/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 76.
    0
    9+1+1=11

    Kabala + Ebced gibi hesaplarda ve diğer ezoterik tanımlamalarda Tanrı, Batı terminolojisinde tamamlayıcı olması sebebiyle 10 sayısı ile ifade edilir. O, her noksanlığı tamamladığı için diğer sayısal kümeleri tamamlar ve temsil ettiği numerolojik sayı, 10 sayısıdır.

    Ancak "Şeytan" denen varlık, kendini Tanrı'dan büyük gördüğü için 11 rakdıbını kullanır ve onun temsilcileri, sembolizm ile mesajlar vererek 911 rakdıbını subliminal olarak her tarafa dokurlar.

    911 yazısının her tarafa yazılması, filmlerde, sembollerde, reklamlarda ve diğer birçok materyalde kullanılması, 9 sayısından sonra yani "insan"dan sonra Tanrı'yı temsil eden 10 sayısını tanımadan Şeytan'ı temsil eden 11 sayısına geçmek demektir. Yani Tanrı'yı yok sayarak direk insan ve Şeytan ilişkisi (9 & 11) anldıbına gelir.

    Saat 09:11’de iki uçağın ikiz kulelere çarpması, bir saldırı değil aslında şeytani bir ritüelin startının verilmesidir.

    ABD’de ACiL DURUM telefonu yine 911’dir. Ne mi var bunda? Şu var! "Yardıma ihtiyacın olduğunda Allah’ı geçerek ŞEYTAN’dan yardım istersin." mesajı var…

    Sana saçma gelebilir ancak onlar da zaten senin bunlara SAÇMA demeni ve ARAŞTIRMAK gibi bir çalışmaya girmemeni istiyorlar…

    Peki neden iKiZ KULELER? Jakin Boaz sütunlarını bilir misiniz? Masonlukta iki önemli unsur olan sütunlardır bunlar… Süleyman Mabedinin girişindeki iki büyük sütunu temsil ederler… Süleyman Tapınağı diye de bilinen bu tapınağın girişindeki iki büyük sütun neden önemlidir peki?

    Hz. Süleyman tüm metafizik varlıklara hükmetmekteydi ve o iki sütun arasındaki tılsım sayesinde suflî (şerli) ve negatif olanlar içeriye giremiyorlardı… Hatta Hz. Süleyman vefat ettiğinde ilk yıkılan bu iki sütundu… O iki sütun, iBLiS soyunun özgürlüğünün temsilidir…

    11 Eylül’de yani 9/11’de "JAKiN & BOAZ" sütunları yani ikiz kuleler yıkıldı ve 9:11’de ŞEYTAN, islam coğrafyasına AFGANiSTAN’a girdi…

    Uçağı kullanan RAMSiN YUSEB isimli kişinin 9 kez ABD’de uçuş eğitimlerine katılması isminin yine 11 harften oluşuyor olması da bir tesadüf olabilir sizce… Ya da uçağın 9 numaralı perondan kalkarak 11 numaralı uçuş ile havalanması da…

    MATRiX filmini hatırlayanınız var mı? 911 numaralı SON kapıdan girilmişti Dikkat! SON Kapı!

    Yahudi Haham Solomon Drabilha, şöyle diyordu:

    "Biz, kutsal tepeye çıkamayız. Orası bize yasak. Mesih gelene kadar bekleyeceğiz."

    Fakat Kudüs’te AKSA mescidi yakınında çöken evlerin altındaki tünellerin AKSA mescidine uzandığı gerçeğini kapatamadı bu açıklama…

    Arkeolojik kazı iddiası ile sözde AKSA mescidinin 50 metre ilerisinin kazılmasını ve iş makinelerinin çalışmasını ört bas edemedi bu açıklama… AKSA gidiyordu yavaş yavaş… Haham aslında haklıydı… MESiH gelecekti…

    Peki ya hangi MESiH? inançlı bir din adamı, kutsal olan bir mekanda dua edildiğinde insan aurasının devreye girerek ettiği duanın daha makbul olacağını bilmez mi? Biliyor… Öyleyse kimi bekliyor? Anti-christ yani DECCAL!

    Peki neden AKSA yıkılsın istiyorlar? Yerine tüm metafizik varlıklara önderlik yapacak olan DECCAL için, yine tüm metafizik varlıkları emri altın almayı başarmış HZ. SÜLEYMAN tapınağını yapmak istiyorlar… Çünkü tüm ilahi sistemlerde MESiH (Hz. isa) tekrar yeryüzüne indiğinde dünyayı oradan yönetecek…

    Hz. Süleyman tapınağının tekrar yapılarak boyut kapısının (cinnî alem) aralanması adına, AKSA mescidi yıkılmalıdır… Anahtar tarih 2023 yılıdır ve DECCAL son yıllarını israil’de geçirecektir… Son tahtı israil olan DECCAL Hz. Süleyman’ın tılsımlı yüzüğünün peşinde falan değil! Çünkü o da biliyor ki maharet yüzükte değil…

    Zaten DECCAL’in sol elinde de bir yüzük var! CiN, iFRiT ve MARiD soyluları kontrol etmek onun kabiliyetlerindendir. Sadece ADEM soyu yani biz kaldık onun için… O BiZi KONTROL ETMEYE GELiYOR…

    BLUE BEAM teknolojisi ile mucizelerine sizleri inandıracak… HAARP teknoloji ile doğayı kontrol ettiğine sizleri inandıracak… MK ULTRA teknoloji ile ZiHiNLERi KONTROL ederek sizleri inandıracak… Eğer onu tanırsanız, onun oyunlarını bilirseniz, onu yenebiliriz…

    DECCAL’ı tanımak için bilgileri dağıtın… Çünkü onlar şifreli bilgilerle, sembollerle konuşuyorlar… Bizim ise gizli bir dilimiz yok! Dilimizin söylediğini yazımıza döküyoruz… Yazılarımızı çoklaştırıp, birlikteliğimizi sıklaştırmalıyız.[1]
    Tümünü Göster
    ···
  2. 77.
    0


    4.







    5.







    6.



    audi





    6.



    disney





    7.



    amerikan hastaneler





    8.








    9.







    11.







    12.




    ···
  3. 78.
    0
    Hayatta okumam
    ···
  4. 79.
    0
    Deccal’ın geleceğinin mitolojik habercisi, Güneş Tanrısı Apollo’nun heykeli, New York’ta bulunan heybetli Rockefeller Center’ın girişini şereflendiriyor. New York dergisi, bir nüshasının kapağında aynı tanrı Atlas gibi, bir sanatçının David Rockefeller Jr.’ı tüm yerküreyi omuzlarının üstünde tutmaya çabalarken gösteren betimlemesini basmıştı. Rothschild’ler istisna, dünyada hiçbir hanedanlık ya da aile Rockefeller’le karşılaştırılamaz.[20]

    CFR’nin Gücü

    Amerikalı Yazar Eustace Mullins, "The World Order" adlı kitabının başlarında, "bu kitapta adı geçen hemen her ünlü Amerikalı CFR üyesidir, bu yüzden her seferinde bunu tekrarlamayı gereksiz görüyorum." diyor. Gerçekten de CFR üyelerinin listesi, neredeyse Amerikan politikasının "Who’s Who" (Kim Kimdir)i gibidir. Henry Kissinger’dan John McCloy’a, Carter’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski’den Eisenhower’ın Dışişleri Bakanı John Foster Dulles’a, CIA başkanı ve mason Allen Dulles’dan, Dean Acheson, George Kennan’a kadar pek çok ünlü isim, CFR üyesidir. Öyle ki, The Rockefeller Syndrome adlı kitabında Ferdinand Lundberg’in belirttiğine göre: "CFR ile bağlantısı olan insanlar Amerika pazarlarında mülkiyete sahip olanların neredeyse tümüdür."

