/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +2 -1
    rez alın beyler
    Hava soğuktu…
    Sokakta yürüyordum. Bir ev dikkatimi çekti. Evin numarası yirmi yediydi. Kapı açıktı…
    Kalbim koşmaya başladı. Göz bebeklerim büyüdü...
    Bir elimi kapının yanındaki duvara dayadım. Diğer elimle ise kapıyı araladım…
    içeride biri vardı. Telefondaydı…
    Seslendim duymadı. Gerçi duymuş olsaydı ne diyecektim ki?
    Yalnızdı. Benim gibi…
    içeriye girdim. Kapıyı kapattım…
    Ses evin salonundan geliyordu. iki adımımdan sonra salonun girişinde duruyordum. Kadın şöminenin önünde oturuyordu. Benim bu evde ne işim vardı?
    Telefonu sol elinde tutuyordu. Evlilik yüzüğünü görünce, kocasıyla konuştuğunu anladım. Acaba çocukları var mıydı?
    iki gözümü salonda gezdirdim. Duvarlarda ki resimlerden anladığım kadarıyla iki çocuğu vardı. Peki, çocuklar nerdeydi? Saatime baktım…
    Çocukların okuldan çıkmalarına iki saat kalmıştı. Kocasının eve gelmesi daha geç. Ben neden bu planları yapıyorum? Neden evin kapısını kapattım? Benim bu evde ne işim var diye sormaya başladım kendi kendime…
    Su içmem gerekiyordu. Ağzım kurumuştu. Biraz bir şeyler atıştırsam iyi olacaktı. Yalnız ortada bir sorun vardı. Ya kadın beni gördüğünde çığlık atarsa? Ya kadın, tabi doğal olarak beni gördüğünde “Sen kimsin!” diye bağırıp kızar ve yine çığlık atarsa. Ya da telefonda ki kocasına hemen durumu anlatırsa?...
    Plan bir…
    Telefon konuşmasını, bitirmesini bekle!…
    Plan iki…
    Sessiz olmasını sağla!…
    Bekledim…
    Beklerken sıkıldım, sinirlendim. Çocukların gelmesine bir saat elli dakika kalmıştı…
    Beklenen an geldi. Telsiz telefonu kapattı. Duvara iyice dayandım. Önümden dümdüz geçerse göremeyecekti, öyle düşünmüştüm. Öyle de oldu önümden geçiyordu. Dalgındı, masumdu…
    Çok masumdu…
    Hemen arkasındaydım…
    Mutfak dolabına yaklaştı. Çok yavaş yürüyordum. Sanki onun ruhu gibiydim. Çok sessiz ve görünmez…
    Hemen yanımızda masa vardı. Masanın üstünde bıçaklık…
    O dolabı açmaya yeltenirken, ben bıçağı aldım. Sol elimle ağzını kapattım, sağ elimdeki bıçağı boğazına dayadım…
    Çırpınıyordu…
    Titriyordu…
    Korkuyordu…
    Çok korkuyordu…
    Ağzını oynatmaya çalışıyordu. Yardım istiyordu, yalvarıyordu ama kelimeleri anlamsızdı. Çünkü sesi çıkmıyordu. Elimle o kadar sıkı kapatmıştım ki ağzını. Dudakları ön dişleriyle bütünleşmiş olmalıydı…
    Ayaklarını sallıyordu, ellerini savuruyordu. Yakınımızda bıçaklık vardı. Benim yaptığımı yapabilirdi...
    Bu bir tehlike...
    ···
  1. 2.
    +1
    rez aldım
    ···
  2. 3.
    +1
    koşan kalp yapmışlar
    ···
  3. 4.
    +1
    tutarmı ki acaba arada kaldım amk
    ···
  4. 5.
    +1
    Onu uzaklaştırmam gerektiğini düşündüm. Nereye zütürecektim? Bu şekilde daha fazla tutamazdım. Bir sandalyeye bağlayabilirdim. ip yok? ip arasam rahat durmaz! Ağzını kapatmam için bir bant lazım. Onu nerden bulabilirim? Kadına sorsam yardımcı olmaz. Kahretsin! Çok yalnızım...
    Başka bir şey düşün! Sen zeki bir adamsın...
    En iyisi öldürmeliyim…
    Çok erken…
    Erken…
    Tehdit edersem susar mı? Bence dinlemez!...
    Es geç…
    Çabuk düşün!...
