1. 276.
    0
    mola beyler
    ···
  2. 277.
    0
    beyler mola uzun sürdü kusura bakmayın. kanlı pıçaklı kapıştık evdekilerle, özür dilerim. durumumuz hala kötü, o yüzden gidebilirim diye sizi bir süre idare edecek kadar yazdım.

    ccc doluşun ccc
    ···
  3. 278.
    0
    ses verin beyler orda mısınız
    ···
  4. 279.
    0
    "ee napıyoz şimdi" demiş aradan bir süre geçtikten sonra da. ebenin dıbını. pek fazla aramıyorum onu ama, mudanyaya gidince bir resmini koymuş, kolunda metallica bilekliği anında dikkatimi çekti. şöyle bir süzdüm.
    "vay dıbına koyim güzelleşmiş lan." dedim. bir günde oluşan farka bak amk sen. bir de işin garibi baktım şey yazıyor "basted just started to use facebook for android." telefon almış yani. ya da daha evvelden varmış, resimlere bakmak için tl harcadım yorumları falan var. vay dıbına koyim diyorum sadece.
    o sıralarda şöyle bir yazı yazmıştım beyler buyrun buradan alıyım sizi: http://derdest.tumblr.com...ktiren-iliski-diyalektigi

    pazartesi günüydü sanırım. haziran 18. ulan öyle bir gel-gitli dönemler yaşıyoruz ki. medcezir muamma meyiller hakim sürekli, gelmiş bana "selam hayatım" demiş. be dıbına koduğum hani sen yapamazdın? ne diye geliyorsun şimdi, ne diye benim damarıma basıp iflahımı gibiyorsun ki? elim ayağım titredi ve işin garibi kendimi cevap vermek durumunda hissediyorum, kafamda bitirememişim henüz.

    "ben avukatıyım, kendileri herhangi bir iletişim talebinde bulunmamakla beraber, ekte, "özet" niteliğindeki bir belgeyi fikir alemini tercüme etmesinden ileri gelen sebeple size ulaştırmam gerektiğini belirtti.
    ek: http://www.youtube.com/wa...I&feature=relmfu" ;

    diyebildim ancak, elden başka ne gelir.
    ···
  5. 280.
    0
    ···
  6. 281.
    0
    ···
  7. 282.
    0
    ertesi gün sınav çıkışında buluştuk, intam parkındayız. kenetlenmiş bir vaziyetteyiz birbirimize yine. sınava gitmiş, yükseltme. okul kıyafetleriyle gelmiş karşıma. beyler bilmiyorum ama ben okul üniformasına bayılırım. her neyse, çimlere uzanmış yatıyoruz falan. uzun süredir birbirimizi görmediğimizden biraz fazla özlemişim sanki ama, bana göre ara ara görüştükçe tazelenir ilişkiler, ama arayı açarsan ebenin dıbını görürsün. en azından benim için böyleydi. bastet sıradan bir kız olsa, yemin ederim ertelediği gibi bırakırdım. ama ben hep onun karakterinin önüme koyduğu bariyerin ardını görmeye çalıştım, "acaba zaman içerisinde ne olur, lan biz o yaşlardayken ortalığın dıbına koyuyoduk, normaldir, elbet değişir, aklını başına devşirir" diye düşündüm her zaman.

    bu merakım yüzünden ona "gibtir git." diyemedim, onu bırakamadım ve belki de sevgimi, yahut sevgi zannettiğim şeyi her daim canlı tutan şey bu meraktı. ondan tamamiyle nefret edemiyordum çünkü o bariyerin ardında nefretlik bir karakter yoksa hayal kırıklığına uğrardım. onu tam manasıyla, gözükara sevdiğim de söylenemezdi artık çünkü o bariyerin ardında nefretlik bir canavar uyuyor olabilirdi. belki de yıllardır hasret kaldığı o insan muamelesini bende görünce derinlerde yatan bir ego canavarını uyandırmış, doktor frankeştayn gibi bir canavar yaratmıştım.

