/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +1
    4 mevsim soğuktur hastahane koridorları.
    Her daim üşür insan. Umutsuzluktan üşür, yalnızlıktan üşür. Kaybetme korkusundan, çağresizlikten.
    Bir yakının hasta ise sende üşürsün.
    Sen hastaysan, tüm ailen, tüm sevenlerin üşür.
    Ne kadar geniş olursa olsun odaları, ve koridorları ne kadar uzun olursa olsun, dar gelir insana.
    Sığmayız bir türlü. Duvarlar üstümüze üstümüze gelir.
    Uzun yolculukların bekleme salonlarını andırır insana.
    Umutla beklerken, ölümü bekler buluruz kendimizi çoğu zaman.
    Serum şişeleri, şırıngalar, beyaz önlükler, hemşirelerin şefkatli zarif parmakları ameliyathaneler.
    Gün olur, tüm bunlar yalan oluverir ölüm denilen gerçek karşısında.
    ···
  2. 2.
    +1
    Ve çağreler tükendiğinde, her köşesi, her bucağı ölüm kokar hastahanelerin.
    Ondandır ki, kapısından girdiğimizde, hatta sokağından geçtiğimizde ürpeririz.
    Elinde sıra numarasının yazılı olduğu küçük kağıt, kambur belini polikliniğin karşu duvarına yaslamıştı.
    Sızlayan dizlerine aldırış etmeden sıranın kendisine gelmesini bekliyordu.
    Mevsimlerden yazdı. Fakat klimalardan yayılan soğuk havanın etkisiyle yaslandığı duvar, mork duvarı misali buz kesmişti.
    Ara sıra başını kaldırıyor, sarkık kaşlarının altından, numaratördeki numaraların değişip değişmediğine bakıyordu.
    Bazende duvar diplerine çöken hastaların hastalıklarını anlamaya çalışırcasına onları meraklı gözlerle uzun uzun süzüyordu.
    ···
  3. 3.
    +1
    Oturaklar dolu olduğundan, kendisi gibi bir çok hasta da ellerinde sıra numaraları, ilaç poşetleri. Kimi dizlerinin üzerine çökmüş, kimi ayakta. Sırtlarını ölümü fısıldayan soğuk duvara dayamışlardı.
    Hastaların başucundan ayrılmayan yakınlarını, çocuklarını, eşlerini gördükce içi burkuluyor, fakat şu an yanında olmasa da yalnızlığını her daim paylaşan eşinin varlığına şükrediyordu.
    Hasta olan kendisi değildi. Ne sızlayan dizleri için gelmişti, nede tekleyen kalbi için.
    Bir süredir yatağa bağlı yaşayan ömür ortağının biten ilaçlarını yeniden reçeteye yazdırmak için buradaydı.
    Belli aralıklarda numaratörlerin ding dong seslerinin ardından açılıp, hastaların bitkin bakışlarının üzerine tekrar acımasızca kapanan kapıların tıkırtılarını,
    Birde ara sıraderinlerden gelen, ve kime ait olduğu anlaşılmayan bir iniltiyi saymazsak, koridora ölüm sessizliği hakimdi.
    ···
  4. 4.
    +1
    Duyulan inilti ona, bedeninin ağrısından gece boyunca inleyen eşini hatırlatmıştı.
    Sabahın ilk ışıklarıyla yola düşen Yusuf dedenin aklı, 60 yıldır yanından çok nadir ayrıldığı hayat arkadaşındaydı.
    Onun hasta yatağında yolunu gözlüyor olacağını anımsayınca dudakları titredi. Yüzü ağlamaklı bir ifadeye büründü.
    O hayattaki tek dayanağı olan eşinin kahvaltısını hiç bu denli geciktirmemiş, ilaçlarını daima vaktinde içirmişti.
    Kalbi eve gitme isteğiyle hızlı hızlı çarpmaya, bu ana kadar sabırla bekleyen yaşlı adam sabırsızlanmaya başlamıştı.
    Bir elindeki küçük kağıda, bir numaratördeki rakama yeniden baktı.
    Sıranın kendisine gelmesine henüz epeyce vakit vardı.
    Dayanamadı. Sanki bir suç işliyormuşcasına muayene odasının kapısını ürkekçe iki kez tıklattı.
    Solgun yüzlü genç bir kadının açtığı kapı, o daha maduriyetini anlatamadan sıranı bekle amca ikazından sonra yüzüne sertçe kapandı.
    Yusuf dede, kendisini kapıdan çeviren genç kadının umarsız tavrına çok içerlemişti.