    Çocukların gelmesine bir saat kırk altı dakika kalmıştı…
    Hemen arkamda meyve tabağı vardı. Meyvelerin arasında ki koca beyaz elma dikkatimi çekti…
    Ben prenses ve yedi cücelerdeki cadı olmuştum ve ellerimin arasında ki prensese o elmayı verecektim. Bu plan aklıma yattı…
    Hemen ağzıyla kapattığım elimle elmayı aldım. Tahmin ettiğim gibiydi. Kadın ağzını açabildiği kadar açıp çığlık atıyordu. Ağzına elmayı soktum. Zorladım çenesi yırtılacaktı! Öyle de olmuş olabilirdi. iyice soktuktan sonra emin olmak için bıçağı tuttuğum elimle, çenesine yukarıya doğru sert bir şekilde vurdum. Bir insan, bir insana bunu yapmamalıydı…
    Başarmıştım…
    Sesi fazla çıkmıyordu…
    Bağırma! Seni öldürürüm! dedim…
    Sustu…
    Kadının üstünde beyaz bir gömlek vardı…
    Bıçağımı göğüslerinin arasından aşağı doğru soktum…
    Sus! Sakın ses çıkarma! dedim.
    Dinledi…
    Tek tek düğmeleri kopuyordu. Gömleğini çıkardım. Zavallı kadıncağız sütyenle kaldı. Masanın ucunda ki sandalyeyi çektim. Kadını oturttum. Gömleğiyle onu sandalyeye bağladım. En azından bana biraz zaman kazandıracaktı. Bağladıktan sonra kadına baktığımda, ağzından kan akıyordu. Sanırım dişleri kırılmıştı. Acıdım…
    Çok acıdım…
    Kadının gözyaşları akıyordu, ağlıyordu. Bu bana susadığımı hatırlattı…
    ···
  5. 6.
    0
    Rez alın devamı gelecek 5 part art arda atacam 5-6 rez gelirse
    ···
  6. 7.
    +1
    Çocukların gelmesine bir saat otuz beş dakika kalmıştı…
    Bardağı alıp, çeşmeden kendime su doldurdum. Çok sakindim. Sanki onun kocası bendim. Suyu bir dikişte bitirdim. Kadına döndüm. iyice baktım. Çok ciksiydi ama evliydi ve çocukları vardı. Ben yirmi yedi yaşına giriyordum. O gün doğum günümdü. Evin kapı numarası yirmi yediydi. Ben, bu nedenle mi bu evdeydim ve bu kadın benim doğum günü hediyemiydi?...
    Bugüne kadar hiç kimse benim doğum günümü kutlamadı! Yirmi yedi yıl boyunca, yapayalnızdım! Benim senden neyim ekgib! diye sordum…
    Ağlamaktan,
    Titremekten,
    Korkmaktan,
    Başka bir gibim yapmıyordu…
    Daha da sinirleniyorduk…
    Elimde sıkı sıkı tuttuğum bardağı suratına çarptım, bardak suratında parçalandı. Ellerim kan oldu. Kadın yere düştü. Çok üzüldüm, çok…
    Ağlamaya başladım. Kaldırdım onu yerden...
    Özür dilerim, özür dilerim. Bir daha olmayacak. Seni öldürmek istemiyorum. Merak etme, sana dokunmayacağım! dedim. Suratının sol kısmı feciydi. Acıktığımı hatırlattı…
    Dolapta yemek var mı diye sordum?
    Bitap düşmüş haliyle, başını sallayabildi. Dolabı açtım, dünden kalma bir çorba vardı. Onu çıkardım masaya koydum. Sessiz ol! Yoksa ölürsün! dedim. Ekmek kutusundan, ekmek çıkardım. Kaşık nerdeydi? Kaşık nerde! Kaşığın yeri nerde! Cevap veriyordu duyamıyordum…
    Çok sinirlenmiştim. Bilerek yapıyordu sanki! Öyle düşündüm. Sinirlendim. Benimle dalga geçtiğini düşündüm. Bıçağı karnına sapladım ve bıçağı orda bıraktım. Aklıma geldi. Sesler! Azda olsa tepki çekebilirdi. Salona geçip televizyonu açtım, sesini yükselttim. Artık ses sorunumuz yoktu! Mutfağa döndüm. Bütün çekmeceleri açtım ve nihayet kaşığı buldum. Kadının temiz olan yanağından öpüp teşekkür ettim. Sandalyeye oturdum. Ekmeği koparıp ağzıma attım. Çorbadan bir kaşık alıyordum, kadına bakıyordum. Bir kaşık, bir kadın, bir kaşık, bir kadın…
    Çok kan kaybediyordu. Hipovolemik şok meydana geliyor! Kanın hacmi, sağlıklı miktarın altına yani şu an hipo düşüyor. Cilt bilindiği üzere solgun, soğuk ve yapışkan…
    Kalp atışı zay
    ···
  7. 8.
