götüme nasıl dildo girdi anlatıyorum

o hastalıklı gülüşüyle minik dildoyu yaladı, sonra yatağa domaldı, anüsünden içeri soktu. ben de vajinasından içeri girdim. omuzlarından kendime doğru çekiyordum, hırıldıyor, bağrıyor, dildoyu içinde çeviriyordu. yatağa tutunan kolunu da sırtına doğru kıvırdım. yüzünün üstünde yatıyordu. kendini dildoyla tatmin etmesi daha çok hoşuma gidiyordu. içimdeki hayvan giderek çıldırmaya başladı. vajinasından çıkıp, sonra sert bir şekilde tekrar girdiğimde çığlıkları o hastalık gülüşüyle bitiyordu. artık dayanamıyordum boşalacaktım.

içinden çıktım, omzundan tutup yüzünü çevirdim. dün geceki gibi ağzına boşalmak istiyordum. dildoyu çıkarıp yatağa oturdu, asılıyordum, ellerimi ittirdi. tutup ağzına almaya başladı. saçlarından kavrıyordum. elimi kaldırdığımda yüzüne tokat atmamdan korkuyordu, gözlerini kırpıyordu istemsiz. o ana kadar hiç tokat atmayı düşünmemiştim. yavaşça vurdum. hastalıklı gülüşüyle gene hırıltılar çıkarmaya başladı. bir bacağımı tutup yatağa kaldırdı. en dibe kadar alıyordu ağzına.

sonra ağzından çıkardı eline tükürdü, yatağın üzerindeki bacağımın altından anüsüme sürdü. o an öylesine zevk alıyordum ki, salondaki gibi parmağını sokacağını sanıyordum. yavaşça girmeye başladı. diğer taraftan gözlerimin içine bakıyordu, ben de ağzından çıkarıp yüzüne vuruyordum. gene o hastalıklı gülüşüyle ağzına almaya çalışıyordu. sonra giren şeyin parmağı olmadığını anladım. daha kalındı, aşağı baktım. dildoydu. çok kötü hissediyordum kendimi; ama bu sahneyi sonuna kadar yaşamak istiyordum. bir elimle boynundan tuttum, diğer elimle saçlarını kavradım. hırıltıları eşliğinde boğazına boşaldım.

ağzından çıkardım, spermlerim dudaklarından akıyordu. elleriyle göğsümü okşuyordu, bedenimde geziyordu. sonra anüsümdeki dildoyu hissettim. çocukken ateşlenince verdikleri fitil hissi gibiydi, istemsiz kasıldım, dışarı çıkarttım. yere düştü. kız ayağa kalktı, eline aldı, sevmeye başladı, orgazm sonrası titremeleri yaşıyordum. gözlerimin içine baktı. "tuvalete gidiyorum ben" dedi gülümseyerek. yatağa oturdum. yaşadığım muhteşem ciksin elektrik şoklarıydı kaslarımı titreten. sonra yerdeki dildoyu gördüm. çok kötü hissettim. hiç de muallak gibi hissetmesem de kendimi, o şey zütüme girmişti.

kız parmak uçlarında geri döndü, ağzını yüzünü yıkamıştı. "çok üşüyorum ben salona geçelim" dedi. tamam, dedim. yerdeki dildoya bakarak ışığı kapadım. kız iki shot hazırladı, onları içtik. üstüne t-shirtünü giydi, ben de gömleğimle donumu giydim. "bir tane daha koysana" dedi shot bardağını uzatarak. tekila şişesi elimde çok garip bir ruh hali içindeydim doldururken. tamam her şey muhteşemdi, böylesine bir ciks belki de bir daha tadamayacaktım; ama o dildo... nasıl hastalıklı bir şeydi. peki ya bu kız? ne kadar anormal bir insan böyle. ben de mi böyleydim?

aslında zütüme nasıl dildo girdi anlattım, ama hikayenin geri kalanını merak edenler için devam edebilirim.

