-
1.
+14 -5Evet binler, daha evvelden de aynı hikayemin ilk yılını anlatmıştım. Şimdi bu başlıkta yedi yılımı birden anlatmaya karar verdim. ilk yılı ufak düzeltmelerle buraya aktarıyorum, 20-25 civarı bölüm var. Size yokluktan zirveye nasıl çıktığımı, Hogwarts'ın dıbına nasıl koyduğumu anlatıcam.
Öncelikle tehlikeli bir işe giriştiğimi belirtmek isterim, zira sihir dünyasında yaşananları muggle'lara anlatmak yasak. Hatta yazdıklarım sihir bakanlığına sızarsa Azkaban'a bile gidebilirim. Ben halihazırda büyücülük dünyasının aranan en büyük suçlularından biri olduğumdan çok da gibimde değil değil açıkçası ;)
Neyse. Rezervelerinizi alın, Hogwarts ekspresine binip kemerleriniz bağlayın. 7 yıllık Hogwarts anılarıma başlıyorum. iyi okumalar * ) -
2.
+82. Bölüm: Seçmen Şapka'nın Yaptığı muallaklik
—————————————————————
O gün pılımı pırtımı toplayıp, eve not bile bırakmadan Hogwarts yollarına düştüm. istanbul'dan taa Londra'ya eşek üstünde tepinerek gittim, eski bir angiblopediden yırttığım haritaya bakıp durdum yol boyunca, dedemden kalma pusulayla yönümü tayin ediyordum. Aşağı yukarı bir ay sürdü yolculuk. Neyse ki okula son anda varmıştım. Ayı gibi kıllı hanzonun biri bizi teknelere bindirip haşmetli bir saraya zütürdü. Hogwarts Salonu'na girdik, biz birinci sınıfları sıra haline soktular. Tam önümde vahşetül kübra, dehşetül muazzama, afetül münazara bi kız vardı, o anki azgınlıkla biraz sürtmeye bile çalıştım hatta. Sonra arkamdaki muallaknin biri "Sen kimsin lan benim kıza yavşıyorsun züt lalesi?!" diye sordu. Ben umursamaz bir bakış atıp fazla uzatmadım, uzatsaydım eleman yolcu olurdu zaten. Sonradan öğrendiğimi göre dayadığım kız Lily, bana dayayan muallak de James diye biriymiş imiş. Çok kıl oldum James'e daha ilk günde.
Neyse, sırayla seçmen şapka diye bir şey taktılar kafamıza. Lily ve James muallaksi Gryffindor diye bir sınıfa gönderildi şapka tarafından. Benim başıma da takıldı şapka, saçma sapan şiirler söyleyip durdu. 'Lütfen ben de Gryffindor'a gideyim' diye yalvardım içimden şapkaya. James'i de Lily'i de gibmem gerekiyodu çünkü. Sonra "Madem öyle genç adam," dedi şapka, "Slytherin!"
ilk Hogwarts kazığımı da böylece yemiş olmuştum. Ama kararlıydım, James'i de, Lily'i de, şapkayı da gibecektim. -
3.
+63. Bölüm: Vaaz
————————
Bulunduğumuz sınıf masalarına alkışlarla geçip oturduktan sonra okul müdürü olacak Dumbledore, parmaklarını şıklattı ve bir baktık ki masamız yemeklerle, içeceklerle doldu. Çeşit çeşit çorbalar, et yemekleri, börekler ve tatlılara allah ne verdiyse daldık. 1 aydır su ve salyangozdan başka bir şey yiyip içmeyen ben, kendi yemeğimle kalmayıp tüm sınıfın yemeğini süpürdüm.
Neyse, yemeklerden sonra müdür Dumbledore "Selamün Aleyküm değerli öğrenciler!" diye söze başladı. "Bu yıl, size yeni K.S.K.S. (Karanlık Sanatlara Karşı Savunma) öğretmeniniz, değerli M.F.G.H.E.H. (Muhterem Feyzullah Giben Hoca Efendi Hazretleri) ni takdim etmekten şeref duyarım!" O an çok feci bir alkış tufanı koptu Gryffindor sırasında. Biz Slytherin'liler de karşılık olarak onlara yemekten kalan kemik artıklarını fırlattık. "Yeni öğretmeninize başarılar, aramıza yeni gelen öğrencilerimize de merhabalar diliyorum, hoş geldiniz!"
