1. 50.
    0
    Alamut kalesi adlı kitabı okumuştum tamamen anlatır herşeyi.
    Dağın tepesinde ulaşımı zor olan bi yere kale yaptırıyodu kalenin içine karı kız gibi cennet kuruyordu adeta yetiştirdiği gençleride şunu öldürürseniz cennete gelebilirsiniz diyip haşhaşiliğe yönlendiriyodu
    ···
  2. 49.
    +1
    uganda cumhurbaşkanaı muhafazid ali kıley' in kardeşi.
    ···
  3. 48.
    +1
    semerkant ve fedailer kalesi alamut al bu kitaplari oku
    ···
  4. 47.
    +1
    sabahları cıkar piyasya genelde.
    ···
  5. 46.
    +1
    hassan sabbahlar olmasın
    edit : beyler küfür etmeyin ananızı öksürtürüm.
    ···
  6. 45.
    +1
    assassin creed'in örnek alınarak yapıldığı oyun

    stretaji dehası diyorlar, alamut isimli kitapın konusu ayrıca

    alamut o dönem suikastçi birliğinin yaşadığı kale

    haşhaşinlere komuta ediyormuş bu, adamlara haşhaş vererek emrinde tutuyormuş bir nevi bağımlılıklarını kullanarak

    tarihin ilk terör örgütü, galibam selçuklulara çok çektirmiş

    taaki mogol şeysine kadar
    ···
  7. 44.
    +2
    ... devamı

    Gelelim Hasan Sabbah’ın tarikat yapılandırmasına ve aklının insanlar üzerindeki etkilerine. Birçok kaynağa göre Selçuklu sarayında uzun süre görev yapan ve yüksek memur olan Sabbah, gözünü Nizam’ül-Mülk’ün vezirlik koltuğuna dikmiş, aralarında yaşanan saray içi entrikalardan Nizam’ül-Mülk galip gelince saraydan sürülmüştür. Şii olan Sabbah bu mezhebin en koyu tarikatı ismailileri örgütleyerek, bir çatı altında toplanmış ve bu süreç Sabbah’ın peygamberliğini ilan etmesine kadar devam etmiştir. Yıllarca çevre köylerde insanları örgütlemiş olan Sabbah, Selçukluların elinde bulunan Alamut Kalesini ele geçirmesiyle hayallerini gerçekleştirmeye başlamıştır. Bölgenin ve özellikle kalenin coğrafi konumu Sabbah’ın planlarını şekillendirmiş. Kendini fethedilemez olan Kalede güvence altına almıştır. Kaledeki sıradan askerlerin yanı sıra, çevre köylerden topladığı çok küçük yaşlardaki çocukları, istediği gibi eğitip, şekillendirerek geleceğin suikastçılarını hazırlamaya koyulmuştur. Başta ilmi ve askeri açıdan çok üst düzey şekilde eğitilen bu çocukların eğitimine çok önem versede kendisi bizzat ilgilenmemiş, hatta kendini kalenin en üstünde bulunan burcundan yıllarca dışarı çıkmayarak herkesten gizlemiştir. Alamut kalesinin içinde bile bir efsane olarak yaşayan Sabbah, ölüm makinalarını Dai olarak bilinen her biri kendi konusunda uzman hocalar tarafından yetiştirmiştir. Yıllarca süren eğitimlerde; din, kuran, felsefe, edebiyat, matematik, tarih, geometri ve o dönem akla gelebilecek her türlü ilimi öğrenen gençler, askeri açıdan da çok üst düzey savaşçılar olarak yıllarca eğitilmiş, nefes tutmaktan, yön bulmaya, gürz sallamaktan, düz duvara tırmanmaya kadar, akla gelebilecek veya gelemeyecek her dalda eğitilmiştir. Küçük yaştan itibaren Hasan Sabbah’ın peygamber olduğuna ve cennetin anahtarını elinde bulundurduğuna dair beyinleri yıkanarak yetiştirilmişlerdir. Aradan geçen yıllarda alt sınıflar oluşturarak yeni gelen çocukların aynı eğitimi almalarını sağlamış ve bu özel timin devamlılığını sürdürmeyi amaçlamıştır. Kalede bulunan yaklaşık 2000 müridden hemen hemen herkes Sabbah’ın peygamberliğini kabul ederken, cennetin anahtarı elinde olduğu için, onun için seve seve ölüme gitmeyi göze alıyorlarmış.