@54 güldüm.

devam ediyorum.

tekilayı bitirdik, kafam yannan gibi oldu, nasıl uyuduk, ne yaptık pek hatırlamıyorum. sabah uyandık, ben duş aldım, o kalan sosla makarnayı ısıttı. yemeye başladık. "bu akşam x'in erkek arkadaşının doğum günü varmış galiba" dedi. x de huurnun önde gideni, şimdi adını söylesem istanbul'da hanedan, brasserie falan takılan varsa kesin tanır. gerizekalının önde gideni yani, mal bir kız. dedim gitmeyi düşünmüyorum. "ya gidelim işte" dedi. ben konuşayım çocuklarla, onlar gidiyorsa gideriz, dedim. yemeği bitirdik, ben hazırlandım. işe gittim.

yolda ortak arkadaşımızı aradım. olm kızla iki gündür takılıyorum, dedim. ooo falan çekti. arkadaşım da sette çalışıyor, nerdesiniz bugün, ne zaman öğle yemeği yiyeceksiniz, dedim. şurda burda derken, bir buluşma yeri ayarladık. neyse buluştuk. ne oldu anlat, dedi. çok yakın arkadaşım, ben anlatmaya başladım. şöyle gibtim, şöyle boşaldım, diye. ağzı kulaklarında dinliyor. dildo meselesini bir türlü söyleyemiyorum falan. neyse işe döndüm ben, kıza mesaj attım bizimkiler gelmeyecekmiş, biz başka bir şey yapalım, diye. "olur :(" dedi. akşam iş çıkışı evinden aldım. bir mekana gittik. çevresi, insanlarla iletişimi o kadar saçmaydı ki yanında olmayı garipsiyordum. selam vermeyeceğim adamlarla muhatap oluyordum.

benim arkadaşlarım geldi, ben onlarla muhabbet ediyordum, kızı tanıştırdım ettim. bu arada hiçbir 'sevgili' tribimiz yok hala. yani sıradan yakınlaşmalar, koluna girmek, omzuna sarılmak falan; ama böyle sürekli yan yana durmak olsun, el ele tutuşmak olsun, arada öpüşmek, yalaşmak olsun, böyle durumlar yok. neyse arkadaşlarla sohbet ediyorum, baktım kız yok. şimdi kalkıp da aramak da istemiyorum. ben oturmaya devam ettim, arkadaş tuvalete gidelim dedi. kalktık, baktım dans ediyorlar bir grupla. neyse çişimizi yaptık çıktık, tuvaletin önünde bekliyordu. "gelsenize şurda oturalım y'ler var, Z'ler" dedi. y'lerle z'leri tanıtmıcam bile... yok biz arkadayız, sonra görüşürüz, dedim. yüzü düştü, "tamam" dedi.

sonra benim arkadaşlarım kalkmaya durdular, ben de gidim kıza haber vereyim, dedim. baktım eski yerlerinde yoklar. aradım, biraz geç de olsa açtı. biz kalkıyoruz, sen nerdesin, dedim. "dışardayım ben arabanın orda buluşalım" dedi. tamam, dedim. hesabı ödedik, çıktık. bir arkadaşı ben eve bırakacaktım, arabaya doğru gittik. arkamızdan seslendi, neyse arabaya bindik. arkadaşım kızla muhabbet etmeye çalışıyor, işte napuosun, hangi bölümde okuyosun, falan. kız hafif uçmuş "hayatımı yaşıorum" falan gibi ergen cevaplar veriyor. iyice soğudum yani.

@60, 61, 62 eyvallah.

@63 bilmiyorum, elime alıp inceleme fırsatım olmadı, zütümle de farkı anlayabileceğimi sanmıyorum.

irite olduğum için artık geceye başlarkenki plandan vazgeçmiştim. kızı benim evime zütürecektim, benim evimde dildo yoktu, rahatça sevişebilirdik; ama artık eve yalnız gidip güzelce bir duş almak, uyumak istiyordum. o yüzden arkadaşımdan önce kızın evine yöneldim, arkadaşım, nerden döneceksin, diye sordu. önce onu bırakayım, sonra seni bırakıcam, dedim. "sen bana gelmiyor musun?" dedi. eve gideyim dinleneyim, yoruldum, dedim. bariz sinir oldu "tamam" dedi. yüzüme bakmadı, telefondan mesaj falan çekti, camdan dışarı baktı. neyse kapıya geldik, "iyi geceler" dedi. çat, diye kapıyı kapadı. apartmanın kapısını açtı, girdi. arkadaş da arkadaydı öne geldi o sırada, beni bırakcaksın diye planı bozuyorsan taksiye bineyim, falan dedi. dedim yok, sıkıntı sen değilsin. neyse eve geldim. güzel bir duş yaptım. uyudum.