    ilk defa fikirlerimin detayına bu denli girdim, bilmiyorum. her neyse. konuşuyoruz ama nasıl böyle. suriyeli şarkıcı kadın muhabbeti gibi böyle. "din arıyorum" falan diyo gülerek. "reenkarnasyon olmasın, mümkünse öteki dünya da olmasın" falan. saçmalıyor yani böyle. bir ara muhabbet nerden geliyor bilmiyorum ama, cinselliğin aslında islama göre tanrının verdiği en büyük nimetlerden biri olarak gözüktüğünden bahsediyorum böyle. "o zaman niye müslümanlar ciks kelimesini duyduğu zaman çil sürüsü gibi kaçışıyolar" falan. fetva verir gibiyim amk. en sonunda nasıl olduysa bağladım, "islamda aslına bakarsan keskin sınırlarla çizilmiş bir aile hukuku yok. yani şu an islamiyete göre sen benim karımsın." diyorum. gülüp, "kolaycı bin" diyor bana, ardından yazın sıcağında çatlamış dudaklara merhem niteliğinde buseler basıyor dudakları. dıbına koyim, öpüşmeye hazırlanan alt yapıya bak. güldüm yemin ediyorum ya.
    ···
  8. 283.
    0
    günler güzel geçiyor diyorum da, haziranın son demlerinde bildiğin bir gün bir hafta gibi geliyor. ufacık zaman diliminde yazdığım olaylara bakın amk. iyi gidiyoruz ama kötü bir şey olmaya görsün anında insanlıktan çıkıyorum ben. fıtratımı gibeyim ne oldu lan bana? o an yaparken gayet normal geliyordu ama bir düşünüyorum, kavgada yemin ederim aklıma gelmez. 9gag capsi gibi bir sürtüşme yaşanıyor yine. şöyle bir diyalog
    +bastet -ben

    +off
    -oflama
    +sus tamam sonra konuşalım
    -artislik yapma
    +kes be
    -"daha farklı"dan ziyade, yalnız ve yalnız insan ol.

    onun bana söylediği şeyleri hatrımda tutmuş ona silah olarak kullanmaya da başlamıştım, daha ne kadar izah edilebilir ki durumun vehameti?

    +istemiyosan git, yazma bişey
    -istemediğim şey sen değil, değiştirme vaadinde bulunduğun tutumların (yine bel altı çalışıyorum, yine huur çocuğuyum)

    (bir süre sonra)

    -gel şöyle iki laflayalım araya duvarlar örüp duracağımıza. çil tanesi, sorun olmayacak şeylerin nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde büyümesini, seninle arama girmesini yediremeyip sinirlenmem doğal
    +sen sinirlenmezsin
    -sevgisizliğe mi bağlıyorsun bu tutumu o zaman?
    +evet
    -ben ki "sevmiyo musun beni" dediğin zaman bunu hakaret olarak addeden biriyim, böyle düşünme.
    +şu halimize bak, nasıl düşünmememi beklersin, bana insan değilsin diyorsun. eskiden hayatım derdim.

    kız haklıymış aslında. ama insan değilsin hayatım.
    ···
  9. 284.
    0
    bir sakinlik dönemi girdi araya. pek fazla konuşmuyoruz. ben paranoyak olmuşum, o da üzerime titremekten vazgeçmek üzere gördüğünüz gibi. 25'i sanırım pazartesi günü buluşmak üzere sözleşmiştik. haftasonları hiç konuşamadık pazar akşamı bana "mudanyaaaa" falan dedi. haftasonu mudanyada mıydın? dedim. hayır dedi. e ne gibime haber vermedin? ertesi gün mudanyaya gidiyormuş sabah erkenden buluşalım falan filan bişeyler dedi. sınav çıkşı mı ne. sınav 10:40 gibi biter ben gittim 11'de.

    11:20 gibi geldi bu sınav 12'deymiş dedi. 15 dakika için geldim oraya yani. vay amk. oturduk ağacın dibine. travian anlatıyo bana. gözlerindeki o parıltı gitmiş, sanki bana yabancı bakıyo amk. ne oluyo lan. mudanya meselesi açıldı. iki hafta falan orda kalabilirim dedi. blöf yaptığını bilmiyordum ama cidden duygulandım lan. sarıldım, seni özliycem dedim. çünkü onca zamandan, onca şeyi atlattıktan sonra artık onunla arama bir perde çekip asıl hislerimi yansıtma gereği duymuyordum, bikaç yaş sızdı gözümden. aptalım tabi dıbına koyim, ama o sıralar cidden kendimi ona muhtaç hissediyorum.
    ···
  10. 285.
    0
    baktı bana. "hani nereye gidersen git diyordun şimdi ne oldu?" dedi. hiçbir şey diyemedim. şimdi sen gelip de "nereye gidersen git asıl söylemek istediğim değil, sadece onca kan kustuğum zamanla bir daha karşılaşmamaya dair bir söz, bir teminat bekleme tepkisi" diyemezsin. adamın dıbına korlar. sen bir kere teminat bekleyecek kadar zayıf karakterli olursan, karşındakini pusuya düşmesini beklediğin bir ceylan olarak görüp böyle bir anında saldırırsan adama böyle yaparlar.