    Öte yandan çok büyük olan kale sınırları içerisindeki bir vadide kimsenin bilmediği ve göremeyeceği yapay bir cennet oluşturmuş ve bu cennete yine küçük yaşlarda kaçırılan veya köle olarak alınan kızlarla doldurmuştur. Zenci, sarışın, çekik gözlü, kızıl, esmer, kumral ve biribirinde güzel, her türlü kızın eğitimiyle yine yıllarca uğraşılmıştır. içinde ırmağın, göllerin, türlü türlü evcil hayvanların ve yüzlerce farklı çiçek, bitki ve ağacın bulunduğu bu cennet bahçesini yoktan var ederek, içerisine büyük bir köşk yaptırmış, ve her türlü yiyecekle güzel şaraplarla doldurtmuştur. Cennetin anahtarını elinde bulunduran Sabbah o dönemde kimse tarafından bilinmeyen kafa yapıcı bitkileri araştırarak bizzat kullanmış ve sonuçlarını test etmiştir. Hint keneviri, haşhaş gibi bitkiler olduğu tahmin edilen bu bitkileri çeşitli kıvamlarda (hap,toz, duman,yiyecek, içecek gibi) hazırlayabildiği tahmin edilmektedir. Cennet bahçesini hadım edilmiş, sağır - dilsiz birkaç erkek ve kızların eğitiminden sorumlu olan birkaç kadından başka belki sır saklamayı bilen birkaç kurmayı haricinde kimsenin bilmediği düşünülmektedir. Diğer müridlerden ve askerlerden çok farklı bir eğitim alan suikastçılar zamanı geldiğinde şeyhlerine/peygamberlerine olan bağlılıklarını göstermek için ölüme gönderilmeye hazır hale getirilmiştir. Ölüme gönderilmeden önce altın vuruşu yapmak için Hasan Sabbah ile karşılaştırılan suikastçilere hazırlanmış olan uyuşturucular verilerek cennet bahçelerine gönderilmiş, yıllarca; kadınla, yemekle, nefisleri terbiye edilen suikastçiler kafaları güzelken (serhoş; ser;kafa - hoş;güzel ) cennet bahçesinden geçip köşkteki hurilerle, şarapla ve çok güzel yemeklerle karşılaşınca buranın gerçekten cennet ve Hasan Sabbah’ın da gerçekten Tanrı’nın elçisi olduğuna kanaat getirirlermiş. Yine uyuşturuculu ve alkollü kafayla (muhtemelen baygın) cennet bahçesinden çıkartılan müridler, sonsuza kadar o bahçede yani cennette yaşabilmek için seve seve ölüme gitmeyi göze alırlarmış.
    Küçük ilizyonlarla da müridlerini etkileyen Sabbah, bir odanın zeminine derin bir kuyu kazdırarak müritlerinden birini bu kuyuya sokturur, yanlız başı ve boynu görülecek şekilde kuyuda olan müridin boynu özel bir taşla kapatılarak vücudunun görünmesi engellenir ve zeminde sadece kegib bir baş izlenimi veren görüntü oluştururmuş. Daha da gerçekçi olması için etrafına kan dökülen bu baş, müritlerin odaya alınmasından sonra konuşturularak; cennetin anahtarının peygamberlerinde olduğu, Hasan Sabbah’ın allahın elçisi olduğu ve kendisini cennetinde ağarladığı anlattırılırmış... Sonrasında bu adamın başı gerçekten kesilerek, müridler arasında dolaştırılıp, sizin için ölüyü dirilttik, ve konuşturduk denilerek müridlerin peygambere biat etmesi sağlanırmış.

