/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    0
    Kahvaltımı edip kahvemi içtikten sonra şehirde gezintiye çıktım. Antik bir şehir gibiydi burası. Sahil kasabası gibi. Ama çok güzeldi. Tanrıların şehri gibiydi. Sanki her an köşeden bir yerden Achilles çıkıp beni düelloya davet edecek veya tepeye baksam Zeus bana gülecek veya denize gitsem suda Narcissos’un silüetini görecektim. Kalacak bir yer bulabilmek için sokaktaki birisini çevirip yakınlarda bir otel olup olmadığını sordum. Biraz ileride birkaç tane olduğumu devam etmemi söylerek yürüdü. Dediğini yapıp ilerlemeye devam ettim. Çok yüksek binaları yoktu buranın. Kendi içinde hem canlı hem de sakin bir yapısı var gibiydi. Yapılar insanlara yönelik yapılmıştı. Fakat ortalıkta çok fazla bir kalabalık göremiyordum. Anlaşılan o ki buranın gece hayatı güzeldi. Gece özgür hayatımın ilk gününü kutlamaya gidecektim. Bir kıyafet mağazasını görünce durdum. Kendime birkaç parça kıyafet almak istiyordum. içeriye girip elbiseleri teker teker denemeye başladım. Bir sürü seçenek vardı. Herşeyi birer birer denedim. istediğim ne ise onu alacaktım nasılsa. Ben ne istiyorsam o olacaktı. Artık özgürdüm ben. Tamamen özgür. Elbiseleri birer birer değiştirip aklıma yatanları satın almak üzere bir kenara ayırıyor, beğenmediklerimi çıkarıp personele geri veriyordum. Kıyafetleri çok dağıttığımdan dolayı biraz rahatsız olmuştu arkamda dolaşıp duran genç bayan. Tamda o esnada kırmızı bir ayakkabı gördüm. Hemde topuklu. Hemen ileri atılıp ayakkabıya sarıldım. Samuele aptalının kırdığı topuklu ayakkabıma çok benzeyen , kırmızı süet bir ayakkabıydı bu. Çok sevinmiştim. Ellerim kollarım tamamiyle kıyafetle dolmuştu. Sanırım özgürlüğün coşkusu ile biraz abartmıştım. Normalde biz kadınlar hiç bu kadar alışveriş yapmayız halbuki.
    Mağazadakilerden yakınlarda kalabileceğim bir otel tarifi alıp oraya doğru yürümeye başladım. 200-300 metre kadar yürüdükten sonra nihayet otelin önüne gelmiştim. Kapıda beni görünce görevli çocuklardan bir tanesi koşarak elimdeki çantalara sarıldı. Çantaları çocuğa verip oda için resepsiyonun önünde beklemeye başladım. Biraz sonra içeriden bir şeyler çiğneyerek gelen 1.70 boylarında hafif göbekli top sakallı kel bir adam geldi. Orta yaşlarda fakat hareketliydi. Bana üst katlardan bir oda verip çocuğa beni odama çıkarması için tembihledi. Asansörle üst kata kadar çıktık. Odadan içeri girdikten sonra çocuğa bahşiş verip gönderdim. Kapıyı kapattıktan sonra bir müddet sırtım kapıda dayalı öylece düşündüm. inanamıyordum. Farkına varamıyordum. Dünyadaki cennetimde gibiydim. Burada gece hayatını merak ediyordum. Gerçekten buna çok müsait bir yer olduğu kanaatindeydim. Gündüz sokakta çok insan görememiştim. Fakat bu kadar ışıklı tabelalar , oturmak için banklar ve su fıskiyeleri , üstüne üstlük onlarca güzel eğlence mekanı boş sokaklara yapılmış olamazlar. Bu insanlar mutlaka bir yerlerde dinleniyor yada hazırlanıyorlar. Bende öyle yapmalıydım. Sonuçta bende onlardan biri sayılırdım. Doğruca banyoya gidip suyu açıp küvete uzandım. Küvet bir yandan sıcak su ile dolarken bir yandan buhar, naif bir sevgili eli gibi göğüslerimden bacaklarıma kadar sanki vücudumu okşuyor, tüylerimi ahenk içerisinde dans ettiriyordu. irkiliyordum. Bir tane tütün yaktım oracıkta. Ve özgür hayatımın ilk banyosunun keyfini sürmeye başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    0
