(P:papaz, B: ben)
P: bak evladım hiç bu işe bulaşmayın gidin buradan sizin için hayırlı değil burası
B: benim elimde olan birşey değil papaz efendi
P: o kapıyı açtığınızda iyi şeyler olacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz
B: Ne olacak hiçbir fikrim yok ama bir an önce buradan bana düşen payı alıp tatil bitmeden evime gitmek istiyorum.
P: kendine dikkat et evlat bu işten sonra evine gidemeyebilirsin
cevap vermeden kafamı salladım ve oradan uzaklaştım bir cigara sardım kendime ve tekrar o kayalıkların olduğu yere gittim bu papaz beni ürkütmüştü ikide bir gizemli konuşup duruyordu. Bir an önce şu hoca gelsede şu kapıyı açsa ne oluyorsa olsa diye düşünüyordum. o sırada arazinin yakınına bir araba yaklaşıyordu. Büyük ihtimalle bu hocanın arabasıydı. Tepeden indim ve arazinin girişine doğru ilerlemeye başladım. Hoca tek gelmemişti yanında 2 kişi daha vardı ki bunlar benden yaşça en fazla 4-5 yaş büyüktü ve hocada orta yaşlı birisiydi. Selam verdikten sonra içeriye girdi ve papazı görünce şöyle bir süzdü ama birşey demedi. Dedem olanları anlattı hocaya ve aşağıya doğrru inmeye başladık hoca papaz ile birşeyler konuştu ve papaz kapıyı açtığında hoca gereken duaları okuyacaktı. Papaz malzemelerini aldı ve ritüele başladı. Önce sesini titreterek birşeyler okumaya başladı gittikçe sesi yükseliyordu. Kağıtları kapının önüne dizdi ve tütsüler yaktı ardından sırayla kağıtları ateşe verdi fakat kağıttan çok fazla duman çıkmaya başlamıştı. Bir kağıttan çıkabilecek dumanı düşünün işte ondan çok daha fazlası ve garip kokuyordu duman. Yine toprak titremeye başladı ve kapı hafifçe açıldı sadece 1 insanın sığabileceği kadar açılmıştı. Hoca o sırada birşeyler okuyup bize üflüyordu. hocanın içeriye girip birşeyler yapmasını bekliyordum. Hoca ağzını kapatınca neden içeri girmediğini sordum. Aldığım cevap karşısında gerçekten şaşırmıştım çünkü hoca buraya bizim güvenliğimizi sağlamak için geldiğini söylemişti. Biz bu konuşmayı yaparken papaz içeriye doğru yöneldi ve kapının arkasından birşeyler daha yaptı ardından kapı açıldı iyice ve topraklar dökülmeye başladı. Toprakları temizledik ve önümüzde bir yol vardı. Birkaç odacık vardı yolda sağda ve soldaki odacıkların içinde küçük heykeller ve yer yer altınlar vardı. Papaz kimse heykellere dokunmasın sadece altınları alın ve burayı terkedin dedi. Herkes bunu onayladı ve sadece altınları aldık geriye kalanlara dokunmadık. Altınları büyükçe bir poşete doldurup eve doğru yürümeye başladık.

Beni hesaba katmadan 3 ortağa paraları dağıttı ve 18 tane bizans gibkesini de papaz ve hocaya paylaştırdı cevahir. Ardından herkesin payının kendisine dağıtıldığını ve kimsenin kimseden alacağı vereceği olmadığını söyledi. Herkes bunu kabul etmişti ve o sırada Hikmet abinin adamlarından birisi araba istemek için geldi ve sigarasının bittiğini söyledi. Hikmet abi anahtarı verdi ve bizde yavaş yavaş toplanmaya başladık buradaki son gecemizi geçirecektik çünkü ya da biz öyle olacağını sanıyorduk. ikindi vakti olmuştu neredeyse ve bir yemek yedikten sonra ben hırkamı çıkarıp evin içinde demlenmeye başladım. Papaz yanıma geldi ve havadan sudan muhabbet ederek o da demlenmeye başladı yavaş yavaş akşam oluyordu . Hikmet abinin adamı bağırarak eve koşmaya başladı arabanın anahtarlarını getirmiş ama ağlıyordu. Eşinin öldüğü haberini almıştı ve gerçekten başta ona üzülmüştüm. o gece o da burada kalacaktı çünkü hep birlikte buradan gidecektik. Akşam oldu yataklara geçtik ve uyumaya çalıştı herkes. Hikmet abinin adamı yüzünden uyuyamıyordum ağlama sesi bizim odaya geliyordu. Dedem sinirlendi ve biri şu avradını gibtiğimi sustursun yoksa sıkacam kafasına dedi. Dedeme döndüm ve amk evladı adamın karısı ölmüş hala avradını gibtiğim diyosun ayıp be dedim. Dedem güldü ve tekrar yatağa yattı birkaç dakika sonra ses kesildi ve uyumaya başladım. Garip rüyalar görüyordum ve hayatım boyunca hiç görmediğim babaannem beni kendisine çağırıyordu her adımda dahada üşüyordum ama gitmem gerekiyordu. Tam babaannemin elini tutacakken uyandım ve uyandığımda evin çatısındaydım yanımda ise hoca ve 2 arkadaşı vardı. Arapça birşeyler okuyor ve bana üflüyorlardı. Ben hala olayın şokunu atlatamamıştım ki evin ışıkları açıldı ve olanları herkese anlattım. Hoca ve 2 arkadaşı herkesin bir arada yatmasını istedi geniş olan oturma odasından koltuklar çıkarıldı ve yer yatakları hazırlandı bu sayede birisi dışarı çıkmak istese bile çıkarken birine basacak ve bastığı kişi uyanacaktı. Akıllıca bir çözümdü hoca ve arkadaşları bana bir muska taktı ve çukurun olduğu yere inmek istediklerini söyledi yaklaşık yarım saat orada durduktan sonra tekrar yukarı geldiler. Geldiklerinde sinirliydi hoca. hava henüz aydınlanmamıştı ve ben hala düzgün bir uyku çekememiştim. Hoca sinirli bir şekilde kim aldı o küçük heykeli diye bağırdı. Kimsenin heykelden haberi yoktu ve arazinin dışına çıkan sadece hikmet abinin adamı vardı ve bütün oklar onu gösteriyordu. Ama hikmet abinin adamı ortalıkta yoktu araziyi aradık ve en son hocanın bağırışlarıyla hikmet abinin addıbını bulduk. çukurun tam kapı hizasındaki ağaca kendini asmıştı adam ve hala sallanıyordu. Hemen ipten kurtardık ve kalp masajı yapmaya başladık ama nafile adam hayata geri dönememişti. Ben iyice tedirgin olmaya başlamıştım ve bir an önce buradan gitmek istiyordum. tekrar eve çıktık ve birkaç saat sonra hikmet abinin annesinin ölüm haberi geldi.