1. 1.
    +1
    devam devam 2. sezonu bekliyoruz heyecanla
    ···
  2. 2.
    +1
    3.bölüm:sorumsuz adamlar

    insanlar, fazla umursamazdı burda kimisi fazladan alacağı bir avuç yemeğin kimisi 4 biçimsiz duvar arasında yapılabilecek en ilgin aktivitenin peşinde, kimisi burdan kaçmanın kimisi ise iğrenç zevklerinin peşinde. evet ilk bakışımda bunları görebiliyordum aslında. bana hoşgeldin diyip yannan isteyen huur gibi kelimeyi uzatan adamın suratında görebiliyordum bunları.
    koridorda yürüyorum kendime bir yatak bakıyorum. hepsi ya dolu yada başkasının olduğunu düşünüyorum. artık duvarın sonuna yaklaşırken çaresizce adımlarımı yavaşlatıyorum. gelen ses beni kurtarıyor. buyur genç benim altımda yatarsın.-sağolasın abi diyorum. kendimi yerleştirirken gelip sohbet kuruyor benimle.
    -adın ne bakalım.
    -atalay.
    -benimde hikmet.
    -memnun oldum.
    -hehehe inşallah.
    ilk gün olunca vakit geçmiyor. uyuyo numarası yapıyorum bütün gün, çünkü göz göze gelmek istemiyorum belkide kirli insanlar çünkü onlar benim gözümde. henüz farkında olmadığım şekilde bende orada kirli bir insanım.o akşam yemek yemiyorum.o gece uyuyamıyorum.25 kişilik bir koğuşta ki horlama sesi nasıl bu kadar fazla olabilir onu düşünüyorum.
    25 kişilik bir koğuştan nasıl 10 dakika 3 osuruk çıkabilir bunu hesaplıyorum. herşeyi unutmak için o gece bunları hesaplıyorum.10 dakikada 3 osuruk saatte 18 osuruk 4 saatlik herkesin uykuya dalma süresinde ise 64 osuruk yapar.bu sayıyıda 25 e böldüğümüz zaman, saat 12 ile 4 arasında kişi başına düşen osuruk sayısı yaklaşık 2,5 yapıyor. yani üst katımdaki koğus reisi yaşlı amca bile 2 gecede
    5 kez osuruyordu.son günlerin yorgunluğu ile bu düşünceler içerisinde uykuya dalmışım...
    sabah uyandığımda daha sağlıklı düşünebiliyordum. yatakta 10 dakika kadar olan biteni izledikten sonra karnımın acıktığını farkettim.2 günlük açlık etkisini göstermeye başlamıştı. fakat içerideki çekingenliğim geçmemişti yatağımdan doğrulup hikmet abiyi aradım bana kahvaltı ayarlaması için. sonunda istediğim fırsatı yakalamıştım ağzındaki zeytin çöpünü çıkartırken gözlerinin içine bakıyordum. daha sora yatağa geri yattım.2 dakika sonra hikmet abi ekmek arası ve bir bardak çay ile başucumdaydı.
    tam doğrulurken kaynak çay sağ kulağımdan akarak henüz kirlenmemiş yatağımın yastığıne ve nevresimine bulaşmıştı.
    burası güzel bir yer değildi...
    ···
  3. 3.
    +1
    6.bölüm:kafamızın içindeki mapus

    (ertesi haftanın görüşme günü;)
    -süprizi beğendin mi ?
    -katkısı olucaksa süper.
    -olur olur. içerde tek bir tokat bile yemeyeceksin bundan sonra. paralarınıda o muhafaza edecek yeterli silahta var.
    -sağol valla.
    -parayı harcadın mı hiç ?
    -bi 500 kağıt sömürdü hikmet.
    -rahatsız ediyomu seni.
    -daha bi zararını görmedim.ama tehlikeli birisi.
    -tamam içerdeki herşeyi anlat murata hem dost hem koruyucu olucak sana.
    -dün gece tanıştık zaten biraz.
    -güzel. birde ben bi süre uğrayamayacam haftaya aileni getiririm.
    -eyvallah. özledim onlarıda ama getirme be abi, şimdi görürsem dayanamam ben içerde.2 haftayı atlattık işte.
    -sen bilirsin.
    içeri giriyorum ve gördüğüm manzara şu;
    murat elini hikmetin omzuna koymuş öğüt veriyor. hikmette her dediğini onaylıyor. murat sinirli suratını bana dönünce gülümsetiyor;
    -naber.
    -iyi. selamı var faruk abinin.
    -aleykümselam.gel bişeyler içelim.
    -bişeyler. ahaha burda çaydan başka ne olsun muratçım?
    -bilmem ne istersin;oralet, adaçayı yada kahve.
    -nasıl ya.
    -boş girmedik içeri.iki bardak sıcak su al gel.
    ogün geceye kadar oturup kahve içtik bana getirdiği istanbul kitabını okumaya başladım ve telefon ile ailemi aradım. murat ise hikmeti üst katımdan attırıp kendisi geçmişti. muratın birkaç kişiden getirdiği selamlar yetmişti hikmete abi çektirmesine. herşey yolundaydı aslında okuma kitapları iyi ve güvenilir bir dost fazla bi işe yaramasada bolca para bir telefon. fakat o gün anladım ki aslında herşey avukatımın dediği gibiydi;en büyük mapus demir parmaklıkların değil insan kafasının içidir. tamda böyleydi 4 duvar arasında herşey normaldi fakat bişeyler ekgibti. yarım bir hayattı yaşanan kafamızın içindeki mapustu hayat.
    ···
  4. 4.
    +1
    11.bölüm:gizlediğimiz duygular