    Bunlar gibi nice büyük, küçük oyunlarla insanları kandırmayı başaran Sabbah, suikastçılarına uyuşturucu hap vererek düşmanlarına gönderir. Hapı içtikten sonra herkesin gözü önünde, kendi seldıbını da ilettikten sonra infazı gerçekleştirmelerini ister, ve işi biten suikastçının kaçmadan olay yerinde kalmasını, korumalar tarafından öldürülmesinin ardından sonsuza kadar cennette kalacağını buyururmuş. istediği gibi gerçekleşen onlarca suikastten sonra orta doğunun hatta o dönem bilinen Dünya’nın en korkulan isimlerinden olan Sabbah, Şahların, Emirlerin, hükümdarların, kralların, sultanların, paşaların, zenginlerin, toplumun üst kademesindeki herkesin korkulu rüyası olmaya başlamış, ve bunların hepsini haraca bağlamayı başarmıştır. Ölümden korkmayan, hatta ölmek için olay yerinden kaçmayan intihar komandoları (haşhaşiler) sarayların içinde bile yaşayan insanların korkulu rüyalar görmesine neden olurken. Sabbah’ın tüm istekleri çevre devletler-beylikler tarafından yerine gitirilmekteymiş. Ulaşılmaz kalede kendini güvence altına alan Sabbah gücünün yetebildiği tüm coğrafyalarda at koşturur, tüm saraylara sızar ve akla gelebilecek herkesi korkutarak haraca bağlarmış. Düşünsenize Bizans kralasınız ve bir sabah uyanıp yatağınızın yanındaki komidinin üstünde kendinize gelmiş bir mektup buluyorsunuz. Gönderen Hasan Sabbah; 10.000 altın istiyor. O mektup oraya nasıl gelebilir. En mahrem yerinize. Yatağınızın yanı başına bir mektubu koydurabilen terör örgütü lideri sizi istediği zaman istediği yerde öldürttürebilir demektir. Tamamen pgibolojik olaylarla insanların aklını almayı başaran sabbah hayatında istediği hemen her şeyi bu şekilde elde edebilmiştir. Bir çok sarayda yüksek paralar karşılığında cariyeleri, memurları ve hatta komutanları, korkuyla ya da para karşılığı satın alan, hatta eğittiği kızları saraylara cariye olarak sokmayı başaran, bunu da yapamazsa çok büyük emeklerle ve beyinleri yıkınarak yetiştirilen haşhaşileri gizlice saraylara sokabilen bir insandan söz ediyoruz. Amaç korku imparatorluğu oluşturmaksa, bundan daha iyi zemin hazırlanamaz herhalde. Sabbah’ın aklının sınırları yüzyıllar sonra bile tartışılmaya devam edecektir.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 43.
    +2
    yazı bana aittir kardeşim.

    Aşşağıdaki yazı tek bir kelimenin özetidir; ASSASSiNS

    Assassin; ingilizcede suikastçı anldıbına gelen bu kelime bu dile nereden gelmiştir? tarihi, mantığı nedir? Gerçek Assasinler kimlerdir? Bizimle neden alakalıdır? Bu soruların cevabını aşağıdaki yazıda bulacaksınız.
    Bu kelime ingilizceye arapçadan geçen çok az kelimeden biridir. Arapçası Hashshashin olan bu kelime her ne kadar günümüz ingilizcesinde suikastçı anlamında kullanılsa ve bilinse de gerçek anlamı haşhaşi (haşhaş kullanan kişi)dir. Olması gereken anlamı ise suikastçı değil günümüzde daha çok kullanılan tabiriyle “intihar komandosudur”. Ama ingilizler son 700-800 yıldır bu kelimeyi suikastçı olarak kullanmayı tercih etmişlerdir. Çünkü haşhaşilere kadar dünyada suikast diye bir kavram bile yoktu. Bir kelime bir dile nasıl yerleşmişse öyle devam eder, her kelimenin bir gizli anlamı varken kimse altındaki nedeni öğrenmek istemez. Madem bu yazı uzun olacak o halde kelimeler hakkında size Türkçe’den bir kaç örnek vereyim.

