1. 76.
    0
    her neyse. yanıma geldi. benden özür diliyor beklettiği için, insanlık halidir falan diyorum ben, aslında gibim dondu soğuktan ama zerre şikayetim olmadı, dürüst olayım. sonra bana ne zamandır buradasın dedi. 10 dakika dedim. yalan söyleme dedi. ne yani sana yediden beri burada beklediğimi söylememi mi bekliyorsun? dedim. (saat 8'di.) bana sarıldı birden. o müthiş sıcaklık hissine bayılırdım hep. otobüs geldi atladık yanaştı yine acemler durağına. biraz laflıyoruz, zaten geç kalmışız. bir şeyler söylememi bekliyor benden. bir şey demedim. suratını astı yavaştan ilerliyor.

    -bastet! diye bağırdım. döndü. dudak okuma yeteneğin var mı? dedim. sessizce, dudaklarımı oynatarak "seni seviyorum" dedim ona. geldi yanıma, yine sarıldı. ben onu belinden kavrıyorum, elleri yanaklarımda iflah olmaz bir sıcaklık yayıyor. burunları süreterek eskimo öpücüğü yapıyoruz, kahkülleri altında bir at gözlükleriyle dünyaya bakıyor gibiyim. böyle at gözlüğüne can kurban, onun o vaziyetinden başka bir şey görmesem gam yemezdim inanın beyler. sonra bir arkadaşı geldi döndü gitti yavaştan. ben yine büyük bir şevkle okuldayım.
    ···
  2. 77.
    0
    hadi be amk. 5 dakikada ne yazıyon
    ···
  3. 78.
    0
    o günün akşamı kitapçıda rastladım ona yine. işte elimde gitar bişeyler çalıyorum falan. yavaştan olumsuz yönlerini görmeye başladığım zamanlar. bunlardan birinin de iyi olduğum yönlere karşı beslediği nefret olduğunu görüyorum. kalkıyoruz, ellerinden tutuyorum. bir sorun mu var? falan diyorum suratını asıyor falan bana akşamında "sen irdele diye demiyorum." diyor. ben de biraz odunum, ona hitabım falan ne bileyim, pek naif değil ama ben bir karıncayı bile incitemem, onu nasıl kırayım lan?
    ···
  4. 79.
    0
    bu soğuk tavra karşı kötü hissediyorum çünkü daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamışım anasını satıyım. mesajlar cevapsız falan. daha 1 hafta anca olacak böyle garip bir sürtüşme yaşıyoruz. ertesi sabah uyanmak istemedim. okula gitmedim. yattım öğlene kadar çıkışında yanına gittim. bir şeyler saçmaladım yanında ve bana yüksek sesle "ne saçmalıyosun ya?" dedi. lan sorunun ne olduğunu bilmiyorum, seni o halde görmek beni üzüyo işte ne diyebilirim, ortada bir şey yok? uzaklaştı yanımdan. ben oturduğum yerde bekledim. geri döndü. oturdu yanıma kenetlendi bana. hiçbir şey demedim, yanında olduğumu belirtmekten başka. bana gülümsüyor "odunsun" falan diyor böyle. lan ne diyecektim ki? ama en azından bu sürtüşmeyi atlatmak güzeldi, yavaştan tanıyordum onu. o da bana "rispeek may otorataay" falan diyor ama taşak geçiyor zannediyorum. harbiden zamanla ağırlığını koymaya çalışıyormuş. böyle de ilk gibik durumlar başgösteriyor işte.
    ···
  5. 80.
    0
    evde biraz aksi durumlar var beyler ben gelicem, sabahlıycam bu gece ayrıca haberiniz olsun, bu akşam pek bi numara göremeyenler yarın sabah takip edebilir
    ···
  6. 81.
    0
    bekliyoruz bakalım
    ···
  7. 82.
    0
    neerdesin oç
    ···
  8. 83.