    sabaha kadar gözümü kırpmıyorum. murat kalkınca bana kızacağını düşünmeme rağmen olanları anlatıyorum;
    -murat akşam hikmet boğazıma bıçak dayadı.
    -nasıl lan, yerden mi yaklaştı nasıl geldi, saplayamadın mı aleti ?
    -yok, uyuklamışım. kafamı gibim.
    -ee sonra ?
    -bu kadar kolay olmayacak dedi.
    -aklınca korkutuyor. haftasonu bi faruk gelsinde.
    -tamam bi çay içelim mi.
    -olur.
    kalkıp çay koymaya gidiyorum. çaydanlıktan demi akıtırken ne kadar kalitesiz bir çay olduğunu farkediyorum. çocukluğumda ki altın günleri komşu çocukları. güzel dostlarım vardı benim, çok dostum vardı. çaylarla arkamı döndüğümde muratı görüyorum daha hayatının en güzel dönemlerinde gelen bir görev üzerine beni korumak için cezavine giriyor. fakat yalnız. dışarıda da yapacak fazla birşeyi yok sanki ilginç bişeyler yaşamaya gelmiş gibi buraya. beni veya çayı dört gözle bekliyor gibi. yanına bırakıyorum çayı 3 şeker kardeşim diyorum;
    murat;atalay son günlerde biraz umursamaz davranmış olabilirim kusura bakma.
    ben;yok ya önemli değil. biraz kendini kapatırdın sadece.
    -aslında kendimi kaptırmadım.
    -nasıl yani ?
    -olum ben reis atalaydır deseydim koğuş şuan sadece bana değil sanada kin beslemeye başlayacaktı. birkaç aya bum.
    -beni bu kadar düşündüğünü bilmiyodum.
    -görevim bu değil mi ? şuan ben seni sürüklüyomuşum gibi bi izlenim yaratıyorum.
    kardeşçe el sıkışıyoruz.bu sırada gözlerine bakıyorum gözlerinde hüzün görüyorum merhamet görüyorum kin yok bu sefer. düşünüyorum ve benim tek dostum birkaç aydır tanıdığım bu adam.
    bu sırada bana şöyle bi öneride buluyor;
    -köydeki hacı amcanın verdiği bi kitap vardı içinde dualar felan var, bilmem inançlı birisi misin fakat istersen okuman için verebilirim.
    -güzel olur. manevi yönden de ekgiblikler hissediyor insan burda.
    -gel abdest alalım o zaman, çarpılırız felan.
    -hehe.
    tuvalete gidiyoruz.ben abdesti almaya çalışırken o eksiğim var mı diye izliyor. derken o kişiliksiz, iğrenç hayvanların en devasası selami geliyor. allaaah nidasıyla sıçradığı 40-50 santimlik yükseklikten elindeki bıçağı beynime doğru yaklaştırıyor ben ise bu süreçte canımı ne kadar yakacağını, nasıl bir hızla öleceğimi, öteki dünyayı, öteki dünyaya abdest alırken gitmemin en kadar ironik olduğunu ve muratın ölümümden sonra ne yapacağını düşünüyorum. sadece saliseler içerisinde.
    tam kendimi ölümüme hazırlarken murat benim bile beklemediğim bir hareketle selaminin üstüne atlıyor ve boğuşmaya başlıyorlar selaminin mücadeledeki üstünlüğünü gördükçe tedirginleşiyorum murat bağırıyor;
    -atalay yerdeki bıçağı al,çabuk.
    koşup bıçağı alıyorum fakat ne yapacağımı bilmiyorum ben hiç insan öldürmedim çünkü ben diğerleri gibi bu suçtan girmemiştim buraya selamiye dur diyorum. duruyor,ayağa kalkıyor yavaş yavaş tuvaletin kapısına doğru uzaklaşıyor tam sırtını döndüğü anda murat ayağa kalkıp elimden bıçağı alıyor ve tam boynuna saplıyor.
    vahşeti gözlerimle görüyorum bu hikmetin gibilmesinden, insanların dövülmesinden çok daha dehşet bir an.kanlı yüzüyle murat ayağa kalkıyor ve hafif bir tebessüm ile;
    -bu biiiir...
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +1
    10.bölüm:savaş başladı

