aldım dileği. Arabaya bindi, sakin bir yere gittik. Askerlik ile ilgili sorular sordu kısa cevaplar verdim. Ve konuya girdik.
K:benimle evlenmek mi istiyorsun ? Tüm sorunlar çözülecek mi ?
D: En azından benim için evet.
K: Seninle evlenirim, ama bazı şartlarım var.
D: ne şartı ?
K: Evleneceğiz, ama belirli bir süre için.
D: Nasıl yani ?
K:Basbaya evleneceğiz, 1 yıl sonra geçimsizlik nedeni ile boşancağız. Böylece sorun kalmayacak. insanlar hep boşanıyor.
Dilek ağlamaya başladı.
D: benden bu kadar mı nefret ediyorsun ?
K: hayır ama kendimi mecbur hissetmem canımı sıkıyor. Evlenmeden sana 100 bin tl para vereceğim. Boşandıktan sonra istediğin gibi harcaya bilirsin. Böylece bir zaman ekonomik olarak rahat edersin. Anlaştık mı ?
D: Tamam sen nasıl istersen.
Tekrar aldığım durağa bırakıp evime geri döndüm. Tamam dedim evdekilere evleniyorum. Tabi öyle olmuyor, tanışma kız isteme gibi bir sürü ritüel varmış.
2 hafta sonra tanışmaya gittik. Tanıştık. Babam aynı gün kızı istedi. Tabi kayın peder şu soruyu sordu ‘’ Oğlumuz ne iş yapıyor ‘’ vay a.q birde işe girmem gerekli. işsiz adama kız vermiyorlar dimi.
Nişandan önce saçma sapan bir yerde iş buldum. işin ne olduğunu söylemeyeceğim çünkü çok kötü. Ama iş işte. Günde 14 saat çalışıyorum. Aldığım para asgari ücret altında. Görüntü olsun yeter şimdilik. Çünkü benim planım dileğe verdiğim 100 bin sonrasında kalan para ile tekrar ülke dışına çıkmak.
Fazla uzun tutmadan düğün günün belirledik. Tabi önce bir ev tutulup eşya alınması lazımdı. Kız tarafı geldi. Geldikleri gün dileğe 100 bin lirayı verdim. Eşya içinde 20 bin lira ekstra verdim. istediğini al dedim. Ama bana sorma. 2 gün boyunca eşya aldılar, ben hiç yanlarına gitmedim. Tutulan evi sadece dışardan gördüm. Düğün tarihi yaklaştıkça beni afakanlar basmaya devam etti.
Dileğin annesi her geldiklerinde bana laf sokuyordu. işimle alakalı, eşya seçmeye gelmemem ile alakalı, her konuda ama. Eşyalar eve geldi ve kuruldu. Ben en son eve girdim. insanın yaşamak istemeyeceği bir eve girmesi nasıl bir duygu anlatamam. Ama sonuçta 1 yıl. Dayanmam gerekiyordu. Sonrasına sonra bakacaktık.
Düğün den önce benim şehrimde nikah kıyılacaktı. Tüm işlemler yapıldı. Nikah günü aile yakınları ile nikaha gidilecek. Nikah sabanı traş bile olmadım. Tırnaklarım uzamış, takım elbisede kravat yok, ciddiyetsizlik hat safhada. Nikah memuru bile şaşırdı benim tavrıma. Ne bilsin adam durumları.
Nikah kıyıldı. Ve artık resmi kayıtlara göre evliyim, gönlüme göre ne tak yediğim belli değil. Babam tavırlarıma ayar oluyor ama bi sıkıntı çıkmasın diye fazla ses çıkarmıyor.
Nikaha dilek ve yılanda geldi. Ama bir gariplik vardı. Çiçek benimle hiç konuşmamıştı. Nerdeyse yüzüme bile bakmıyordu. Eve dönülünce mutfakta yakaladım çiçeği.
K:hayırdır bir şey mi oldu, geldiğinden beri hiç pas vermiyorsun.
Ç: aslında seninle konuşmamam lazım, ama dileğin hatırına.
K:niye ki ? Bir şey mi yaptın ?
Ç: Anlama neler yapmaya çalıştığını bilmiyorum sanma, ama geçmişte kaldı.
K: ne yaptık ki ablana ?
Ç: Sen daha iyi bilirsin.
Kolundan tuttum.
K:Yarın telefon edeceğim, konuşuruz.
Ç: Ne konuşacağız, olan olmuş.
K:yarın aradığımda aç.
Yılan belli ki anlatmıştı olanları, ama ne anlattığını bilmek istiyordum.
Nikah sonrası kız evi evine döndü. Artık düğünü bekliyorduk.
Bir gün sonra sabah çiçeği aradım.
K: Müsaitmisin.
Ç: Müsaitim ama konuşmak istemiyorum.
K: Sadece ablanın ne anlattığını merak ediyorum.
Ç: ne anlatacak, biliyorsun işte.
K: ya sen bi anlatırmısın.
Ç: Onu evine çağırıp tecavüz etmeye kalkışmışsın daha ne anlatsın, biz sana güvendik, sen bizi ne olarak görmüşsün.
K: ben mi ablana tecavüz etmeye kalkmışım ?
Ç: evet sen, yalan olduğunu söyleme. Kızın boğazında izler vardı, ve baş örtüsü darma dağın gözüküyordu.
K: bak çiçek, ben kimseye tecavüz filan etmedim. Ablan sana ekgib anlatmış. Ablan kendisi istedi, hatta ben yapmam deyince beni tehdit etti.
Ç: ayalan söyleyerek gözümde daha fazla küçülme, seni nasıl tehdit edebilir.
K: bak mantıklı gelmiyor biliyorum ama yaptığım işi okula söylemek ile tehdit etti. istersen sor ablana. O gün zaten birlikte olduk. Hatta ablan benden öncede birileriyle birlikte olmuş.
Ç: Salak salak konuşma kitap kurdu.
K: bana inanmıyorsan ablana sorsana.
Telefonu yüzüme kapattı. Aradım açmadı. Bende mesaj attım. Ablana sor diye.