    ilk banyomu yapıp insan içine çıkacak kadar temizlendikten sonra aldığım kıyafetlerden bir kot pantolon birde tşört giyerek çıktım dışarıya. Akşam için hazırlık yapmam biraz daha bakım malzemesi almam gerekiyordu. Çevredeki esnaflardan sora sora en yakın güzellik mağazasından birkaç parça makyaj malzemesi aldım. Gece türk erkeklerine Torino fırtınasını gösterecektim. Gerçekten Torino’dan başlayıp gelen fırtınam buradan belki de bütün dünyaya özgürce yayılacak ortalığı kasıp kavuracaktı. Dönüş yolunda gördüğüm ilk süper markete girdim. Aylardır denizde olduğum için yolunacak kaz gibi dolaşıyordum. Acilen kendimi traş etmem ve akşam giyeceğim dekolteli elbiseme hazırlıklı olmam gerekiyordu. Hoş akşam için tek planım dekolteli bir elbise giymekte değildi tabiki. Türk lezzetlerini tatmak istiyordum. Ve bu lezzetlerin hepsi yenilebilir olanlar değildi.
    Marketten içeri girip ihtiyacım olan birkaç ağda malzemesini toplarladım. Kasanın önünde sıraya girip beklemeye başladım. Önümde duran genç çifte dikkatim takıldı. Kadın son derece tutucu bir şekilde resmen erkeğinin koluna yapışmış, alttan alttan bana bakarak gözleriyle beni tehdit ediyor, kocasından yada sevgilisinden uzak durmamı söyler gibi sürekli sarılarak “o benim” imajı veriyordu. Kendi kendine neden böyle bir telaşa girdiğini anlamadım. Fakat kimle boy ölçüştüğünü anlamasını istiyordum. Kocası aldıklarını teker teker paketlerken kasanın yanında duran prezervatiflerden 2 kutu alıp kasiyerin önüne fırlatır gibi attım. Dikkatini çekmeyi başardım. Bi an poşetleri bıraktı. Göz göze geldik. Diğer ürünleri kasiyere doğru iterken öne doğru bilerek eğildim. Göğüs dekolteme gözleri kaydı. Sevgilisi erkeğinin benden bu denli etkilenmesinden rahatsız olup orasını burasını sıkarak dişlerini gıcırdatıyor sinirle hem sevgiisine söyleniyor hemde ağzının içinde bana küfürler saydırıyordu. Kasiyer bişeyden habersiz ürünleri geçtikten sonra tutarı söyledi. Parasını ödeyip marketten çıktım. Ben çıkana kadar oradaki ürünlerle oyalandı kadın. Hali çok hoşuma gitmişti. Gerçekten onu bu şekilde kıskandırmaktan büyük bir haz almıştım. Biraz daha üzerine gitsem kavgaya tutuşacaktı benimle. Küçük tatlı bir heyecandı bu benim için. Otele gelip hemen kişisel bakımlarımı yapmaya başladım. Bacaklarımı kollarımı ve vajinamı traj ederek akşama hazır hale getirdim. Akşam türk erkekleri üzerinde bir Torino kasırgası gibi esecektim. Bu akşamki hanım gibi bir çok hanımın canı yanacaktı galiba erkeklerini cezbettiğim için. Yada bir çok erkek artık kölem olacaktı bu gece. O an bir kez daha aklımdan geçirdim. Dünyada kadın ve erkek arasında bir adaletin olması söz konusu değil. Yada dünyada herhangi bir şeyin arasında adaletin olması