0
Hikayenin adı: Erosun Okları
Tanıtım:
Emily Huddinson için yolun sonu gelmişti. Yağmurlu ve karanlık Londra sokaklarında deli gibi koşuyordu. O bu karanlığı şimdi geçmişine benzetiyordu ve hayattan gittikçe soğuyordu. Saatler, dakikalar, saniyeler sanki Emily'i öldürmek istercesine hızla akıyorlardı. Geç kadının ayağı bir su birikintisine takıldı ve onu suya düşürdü. Kadın ıslanan kıyafetleri içerisinde koşmaya devam etti. Yanından geçen bir adam onun gazabına uğramıştı ve arkadan sinirinin kurbanı olup bağırdı:
"Neden kaçıyorsun?" Genç kadın hala koşmaya devam ederken bağırdı:
"Kaderimden" Bu sözü dar ve ıslak olan Londra sokaklarında çınlamıştı.
BÖLÜM:1
1962 ingiltere, Londra 07.44
Genç kadın eşyalarını koyduğu çantayı son kez gözden geçirdi ve yatağa fırlattı. Makyajını yaptığı yarısı kırılmış olan aynadan kendisine bakıyordu. Kısa bir süre süre sonra aynayı yatağın ucuna koyarak uzun uzun odasını izlemeye başladı. Odasına nadiren güneş girerdi. Zaten soğuk olan Londra, duvarlarını grileştirmiş gibiydi. Yatağı tek kişilikti ve kenarı artık kırılacaktı. Vücudunu kaplayan ani sinir dalgasıyla yerinden fırladı. O buraya layık değildi! Hepsi bu kadardı. Dakikalar sonra odasından çıktı ve kendisini yağmurlu Londra sokaklarına attı. Kesinlikle ne yaptığını bilmiyordu.
Ayakkabılarına değen su birikintileri yüzünden her adım atışında etrafına su damlacıkları yayılıyordu ve bu kesinlikle kötüydü. Yoldan geçen insanlar onun yüzüne dikkatlice bakıyor ve ardından hoşnut ifadeler bırakıyorlardı. Emily Huddinson gerçekten çok hoş bir kadındı! Bu güne dek hiçbir erkek onun karşısında kekelemeden duramamıştı. Eğer bir güzellik yarışmasına girse kuşkusuz o birinci olurdu. Ve belki de o bu dünyaya güzellik timsali olarak gönderilmişti! Bu yüzden genç kadın sahip olduğu tek şeyi kullanacaktı. Hayat onu buna zorluyordu, onun bir suçu yoktu. Kadın yapacağı veya yapmaya çalışacağı şey için sinirlendi ve adımlarını sıklaştırıp otele geri döndü. Lanetler okuyarak!
……………..
Otel odasının kötü kokusu kadını delirtiyordu. Bazen nasıl oluyor da buraya düştüğünü merak ediyordu. Kadın büyük bir sinirle ceketini giyip dışarıya çıktı.
Yağmur dinmiş ama gökyüzünün hiç değişmeyen gri rengi daha gitmemişti. Emily yorgun bir şekilde bir taksi çevirdi. işin ilk günü taksiyle gitmek onun için bir avantaj sağlayabilirdi.
………..
ingiltere’nin en güzel yerlerinde bir sokak. Emily taksiden inip yeni iş yerini kısa bir bakış gönderiyor ve arkadaşını arıyor. Kapının eşiğinde Kate var.
“Emily hoş geldin tatlım!”
“Ah, Kate. iyi görünüyorsun!” Kate hiç değiştirmediği kahverengi bukleli saçları, giydiği pantolonu ve dar ceketiyle kapıda duruyordu. Yüzüne yayılmış olan samimi gülümsemesiyle Emily’e bakıyordu. Emily ona doğru yürümeye başladı bir yandan da ne kadar insan olduğunu hesaplamaya çalışıyordu.
“Kate?”
