Hasan Sabbah arkasında topladığı adamlarla belli bir güce gelmişti. Ancak bu yetersizdi. Kendine bir üs bulması gerektiğini bildiği için en uçsuz bucaksız bir yerde bulunan Alamut kalesini ele geçirme planını yapmaya başladı

Artık bölgede iyice popülerleşen Hasan Sabbah, kendisini peygamber olarak gören müridleriyle, çok da iyi korunmayan Alamut kalesini, gönderdiği casus ile içten fetheder. Artık planlarını yürütme zamanı gelmiştir ki ilk işi çocukluk arkadaşı Nizamülmülk ü öldürmek olacaktır

Selçuklu Hükümdarı Melikşah, Sabbah'ın kalesini ele geçirdiğini öğrendiğinde kaleyi geri almaları için bir ordu göndermişti. Lakin hiç biri geri dönemedi. Hasan Sabbah kalenin önünde bekleyen ordunun üzerine önceden hazırlamış olduğu odunları kalenin tepesinden bırakınca hiçbiri sağ kalmamıştı. Alamut kalesi, konum olarak asla ele geçirilmeyecek durumdaydı. O yüzden Sabbah, yer altından şehir merkezine tüneller çatırdı. Bu tünellerden gelip giden fedaileri, kaleye erzak getirirlerdi.

Aradan tam bir yıl geçtikten sonra, şehirdeki önemli isimlerin suikastlerle öldürüldükleri haberi yayılmıştı. insanlar tedirgin olmuştu. Anlattıklarına göre kapşonlu ve eli bıçaklı bir adam, Sultan'ın emirini öldürmüş ve gözden kaybolmuştu. Bunu Sabbah'ın yapmış olabileceği kimsenin akına gelmedi. Çünkü onun ve adamlarının kaleden dışarı çıkabilmeleri imkansızdı. Ama gizli tünellerden kimsenin haberi yoktu.

Sabbah ise daha olgunlaşmış, gençliğinde yaptığı saçma hataları bir daha yapmamak için uğraşıyordu. O sırada kalesini geliştiriyor, kendine kurduğu haremi, ve kendini peygamber sana müridleri ile zevk-ü sefa içinde yaşayıp gidiyordu.

Hasan Sabbah, çocukluk arkadaşı Nizamülmülk'ün vezir olduğunu öğrendiğinde çok sinirlenmişti. Çünkü yıllar önce kavga etmişler, hatta bir gün aralarında çıkan kavgadan Nizamülmülk tek gözünü kaybetmişti. Sonradan saray mektebine yazılmış, hatta Melikşah'ın gözüne girip en yakın dostu olmuştu.

Bir gün Hasan Sabbah kalenin bahçesinde dolaşırken fedailerinden birinin üzerine doğru koştuğunu gördü. Elinde bıçak vardı ve niyeti belliydi. Hasan'ın korumalarından biri adamı okla vurdu. Adam Sabbahı öldüremeden yere yığıldı. Ölmeden önce son sözleri

Sen peygamber değilsin Sabbah, hepimizi kandırdın olmuştu.

Hasan Sabbah müridlerinin artık eskisi kadar sadık olmadığını anladı. Birşey lazımdı. Onları kendine sonsuza kadar bağlayacak bir şey..

Okuduğunuzu belli edin. Duvara anlatıyomuş gibi olmasın

Sabbahın aklına şeytanın bile düşünemeyeceği bir fikir gelir.Bir müridine haşhaş içirir ancak müridlerin içtiklerinin haşhaş olduğundan haberleri bile yoktur. Sarayının arka bahçesine haremindeki en güzel hatunları koyar ve orayı resmen Cennet yapar. Adını da Cennet bahçesi koyar. Haşhaş içirdiği müridini Cennet bahçesine bir süreliğine koyar ve hatunlarla vakit geçirmesini, zina yapmasını üst kattaki odasından bizzat izler. Daha sonra Hasan tarafından ustaca yetiştirilen hatunlar adamı bayıltırlar ve Sabbahın huzuruna getirirler.

Adam uyandığında Hasan Sabbahın ayaklarına kapanır ve ona affedilemk için yalvarmaya başlar. Bunu gören Hasan planının kusursuz işe yaradığını anlar.

-Seni affederim. Hayatının sonuna kadar biraz önce olduğun Cennette geçirirsin. Ama bir şartım var. Vezir Nizamülmülk'ü öldüreceksin ve asla geri dönmeyeceksin. işte o zaman sonsuza kadar Cennette kalmaya hak kazanırsın

Sabbahın müridi 2 ay boyunca çok sıkı eğitimden geçirilir. Tırmanmayı, bıçak kullanmayı ve korkusuzluğu öğrenmesi için Sabbahın tuttuğu ustalar tarafından eğitilir. Artık suikaste hazırdır. Bütün bunları kalenin en üstünde bulunan odasında, elinde şarapla izleyen Hasan Sabbah, tarihin ilk terör örgütünü kurmuş olur. Haşhaşi ismini verdiği örgütüyle gurur duyan Hasan, henüz tarih kitaplarına geçeceğinin farkında değildir..