M.F.G.H.E.H. kürsüye çıktı, boğazını temizleyip "Bismillahirrahmanirahim," diyerek söze başladı. Ardından uzunca bir süre vaaz verdi. Feyz almışa benzeyen Gryffindorlu'ların aksine öfleyip püflüyorduk. Lily'i de süzüyordum tabii. "Erkeklerin ve dişilerin birbirine 1 metreden fazla yaklaşması... öğrencilerin namazlarını aksatması... ve günde en az 2 saat boyunca kitaplarımın okunmaması caiz değildir... ve yasaktır. Aksini yapanlar cezalandırılacaktır Allah'ın izniyle. Haydi selametle yavrularım!" -
4.
+5evet muallakler ilk yılımı anlatmış bulundum. akşamleyin ikinci yılıma başlamayı planlıyorum. lakin bu kadar hızlı yazmamı beklemeyin, ilk yılımı arşivden attım buraya.
-
-
1.
+1Hala bekliyorum
-
2.
0panpa dönücem kusuruma bakmayın baya aksattım :D
-
1.
-
5.
+522. Bölüm (Sezon Finali): Sırlar
———————————————
"Dumbledore!" diye inledi Lord Voldemort. "Anlaşmamızda bu yoktu, olduğun yere geri dön hemen!
"Ne anlaşması bu, Dumbledore?" diye sordu Mac Gonagall.
Kadınla yüz yüze gelen Dumbledore'un yüzü feci şekilde kızardı. "Eee şeyy… kem-küm-kem… ıııı…"
"Ha-ha-ha! Dumbledore muallaksi!" diye araya girdi Voldemort. "Söyleyemiyor musun? Beni okulda barındırman karşılığında seviştiğimizi, ateşli anlar yaşadığımızı? Beni MFGHEF'nin vücuduna yerleştirdiğini söyleyemiyor musun?"
Vay amk, Dumbledore muallaksi hakkaten de muallakymiş! O sırada Mac Gonagall'ın suratı ekşimiş, ağzı bir karış açılmıştı.
"Tom… Bunları söylemenin sırası mıydı? Sana ev verdim, yemek verdim. Ama sen gelip de öğrencileri öldürmeye çalışıyorsun! Üstüne üstlük sırrımızı açığa çıkartıyorsun amk."
Voldemort, kötü adamlara yakışacak şekilde kocaman bir kahkaha attı. "Ne sandın beni, Dumbi? Gay mı? Sen o iğrenç çükünü bu yaşlı cesede sokarken ben vücuttan ruhen kopmuş oluyordum. Ha-ha-ha. Aptal!"
Dumbledore'nın yüzü renkten renge girdi, sinir küpü olmuştu adeta. Asasını hızla çıkarıp Voldemort'a çevirdi. "Aveda Kedavra, huur çocuğu!" diye inledi. Dumbledore'un asasından çıkan yeşil ışık MFGHEF'nin vücuduna isabet etmeden önce Voldemort büyüyü yılana çarptırdı ve büyü geri sekip Mac Gonagall'ın üzerine doğru gitti. O sırada aklıma esen kahramanlıkla Mac Gonagall'ın üzerine fırladım ve yere devirdim. Büyü yok olmuştu anlaşılan. Arkamızı döndüğümüzde ne Voldemort ne de Dumbledore ortalıkta görünmüyordu.
"Kahramanımmmmm!!!" diye beni bağrına bastı kadın. Olsun amk, nefes alsın yeter. -
6.
+41. Bölüm: Yürüttüğüm Hogwarts Mektubu
————————————————————
Yıllardan 1971'di.
Evet, ben Hogwarts'a çağrılmamıştım; zengin ve yakışıklı bir arkadaşımdan yürüttüm okula kabul davetiyesini. Yaz tatilinin son günlerinde bu muallaknin (Olcay Kanlı) evinde mutlu mutlu lego oynuyorduk, arkadaşım sıçmaya gitmişti. Fırsat bu fırsat deyip bir iki lego yürüttüm, halının altındaki 50 kuruşu da attım cebe. Tam çekmecedeki bileziklere uzanıyordum ki, bir baktım bacadan siyah bir baykuş, cırlayarak girdi içeri. huur çocuğu öyle zırlıyordu ki 50 kuruşu çıkartıp gözüne fırlattım direkt, kör olup yere düştü. Yerim diye onu da cebe attım. Neyse eve dönüp kuşu fırına attım, tam atarkene bir kağıt düştü yere. Alıp okudum, şöyle yazıyordu:
"Değerli Olcay Kanlı, 11. yaş gününüzü kutlarız. Üstün yeteneklerinizi ve büyücü güçlerinizi size müjdelemek ister, Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'na sizi de bekleriz!
