-
501.
0hatun'un odasına geçtik. karekök geometri 0 falan var. hatunun iq'yu ilk defa o gün sorguladım. diyorum ya üç haneli ama başka alanlara kanalize edilmiş, ya da ben gözümde büyütmüşüm, harbi mal. mal olmadığını biliyordum ama derslere eğilimi sıfırdı işte. ama o soruları çözememsi beni benden almıştır amk. sorular basit olunca ben özel ders öğretmeni gibi anlatırım tabii rahat rahat. hayatımda kendimi cool hissettiğim nadir anlardandır o. mola veriyoruz, kahveler geliyo falan.
neyse annesi yemek hazırlamış, oturduk yiyoruz. biber dolması. beyler tabiri caizse ben bir hayvanım. tamam dedik aile ortamı falan güzeldi ama ben topluluk içinde yemek yemem. çorbanın kasesini dikerdim küçükken, dedem kaşığın tersiyle vururdu bana. "nolcak dede ya bizbizeyiz" derdim. sen 10 sene bizbizeyiz diye tepene dik kaseyi, sonra birden yatılı git, kaşıkla çorba içeme amk. o yüzden benim en büyük fobilerimden biridir kalabalıkta yemek yemek. çatal bıçak kullanmayı 16 yaşımda öğrendim lan. -
502.
0sofradayken annesiyle konuşuyorduk. açıkçası annesinin üzerinde uyandırdığım intibanın iyi olduğunu düşünüyordum. akademisyen olmak istediğimi falan söyledim, hayata bakış açımı falan az çok anladı yani. ama hatunun hoşuna gitmeyen meseleler. "ehliyet sınavına giricem" dediğim de "yaşlılar gibi durcaksın kırmızı ışıkta" falan derdi. "akademisyen olucam" dediğimde "pfff... düzenli hayat." modundaydı. açıkçası 16 yaşında popüler bir altkültür temsilcisi olmaktansa (paten, kaykay, grafiti, break dance falan, şimdilerde ne varsa), geleceği biçimlendirmeyi seçmiştim ben, ne bileyim. hem müzisyendim lan. sıkıcı dediği şeye bak, dinleme müzik o zaman dıbına koyim.
neyse yemek bitti annesi gitti. bastet'e bakıyorum south park bölümü açmış. dıbına kodum yemek yedin sofrayı kaldırsana. ben hayatta duramam beyler öyle şeyde. trak'ın evinde de her zaman yendiği gibi kaldırırım sofrayı, yıkarım bulaşıkları falan. o bulaşıklar belamı gibti gerçi.
neyse kaldırdık sofrayı, south park izledik falan. amk tüm bölümlerini biliyorum zaten. geçti vakit bayağı, ben yol aldım yavaştan, bastet beni apartman kapısına kadar geçirdi. sarıldık ettik ben geri döndüm. iyiydi lan. böyle olması güzeldi yani.
ha bi de doğum günü yaklaşıyodu. hediye düşünüyodum. benim doğum günümü kutlamaması üzerine bana şöyle bir şey dedi yemin ederim gülemedim bile:
"seneye kutlarım."
troll face'ler gördüm her yerde onu söylediği an amk. -
503.
0yarın devam edelim beyler
-
504.
+1@413 ahaha yarıldım panpa aynen devam
-
505.
+1@415 nasıl istersen panpa biz buralardayız
-
506.
0panpa saygım var ama alternatif müziği miden nasıl alıyo mk. muse falan. öööğğğ
-
507.
0panpa o karı bastet i lakap olarak haketmiyor. keşke azman diyeymişin onun yerine
-
508.
+1tamam panpa burdayız hep
- 509.
-
510.
0ayraç //
-
511.
0r
-
512.
0kızın doğum günüydü. 5 haziran. gittim işte. evinin oraya, annesi yokmuş, çağırdı beni. kısa bir şortla içerideydi, kapıyı açıp beni o şekilde ağırlaması hoşuma gitmedi değil. sonra tatlı bir telaşeyle "uf bacaklarım ağdasız" dedi, güldüm amk. pantolon giydi çıktık dışarı falan. dolaştık biraz, eve geri dönücem falan dedi. ben de "bana soğuk bir şeyler ikram etmek istersin belki" dedim. durdu. "olur." dedi. geçtik içeri. ne yapacağımızı bilemiyoruz, saçma sapan bir hal dıbına koyim. bir süre geçti. ona sarılıyordum falan iyice tahrik modu. hafif bir temastan sonra elini kasıklarıma doğru zütürdü.