Yılan akşdıbına beni aradı çiçeğin yanında, ve bağırıp çağırdı, sen nasıl bir yalancısın nasıl bir pisliksin vs vs. kardeşine kendisinin doğru söylediğini ispat etmeye çalışıyordu.
Kapatıp çiçeği aradım.
K: bak biliyorum bir yanda kardeşin diğer yanda ben. Ama yemin ederim doğru söylüyorum. Ben ablana tecavüz filan etmedim. Yada tecavüz etmeye çalışmadım.
Çiçek telefonu kapattı suratıma. Ama bana inanmaya başladığını sesinden hissediyordum. Olan olmuştu. -
260.
+1Düğünden sonra balayı için izin alamadığımı söyledim, balayına bir yere gitmeyecektik. Zorla evlendiğim biriyle tatile mi gideyim. Kız tarafı biraz mızırda dı ama iş hayatı işte.
Düğün günü traş oldum, yoksa babam fena arıza çıkaracaktı. Bitsin de kurtulayım diye düğüne gider mi insan. Adetten icabı ilk dans sonrası yerime oturdum. Nerdeyse tüm düğün boyunca hiç kalkmadım. Kuruyemiş meyve suyu eşliğinde sanki başkasının düğününü izler gibi izledim. En son toplu resimler bitti. Bende bittim.
insanlar bizi evimize uğurladılar. Annem gelinin yüzünü açarken verilmek üzere altın verdi. Ve bizi eve bıraktılar. Sonunda bitmişti tüm bu gürültülü ışıltılı işler.
Eve girdik. Dilek yatak odasına geçti. Bende peşinden geçtim. Dilek yüzünü açıp, altını takmamı bekliyordu. Yüzü açtım, altını eline verdim.
K: iyi geceler
D: Nasıl yani.
K: ne nasıl ?
D: Ee birlikte olmaycakmıyız ?
K: Bir kere birlikte olduk, onuda hatırlamıyorum başıma neler geldi. Aklım başımdayken olursa kim bilir neler olur.
D: ama artık evliyiz.
K: olabilir, evlenicez dedim, karı koca olcaz demedim.
D: peki ne olacak şimdi ?
K: 1 yıl beraberiz. Sonrasına bakacağız.
içeri gidip üstümü çıkardım, bir pike bulup kanepe ye kıvrıldım. -
261.
+1Ertesi sabah erkenden kalkıp işe gittim. iş sabah 9 da başlıyor akşam 8 de bitiyordu. Eve sallana sallana geliyor saati 9 ediyordum. Sonra zaten 1 saat durup uyuyordum. 1 hafta 10 gün böyle gitti.
Dilek her akşam yemek yapıyor, ben gelmeye sofralar hazırlıyordu. Ben ise bir kaşık bile almadan yatıyordum. 10 gün sonra ilk büyük kavgamızı yaşadık.
D: tamam bir anlaşmamız var ama böyle yaşanmaz ki, ben her gün yemek yapıyorum, her gün bir isteğin varmı diye soruyorum sen yüzüme bile bakmıyorsun bile. Nikahımız kıyıldı, bir defa bile birlikte olmadık. Biz niye evlendik o zaman.
K: bende onu diyorum, niye evlendik acaba ?
Dilek yine ağlamaya başladı. Ama anlaşmamız böyleydi. Bu durumdan bende memnun değildim ama yapacak bir şey yoktu.
1 ay kadar sonra çiçek beni aradı. Özür diledi ve kapattı. Konuşmadı bile. Ben tekrar arayınca da açmadı. Ablasının suçlu olduğunu öğrendi sandım. Ama öyle değilmiş. Kendisi için özür diliyormuş meğer.
Geçen sürede dilek ile hiç aynı yatakta yatmadık. Dilek her gün beni etkilemek için güzel giyinmeye çalışıyordu. Ben ise sallamıyordum.
Bir hafta sonu sabahında dilek yanıma iç çamaşırı ile gelmiş ve kanepeye uzanmıştı. Bende sese çıkarmadım. Sonra olay şöyle gelişti.
Ç: Biliyorum bana kızgınsın ama artık evliyiz. Ve artık eşinim. Aramızda hiç bir şey yaşanmadı. Lütfen artık inat etme, ikimizde insanız, benimde canım istiyor. Eminim senin de canın istiyordur. Neden inat ediyorsun. Çok kötü durumdayım anla lütfen.
Haklıydı aslında, kendimize acı çektirmekten başka bir şey yapmıyorduk ve evliydik. Kimse ne yaptığımıza karışmazdı.
Dileği yatak odasına zütürdüm. Birkaç dakika öpüştükten sonra fazla kasmadan birlikte olduk.
Ve işte o gün hem dileğin hem çiçeğin hem de yılanın tüm geçmişini sıradan geçirdim. -
262.
+1Daha 5 dk bile olmadan dilekten kan geldiğini gördüm. Penisimi çıkardığımda penisimin kan olduğunu fark ettim.
K: bu ne a.q.
D: Ne ne ?
K: bu kan ? Biz zaten birlikte olmadık mı ? şimdi bu kan ney ?
Ayağa kalkıp tuvalete gitti. Ben tuvaletin başında çıplak bekliyorum. Dilek çıktı.
D: Bilmiyorum, demek ki o gün tam olmamış.
K: nasıl olmamış a.q o gün sabah üstüm başım kandı. Şimdi tekrar mı birleşti.
Beni kandırdınız mı yoksa ?
D: Ya saçmalama bende anlamadım.
Dileği yatağa zütürüp bir doktor edası ile inceledim. Kesin ve kesin ilk defa oluyordu. Kanın ufak ufak sızdığını görebiliyordum.
K:bak doğruyu söyle, beni kandırdınız mı
Dilek yine ağlamaya başladı, bu sefer umurumda bile değildi. Telefonunu getirip çiçeği aramasını söyledim.. Dilek çiçeği aramadı. Ağlaya ağlaya gerçeği anlattı. Kendi bildiği gerçeği.