Lütfen okula gelmeden evvel şu kitapları temin ediniz:
• Hogwarts: Bir Tarih - Bathilda Bagshot
• iman Gücü - M.F.G.H.E.H.,
• Çağ ve Nesil - M.F.G.H.E.H.,
…
Okulumuz eylül ayında başlayacaktır, sevgiler!
—Prof. Dr. Albus Dumledore
Okul Müdürü"
Böylece o bine daha da kıl oldum. Onun nesi benden üstündü ki? O an karar verdim, Hogwarts'a ben gidecektim. -
-
1.
0panpa hangi sınavla giriliyor bir yardım et :( yüksek lisans imkanı var mı ? erasmus merasmus ?
-
2.
0panpa her gece yatmadan üç kulhuvalla bi elham oku mektup gelme şansı artar. eğer hogwarts'a iman gücün yetmiyorsa türkiye'de de çok iyi büyücülük okulları var. önemli olan kendini geliştirebilmek.
-
1.
-
7.
+4Ben seni hiç okulda görmedim. Kimsin sen ?
-
-
1.
0aynı döneme gelmemişizdir azizim. ben 1971'de başladım okula.
-
1.
-
8.
+319. Bölüm: Milli Olmak ya da Olamamak
———————————————————
Zaman hayvansı bir hızla geçerken iyice bunalıyor, yalnız kalıyordum. Snape yeni bir arkadaş edinmiş olacak ki hiç giblemiyordu beni. Üç geri zekalının artık pek sesi çıkmıyordu, Lily ile James'in gibiş-sokuşları zaten tamamen bitmişti. Vakti zamanında Dumlodore'un 'başka biriyle gibişmen lazım' dediği Lily'e hâlâ açılamamıştım, ama kararlıydım.
Hagrid'in kulübesinden çay içerken konu kızlardan açıldı. Meğersem Hagrid ne yaman adammış! Henüz çocukken boyunun üç katı kadınları tadıyormuş, şu an bile ara sıra uğradığı birkaç kadın varmış muallaknin. Ama Lily konusunda "ona küçük sürprizler yap" demiyeydi iyiydi. dıbına koduğumun hanzosu. Hagrid'den gazı alıp okula döndüm, Lily'i bulup açılacaktım. Ama Hogwarts Salonu'nu, kütüphaneyi hatta tüm sınıfları aramama rağmen bulamadım. En son çare kızlar tuvaletine gittim, belki oradadır diye.
Tuvalete yaklaştığım an, içeriden gelen ağlama sesleri kulak zarlarımı patlattı. Zırlayan oruspuyu susturmam lazım deyip içeri daldım.
Destur!
Profesör Binns gibi bir hayalet, o tuvalet senin bu tuvalet benim demeden tüm tuvaletlerin içine girip çıkıyor, etrafa pislikler saçıyordu. Üstüm başım çiş oldu, tabii amlı çişi olması birazcık olsun teselli vericiydi.
"Kimsin lan sen?" dedi hayalet. Tuvaletteki kız gözlüklü ve çirkindi. Saçları kısa olsa da sakalları, saçlarını aratmıyordu. Ayrıca berbat bir tizlikte sesi vardı. "Kimsin olm sen?"
"Bacım… kusura bakmayasın… ee, ben gideyim o zaman…"
"Hey-hey, bir dakka bekle! Niye geldiğini söylemezsen seni tüm okula rezil ederim!"
Koduğumun kezbanı, bi sen ekgibtin.
"Bir arkadaşımı… bir kızı arıyorum. Kızıl saçlı, mavi gözlü. ismi Lily."
Hayalet yüzünü ekşitti. "Hımm… Şu tuvaletime sürekli gelip de yağlı-siyah saçlı çocukla fingirdeşen kız mı?" dedi. Mızmız hayalet yüksek sesle kıkırdadı, tuvaletine geri daldı ve gözlerim sel olup da tuvaletten ayrılmadan önce son bir defa üzerime idrar sıçrattı. -
9.
