0
Bir cuma günü ,ömerle beraber o sıkıcı dersane binasından dışarı adımımızı atıp çıkmıştık. Hava hafif kararmıştı ,saatin 6 olmasına rağmen.
Gerçi ramazan ayındaydık ve ikimiz içinde sorun yoktu. Oruç tutmuyorduk.Ben orta halliden biraz daha hallice bir ailenin çocuğuydum.Ömer ise ah,ömer o çok bahtsız bir çocuktu. Ailesi 3 ay önce esrarengiz bir cinayetle yaşdıbını yitirdi. Annesi ev hanımıydı, babası ise dinle uğraşır ileri derece, dinler ve arapça bilgisine sahipti.
Ömerin annesi ve babası evlerinde ölmüştü ama sıradan bir ölüm değildi, annesinin parçalarını o kanlı küvetin içinden, babasının ise parçalarını 6lı ocaktı yanan tencerelerden çıkardıklar.Ömer şoku atlatmayı bırakın hala adam akıllı konuşamıyor ama ders dinleme çalışıyordu. Babası nolursa olsun okumasını dinle ilgili bir meslek seçmemesini belirtmişti,o da babasının vasiyetini yerine getirmek için dersaneye gidiyor ama o siyah deri kapaklı kitabı okuyordu.
Defalarca sormuştum o kitabı anlatmadı ama bugün bana döndü ve o kitabı hatırlıyor musun, sana bahsetmemi ister misin dedi, olur dedim. Bizim eve gittik, ömer kitabı çıkardı ve orta kısımdan bir sayfa açtı, sayfayı bilerek katlamıştı, muhtemelen en son okuduğu sayfaydı. Sayfa arapça cümlelerden oluşuyordu. Bana gene ortalardan bir cümleyi tercüme etti, cümlede " buna bulaşanın ne ailesi kurtulur ne de yedi ceddi, ebedi hayatta bile lanetler yağıdırırız" yazıyordu.Sen napıyosun lan dedim. Kitabı kapattı.
okuyan varsa, devam ediyorum