    +1
    Kalp atışı zayıf ve süratli…
    Endişe içindesin! Huzursuzsun! Susadın değil mi? diye sordum. Baygın gözleri iyice halsizleşmişti. Yemeğimi yarım bıraktım. Kalktım bir bardak su doldurdum. Suratına çarptım! Böyle iyi mi? Cevap vermiyordu! Cevap ver! Böyle iyi mi! Cevap vermiyordu! Deliriyordum! Böyle iyi mi dedim! Bardağı suratına attım. Kafasına çarpıp sekti. Karnında ki bıçağı çıkarttım. Defalarca neresine denk geldiğini düşünmeden, bıçakladım onu! Öldürmek istemiyordum! Sinirimi atmak istiyordum ve her defasında daha da rahatlıyordum. En sonunda etraf kan gölüne döndü. Ben rahatlamıştım ve kadın ölmüştü!...
    Çocukların gelmesine bir saat on dakika kalmıştı ve ben katil olmuştum. Kendimden utandım. Üstüm başım kan olmuştu. Temizlenmem gerek…
    ···
  8. 9.
    +1
    Oracıkta ayakkabılarımı ve tüm kıyafetlerimi çıkardım. Arka da ipucu bırakmamalıydım. Bu taktan bir durumdu ve ben bu taktan durumdan kurtulmalıydım. Tüm çekmeceleri açtım, çöp poşetini ve bulaşık eldivenlerini buldum. Eldivenleri takıp, çöp poşetine eşyalarımı koydum. Ellerimle dokunduğum her şeyi onun içine attım. Çırılçıplak kaldım. Kadına hiç dokunmadım. Sıra ona gelmemişti. Kumandayı atmadan önce, televizyonu kapattım. Kumandayı çöp poşetine atıp, banyoya geçmeyi planlıyordum. Evin içinde çırılçıplak, ellerimde eldiven geziyordum. Banyoyu buldum. Soğuk bir duş aldım. Kurulanmadım...
    Hava ısınmaya başlamıştı. Kocasıyla kaldığı odayı buldum. Kocasının elbise dolabını açtım. Adam işini biliyordu. Seçtim kıyafetlerinden, kibardım dağıtmadım. iyice giyindim tam takımdım. Ölçülerimiz uyuyordu. Ayakkabılarını da aldım. Şimdi geriye kalan bir sorunumuz vardı…
    Kadını bağladığım gömleği almam gerek, onu çöp poşetine atmamıştım…
    Dikkatli olmalıydım. Ayakkabılar kan olmamalıydı…
    Kandan uzak durmalıydım…
    Unutmadan!
    Parmak izlerim evin girişinde duruyordu. Onları silmem gerek. Çekmecelerde ki izleri de. Aynı şekilde dolapta ki izleri kısaca bastığım ve dokunduğum her şeyi yok etmeliyim…
    içimde bir huzur vardı. Kadının ruhu evdeydi ve beni izlediğini biliyordum. Beni yakalatmak için uğraşacaktı. Ama ben ondan daha zekiyim…
    Yakalanmaktan korkmuyordum. Yirmi yedi yaşına girmiştim ve o benim ilk kurbanımdı. Geriye yirmi altı kurban daha olmalıydı. Başladığım işi yarım bırakmamalıydım…
    Zaman daralıyor…
    Çocukların gelmesine otuz dakika kalmıştı. Hızlı olmalıydım. Evin hizmetçisi gibi hızlı ve disiplinli temizledim her yeri…
    ipucu yoktu…
    Bulamayacaklardı…
    Hata yapmamıştım…
    Elma…
    Kadın elmayı yemedi…
    Ağzından elmayı çıkarttım ve çöp poşetini sırtıma alıp. Elmayı yedim, kanlıydı ama güzeldi…
    Yüzük parmağını kestim ve cebime koydum…
    Evin önü sakindi. Parmak izini temizlerken en azından öyleydi. Ya şimdi çocuklarla karşılaşırsam? Çünkü gelmelerine on dakika kalmıştı. Erken çıkabilirler
    ···
    1. 1.
