1. 1.
    -1
    ağzına kadar düştü tövbe tövbe...
    Okuyunca hiç şaşırmadım:
    Yer, istanbul Şişli…
    Dört adet Rus hayat kadını…
    Ülkelerinde güzellik yarışmasında dereceye girmişler…
    Bakmışlar iş sorunu var, ver elini Türkiye…
    Ancak ne gezer?
    Ara tara iş yok.
    Onlar da Rus işadamlarına ara sıra rehberlik ve çevirmenlik yapmışlar; derken Şişli’de bir ev tutup, misafirlerini gece evlerinde ağırlamaya başlamışlar…
    Votka, müzik; dans vs. derken, doğal olarak komşuları rahatsız olmuş ve bir apartman sakini bu Rus kadınlarını; eve erkek aldıkları ve çoluk çocuğun olduğu apartmanın, bundan rahatsız olduğunu bildirmiş…
    Polis baskın yapmış tabiî ki:
    Operasyonun ne operasyonu olacağı anlaşılmayacak şey değil: “Fuhuş operasyonu”…
    Ve Rus kadınlarının ilk tepkisi şu olmuş:
    “Bu bizim günah işleme özgürlüğümüz. Başkasına ne? Bu özgürlüğümüzü nasıl elimizden alırsınız?”
    Bir ülkenin sayın vekili; “Günah işleme özgürlüğü”nden söz ederse; hatta bu özgürlüğe müdahale etmenin; Tanrının egemenlik alanına saygı göstermemek anlamında sözler söylese; malum kadınların bu yönde savunması normal değil mi?
    Hadi olay oldu, bu kadınlar da bu tür açıklama yaptı.
    Ama benim ağrıma giden şey şu:
    Öyle ya da böyle, meclis milletindir; yani hepimizin… Hepimizin derken, yalnız bugünkü bizlerin değil. Millet meclisi olduğuna göre ve millet de yalnız şu anda yaşayan Türkiye Cumhuriyeti halkını kapsamadığına; binlerce yıllık geçmişiyle geçmiş atalarımızı gelecekteki kuşakları da kapsayan muhteşem bir kavram olduğuna göre; ve “Günah işleme özgürlüğü” gibi bir kavramı da bir milletvekili ortaya attığına göre… Bu meclis benim, senin, onun; hepimizin meclisi olduğuna göre ve milletvekili de –kabul edelim ya da etmeyelim- hepimizin vekili olduğuna göre; beni, hepimizi, atalarımızı ve gelecek kuşaklarımızı temsil eden bir vekilin sözleri; Rus fahişelerin adında malum bir iş dolayısıyla kendilerini savunma biçimlerinin en temel gerekçesi olarak gösterilirse…
    Bu benim ağrıma gider.
    Sizin gitmez mi?
    Millet ayrı, halk ayrı…
    Millet bugünkü kuşakları, geçmiş ve gelecek kuşakları da kapsar.
    TürkHalkı da, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan ve TC kimliğini paylaşan insanlarımızdır.
    “Millet, millet” diyoruz; yetinmiyoruz, “Türk Milleti” diyoruz; köklerini ta Bilge Kağanlar’a, Alperenlere, sınır boylarındaki akıncılara; ahievrenlere, olmadı ta Ortaasya’daki başbuğlara dayandırıyoruz…
    Bu millet, kendisini temsil eden bir kişinin ağzından çıkan bu sözlerle incinmiş olmuyor mu?
    Ben çıkamadım işin içinden.
    Kendi içimi rahatlatacak bir yanıt bulamadım.
    Azap duydum…
    Hele Rus hayat kadınlarının bu sözü söylemesi, iyice ağrıma gitti.
    “Günah işleri özgürlüğü”ymüş…
    Bunun derin felsefesi varmış.
    Bu felsefeyi ve buna neden olan olayları felsefi yönüyle tartışmamışız…
    Off, off…
    Diyorum, hep diyorum:
    Biz eskiden böyle değildik.
    Ruh dünyamız, pgibolojimiz değişti.
    Birileri tepeden bir tutam toz attı; biz de “tozuttuk”…
    Aklın yolu bir:
    “Pgibolojik tedavi merkezlerine, ruh ve sinir hastalıkları uzmanlarına; yeteri kadar asabiyet ilaçlarına ve onlar da yetmezse derin narkoz etkisi yapacak başka ilaçlara acil ihtiyaç var.
    Az çok bunları düşünecek kadar halimiz varken, bir an önce bu ilaçları stoklamalı…
    Yoksa ülke, baştan aşağı deliler ülkesi olacak…
    Bir yerlerden tedaviye başlamalı…
    Aziz Nesin’in bir öyküsü var:
    “Deliler Boşaldı!”
    20’li yaşlarda okumuştum:
    Lakin bugün acilen yeniden okumaya ihtiyacım var…
    “Günah işleme özgürlüğü”ymüş…
    Dalga dalga, derin izler, felsefi etkiler yaparak yayılıyor…
    “Delilik Tarihi”nin en temel başlığı olmaya aday bir özgürlük hareketi…
    Tövbe, tövbe…
    Tümünü Göster
    ···