1. 126.
    0
    Mutluluk resimleri çiziyorum bulutlara , belki gözyaşı dökmezler son baharda..
    ···
  2. 127.
    0
    Bir Aşık Veysel parçası gibiydi hayat ; Dört kelimeden oluşan , uzun ince bir yoldayım..
    ···
  3. 128.
    0
    Taşınıyorum bu kalabalık şehirden , yalnızlıklar ekilmiş , karanlık bahçeli diyarlara , Bırakıyorum benliğimi ardım da , tinim ulaşır belki ayrılık için göz yaşı döken arkadaşlarıma.
    ···
  4. 129.
    0
    Çok uyuyorsun dediler , bilmiyorlardı onunla randevum olduğunu.
    ···
  5. 130.
    0
    Beni güzel hatırla diyordu gözlerim ayrılırken.
    Üşürken yanlızlığım da , uykusu geçmiş yarınlara
    Şimdi son bahar gönlüm yapraklarını dökerken ayrılığa
    Rüyalarda buluşuruz olmadı bu kış yanlızlığımızla
    Al gel yüreğini kapım açık bekliyorum ben ölümün ardında.
    ···
  6. 131.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=GdSaXyaR138
    ···
  7. 132.
    0
    Öyle insanlar gördüm ki , Dünyanın yuvarlak olmasının kanıtı gibiydiler.
    ···
  8. 133.
    +1
    okuyorum panpa devam et adamsın
    ···
  9. 134.
    0
    Yorgunum ve yürüdüğüm yolda karlar altında kalmış kişiliğim. Buzdayım ve yarınımı düşünecek halde değilim bitabım aranılan satır boşluklarında kaybolurum ve puzzleyım çözmeye çalışıldıkca zor bir bulmacayım.
    ···
  10. 135.
    0
    Gözlerim hafif flu vaziyetin de nezarete atıldım. Geceyi burada geçirdikten sonra mahkemeye çıkacak ve tutuklanacağımı bildiğim için her şeyin sona ermesini istiyordum. Ellerimi uzattım parmaklıkların arasından geçirdim , en azından ellerim özgürdü. Demir desen buz gibi olayın vahimiyet tablosunu sergilemekte. Düşünmek istiyordum olayları ama tek düşündüğüm düşünmek isteğimdi. polis gözümün önünden geçerek uzaklaştı. arkamı döndüm parmaklıklara , duvara bir baktım da , dile gelip küfür etse bu kadar zoruma gitmezdi. sop soğuk ve dümdüz , oturdum hemen duvarın köşesine , kafamı dayadım duvara sızmışım.

    Mahkeme sonrası nakil işlemleri başlatıldı ve cezaevine sevk edildim. ilk kez gireceğim için nasıl bir yer olduğunu bilmiyor , ve tedirgin vaziyette kelepçeli ellerimle polis nezaretin de avludan içeri alınıyordum.

    Ellerim çözülürken izlerini taşıyordu hala bileklerim. Tasma takılmıştı sanki özgürlüğüme , ve koğuşa girdikten sonra kapı kapandı ve sürgüsü çekildi. Bana bakan meraklı gözler eşliğin de nereye oturacağımı bile bilmeden içeride ki insanlara bakıyordum. Pala bıyıklı bir dayı ; gel yiğenim hele diyerek, bana sandalye gösterdi. Oturdum allah kurtarsın diyen insanlar eşliğin de. Neden buralara düştün söyle bakayım dedi aynı dayı. Sarhoşken karıştığım trafik kazası neticesin de buralara düştüğümü söyledim. Fazla yatmazsın dediler , siz ? diye sordum. Töre cinayeti yanıtını aldım . Biraz şaşkın bir bakış yapmış olmam lazım ki ne o yiğenim ne bekliyordun dedi. Hiç dedim. Çayları getirdi saçı seyrek 1.70 boyların da bir delikanlı. Yudumlarken, çayımı aynı dayı sen şurada yatarsın diye üzerin de çizikler ve yazılar olan bir ranza gösterdi. Altta ben yatacaktım. Ellerim bardağı tutmaktan sımsıcak olmuştu ama ben ranzaya kilitlenmiş bir vaziyette bakıyordum. Televizyondan sesler geliyordu kulağıma ama boğuk boğuk. Sevdiklerimle tam vedalaşmış sayılamazdım buraya gelirken. Onları düşünüyordum he bir de küçük yiğenimi. Şimdi televizyonun karşısına geçmiş , dizi izliyordur fırlama , Bunları düşünürken hafif bir tebessüm attım ve ayağa kalktım. Getirdiğim bavulu ranzanın üstüne koyup içindekileri sırayla çıkartmaya başladım. Kazak , don , atlet derken ayşemle fotoğrafım da çıktı araların da işte o zaman o tebessümün yerini acı çeken bir insanın suratı aldı. Olur böylee alışırsın bak üzülme diye seslendi yan ranzadan kilolu bir arkadaş. Ona doğru dönüp inşallah dedim. Ve Uzandım yatağa gözlerimi kaldırdım yukarıya , üstüm deki ranzanın kavisli demirlerini gördüm her şeyden bir anlam çıkartma iç güdüsü içerisindeydim. Tek özgürlüğümü burada benzettiğim şey eşyalardı çünkü , tutsak olmadan öncede onlar yanımdaydı tutsakken de yanımdalar. bunları düşürken sızmışım. Sabahın tan ışığı gözüme vurarken sürgü sesine gözlerimi araladım , gardiyanın sesi bütün koğuşu doldurmuştu. Sayım Var Kalk !
    Horlayıp ta uyananlar ayağını yere uzatıp terliğini giyenler eşliğin de hala yatak da olduğumu fark ettim. Bıraksalar dı burada cezam bitene dek uyurdum. Ama kalkmak zorun da kaldım ve kalktım. Yanyana dizildik 1-2-4-10-33! Burada. Evet sanki yeni ismim Otuz üç olmuştu. Barkod gibi kodlanmıştık meğer. Sonra gardiyanlar arkalarını dönüp uzaklaştılar. Kahvaltımızı yaptık dan sonra bahçeye dağıldık. istanbullu iki çocuk vardı da onlarla anlaşabildim. Yanıma geldiler , konuştuk , sigara içtik , zamanı içtik...
    Tümünü Göster
    ···
  11. 136.
    0
    Bir palyaço gibi hüzünlerimi saklarken , sahte gülümsemeleri maske yaptım kendime , meskenim hüzün iken mutluluk sahillerinde selamladım acı veren aşklarımı , ve bir martıya ekmek atarken buldum yaşamın manasını , yaşamak sadece yaşamakmış...
    ···
  12. 137.
    0
    Yağsın yağmur , bu sefer pisliklerini değil de şerefsizliklerini alsın tüm kentin.
    ···
  13. 138.
    0
    Kilometreler vardı aramız da , bahar kadar canlı , kış kadar soğuk...

