good girl sözlükte benden eskiydi. o aralık 2009'da üye olan ilk tayfadandı benim gibi. good girl'ü radyodan dinler şehvani hislerime taarruz eden şuh sesi ve kahkahalarından bir erkek olarak etkilenirdim. ama kendisiyle hiç bir şekilde irtibata geçmemiştim. ta ki kendisinden bir mesaj gelene, entrylerimi okuyup sandalyeden düşercesine güldüğünü bana deklare edene kadar. attığı bu mesaj içten içe hayranlık duyduğum bu kadınla başlayacak olan dostluğumun fitilini ateşlemişti. attığı mesajlar günde 2 idi 5 oldu, günler geçti 10 oldu, 20 oldu. sözlükten mesajlaşma işinden ikimiz de sıkılmıştık. bilahare msn, skype, facebook gibi sosyal ağlardan da iletişim kurmaya başlamış, sözlükte başlayan dostluğumuzu sosyal hayata taşımak için bu sanal mecralarda tabir'i caizse ısınma turları atıyorduk.
mayıs 2010' un sonları gibiydi. sözlük olarak caddebostanda bir zirve gerçekleştirmeye karar verdik. diğer moderatör arkadaşlarımız bıyıklı, yeter lan2, ozipcan, datura gibi isimlerle birlikte zirvenin gerçekleşeceği mekanı ve gerekli olan tanıtım, duyuru vs organizasyonları tertip ettik. benim aklımda ise izmirde cerrahlık yapan good girl'ü bu zirveye davet etmek ve zirve gecesi evimde misafir etmek vardı. kaldı ki bu isteğimi kendisine telefon yoluyla bildirdim ve tereddütsüz "evet" cevabını aldım. good girl ile birbirimizi az evvel bahsettiğim sosyal ağlar vesilesiyle görmüş fakat bu görüşmeler sosyal hayatta da gerçekleşme raddesine gelmemişti.
zirve günü geldi çattı. good girl istanbul'a arabasıyla geleceği için ben zirveye arabamı zütürmedim. saat 8'e geliyordu mekanın kapısı da açılmaya başlamıştı. yaklaşık 50 kadar yazar, saat 9'u gösterdiğinde zirvenin gerçekleştiği mekanda kaynaşmış, içki, dans, enseye şaplak züte parmak moduna girmiş, diğer bir deyimle kıvama gelmişlerdi. sözlüğün ilk bıyıklılarından sobayigibenadamı ise herkes ben sanıyordu. benimse hiç biri umrumda değil sürekli good girl ile telefonla irtibat halindeyim. saat 10'a gelmeden telefonum yeniden çaldı ve good girl'ün mekanın kapısında olduğunu belirten mesajını gördüm. heyecanla aşağı indim ve harıl harıl arabasını park etmeye çalışan o sevimli kadın ile karşı karşıya geldim. beni gördüğü gebi arabadan indi deli kız. hahaha farlar açık, kapı fora, arabayı da isdop etmemiş. "aaaaaa işediiim" diye bağıra bağıra kollarını açıp yanıma geldi. sımsıkı sarıldı ve yanaklarımı piyanodan çıkan 440 frekanslık la notası ile eş değerde bir oktav ile vakumlu vakumlu öptü. unutmuyorum, sağ yanağımı 2 kez öptü : ) dur deli kız dur dedim bari ben park edeyim arabayı.
koluna girdim ve yukarı çıktık. mekandaki terli abazalardan holiganvari "oooooooo" nidası yükselir yükselmez bastık kahkahayı ve önceden ikimiz için ayırdığım masaya geçtik. yolculuktan, sabahki ameliyatından falan bahsettik. benim gözümse sahnede apaçi dansı yapan bıyıklı genç forvet'e kayıyor sürekli. tam bir bin herif. feci güldürüyor. good girl bozulur gibi oldu. "ya allah aşkına beni buraya senin dans izlemene şahitlik edeyim diye mi çağırdın?" deyince biraz kızardım. "tamam bebeğim" dedim. dirseklerimi masaya, avuçlarımı çenemin altına dayayıp haylaz bir erkek çocuğu sevimliliğinde hayran hayran good girl'ün gözlerinin içine bakmaya başladım. "ya bi şey söylicem dedi." söyle dedim. sustu. dikti votkayı tek seferde. dur kızım yavaş gel. "tamam tamam söylüyorum" dedi. "söyle bitanem" dedim. "ya sen yakından da amma yakışıklıymışsın." deyiverdi. utandım. kaşlarımı kaldırıp alında kat kat kırışıklık çıkarma mimiğini yapıp diz kapaklarımı kaşımaya mal mal masaya bakmaya başladım. utanıyorum aga belki bu lafı 100 kez duydum ama u-ta-nı-yo-rum. "ama sen hiç güzel değilsin, çok güzelsin" şeklinde salak bir laf oyunu yapacak kadar aptal bi tribe girdim. girdim çünkü aşığım kıza nası girmiym:/
entry karakter sınırına takılmamak ve kameti daha fazla uzatmamak için için yeter lan2 şoförlüğünde eve varışımızdan devam edeyim.