    Kelimelerin arkasındaki gizemi kimse bilmez demiştik, kimse araştırmak veya öğrenmek istemez, sonuçta herkes konuşuyor ve iletişim ihtiyacını karşılıyor. Mesela;

    Arkadaş; orjinali “arkataş”dır, savaşçı olan Türkler savaşlarda genelde yay ve ok kullanırlarmış. bozkır toplumu olan atalarımız bozkırlarda ok atarken saklanacak bir yer bulamadıklarından arkalarını korumak, sağlama almak için sırtlarını bir taşa dayarlarmış. işte arkataş sözünün özü buradan gelmektir. Bir çok kelimede olduğu gibi zamanla değişmiş ve arkadaş halini almıştır. Yani sen benim arkataşımsın. Sırtımı dayadığım, güvendiğim, dağımsın anlamındadır.
    Kardeş; kelimesi de dilimizde zamanla değişen kelimelerden birisidir. Orjinali “karındaş” olan bu kelime “aynı karından olan” anlamında kullanırken zamanla gardaş - kardaş - kardeş şeklinde kullanılmaya başlamıştır. Büyük ünlü uyumu kuralına uymayan Türkçe kelimelerden biridir.

    Hanım; Cengiz Han bir gün kurmalarıyla otağında otururken yanı başında bulunan eşinin devlet işlerine karışmasını istemeyen kurmaylarına çıkışarak, "Nasıl ben sizin hanınızsam işte bu da benim Hanım" der.
    Koca; Türkçe’de özellikle yüksek dağları tanımlarken kullanılan kelime, engin, büyük, ulu gibi anlamlarından ve dağlarla özdeşleştiği için kadınlar evin direği, dağı olarak gördükleri eşlere bu ismi vermişler, eee her koca dağın başında da illaki karı olacak, karsız dağ mı olur. koca - karı ilişkisi buradan gelmektedir.

    od; ateş
    oda; içinde ateş yanan yer
    ocak; ev, hane, ateşin yandığı yer.

    bu örnekler çoğaltılabilir arkadaşlar, hatta günümüzde bizim evrimleştirdiğimiz kelimelere örnek verecek olursam.
    Kan kardeş; 15 yıl kadar önce kısaltılarak “kanka” halini almış daha sonra inci sözlükte panpa-pampa olarak kullanılmaya başlamıştır. Hilal Cebeci tarafından “pampiş” yapılan kelime ilerleyen zamanda “zamqi” olabilir.
    Dönelim konuya, şimdi gidip ingilizlere bu kelimenin kökü nereden gelir deseniz hiç biri bilemez. Aynen bizim kendi dilimizdeki kelimelerin kökeninin nereden geldiğini bilmediğimiz gibi. Konu uzun ama mümkün olduğunca kısa anlatmaya çalışacağım bende.