    ne oldu şimdi? diyemedim bir şey. aradan bir müddet geçtikten sonra bir yabancılaşma hissi sezdiğimi söyledim. öyle mi oluyoruz? dedi. hayır olmuyoruz ama ben.. derken "ee? ne o zaman?" diye kesti sözümü. kendimi onun karşısında ilk defa bu kadar aciz hissediyorum çünkü ilk defa boyun eğerken, suçluyum. ona gerçekten haklı olabileceği bir meseleyi koz olarak vermişim.
    ···
  11. 286.
    0
    gitti bu sınava. bekledim ben. çıkışında aldım okuldan geri döndük. otobüste bana şey diyor "eve gidiyim sonra dışarı çıkar bizimkilerle buluşur kaymaya giderim." falan. içten içe fıttırıyorum ben. e hani mudanyaya gidecektin? otobüsten inince söyledim bu durumu ona. o da "sana ayıracak vaktim yok dedim, vaktim yok demedim." dedi. ben iyice fıttırdım. sakinim dışarıdan ama. bana sakin ol 2 hafta sonra görüşürüz falan diyor. dalga geçer gibi.

    uzun uzadıya anlattım bu ben "idare etme" meselesini. yok başka zaman, yok bugün olmaz, yok mudanya, telefon meselesi falan filan. bana şöyle dedi: "seni seviyorum ama ilk günkü gibi değil. seni özlemeye ihtiyacım var ve bunu seni kırmadan söyleyemezdim." http://imgim.com/2al0qs.jpg
    ···
  12. 287.
    0
    aslına bakarsanız beyler bu, o dönemde benim yaptıklarımdan sonra o kadar beklenecek bir şeydi ki. ben ağzıma geleni söyledim, yine onun söylediklerini bir silah olarak kullandım o an ama kontrolsüzce yemin ederim. şu an burdan bakıyorum o kadar çocukça, o kadar zayıf, o kadar boş, anlamsız ve aciz geliyor ki insanlığa sığan bir tarafı da yok. salt huur çocukluğu. "sana inanan aklımı gibeyim." diye bitirmişim işte bir de. son silahlarımı kullanıyorum sanki.

    bizden bir yol olur mu diye soruyorum. olacağına inanalım her insanın biraz araya ihtiyacı vardır diyor. bana inanmam gerekeni değil, doğruyu söyle diyorum. doğru olan bu, senin neye inanıp inanmaman gerektiğine ben karar veremem diyor, mola moduna geçiyoruz. beraberlik ardından uzatmalara giden takımın verdiği ara gibi, yıpranmışım, yorgunluktan ölüyorum. tamamen onun insafına kalmış olmak gibi bir durum da sözkonusu ve ben, bu durumdan hiç memnun değilim. ama o bariyerin ardını görmek adına, belki başka sebeplerle, bırakamıyorum.

    hem hikayede, hem hikayeyi yazmada, biraz mola beyler. siz doluştuktan sonra kalanını sohbet havasında zütürelim böyle kendi kendime hoş olmuyo valla ama, bugün beklettim sizi, bol bol yazdım, bunlardı işte. iqra.
    ···
  13. 288.
    0
    beyler haber veriyim leptopun şarj aletini çaldı benim valide. uyusunlar da aşırıyım, sahura kadar yardırırz sonra.
    ···
  14. 289.
    0
    beyler şu an internet kafedeyim. bir chapter daha yazdım sizin için. bir süre daha zütüreceğini düşünüyorum, bir fırsatını bulup, o laptopu çalıp, ccc grand finale ccc i beraber yapalım diyorum. neyse, ben yardırayım, siz toplaşın.
    ···
  15. 290.
    0
    mola verdik. molanın ardından ne geleceği şüphesiz büyük bir sürpriz ancak elimden gelen hiçbir şey yok. sadece yaptıklarımı sorguluyorum, onu düşünüyorum, büyük bir ölçüde kendimi suçluyorum, onun yaptıklarını da görüyorum, sadece düşüyorum ve günde bir paket sigara içiyorum hiç farkında bile olmadan. 26'sında trak'ın evini taşıdık. babası beni yalovaya bıraktı. yalovada kaldığım gece şu yazıyı yazdım: http://derdest.tumblr.com/post/25956213648/tats-z
    ciddi ciddi çöküşlerdeyim gördüğünüz üzere.