    bir haftayı reis olarak geçirdikten sonra bir gün hikmet masaya geldi;
    hikmet;büyük patron bizimle uğraşır demek.
    murat;lider kalmak için ona ihtiyacımız yok bu koğuş artık bizim.
    -bak koçum biz yaşanan bazı olaylardan dolayı özürümüzü diledik. bunlar mazide kalmıştı lakin bu son yaptıklarınız...
    -geri adım atmayacağız.
    -sizden bunu isteyen yok sadece önümüzdeki günlerde kendinize dikkat edin.
    -peki iyi olan koğuşta kalıcak o zaman.
    -ikinizin sonu acılı olacak.
    savaş başlamıştı. muratın gerginliği yüzünden gözüküyordu.;
    -faruk'u ara atalay bize düzgün 2 çakı getirsin.
    -2 çakıylamı savaşıcaz.
    -ne yapalım he.selami izbandut gibi cemil desen ilk fırsatta bizi zehirler.sen nasıl savaşmak istersin.
    -...
    tuvalete girip kaçak telefon ile faruku armaya çalışıyorum telefonumun bozulduğunu farkedince gidip murata iletiyorum.
    murat;benim telefonda patladı.o zaman telefon hakkıyla faruku çağırıcaz ertesi haftada anca getirir bıçakları yani yaklaşık 12 gün bıçaksız dayanamayız ihtimali yok. içerden tornavida felan ayarlayacaz artık. sende ne kadar var.
    -25
    -10 ver o zaman.
    -o kadar pahalı mı be ?
    -ne sandın.
    akşama geliyor ve yastığımın altına bir yıldız tornavida koyuyor. yanıma oturup;
    -bu gece nöbetli uyuyacağız.
    -tamam
    -hatta şu en köşedeki ranzaya geçelim daha güvenli.
    -nasıl geçicez
    -(tebessüm ile) hala reisiz unuttun mu ?
    -reisiz.
    -tornavidayı ayakkabına sok, eşyaları hazırla ben şunlarla konuşayım.
    o gece en köşedeki ranzaya geçiyoruz ve tüm gece gözlerimiz açık bekliyoruz. defalarca hikmetler ayağa kalkıp bize gözdağı veriyor. saat 4.30 da bana bastıran uyku ile sıkı tuttuğum tornavida yatağın boşluklarına düşüyor. hikmetin boğzıma dayadığı bıçak ile uyanıyorum;
    -savaş başladı, fakat bu kadar kolay olmayacak.
    ···
  6. 6.
    +1
    12.bölüm:ölümün getirdiği barış

    ---sezon finali---

    kanlı yüzüyle murat ayağa kalkıyor ve hafif bir tebessüm ile;
    -bu biiiir...
    muratın gözlerinde bu kez mutluluk görüyordum. plan yoktu hiçbir art niyet yoktu aslında yapması gerekeni yapmıştı.22 yaşında simsiyah gözlerinin parıltısı ile gözlerime bakarak veda ediyordu hayata murat,tek dostum.
    henüz zaferini kutlayamadan karnından geçen uzun şişi gördüm;
    -muraaaaat... kardeşim, kardeşim. gardiyaaaan.
    murat ölümü çabuk kabullenip;birimizin davayı sürdürmesi gerekir dimi? dedi.
    o gülümsemesi ile zütürüyorlardı onu gardiyanlar. selaminin pis vücudunun yanına hiç yakışmamıştı taşınırken.
    ardından büyük bir curcuna şahitler zorlu koğuş dağıtımı. derken istanbula yolluyorlar beni, yeni cezaevime. davama çıkıyorum. yeni cezaevinde sadece 17 gün daha kalacağımı öğreniyorum.
    yeni cezaevini seviyorum. daha nezih bir yer. burda reislik sistemi yok. burda kavga gürültü, iğrençlik yok. burda murat olsaydı diyorum kendime. çok farklı olmaz mıydı herşey. bundan sonra murat için davamı sürdürmeye devam etmek zorundaydım. ölüm getiriyordu barışı bu kez. ölümün getirdiği barış oluyordu adı da.
    ···
  7. 7.
    0
    çıktığı gün kutlama yapalım panpamıza
    ···
  8. 8.
    0
    3-4 aylık bir zaman geçmişti kardeşim fakat 2. mahkeme ile 4 buçuk ay gibi bir sürede çıkıyor.
    çıkıyor diyorum çünkü olay gerçek fakat benim başımdan geçmedi.
    ···
  9. 9.
    0
    reserved
    ···
  10. 10.
    0
    şimdi kaçıncı aydayız?
    ···
  11. 11.
    0
    okudum lan iyisin iyi
    ···
  12. 12.
    0
    reserved
    ···
  13. 13.
    0
    reserved bi ara okurum
    ···
  14. 14.
    0
    hasgibtir hikayen güzelmiş bro
    ···
  15. 15.
    0
    süper panpa devam
    ···
  16. 16.
    0
    anlat gardaş
    ···
  17. 17.
    0
    önlerden reserved
    ···
  18. 18.
    0
    devdıbını yolla panpa
    ···
  19. 19.
    0
    rizörv
    ···
  20. 20.
    0
    9.bölüm:roller değişiyor