      0
      Olsun yakalanmaktan korkmuyordum. Evin kapısından çıktım. Çöp poşetinin içinde kanlı eşyalar vardı. Biraz olsun belli oluyordu…
      Bu bir tehlike…
      Hızlı karar vermeliyim ve yaratıcı bir şey bulmalıydım. Evim yakınlardaydı hızlı hızlı evime gidebilirdim. Ama çocukların eve girişini kaçırabilirdim. Annelerini o şekilde görmelerini istemiyordum. Onları engellemem gerekiyordu. Buldum! Kapının arkasında ki anahtarı hatırladım. Kapıyı kilitledim anahtarı çöp poşetine attım. Hızlı bir atlet gibi eve koştum. Kimse görmemişti beni. Hemen eve gidip geri gelmeliydim. Uzaktan çocukları izlemeliydim. Aralardan giderek eve vardım. Tek tük insan vardı çevrede. Kimse benimle ilgilenmiyordu. Bu iyiydi. Şüphesiz geçti. Eve girdim. Poşeti kapının hemen yanına bıraktım. Parmağı cebimden çıkarttım onu hızlı bir şekilde buzdolabına koydum. Üstümü değiştirmeliydi
      m. Bir an önce değiştirdim. Cüzdanımı aldım. Kapıyı kilitledim. Evin önündeki külüstür arabama atladım. Çok yavaş bir şekilde evlerine yakın bir yerde durdum. Okul servisi evlerinin önünde duruyordu. Çocuklar kapıda, servis görevlisi telefonla sanırım kadını arıyordu. istediğim olmuştu. Çocuklar görmedi. Görmeyecekler! Sadece duyacaklar!...
      Ben pislenmiştim…
      Çaresizdim…
      Üzgündüm…
      Arabanın içersinde ağlıyordum…
      Özür dilerim çocuklar! Beni bağışlayın! istemeden yaptım. Çok özür dilerim diye söylendim. Elimden yalnız bu geldi. Arabadan çıkıp onlara sarılmak çok istedim. Anneniz şu an cennette demek çok istedim. Teselli etmeliydim onları. Ben neden onların annesini öldürdüm? Neden bu servisi görevlisini öldürmeyim? Sıra onda mı? ikinci kurban servis görevlisi mi? Yok çok erken…
      ···
  9. 10.
    +1
    Olsun yakalanmaktan korkmuyordum. Evin kapısından çıktım. Çöp poşetinin içinde kanlı eşyalar vardı. Biraz olsun belli oluyordu…
    Bu bir tehlike…
    Hızlı karar vermeliyim ve yaratıcı bir şey bulmalıydım. Evim yakınlardaydı hızlı hızlı evime gidebilirdim. Ama çocukların eve girişini kaçırabilirdim. Annelerini o şekilde görmelerini istemiyordum. Onları engellemem gerekiyordu. Buldum! Kapının arkasında ki anahtarı hatırladım. Kapıyı kilitledim anahtarı çöp poşetine attım. Hızlı bir atlet gibi eve koştum. Kimse görmemişti beni. Hemen eve gidip geri gelmeliydim. Uzaktan çocukları izlemeliydim. Aralardan giderek eve vardım. Tek tük insan vardı çevrede. Kimse benimle ilgilenmiyordu. Bu iyiydi. Şüphesiz geçti. Eve girdim. Poşeti kapının hemen yanına bıraktım. Parmağı cebimden çıkarttım onu hızlı bir şekilde buzdolabına koydum. Üstümü değiştirmeliydi
    m. Bir an önce değiştirdim. Cüzdanımı aldım. Kapıyı kilitledim. Evin önündeki külüstür arabama atladım. Çok yavaş bir şekilde evlerine yakın bir yerde durdum. Okul servisi evlerinin önünde duruyordu. Çocuklar kapıda, servis görevlisi telefonla sanırım kadını arıyordu. istediğim olmuştu. Çocuklar görmedi. Görmeyecekler! Sadece duyacaklar!...
    Ben pislenmiştim…
    Çaresizdim…
    Üzgündüm…
    Arabanın içersinde ağlıyordum…
    Özür dilerim çocuklar! Beni bağışlayın! istemeden yaptım. Çok özür dilerim diye söylendim. Elimden yalnız bu geldi. Arabadan çıkıp onlara sarılmak çok istedim. Anneniz şu an cennette demek çok istedim. Teselli etmeliydim onları. Ben neden onların annesini öldürdüm? Neden bu servisi görevlisini öldürmeyim? Sıra onda mı? ikinci kurban servis görevlisi mi? Yok çok erken…
    ···
  10. 11.