    Konumuz Hasan bin Ali bin muhafazid bin Ca’fer bin Hüseyin bin el-Sabbâh el-Himyerî ile ilgili, bilinen adı ile Hasan Sabbah. Hakkında onlarca kitap yazılmış , yüzlerce teori üretilmiş, efsaneleşmiş bu kişi, Alamut Kalesinin komutanı, ismaili- Nizari- Batıni - Haşhaşi gibi isimlerle bilinen tarikatın lideri, Nizârî-ismailî Devletinin kurucusudur. Tarihte bilinen ilk büyük suç/terör örgütü, ilk suikast timi, ilk intihar komandolarının. Devlet başkanı, komutanı, şeyhi, kurucusudur. ilk iş olarak 900 yıl kadar önce, ulaşılması imkansız olan bir dağın zirvesindeki, Alamut Kalesini aklını kullanarak almıştır. O zamanlar Büyük selçuklu devletinin hüküm sürdüğü ortadoğuda şuanki iran sınırları içerisindeki Alamut kalesinin kelime anlamı; kartal yuvası demektir. Ulaşımı ve fethedilmesi dağın konumundan dolayı imkansız olan bu kale Hasan Sabbah'ın planları için biçilmez kaftandı. Aşırı şii olan (ya da öyle görünen, ateist olduğuna kuvvetli iddialar var) Sabbah çevre köyleri dini söylemlerle etkileyerek kendi tarikatı altında buluşturmuş, ve kalesinde kullanılmak üzere, genç yaştaki çocukları yanına almıştır. Hem askeri hem ilmi eğitim alan bu çocuklar zamanla ölüm makinasına dönüştürülmüş. dünyanın gelmiş geçmiş en akıllı adamlarından biri olarak kabul edilen Hasan Sabbah insanları manipule etmekte kimsenin olmadığı kadar başarılıymış. Fethedilmesi imkansız olsa da, yıllarca sürebilecek bir kuşatma için kaleyi hazırlamış, sonsuz su kaynağı ve yiyecek kaynağı sunan bir yer haline getirmiştir. Kütüphanesinde ki kitaplar o dönemde dünyanın en önemli en değerli kitaplarıyken kütüphanesi de o dönem dünyanın en büyük kütüphanelerinden biri olarak kabul edilmekteymiş. Dağın yaşlısı olarak da adlandırılan Hasan Sabbah dönemin en bilgin insanlarındanmış.
    Ömer hayyam ve Selçuklu veziri ünlü Nizam’ül-Mülk’le de bir dönem arkadaş olduğu, hatta Nizam’ül-Mülk ( Tam adı; Ebu Ali el-Hasan et-Tusi Nizam’ül-Mülk / Nizam’ül-Mülk; Mülkün Nizamı yani, Devletin Düzeni anldıbına gelir.) tarafından Selçuklu sarayına sokulduğu, burada çeşitli yüksek memurluk görevlerinden sonra gözünü vezirlik koltuğuna diktiği için Nizam’ül-Mülk’le ters düşerek saraydaki işinden olduğu. Aralarındaki husumetin yıllarca devam ederek Alamut kalesini ele geçirip, kendi devletini ilan ettikten sonra Nizam’ül-Mülk tarafından yapılan kuşatmalarından sonra onu suikastçılarına öldürttüğü iddia edilmektedir. Eğer öyleyse ; Dünya’daki ilk istahbarat teşkilatının kurucusu Nizam’ül-Mülk’ün, bir istihabrat zafiyeti sonrası öldürüldüğü söylenebilir.

    Hasan Sabbah’ın Selçukluların içinde devlet kurması, ve devletin otoritesini sarsmasından dolayı birçok defa kalesi kuşatılmış fakat kale Selçuklular tarafından hiçbir zaman ele geçirilememiştir. Selçukluların yapamadığını döneme damga vuran moğol ordusu gerçekleştirmiş. Moğollar o dönem yeni bulunmuş olan petrolü ilk kez kullanarak; kalenin altına büyük tüneller açıp, bu oyuklara petrolü yerleştirmiş ve tüm kaleyi havaya uçurmuşlardır. Böylelikle, Moğol ordusu Büyük Selçuklu Devleti gibi Nizari devletini(derebeylik)’de ortadan kaldırmışdır. Günümüzdeki iran taraflarında yapılanmış olan Büyük Selçuklu Devletinden sonra orta doğuda bulunan Türk halkları ve bazı Araplar-Persler anadoluya gelerek Anadolu Selçuklu Devletinin oluşumunda etkin rol üstlenmişlerdir. Şu anda Anadoluda bulunan halkların kökenini bu şekilde oluşmuştur. Moğol baskınlarından kaçıp Anadoluya sığınananlar arasında Mevlana, Hacı Bektaş gibi dönemin önde gelen din adamları ve çok değerli bilginlerinin bulunması Anadolu Selçuklu Devletini, kültür bakımından çok üst seviyelere taşımıştır. Ne varki kısa süre sonra Moğollar Anadoluyu da egemenliği altına almıştır. Moğollar tarafından yakılıp yıkılan Alamut Kalesinde günümüz tarihçilerini en çok üzen olay, tarihin bilinmeyenlerine ışık tutabilecek kapasitedeki kütüphanenin de yok edilmiş olmasıdır.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 42.
    +1
    terörist??? ananızı giberim zütlek binler, adam gibi öğrenin şu tarihi. liseden kalma bilginizle üstada küfür ediyonuz
    ···
  10. 41.
    +1
    hasan'ın kabul odasının zemininde derin bir dar kuyu vardı. müritlerinden biri bu kuyunun içinde yalnızca başı ve boynu görülebilecek şekilde dikilirdi. boynunun etrafında, ortasından bir delik bulunan ve birbirine sabitlenmiş iki parçadan oluşan dairevi bir disk vardı. bu sanki zemin üzerinde metal bir levhada kegib bir baş varmış izlenimi uyandırıyordu. görüntüyü daha inandırıcı yapmak için, levah üzerindeki kellenin cevresine kan döktürülürdü.