Çiçek ile yılan dileğe devamlı benim de ondan çok hoşlandığımı söylemişler. Daha doğrusu işlemişler kafasına. Ama benim eski durumları bildikleri için çiçeğin bana son geldiği gün ban sorduğu
‘’dilek ile aranızda bir şey olabilir mi ‘’ sorusuna bende kısmet demiştim. Oda dileğe bunu söyleyip elini çabuk tutmasını, yoksa trenin kaçacağını işlemiş. Ve alkol planını yılan dilek ve çiçek birlikte yapmışlar. O gece benim evimde beni sarhoş edip içeriye taşımışlar.
Yılan ve çiçek üstümü çıkarmada yardım etmişler. Dilek daha önceden hazırladıkları kanı kasıklarıma sürmüş ve tabi yatağın içine. Sonrası biraz göz yaşı biraz duygu sömürüsü.
Dilek ağlaya ağlaya anlattı hepsini. Üstümü giyip dışarıya çıktım. Ben nasıl bu tuzağa düşmüştüm. Nasıl yemiştim bu numarayı. Çiçeği aradım açmadı. Msj attım. Senin ve ablanın sülalesini s..keceğim. -
263.
+1Çiçek yarım saat geçmeden beni aradı. Oda telefonda ağlıyordu.
Ç: özür dilerim kitap kurdu, yemin ederim ablamın söylediklerini gerçek sandım.
K: Senin o şeytan ablanı s..yim. Siz nasıl insansızın yaa, nasıl böyle bir şey yapabildiniz. O..pu çocukları.
Ç: nedesen haklısın, yemin ederim bende sizin evlendiğiniz gün öğrendim ablamdan gerçeği. O yüzden aradım seni özür dilemek istedim. Ama yapamadım.
K: Özür diledin ve geçti öyle mi. Ulan hayatımın anasını s…ktiniz be.
Ç: Özür dilerim kitap kurdu, yemin ederim ablamın aklına uydum. Bana tecavüz etmeye kalktı deyince bizde dileği senin önüne sürdük. intikam alacaktık ama dilek seni gerçekten seviyor.
K: onu biliyorum ama o sizin bu yüzünüzü biliyor mu acaba ? o o…pu ablanın bir inat uğruna bizi yaktığını biliyor mu ? Hepinizin ayrı ayrı anasını s.kiyim.
Telefonu kapattım. Eve döndüm. Her an dileği yada bir başkasını öldürebilirdim. Bu gerçek olmazdı çünkü. Bu kadar basit olamazdı.
Eve girdim, Dilek yatakta üstünü giymiş ağlıyor. Bağırmak istedim ona, hatta haykırmak istedim. Sen salak mısın demek istedim. Hatta dövmek istedim. Ama bir şey diyemedim. Ne desem boş çünkü. -
264.
+1işe gitmeye devam ettim. Dilek ile bir ay hiç konuşmadık. Bir ay sonra dilek konuşmak için yanıma geldi.Tümünü Göster
D: Ne desen haklısın, yanlış yaptım. Ama seni gerçekten seviyorum.
K: Sana bir şe söyleyim o zaman. Seninle arkadaşken bende senden çok hoşlanmaya başlamıştım. Hatta belki daha fazlası bile olabilirdik. Sevgili olabilirdik. Aşık olabilirdim sana. Ama sen yanlış yolu seçtin. Yanlış yoldan sonuca ulaştın. Şimdiki halimize bak. Neler yaşıyoruz. Mutlu musun ! ben değilim.
D: seni mutlu etmek için elimden ne gelirse yapmaya hazırım.
K: beni rahat bırak yeter. 1 yıl demiştik. 1 yıl bitsin ayrılacağız. Hepsi bu.
D: sen nasıl istersen, söz veriyorum hiçbir zorluk çıkarmayacağım. Ne dersen yapmaya hazırım.
Dilek her akşam yemek hazırladı, her sabah kahvaltısız göndermemek için benden önce kalktı. Tüm zorunlu akraba ziyaretlerimde benim sözümden çıkmadı. Bazı günler akşamları sohbet etmeye başladık. Arkadaş gibi. Bazı günler birlikte uyuduk. Bazı günler birlikte olduk. Evliyiz sonuçta.
Bir yıl bitmek üzereydi. Ben istanbula gittim yurt dışı işler için. Birkaç gün kaldım. Bağlantı bulmaya çalışıyorum. Tabi o kadar zaman geçmiş, tanıdık birilerini bulmak hemen olmuyor. Eve döndüğüm gün bir gece yine birlikte olduk. Dilek ertesi gün hapı kullanıyordu. Sorun yoktu yani.
Taki bir buçuk ay sonrasına kadar.
işteyim, dilek aradı. Rahatsız olduğunu acil eve gelmemi istedi. Bende taksiye atlayıp gittim. Eve girdiğimde ağlıyordu.
Ne olduğunu sordum, dilek hamilelik testini gösterdi. iki çizgi duruyordu.
K: hamilemisin?
D: Yemin ederim hap kullanıyordum, nasıl oldu anlamadım.
Yine bir oyun oynadığını düşünmemden korkuyordu. Çünkü böyle bir şeyin dönüşü yoktu.
D: aldıralım hemen büyümeden.
K: Tamam ağlama, aldırırız. Ne kadarlık ?
D: Bilmiyorum ama en fazla 6-7 haftalıktır.
K: tamam halledicez.
Eşim hasta diye işe dönmedim. Hafta sonuna kadar izin aldım. Aldırmak için hastaneye gitmemiz lazım.
Ertesi gün özel bir hastaneden randevu aldım. Dilek ile yola çıktık. Hastanenin kapısından içeri girdik. Formları imzaladık. dilek ağlamıyor, çünkü onu tekrar kandırmadığımı ispat etmesi lazım. Doktor yanımıza geldi ve dileği hazırlamak için içeriye aldılar. Ben koridorda bekledim. Dilek içeriye gitti ağlamaklı gözlerle.