    ertesi sabah hatun bana yazmış işte. travian hesap linki yollamış, pek nadir konuşuyoruz. sadece oyun hakkında. hiç konuşmasak daha iyi, bir şeyler söylemeye yeltenemiyoum bile. biraz konuştuk. ben çıktım, orhangazi'ye geldim. trak ve ben erdek'e gideceğiz, biraz temiz hava vs. iyi gelir diye düşünüyoruz. o da iki yıllık sevgilisinden ayrılmış, onun durum da benimkine benzer. ikimiz de kızın dıbına koymuş, kendimizi suçluyoruz. ben yaptığımı "sırf karşında yemek yiyen bir huur çocuğu var diye oruç bozma"ya benzetiyorum, ama karşımda tıkınan o huur çocuğunun hiç mi suçu yok?

    hiç kayda değer bir konuşmamız yok. erdek'te bir şeyler karalıyorum, gitar çalıyorum, yüzüyorum ve düşünmeye devam ediyorum. burası o kadar sakin ki insanın hiçbir şeyden uzaklaşası gelmiyor, aksine ateşin kucağına düşüyor düşüne düşüne.
    ···
  16. 291.
    0
    ayın üçü. ben, elimde gitar, "önemli değil" çalıp, derinden hıçkıra hıçkıra ağlıyorum, sessizce, içimin sızlaması gibi hafiften sızıyor damlalar yine kontrolsüzce. http://www.facebook.com/v...deo.php?v=155035157887814

    zaman mı yanlıştı, yoksa bıkmış mıydın sen?
    kolay yoldan başarısız oldum ben.

    biraz konuşur gibi olduk. yine böyle bir 9gag capsi yüzünden kapışmaya başlıyorduk, ben halimizi gördükçe acıyorum durumumuza ve ciddi üzülüyorum. ama bir yandan da, bana reva değil diyorum bu. değil dıbına koyim. "neden benim de bir birey olduğumu ve duygularım olabileceğini görmüyorsun?" diyorum. "biz bu tartışmaları yaşamamak için bu haldeyiz, sen ise yine araya sokuşturup duruyorsun bunları." diyor. düşününce, büyüttüğümü görüyorum. birey falan, insan hakları ihlali var sanki ortada. hoş avrupa insan hakları mahkemesine başvursam benliğe tecavüzden müebbet isteminde bulunur, davayı kazanırdım.
    ···
  17. 292.
    0
    +ben, -bastet

    +aramızdaki sorunlar tek bir işçinin ömrü boyunca yapamayacağı ama iki işçinin anında halledeceği o problemler gibi, üstelik matematik de yok bak. senden ıraklaştıkça çözülmekten daha çok öteye itiliyo, halı altına süpürülüyor aramızdaki her şey.
    -iki işçiden biri hasta olmuş işe gelemez bu kadar işte eheh
    +kontratını iptal edelim o işçinin o zaman, bir daha bu işletmeye ayak basmasın
    -olmaz paraya ihtiyacım var

    ne seninle, ne sensiz mod on. bana "ya seninle, ya sensiz" de diyorum. ikisi arasında bir seçim yapabilmem zor diyor. başka bir ihtimal olamaz ki diyorum, varmış demek ki diyor. "sen benden sabretmemi, susmamı, hiçbir şey söylemememi ve sürecin sonunda neyin ne olduğuna olacağına tamamen kendin karar vermek istiyorsun" diyorum. o da "aynen bunu istiyorum." diyor. vay dıbına koyayım.

    eskiden antalya'da yaşıyodu bu. antalya'daki eski sevgilisiyle tekrar iletişim dahilinde olduğunu görünce ona, "benden cidden sabretmemi istesen anlarım ama bu durumun bana bir alternatif buluncaya kadar beni oyalaman olmadığını düşünmek için ne kadar gerizekalı olmam gerekir?" diyorum. paranoya bulaşıcı, paranoyak olmuşum. bana "senden cidden sabretmeni istiyordum, artık istemiyorum." diyor. ona ulaşabileceğim bütün iletişim yollarını kapatıyor ardından, gib gibi kalıyorum.

    http://www.youtube.com/watch?v=ZwtashTIkqo
    ···
  18. 293.
    0
    trak'ın durumu da gittikçe kötüleşiyor. erdek darlıyor bizi, ertesi sabah eşyalarımızı topladığımız gibi atlıyoruz minibüse, ordan geliyoruz bursa'ya. ben hatuna ulaşmak istiyorum, aklımı gibeyim. vicdan azabı falan çekmiyorum, şey modundayım. "trafik kazasına benzetirsen bunu 8'de 6 sen suçlusun, 8'de 2 ben. ben, 8'de 2lik kısmım için insanlık ndıbına özür dilerim, affedip affetmemen umrumda değil." tekrar onunla bir şeylere başlamaya dair bir ümidim yok.