    +1
    Tutar rez
    ···
  11. 12.
    +1
    Çok erken…
    Sakin olmalıyım…
    Sakin…
    Bu bir film gibi olmalı yavaş ama dozu yüksek. Aksiyonu bol ama gerçek…
    Rol yapmamalıyım, yaşamalıyım…
    Bu benim karakterim, ben bir seri katilim…
    Henüz değilim…
    Ama olacağım, göreceksiniz! Hepinizi öldüreceğim! Tanrı aşkına, kendi kendime arabanın içerisinde konuşuyorum! Yardım edin! Deliriyorum…
    Eve dönmeliyim…
    Düşünmeliyim…
    Plan yapmalıyım…
    Sıradaki nasıl biri olmalı, ben seçmeliyim…
    Bu sefer rastlantı olmamalı…
    Neden bir kadın? Bir sonraki erkek olmalı…
    Evet olmalı…
    Arabayı çalıştırdım, son defa çocuklara bakıp oradan uzaklaştım. Yüzleri gülüyordu. Hayat ne garip…
    iki, üç bilemedin dört dakika sonra ağlayacaklar ama…
    Hiç adil değilsin hayat!...
    Ben Mordad olmalıyım…
    Evet, ölüm meleği…
    En yakın dostum herkesin tanıdığı Azrail…
    Mordad, bu ismi herkes bilmiyor…
    Ama en yakın zamanda tüm dünya bunu öğrenecek!...
    ···
  12. 13.
    +1
    Bu zaferi kutlama zamanı!...
    Biraz alkol ve güzel bir mangal keyfi...
    Evet, bu iyi bir fikir…
    Arabayla yakınlardaki markete geldim. içeriye girip biraz alkol ve hazır etlerden aldım. Aslında kadının eti güzeldi. Neden bende bir insan eti yeme merakı doğdu ki? Saçmalama! Parayı uzattım. Buyurun efendim, para üstünüz dedi kasiyer. Paranın gücü, saygı getirir. Hak ettiği parayı alırken bile neden böyle davranıyor? Mantık olarak bizimde ona teşekkür ederim efendim! dememiz doğru değil mi? Peki, hemen arkamdaki enseme enseme nefesi değen ve beni sinirden delirten bu adam. Acaba dediğimi yapacak mı? Bekleyip görmeliyim. Teşekkür ederim efendim diye karşılık verdiğimde şaşırdı. Biliyorum içten içe mutlu olmuştu kasiyer çünkü o da saygı gördü. Alkolleri ve etleri poşete yavaş yavaş koymaya başladım. Bir yandan iri, atletli, kıl yumağı insanı gözlemlemeye başladım. Beklediğim soru geldi. Kasiyer buyurun efendim, paranızın üstü dedi…
    Öküz, beklediğim gibiydi…
    Hiçbir şey demedi. Zavallı kasiyeri, gibine bile takmadı. Sinirlenme! Sinirlenme! Öldüreceksin onu! Ama onu öldüremem, çok kuvvetli. Öyle görünüyor. En azından benden daha kuvvetli ama ölmeli o! Ölmeli yaşamayı hak etmiyor! Saygı göstermiyor! Ben aldıklarımı poşete koyarken, önümden geçti ve marketten çıktı. Hemen arkasından çıktım. Havalı havalı kaldırımda yürüyordu. Kendini dünyanın en güçlü erkeği olarak görüyor besbelli! Onun canını almalıyım. Yok, çok erken…
    Acemileşme…
    Büyük düşün…
    Erken…
    Arabaya atladım. Arkasından yavaş yavaş gitmeye başladım. Nereye gidiyor acaba? Evine mi? Yoksa, başka yere mi? Köşeyi döndü, bende döndüm. Ne yapıyorum ben? Git zaferini kutla, iş paydos. Dinlen! Vazgeçtim ama onu hafızama kazıdım. Hiçbir güç onu unutmamı sağlayamaz. Elinde sonunda onun canını alacağım!...
    Eve doğru sürmeye başladım. Arkandan gitmeliydim, kendimi riske atamazdım. Çünkü polisler çoktan gelmiştir. Onlar için eğlence doğmuş oldu. Ben palyaço, onlar gülmeye aç çocuklardı!...
    ···
  13. 14.