içimden bir ses nedense pek doğru olmadığını söyledi, hem daha rahat hissetsin diye oturma odasından, onun odasına getirdim onu. sarıldım, öpüyorum. birden bir titreklik geldi buna, gözünün üzerine garip bir buğu. bir kriz hali gelmiş gibi sıkıca sarıldı bana. bir şey yapmadım, ben de sarıldım. ne olduğunu merak ederim hala ama gördüğüm kadarıyla ferre izlediğini ve mastürbasyon yaptığını açıkça ifade eden her kız cinsellik baabında o kadar da rahat olamayabiliyormuş. onun o tabir-i caizse savunmasız halini görünce, cidden üzüldüm ve merak ettim. pek bir şey söylemedi. geçtik içeri, oturuyoruz. moralim zayıflamış. -
513.
0zaten hemen ardından kapı çaldı amk, ben odaya saklandım. komşumuymuş neymiş, annesinden telefon gelmiş getirmiş falan. ben ne yapacağımı kestiremiyorum "aha şimdi yannanı yedim keşke ayakkabıları içeri alsaydım" falan. neyse ki pek bir sorun çıkmadı.
ortamda bir sessizlik olunca, ben daha önceden bunun bilgisayar masası üzerine sakladığım hediyeleri ortamı yumuşatmak için kullandım. masada bir havlunun altına saklamıştım hediyeleri. hediyeleri görünce yine bi vicdan yaptı böyle. "hep sen hediye alıyorsun ben hiç almıyorum" diye böyle, vicdanını rahatlatmaya çalışıyor yani. be dıbına koduum sen bir öküzlük yapıyorsun diye bende mi yapıyım? diyemedim tabii böyle. rahat ol bugün senin doğum günün, dedim. şaşırdı kaldı böyle, bugün değil ki, dedi. tarihi gösterdim, iyi ki doğdun sevgilim, dedim. hediyelere bakmaya başladı yavaştan.
bir vidyo olacaktı ancak arkadaşın bilgisayarda yokmuş, şu an bastet'te yani. hazırladığım doğum günü hediyesi şöyleydi beyler: gölgelerin efendisi diye bir kitap serisini takip ediyordu severek bayağı. son kitabı hariç hepsini almıştı. son kitabını aldım. sonra, ben çok sıkı bir mor ve ötesi hayranıyım. ben de mor ve ötesi'nin 2004'te çıkardığı "dünya yalan söylüyor" kasedi vardı. sonra, benim ona zamanında yaptığım dvd'de sakin diye bir grup vardı, edepsiz komedya adlı şarkısını çok severdi. şarkının her birinin sözüyle uyumlu karikatürler çizdim. karikatürleri tarattım, şarkıyı çalıp söyledim ses kaydı yaptım, bunları bir klip haline getirip cd'ye çektim.
morallerin biraz daha düzelmesi iyiydi. onunla beraber ev ortamında olmak da iyiydi en azından çünkü başından beri özlemini duyduğum bir şeydir dış dünyadan bağımsız bir şekilde vakitlerimizi birbirimize adayabilmemiz. tatsız bir gün olsa bile, dimağımda tadı kalan bir şeydi. güzeldi yani anlayacağınız.
http://www.youtube.com/watch?v=oVJfeFcu_hU -
514.
0akşdıbına trak'taydım. yazışıyoruz işte falan böyle. annem seni sevmiş falan diyor. yaşıma göre olgunmuşum falan. bu iyi bişey mi kötü bişey mi bilmiyorum dedim. bilmiyorum falan dedi işte. "ama annem el sıkışmanı görünce "ailesinden terbiye almamış mı bu çocuk" dedi" diyor bana. e tabi almadım dıbına koyim ne aile terbiyesinden bahsediyon sen. ailemin bugüne kadar bana kattığı rahme ulaşan sperm ve doğum, beslenme ve barınmadan daha fazla olmadı desem yeridir. el sıkışmanın nesini beğenmemiş anlamadım. frankofonik bir aksanla 60 derece kıvrılıp elini mi öpseydim amk?
her neyse ertesi sabah gittim, okullar devam ediyodu hala. durakta bekliyorum saatler oldu bu gelmedi amk. bir 3310 alıp bana ulaşmaktan da öylesine aciz, öylesine tembel ki. bana senin telefon numaranı bilmiyorum dediği zaman daha da çok fıttırmıştım ciddi anlamda. öyle işte, ağaç gibi bekledim. telefondan da ulaşamıyorum. geri döndüm sonra. "aa gelmişssin, seni seviyorum." falan demiş. o gün onu görmek istiyorum ama bildiğin. gittim bi daha. gitmeden önce facebook'tan yazdım yarım saate kadar çık diye. 40 dakka oldu, ben gittim yavaştan. mesajı da o esnada görmüş. sonunda aklına parlak bir fikir gelmiş de terapi salonu çalışanı kızlardan birinin telefonunu alıp bana mesaj attı falan geri döndüm. kan ter içindeyim. o vaziyetimi görünce nasıl da tatmin olmuştur egosu amk. -
515.