    Dan Smoot, "Invisible Government" (Görünmez Hükümet) adlı kitabında, kurumun ABD’nin dış politikalarının oluşumundaki büyük etkisini detaylı olarak anlatıyor. Buna göre CFR, yalnızca üst kademedeki yönetici elitleri bünyesine alıp yönlendirmekle kalmaz, dış politika ile kurumların büyük bölümünü kontrol eder. Amerika’da dış politika ile ilgili diğer pek çok dernek ve kurum da, CFR’nin denetimi altındadır. Amerikan dış politikasındaki büyük etkileri ile bilinen "think-tank"ler (politika üretme kurumları) ise gerçekte CFR’nin alt komisyonları niteliğindedir. Eustace Mullins, CFR ve think-tank’ler arasındaki ilişkiden söz ediyor:

    CFR basın üzerinde de büyük etkiye sahiptir. Kurum, basındaki üyeleri sayesinde, büyük gazeteleri bir sosyal kontrol mekanizması olarak kullanabilmektedir. Denetlediği kabul edilen basın organları arasında; New York Times, Washington Post, Time, Newsweek, Life, New York Post, New York Herald Tribune, gibi dev isimler sayılabilir.

    Tüm bunların yanında CFR, aynı ingiltere’deki Chatham House gibi masonlukla da çok içli-dışlıdır. Her iki örgütün de önde gelen üyeleri, aynı zamanda ülkelerindeki mason localarına üyedirler. CFR’nin; Harry Truman, George Marshall, Dwight Eisenhower, Allen Dulles, John McCloy, Henry Kissinger, Lyndon Johnson, Dean Acheson, Gerald Ford gibi ünlü isimlerin yanında daha pek çok üyesi bir taraftan da locaların müdavimidirler.

    Yeni Dünya Düzeni’nin amaçları ve tehlikeleri hakkında tonlarca kitap yazılmış, globalizasyonun insanlığa sunacağı acımasız gerçekler hakkında yüzlerce konferans verilmiştir. Fakat bahsedilen gizli örgütlerin ve CFR ,Bilderberg veTrilateral Komisyon ‘un tehlikeleri hakkında yazılan kitaplar bir avuçtur.Çünkü bu örgütler hakkında bilgiye ulaşmak çok zordur.Bu örgütlere üye olan kişiler istihbarat örgütlerinin, silahlı kuvvetlerin, NATO’nun veya Savunma Bakanlıklarının, bankaların, dev tröstlerin en tepesindeki insanlardır . Nazilerden pek de farklı olmayan bu insanların gerçek yüzlerini daha iyi anlayabilmek, ancak onların dünya insanlığı üzerinde oynadıkları rolü sergileyerek mümkün olabilir. Bu örgütler niye tehlikelidirler? Çünkü: Savaşları onlar çıkarırlar.Ne kadar süreceğine onlar karar verirler, kimlerin katılacağına ve hangi sınırların çizileceğine onlar karar verirler (Şu anda içine girmekte olduğumuz savaşta olduğu gibi).[18]

    Hükümetleri onlar kontrol ederler. Pek çok ülkede kimin başbakan, kimin vali veya kimin yönetici konumuna geleceğini onlar kontrol ederler . Gerekirse hükümetleri yıkarlar, yerine yenisini kurarlar, işlerine gelmezse onu da yıkarlar ve bunu kimsenin ruhu duymadan yaparlar .Medya, bu gerçeklerden bahsedemez. Medya ve bilgiyi onlar kontrol ederler. Temel pek çok medya kuruluşlarını onlar kontrol ederler. Beyin yıkama yöntemleri ve medyayı yönlendirme yöntemleri korkunçtur .Onların izni olmadan büyük medyaya yayın yapmanız mümkün değildir.[18]

    Kısacası CFR, ya da "Dış ilişkiler Konseyi", Yahudi önde gelenlerinin "dünyaya egemen olma" hedefine ve bu hedefin sistematize edilmiş hali olan Mesih Planı’na uygun bir aygıt konumundadır. CFR’nin aldığı kararlar, Amerikan çıkarlarını, dolayısıyla da ülkedeki Yahudi sermayesini korumak doğrultusundadır. Vietnam savaşından, Latin Amerika müdahalelerine kadar pek çok dış politika kararı, CFR’nin Yahudi sermayesini koruma misyonuyla yakından ilgilidir. Konsey’in Ortadoğu politikası ise, elbette tümüyle israil çıkarlarının savunulmasına yöneliktir.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 80.
    0
    Üst üste gelmiş iki üçgenle oluşturulmuş altı köşeli yıldız olarak bilinir Heksagram (hexagram). Dünyadaki birçok kültürde yer almış bir semboldür. Beş kollu yıldızdan daha çok tanınmıştır. Yahudi inancının ayrılmaz bir sembolü olan bu sembol, israil halkının dini ve tarihsel geçmişinde oynadığı rollerden ötürü Siyon yıldızı ya da Davut'un yıldızı olarak adlandırılmıştır.

    Bugün de israil devletinin askeri ve sivil bütün organlarının simgesi olduğu gibi, israil devletinin bayrağının sembolüdür.[1] Ayrıca, Kızılay ve Kızılhaç gibi bir yardım kuruluşu olan Kızıl Siyon Yıldızı'nın da simgesi olarak göze çarpar.

    Geleneksel olarak yapısı iki ana anlatımla açıklanmaktadır. ilki üst kısma ait köşedir ki dişi unsurdur ve “su” olarak simgelenir. Diğeri de alt kısma ait köşedir ve erkil unsurdur. Bu da “ateş” olarak tasvir edilir. Burada sunular su ve ateş, birlikte gizemli, uyumlu bir düalite düzenini gösteren kombinezon olarak yorumlanmıştır. Kozmolojik yorumunda ise ateş ve su düalitesinin karşısında yer alan “hava” ve “toprak” sembolleriyle birlikte dört elementi bir araya getiren sembol olarak düşünülmüştür. Simya ilminin sembolleri arasında bu dört unsurun hepsinin genellikle başlıca ana madde olarak tasvir edildiği düşünülürse eski çağlarda yapılan bazı büyü uygulamalarında kullanıldığı ve bu uygulamaların günümüze kadar geldiği ezoterizme ait bilgilerde yer almaktadır.

    Yine Yahudi inancına göre Tetrakrammaton olarak bilinen YHWH(Yahveh) tanrının isminin dörtlü kısa yazılımının hegzagramla ifade edildiği kesinlik kazanmaktadır.[2] Talmud'da verilen bilgilere göre, kötü ruhları kontrol etmek amacıyla Kral Süleyman'a verilen sihirli yüzük üzerinde Tanrı'nın en kutsal ismi olan YHVH isminin (Tetrakrammaton) tek tek işlenmiş olduğu ifade edilir.[3]

    Yahudi Kutsal Kitabına göre, “Golyat” adlı bir devle ile savaşırken [4], küçük yaştaki Davud'u koruyan kalkanın üzerine onun ismi göstere bir altıgen motifi işlenmişti.[5] Aslında Megan, ibranice'de kalkan anldıbına gelir. "Megan David" de Davut'un Kalkanı anldıbını taşır. Bu yıldızın Kral Davud'un kalkanının üzerinde olmasından ötürü heksegrama daha sonradan Megan David ismi verilmiştir.[6]

    Magen David Yahudilik simgesi olarak ilk kez 1933'te Prag Yahudi Cemaati tarafından onaylanıp, kullanılmış ve bu cemaatin özel ve resmi sembolü olarak kabul edilmiştir. Bu sembolün diğer komşu Bohemya cemaatleri yoluyla Viyana'ya kadar ulaştığı varsayılmaktadır. Viyana'nın eski Yahudi mahallesiyle Hıristiyan Mahallesi arasındaki sınırı belirleyen yerin üzerine bir Davud yıldızı oyulmuştur. 1656 tarihli ünlü Dikilitaş bugün hala ayaktadır.[7].