    0
    bu hafif sürtüşme gelecekteki kavgaların prototipi olacaktı adeta ama nerden bilebilirdim. şu sıralar sadece müthiş bir şekilde ilerliyorduk, intam'ın ordaki türbenin yanında ufak bir çimenlik alan vardı. orada görüşüyorduk falan. bir akşam beni yanına çağırdı. yağmur falan yağıyor böyle. aramız hala kıyak, o kapışma üzerinden pek birşey geçmemiş. kimseler yok, yağmur altında bi biz varız. yağmur romantizmini sevmeyiz ikimiz de ama o an müthişiz. ben onun belini kavramış gözlerine odaklanıyorum, gözlerinin güzel olduğunu inkar edercesine kafasını çeviriyor. bana esad'da, suriyedeki barlara ve oradaki şarkıcı kara çarşaflı karılara ve hint demografisine kadar sorular soruyor, boşver diyip ona odaklanıyorum sadece.
    ···
  9. 84.
    0
    ertesi gün yine buluştuk aynı yerde açık bir hava. bana 3 gün sonra ne yapıyosun? dedi. üç gün sonrası sevgililier günüydü işte. bilmem dedim. en sevdiğim huylarından biri salağa yatması ve cin kelime oyunlarıydı. hmm beraber oluruz herhalde diyorum, suratıma "sapık" diye bir tokat yapıştırıyor ama aslında gayrıciddi olduğunu ikimiz de biliyoruz. müthiş eğlenceli geçiyor her şey, her geçen gün daha da çok samimi oldukça ve ısındıkça birbirimize kalkıyor aradaki bariyerler. ben ise sevgililer günü için ibretlik bir hediye tasarlamışım kafamda.
    ···
  10. 85.
    0
    devam devam
    ···
  11. 86.
    0
    önce bir mektup yazdım. "inşaa ettiğim satırların anlatım bozukluklarıyla dolu olmasına sebep yegane heyecanım" gibi bir hitap cümlesiyle başlamıştım. tam olarak hatırlamıyorum. o güne kadarki sivri noktaları samimi bir dille yazdım, verdiğim hediyenin "bir tane farkında olduğun, bir tane farkında olmadığın mükemmeliyet abidesi" olduğunu söyledim. kendisi the kooks'u çok severdi. the kooks'un junk of the heart albümünü aldım. ayrıca sabahattin ali'den kürk mantolu madonna'yı. kürk mantolu madonna'da okuyan bilir beyler maria puder vardır. maria puder'la o kadar çok ortak yönü vardı ki. ben de raif efendi gibiydim. tıpkı ordaki gibi, bana bir insan olduğumu, bana bir ruhumun olduğunu hatırlatmıştı. aynı şekilde ben de ona. o kitap benim için hâla çok şey ifade eder.
    ···
  12. 87.
    0
    sevgililer gününde buuşmaya ikna etme gayretindeydim, neyse ayarladım ama son anda caydı. bir gün devamsızlık girdi bana ama girsindi. ama o hediyeleri teslim etmem lazımdı neyse. annesinin evde olduğunu söyledi. saat dört suları, hava kapalı. ben dedim bi bakkal izni al çık. yine parkın orda bekliyorum. biraz konuştum, senin için bir şeylerim var dedim. önce kürk mantolu madonnayı çıkardım, bu farkında olmadığın kısmı, diyerek. içine de mektubu yerleştirmiştim. sevindi. sonra the kooks albümünü çıkardım. beyler inanamazsınız kız durdu bir an. nefesini tuttu. birden çığlık attı yemin ediyorum ne olduğunu şaşırdım. bana bir sarıldı o şevkle anlatamam sizlere.
    ···
  13. 88.