0intam parkının aşağılarına geçtik böyle. oturuyoruz yavaştan. ona adayabileceğim o kadar çok vakit varken durumun böyle olmasından memnun olmadığımı söylüyorum. annesinin evde olmadığını, o gün ikindiye doğru anca geleceklerini söyledi. dün annesi yanındaymış gibi konuşunca, ne bileyim ben amk. bir süre geçti işte böyle, laf atıyo bana falan, it dalaşı, tatlı olarak ama. oturuyoruz. tuttum bunu kaldırdım havaya, rengi attı bildiğin. kucağıma doğru indirdim. "imdat" falan diye bağıracak nerdeyse. o vaziyetine güldüm bayağı ama, sonra yavaşça yerine bıraktım. bu sefer ben bir kuvvet seziyorum, beni kaldırmaya çalışıyo ama yerimden kıpırdamıyorum amk. baktı bana "hani diyet yapıyodun yalancı" dedi. güldüm.
ayağa kalktık, sarılıyoruz falan böyle. sanki birbirimizi hiç görmemiş gibiyiz ama, ne bileyim, aralar o denli sıcak olunca insan cidden görmediğinin dakikası özlüyor. bir an öpüşmeye başladık. hiç öyle tutkulu öpüştüğümüzü hatırlamıyorum, yağmurlu günü saymazsak. ya da sınavdan bir gün önce parkta otururken, gömleğimi çıkarıp gömleğin altında çadırdaymışız edasyıla öpüştüğümüz zamanı da. neyse bak arada hatırlıyorum böyle detaylar. her neyse, dakikalarca sürdü ve memnunduk sanki her şeyin gidişatından, pek fazla konuşma yahut görüşme imkanımız olmuyordu, doğru ama o sıralar gayet rayındaydı her şey. -
516.
0Rizorvid
-
517.
0haziran'ın ilk pazar günü sanırım. ikincisi de olabilir hatırlamıyorum 8'i mi 10'u mu ne okullar kapandıktan sonra işte. bu platini'den yeni bir kaykay alacakmış kendine. nalbantoğlu'nda buluşalım beraber gidelim dedim. geldim nalbantoğluna baktım yok. caminin öteki ucunda bekliyormuş, bana atarlanayazıyordu ki "yalnız bugün çok güzelsin" diyerek tüm sinirlerini yatıştırmanın bana verdiği keyfi anlatamam size. "oh be dıbına koyim" hesabı. gittik aldık dolaşıyoruz falan. bana "sen de yapsana kaykay" falan diyo. yok dıbına koyim yok işte. zamanında freerunning yapıyoduk, eğlenceliydi falan ama ne bileyim yüzüne karşı da "benden geçti artık" diyemiyorum, aramızda kuşak varmış gibi.
bana diyo ki "skateboard" desem daha çok severdin ama. tribe bak amk, ingilizcenin fonetiği sanki manasının üzerini örtüyormuş gibi. beyler ben bu kıza 9gag capsleri yollardım, çok basit bir ingilizce ile işlenmiş. bana "bin" falan der küfreder, atarlanırdı bayağı. mesela http://ffffunny.com/image...now-better-than-your-city - şu caps yüzünden kapıştık bir kere. bana kiril bir şeyler yazıp, ben sana böyle yapsam hoşuna gider mi? diyor. gayet de hoşuma gidiyordu aslında, evet, yap diyorum. bu sefer daha çok sinirleniyor, yapmıyorum senin de yapmanı istemiyorum diye. önceden bahsettiğim "çikolatalar püskevitler" şeyi yani.
neyse dolaştık biraz, ben bunu altıparmak'ın ordaki çekirge otobüslerine doğru bıraktım. geri döndüm, bizim kitapçı reyize gidiyim neler yapıyor, neler ediyor bir sohbet edelim, birer çay içip l&m yakalım. -
518.