    Siyon yıldızı ya da Magen David'in önemi Kabala ile ortaya çıkmıştır. Ünlü Kabalist(kabala yorumcusu) Gershon Sholem, bu sembolle ilgili şunları söyler:

    “Hıristiyan dünyasınca kabul edilen Haç'a karşılık Yahudilerin de özgün bir sembol benimsemeleri ihtiyacı doğmuştu. Haç'ın ifade ettiği anlama sahip olmasa da, Magen David yaygınlıkla tanınıp sevilmiş bir şekildi ve Yahudi dünyasına kendini kolaylıkla kabul ettirmişti.” [8]

    Yanda 1970'li yılların ortalarında israil'deki arkeolojik kazılarda, Bet-El yöresindeki M.Ö. 10 ila 20 yıllarına ait bir yapıda bulunan altı köseli yıldız, yüzyıllardan beri, Yahudi ve Masonların kullandıkları ortak simgelerdir. Bronz çağına (M.Ö. 3200 – 1200) dayanan bir geçmişi olduğu düşünülen bu motiflerin benzerleri Kineret Gölü kıyısında, 2. yüzyıldan kalan Kfar-Nahum Sinagogu'ndaki oyma kalıntılarda bulundu.[9]

    MASONLARIN VE TAPINAK ŞÖVALYELERiNiN SiMGESi

    Dünya masonları arasında kendi localarının sembollerinin ayrılmaz bir parçası olmuştur heksagram. 90°de açılmış gönye ve sıfırda kapanmış pergel, hareketsizliğin yansımasıdır. içinde gönye ve pergel, Siyon yıldızı'nı oluştururlar. Bu da Yahudilik ve Masonluğun iç içe olmalarının belli başlı örneklerindendir.[10]

    Yanda, Mason localarının görevlileri Siyon Yıldızı'nın altı uçlu kısımlarında gösterilir. Bu loca içindeki iş bölümünü de ifade eder.

    Locayı idare eden Üstadı Muhterem ile iki Nazır çıkan üçgeni, Locayı organize eden Hatip, Katip ve Nazırlar inen üçgeni teşkil ederler.[11]

    Mason, Gül-Haç ve Kabala [12] öğretisinden aldığı esaslara dayanan Gizem Cemaati (Theosophical Society), Yahudi mistisizmine sıkı sıkıya bağlı bir örgüt olan Tapınakçı(Templaers) geleneği de beslemekte ve korumaktaydı. Bu birliktelik, sıraladığımız örgütlerin ve bunlara bağlı derneklerin ambleminde de ortaya çıkmaktadır.

    Bunların amblemin ortasında kocaman bir Siyon yıldızı ‘nın olması da dikkat çekicidir.[13]

    Muharref Tevrat kaynaklı Yahudi sembolleri de amblemde yer alıyordu. Tüm bunların yanında, bir de ilginç bir sembol daha vardı derneğin ambleminde; sonradan Nazi partisinin sembolü haline gelecek gamalı haç da vardı. Oldukça eski bir okült sembol olan gamalı haç (swastika), Kabala mistisizmi içinde yer alan semboller arasındadır.[14]

    Yanda, ingiltere'de Londra'da 12.yüzyıla. ait Lincoln Katedralin'den bir pencere süslemesi.

    Görüldüğü kadarıyla Yahudi inancının ve masonların önemli sembollerinden olan Siyon yıldızı, Hıristiyan süsleme sanatını da etkilemişe benziyor.[15]

    BÜYÜ VE HEKSAGRAM

    Heksagram ya da Siyon Yıldızı, Yahudilikle kesinlikle ilişkilendirilmekle birlikte, bir tür büyüsel güç sembolü olarak yüksek dikili kayalara yapılan çizimlerde, büyülerde ya da egsorsizme [16] ait popüler kitaplarda ortaya çıkmaktadır.[17]

    Yahudi Kutsal Kitabına göre kral Davut'tan başlayıp ve oğlu Süleyman'ın Betşaba'da ölümüne kadar (M.Ö 930) Hegzegram ile efsunlu bir takım dualar söylenerek melekler çağırılmakta ve bu yolla cinler uzaklaştırılmaktaydı. Bazı Kabalistlere göre, Kral Davut ve Kral Süleyman, Kabalistik büyü sanatları ile harikalar yapabiliyorlardı.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 81.
    0
    ichthys (ichtys, icthys ya da ikhthus), Yunanca "balık" anldıbına gelen kelimedir. Kesişen iki yay parçası içeren bir sembolü tanımlamakta kullanılır, bu sembolün ismidir. Bir balığı andıran sembol, ilk Hıristiyanlar tarafından kullanılan gizli bir semboldü.[1]

    Hıristiyanlığın ortaya çıktığı ilk dönemlerde Roma imparatorluğu'nun pagan inanışından dolayı bu yeni dinin yasaklanması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bunun sebebi de Hıristiyanlıkta ,"isa Mesih Tanrının Seçilmiş Oğlu" cümlesindeki baş harflerin Yunanca balık anldıbına gelmesidir.[2] Hıristiyanlığın yasak olduğu dönemlerde bu sembolü ilk Hıristiyanlar, birbirini tanımak için kullandılar.

    Hıristiyanlıkta balık, Hz. isa'nın sembolüdür. Yunanca Ichthus ya da Ichthys kelimesi, "isa Mesih, Tanrı'nın seçilmiş Oğlu" anldıbına gelen Yunanca "Iesous Christos Theou Uios Soter" (Ing. : Jesus Christ God's Son Saviour) cümlesindeki kelimelerin baş harflerinden meydana gelmiştir.[3][4]

    Balık sembolü kendilik olarak isa’ya işaret ettiği gibi Tanrı’yı da sembolize etmektedir.[5]

    Hıristiyanlardan önce de çeşitli anlamlarda farklı şeyleri temsilen balık sembolleri kullanılmıştır. Yine de bir balık sembolünü en yoğun kullananlar, bugünkü bulgu ve bilgilere göre, ilk Hıristiyanlardır.[1]

    Balık, saldırgan tanrı tanımazların arasındayken Hıristiyanların aralarında kullandıkları gizli bir işaret oldu. Sembol erken Hıristiyan dünyasında dördüncü yüzyılın sonuna kadar sıkça ortaya çıkmıştır ve sembol ile ilgili diğer pek çok açılım daha mevcuttur. Vaftiz suyuna daldırma sembolüne Latince "pistina" denir, kelime anlamı ise balık gölüdür ve isa’nın 12 havarisinden balıkçılar olarak bahsedilir. Ayrıca balık hala bazı Yeni Yıl geleneklerinde olduğu gibi iyi şansın sembolüdür. Bir diğer yoruma göre balık “Balık Çağı”nın koşullarını içermektedir:

    M.S. 7’de (isa’nın gerçek doğum tarihi olarak kabul edilir) Jüpiter ve Satürn gezegenlerinin altın kavuşumu Balık burcunda üç kez gerçekleşmiştir ve baharın başlangıcı balık burcunda meydana gelir; isa, Balık Çağı’nın ilk tezahürü olarak kabul edilir. Balık, ekmek sembolüyle birlikte birliği sembolize eder. Spekülatif Hıristiyan Teologlar Nuh Tufanı sırasında balıkların Tanrı’nın gazabından muaf tutuldukları konusunda tartışmaktadırlar. Ortaçağ Sanatı’nda ismi Trinacria olan bir efsanevi balıkçı tek kafası olan üç bedene sahiptir ve Trinite’nin sembolü olarak yorumlanmaktadır. Balıklar azizlerin yaygın olarak bilinen amblemleridir.[6]

    Balık dış görünüşü bakımından, genellikle iki yayın birleşmiş biçimini oluşturan baş ve gövdesine, hareketinde en önemli etken olan kuyruğun eklenmesiyle, üç kısımdan oluşan bir canlıdır. Sembolizmde kullanılmasını sağlayan en önemli özelliği, esir ve tesiri simgeleyen bir akışkan olan suda yol alabilmesidir. Bu ortamda, kara hayvanları gibi yalnızca bir düzlem üzerinde hareket etmez, dikey olarak yukarı aşağı hareketlerde yapabilir. Yani her yönde yol alabilir. Balıklar çok yumurta yaparlar. Gruplar halinde yaşayan bazı balıklar, dış bir etki karşısında kütlesel yani ortak tepki verirler. Balık sembolü bazen tek başına bazen de bir ırmakta, bazen sıçrarken, bir gemiyle, avlanırken veya başka sembollerin eşliğinde tasvir edilirler. ibranice ve Arapçada balık ve balina anldıbına gelen bir sözcük nün dür. Kimilerine göre vaktiyle yunus anldıbına da gelen bu sözcük, aynı zamanda Arap alfabesinde yarım daire ya da hilal biçimindeki bir yaydan oluşan harfin adıdır.[7]

    Eski Mısır’da; iki balık yaratıcı prensibin, Nil’in bolluğunun, doğurganlığın, isis’in ve Hathor’un simgesidir. Kadim Mısır’da balık halk tarafından yeniliyordu ancak rahiplere ve krallara yasaklanmıştı. Balık sembolü, Tanrıça Ishtar’la ilişkilendirildiği haliyle dişil olanı, sevgiyi ve doğurganlığı sembolize eder. Eski Mısır tradisyonunda Ant adlı balık Ra’nın gemisinin önünde gider. Dogon tradisyonunda ise Sirius yıldız sisteminden inen gemi balık biçiminde tasvir edilir. Nommo’nun Gemisi (Dogon Tradisyonu’nda Sirius Yıldız Sistemi’nden Dünya gezegenine gönderilenleri ifade eder) ile ilgili bilgilerde balığın koni ya da üçgen biçimindeki kafasının Sirisu B yıldız ile gemi arasında gidip gelmekte olduğuna anlattığı gibi astronomik olarak da Köpek Takım Yıldızının diziliş şeklini gösterir. [6]

    ichthys antik deniz tanrıçası Atargatis'in oğluydu. Farklı kültürlerde ve mitolojilerde denk düşen kişilikler ve balık sembolleri anlam ve kullanım açısından farklılık gösterse de genelde bereketi temsilen, cinsi vurgulara sahipti. Bunun bir örneği Mısır mitolojisinde görülebilir. Bereketi temsil etmesinin yanı sıra balık belirli kültürlerde reenkarnasyon ve hayat(ın veya hayat gücünün) sembolü olmuştur.[1]

    Pek çok tradisyonda yeri olmasına karşın en çok Hıristiyanlıkta yeri olan balık sembolü, doğurganlık, doğurmak, yenilenmiş ve desteklenmiş yaşam ile, yaşamın kökeni ve korunması olarak suların gücü ve su unsuru ile, Ana Tanrıça’nın tüm yanlarıyla, ayrıca anne olarak ve ay ilaheleriyle ilişkilidir. Balık, esir ve tesiri simgeleyen suda yaşar. ibranicede ve Arapçada “nun” kelimesi balık ve balina anldıbına gelir. Bu sözcük Arap alfabesinde yarım daire ya da hilal biçimindeki bir yaydan oluşan harfin adıdır ve Eski Mısır’da içinde balıkların, gemilerin, kayıkların tasvir edildiği süptil okyanusun adı olarak geçmiştir.[6]

    Balık Hıristiyanlıkta vaftizin, ölümsüzlüğün, yeniden doğumun sembolüdür. Şarapla birlikte ele alınan kutsal balık ve bir sepet ekmek Aşai Rabbani Ayinini ve Hıristiyan Sanatı’ndaki son akşam yemeğini temsil etmektedir. Latin kilisesinde balık isa’yı temsil etmektedir, ancak Yunan Ortodoks kiliselerinde böyle değildir. Birbirine dolaşmış üç balık Trinite içindeki vaftizi sembolize eder. Roma yer altı mezarlarındaki Erken Hıristiyan duvar resimlerinde balık Kutsal Birliği sembolize eder ve Son Akşam Yemeği tasvirlerinde balık masada ekmekle ve şarap kadehiyle görülür. Papanın mührü olan yüzük, balıkçının yüzüğü, Petrus’un mucizevi balık ağlarını çekişine ve isa’nın şu sözlerine gönderme yapar: “Bundan sonra insan avlayacaksın”.[8]

    Bu sembolizmle ilgili yorumlamanın bulunduğu Sadıklar Planı-Ruhsal tebliğlerdeki (RM Yay.) ifadelere göre isa Peygamber’in babası ve Rabbi diye çağırdığı Vicdan Planı’dır. Bu plan kainatın müspet, ışık, hayır, yüce, iyilik tarafıdır. Su ise bu planın fiil haline geçmiş durumu, uygulaması olmaktadır. [6]
    Tümünü Göster
    ···
  7. 82.
    0
    -içerik gizlenmiştir.-
    ···
  8. 83.
    0
    Elma

    Fringe dizisinin yarım elma sembolünde elma çekirdeğinin yerinde insan embriyosu vardır. Elma, bir "discordia" (kaos) sembolüdür. Üstteki Fringe sembolünde de insanın kaos içinde doğduğu sembolize edilmiştir. Elma, aynı zamanda da 5 köşeli pentagram'ın (Davut yıldızı, pentacle) sembolüdür.

    Bunun dışında şekil değiştiricilere (shapeshifter) de bir gönderme de olabilir.

    Elma ve Pentagram.
    iki çocuk ve elma, Adam ve Eve (Adem ile Havva)'ya referans olabilir. Bilindiği gibi hem doğu hem de batı teolojisinde elma, Cennet'teki yasak meyvedir. Adem ve Havva, bu yasak meyveden yiyerek ilk günah'ı işlemiş; ilk günah, kaosu getirmiş, ölümse bu ilk günah yoluyla insan bedenine yerleşmiştir.

    "Her şeyden iki tane vardır... "
    Elma yarısı, simetrik bir şekil olarak insanın ruh ikizi'ni sembolize etmektedir. Fiziksel bir kuram olaraksa paralel evrenleri, yaşadığımız dünyadan farklı ama bu dünyayla da ilişkisi olan farklı dünyaları ve bu dünyalardaki bize tıpatıp benzeyen benzerlerimiz bulunduğunu çağrıştırmaktadır. Öyle ki bütün sezon boyunca Gözcü'nün de Walter'e söylediği "Her şeyden iki tane vardır." önermesinin ve ikiz nesnelerin üzerinde durulmuştur. Walter, hasta oğlunu iyileştirememiş, diğer paralel evrendeki oğlunun benzeri olan diğer Peter'i iyileştirmek için kendi dünyasına getirmiş ve bu iki evren arasındaki kaosun başlamasına neden olmuştur.