mümkün değil. En başında ailem olmak üzere bir çok erkeğin tecavüzüne, tacizine , laf atmasına yada hayatıma müdahale etmesine olanak veren şey ne idi ? Kim veriyordu onlara bu özgürlüğü ki hiçbişeyden korkmadan bana bunları yapabileceklerini düşünüyor, beni aralarında katır gibi bağırtırken kendileri içime küçük penislerini sokup zevkten dört köşe oluyorlardı ? Peki ya ben ? Ben neden eğilen olmak zorundaydım ? Ben neden tecavüz edilen olmalıydım ? Buna mecbur değildim hayır. Kaderimi ve özgürlüğümü kendim belirleyecektim. Gereken bedelleri fazlasıyla ödedim. Ve belkide ödemeye devam edeceğim. Fakat onlara tam olarak istediğim şeyleri sunacağım. Ve benimle bu istekleri gerçekleştirmek için bedel ödeyecekler. Artık ben bedel ödeyen değil , bedel ödeten olacağım. Bu gerçekten en başında beni kasıp kavuran bir Torino fırtınasıydı.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    0
    Nihayet izmir’in ilk gecesine girdim. Siyah bir elbise giymiştim üzerime. Dizlerimin üzerine kadar inen uzun , göğüsten ve sırttan dekolteli askılı bir elbiseydi bu. Kırmızı fakat abartısız bir ruj ile dudakalarımı parlattım. Tamamen oteldeki imkanlar ile saçlarımı toparlayıp üstten iki bukleyi yanaklarıma doğru sallandırdım. Ve tabi ki kırmızı topuklu ayakkabılarım. Çıkmadan aynada şöyle erkek gözüyle kendime bakıp biraz kendimi taciz ettim. Gerçekten çok fazla ciksiydim. Çok fazla ilgi çekiciydim. Yıkılıyor gibiydim. Çantamı alıp çıktım otelden. Şehrin ışıkları yanmış, insanlar sokağa fırlamış gibi doluşmuşlar şehirin sokaklarına can dolmuştu. Yanımdan geçip duran bigibletli ve patenli gençler , köşelerde oturup sanatını icra eden sokak çalgıcıları. Her zaman ilginç bulduğum bu çalgıcılardan bir tanesinin önüne oturup dinlemeye ve etrafı izlemeye başladım. ihtiyar dudaklarıyla klarnetine üflüyor , garip bir ezgiyle adeta dinleyenlerin kulaklarını ve zihinlerini sihirliyordu. Büyülü bir tınısı olduğuna inandığım klarnetin yanına bir klagib gitar yakıştırsam da asla çalamadım. insanlar sevgilileri veya aileleriyle birikte sokaklarda geziyorlar , sohbet ediyolar şakalaşıp gülüyorlardı. Torino’dakinden çok daha fazla sigara içen insan vardı. Çantamdan bir tütün çıkarıp bende yaktım. Etrafı seyretmeye devam ediyordum. insanların geniş ve rahat giyiniş tarzları vardı. Tarz olarak çok fazla tutucu oldukları kanaatine varmadım. Torino’ya benzer bir kentti burası. Sahilide can alıcı bi güzellikte ışıldıyordu. Burada denize girmek ve bir daha hiç çıkmak istemiyordum. Kalkıp şehrin içine doğru yürümeye başladım. Sabah benimle birlikte kepenklerini açan dükkanlar şimdi ışıl ışıl yanıyor , içleri sağları ve solları insan kaynıyor, adeta hayat bulmuş, bahar gelince etrafta koşuşan çocuklar gibi koşuşuyorlardı. Biraz ilerleyince bir klübün önüne geldim. Üzerinde içki sembolleri olan ışıklı bir tabelası vardı. içeriye girdim. Yüksek sesli tekno bir müzikle dans ediyordu pistte bütün insanlar. Hoplayıp zıplayan insan kalabalığı. Gözüm bir anda köşe bucakta sevişen çiftler aradı. Fakat hayır. Lui’nin yeri değildi burası.
