0
görsel basına çıkan ya da herhangi bir yerde sunum yapan, evrime gerçekten inanmış düşünür ya da bilim adamları, bir soru karşısında hep afallıyorlar ve o güne kadar biriktirdikleri olan bilimsel ahlak ve davranış tarzını bir yana bırakarak, uyuşmacı bir tavra bürünüyorlar.
tutucu ülkelerde ve dinine sıkı sıkı sarılmış toplumlarda en tehlikeli sorulardan biri tanrı kavramı ya da din ile bilimi karşı karşıya getirecek soruların sorulmasıdır. evrim bilimini öğrenmiş, ancak bilim adamı kimliğini kazanamamış olanlar en çok bu soru karşısında afallıyorlar. çünkü bilim adamı kimliğinin bir yüzünün aynı zamanda cesur olma ve bildiğini herhangi bir korkunun esiri olmadan söyleyebilmesidir. tarih bu tip bilim adamlarının (bugünkü bilgilerimiz ışığı altında yanılmış olsalar bile) onurlu öyküsüyle doludur. düzene göre yanıt verenler hiç anımsanmazlar.
25.01.2011 tarihinde ntv televizyonunda “eğitimde evrim” gibi bir adla yapılan tartışmada, belli ki yaratılış düşüncesini savunmak için çağırılan gazi üniversitesinden bir profesör, bence tüm zamanların en önemli ipucunu oluşturacak bir yanıt veridi. dikkati çekti mi çekmedi mi bilemiyorum. yönetici, sayın hocam siz darwin ve evrimini eğitim hayatınızda hiç anlattınız mı diye sorunca: “ben 45 yıllık eğitimciyim, orta eğitimde belirli bir süre, atatürk üniversitesinde uzun süre çalıştım ve gazi üniversitesinde de çalışmaya devam ediyorum. ancak ben evrim kurdıbını hiç anlatmadım” dedi. nedenini sorunca da, hocamız, “doğrusunu isterseniz, yerine göre çekindim, yerine göre korktum” diye yanıt verdi. yönetici herhalde şu soruyu düşünemedi: allahtan mı yoksa kuldan mı korktun? son kısmı hariç, bu açıklama bile, evrim kavrdıbının neden topluma öğretilemediğinin çok belirgin bir açıklamasıdır. belirli bir sömürü düzenini sürdürmek isteyenler, aydınlamadan, düşünen insandan çekiniyorlar. bunun için de evrim sözünü eden her kim olursa olsun cezalandırmaya kalkışıyorlar. çekinenler, kuyruklarını bacaklarının arasına sıkıştırıyor. bunu yapmayanlar ise şu ya da bu şekilde cezalandırılıyor. çünkü yaratılışı savunmanın hiçbir toplumda cezası olmadı; ancak evrimi savunanlar şu ya da bu şekilde suçlandılar.
ancak, evrim kurdıbını bilen bir insana böyle bir soru “tanrı ve din kavramı ile evrim kavramı çelişir mi?” sorulduğunda nasıl bir yanıt beklersiniz? nasıl olması gereken yanıtı daha sonraya bırakarak bu programda verilen yanıtı biraz irdelemek isterim. konuşmacıların hemen hepsi, “tanrı kavramı ile din, evrim kuramı ile hiçbir suretle çatışmaz. bir insan her ikisini de aynen kabul edebilir. bunların her ikisi ayrı ayrı alanlardır” dediler. böylece türk bilim dünyasının kimliğini de ne yazık ki yaralamış oldular. keşke diğer hoca gibi korktuklarını beyan edip, “bu herkesin tercihidir” diyerek ucunu açık bıraksaydınız. her ikisi birbirleriyle çatışmaz diyerek gerçek evrimcilerin yolunu kesmeleri doğrusu anlaşılabilir değildi. o zaman insana sorarlar, böyle bir çatışma yok ise, darwin fikrini açıkladığından bu yana vatikan’ın ve bilinen kiliselerin tümünün darvin’i bir çeşit aforoz etmesini, bizdeki müslümanların neredeyse tümünün evrimcilere karşı koymasını –eğer çatışmıyorsa- nasıl açıklayacaksınız?