    Da Vinci'nin Şifresi'nde saklanılan şifrenin ELMA olduğunu hatırlayın. Elma, bu kez doğurganlığın ve hayatın devamlılığının sembolüydü. Burada da yine Adem ile Havva'ya atıf vardır. Tevrat'ın ilk Yaratılış kitabında Tanrı, Adem ile Havva'yı Cennet'ten kovarken şöyle demişti:

    "Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim. Ağrı çekerek doğum yapacaksın... " (Yaratılış, 3:16)

    Elmadan birçok mitolojik metin masallarda da bahsedilmiştir. Herkül'e, “dünyanın ucunda, güneşin battığı yerde, Atlas'ın gök kubbeyi taşıdığı yerde bulunan bir bahçedeki ağaçtan elma alıp gelme görevi” verilmişti. (Herkül'ün 12 ödevinden biri) Herkül, "Akşam Kızlarının Bahçesi – Bir tür cennet betimlemesidir" denen bu yere gelmiş ve bahçeyi koruyan yüz başlı ejderle savaşmıştır. Atlas'ı ikna ederek bu bahçeden 3 elma alabilmeyi başarıp dönmüştür.

    Üstte seçilmişliği simgeleyen Apple'nin elma logosu.
    Elma, bilinen en ünlü masalların değişim öncesi kahramanı olarak da kullanılmıştır. Tercih edilmenin arkasında yatan kandırılmanın, değişime uğramanın ölçüsü olarak. Tevrat ve Kuran'da yılan tarafından aldatılıp yasak meyveyi yiyen ve ölümlü olan Adem ile Havva'yı bir cadı-kraliçe tarafından aldatılıp zehirli elmayı yiyen ve ölüm uykusuna yatan Pamuk Prenses sembolize etmektedir. Elma, önce ödül, sonra tercih sebebi olmuştur. Yine "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler" masalında, Cadı-Kraliçenin ödül olarak sunduğu kırmızı elma, onun hayatını değiştirecek olaylara sebep olmasını sağlamıştır. Ve masalların sonunda gökten düşen üç elma vardır. Biri anlatana, biri dinleyene diğeri de masalın gerçek sahibine…

    Kelebek

    Fringe'nin 2. sembolü olan kelebeğin kanatlarında dikkatlice incelendiğinde falanks (tüm parmak kemikleri) görülebilir. Elma ve kelebek, içinde gizledikleri insan embriyosu ve parmak kemikleri simgeleriyle ortak bir noktada buluşur ve hem "insan kopyalama"ya hem de dini öğelere referanslar verir. Bilindiği gibi Hıristiyan inancında isa Mesih, el ve ayaklarından çarmıha gerilmiştir. islam inancında ise çarmıha gerilen isa değil onu ele veren Yahuda iskaryot'tur. Yine sembolde kelebeğin simetrik yapısıyla çarmıh (haç) arasında benzerlikler vardır. Fakat buradaki gariplik, parmak sayılarının 5 değil 6 olmasıdır.

    Bir kelebek röntgenine benzeyen bu sembolde, kelebeğin kanatları ve insan el ve ayakları, klagib "yansıma" sembolüdür. Biyolojideki molekülleri temsil ederler. Sağ taraf, daha çok fizikselliği ve dış dünyayı karşılarken sol tarafsa spiritüalizm (ruhaniliği) ve iç dünyayı sembolize eder.

    Dizide Peter, insanlığı kurtarmak için kendini feda eden isa'nın ta kendisidir. 3. sezonun sonunda makinenin içine girip bütün kaosun başlamasına neden olan kendisini feda edecek, böylece bu iki evreni (spritüel olarak Tanrı ve insanı) barıştıracak, ilerleyen bölümlerde ise yine isa'ya referans yapılıp tekrar bedenleşecektir. Altta, Peter'in makine ile arasındaki bağla ilgili kehanet'te çarmıha gerilen bir insan figürü açıkça görülmektedir.

    >
    Yine kelebek sembolüyle "kelebek etkisi"ne referanslar vardır. Kelebek etkisi, bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır. Edward N. Lorenz'in çalışmalarından biri olan Kaos Teorisi ile ilgilidir. Daha sonralarda hava durumuyla ile ilgili verdiği şu örnek ile ünlenmiştir:

    "Amazon Ormanları'nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD'de fırtına kopmasına neden olabilir. Farklı bir örnekle bu, bir kelebeğin kanat çırpması, Dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına neden olabilir."

    Fakat daha çok yaratılan bir kaosun büyüyerek artmasını ifade eder. Dizinin ileriki bölümlerinde Gözcü, Walter'in Peter'i kurtarırken bencillik edip diğer insanların hayatını tehlikeye attığı ile ilgili bir ders verir. Peter, birgün küçük bir kızın yakalaması gereken bir ateş böceğini yakalamış, küçük kız, başka bir ateş böceği yakalamak için evinden daha da uzaklaşmış, onu aramaya çıkan babası ise yolda bir kaza yapıp başka bir çocuğun hem de kendisinin ölümüne sebep olmuş, küçük kız çocuğu babasız kalmış, ölen diğer çocuğun babası ise akıl hastanesine yatırılmıştır. Semboller, dikkatlice incelendiğinde, sarı renkli ateş böcekleri hemen gözümüze çarpacaktır.

    Dizide geçen kelebek etkisine diğer bir örnek de Walter'in Peter'i kurtarırken diğer alternatif evreni yok oluşun kıyısına getirmesidir. Alternatif evren, büyük bir yıkım sürecine girmiş, çatlaklar, kehribarla kapatılmaya çalışılsa da yeterli olmamıştır. Bütün bu kaosun nedeni ise Walter'in açtığı o geçittir ve Peter, bunu düzeltmek için makineyi 2. kez kullanmasında işte Walter'in bu hatasını düzeltmeye çalışmıştır.

    Çiçek

    Fringe'de 3. sembol olan çiçeğin sol üst köşesine gizlenmiş bir Anisoptera (Yusufçuk) kanadı vardır. Çiçeğin diğer papatyalar gibi merkezi Fibonacci sekansı oluşturacak şekilde ters yönde spirallere sahiptir. Aslında çiçeğe daha dikkatle baktığınızda iki deri kaplı yaprak daha göreceksiniz. Toplamda üç kanat olan bu yapraklar, aslında bir yusufçuğun kanadının evrimini temsil ediyor. Bunun dışında çiçeğin merkezindeki polenlere ortadan b
    Tümünü Göster
    ···
  9. 84.
    0
    Rüyada Hâcerül Esved Taşı'nı Görmek

    Rüyanızda Hâcerül Esved’i görmek, ona yüz sürmek, dünya ve ahiret işlerinizin yolunda olduğuna, dualarınızın Allah tarafından kabul gördüğüne, mâneviyatınızın çok düzgün ve yerinde olduğuna, temiz kalbiniz ve gönül rahatlığınız bulunduğuna delalet eder.

    Bir başka rivayete göre de rüyada görülen Hâcerül Esved, hacca işaret eder. Hâcerül Esved’i söküp kendisi için alıkoyduğunu gören kimsenin bir bidat işlemede yalnızlığına işaret eder. Hâcerül Esved’e el sürdüğünü gören kimse, hacca gider. insanların Hacerül Esved'i kaybettiklerini ve yerini bulduklarını görse, o kimse kendisinin hidâyette, insanların da sapıklıkta olduklarını zanneder bir kimse olduğuna işaret eder.