+35. Bölüm: ilk Namaz
——————————
Ertesi gün horozların çığlıklarıyla uyandığımızda apar topar lavaboya gidip abdest aldık, namaz için Hogwarts Salonu'na toplandık. M.F.G.H.E.H. Vaaz kürsüsünde oturmuş bir şeyler anlatıyordu. Snape'i alıp beraber arkalara geçtik. Hogwarts Salonu'ndaki yemek masaları kaldırılmış, boydan boya namaz halıları döşenmişti. Tespihler her yerdeydi. Kızların bölümü arkalardaydı biraz, pek görünmüyorlardı ama birkaç tanesinin tesettürlü olduğunu fark ettim.
"Büyü ve büyücülük... evvet , belki siz öğrenciler bunun dine ters düştüğünü sanabilirsiniz. Ama böyle düşünüp de sakın yanılgıya düşmeyin. Zira büyü; insan yaşdıbını kolaylaştırır, güzelleştirir... "
"Ne zırvalıyor bu amk moruğu?" diye sordum Snape'e.
"Abi valla dinlemezsek çok fena yapıyormuş, mecburuz."
Uzunca bir vaaz, namaz ve tesbihattan sonra cemaat dağıldı. Güneş daha yeni yeni Hogwarts Salonu'nu aydınlatmaya başlamıştı. O sırada gözüme James takıldı, yanındaki büyük bir okul hademesiyle (kızıl saçlı, çilli, yırtık pantolonlu ve fakir) şakalaşıyor, kızlara hava atıyordu.
James bana baktı. "gibtir git." dedi ukalaca. 'huur çocuğu' diye düşündüm. 'seni de, karını da, çocuğunu da gibicem'
Ama büyüklük bende kalsın diye düşündüm ve cevap vermedim. Snape ile birlikte yatakhanemize dönmeye koyulduk. iki saat sonraki iksir dersine girmeden önce uykumuzu almamız gerekiyordu. -
10.
+34. Bölüm: binler ve Delikanlılar
———————————————
Yorgunluktan çatlamış durumdayken sınıf başkanı olacak sünepe gelip hepimizi sıraya soktu ve Hogwarts'ın alt katlarına doğru indik. Merdivenler yer değiştiriyor, duvarlardaki resimler de hareket ediyordu. "Vay dıbına koyim!" dedim şaşkınlıkla bağırarak. Yanımdaki yağlı-siyah saçlı bir çocuk, "Aynen abi," dedi. "Bu resimler nasıl böyle hareket ediyor vallahi billahi anlamıyorum. Ateyizler bunları da mı görmüyor?"
"Adın ne lan bin?" diye sordum.
"Snape," dedi. "Severus Snape."
"Seni belki de Sevesus Snape." dedim sırıtarak.
"Aman abi, harika bir mizah anlayışın var!"
Sınıf başkanı bize yataklarımızı gösterdi, kızlar ve erkekler farklı yatakhanelerdeydi. Çok sinirlenmiştim, ama ben yine de bir yolunu bulup tüm kızların göbeğini şişirme niyetindeydim.
Yataklarımıza uzandık, Snape hemen yanımdaki ranzadaydı. ikimiz de ranzaların alt katlarını almıştık. "Milli oldun mu sen?" diye sordum.
"Aman abi," dedi Snape. "Bende ne arar! Ama senin gibi karizma olsaydım günde en az on kız giberdim herhalde!"
"Eh, öyle olurdun gerçekten de. Eee... bir şey sorucam, şu Gryffindor'a giden kızıl saçlı, yeşil gözlü piliç... neydi adı? Hah, Lily... Nasıl, çok ciksiydi de mi?"
Bunu söyleyince Snape'in yüzü kararmıştı nedense, yüzü çökmüştü birden. "Ne oldu lan?" diye sordum.
"Yok bir şey be abi," dedi Snape. "Haklısın, Lily çok güzel hakkaten... " -
11.