bir evrimci hiçbir zaman yaratılış vardır ya da yoktur diye yazmaz, çizmez, bunu ret etme ya da benimsetme gibi bir çaba göstermez. çünkü onun uğraşı alanına girmez; kullandığı yöntemleri benimsemez. bu nedenle bilim adamları agnostik olmak zorundadır (yani ölçülebilir, tartılabilir, sayılabilir, hesaplanabilir şeyler onun için incelenebilir şeylerdir). onun derdi, evrenin oluşumundan bu yana evrenin geçirmiş olduğu değişim, dünyada canlı ortaya çıktıktan bu yana canlıların değişen çevre koşullarına göre nasıl uyum yaptığını açıklama ve en sonunda da sosyalleşen insanla birlikte kültürel değişimin kurallarını, nedenlerini ve bunu sağlayan araçları bilimsel yollarla incelemedir. birilerinin bilimsel yöntem kullanmadan ortaya attığı fikirlerle ilgilenmez, mitolojiyle nasıl ilgileniyorsa, bu fikirlere de o denli saygı gösterir; insanlığın ortak kültür mirası olara yaşamasına olumlu bakar. ancak, hiçbir bilimsel yöntemi kullanmayan bu kesimin kendi düşünce sistemine ve bilimsel gözlemlerine müdahale etmesine de izin vermez. herhangi bir kıyaslamaya girdiğinde çatışma kaçınılmaz olur ve bugüne kadar böyle oldu. tam tersi durum da geçerlidir: yaratılışa inanan biri, bilimsel yöntemlerle açıklanması gereken bilinmezleri açıklamaya kalkışınca, ya komik duruma düşer ya da zamanla savunduğu alanı –temel bilimler karşısında- gittikçe daraltmak zorunda kalır. sonuçta da savunduğu inanç sistemini zayıflatır. kilise bunun farkına vardığı için, 4-5 yıl önce bu alandan tümüyle çekildi. güney kore’de orada geçerli olan din ile evrim kavrdıbını karşı karşıya getiren batı kaynaklı kışkırtmalar sonucu, güney kore’nin yüzde ellisi hıristiyanlığa geçmiş durumda. birçok ülkede ve keza ülkemizde aynı oyunun oynandığına ilişkin güçlü belirtiler var.
ancak bir bilim adımı olarak tanrı kavramı ve din, evrim kuramı ya da düşüncesi ile çelişmez ve çatışmaz dediğinizde, sizin bilimsel yönteminizi ya da yorumlama yeteneğinizi yeniden gözden geçirmeniz gerekir. kaldı ki böyle bir açıklama ile toplumu, sorunun en can alıcı noktasını çözmeden uzaklaştırmış oluyorsunuz. bu bilim adına bağışlanamayacak bir davranıştır.
ancak bu ülkede kime sorarsanız sorun, bu yazıyı okuyan siz sayın meslektaşlarım da, benim bu yazdığıma büyük ölçüde katılmayacaklardır. savunmaları da şöyle olacaktır: toplumun en az ortada kalan bir kesimini çekmek için böyle bir çatışmanın olmadığını söylemek gerekir. böylece bunları aydınlatmak ve yanımıza çekmek daha kolay olur. bunu kaç kişi başardı bilemiyorum; başardıkları konusunda da kuvvetli kuşkularım var. ancak, evrim kavrdıbının ve bilimsel düşüncenin kalbine bir hançer sapladıklarını söyleyebilirim.
buradaki karşıtlık da ilginçtir. yaratılışçılar hiçbir kuşkuya ya da korkuya kapılmadan açık açık düşüncelerini söylerken, evrimcilerin bir suç işliyorlarmış gibi, amiyane bir ifade ile kıvırarak konuşmalarını da anlamak mümkün değil.
evrimcilerin bir yanılgısı da, konuşma sırasında sürekli birilerinin kitaplarından ya da araştırmalarından ya da bulgularından bahsederek ileri sürdüğü konunun bilimsel olarak kanıtlandığı izlenimini yaratma çabasına girmeleridir. bu, ancak o kişinin o konuda çok okuduğuna bir işaret olabilir; karşı tarafı ikna etmeye yetmiyor. çünkü niteliği farklı iki yazılı şey karşılaştırılıyor. birisi, zaman içinde değişebilir bilgileri içeren bilimsel kitaplar ya da yayınlar; diğeri bizzat tanrı’nın buyruğu ile yazılmış olan hiçbir cümlesinin değiştirilemez olduğuna inanılmış kitaplar (ya da kitap). dini bütün bir insanın hangisine inanmasını beklersiniz? tanrı keldıbını bırakıp, kullarınkine mi? nitekim bir televizyon kanalında galiba sansürsüz adlı bir programda, yaratılışçıya referansınız ne diye sorulduğunda, “benim referansım allahın kitabı” diye yanıt verdi. galiba sunucu öyle referans olur mu deyince, yaratılışçı, “ne yani allahın kitabına inanmıyor musunuz” diye tersleyince, orada bulunanların hepsi dilini yuttu. bilim hayali kaldırmaz…
evrim ile din çatışmıyor sözünü kullanan bir bilim anlayışını benimsek mümkün değil. çünkü dünyada bilinen dinlerin hemen hepsi ve varsa kitapları, evrenin, dünyanın ve insanın yaratılışı ile ilgili kesin hükümlere varmış ve ayrıntısı ile vermiş durumdalar. evrim kuramı da evrenin, dünyanın fiziki değişimini ve insanın ortaya çıkışını inceliyor. birbirinden farklı yöntem ve bilgilerin kullanan; ancak objesi aynı olan iki görüşün çatışmayacağını söylemek için galiba gözsüz olmak gerekir. i̇kisi birbiriyle tam zıttır. hangisini benimsemeliyiz sorusu bu yazının konusu ile ilgili değil, kişinin edinmiş olduğu bilgi, özgür düşünme, yaratıcılığı, yorum yeteneği ve merak duygusun gelişmişliği ile ilgilidir. kolay yolu seçmek isterse yaratışçılığı, zor ve emek isteyen, zaman zaman da yanılabileceği bir yol izlemek isterse evrim kurdıbını seçmelidir.
Tümünü Göster