Dayanamadım…. izin veremedim. Ne olursa olsun 8 haftalık bir bebekti. Belki fasülye kadar dı ama benim bir parçamdı. izin vermezdim.
içeriye girip durdurdum. Dilek masada ağlamaya başladı tekrar. Giyindi ve dışarıya çıktık.
iyi ki durdurmuşum. Şimdi tekrar aşık olduğum bir kızım var…..
Daha çok şey var söylenecek ama bu kadar yeter.
Benim hikayem burada bitti diyelim.
Gökten üç elma düşer belki, biri anlatana biri dinleyene biride anlayana……
---SON--- -
-
1.
0Geceye not:
Zaman unutturur mu herşeyi!
Herşeyin canı cehenneme
-
1.
-
265.
+1Zaman geçti….
Değişti tüm yaşam. Fikirler, düşünceler değişti. Şartlar değişti.
Şuan ki hayatımızın sorumlusu biziz, sonuçlar bizim seçimlerimiz neticesinde oluştu.
Katlanmak zorundayız !
Zorunda mıyız!
Baktım hayat benim istediğim gibi gitmiyor, bıraktım bende kendimi. Saldım diyelim. işe git, işten gel. Çalış çalış çalış. Hafta sonu sabaha kadar otur akşama kadar uyu. Kızınla ilgilen. Deli gibi yemek ye. G..ötün göbeğin son hız büyüsün. Artık eskisi gibi dikkat etmiyorum kendime. Ne giyimime ne kuşamıma. Umurumda değil pek dünya. Sadece nefes alıp veriyorum.
Tabi iş hayatı öyle değil. insanlara güler yüzlü davranmalısın. Dışardakiler içini görmemeli, senin ulaşılmaz sanmalılar. Sırların olmalı, farklı zevklerin, farklı tecrübelerin. Her şeyi her zaman anlatmamalısın. Zamanı geldiğinde de susmamalısın. Farklı olduğunu göstermelisin, aynı zamanda onlardan biri olduğunu. Kısaca başkasına para kazandırmak için kıçını yırtıp, akşam eve giderken kendini mutlu sanmalısın. Yersen tabi.
Artık daha düzenli bir işim var, eski işlerime bakınca sınırları daha fazla belli olan. Gidip geliyoruz. Yukarıda anlattığım gibi durumlar. işten sonra ev de ki hayat stabil. Anna baba ile olan ilişkiler bazen iyi bazen kötü. Akrabalar arkadaşlar beni dışardan tanıyan herkes normal sanıyor. iyi bir şey. Beni gerçekten tanısalar tahammül edemem kimseye. Kimseye anlatamam yaşadıklarımı. Umutlarımı, aşklarımı, heyecanlarımı. Gerçeği konuşamıyorum kimseyle. Kimseye anlatamıyorum.
Melek olsaydı keşke, dinlerdi belki beni. Belki kızardı belki bir çıkış yolu söylerdi, belki kurtarırdı.
Kim bilir….
Ama yoktu işte, gitmişti. Suçlusu ben miyim? Bırakmasaydım belki farklı olur du ! Olur muydu !
Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Düşünme artık.
Hayatım hemster ların ufak fanusun içinde dönme dolaptaki koşuşturmasını andırıyor. Koşmadan yaşayamıyorsun, alışıyorsun fanusa.
Ve bir gün, aklımı, düşüncemi belki hayatımı tekrar elime almam için bir fırsat verildi bana. Bu kapıyı açan, bu değişimi sağlayan bir kişi. Bu kadının ismi tırtıl olsun.
Yazının bundan sonraki kısmı sadece Tırtıla aittir. -
266.
+12 sene kadar önce…Tümünü Göster
Karşılıklı iş ile ilgili mailleşiyoruz, konu döndü dolaştı helvaya geldi. Ama ne helva. Tarifinden tut ta ben daha güzel yaparım sen daha güzel yaparsın muhabbetine kadar. Tavlada sen yenersin ben yenerim le devam ettik. Sonra iddiaya girdik. Tavla oynarsak yenilen yenenin elini öpecek. Ama mailer gırla gidiyor. Nasıl olduysa 100 e yakın mail atmışız o gün. Oha dedim sonra, bir helvadan 100 mail çıkar mı! Çıktı işte.
Aynı gün yemek sözü kopardım tırtıldan, Eğer dedim sen buraya gelirsen ben ısmarlarım, yok ben gelirsem sen ısmarlarsın. Anlaştık. Uzun zamanadır kimseyle böyle konuşmamış, daha doğrusu mailleşmemiştim. Yani sohbet etmemiştim. Muhabbet o kadar sardı ki, o duyguyu anlatamam.
Sonra tatil girdi araya. Bayram tatili 9 gündü sanırım. Tırtıl ailesinin yanına gitti. Gittiğinde irmik helvası yapıp bana fotosunu attı. Benim yaptıklarım kadar güzel olmasa da güzel gözüküyordu 😊
Afferim dedim . Çırak olmaya başlamıştı. Tabi altta kalma huyu olmadığı için hemen yapıştırdı, boynuz kulağı geçecek, ben daha iyisini yapacağım, vız vız vız. Tamam dedim sensin.
O sıralar arabayı değiştirmeye niyetliyim, internette araba bakıyorum. Pat ilana kelepir bir araç düştü. Adamı aradım, araba hakkında bilgi almaya çalışıyorum. Şöyle böyle derken dedim ben yarın geliyorum. Hafta sonu ama olsun, o şehirde arkadaşım var, vekalet verir aldırırım arabayı. Sabah yola çıkacağım. Bindim arabama çıktım yola. Tabi gittiğim şehirde tırtılın çalıştığı şehir. Ama tırtıl döndü mü dönmedi mi tam emin değilim. Döndüyse acaba yorgun mudur ? uygun mudur ? Arasam mı aramasam mı ? Yol boyu düşündüm ama karar veremedim önce. Sonra dedim en fazla gelemem der, müsait değilim der , bende arabamı alır dönerim. Öğlene doğru şehre girdim, adamı sanayide beklemeye başladım ve tırtıla yazdım.
K:Hava çok güzel, acaba yemek borcunu mu ödesen ?