    +2
    Eve vardım. Kapıyı kilitledim. Kapının yanına bıraktığım çöp poşetini aldım. Onları yok etmem lazımdı. Bunun için çok erken, depoya indim. Depoda ki sandığın içine bıraktım. Kocasının eşyalarını da bir poşete koyup, çöp poşetinin yanına bıraktım. Geriye tek şey kalmıştı, oda buzdolabında ki parmaktı…
    içkimi alıp, huzurlu bir şekilde yudumlamaya başladım. Bir yandan mangalı hazırlıyordum. Mangal tutuşma aşamasındayken. Ben bir sandalyede oturup, temiz bir deftere notlar yazıyordum. Şimdi polisçilik oynama zamanıydı…
    ···
  14. 15.
    0
    Nasıl bi piskopatsın anlamadım ki -,-
    ···
  15. 16.
    +1
    Rez değerlenir buralar
    ···
  16. 17.
    0
    Bilmediğin eve niye giriyon bin
    ···
  17. 18.
    0
    Pampa devamı gelecekmi
    ···
    1. 1.
      0
      Evet pampa
      ···
  18. 19.
    +1
    Polisler olay yerine gelecekti ve cinayet bürosundan bir dedektif olaya atanacaktı. O benim gölgem, olmak isteyecekti. Ona bir ad vermeliyim. Onun adı Yaşam! Ben ölüm! iki zıt kavram…
    ilk yapacağı şey polislerle konuşmak olacaktı. Ne oldu burada? ilk soru…
    Efendim, kadın otuz altı yerinden bıçaklanmış. Sandalyede çıplak ve cansız bir şekilde duruyor. Kollarındaki morluktan dolayı sandalyeye bağlanmış olduğunu düşünüyoruz. Dişlerinin bazısı kırılmış ve ağız içerisinde elma parçacıkları var…
    Elma parçacıkları derken?
    Bildiğimiz meyve…
    Enteresan…
    Yüzünün sol kısmında ufak cam parçacıkları, deriye saplanmış bir şekilde duruyor. Alın kısmında darp izi. Yüzük parmağı kesilmiş ve araştırdığımız kadarıyla evde yok. Yerde biraz ekmek kırıntıları ve çorba lekeleri vardı. Sanırım kadın yemek yiyordu. Evin giriş kapısında, zorlama yok…
    Parmak izleri alındı mı?...
    Evet, efendim alındı…
    Evdekilerin parmak izleri, dışında yabancı parmak izleri ayırt edilsin...
    Emredersiniz efendim!...
    Kadının çantasından veya evde değerli eşyalardan alınmış mı bakılsın ve ayrıca tüm biyolojik, kimyasal, fiziksel, iz delillerine bakılsın…
    Emredersiniz efendim!...
    Kurbanın, yakınları sorguya çekildi mi?
    Evet, efendim. Kurbanın, kocasının dediğine göre sabah on sularında telefonla görüşmüşler. iki çocukları varmış. On sularında okulda bulunuyorlarmış. Servis görevlisinin anlattığına göre, saat on ikiyi on gece evlerinin önüne gelmişler. Kapıyı çalmışlar, açan olmamış. Kadına ulaşmak istemişler, telefona bakan olmamış. Sonrasında polisle irtibata girmişler…
    ···
  19. 20.
    +1
    Yani olay on ve on iki arasında olmuş?...
    Evet, efendim…
    Kadının veya eşinin düşmanları var mıymış?...
    Yok, tam tersi, çok sevilen kişilermiş…
    Komşular, sorguya çekildi mi?...
    Evet, efendim. Kimse bir şey görmemiş. Zaten çoğu o zaman zarfında evde değilmiş…
    Yaşananlar hemen hemen bunlar olacaktı ve yaşam çok zor durumda kalacaktı. Soru yağmuru başlayacaktı. Çok ıslanacaktı çok...
    Artık ölüm yağmaya başladı!...
    Soru bir…
    Kadının neden parmağı kesilmişti ve neden sadece yüzük parmağı?...
    Soru iki…
    Bu adam, bu kadından ne istemişti?...
    Soru üç…
    On ve on iki arası bir rastlantı mıydı? Yoksa planlanmış bir cinayet miydi?…
    Soru dört…
    Bu bir seri katil vakası mıydı? Yoksa bir kurbanla bitecek, bir cinayet miydi?...
    Soru beş…
    Katil burada mı yaşıyor? Yoksa başka yerde mi?...
    Soru beş…
    Evet, beni de şüphelendirmişti ama ben olay yerinden hemen hemen dört mahalle uzaklıkta yaşıyordum. Yine de tedbir almalıyım…
    Bugünlük bu kadar polisçilik yeter.
    ···