+315. Bölüm: Kahramanlar
————————————
Lily'i giberken, bir el beni uyandırdı. Sakallarına bakılırsa uyandıran Dumbledore olmalıydı. Snape'i de uyandırmıştı, Dumbledore ikimizi de alıp Hogwarts salonuna zütürdü. Oradaki koridorlardan da biraz yürüyerek garip bir kapının önünde durduk. Kapıyı garip bir şifreyle açtı Dumbledore, yukarı dönerek çıkan bir merdiven vardı. Üçümüz beraber binerek Dumbledore'un odasına çıktık.
Odanın duvarlarında irili ufaklı yüzlerce hareketli fotoğraf vardı. Odanın ilerisinde de fıskiye tarzı, sulu bir yer vardı. Fıskiyenin hemen yanındaki yerde de dıbına koduğumun üç gerizekalısı iskemlelerde oturmuş bekliyorlardı.
"James'lerle beraber bir odaya girdiniz ve bir yılan ile maskeli bir adam gördünüz, doğru mu?" diye sordu Dumbledore.
"Evet, müdürüm. Ama biz sadece─"
"Sizin merakınızı giberim, çocuk!" diye bağırdı Dumbledore, hep beraber olduğumuz yerde sıçradık. "Kimseden izin almadan gece vakti okulda geziyorsunuz ve işiniz olmayan şeylere burnunuzu sokuyorsunuz amk veletleri!"
James ve tayfasıyla ben kıpkırmızı kesilmiştik, Snape ise ifadesiz bir yüzle bakıyordu Dumbledore'a. dıbına koduğum yağlı saçlısı, insan korkar lan biraz.
"Bize kızmanız değil…" diye kekeledi James. "Ka-kahraman ilan etmeniz… gerekir, Profesör Dumbledore!"
"gibtirin gidin odadan derhal, huur evladları sizi!" Dumbledore bunu der demez tabanı yağladık. Tam giderken "Sen bekle," dedi bana Dumbledore. -
12.
+217. Bölüm: Noel Hüznü
———————————
Muhterem Feyzullah Giben Hocaefendi Hazretleri, Noel'den iki gün önce dönmüştü. Hogwarts Salonu'nda Hac'dan getirdiği çeşit çeşit tespihleri, miskleri, takkeleri öğrencilere dağıttı; hurmalar ve zemzem suyu ikram etti. Sirius, James ve Remus kahkaha atarkene Gryffindorluların neşesi gözlerinden okunuyordu, hey maşallah! Ne ilginçtir, Lily ortalıklarda gözükmüyordu. Çok şükür James'ten kopmuştu Lily, yakında benim olacaktı.
"Sizlere Allah'ın seldıbını getirdim evladlarım," diye başladı MFGHEH. "Ama durum vahim. Hac'da iken bazı büyücü hacılarla tanıştım, Hogwarts'ın kafirce adetler edindiğini, noel kutlamaları yaptığını söylüyordu. Bunu kaldıracağız inşallah!"
Gryffindorlu binlerden alkış tufanı koptu. 'Allah razı olsun hocam!', 'Abiler şubesi istiyoruz!', 'Sohbetler artsın!' gibi çığlıklar yükseldi.
"Onlara da sıra gelecek yavrularım! Hey Maşallah, Gryffindorlu canlarıma 50 puan daha!" MFGHEH Dumbledore ile göz göze gelip sırıttı. "Tuvaletlerde sigara içiliyormuş, içirtmem! Kızlı erkekli cinsel ilişkiler yaşanıyormuş, yaşattırmam!" O mübarek ağzıyla gülümsedi ve boğazını temizleyip devam etti: "Bizim türbanlı bacılarımızın Hogwarts'a gelmelerine mani olunuyormuş! Domuz eti yeniliyormuş kafirce! Evelallah, tüm bu pislikleri düzelteceğiz inşallah... " -
13.
+214. Bölüm: Tıslamalar
———————————
Kapı arkamızdan kapanınca göz gözü görmez oldu, gaz lambasını tekrar açmaya çalışan Snape gaz lambası diye zütümü mıncıkladı. Bilerek mi yaptı bilmiyorum.
Işıklar tekrar gelince Snape'i öne doğru itip yolu kontrol etmesini sağladım, it oğlu benden daha önemli değildi ya. Snape ürkek adımlarla ilerlerken ben de karanlık mekana göz atıyordum. Masalar ve tablolarla çevrili çok uzun bir koridordu. Hatta masanın üzerinde Hufflepuff eziklerinin işaretinin damgalandığı altın bir kupa vardı, eve dönüşte yanıma almaya karar vermiştim.