    0
    "ama ben sana bişey almadım ki" falan dedi. öküz olan ben değilmişim dıbına koyim. allahtan bu hediye olayını pek takan bir adam değilim, benim gündelik hayatta çok sık kullandığım kalıplardan biridir, bunu duyan "aha gnrlies" der, o lafı söyledim hafif bir gülümsemeyle: ziyanı yok. sarıldı bana daha çok, seni seviyorum dedim. bir şey demedi, teşekkür ederim dedi. ulan çıldırıyorum içten içe ama bir şey de diyemiyorum. üzerinde pembe bir mont vardı "istersen onu vereyim sana?" dedi. "işportacılık yapıp zabıtaya yakalanmam için mi?" dedim. (düşündüm de asıl öküz olan benmişim amk) güldü, en sıcak gülümsemelere şahit oluyordum hayattaki. aşık olmuşum dıbına koyayım ben kör kütük, hem de hayatta bunca zaman kendimi sakladığım, bunca zaman aradığım, aşık olabileceğim tek kişiye.
    ···
  14. 89.
    0
    hızlı yaz amk
    ···
  15. 90.
    0
    http://inciswf.com/takipteyim.swf
    ···
  16. 91.
    0
    kusura bakmayın beyler biraz caps ayarladım ileride koymak için. pek matah değil ama vakit aldı biraz. devam ediyorum.

    her geçen gün daha iyiye gidiyorduk. bildiğin böyle şimşekli bi havada falan "bana böyle bir havada evlenme teklifi et." falan diyodu. ulan insan o an mantığını dinleyemiyor, hayal alemi, liselisin, aşıksın, ne yapabilirsin ki?
    ···
  17. 92.
    0
    lan huur çocuğu kızın capsini koyarsan samimiyetine inanmam
    ···
  18. 93.
    0
    reserved reyiz.

    - erkek lisesinden bi arkadaşın.
    ···
  19. 94.
    0
    bir sabah yine yanına gittim. bunun bu salağa yatma huyunu bir de inat destekler. salağa yatmaya inat etti mi uzar gider bi diyalog böyle. ama keyiflidir. anlatması güç pek. çocukken verdiğimiz "hıı tabi tabi, ne demezsin canım" diye uzun uzadıya sinir bozucu laflar olur ya, gayrıciddi bir şekilde. sabah yine konuşuyoruz kafamı attırıyor falan. duraktayız. benden uyuyakaldığım için şikayetçi oluyor ama bilmiyor ki amk ben sabah 6'da kalkıyorum, dikenli tellerden atlayıp 1 saat yürüyorum yanına gelebilmek için. böyle sinirimi bozduğu bir an ona "buraya nasıl geldiğimi biliyor musun?" dedim. anlatmamı istedi. anlatmak istemedim sadece dikenli tellerden bahsettim biraz. yanağıma bir öpücük kondurdu. kardeşlerim o yanağa konan çocuk masumiyeti ve samimiyetindeki öpücük insanın aklını başından alır. demedi demeyin. otobüs geldi, sen gelme dedi bana. nedenini anlamadım ama bozuldum biraz yoluma devam ettim.
    ···
  20. 95.
    0
    @87 kızı ifşa yok.

    onun en sevdiği renk maviydi. benim de. renkler bizim için bir anlaşma öğesi olmuştu "nasılsın bugün / gayet mavi" falan. çok iyi anlamında olurdu bu. pembe ise en kötü hali temsil eden renk. bana otobüse bindiğinde "seni maviliyorum." diye mesaj atmıştı. acayip duygulandım beyler öyle böyle değil. ama sms paketim o gün bitmişti, bir karşılık vermedim, sonrasında benim otobüsle onunla beraber gelmeme izin vermemesine bozulduğumu düşünmüş. "senin de işlerin vardır diye düşündüm" falan. şey ayağı "ulan çocuk buralara kadar geliyor bir de alıkoymayalım" ya da özetle "size de zahmet oldu." halbuki benim için yok öyle bişey ama kendi vicdanı. neyse ben cevap veremeyince hafiften kuruntu yapmaya başladı kırılmış olabileceğime dair, okulda önümdeki ilk kişiyi durdurdum tanıdığım, mesaj attım sorun olmadığını belirtmek için. böyle güzel gidiyordu. öğlene doğru kızkardeşimi kandırdım kontör yolladı bana ulan kızkardeşimi de bir ayrı severim.
    ···