    o kalabalıkta herkesin birtten sadık'a saldırdığını görüyorum. murat beni çekip ordan uzaklaştırıyor.
    -murat, olum adamı öldürücekler lan.
    -yapabiliceğimiz bişey yok atalay. gardiyanlar halleder.
    -adam bize yardım etmişti.
    -senin yaşaman için bunları yaşıyor.
    -biliyordun, murat, biliyordun.
    -yat uyu. yarın reisliğimizi ilan edicez.
    kısa bir süre önce bıraktığım gece ağlamalarım.bu gece yeniden canlanıyor. murat üst kattan kafasını uzatıp bana aptal olmamamı söylüyor.ben hassas birisiydim. hapishane benim için değildi. hapishane güçsüzler için değildi. burada duygusal veya fizik açısından güçsüz olmanız delirmeniz için yeterliydi.
    ertesi sabah oldu.
    murat şaşalı bir sofra kurmuştu dışardan getirttiği pastırmalar yağlı peynirler sofrayı doldurmuştu. benim gözlerim ise sadığı arıyordu. sadığın sağ gözü ile birdaha göremeyeceği ve avukatının talebi ile burdan sevk edileceğini öğrendik.
    vicdanım rahatsızdı fakat burdan gitmiş olması beni biraz rahatlatmıştı. murat öğlen ki konuşması için hazırlanırken. bende içerideki iyi kişileri bulup bize kazandırıyordum. öğlen olmuştu murat koğuşun ortasına gelip konuşmasını yaptı;
    -acı çekmişler, acı vermişler, hikmetin zulmünden kaçanlar veya kaçamayanlar;bundan böyle bunların hiçbiri ile karşılaşmayacaksınız. koğuşun bundan sonraki lideri benim. yardımcım ise atalaydır.
    yardımcı olduğumu orda öğrenmiştim. murat buraya geldiğinden beri eşitlikten bahsediyordu hatta benim dışarda onun patronu olacağımı söylemişti. herşeyi beraber ayarlamıştık. yardımcı olduğumu duyunca kafamı kaldırıp muratın gözlerinin içine bakmıştım.kin bürümüştü gözlerini. daha fazlasını istiyordu, beni korumak için girdiği bu demir parmaklıklarda daha fazla yükselmek istiyordu.bir insan dört duvar arasında ne kadar yükselebilirdi ki arşa değebilir miydi mesela, gökyüzünde uçabilir miydi?
    yine kitlenmelerimden birini yaşamıştım. murat sözlerine devam ediyorudu;
    -bundan böyle kimseye zorla zar oynatılamayacak, kendi isteğiyle bile bundan sonra kimse tuvalet köşelerinde inletilmeyecek,bu mapusta bu rezalet yapılmayacak, benden habersiz içeriye silah, telefon sokulmayacak. yakalarsam içeride veya dışarıda büyük patronum sizinle uğraşır. itirazı olan var mı ?
    koğuştan hiç bir ses yoktu ızbandut selami avuçlarını sıkmış çaresiz bakıyor. hikmet ise yüzüstü yatıyordu. sinan ve cemil ise ilk fırsatta bizim tarafımıza geçecekti roller değişiyordu. hikmet büyük patronun bizi korumadığını öğrenince neler olacaktı. muratın çok ani hamleler yaptığını o an farkettim. gerçekten gözünü kin bürümüştü ve daha fazla yükselmek istiyordu.bir insan dört duvar arasında ne kadar yükselebilirdi ki arşa değebilir miydi mesela, gökyüzünde uçabilir miydi?
    Tümünü Göster
    ···