    ···
  4. 29.
    0
    Luinin yerinden sora burası çok daha sakin ve temiz bir yerdi. Bara yaklaşıp oturdum tabureye. Elbisemi düzeltip ciksi bir oturuşla barmenden bir içki vermesini istedim. Hızlı hareketlerle bir bardak içki verdi. Sırtımı bara dayayıp etrafı kolaçan ediyor insanları izliyordum. Ama içimden bu geceki avıno yakalamaya hazır bir jaguarmışım gibi geçiyordu. Çok geçmeden yan taburede oturan orta yaşlarda metrociksüel bir erkek bardağı elinde merhaba diyerek dikkatimi çekmeye çalıştı. Yüzümü ona dönüp merhaba dedim. Yüksek müzikten konuşmaları anlamamız mümkün değildi. Taburesinden kalktı. Tabureyi tutup yanıma çekti ve dibime kadar sokuldu. O kadar yakına girmişti ki saçlarım toplu olmasalar burnuna değecektiler. Kulağımın dibinde bağırarak :

    Y: çok sık mı gelirsiniz buraya?
    R: Hayır ilk defa geliyorum. Buralarda yeniyim henüz.
    Y: öyle mi? Yabancısınız galiba?
    R: çok mu belli ediyorum?
    Y: biraz. Konışmanızdan fark ediliyor türk olmadığınız. Nerelisiniz?
    Bu şekilde benimle sohbet etmeye başladı. Ve bende anlattım. Gayet temkinli gidiyordu sohbet. Aslında benimle ve anlattıklarımla ilgili gibi görünsede tek amacının bu gece beni yatağa atmak olduğunu biliyordum. Zaten barda tanıştığı biriyle o gece birlikte olup ertesi gün bütün herşeyin tek gecelik olduğu söylenince ağlayan ahmakları bir türlü anlayamam. Ne olmasını bekliyor olabilir ki? Hangi Aşk hikayesi bir bar taburesi üstünde o geceki sevişmeden sonra başlar ki. Neyse. Bu orta yaşlardaki kurt ile sohbetimiz ilerledikten sonra beni başka bir mekana geçmek üzere dışarıya davet etti. Sanırım özgürlüğümün ilk gününde ilk avım bu herif olacaktı. Teklifini kabul edip dışarıya kadar eşlik ettim. Kapıdan bi taksi çağırdı ve bindik. Karşılaşacağı şeylerden habersiz taksiye adresi tarif etti. Ve yürümeye başladık. Birazdan ona unutamayacağı bir gece yaşatacaktım.
    ···
  5. 30.
    0
    Adam beni doğrudan kendi evine zütürdü. Kapıyı açıp içeri girmemi söyledi. içeriye girip salonu göstermesi için onu bekledim. Üzerindekileri ve elindekileri vestiyere bırakıp eliyle hole doğru yürümemi işaret etti ve buyrun dedi. Ağır adımlarla yürümeye başladım. Orta yaşlı bir adam için gayet sade ve gösterişsiz bir evi vardı. Halbuki bardaki havasından ve giyiniş tarzından mütevellit biraz daha zengin yada ışıltılı bir evi olduğunu hayal etmiştim. Zaten geleceğe yönelik bir plan yapamayacağım bir adamdı. Fakat bir gecelik bir ilişki için bile tahammül edemeyeceğim tarzda bir tarzı vardı. Hoş Torino rüzgarı için çok alçak bir meltemdi bu. Kesinlikle çıldırtmak istiyordum. Salonda koltuğa kendimi fırlatıp koltukta zıplamaya yayları deniyormuşçasına kanepesine bakmaya başladım. Karşıma oturup gündelik hayatından ve kendi kişisel özelliklerinden falan bahsetmeye başladı. Asla ilgilenmeyeceğim gereksiz detayları anlattığı için dinlemedim bile. Biraz soluklandıktansonra
    Y: Peki ya sen. Biraz kendinden bahsetsene ? dedi. Başladım anlatmaya.