    daha sonra acemiler içeri alınırdı. bir köşeye oturtulurdu. ardından sadece boynu görünen mürite neler gördügü sorulurdu. sahte cenneti görmüs mürit heyecanla gördüklerini anlatırdı. daha sonra gercekten adamın bası kesilir ve herkesin görebileceği bir yere koyulurdu. ve acemilere "sizlere anlatması için onu canlandırdık" denirdi. acemiler bu askla kendilerinden gecerek bütün emirleri harfiyen yerine getirirlerd
    ···
  11. 40.
    +1
    @4 kahkaha attım huur çocuğu
    ···
  12. 39.
    +1
    alamut kalesini oku amk
    ···
  13. 38.
    +1
    bir tarihin arka odası progrdıbının daha sonuna geldik

    bizi izleyinizzzzzz
    ···
  14. 37.
    +1
    he bide ingilizcedeki assassian dı galiba bu kelime hasann sabbah tan gelmektedir

    belkide buralardan ingilizceye giren sözcük bide yoğurt vardı amkahahaha

    bu eleman adamlarına haşhaş verdiğinden dolayı ingilizceye haşhaş=assassian (her ne taksa) olarak geçmiştir
    ···
  15. 36.
    +1
    nizamülmük ile hasan sabbah arasında 40 yaş fark vardır. bunların aynı dönemde okumasına imkan yok. hikaye tarafından muhteşem diyebilirim
    özetle sazan.avi
    kitap: fedailerin kalesi alamut / vladimir bartol
    ···
  16. 35.
    +1
    Semerkant'ta kurgulandığına göre ise kale kendiliğinden teslim olmuştur. Zaten Hasan Sabbah'ın verdiği ruh zayıflamaktadır. Teslim olunduktan sonra kale yakılacaktır. Moğolların hikâyesindeki bir bilgin Alamut kütüphanesindeki kitapları kurtarmak ister.Bir el arabası verilir ve alabileceği kadar alması söylenir. Adam önce Sünni olduğu için Kur'an'ları kurtarır.[kaynak belirtilmeli] Sonra da uzun uzun kitaplara dalar. Vaktin geç olduğu konusunda uyarı gelince önündeki kitapları kaparak çıkar.Ve orada dünyadaki bir sürü şey hakkında bilgi içeren ve nüshası bulunmayan bir sürü kitap yanar.[kaynak belirtilmeli]
    ···
  17. 34.
    +1
    aslında kitabı falan olsa okurum ben amk ilk defa içimden kitap okumak geldi hayret lan *
    ···
  18. 33.
    +1
    uluğ hülagü han anasını gibti dıbına kodumun süikastiçisinin
    ···
  19. 32.
    +1
    özet geçiyorum binler

    öyle bi terör örgütü kurmuştur ki öyle bi teröristtir ki

    usame bin ladin bu herifin yanınde ilim adamı gibi kalır
    ···
  20. 31.
    +1
    @2 güldüm bin
    ···