geri kalanına gece devam ederiz. saat itibariyle gençler uyanmaya başlar, olumsuz bir örnek oluşturmak istemem.

devam ediyorum.

haftasonu tatil olduğu için biraz geç uyandım. televizyonu açtım, tuvalete gittim. geri dönüp telefonuma baktım, hiçbir mesaj, arama yoktu. ne kadar kızı giblemez bir tavır içerisinde olsam da henüz uyanmadığını düşündüm. nasıl olsa uyanınca haber verir, dedim. biraz internete girdim, projem vardı biraz çalıştım. akşamüstü kuzenim aradı, arkadaşlarıyla buluşmuşlar, beni de çağırdı. gittim, erkek arkadaşı da oradaydı, birbirimizden pek haz etmiyorduk, ben pek ortama ısınamadım. sürekli telefonumu kontrol ediyordum, feysten kızın profiline giriyordum, hiçbir hareketlilik yoktu. kuzenim dalgınlığımı fark etti, ne oldu, falan dedi. çok üstü kapalı anlattım, kızın resmini gösterdim. "iyi birine benziyor" dedi. gülümsedim, iki gecedir yaptıklarım aklıma geliyordu, ne iyi biri bildiğin bad girl, diye düşündüm. biraz çılgın bir hatun, dedim. "tehlikeli yani.." dedi. gülümsedim, "çağırsana burdan bir yere gidelim hepberaber" dedi. ben de kısaca dün geceyi anlattım. "kızı tek başına bırakmışsın, sonra biz gidiyoruz diye ortamından koparmışsın, bir de gece satmışsın, kız bence haklı" dedi. olaya hiç bu tarafından bakmamıştım, masadan kalkıp tenha bir köşede kızı aradım.

açmıyordu, bari mesaj atayım dedim. işte naber, napuosun bakayım, tarzında şakalı bir mesaj atıyordum ki aradı. tam açacakken kapattı, çağrı atmıştı. iki gündür cebine elini değdirmemiştim; param yok derken ciddi olduğunu düşünmemiştim. sanırım gerçekten zor bir dönemden geçiyordu. kendimi iyice kötü hissetmeye başladım. aradım. uyuz bir tonlamayla "alo" dedi. insan mesajda şebeklik yapıyor; ama telefon karşısında pek de o bin havaya bürünemiyorsun. tüm suçluluk duygumla napıyorsun, dedim. "iyi sen?" dedi. iyiyim ben de seni merak ettim, dedim. cevap vermedi. neredesin sen görüşelim mi? dedim. pat diye bir ses geldi, "hay gibicem" dedi. ne oldu, dedim. "küllüğü düşürdüm" falan dedi söverek, bir yandan ortalığı topladığını duyuyordum. evde misin, dedim. "evdeyim ama yorgunum, uyuyacam" dedi. missillemesini bütün vicdanımda hissettim. iyi geceler o zaman, dedim. "sana da" dedi. kapattık. ben masaya geri döndüm, onlar başka bir yere gitmek üzere kalktılar. ben eve geldim.

eve geldim, internette geziyordum; ama aklım başka yerdeydi. kıza karşı hislerimin ne olduğunu anlamlandırmaya çalışıyordum. iki gece boyunca seviştiğim bir kız değildi, çok daha ötesiydi. en yabani tarafımla yaşamıştım onu. ama tüm o dildo, hastalık gülüş, ben bazı şeyleri görebilmiştim. ama o bunları yaşarken fark etmemişti bile. bir ruh hastası ancak bunları yaparken bu kadar keyifli görünebilir, hırıltılar çıkarabilir, diye düşündüm. kız manyaktı besbelli, ayrıca arkadaşları, konuşmaları, tripleri bana o kadar uzaktı ki kızın o yüzünden nefret ediyordum. ama diğer yüz, o anormal yüz, ilk sevişmemizde açığa çıkmayan o çılgın surat. belki de onlarca kez sevişmiş; ama ilk defa benimle paylaştığını düşünerek bu kadar limitsiz davranmıştı. kafamda onlarca soru vardı, bir sevgili olamazdık. hatta arkadaş bile olamazdık; ama yıllarca durmadan sevişebilirdik.