0hadi be panpa
edit: hay yarak cıkmıs gene. haber ver öyle cık dıbına koyim -
519.
0gittim reis-ül küttab'a. akşama doğru işte, o da hatunuyla bara gidecekmiş. dükkanı kapatmamı rica etti benden. lafı mı olur daşşanı yiyem senin alper reyiz. her neyse. bekledim işte kapatmaya yakın birden bastet geldi amk. kitlendim ben. oturduk biraz, eller kenetli birbirimize bakıyoruz. o gün dahilinde görüşmüştük ama ben onu harbi özlemişim anasını satıyım böyle işin. her neyse. biraz vakit geçti. sönmezdeki tüm ışıklar söndü, kapılar kapandı beyler. biz her şeyin başladığı yerin tamamen ıssızlaşmış ortamında, başka kimsenin varlığının olmadığı bilinciyle birbirimize odaklanmış bir vaziyetteyiz. yavaşça yaklaşıp, uzun soluklu bir şekilde öpüşmeye başladık. hayatım boyunca hiç o kadar tutkulu hissettiğimi hatırlamıyorum.
bir ara bana "tişörtünün altındaki benekleri sayabilir miyim" demişti. ben evvelden 72 kiloydum beyler. yaza doğru ciddi bir hazırlıkla 64 kiloya düştüm ve aynı zamanda bayağı bayağı "ripped off" denen bir haldeydim ama ona o an "o kadar da iyi olmadığımı" söyledim. neden bilmiyorum ama, çekindim. "uf hala mı" diye gülümseyerek hayıflandı, pek bozuntuya vermedim, sonuçta bir kere ev ortamı değil ve kendimi mr. slave gibi hissettim bir an. ama anlık bir gerilimdi. devam ettik bir süre, sarıldı bana. "seni zaten zor bulmuşum, bir de kayıp mı edeceğim?" gibilerinden bir şeyler söyledi. çok nadir böyle değer verircesine davranırdı. acayip hoşuma gitmişti ama daha çok gerçek olup olmaması kurcalardı kafamı.
şartelleri attırdım ben, tamamen karanlığa büründü işhanı. o sırada biraz daha oynaştık, eheh. eve geç kaldığı için kaygılıydı, durağa benim gelmememi yoksa otobüse binemediğini söyledi. o ilerlerken, ben sönmezin ordaki yüksek duvarlardan caddeye doğru zıpladım, hemen yanında bittim. beraber indik durağa. ilk gelen otobüse bin falan dedim. beyler inanır mısınız benim uğursuzluğum mu bilmiyorum ama hayatımızda ilk defa gördüğümüz otobüsler geçti bir onun otobüsü geçmedi. yarım saat kadar oyalandı orda, tatlısert davranıyor bana. güldüm. otobüs gelince bindi, gitti. günler müthişti. -
520.
0evde durumlar kesat beyler, aile ile sorunlarım var had safhada. yıl 2012 olmuş oruç tutmuyorum diye evden atılmakla tehdit ediliyorum amk.
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 29 12 2024
-
yılbaşına evinde giren ezik yazar
-
inci sözlük üyelik ekranı
-
rammstein emminin de sesi çıkmıyor hee
-
bir masaj yapanım yok
-
uyurken göz kapaklarımızı mi görüyoruz
-
beyler gece aniden karşınıza böyle çıksam
-
560 bin lirası olan eleman
-
mala fena vururum ha
-
biciriği gibmişler
-
yılbaşında dışarı çıkmanızı tavsiye etmem
-
saglik kadar degerli bise yok
-
can tayfa geri dönse keşke
-
cccrammsteinncc adllı yazarr
-
beyler kız arkadaşıma şu hediyeyi alacam
-
şimdi akpliler terör destekçisi mi oldu
-
çetgpt den inci sözlük fıkrası
-
aga stres anksiyete vs nasi engellicez
-
gözümde the vikings nasıl mı işte böyle
-
beyler burası ne kadar boş bir platform
-
keloğlan aramızda filminde
-
ulan gunduz oynanan portekiz ligi maclari
-
kayranın bir sarkısı vardı
-
son inci bükücü kayra abiniz
-
beyler gezmeden nasıl yaşıyorsunuz
-
devir geçmişe takılmama devri
-
beyler iş yerinde sadece maaş almıyorum
-
online listesinde birinciligi kaptirmis
-
galaksi katili zed kostumu alacaktim
-
daha once reflu gibayeti yasafim ama bu
- / 2