'Karanlığın yüce lordu, beni affedin!'
'Bana ihanet ettin, Nagini.'
Sesler kafamda çınlarken şiddetli bir baş ağrısı geldi bir anda. Az ileride üç gerizekalı (James-Sirius-Remus) bir masanın altına gizlenmiş, küçük bir delikten benim görüş alanımda olmayan bir yere gizlice bakıyorlardı. Snape onların yanına gitmeye kalkışınca ben de takıldım peşine.
Masanın yanına gelince ızdırabını gibtiğimin James'i kız gibi tiz bir çığlık attı. "Ne yapıyorsunuz burda sümsükler, çabuk kaybolun!" dedi.
Diğer ikisi mal da şaşkın ve sert bir şekilde bize bakıyorlardı ama onları giblemedim. Başımı kaldırıp deliğe gözümü soktum. Kocaman bir yılan ve maskeli bir adam ileride dikiliyor, aralarında konuşuyor gibi duruyorlardı.
"Ben size asla ihanet etmem," dedi yılan. Oha amk yılan konuşuyordu!
Sonra, maskeli adam bizi fark etti. Snape'le beraber üç gerizekalıyı da peşimize takıp kaçmaya başladık. -
14.
+218. Bölüm: Snape'in Mutluluğu
———————————
MFGHEH'nin Noel ve tatili iptal etmesi ve kız-erkek ilişkilerine aşırı derecede sınırlamalar koyması tepemin tasını attırmıştı. Slytherin ortak salonuna giderken etraftaki bibloları kırıyor, tabloları ters çeviriyordum. Tablodaki muallaklerin küfürlerine aldırmadan tekmeliyordum her yeri, "Lanet olsun!" diye bağırdım umarsızca.
Ortak salonumuzun şifresi "züt kılı Mac Gonagall" idi. Şifreyi söyleyip içeri girdim ve odama çıktım. Odada Snape ve iki adet sünepe çocuk muhabbet ediyordu. Çocukları hemen def ettim. "Niye gelmedin lan Hogwarts Salonu'na? Olacakları duydun mu?"
Snape yüzüme aval aval baktı, daha önce hiç bu kadar mutlu görmemiştim Snape'i.
"Ulan huur çocuğu, Noel tatili iptal olmuş sen sırıtıyorsun! dıbına koduğumun ineği, yaradı tabii sana. Sabah akşam test çözeceksin ne de olsa!"
"Ne testi, ne Noel'i abi? Kusura bakma dinleyemedim seni, ne oldu?" dedi Snape.
"Ebenin amı oldu, Severus. gibtir git bi çay koy gel, gelirken dua kitabını da getirmeyi unutma. Maazallah her an sınava çekebilir hocaefendi." -
15.
+210. Bölüm: Lily Lily Pense
————————————
Ertes gün ikindi namazı sonrası iksir dersi vardı. Derse girmeden önce tüm sınıf ikişer beher getirdi labaratuardan. Ben birini James'e atmaya çalışırken kırdım, karizmayı da çizdim. Kırılan şişe yerine hep milli olacağım güne sakladığım prezarvatifi çıkarttım.
Albus hoca biraz geç gelmişti derse, pelerinin altında gözüken külodu aceleyle giyilmişe benziyordu. Yüzü de kıpkırmızıydı. Acaba hangi masumun canını yakmıştı muallak Dumbledore?
Ders boyunca Hoca bir şey anlatmadı, sadece kitabın 40. sayfasındaki 'kuvvet iksiri'ni yapmamızı istedi. iksiri itinayla yaptım, hem de tüm adımlarını iyice ezberledim. ileride çok işime yarayacaktı ne de olsa. Sınıfın en iyi iksirini de yapmış oldum, ve Slytherin'e 10 puan kazandırdım böylece.
Ders bittiğinde sınıf boşalıyordu, bense iksiri iyice ezberlemek için kitaba bir daha göz attım. O sırada Lily'nin, Hoca'nın yanına gittiğini gördüm. Gizlice yanaşıp kulak kabarttım:
"Allah'ın selamı üzerinize olsun değerli hocam. Şey... bir sualim olacaktı izninizle?"
"Tabi kızım, sualini soramayan cevabını alamazmış."