Kate Emily’i kucakladı. En son bir ay önce görüşmüşler Emily için iş aramışlardı. Kate dünyadaki en iyi dosttu ama ne yazık ki Emily bunun farkına çok, çok geç varacaktı. Birbirlerine baktılar; Kate’den özlem Emily’den sabırsızlık okunuyordu. Başka bir şey yoktu.
“Hadi tatlım geç kalıyoruz.”
Bir asansör, bu şey Emily’e çok yabancıydı. Kate’le beraber yukarı çıkarken Emily’nin düşünebildiği tek şey patronuydu. Onun bir planı vardı…
Kocaman bir kapının yanında durdular. Emily platin sarısı rengindeki saçlarını savurdu ve derin bir nefes aldı. Bulundukları koridor uzunluğuyla göz kamaştırıyordu. Yer yer büyük ve altın sarısı renginde ki saksılar vardı. Burası o kadar şıktı ki Emily bir anda gerilmeye başlamıştı.
“Hadi Em.”
Kate kapıyı çaldı. Kapının gerisinde telefonla bağırarak konuşan bir adam vardı. Emily sadece sesini duyabiliyordu. Kate’in uzun saçlarından hiçbir şey görünemiyordu. Emily içinden Kate’e küfürler savurdu ve nihayet Kate çekildi. Adam fena görünmüyordu 47 yaşlarında olmalıydı. En azından Emily öyle düşünüyordu. Adam iki kadını içeriye girmesi üzerine telefonunu kapattı ve bakışlarını doğrudan Emily’nin üzerine yöneltti. Bu Emily için paha biçilemez bir şeydi şuanda.
“Evet Kate yanındaki bayan yeni sekreterim mi?” Adamın sorusu Emily için çok şaşırtıcıydı.
“Evet Bay Ruden. Kendisi sizin yeni sekreteriniz. Onu seveceğinizden eminim. Bu iş üzerinde kimse onunla rekabet edemez.”
Kate neden bu kadar konuşuyordu ki? Onu övmesine gerek yoktu.
“Ah evet evet. Siz Emily Huddinson olmalısınız.”
“Evet ta kendisi.” Emily patronuna gülümsedi.
“iyi yan odada işe başlayabilirsiniz. Dosyalar masanın üzerinde.”
Emily bu kadar çabuk vazgeçilmesinden hoşnut kalamamıştı.
……..
Odası gayet hoş ve konforluydu. Kate’den öğrendiğine göre patronu 52 yaşında evli ve çocukluymuş. Ama Emily kafaya koymuştu bir kere onu bundan hiç kimse vazgeçiremezdi. Dosyalara tekrar göz attı. Kate doğru söylüyor olmalıydı Emily paha biçilemez bir sekreterdi. Tam dosyalarını alıp gidecekken kapının tam önünde durdu. Çantasını aldı ve doğrudan lavaboya gitti. Siyah elbisesinin kırışmış olan yanlarını düzeltti. Bu Emily’nin sahip olduğu beş elbisesinin arasından en yenisiydi. 6 ay önce almıştı. Hayır bir dakika 8 ay. Ama nadiren giyiyordu ve elbise yeni bile sayılabilirdi. Emily saçlarına baktı. Biriktirdiği paranın yarısını planı uğruna harcıyordu. Saçları ise gerçekten güzeldi. Boyamasına gerek kalmamıştı. Sadece düzeltme. Çantasının fermuarını açtı ve makyaj malzemelerinden bir kaçını çıkardı. Kalın dudakları kırmızıya boyanırken Emily’nin düşünebildiği tek şey bu işi nasıl yapabileceğiydi. Patronun odasına gitmeden önce yüzünü şeytani bir sırıtış esir aldı ve yerini bir kahkahaya bıraktı. Emily Huddinson şeytanla dans ediyordu. Peki kim kimin bacağını kıracaktı?
Tümünü Göster