    Şimdi o soğuk duvara yasladığı beli olduğundan daha kamburdu.
    Çekik gözleri ağlamaklı, bakışları daha çağresizdi.
    Başı eğik, bekledi, bekledi.
    Nihayet sıra kendisine gelmişti. Sevinçle odaya yöneldi.
    Yeniden yüzüne kapatılır korkusuyla, bu kez kapıyı çalmadan alel acele içeri girdi.
    ···
  5. 5.
    +1
    Her köşesine ilaç kokularının sindiği, küçük pencereli, dikdörtgen biçimindeki odanın boğuk bir havası vardı.
    Tıpkı koridor gibi, soğuk ve kasvetliydi.
    Bir an ürperdi. Karşı karşıya konulan masalardan girişte olanına, daha önce kendisini kapıdan çeviren genç kadın oturmuş, önündeki klavye ile birşeyler yazıyordu.
    Genç kadın, Yusuf dedeye birtakım sorular sorduktan sonra, öteki masada duran doktora yönlendirdi.
    Dede, görünüşünden kırklı yaşlarda olduğu anlaşılan bayan doktora, hayat arkadaşının yatalak olduğunu, bu sebepten raporda yazılı olan ilaçlarını kendisinin yazdırmaya geldiğini anlatarak cebinden çıkardığı buruşuk bir kağıdı doktora uzatmıştı.
    Yaşlı adamın talebini ilgisizce dinleyen doktor, uzatılan ilaç raporunu aldı.
    Yüzünü ekşite ekşite şöyle bir baktı.
    Ardından, hastayı görmeden hiç bir ilacı yazamam efendi diyerek raporu yaşlı adama tekrar uzattı.
    Adamcağız eşinin ayakta duramadığını, kendisininde saatlerdir sıra beklediğini anlatmaya çalıştıysada, fayda etmedi.
    Doktor umursamaz bir tavırda, dışarı çıkması için kapıyı işaret etmiş, yardımcısınada sonraki hasta gelsin talimatını çoktan vermişti.
    Yakarışları faydasız kalan dedenin, kır sakallarından yaşlar süzülüyordu.
    ···
  6. 6.
    0
    Yaşlı adam, doktoru ikna edebilme umuduyla, eşinin rahatsızlandığını, bir hafta önce ne zorluklarla hastahaneye getirdiğini, hastalığına konulan tehşisi, son bir defa ağlamaklı bir ses tonuyla anlatmaya çalışıyordu.
    Doktor ise, işinin başından aşkın olduğunu, birde bunlarla uğraşamayacağını söylemiş, yardımcısından beyaz kod vermesini istemişti.
    Birkaç dakika içinde koridorda telsiz sesleri yankılanmaya başlamış, ünüformalı iri yarı iki polis içeri girmişti.
    Polisler Yusuf dedeye söz hakkı dahi tanımadan, kollarından tutmuş odanın dışına sürüklemeye başlamışlardı.
    Marus kaldığı kötü muamele karşısında sendeleyen dede, ayakta durmak için polislere direniyordu.
    Polislerden biri, ihtiyar oluşuna aldırmadan, zavallının kambur belini yumrukluyor, yüzüne tuttuğu biber gazı tüpünü kır sakalına, ıslak gözlerine insafsızca sıkıyordu.
    Diğer polis, meslektaşına engel olacağı yerde kendilerine direnen Yusuf dedenin kollarına ters kelepçe takmış, tamamen savunmasız bırakmıştı.
    ···
  7. 7.
    0
    Biber gazının etkisiyle yere yığıldığı esnada bile, adamcağızın aklında yalnızca evde olan bitenden habersiz kendisini bekleyen hayat arkadaşı vardı.
    82 yıllık zayıf kalbi, yarım asırdan fazladır onunla her zorluğa göğüs geren eşinin yanında olamayaşına, onun hasta, kendisinin de elleri kelepçeli ve çağresiz oluşuna daha fazla dayanamadı.
    Koridorun sert zeminine düşen güçsüz bedeninin, alel acele sedyeye kaldırılmasıda, başına toplaşan doktorların yorgun kalbi yeniden çalıştırabilme çabalarıda sonuç vermedi.
    Ne polisliğin zorbalıktan ibaret olduğunu zanneden o polislerin görevlerinden uzaklaştırılması, nede beyaz önlüğüne Yusuf dedenin ahını bulaştıran merhametsiz doktorun pişmanlığı.
    Ne yazık ki, yitip giden bir canın, tarifi de yoktu, tedavisi de.
    ---SON---
    ···