günün hikayesi

seri yaz bin merak ettim

Rezerved

uyandım ve duşa girmek için banyoya gittim.

şaka lan şaka. Bir anlık düş den sonra yüzüme aynı tebessümle bakmaya devam ettiğini gördüm. Evet seni dinliyorum diyordu mimikleriyle. Hadi söyle. .. merhaba demiştim merhaba demişti bilmukabele ile bende bir kısa dalgınlıktan sonra beni tanımamış olabilirsin, ( kendimden emre diye bahsedeceğim ) emre ben dedim. Simam mutlaka tanıdık geliyordur. Evet siman tanıdık dedi. Ortak birkaç arkadaşımdan bahsettim hem aynı mahalleden hemde okuldan arkadaşlarımdı bunlar. Kendisinin neler yaptığını sordum çalışıyormuş bir senedir bir bankada. Kısa bir sohbetimiz oldu. Elimdeki zarfı çıkardım, biliyorum sen beni tam anlamıyla tanımıyorsun ama ben seni tanıyorum dedim , sen okulda arkadaşlarınla bahçede dolanırdım bende o kıvırcık saçlarının dalgalanışını izler allahım ne güzel kız derdim dedim. Sonrasındada elimdeki zarfı kendisine taktim ettim.

Mektupları yazarken belirli bir strateji var bundada kendisinin ismi ve karşılaştığımız mekanlarla ilgili bir ince nokta var bu yüzden isimleri değiştirdiğim içinde mekanlarıda kısmen uyarlayacağım,

Mektupları yazsana amcık

kendisiyle her zaman harbiyede karşılaşıyorduk, bunu istatistik hesaplamaları yazıp duvarıma astığım tabloda yazmıştım. Ve harbiye Hale ye yaklaşmanın birinci adımıydı. Mektupta kendisini çocukluktan beri tanıdığımı benim mahalledeki arkadaşımın kendisiyle aynı sınıfta olduğu için hale ile bilgileri ondan aldığımı anlattım ve kendimden bahsettim nelerden hoşlanırım neleri severim gibi… tabi bunların hepsini bir mektupta anlatmadım. Çünkü önümüzde 3 mektup daha vardı.

ikinci mektubun önemi birincisinden daha fazlaydı çünkü birinci mektupta kendimden bir nebze bahsettikten sonra mektubun sonuna yarın anthill de akşam 8 gibi resepsiyondan ikinci mektubu alabileceğini söyledim ve geleceğindende adım gibi emindim çünkü mistik bir hava oluşturmuştum, merak uyandırmıştım . ( burada mekan isimlerini isimle uydurabilmek için atıyorum )

ikinci mektupda en sevdiğim kitapları en sevdiğim filmleri yazdım, hangi filmlerden neden hoşlandığımı, en sevdiğim kitapları ve bunların hayatımdaki yerini ve hayatıma nasıl yönlendirdiğinden filan bahsettim. ve mektubun sonunda üçüncü buluşma yerini ve zamanını yazdım.

mektupları alıp almadığını kontrol ediyordum ve şimdiye kadar her şey planladığım gibi gidiyordu. neyseki hiç bir aksilik yoktu, mektuplara ne bir telefon numarası nede bir adres yazmadım ki bu mistik hava bozulmasın. üçüncü mektubu teslim ettiğim yer lale cafeydi her seferinde anthillde ve lale cafede gittiğim yerlerde resepsiyonist olsun sorumlu olsun kim varsa her birine durumu izah ederek; bu akşam şu saatte buraya kızıl saçlı kıvırcık 1.70 boylarında bir kız gelecek ve bu mektubu sizden alacak diyerek, kendisine ulaşması benim için çok önemli diyerek tembihliyordum.

lale cafede saat 8 de alınmak üzere mektubu bıraktım ve akşam 8:45 - 9 a doğru gittiğimde mektup hala ulaşmamıştı kendisine üzüldüm ve oracıkta tüm düşlerim yıkıldı. Bitti dedim buraya kadar, oysaki o kadar emindim ki bu planın işe yarayacağından

tüm ümitlerim tükenmiş boynumu bükmüş bir vaziyette cafede oturuyorken birden onu kapının önünde fark ettim hızla cafede mektubu bıraktığım şahısa haleyi tarif ederek mektubu vermesini istedim ve oradan beni görmeyeceği bir kısma geçtim. içeriye girdi ve yumuşacık adımlarıyla personelin yanına doğru ilerledi, ve afedersiniz bir şey soracağım size biraz garip gelebilir ama biri size üzerinde L harfi olan bir mektup bıraktı mı diye sordu, sorumlu evet hanfendi diyerek mektubu koyduğu yerden çıkardı ve haleye verdi. hale mektubu aldıktan sonra teşekkür ederek cafeden çıktı.

edit: Bu arada unuttuğum çok önemli bir detay var binler, her verdiğim mektubun üzerinde isminin baş harflerinde birisi yazılı.

