göt eden cevaplar

Demirelin cumhurbaşkan olduğu zamanlarda halk kerhanelerin kapatılması için isyan eder
Halk:kerhaneler kapatılsın
Demirel yapıştırmış cevabı : ne kapatalımda bizi mi gibsinler

1950'li yıllarda chp genel sekreteri kasım gülek için muhalifleri bu adam sünnetsiz diye laf çıkarırlar.. kasım gülek ertesi gün: "bunu söyleyenlerin karıları ne kadar da dedikoducuymuş böyle" der..

necip fazıl oruçludur, nazım kendisine sıska bir ineği gösterip " bak o da oruç tutuyor " der. necip fazıl cevap verir "hayvanlar oruç tutmaz" der. sıska inek lafa karışır necip gibtir git ananı gibmeyeyim der.

bir vatandaş: sayın vekilim ben bir kürt olarak şunu anlayamıyorum. bizim çocuklarımız daha ilk okulda ezilmeye başlanıyor zorla ne mutlu türküm diyene dedirtiyorlar.

bayburt milletvekili: ya ne dedirteceklerdi? ne mutlu kürdüm diyene mi? hadi ne mutlu kürdüm diyene dedirttik. sonra ne olacak. lazı çıkıp bizde ne mutlu lazım diyene demek istiyoruz diyecek. sonra çerkezi çıkıp aynısını diyecek. işte sizin gibi insanlar yüzünden bu ülkede türk, kürt, sağ, sol, alevi, sünni diye ayrımcılık yapılıyor. eğer
bu ülkenin bayrağının altında yaşıyorsak herkes ne mutlu türküm diyene diyecek...

- madem islamın bayraktarısın, eşin neden müslüman değil?
ulu türk başbuğu timur'dan yıldırım'a.

tizörv

süleyman nazif ve abdülhak şinasi birlikte yemek yerken, şinasi garsonu çağırır ve su ister. şinasinin kirden ve mikroptan eldivenle el sıkacak derecede korktuğunu bilen süleyman nazif garsona seslenmeden edemez:

-oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir.

tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini neyzen tevfik'e göstererek fikrini sorar:

neyzen beğenmediğini ifade edince, adam:

-iyi ama, der. siz hiç roman yazmadınız ki!

neyzen tevfik şu cevabı verir:

-ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.

yahya kemâl, dostlarından birine:

-bu akşam yemeği benimle yer misin? diye sorunca, arkadaşı:

-hay hay! der. çok memnun olurum. hiçbir mazeretim yok!

yahya kemal gülümseyerek karşılık verir:

-iyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.

reserved

şahabettin süleyman, bir gün ahmet haşim'e:

-üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde, ahmet haşim, onun fikir üretmedeki kısırlığını ima ederek şöyle demiş:

-günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. zavallıcık günlerden beri tek başına kim bilir ne kadar sıkılmıştır?

genç bir şair, saçma sapan şiirlerini victor hugo'ya okuduktan sonra:

-üstad, diye sormuş. şiirlerimi nasıl buldunuz?

victor hugo:

-vezinsiz, kafiyesiz ve manasız bir şey yazmak istemiş ve tam muvaffak olmuşsunuz, demiş. bravo doğrusu...

mehmet âkif, elini yıkadıktan sonra, neyzen tevfik'in kendisine uzattığı havlunun kirini görünce:

-hayır, diye bağırmış. elimi daha yeni yıkadım.

kendi cümlelerimle yazıyorum ama ayar kısmı aynı

muhabir:yabacı ülkelerdeki arası bozuk rap devleri bir araya gelerek büyük konserler veriyor. türkiyede de arası bozuk rap devleri(cezayı kasederek) tekrar barışıp konser verebilir mi?
sagopa: arası bozuk rap devleri mi benim kolerayla aram gayet iyi

henry david thoreau, abd'nin mekgiba'ya karşı yürüttüğü emperyalist savaş sırasında nüfus başına konan vergiyi, "ödediğim para bir adamı öldürmek için başka bir adam veya tüfek satın almaya yaramasın" gerekçesiyle vermeyi reddedince bir gece hapiste yattı.

kendisinden 14 yaş büyük olan ve bir çok özgürlükçü düşünceyi kendisiyle paylaşan arkadaşı ralph waldo emerson, telaşla arkadaşını görmek üzere onun hücresine girdiğinde aralarında şöyle bir konuşmanın geçtiği anlatılır:

_ henry, neden buradasın?
_ waldo, sen neden burada değilsin?

reserved

11 eylül saldırılarından sonra muhafazid ali'ye spikerin sorduğu soruda yediği ayardır;

spiker; sayın ali, binlerce insanı yok eden bu teröristler ile aynı dinde olmak nasıl bir duygu?

muhafazid ali; sizin için hitler ile aynı dinden olmak nasıl bir duyguysa aynı...

kvp dan geliyor :

zaza : cevheri almışlar onu kurtarmak için gitmem lazım.

ibrahim : e tamam işte bırak addıbını alsınlar napıcaksın cevheri.

zaza : işte bu yüzden benim adım şeref, seninki ayı!

sarayda meyve ağaçlarını karıncalar basar ve kanuni der ki:
" meyve ağaçlarını sarınca karınca, günah var mı karıncayı kırınca".

hoca ebussuud da cevap verir:
"yarın hakkın divanına varınca, süleyman'dan hakkın alır karınca".

nouma, beşiktaş'a ikinci geldiği yıl dönemin kalecisi oscar cordoba ile yaşadığı bir anıyı gülümseyerek anlattı:
"kanser tedavimin ardından zor günler geçirmiştim. futbola yeniden döndüğümde beşiktaş'ın kalesini oscar cordoba koruyordu. takıma katıldığım günden beri bana antrenmanlarda nasihatlar vermeye başladı. benim gibi bir yıldız olmak istiyorsan bunları yap diyordu. ben hiç sesimi çıkarmadım. inönü stadı'nda ilk maçımıza çıkıyorduk. çıkış tünelinde cordoba bana başarılar diledi, ben de ona diledim. ardından, sen benim kim olduğumu biliyor musun diye sorduğumda bana "evet, pascal" dedi. ben de o zaman sahaya çıktığımızda iyi izle, birazdan kim olduğumu öğreneceksin dedim, sahaya çıktık, stat "nouma" diye inliyordu. bana şaşkın şaşkın bakan cordoba'ya döndüm ve "akıllı ol!" dedim.