bir kere tribi yemiştim, artık bu gece bir daha mesaj atarsam ya da ararsam iyice salak konumuna düşecektim. bir şey yazmadan uyudum. ertesi sabah uyandım, duş almak için banyoya gittim. bir güzel yıkandım, kurulandım, çamaşır makinesinin önünden geçerken bacağımın arkasında, kalçama doğru bir şey olduğunu fark ettim. bacağımı çevirip baktım, tırnaklarının iziydi, resmen bir kaplan pençesi gibi duruyordu. sürekli hatırlamamaya çalıştığım geceyi aklıma getirdi. unuttuğum ayrıntıları, göğüslerinin dalgalanmasını, belinin inceliğini, anüsünü parmaklarken kalçasının kasılmasını, sanki yavaşlatılmışçasına izliyordum. onu istiyordum, aramalıydım, bugün aramızdaki her neyse artık açığa çıkarmalıydık. konuşmalıydık ya da direk sevişmeliydik. giyindim, telefonu elime aldım.

mesaj atacaktım, vazgeçtim. direk aradım. gene geç açtı. günaydın, dedim. "günaydın" dedi, sesinden afyonunun patlamadığı belliydi. napuyorsun, dedim. "mayışıyorum" dedi. pazar kahvaltısı yapalım mı, dedim. "olur" dedi. üstümü değiştirdim, benzin aldım, evin önüne gelip aradım, "geliyorum hemen" dedi. apartmanın kapısı açıldı. bu kız genelde grunge giyinen, öyle takılan biri; ama o gün o kadar harika bir elbise giymişti ki, gözlerimi aladım. siyah beyaz yatay çizgili tek parça, göğüs ve sırt dekolteli miniden biraz uzun bir elbise, altında bordo bir topuklu bot, dudaklarında bordo bir ruj, spor bir bayan çantası... öyle bayılmış bakıyordum ki suratımdaki ebleh ifadeyi fark etti, gülümseyerek kapıyı açtı, bindi. dudaklarını kaçırarak "ruj bulaşmasın" diyerek, yanak yanağa öptü. çok güzelsin, dedim. gülümsedi.

yolda ne yiyelim geyiği yapıyorduk, benim telefonum susmuyordu. ertesi gün proje toplantısı vardı onun hakkında arıyorlardı, kız da telefonuyla ilgileniyordu benim konuştuğum zamanlar, telefonu sessize alayım en iyisi, dedim. gülümsedi. ee karar verdin mi nereye gidiyoruz, dedim. "benim canım aslında waffle istiyor" dedi. sabah sabah... dedim. "ne var" dedi gülümseyerek. ben geyik yapmaya başladım, o da gülüyordu. "arkadaşımın çalıştığı bir yer var oraya gidelim" dedi. gittik, hani böyle tutturmak için ne iş yapacağını bilemeyen işletmeler olur ya, tam o hesap bir yer. pub aynı zamanda, arkada bahçemsi bir yeri var. neyse geçtik oturduk, bir garson geldi kız tanıyordu, gene salak bir sohbet dönüyordu. "x-can daha gelmedi mi?" dedi, çocuk da geç geleceğini söyledi, önceki gece takılmışlar, şöyle patlamışlar şöyle çatlamışlar falan. tam ergen muhabbeti. neyse waffle'ları söyledik, ben öncesinde bir kahve söyledim, hızlı olursa sevinirim, dedim. biraz gergin bir şekilde. kızın umrunda bile değildim. trip attığımı fark etmiyordu ya da öyleymiş gibi davranıyordu.

kahvem geldi, sonra waffle'lar geldi, okulunu anlatıyordu, dersleri zormuş. dövme sanatçısı bir arkadaşı varmış, onun yanına gidiyormuş, orda takılıyormuş falan. özel sektör çok salakçaymış, ajanslar aptalcaymış, sanat yönetmeni asistanlığı yapmıştı, arkadaşımla öyle tanışmışlardı, işte o iş de tak gibiymiş. dövme yapmak istiyormuş. anlatıyor da anlatıyor, ama hiç benim hayatımdan bahsetmiyoruz. sürekli konuşuyor, yeni bir yer açılmış, yok efendim göky artık işletmeciliği bıraksınmış, taksimin anasını gibmişler, falan. aslında bir taraftan onu daha yakından tanımak hoşuma gidiyordu; ama onun da beni tanımasını istiyordum. daha doğrusu daha samimi bir sohbet yakalamak istiyordum, böylece sevişmiş ve arkadaş gibi takılan tiplerden çıkıp, harbiden sevişmiş insanlar gibi konuşabilcektik.