"Hocam... ben... galiba... nasıl desem... sürekli kusuyorum, ve... bir çocukla ilişkiye girdim... galiba hamileyim."
"Vah vah... "
"Acaba... hamileliği yok etmek için bir iksir var mı?"
Dumbledora sağ elini çenesine zütürüp bilgece düşünmeye başladı. "Kızım, var aslında ama... nasıl söylesem bilmem ki, başka bir oğlanla ilişkiye girmen gerekecek. Önceden yattığın çocukla ters kişilikte olması gerekiyor. Ancak böyle hamilelikten kurtulabilirsin."
"Ama James ne der buna?"
"James mi? James Potter mı?
"Şey pardon, ağzımdan kaçtı... özür dilerim profesör." Lily bunu söyledikten sonra koşarak sınıfı terk etti.
gibiş planlarım böylece resmiyete kavuşmuş oldu. -
16.
+220. Bölüm: Hırsız
—————————
Haftalar, aylar boyu 'huur Lily' 'bin Snape' gibi düşüncelerle deli divane olmuştum.. Sıfatlarını gibtiğim James-Sirius-Lupin üçlüsü bile daha hoş geliyordu gözüme artık. Şu an yazarken bile ellerim titriyor amk. Yediğim kazık, ileriki yıllar için bana çok feci bir ders oldu aslında. Bir dahakine gibseler bile herhangi bir dosta güvenemezdim.
Artık karne günü gelip çatmıştı. Hogwarts salonunda büyük bir festival hazırlığı vardı. Ben ise ne yatakhaneye gidip Snape'in suratını görmek, ne de salona inip Lily'le karşılaşmak istiyordum. Sonuç olarak aylar önce maskeli adamı ve yılanı gördüğüm mekana gitmeye karar verdim, ne olacaksa olsundu artık.
Mekana gidip duvarla kamufle edilmiş dolabı açtım ve kapıdan içeri girdim. Kafamı giben herhangi bir garip ses yoktu, yılanca şeyler de duymuyordum. Henüz ikindi vakti olmasına rağmen odada tek bir ışık bile yoktu. Körlemesine, yavaşça uzun bir süre ilerledim. Sonunda koridorun ilerisinde yeşil bir ışık kaynağı gördüm. iyice yaklaştım ve ışığın çıktığı odaya girdim. Odanın girişindeki iskemlenin yanına çömeldim ve etrafı gözetlemeye başladım.
Maskeli adam, beş-on metre önümde elindeki iskambil destesiyle fal açıyordu. Adamın yanındaki küçük masada şişeler dolusu iksir vardı. Etrafta yılan falan yoktu, adamın yanındaki yeşil gaz lambası boş odayı aydınlatıyordu.
"Hırsız," diye fısıldadı maskeli adam. Sonra bana doğru döndü ve ayağa kalktı. Olduğum yerde titreyerek kaldım. "Hırsız," diye yineledi tıslayarak.
Adamın maskesi bembeyazdı. Çirkin, burunsuz ve bir yılana benziyordu... bir dakika amk! Bu maske falan değildi.
Sonra adam kafasının arkasını çevirdi. Muhterem Feyzullah Giben Hocaefendi Hazretleri'nin nur yüzü karşımdaydı. -
17.
+28. Bölüm: Karanlık Sanatlar
—————————————
Ertesi günkü ilk dersimiz K.S.K.S idi. Muhterem Hoca, tüm öğrencilerden önce derse girmiş, her sıraya birer deste kart koymuştu. Biz Slytherinliler iskambil kartları sanıp iştahla daldık kartlara. Lakin 'Nur'dan Damlalar' başlığını görünce biz üzüldük, Gryffindorlular sevinç çığlıkları attılar.
"Gryffindor'a 50 puan maşallah!" diye bağırdı Hoca. "Böyle istekli öğrencilere az bile bu puanlar. inşallah ahiret için sevap puanlarınız da çoktur!"
Hoca derse karizmatik bir başlangıç yapmıştı, sağ elinde 33lük inci tesbih, sol elinde 36'lık meşe asa vardı. Yeşil cübbesi ve nur yüzüyle tam bir mübarekti. Herhalde tek kusuru şekilsiz, çirkin burnundaydı. Hoca derin bir nefes bırakıp mübarek ağzını genişçe açıp gülümsedi.