T: Buradamısın ?
K:evet, araba almaya geldim, çokta acıktım. Yemek ısmarlar mısın ?
T: Olabilir, haber veriyim sana.
K: tamam.
Ben satıcı ile buluştum, arabayı test merkezine zütürdüm. Adamlar incelediler filan, arabanın komple giydirme olduğu ortaya çıktı. Adamla atıştık biraz. Sonra o yoluna ben yoluma. Araba işi yattı.
Tırtıldan haber geldi.
T: Alışveriş merkezinde buluşalım, benim işim var sonra yemeğe çıkarız.
K: Tamam, gelince ararım seni.
Alış veriş merkezine gittim. Arabayı park edip yukarıya çıktım. Avm de geziyorum belki karşılaşırız diye ama yok. Aradım ben şu mağazanın önündeyim diye, ben seni görüyorum diyo ama ben onu göremiyorum. Sonra aramıza reklam panosunun girdiğini fark ettim. Reklam kötü şey.
Sonra karşıdan bana doğru geldiğini gördüm. Üstünde mavi bir kot, üstünde kot renginde bir tişört, sıfıra yakın makyaj.
Sonra tokalaştık, öpüştük. Nasılsın iyi misin mevzuları. Saatinin pilini değiştirdik.
K: ee nerde yemek yiyeceğiz.
T: çıkalım şuradan, buluruz bir yer.
Arabaya bindik, çıktık avm den. Ee nereye gidiyoruz diyorum, şuraya mı gitsek buraya mı gitsek, bir türlü karar veremedi. Baktım olmuyor, o zaman dedim benim bildiğim bir yere gidelim. Tamam dedi.
Birlikte et yiye bileceğimiz bir yere gittik. Yemekleri ben söyledim. Tırtılda bana uydu. Yemekler gelene kadar sohbet ettik. 9 günlük tatil nasıl geçti, neler yaptın filan konuşuyoruz. Yemekler geldi.
Yemekleri bitirdik. Yemekten sonra tavla oynayacağız. Yenilen diğerinin elini öpecek.
Yemek bitti, hesabı istedim. Hesap geldi. Tabi onun şehrinde olduğumuz için onun ödemesi gerekiyordu. Öyle anlaşmıştık, ama hesabı ben aldım. Ben ödeyeceğim dedim. Tırtıl masanın karşısından kalkıp masanın üstünden neredeyse bana doğru zıplayacaktı. Ben hesap kutusunu masanın altına soktum alamasın diye, tırtıl eliyle mideme bir vurdu.
K:Ya tamam bi sakin ol, bak insanlar bakacak. Ne fark eder.
T: Tamam ama küstüm konuşmayacağım seninle.
K: Tamam ya tavlayı da sen öndersin.
Hesabı ödeyip kalktık, arabaya binmeden önce birer sigara içtik. Sonra tavla oynamak için onun gösterdiği bir mekana geçtik.
Arka tarafta bir masaya karşılıklı oturduk. Önce bir tavla istedik, ortaya meyve suyu ve kuruyemiş istedik. -
267.
+1Ve artık tavla zamanıydı. Kazanmam lazımdı. El mi öpecektim!Tümünü Göster
Ve oyun başladı. ilk oyunu tırtıl kazandı. Avanstı bu, bilmiyordu benim strateji mi. Rahatlayıp hata yapmasını sağlayacaktım. Öylede oldu. 2. Oyunu ben kazandım. 3. Oyunda birde mars yaptım. Durum 3-1 e gelmişti. Sonra 3-2 ve bir mars daha. 5-2 bitti oyun ben kazanmıştım. Elimi öpmesi lazımdı. Tabi tırtıl bunun altında kalır mı ! tabi bir bayana insanların içinde el öptürecek kadar öküz olmadığımız için ısrar etmedik. Ama tırtıl nerdeyse kendi elini öptürecekti bana, elini avuçlarımın içine aldım. Borcun olsun o zaman dedim. tamam dedi tırtıl.
Tavlayı almaya gelen garson tabi ki hanım efendi kazandı değil mi diye sordu, tabi ki diye cevap verildi. Tüm centilmenliğimizle yenilgiyi kabul etmiştik. Osmanlı gibi cephede kazanmış, masada kaybetmiştim. Ama olsun, çok keyifliydi.
Tavladan sonra birer kahve söyledik. Tabi sigaranın dibine vurmuştuk bu arada. Sigaralarımız bitmek üzereydi. Kahve içerken sohbet ettik, güldük eğlendik. Mekandan çıkana kadar ağzımız kulaklarımızdaydı. Hesabı istedik, hesap bana geldi tabiki, yine ben ödeyecektim ama tırtılın gözlerinde ki ateşi görünce korkuyor insan, tamam sen öde dedim.
Hesabı ödeyip çıktık. Araba ile evine bırakacaktım tırtılı. Saat gece yarısını geçmişti, ama o kadar güzel sohbet ediyorduk ki hiç bırakmak istemedim. Evinin önüne gittik. Yaa dedim eve gidip ne yapacaksın, yarın tatil zaten, gezelim biraz daha. Tamam dedi tırtıl. Şehirde tur atacaktık, biraz daha sohbet edecektik. Sonra erkek arkadaşı aradı. Henüz eve geçmediğini söyledi. Tırtılı zor durumda bırakmamak için hadi dönelim dedim. Tırtılın evin önüne geldik. Tırtıl eve çıkıp benim için getirdiği sodaları verdi. Ne alaka demeyin, soda muhabbeti başka. Paketi bırakıp teşekkür etti, ben teşekkür ettim, öpüştük ve tırtıl evine çıktı. Evine girdiğinden emin olana , apartmanın ışığı sönene kadar bekledim. Sonra düştüm yola. Kendi şehrime dönmeden önce benzinlikte 1-2 saat uyuyup yola çıkayım diye planlamıştım. Ama durduğum benzinlikler izin vermedi. Şehrin diğer ucunda tır parkında durabileceğimi söylediler. Güvenlik nedeni ile. Bende sinirlendim düştüm yola.