hale 3. mektubuda okudu dördüncü mektupta galasasatayın mançini transferinin yanlışlığına ve terimin haksız bir şekilde gönderildiğine değinirken bu sene fenerin şampiyon olacağını diğer takımların hiç bir şansının olmadığını da vurguladım.

yok olum tabi öyle bir şey her zamanki şeylerden bahsettim, fazlada özele girmemek lazım. dördüncü mektubu yazdıktan sonra ermeni mezarlığına giderek oradaki görevliye teslim ettim, ve pazar günü sabahleyin gelecek olan tarif ettiğim kişiye vermesini istedim.

dördüncü mektubun sonunda yazdıklarım aynı ile şunlardı ;

Evet artık beni tanımadığını iddia edemezsin, bunlar benim sana kendimi ifade biçimimdi bir insanı gerçek anlamıyla tanımak istiyorsan onunla vakit geçirmelisin, tüm bunları neden yaptığımla ilgili kafandan bir takım sorular geçiyor olabilir ama biliyorumki bu sorularla ilgili cevaplarında vardır. Şimdi sana ne kadar değer verdiğimi sözlü olarak da ifade etmemi ve beni gerçekten tanımayı istiyorsan saat ikide seni beşiktaş iskelesinde 30/a otobüslerinin karşısında banklarda denizi seyrediyorken bekliyor olacağım işte bu telefon numaram, eğer gelmeyeceksen sadece boş bir mesaj at ve hiç bir şey yaşanmamış hükmünde olsun, ben sana verdiğim rahatsızlıktan dolayı sende bana ayırdığın zamandan dolayı pişmanlık duyalım. Eğerki gelirsen mektuplarıda yanında getir.

devam et bin okuyorum

ve saat ikide bankımı paylaşmak isteyen bir kızıl saçlı hatunu yanımda görünce içim içime sığmadı. iyiki geldin dedim, gülümseyerek. Bana başka seçenek bırakmadın ki dedi. mektupları getirdi mi dedim, evet dedi. beni tanımana biraz yardımcı oldum mu diye sordum, sadece hakkında bilgi sahibi oldum dedi, ama sen beni kısmen zaten tanıyorsun dedim. evet dedi. mektupları uzatarak. mektupları aldım ve hale olarak ona 4 adet yazdığım mektubu gösterdim. Bunlar bir bütünün parçası hepsinin bir amacı var hizmet ettiği bir şey var dedim . Ya dedi şaşırarak, tabii dedim . ne gibi mesela diye sordu . bak dedim her bir mektupta isminden bir harf yazılı ve hepsi bir araya geldiğinde seni ifade ediyor içindekilerse beni yani bu mektuplarda sen ve beni anlatıyor dedim. gülümsedi ilginç diyerek hoşuna gitmişti. bunu bana karşı olan sıcak davranışlarından anlayabiliyordum. sadece bu kadar değil dedim başka anlamlarda ifade ediyor.

başka ne ifade edebilir ki dedi, ilk mektubu sana verdiğim yeri hatırlıyormusun diye sordum. evet harbiyede verdin dedi. evet işte harbiye bizim hayatımıza birlikte ilk adım attıımız yer, ikinci mektubu anthillden aldın o ise sana refah bir yaşam sağlamak için elimden gelen her şeyi yapacağımı ifade ediyor, üçüncü mektubu aldığın yer olan cafe ise hayatımızda olacak sosyalliği ve haraketliliği ifade ediyor dedim, ben bunların anlatırken yüzü şekilden şekle giriyor ve şaşkınlık ifadelerinin bir tiyatrocu mimiğiyle kaç farklı şekilde gösterilebileceğine şahit oluyordum. peki 4. mektubun ne gibi bir anlamı olur onada bir şey düşündünmü bilmiyorum , sanırım burada çuvalladın dedi. hayır dedim en önemlisi benim için 4. mektup, eğer sen lutfedipte elimi tutarsan sen istemeyene kadar elini bırakacağım bırakacağım en son yeri ifade ediyor son mektup dedim.

mekanlar sallapati olduğundan tam olarak uyum sağlamadı ama benim seçtiğim mekanlar ifade ettiğim açıklamalara tam anlamıyla uyuyordu

hizli yaz pic sigara bitiyo

Sen gerçekten çok özel birisisin dedi ve elimi tutarak seni gerçekten tanımak istiyorum dedi. keşke daha önce karşılaşsaydık.

keşke diyemedim içimden her şeyin bir zamanı vardı evet o belkide içimden bir parça bir kıvılcım olarak kalmıştı ama ondan sonra ne alevler almıştı kalbim, sevmiştim sevilmiştim bir kor vardı şuanda yüreğimde senden önce yaşadığım bir kor. Herkesin yeri gerçektende farklı olur. seversen unutamazsın. seversen bırakmazsın, taki o seni bırakana kadar =( ahhh.
ciğeri yanar insanın su serpersinde coss diye bir ses gelir söndürdüğün yine alevidir. közü kalır bir yerden kıvılcım olur sevda olur yine alev alır, aşk olur yine alev alır. ama sevilen yürekte ukte kalır. (bkz: #112833104)
keşke diyemedim sadece baktım.