"Okul müfredatınızı inceledim gençler... Çok günah, çok zararlı şeyler vardı, o yüzden şimdilik sadece kendi dersimin müfredatını değiştirdim. ileride inşallah Tüm derslere çeki düzen vereceğim."
"Şimdi elinizde bulunan K.S.K.S kitaplarını çöpe atın," Hoca, Lupin ve Lily'i yanına çağırıp onlara sınıfa dağıtmaları için yeni kitaplar verdi. "Bundan böyle derslerimizi bu güzide kitaplardan işleyeceğiz inşallah... "
Lupin Gryffindorlulara, Lily de Slytherinlilere kitapları dağıttı. Lily'e karşı hâlâ azgınca düşüncelerim vardı. Ama çok halsiz görünüyordu.
"Şimdi kitaplarınızın 7. sahifesini açın gençler!" dedi Muhterem Hoca. "Birinci ders: Cin Çıkarma." -
18.
+27. Bölüm: Quiddicht Fantezisi
——————————————
Alışma ve kaynaşma dolu haftalar böylece geçip gitti. Ama henüz gibiş yapamamıştım, Hogwarts'ta kızların teklif ettiğini sanan kafamı gibeyim.
Her akşamüzeri şatodan çıkıp gezmeyi alışkanlık haline getirmiştim artık. Bazen yasak ormanda tur atıyor, bazense hanzo Hagrid'in kulübesinde çay-kurabiye atıştırıyordum. Hagrid aslında iyi yürekli birine benzese de; James, Sirius ve Lupin muallakleriyle arkadaş olduğundan ona da kıl olmuştum. Evet, onu da gibecektim.
Gezi dönüşünde yine şatoya girmek üzereyken şatonun yanından bizim futbol maçlarındaki tezahüratlara benzer sesler geldi: 'Potter buraya, yumruk havaya!' 'En büyük Gryffindor, başka büyük yok!' 'Sesi kısssanaaaa, sesi kıssanaaaa, muallak Dumbledore sesi kıssanaaaa!'
Bir an meraklanıp seslerin olduğu yere doğru gittim, havada süpürgelerle hızla uçan kırmızı formalı muallakler gördüm. James de oradaydı, ona tezahürat yapıyorlardı anlaşılan. James tezahüratları kibirle karşılayıp soyunma odasına gitti.
O an ben de gaza gelip yerden bir süpürge kaptım ve uçmaya başladım. Öyle muhteşem bir duyguydu ki amk! Ama bu zevk kısa sürmüştü; süpürgeyle ağzım açık uçarken tam da domuz bataklığının üstünde dengemi kaybedip taka çamura bulandım. Herkes kahkahalarla beni gösterip gülüyordu. O an cinlerim tepeme çıktı, taklu çamurlu halime aldanmadan derhal koşup Gryffindor soyunma odasına daldım. James'i gibecektim.
Ama tam girdiğimde James, Lily'i gibiyordu. -
19.
+2Yaz bahalim okuyoz
-
20.
+216. Bölüm: Seslerin Gizemi
—————————————
"James bana, senin garip bir dilde mırıldandığını söyledi," dedi Dumbledore. "Ayrıca geçenlerde dersteyken de böyle şeyler sezmiştim senden. Bana doğruyu söyle, çataldilini nereden öğrendin?"
Çataldili??? Ne diyor bu dıbına koduğumun aksuratlısı? "Hayır, Dumbledore" dedim yavaşça. "Çataldili ne demek ki?"
Bunu sorduktan sonra Dumbledore uzun bir nefes koyuverdi. Yanındaki geniş cam tabaktan meyankökü şekeri denilen siyahımsı, hareket eden böcek gibi bir şeyi ağzına fırlattı. Bana vermedi cimri zütveren. "Çok garip, doğuştan çataldilli olmak…" diye mırıldandı Dumbledore kendi kendine.
"Çataldili ne demek hocam?"
"Ebenin amı demek, huur çocuğu... " diye mırıldandı Dumbledore. Sonra kendini gevşetti. "Çataldilli bir insan yılanların dilinden anlayabilir, hatta yılanca konuşabilir. Sende nasıl böyle bir özellik var anlamadım, ben onlarca yıldır çalışmama rağmen daha tam öğrenememişken sen nasıl olur da bu dili öğrendin?"
Cevap veremedim.
"gibtir git!" dedi.