Gün içinde nasıl yorulduysam gözüm kapanıyor. Durmadan kafama su döküyorum. Ama durmadan. Sigara içiyorum, kahve içiyorum, camları sonuna kadar açıyorum. Müziği sonuna kadar açıyorum. Yok uykum gitmiyor. Sabaha kadar yol gittim. Zor bela eve ulaştım. Gün doğmuştu ben eve girdiğimde.
Uyumadan önce iyi ki gitmişim, iyi ki haber vermişim dedim kendime. Sonra vurdum kafayı yattım.
Aradan haftalar geçmeye devam etti. iş çıkışı konuşmaya başladık tırtılla. işten güçten günlük yaşanan olaylardan. Her konuşmamızda bir şey öğreniyordum tırtıl ile alakalı. Bazen 5 dakika bazen yarım saat, bazen 45 dakika. Zamanın önemi yoktu, 5 dk da 45 dakikada aynı hazzı aynı mutluluğu veriyordu.
Halı sahada maça gidiyordum o zamanlar. Maç öncesi devamlı konuşurduk. Sonra tırtılın günlük enerji ihtiyacını red bull ile karşıladığını öğrendim. Kız devamlı red bull içiyordu. Sırtında kanatları olduğundan şüphelenmeye başlamıştım. insan su gibi red bull içer mi dimi ama. Tırtıl içiyordu ama.
Tırtıl ile konuşurken kitap okuduğunu öğrendim, hatta bir kitaplığı olduğunu. Okuduğu kitapları sorduğumda bir sürü isim saydı. Nerdeyse ortaokuldan liseden beri hiç bırakmamış kitap okumayı. Ben ise doğru dürüst okuya biri değildim. Yılda bir kitap belki. Okuduğu kitapların isimleri dikkatimi çekti. Hüzün doluydu kitaplar. Mesela birisi hayallerini asan kadın. Sırf merak ettiğim için gidip aldım kitabı. Aldığımı da söyledim. Sonra başladım kitabı okumaya. Sonra bir gün sosyal medya hesabında ki bir kelime dikkatimi çekti; ‘’Hiç ‘’ yazıyordu. Açılımını boş verin siz. Neden bu kadar mutsuz bu kız diye düşünmeye başladım. Ne olmuştu? Neden bu kadar güçlü gözükürken içinde patlamayı bekleyen, hayata karşı öfkeli birini barındırıyordu. Bir sebebi olmalı diye düşündüm.
Bir gün konuşurken sordum bende, ne oldu neden böyle düşünüyorsun diye. Konu konuyu açtı ve içindeki mutsuzluğun sebebine ulaşmıştım.
Detay vermeden özet geçeyim: Ciddi düşündüğü bir ilişkisi kötü noktalanmış, kanatları kırılmış bir şekilde hayata tutunmaya çalışırken biri çıkmış karşısına. Doğru kişi olduğunu düşünmüş, güvenmiş, aşık olmuş sevmiş. Ama salak adam kıymetini bilememiş tırtılın. Tırtıl yine yıkılmış, üzülmüş, ağlamış, toparlanamamış hemen, insanlara güvenememiş. Kaldıramamış bu durumu. işini bırakmayı bile düşünmüş. Ama yapmamış. iyi ki yapmamış. -
268.
+1Ben tırtılın yaşadıklarını öğrenince çok üzüldüm. Hikayemiz benzemiyordu, ama ikimizde insanlardan darbeler yemiştik. Güveniriz sandığımız insanlardan almıştık en büyük zararları.Tümünü Göster
Yaşadıklarını dinleyip kendi içimde anlamlandırmaya çalışıyordum, telkinde bulunmaya çalışıyordum. Ama sorarım size, bir insanın yaşadığı sıkıntıları ne kadar anlayabilirsiniz! Acısını ne kadar hissedebilirsiniz ?
Bir gün akşam yine iş çıkışı konuşuyoruz, tırtıl ağlamaya başladı. Telefonun diğer ucunda nasıl ağlıyor ama. Sakinleştirmeye çalışıyorum, telkin etmeye çalışıyorum, ama durduramıyorum. Ağlayarak kapadı telefonu. içindeki yara ne kadar büyük o gün anladım. Sarılmak istedim, ağlama demek istedim, göz yaşlarını akıtma, üzme kendini demek istedim o gün.
Ama uzaktasınız işte. Kalırsınız sokak lambasının altında öylece. Söversiniz sadece.
Kitap almaya devam ettim. Tabi tırtılın tavsiyelerine uyuyorum . Onun okuduğu kitapları okumaya çalışıyorum. Onun okuduklarını olursam belki daha iyi anlarım diye düşünüyorum. Sonra bir kitap önderdi. Biraz ferregrafik betimlemelere sahip olduğu için tavsiye ederken biraz çekindi. Ama iyi ki tavsiye etmiş. Fi-Çi-Pi Kitabı alıp okumaya başladım. Toplamda 1500 sayfa vardır. Tırtıl kitabı çok önce okumuştu belli ki ama hatırlıyordu. Ben her gün 50 sayfa belki daha fazla okumaya çalıştım. Her gün iş çıkışında tırtıla kitabı anlattım. Sanki o bilmiyormuş ta ben ona kitabı özet geçiyormuşum gibi. Kitap okumak, birine anlatmanın keyfini yaşıyordum. Ne olacak acaba diye tırtıla soruyordum. Oda tüyo veriyor ama söylemiyordu.
Sadece kitaptan değil her şeyden konuşmaya devam ediyorduk. Havalar soğumuştu, ama yürürken tırtıl ile konuşmak o kadar iyi geliyordu ki. Soğukmuş yağmurmuş çokta umurumda değildi. Anlatmasını istiyordum, ne olursa olsun ama susmasın istiyordum.