    ayın 5'i. temmuz. bursadayım, kazumi beni misafir etmiş. yalovaya gideceğim. önce hatunun evinin önüne gidiyorum. aralıktan bakıyorum cama, odasında bir hareketlilik falan. kendi kendime işkence yapıyorum bildiğiniz. 9'da gelmiştim. saate bakıyorum 11'e yaklaşıyor hay dıbına koyim diyorum. söndürüyorum son sigarayı da, yavaştan yol alıyorum terminale doğru. geliyorum, yalova'ya giden son arabayı 15 dakika önce kaçırmışım. bir am uğruna ya rab ne güneşler batıyor. kaldım terminalde falan derken, ordan yeni bir araba başgösteriyor falan. cebimdeki parayla ancak orhangaziye gidebiliyorum. orhangaziden otostopla yalova'ya geliyorum. ayın 6'sı dahilindeyiz.

    guns n roses konseri var işte. annemi ikna ediyorum falan, guns n roses'ın deli gibi bir hayranıyım ben beyler. ciddi ciddi çok fena. annemden biraz harçlık bir de bilet parası koparıyorum, borç olarak. çıkıyorum yalova dörtyola. saat gece üç falan. durdurmaya çalışıyorum arabaları, bir tane kargo arabası geliyor sağolsun. "topçular abi." diyorum, nereye gidicen falan derken "dördüncü levent seni kurtarır mı" diyor adam bana. amk o an müthişti ya. dördüncü levent'e kadar getiriyor adam beni, sarıyer parkorman'a kadar yürüyorum ordan zaten.
    ···
  19. 294.
    0
    konserde aklıma geliyor bu falan. ölü gibi geçiriyorum günü, eve geliyoruz vs. sanırım bir gün sonra konserin ardından, arkadaşımın facebook hesabından bir resim koyduğunu görüyorum, üzerine "i kissed my cat." yazmış, hipster tarzı. resme bakınca gözyaşlarım bendlerini aşıyor, bana ne oluyo böyle amk? kontrolü tamamen kaybetmişim, daha doğrusu kontrolün başkasına geçmesiyle kendimi yitirmekten daha fena olmuşum. beni "kedi öpücüğü"yle öptüğü zamanlar falan geliyor aklıma, kötü oluyorum yani.

    geceye doğru aklıma bir muziplik geliyor böyle, ama gülüyorum, ciddi ciddi neşelenmişim hafiften. onun "my cat" göndermesine cevaben, kendimin bir capsini yolluyorum travian hesabından ona. "my cat'in cevabı" diye. http://a5.sphotos.ak.fbcd...3988301464_56646222_n.jpg kendimi de ifşa etmiş oldum ama olsun amk. ardından bir şeyler daha yazıyorum, bastet'i öpmüş bir kedi olmam bile ziyan falan. bana telefon numarası yazıyor bi tane. hiç cevap vermiyorum, bir kere 532'li bir numara yazmış. amk sen doğduğunda girdi 532'ler tedavüle. sonra bana "pardon bu annemin numarasıydı" diyip başka bir numara yollamış.
    ···
  20. 295.
    0
    öğleye doğru mesaj attım ona "meow." diye. biraz zaman geçti, aradı beni. konuştuk. antalya'ya gidiyormuş falan. bir süre sonra bana "seni çok özlemişim" dedi. bir şey demedim pek, terminalde kaybolduğunu falan söylemişti onunla alakadarım daha çok. "geri dön istiyorum." dedi. hemen ardından, beni farklı bir meyildemiş gibi algıladığından olsa gerek "eğer zamana ihtiyacım var diyorsan seni anlarım." dedi. ben ilişkimiz boyunca onun böyle anlayışlı olduğu, ona böyle müteşekkir olduğum bir an hatırlamıyorum. zor durumda olan, köpek gibi yaralarını yalayan benim ama bana müthiş bir anlayış bahşediyor.

    belki normaldir, belki daima hayvan gibi davrandığından o davranışını çok değerli buldum, bilinmez. ama kendimi cidden iyi hissettim ve ben "zaman deme ben artık seninle hiçbir anım çöpe gitsin istemiyorum." gibilerinden bir şeyler söyledim. bilmiyorum ne olacak, yine başlıyoruz. ama kendimi ciddi ciddi tamir olmuş ve ilk zamanlardaki gibi şevkli hissediyorum, üstelik kendi isteğimden daha çok tamamen onun meyilleriyle biçimlenmiş bir şekilde. onun böyle bir arzusu olması doğrultusunda, benimle bir şeyler düşünmesi memnun kılıyor haliyle beni de.
    ···