Nihayet suikast günü gelmiştir. Kaledeki arkadaşlarıyla vedalaşan mürid Abbas, gizli tünellerde yaptığı günlerce yolculuktan sonra saray yakınlarındaki gizli kapıdan çıkar. Bir muhafızın kafasını tek hamlede kopardıktan sonra kıyafetlerini alır. Muhafızları tek tek öldürerek Nizamülmülk'ün odasına kadar girmeyi başarır. Odasında kitap okuyan vezir Nizamülmülk bu adamın amacını anladığında artık çok geçtir

Suikastçi Abbas ''Sabbah'ın seldıbını getirdim'' diyerek veziri tek hamlede ikiye böler.

Sesi duyan muhafızlar vezirin odasına geldiklerinde ikiye bölünmüş bir ceset ve ölmeyi bekleyen müridi gördüler. Mürid Abbas muhafızlara baktı ve

Beni cennetime gönderin dedi.

Muhafızlardan biri kılıcını çekti ve Abbasın kafasını gövdesinden ayırdı

Hasan'ın planları tıkır tıkır işlemekteydi ve keyifle ve zevkle geçirdiği günler sona ereceğinden haberi yoktu. Odasından oturup nargile içerken hizmetçilerinden biri gözde kadınının doğum yaptığını söyledi. Bütün şehir onun yaptırdığı suikast ile yankılanırken o evlat sahibi olmuştu. Rahatına önem veren biriydi. Çoğu zaman odasından kadınlarıyla vakit geçirirdi ama örgüt işleriylede ilgilenirdi.

Müridleri suikaste gitmek için Sabbaha yalvarırlardı. O ise Bir gün sultan Melikşahı öldürme şerefine erişecek olan hanginiz göreceğiz derdi. Sonunda cennet mi vardı bilinmez ama cennete gitmek için ailesinden ayrılıp Hasanın yanına gelen, hayallerini dışarıda bırakıp Alamuta yerleşen Mürid sayısı son 2 ayda 250 yi geçmişti

Sabbahın en kıdemli adamı Ali bin Tahir adındaki suikastciydi. Onun diğerlerinden bir farkı vardı. Hasan Sabbaha yürekten bağlıydı ve haşhaş içmeden de onun için ölüme gideceğini söylüyordu. Onun dünyayı düzene sokmak için gönderilmiş biri olduğunu savunuyordu.

O yıllarda Cengiz Hanın torunu Hülagü Hanın irana yapmış olduğu seferlerden oldukça rahatsız olan Sabbah, geleceği için endişeye kapılmaya başlamıştı. Çünkü moğollar Alamut kalesini rahatlıkla alabilecek güçteydi

Alamut kalesi yakınlarında bulunan köyler, Moğol öncü birliği komutanı Carmagon Noyan tarafından yağmalanmıştı. Alamut kalesini asla kılıçla alamayacağını bildiği için kaleye mancınıkla vebalı bir ceset gönderip, kaleyi savaşmadan almayı düşünüyordu. Bu aslında Cengiz Hanın daha önce kullandığı bir savaş stratejisiydi

Hasan Sabbah cahil bir adam değildi. Vebanın ne olduğunu çok iyi biliyordu. Moğol öncü birliği tarafından mancınıkla fırlatılan ceset kalenin bahçesine düştü. Sabbah kimsenin bu cesede dokunmamasını, ve derhal yakılması gerektiğini söyledi

Sabbahın başka çaresi kalmamıştı. Carmagon Noyanı öldürmesi için Ali Tahiri gönderecekti. Ceset yakıldıktan sonra hazırlıklara başlandı. Tahir için en güzel bıçaklar ve en sağlam zırhlar verildi. Tahir yer altı tünellerinden geçerek Carmagonun karargahının yakınlarına ulaştı. Karargah çok sıkı korunuyordu ve bu çekik gözlü, kısa boylu, barbar adamlar her an birilerini öldürmek istermiş gibi duruyorlardı.
Bu görevi tamamlayamazsa Cennetten kovulacağını düşünen Tahir muhafızları teker teker temizleyerek Noyanın çadırına ulaştı. içeride kılıcını bileyen Noyanın boynuna bıçağını sapladı.
Ama hiç beklenmedik bir şey oldu

Normalde göreve gönderilen suikastcinin ölmeden geri dönmesi kesinlikle yasaktı. Ama Tahir kuralları çiğneyerek gizlice karargahtan çıkıp tünelden kaleye geri döndü.

Tahiri karşısında gören Sabbah çok öfkelendi. Bütün silahlarını, zırhlarını, mevkilerini elinden aldı ve zindana attırdı.