Telefon ile ilgili bir detayımız vardı. Ben tırtılı ne zaman arasam ya tuvalete gidiyor olur, yada tuvalette olur, yada sifonu çekmiş olurdu. Ciddiyim. insan tuvalette nasıl konsantre olup konuşabilir ki ya, yada ben nasıl tam olarak o anı tutturabiliyordum ! Halen anlayabilmiş değilim. Bir keresinde fermuar sesini duymuştum. Şaka yapmıyorum 😊
Yada o beni arardı. Tam servisten iner geri arardım. Arada toplam 10 sn zaman farkı var. Kesin başkası ile konuşuyor olurdu. Sonra tekrar arardı. Nasıl yaptığını sorardım, oda anlam veremezdi. Bir gün kitaptan rüyalardan bahsediyoruz.
Onu gördüğüm bir rüyamı anlattım.
Özetle: Ben bir bayideyim. Ne olduğunun önemi yok. Mağazanın üstünde bir odada uyuyorum. Aşağıda çalışanlarım var. Biri gelip misafiriniz var diyor. Yataktan çıkmıyorum, yukarıya doğru 2 kişi çıkıyor. Biri tırtıl biride büyük ablası. Tırtıl gelince ben ayağa kalkıyorum, uyumaları için yatağımı veriyorum. Ama tırtıla bir şeyler konuşmam lazım ama ablası uyumuyor. Benim yatakta nasılsa ranza gibi yukarda duruyor. Ben ayaktayım yani onlar yatıyorlar. Sonra tırtıl başını omzuma koyuyor.
Ve rüya öylece bitiyor.
Ben bunu anlattım tırtıl başladı gülmeye. Dedim bu rüya niye gülüyosun, gördüğümü anlatıyorum.
Oda dedi ki ; bende seni rüyamda gördüm. Birlikte tavla oynadığımız günün gecesinde öpüştüğümüzü görmüş rüyasında, ama yemin etti başka bir şey yapmadım sana dedi.
Sapık tırtıl dedim 🐛, biraz daha uyanmasa başımıza neler gelecek 😊 -
269.
+1Tırtılın yemek alışkanlığında bahsedeyim size. Yok. işte bu kadar basit.Tümünü Göster
Bir insan yemek yemeden nasıl yaşar ben bu kızdan öğrendim. Sabah kahvaltı yok, öğlen deli gibi yemek yer, akşam gene bir şey yok. Yemekte ne var diye soruyorum, karpuz var diyor. Yemek diyorum, karpuz diyor. Deli misin diyorum, akıllı olduğum söylenemez diyor.
Tırtıl çikolatayı tane ile değil, poşet poşet alıyor. Ama ne poşet. Ne bulursa dolduruyor. Her türlü ıvır zıvır ve olmazsa olmaz red bull. Red bull un bu kızdan haberi olsa kesin red bull kızı diye işe alır. Ödeme yapmasına gerek yok, bedava red bull versin yeter çünkü.
Yemek ye yemek ye diye telkinde bulunuyorum, durmadan. Yoksa sigara içmekten ve düzgün bir şey yememekten içi dışına çıkacak.
Konuşmalarımız devam etti, akşamları birbirimize sorular soruyorduk. Ama cevap vermek mecburi değildi. Bazen o sorardı ben cevap vermezdim, bazen de tam tersi. Ama konuşurduk işte her şeyden. Aşk tan, hayattan, insanlardan….. izlediğimiz filmleri anlatıyorduk. Oda benim gibi aksiyon filmlerini daha çok seviyordu. Bende film kültürüm ile hava atıyordum kendimce. Sonra bir filmden bahsetti; Love me ıf you dare….
Oha ben nasıl bu filmi izlememiştim. Hafta sonu açıp izledim. Vay be dedirten cinsten. izlemediyseniz izleyin. Tavsiye değil emir a.q
Ve tırtılla bir iddiaya girdik. Eğer tırtıl 9 ay içinde birine aşık olursa ben kazanacaktım. Eğer olmazsa o kazanacaktı. Ben kazanırsam kendi yazdığı vasiyeti alçaktım, O kazanırsa ona güzel bir elbise alçaktım. ilk iddiamız buydu.
Yıl sonu gelmişti. Tırtıl ünv.den kız arkadaşının yanına oradan da ailesinin yanına. Ve kız arkadaşı benim şehrimin hemen yanındaydı. Ve bir fikir geldi aklıma, benim şehrimde inecek, yemeğe zütüreceğim, birlikte birkaç saat geçirdikten sonra hızlı tren ile arkadaşının yanına göndereceğim. Hadi dedim böyle yapalım. Tamam dedi.
Dünyalar benim oldu sandım, yine karşılıklı oturup sohbet edeceğiz. Belki birkaç saat ama olsun telefonda 5 dk konuştuğum insan ile 2 saat benim için araf kadar uzundu. Yemek için tren istasyonunun yanına bir yer ayarladım, zamanı yolda yada trafikte geçirmek yerine oturmamız daha iyi olur diye düşünüyordum. Geleceği güne 3-4 gün kalmıştı. Her gün bilet almasını hatırlatıyordum.
Şimdi hatırladım bir özelliğini daha; her işi özellikle böyle işlerini son dakikaya bırakırdı. Sallamazdı. Ama şansıda hep yaver giderdi. Ballı işte. Ben olsam 1 hafta önceden bilet biter a.q
Neyse bu arada tırtıl iş yerinde bazı durumlara sinirlenmiş, ama konunun benimle uzaktan yakında alakası yok. Sen git bileti direk arkadaşının şehrine al. Sordum ne yaptın diye, bileti direk aldım dedi.
Niye dedim? sinirlendim aldım dedi. Ulan dedim insan sinirlenince sağı solu dağıtır, tırtıl olunca bileti direk alıyor herhalde. Üzüldüm, üzülürüm ki halen aklıma gelince bende sinirlenirim. Belki gerçekten sinirlendi aldı, belki konuşmak istemedi bilemezsin, bilemeyiz. Ama sonuçta direk gidecekti.
Tamam dedik, elden başka bir şey gelmez. Ama şehrimdeki terminale uğramak zorundaydı. 5 dk da olsa buradan geçecekti. Gelmemi istemedi. Ben ısrar ettim sanırım. O yola çıktı, ben yola çıktım. Onun gelme saatine belki 2 saatten fazla vardı. Oturdum banklara, açtım kitabımı başladım okumaya.