    Ayrılıklar vardı kapımız da , bir kuş kadar sakin , ölüm kadar korkunç..

    Zaman vardı aramız da bitmek bilmeyen dakikalar geçmeyen saniyeler.

    insanlar vardı aramız da , kader vardı kapımız da , ölüm vardı aramız da , kavuşmamızı istemeyen o kadar çok şey vardı ki aslında...

    Ben , ben zor olanı denemeye çalışmıştım aslında..

    Olmadı yapamadım.
    ···
  14. 139.
    0
    Herkes öldürür sevdiğini dediler , ben kefenimle geldim sana..
    ···
  15. 140.
    0
    Kimse bilmez varoş sokakların sesini , tinercinin üstüne sinen soba isini , kimse bilmez aç köpek yavrusunun ne demek istediğini , insanlar , insanlar görmez geceyi , ve uyurlar ölücesine , insanlar uyurlar ölücesine..
    ···
  16. 141.
    0
    Bir buluttu yüreğim , diyar diyar gezen. Kah bir rüzgarda dağılan , kah bir rüzgarla var olan.
    ···
  17. 142.
    0
    Odanın tek pencereli cdıbına giren ayaz soğuğunu hissedebiliyorum. Elektrikler yine yok , gaz lambasına mahkum olmuşum. Yanımdaki kocaman albümü çıkartıyorum , her bir fotoğrafta dalıyorum uzaklara, çok uzaklara kah Bin dokuz yüz ciksenlerde ki at arabalarına , kah martılara ekmek atışım , karların üstüne yatarken buluyorum kendimi başka bir fotoğrafta , çevirdikçe kayboluyorum içinde yalnızlığımın.. Anılardan başka dost kalmamış bana. Konuşmaya bile utanır dilim , ben deli değilim tek başıma konuşayım ! Ah Bu yargıyı kırsalar bir duvarlara neler anlatırdım kim bilir , Giyiyorum paltomu , atkımı sarıyorum boynuma.. Usul usul kapatıyorum tahta kapıyı , dışarı çıkıyorum sokak kedilerinden başka bir canlı yok sokakta , fırtına gibi esiyor rüzgar salıveriyor paltomun uçlarını, göğe doğru ve ardından sessizliğin sesi... Çığlık gibi... Birden çiselemeye başlıyor yağmur , bardaktan boşalırcasına Yağmaya devam ediyor o arada gözüme bir sokak kedisi ilişiyor yavrusunu yağmurdan kurtarmak için nasılda sinmiş üstüne , bir duvar kenarında ve bir araba geçiyor yanımdan , arka koltukta dünden kalma olduğu belli kirli sakallı bir bey, ne haller var diyorum neler var her insanda kocaman bir yük dert ve o zaman oturuyorum kaldırım taşına soğuk olsa da , bakıyorum yıldızlara benim derdim sensin , sende yoksun yanımda...
    ···
  18. 143.
    0
    Uyku yok yine bu gece , boşuna kararmış gece.
    ···
  19. 144.
    0
    Bana yılmamayı zaman öğretti , ne saniye vazgeçti dakikayı kovalamaktan , nede yelkovan akrebi , ne ben vazgeçtim seni beklemekten , nede zaman.
    ···
  20. 145.
    0
    Bilmem kaç yüz kere aynı mahalleden geçtik , aynı bakkala girdik , aynı havayı soluyup aynı dilenciye para verdik.. Bizi ayıran kader değildi yani , buluşmamızı istemeyen sadece zamandı..
    ···