    Bir kimsenin rüyada Hacerül Esved’i kestiğini görmesi, halkı kendi görüşü üzerinde toplamaya işaret eder. Hacerül Esved’i söküp kendisi için alıkoyduğunu görmek, Müslümanlıktan ayrı olarak bidat işlemede yalnız kalacağına işarettir. Hacerül Esved’i yuttuğunu görmek, insanları dinden uzaklaştırmaya işaret eder.

    Hacerül Esved’e el sürdüğünü görmek ve onu istilâm etmek, padişaha biat etmeye veya âdil bir liderin elinde tövbekâr olmaya işaret eder. Bazı kere de bu rüya, kendi çocuğunu veya zevcesini ya da bir ahbabını öpmeye işarettir.

    Rüyada Hacerül Esved’i öptüğünü ve ona yüz sürdüğünü görmek, haccetmeye, dünya ve ahiret selâmetine ve geniş rızka işaret eder. Hâcerül Esved’i görmek yakın zamanda hac görevinizi yerine getireceğinize, Hâcerül Esved’i ellemek yada öptüğünü görmek ilim sahibi bir kimse ile dostluk kurup onun ilminden faydalanacağınıza, Hâcerül Esved’i yerinden söktüğünü görmek doğru yoldan sapmaya ve yalnız kalmaya işaret eder.

    ibn-i Şirin: Elinizi Hacerül Esved’e sürdüğünüzü görmek; Hicazlı birinden size hayır ve menfaat ulaşacağına; Hacerül Esved’in parçalandığını veya yerinden çıktığını görmek; inançsız ve kötü huylu biri olduğunuza; Hacerül Esved’i yerine koyduğunuzu görmek; tekrar doğru yola döneceğinize işarettir

    Kirmani: Hacerül Esved’i öptüğünüzü ve yüz sürdüğünüzü görmek; bolluk ve bereket göreceğinize, hayır işlere yöneleceğinize ve alimlerin safına katılacağınıza işarettir.[13]

    Kaynaklar ve Dipnotlar

    [1] Mehmet Bozkurt, "Kabe Tarihi ve Hac Rehberi", Özyurt Matbaacılık, Ankara 2009, s. 9, 17-18.
    [2] muhafazid el- Erzaki, "Ahbar’ul-Mekki", s. 126
    [3] http://www.giv.org.tr
    [4] Kâbe'nin inşâsı hakkında 2 rivayet vardır: a) Melekler, Allah’ın emriyle binâ ettiler; b) Hz. Adem, meleklerle birlikte inşâ etti.
    [5] http://www.pdfunlock.com/...8f-4adb-b094-bfe7d576fa37
    [6] Ayağının izi çıkan bu taşa da "Makâm-ı ibrahim" denilir.
    [7] islam Tarihi, "Mekke Dönemi", s. 10-11.
    [8] Dâvûd bin Süleymân.
    [9] Komisyon, "Dini Sözlük", "Hâcerül Esved" maddesi, ihlas Holding, istanbul.
    [10] Hanbel 1/307.
    [11] Cami-üs Sağır 1/151.
    [12] istanbul Kuran Araştırmaları Gurubu, "Uydurulan Din ve Kuran'daki Din", istanbul Yayınevi, istanbul 2011, s.112.
    [13] http://www.ediyanet.com/r...da-hacer-ul-esved-gormek/
    Tümünü Göster
    ···
  10. 85.
    0
    âcerül Esved (Siyah Taş), Kabe’de tavafın başlangıç yönünü gösteren 18-19 cm ebadında, etrafı gümüş halka ile çevrilmiş siyah ve parlak bir taştır. Bu taş cennetten indirilmiştir. 30 cm çapında, 12 kg ağırlığındadır. Kabe’nin güney doğu köşesinde 1 metreden fazla yüksekliğindedir.[1]

    Not: Hâcerül Esved, hakkında en yanlış bilinen nokta, Hâcerül Esved'in Muallak Taşı'yla karıştırılmasıdır. Bir zamanlar havada asılı durduğuna inanılan taş Hâcerül Esved değil Muallak Taşı'dır. ikinci bilinen yanlış, Hâcerül Esved Taşı, istanbul'da bir camide değil, Mekke'de, Kabe-i Muazzama'dadır.

    Hz. Adem , yeryüzüne indirilmesinden dolayı çok üzülüyor ve günlerini ağlamakla geçiriyordu. Onun üzüntüsüne Melekler de ortak oluyorlardı. Bir defasında Hz. Adem, secde ederken:

    “Ya Rabbi! Bana ne oldu ki, artık meleklerin seslerini, senin zatını tesbih ve takdis etmelerini duyamıyorum. Onları göremiyorum.”

    diye dua edince; Allah, buyurdu ki:

    “Ey Adem! Senden sadır olan zelle, meleklerin tesbihini işitmene manidir. Ancak benim yeryüzünde bir beytim vardır. Sen onun temelini bulup üzerine bir Ev bina et. Beni takdis ve Ev’in etrafını tavaf et. Ey adem! O Evi Mekke’de kıldım. Evladından her kim Beytime gelip, sadece benim rızamı isterse, bizzat beni ziyaret eden misafirim gibidir. Bunları şanına laik bir şekilde ağırlarım ve bütün ihtiyaçlarını gideririm.” [2]

    Hz. Adem, Allah’ın bu emriyle Serendip Adası'ndan Mekke’ye doğru yürümeye başladı. Bir Melek, kendisine yol gösteriyordu. Mekke’nin bulunduğu yere gelince, Allah, ona yardımcı melekler gönderdi. Melekler, Beytül Mâmur’un tam hizasına gelecek şekilde, 7 kat yere kadar varan bir temel kazdılar. Kazılan bu temele toprak seviyesine kadar 30 kişinin ancak kaldırabileceği büyüklükte taşlar yerleştirdiler. Sonra Allah, Melekler aracılığıyla bu temelin üzerine bir Ev indirdi. Bu Ev, Cennet yakutlarından bir yakut olup, parlıyordu.

    indirilen bu Beytin biri doğu ve batı olmak üzere iki kapısı vardı. Beytullah’ın içinde ayrıca nurdan kandiller yakılmıştı, kandillerin çanakları Cennetin külçe altınlarındandı ve etrafında yıldız gibi parlayan beyaz yakutlar diziliydi. Hâcerül Esved de bunlardan biriydi. Hâcerül Esved’in daha sonra günahkar kimselerin el sürmesiyle karardığı rivayet edilmiştir. Böylece Beytül Mâmur’un tam altına gelecek şekilde yeryüzünde de Beytullah (Allah'ın Evi), yani Kâbe inşa edilmiş oldu.[1]

    Hâcerül Esved'le ilgili benzer bir rivayet de şöyledir:

    Hz. Adem ile Havva Cennet’ten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar ve beraberce Batı'ya doğru yürürler. Kâbe'nin bulunduğu yere gelirler. Bu sırada Hz. Adem, bu buluşmaya şükür olmak üzere Rabbine ibadet etmek ister ve Cennet’te iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nûrdan sütunun tekrar kendisine verilmesini diler. işte o nûrdan sütun, orada tecelli eder ve Hz. Adem, onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder. Bu nûrdan sütun, Hz. Şit zamanında kaybolur, yerine bir taş kalır. Bunun üzerine Hz. Şit, onun yerine taştan onun gibi 4 köşe bir bina yapar ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir. işte bugün " Hâcerül Esved" diye bilinen siyah taş, odur. Sonra Nuh tufanında bina kumlar altında uzunca bir süre gizli kalır.[3]