eve girdik. good girl leyla. takmış kafaya, yol boyunca üşüdüm üstümü örtsene anne şarkısını. hala devam ediyor. sakalımı falan çekiyor. ama nasıl sevimli bi şey ya. salonu gösteriyorum sen otur şuraya ben üzerimi değiştireyim, sana da benim eşofmanlardan, tişörtlerden bi ayarlama yapayım gibisinden odama gidiyorum. tişörtümü çıkarır çıkarmaz, odamın kapısı aralanıyor. tey allahım kedi gibi kafasını sokmuş içeri, alt dudağını ısırıyor, kaşlarını da aşağı yukarı oynatıp bana sevimlilikler yapıyor zilli. fci tatlı bi varlık. "gir içeri ben geliyorum." diyorum. "girmem." diyor. "iyi tamam girme gel yatağa otur bari başın dönücek şimdi." diyorum. oturuyor. ben üzerime temiz bi tişört giymeye kalmadan pantolonumun kemer askısından kapıp yanına çekiyor beni. oturuyorum yanına.
sakallarımla oynuyor. taktı sakallarıma. yine başladı : ) üşüdüm üstümü örtsene anneee deyip deyip basıyor kahkahayı. neredeyse yarım dakka gülüyor. bense sadece izliyorum. izlememek elde değil ki. nası şirinlikler yapıyor, nasıl yumurcak tavırları var. birden kesiyor kahkahayı. gözlerime bakıyor. "çok fenasın" diyor. "anlamadım" diyorum. "çok çok çok fenasın" diyor. "nasıl fena, kötü biri miyim ben?" ayağı yapıyorum. " bi kadının sana karşı koyması imkansız." diyor. hay amk yine utandım. gözlerimi yine kaçırıyorum. tutuyor yanaklarımdan. utanınca da çok tatlı oluyorsun. ama bu gece noolur utanma diyor. susuyorum. utanmicaksın değil mi diyor? dudağına yapışıyorum o esnada. sadece ben öpüyorum ona fırsat vermiyorum. alt dudağını emmmeye başlıyorum. o da benim üst dudağımı emmeye çalışıyor ama fırsat vermiyorum. neredeyse yarım dakka emiyorum alt dudağını. sonra dillerimiz başlıyor tangoya. dilini dilime bir kere değdirip, çıkarıp üst dudaklarıma sürüyor, bu sefer dilini alıyorum ağzıma, üst dudağımın içinin alt bölgesi ile alt dudağımın içinin üst bölgesi arasına sıkıştırıyorum good girl'ün dilini. sürükleye sürükleye yalıyor, içime çekiyorum. ellerini boynuma doluyor, saçlarımı karıştırıyor. üzerimde de bi şey yok sırtıma çok hafif tırnak darbeleri atıyor. ben de yavaş yavaş bol kesim straplez bluzunu sıyırıyorum omuzlarından. omzuna kapaklanıyorum hemen. kokusunu içime çekiyorum. kulak memesinin altını emiyorum, gerdanını kokluyorum, nefesimi kulağına soluyorum. çıldırıyor. seni seviyorum diyor. kemerimi çözmeye yelteniyor, ellerimle yumuşacık ellerinin üzerine kapaklanıyorum ve kemerimi sıyırıp pantolonumu çıkarıyorum. ve yatağın örtüsünü açıp koltuk altından kavrıyorum good girl'ü ve üzerine yerleşiyorum. kısa bir şortu var daracık. onun düğmelerini açıyorum yavaş yavaş. baldırlarına değe değe, züt yanaklarına sürte sürte çıkartıyorum daracık şortunu. artık birbirimize kavuşmak için iki küçük bez parçasından başka mal varlığımz yok üzerimizde. bacaklarını aralıyorum. külodunun kenarından vajinasını dillemeye başlıyorum, vajina dudaklarını emiyorum. diline uyguladığım işlemlerin tamdıbını klitorisine de uyguluyorum. içime çeke çeke, ıslatıyorum mis kokulu vajina dudaklarını. külodunu çıkarıyor akabinde. artık tüm ihtişamıyla karşımda o mükemmel pembe vajinası. öpmeye başlıyorum. ağzımla yerleşiyorum pembe kukusunun üzerine. bir yandan boxerımın içine elini sokmuş penisimin başını avuçluyor, ara ara da züt yanaklarımı cimcikliyor. o misk'i amber kokulu, gül bahçelerinin baharını, utancından hazana çevirecek olan olan pembe vajinası üzerinde dilimle gerçekleştirdiğim yüksek ihtisas işleminin ardından iri penisimi çıkarıyorum ininden. ve her zamanki gibi arş'ı alaya selam çakan görkemli penisimin ucunu hafiften değdiriyorum kızarık vajinasına. "ahh" diye bir ses. belli ki doymamış. biraz daha iteliyorum. beni kendine doğru çekiyor. gövdesine kadar sokuyorum dirayetli penisimi. canı yanıyor ama serden de geçemiyor yardan da. inatla beni kendine çekiyor. köküne kadar yaslıyorum devasa penisimi. ve o daracık, minicik pembe vajinasında gizemli bir yolculuğa çıkıyorum. uzun bacaklarını belime dolamış, topuklarını belime sürterken, tırnakları ile sırtımı tırmalıyor. mükemmel bir vajinası var. minicik. kutu gibi. kıpkırmızı. çok sert gibmeye başlıyorum. penisimin kökü vajinasıyla birleştiği an toplu saçları dağılıyor basınçtan. ve o sırada boşalıyor güzel sevgilim. damla damla kasıklarına akıyor kadınlık suyu. hiç oralı olmadan devam ediyorum seyr'ü seferime dakika geçmeden en kuytusuna salıyorum ılık menilerimi. ikimizde çok mutluyuz. nefes nefese birbirimize bakıyoruz. aşk ile. seni çok seviyorum diyor. çok seviyorum seni.
işedim üstümü örtsene anne, 2010