2 saat hiç kalkmadım sanırım. Sonunda otobüs göründü. Ama ben yanlış yerde bekliyormuşum 😊 Sen git başka yere dur. Telefon açtım neredesin diye, şuradayım buradayım diye tarif etmeye çalışıyor. Kalabalık içinde gördüm onu. Koyu bir kot pantolon, üstünde bordo bir mont, boynunda bordo bir atkı. O beni fark edemedi. Telefonla konuşuyoruz, bir yandan da yaklaşıyorum ama gözleri ile halen arıyor beni. Nerdeyse burnunun dibine kadar girdim, yine görmedi. En son burayım deyince fark etti ve gözlerini kocaman kocaman açıp, Kitap kurdu dedi. ( niye tanıyamadığı bize özel kalsın )
Sarıldık, öpüştük. Otobüs 5 dk için durmuş sadece 5 dk. Konuşamadım. Ne konuşacaksınız ki 5 dk da.
K: Bir sigara içelim mi ?
T: Olur, hadi içelim.
Bir sigara yaktık, konuşamadık, sadece baktık birbirimize.
T: çirkindin, iyice çirkin olmuşsun tanıyamadım
K: birazda böyle olsun istedim, ne fark eder.
Muavin bağırdı, kalkıyoruz diye. Ben tırtıla yolda yemesi için bir çikolata birde en büyüğünden red bull almıştım. Onlarla birlikte kitabımı da verdim. Tırtıl bir sarıldı, sonra tam gidecekken bir daha sarıldı. Ve bindi otobüsüne.
Tırtıl gitti, ben arkasından baktım.
5 dk için değer miydi derseniz, anlatılmaz yaşamanız lazım o duyguyu derim size.
Ve bir yıl daha bitti.
iyi ki gitmişim terminale diyorum şimdi, yoksa nasıl sarılırdım tırtıla…..
O kış yeni yıla girdiğimiz zamanlar. Hafta sonu bir gün tırtılın şehrine gidiyorum. Kendi özel işim için gidiyorum. Gündüz işlerimi hallettim. Saat 6-7 oldu. Geri döneceğim ama gece buzlanma olur diye korkuyorum. Kalmaya karar verdim. Yemek yedim önce. Yemekte arasam mı aramasam mı diye düşündüm, karar vermedim bir türlü. Sonra evini bulmaya çalıştım, çokta zor olmadı kalpli evi bulmak. Binanın önüne park ettim. Baktım ışığı yanıyor. Bir sigara yaktım, arayıp aramamak konusunda kararsınız. Yarım saat kadar oturdum arabanın içinde. Sonra vaz geçtim. Gecenin bir yarısı ben geldim hadi gezelim dersem yanlış anlar diye korktum. Otele gidip duş aldım, vurdum kafayı yattım.
Bir zaman sonra tırtıl mesaj attı,
T: Sana bir şey söyleyeceğim.
K: evet
T: Biz erkek arkadaşımla evlenmeye karar verdik.
K: Çok sevindim, mutlu ol her zaman.
T: teşekkür ederim.
K: Tarih belli mi ?
T: yok ama bu yaz gibi olur.
Ve tırtıl evleniyordu. Her zaman mutlu olsun istedim, her zaman gülümsesin. ilk iddiayı kaybetmiştim böylece. Birine aşık olacaksın tezim çökmüştü. Kaybetmiştim. Konuşmaya devam ettik akşamları. O işten güçten, ev telaşından okumayı azalttı, yada benimle konuşmayı azalttı bilemiyorum. Ne kadar kitap okuması için telkinde bulunsam da artık kitaplar hakkında konuşmaz olduk. Daha çok güncel olaylardan bahsetmeye, çevremizdeki insanların tutumlarından, yanlışlarından bahsetmeye başladık. insanlardan konuştukça, aynı şeyleri düşündüğümüzü aynı pencereden baktığımızı fark ettim. Belki biz doğruyduk belki biz yanlış. Ne fark ederdi, konuşmaktan mutluyduk yada mutluydum işte. Sonra bir iddiaya daha girdik. O dönemlerde terfiler gelmeye başlamıştı. Bende tırtılın terdi alacağını, bununda 2-3 ay içinde olacağını söylemiştim. Oda inanmamıştı. Ve 2. iddiaya girmiş olduk. Ben kazanırsam vasiyet, o kazanırsa istediği bir soruya doğru cevap verecektim.
Yine kaybettim. O terfi gelmedi. Geldi ama zamanında gelmedi ve ben yine kaybettim. Farkettim ki tırtıl ile iddiaya girmek bile bile yenilmek demek. Ama olsun denemekten vazgeçmeyeceğim.
Yakın zaman dilimlerinde tırtılın şehrine 1-2 defa daha gittim. Bu sefer haber verdim gündüz saatlerinde. Ama tırtıl müsait olmadı. Ya dışarda oldu, ya müsait olmadı ama görüşemedik. Kısmet olmadı.
Ve tırtıl evlendi. Dünyanın en güzel gelinlerinden biri oldu. Prensesler gibiydi beyazlar içinde. Red bull sponsorluğunda kanat bile vermişlerdi.
Ve son iddiayı girmiş bulunduk. iddia konusunu söylemiyorum, ama bu sefer ben kazandım. Sonunda vasiyeti görebileceğim. Evet zorda olsa kazandım.
Hikayenin bu kısmında tırtıl ile olan iletişimimi anlattım size. Hikayenin kalan kısmı bir yaşanmışlık değil sadece bir duygudur
.
Kitapkurdunun sonu için hazırlanın. -
270.
+1Bugüne not: 21.12.2017
Her şeyin sorumlusu benim, Hiç bir şeye değil kendime kızgınlığım.
Ama bizi üzen her şeyin anasını s.ikiyim.
Aklımı kaybetmeme neden olan herkesin aklını s.ikiyim.
https://www.youtube.com/watch?v=5SXMGpMDMVg
başlık yok! burası bom boş!