    R: Buraya italya’dan bir yük gemisi içinde gizlenerek geldim. Ailem italyada saygın sayılabilecek bir mafya ailesidir. Babamla çok fazla anlaşamazdık. Kendisi italyadaki mafya ailelerinin birbiri ile bağı olduğunu söyler dururdu. Kendi içlerinde bir hiyerarşisi olan bu ailelerden Sanchez ailesiyle birleşmemiz gerektiğini ve bu birleşimin Sanchez ailesinin patronu Diego Sanchez ‘in sümsük oğlu Juliano ile yapmak zorunda olduğum evlilikle olacağını söylediğinde çileden çıktım. Birkaç kez intihar etmeye kalkıştım fakat babam müsaade etmedi. En sonunda evden kaçtım. Sanchez ailesi bunun kendilerine yapılmış bir hakaret olduğunu söyleyip ailemize karşı savaş açacağını söylediler. iki aile arasında taraflaşmalar oldu. Ve bir anda ortalık fena halde karıştı.
    Ben anlattıkça göz bebekleri büyüyor , korkudan titriyor , sanki bir korku filmisenaryosu dinler gibi yutkunarak hem devdıbını merak ediyor hemde bir sonraki cümleden daha fazla korkuyordu.
    R: En sonunda Sanchez ailesinin her ferdi benim ve benimle bağlantısı olan herkesin kanı akmadıkça bu hakaretin ortadan kalkmayacağını söylerek yemin ettiler. Ve bana da artık Torino’da bir hayat sürmek imkansız oldu. Birikmiş tüm paramı alıp ilk yük gemisine atladım. Kaptan beni farkettiğinde odasına aldı. Ben hakaretlere uğrayıp gelene kadar tecavüz edeceklerini sanarken sandığım gibi şeyler olmadı. Kaptan ve mürettebatı arasında anlaşmazlık çıktı. Mürettebat gemide kadının olması açık denizde gemiye uğursuzluk getireceğini ve hepsinin lanetleneceğini söylediler. Beni kurban edip okyanusa atmak istediklerini söylediler.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    0
    Anlatmaya devam ederken daha fazla dayanamayıp korkuyla ayağa fırladı.
    Y: Ye.. Yeter tamam. Yeter anlatma artık. Lanetli bir kadınsın! Gittiğin her yere lanet zütürüyorsun.
    R: Ne oldu tatlım neden böyle konuşuyorsun ?
    Y: Çık evimden. Çık git burdan defol!
    R: Yapma böyle ama sana unutamayacağın bir gece yaşatacaktım. Hem nasıl giderim ki ? Antonio geldiğinde beni burada bulamazsa ne cevap vereceksin ?
    Y: A.. Antonio mu ? Oda kim ?
    R: Lui’nin adamı.
    Y: Lui mi ? Lui kim be !
    R: Antonio’nun patronu. Torino’nun gece klüpleri baronu. Torino rüzgarına göz kulak olması için gönderdiği adamı antonio. Muhtemelen bardan çıktıktan sonra bizi takip etmiştir. Şimdiye kadar çoktan gelmesi gerekiyordu ama. Galiba seviştiğimizi düşünmüştür. En azından boşalana kadar bekliyor aşağıda tütün falan içiyordur.
    Y: Ne ? Tütün mü ? Ne sevişmesi ? Antonio. Hayır gelmesin. Gelmemeli.