    Birgün, Allah, Hz. ibrahim'e Kâbe'yi inşa etmesini emretti.[4] Bunun üzerine Hz ibrahim, yeniden Mekke'ye doğru yola çıktı. Mekke'de oğlu Hz. ismail'i zemzem kuyusu başında buldu. Allah’ın emrini ona da söyledi ve Hz. ismail ona yardım edeceğini ekledi. Kâbe'nin nereye yapacağını bilmediği için, bir rivayete göre Cebrail, Kâbe'nin şu andaki yerini gösterdi.

    ilk önce temeli kazmaya başladılar ve Hz. Âdem zamanındaki temeli buldular. Aynı temel üzerine Kâbe'yi inşâ ettiler. Hz. ibrahim, oğlunun getirdiği taşlarla, Cebrail'in tarifine uyarak Kâbe'yi yapıyordu. Sonunda Kâbe'nin duvarları yükseldi ve yukarıya taş yetişemez oldu.[5]

    Bundan dolayı büyük bir taş getirdiler ve Hz. ibrahim, bu taşa basarak duvar örmeye başladı.[6] Kâbe de tavaf namazı bu taşın bulunduğu yer olan Makâm-ı ibrahim'de kılınır. Kâbe tamamlanınca Hz. ibrahim, oğluna: "Ey ismail! iyi bir taş getir ki, hacılara işaret olsun." dedi. Hz. ismail, bir taş getirdiyse de Hz. ibrahim daha iyi bir taş istedi. Bunun üzerine, Ebû Kubeys dağından: "Cebrail, tufanda bana bir taş emanet etti. Gel onu al!" diye bir ses işitti. Hemen Ebû Kubeys dağından Hâcerül Esved taşı alınıp, Kâbe'deki yerine kondu.[5]

    Hakem Olayı

    Hz muhafazid, 35 yaşlarında iken Mekkeliler seller ve çeşitli nedenlerle yıkılmaya yüz tutmuş Kabe’yi yeniden inşa etmeye karar verirler. Cidde kıyılarında fırtınaya yakalanıp karaya vuran bir geminin kerestelerini satın alırlar. Mekke’de bulunan Kıpti bir marangozun yardımıyla Kabe’yi yıkıp tekrar inşaya başlarlar. Hz muhafazid de, amcası ile birlikte inşaata taş taşımıştır.

    Mekke’de bütün kabilelerin ortak katılımıyla gerçekleşen bu faaliyet, Hacerül Esved’in yerine koyma aşamasına gelince durdu. Her kabile bu görevi kendisinin yerine getirmesini istiyordu. Anlaşmazlık, çatışmaya dönüşecekti. Yaşlı bir üye, "Babüsselam kapısı"ndan giren ilk kişinin hakem olmasını teklif etti. ilk giren kişi, Hz muhafazid oldu. Hz muhafazid, sırtındaki abasını çıkardı, yere serdi. Hacerül Esved’i oraya yerleştirdi. Her kabileden bir kişinin abanın bir tarafından tutmasını istedi. Taş yerine ulaştırıldığında Hz muhafazid, taşı yerine yerleştirdi.[7]

    Hâcerül Esved'le ilgili Bir Hadis

    Hz. Ömer, Hâcerül Esved taşına, karşı; "Sen bir şey yapamazsın, fakat Resulullah'a uyarak seni öpüyorum." dedi. Hz. Ali bunu işitince, Resûlullah'ın "Hacerül Esved, kıyâmet günü insanlara şefâat eder." buyurduğunu söyledi. Hz Ömer de hazret-i Ali'nin bu sözüne teşekkür etti. [8][9]

    Farklı Bakış Açıları

    Hâcerül Esved taşı muhtemelen bir meteor parçası olmasından dolayı parlak olduğu için tavafa başlama noktası olması açısından önemlidir. Bunun dışında o taşın Müslümanlar için taş olma dışında bir özelliği yoktur. Müşriklerin o taşa dokunmadıkları veya dokunamadıkları da savı da sağlıklı düşünememekten kaynaklanmaktadır. Sonuçta müşriklerin, kendileri için bu denli kutsal olan o taşa, bu taş Kabe’ye yerleştikten sonra ve Kabe yıkılmadan önce tavaf ederlerken binlerce dokunmuş olmaları tartışmaya gerek duymayacak ölçüde apaçık bir gerçektir.[7]

    Hâcerül Esved Hakkında Uydurulan Hadisler

    Hadis: “Hâcerül Esved cennettendir. O kardan daha beyaz idi ve müşriklerin günahı onu kararttı.” [10]

    Hadis: “Hâcerül Esved Allah’ın yeryüzündeki sağ elidir. Onunla insanlardan dilediği ile tokalaşır.” [11]

    Hâcerül Esved taşı için uydurulan bu tip hadisler, hac sırasında Kabe’de, islam’ın ruhuyla uyumsuz davranışların sergilenmesine sebep olmaktadır. Hâcerül Esved taşına dokunmak için birbirini ezenleri, dinimizi bilmeyenler görseler, ne düşünürler? Bu hadisler daha evvel de alay konusu olmuştur. Hadislerin güvenilmez olduğunu Abbasiler döneminde savunup, sonra siyasi konjonktürde yok olan Mutezileler: “Bu hadise göre Hâcerül Esved denen taş müşriklerin günahı yüzünden Kabe putperestlerin elinde iken karardıysa, şimdi Kabe Müslümanların elinde olduğuna göre, bu taşın beyazlaması gerekir” diyerek, bu hadisi savunanlarla alay etmişlerdir.[12]
    Tümünü Göster
    ···
  11. 86.
    0
    Alman Hava Kuvvetlerinde Gamalı Haçın Kullanılması

    Gamalı haçların (swastika : Hakenkreuz) büyüklükleri ilk olarak, 1933'de Nasyonel Sosyalist Parti'nin iktidara gelişiyle ortaya çıkan kırmızı kuyruk bandının yüksekliği ile orantılı olarak verilmiştir. Gamalı haçın kollarının genişliği bant yüksekliğinin % 10'u oranında belirlenmiş ve beyaz bir disk üzerine sade siyah bir haç olarak uygulanmıştır; diskin çapı bandın % 75'i oranındadır.

    Birleşik Krallık'ta panik kamuflaj önlemlerinin uygulandığı Münih Krizi'yle birlikte, tesadüfen Alman kamuflaj yönergesi de kırmızı bant ve beyaz diskin iptalini içerecek şekilde değişti. Gamalı haç, şimdi azaltılmış bir görünürlük önlemi olarak beyaz ile çerçevelenmiş olmakla birlikte hâlâ, artık sanal olan bir bandın yüksekliğiyle orantılı büyüklükteydi. Muhtemelen, savaştan sonra bandın tekrar uygulanabileceği veya bazı yurtiçi görev uçaklarında gereksinim duyulabileceği varsayılmış olabilir. işaretleme o yüzden hâlâ aynı yere, kuyruk ve kuyruk dümeni üzerine yapılmıştı.