    Koşarak perdeleri aralayıp etrafı kolaçan etti. Zokayı yutmuştu. Gerçekten kahkahalar atmamak için kendimi zor tutuyordum. Bir yandan da oyunumu sürdürüyordum. Korkmuş annesini arayan bir yavru ördek gibi koşturmasını izlemek çok komikti doğrusu.
    Y: Beni nasıl bir işe bulaştırdın ? Seni kevaşe.
    R: Öyle deme ama. Antonio iyi birisidir. Beraber sana unutamayacağın bir gece yaşatacaktık. Sevişirken bir başkası olmasını dert etmez antonio.
    Y : Ne diyorsun sen be ? Ne saçmalıyorsun ? Beni bu cehennemden kurtarmalısın. Beni bu saçmalıktan derhal kurtar.
    R: Ben ne yapabilirim ki ? Bende senin gibi kader kurbanıyım. Senin antonio’yu ikna etmen gerekecek. Fakat bana çok sözü geçmesede fazlasıyla kalın kafalı ve geleneksel takıntıları olan bir adamdır.
    Y: Ne. Ne yapmalıyım ? Söyle .
    ···
  7. 32.
    0
    R: Bilmem. Muhtemelen erkek olduğun için seninle dövüşmek isteyecektir. Kadınlardan ve gaylerden nefret eder. Fakat karşılaştığı her erkekle dövüşmek ister. Bunu kendi içinde bir düello gibi görüyor olsa gerek. Galiba bir gün bir erkeğe yenilecek. Yenildiği zaman ne olacağını kendisi de bilmiyor .Ama antonio’yu yenecek erkeği gerçekten tanımak isterim. A.. Ama bi dakika ?
    Y: Nee ? Ne oldu söylesene ? Antonio mu geldi.
    R: Hayır be şapşal. Eğer gay olursan antonio sana dokunmayacaktır. Tiksinerek gidecektir.
    Y: NE? Hayatta olmaz. Öldürsen daha iyi.
    R: Ben öldüremem. Antonio ya söyle. Zevkle yapacaktır. Sahi nerede o ? Görünmedi mi hala ?
    Y: Off! Hayır hayır hayır olamaz hayır ! Peki tamam. Beni gay’e benzet. Hadi acele et.
    Dayanamayıp küçük bir kahkaha patlattım. Gerçekten çok komikti halleri. Biraz sonra olacakları kafamdan geçiriyor manzarayı hayal ettikçe çok gülüyordum. Paniklemişti. Herşeyi yapabilirdi.
    Y: Ne gülüyorsun be. Senin yüzünden açıldı bu belalar başıma. Pis huur!
    R : Tamam be. Tamam sakin ol. Buraya gel. Bana kendi kıyafetlerinden bir pantolon ve gömlek ver.
    içeriden bir pantolon ve gömlek getirdi. Kıyafetimi çıkarıp onun kıyafetlerini giydim. Sonra elbisemi ona doğru uzattım.
    R: Giy şunu.
    Y: Ne ? Dalga geçiyorsun heralde ? Onu nasıl giyebilirim ?
    R: Hadi ama vaktimiz yok. Giy şunu!
    Y: Allahım nasıl bir belaya bulaştım ben. Allah kahretsin seni huur! Allah kahretsin seni!
    R: Yakıştı bence öyle söyleme. Biraz makyajda yaptık mı güzel bile sayılırsın.
    Y: Ne makyajı ? O kadar uzun boylu değil. Yeter artık.
    R: Gel buraya mızmızlanma. Oyun çevirdiğimizi anlamamalı. Hadi. Şöyle birazda allık sürdük mü. Mmmh. Çok güzel oldun.
    Y: Eğleniyor olmalısın.
    R: inan bana hakkediyorum. Neyse hadi çıkalım burdan.
    Y : Ne ? Bu halde dışarı mı çıkacağım ?
    R:Evet antonio ile buluşmamız lazım.
    Y: Antonio’mu ? Hani buraya gelecekti ?
    R: Evet buraya gelmesi gerekiyordu. Ama belli ki bir sorun oldu. Sanchez’in adamları izimizi bulmuş olabilir. Dışarıya çıkıp güvenli bir yere gitmeliyiz. Yada antonio’yu bulup olup bitenleri anlamalıyız. Acele et. Her an gelebilirler.
    Y: Ta..Tamam tamam. Tamam. Söylenmiyorum tamam.
    Birlikte dışarı çıktık. Koluma girmiş bir yandan korkudan titriyor bir yandan huur diyerek bana söyleniyordu. Bir yandan da kendini rolüne kaptırmış kıvırtıyordu. Halini görmeliydiniz. inanılmaz komikti. Hala aklıma geldikçe karnım ağrıyana kadar gülerim. Bir müddet bu şekilde yürüdükten sonra bir kuytu bulup içeriye soktum. Ve duvara yaslayıp öpmeye başladım.

    Y: Dur biraz. Ne yapıyorsun sen ?
    R: Kes sesini ve öp beni. Soru sorma hadi.

    Biraz öpüştükten sonra ortalığı kolaçan ettim. Sanki takip ediliyormuşuz gibi. Bu yaptıklarına karşılık ufak bir hediyeydi benim için. O kadar tedirgindi ki. Yeni ergenliğe girmiş ve ilk adetini görmüş kızlar gibiydi. Ne yapacağını bilmiyordu. Sadece bana uymuş herşeyi yapmaya hazır bekliyordu. Bu gecenin bitmesini istiyordu.

    R: Tamam. Elbisemi çıkarabilirsin artık. Eve gitmek istiyorum.
    Y: Ne ? Burada mı ?
    R: Elbette. istersen bir pansiyon kiralayayım ? Bu gece yatıp güzelce dinlen yarın getirirsin ha ne dersin ? Güzel bir duşu hakettin.
    Y: Anlamadım ?
    R: Yaylanma be adam! Çıkar şunları hadi. Bütün gece seninle uğraşamam. Seni bu beladan kurtarıyorum işte hadi.
    Y: Peki tamam.

    Elbiselerimizi o kuytuda çıkarıp takas ettik. O kendi elbiselerini bende kendi elbiselerimi giydim.

    R: Merak etme dikkatlerini kendi üzerime çekeceğim. Ben çıktıktan 15 dakika sonra çık ve doğruca evine git. Kapılarını kilitle. 3 gün boyunca dışarı çıkma ve gelen hiçkimseye kapını açma. Sonrasında normal hayatına dönebilirsin.
    Y: Of! 3 gün mü! Seni lanet huur seni öldüreceğim.
    R: Keşke yapabilsen. inan bana çokta yaşamıyorum şuan.
    Y: Lanet olsun. Tamam gibtir olup git artık.! Burdan kurtulmak istiyorum.
    R: Kendine iyi bak. Hoşçakal!

    Ve belalı bir kahraman gibi çıkıp koşar adımlarla gözden kayboldum. Yarım saat boyunca boş yollarda tütün içip kahkahalarla güldüm. Onun için ne kadar unutulmazsa benim içinde bir o kadar unutulmaz bir geceydi. Oteli bulmam gerekiyordu ama. Geri dönebilmek için bir taksi çevirmem gerekiyordu. Epey geç olmuştu. Sokaklar boşalmaya yüz tutmuş köşe bucak içmiş kusanlar ve sızanlar ile doluydular. Torino'dan çok farklı olmaksızın insanlarının gerçekten çok farklı olduğunu söyleyebilirim. Bu orta yaşlı acemi çapkınsa hepsinden farklıydı. Çok geçmeden bir taksi buldum ve ıslığımla durdurdum. Çantamdan otelin kartını uzatıp beni buraya zütür deyip otelin yolunu tuttum. Güzel bir duş alıp uyumak istiyordum.
    Tümünü Göster
    ···