    ikinci hat uçaklarının yeniden işaretlenmesi ile aynı zamana rastlayan Mart 1940'da, sadece çok küçük sayılabilecek kuyruklardakiler dışında, gamalı haç dikey stabilizeye yerleştirildi. Bu son durumda (özellikle, başta Storch, pilotlu V1 vs olmak üzere) kuyruk dümenine kadar izin verildi. Bu direktifin yayınlanması ile, ' önerilen ' tipik boyların ölçülerini içeren bir şema yapıldı. Bununla birlikte bu şema, haçın kol oranlarının değiştiğinin ortaya çıkmasıyla geleneği yıkarak, karışıklığın artmasına yol açtı. Şemada kollar arasındaki boşluk orijinal oranda kalmış fakat kolların genişliği - beyaz çerçeve olmadan aradaki boşlukla aynı genişlikte olması gerekirken - şimdi beyaz çerçeveyi de ihtiva edecek kalınlıkta olmuştu. Karışıklık iki farklı yorum ortaya çıkardı; orijinal 5 çarpımlı artı çerçeveli eski oranları koruyan ve şemaya uymayan birincisi; şemada verilen görece olarak daha ince ve daha kısa kollu gamalı haçı uygulayan diğeri. Birçok tasarım bürosu oranlama üzerindeki önceki bilgilerinin değerine güvendiklerinden oldukça iyi bir şekilde sorunun üstesinden geldiler ve 5 eşit bölümlü artı çerçeveli orijinal çizimleriyle devam ettiler. Arazide ve küçük geçici merkezlerde gamalı haçın değişik varyasyonları da ortaya çıkmıştır. Ayrıca, RLM70'den RLM75'e kadar yani tamamen yeşil ve gri renkli desenler kullanılarak yapılan bütün kamuflaj uygulamalarında kullanılmak üzere, gamalı haçın durumunun nasıl olacağının detaylı olarak belirtilmesi de dikkat çekicidir ve savaş ilerledikçe bazı üretim partilerinde, görünürlüğü azaltmak ve boya tasarrufunda bulunmak maksadıyla siyah iç zeminin bu ve diğer renkler ile değiştirilmesi yaygın hale gelmiştir.

    Savaşın sonlarına doğru, boya stoklarının kritikleşmesiyle tek renkli veya sadece tek renk çerçeveli gamalı haçlar standart hale geldi. Gizleme ihtiyacını desteklemek üzere boylarında küçülmeler oldu. Diğer renkler, düşük görünürlük sağlamak için yapılan özel boyamalar, ortalarının sislenmesi, gece gölgelendirmesi gibi uygulamalar maalesef asıl gamalı haç işaretinin görüntü etkinliğini azaltacak ve daha sonraları da tamamen örtecekti.

    Bazı boyutların elde edilebildiği durumlarda, gamalı haçların gerçek değerdeki ölçülerini almak dikkat ister. Tek bir tanımlanmış ölçü, toplam olarak "5 çarpımlı" (yani sadece siyah zeminlerin boyu), ya da beyaz çerçeveyi ihtiva eden toplam boy olup olmadığını açıklamaz. Doğru kontrol sadece kullanım kılavuzundan veya "resmedilmiş" boyları veren çizim çalışmalarından olabilir. Gamalı haçlar için yukarıda bahsedilen, mevcut olabilecek her iki boydaki işaretin açıklaması aşağıda gösterilmiştir.[3]

    Diyagram 1

    Diyagram 2

    Kaynakça

    [1] Oxford Dictionary of English 2e, Oxford University Press 2003, Swastika maddesi
    [2] tr.wikipedia.org/wiki/Svastika
    [3] http://www.angelfire.com/...ts/luftwaffe/swastika.htm
    [4] http://www.silgitsin.com/...svastikagamali-hac-nedir/
    [5] http://www.alternatifforu...chives.php/svastika/15599
    [6] http://www.biroybil.com/showthread.php?t=6014
    Tümünü Göster
    ···
  12. 87.
    0
    Bir Hindu Tapınağı

    Bu damga Ön-Türk göçleriyle Hindistan'a gitmiş, Nazilerin Hint/Cerman ırkı teorilerinin amblemi olarak ortaya çıkmıştır. Ön-Türklerde "OZ"laşarak Tanrıya erişmeyi temsil eden bu damga, Nazilerde insanlık suçu timsali olarak kullanılmıştır.

    "OZ Damgası", öbür dünyaya geçerek orada şekil değiştirerek ( metamorfoz ) yeniden oluşum şeklindeki düşünceyi kapsar. Mevlevi ve Bektaşilerde, insanların grup halinde eksenleri etrafında dönerek "göğe" yükselme inancı yaygındır.

    Saz şairleri de sazları ile Canları "OZ"laştırır. Tanrıya eriştirirler. Bu nedenle saz şairlerine OZ/AN denilmektedir.

    "OZ"laşma kavrdıbının, ateş kültünden geldiği düşünülmektedir. Bu kavram, güneş kültüne ait kutsama töreninde görülmektedir. Kutsama Töreni de, Tanrı Boğanın boynuzlarıyla güneşe erişilen yeryüzünün iyilik ve bereketini, güneş vasıtasıyla ışık ve enerji halinde yeryüzüne yılan şeklinde ulaşmasını temsil etmektedir.

    M.Ö. 8 binlere ait kaya resimlerinde gördüğümüz dünya görüşü, gelenek halinde günümüze gelmiştir. "OZ"laşarak Tanrıya ulaşma fikri, Mevlana'ları, Yunus Emre'leri Anadolu'ya gönderen Ahmet Yesevi'nin temel felsefesi idi. Ahmet Yesevi için yaptırılan külliyenin temel süsleme motiflerini "OZ damga"sı oluşturmaktadır.

    Tarihin bir çok devrinde bir çok millet, bu damgayı kendisine göre yorumlamış, sahip çıkmıştır. En eski örnekleri, Türkistan, Kara - tau, Ala - tau ve Jungar Ala - tau'larında bulunmaktadır. Karatav Kültürü, Himalayalar' ın güney batısından, Hindistan'ın kuzey batısındaki Aravallı dağlarına, ve eteklerindeki THAR çölüne kadar iner. Karatav Kültürü'nün doğu sınırı Himalayaları ve Tibet'i batıdan çevirir. Çin'e gitmez. Kuzeye Yükselir. Fergana vadisini geçer. Bu yüzden svastika, Hindistan bölgesinde sıkça görülür.

    Birçok bilim adamı bu işareti güneşin sembollerinden biri olarak kabul ederler. Bu araştırmacılara göre Svastika, insanoğlunun güneşle olan iptidai/büyüleyici ilişkisini veya güneş kültünü sembolize eder. işte bu sebepten ötürü Svastika işareti ile güneş tarifinin birbirine benzemesi hiç de tesadüfî değildir.

    Tek Tanrı inancı, büyük çoğunlukla Ön-Türkçe yazıtların içeriğini oluşturur. Bu inanç ve Tanrıya erişme gereksiniminden ateş kültü ve ateş evleri doğmuştur. Bilhassa üzerinde durmak gerekir ki, Ateş kültü, Ateşe tapmak değil, Ateşi tanrıya erişmek için kullanmak demektir. Ön-Türkler, Tanrıdan eş olarak doğduklarına inanırlar, Toplanıp kendi aralarından birini Buğ ( bey-ced) seçerler, bu kişi, halkına kul köle gibi hizmet etmekle yükümlüdür. Ölümünde yeniden toplanan halk Buğ'a ki Buğ, eğer halkına iyi hizmet etmişse, Tanrının kendine lütfettiklerinde başarılı ise, vücudunun ateşe verilmesi hakkını tanır. Ateş evinde yapılan özel merasimle, Buğ' un vücudu yakılır, ruhu Tanrıya vücudunun külleri ya da, yarı yanık kemikleri toprak kaplarda saklanır.

    Ateş evleri ve toprak kaplar, Ön-Türkler'in varlığını gösteren en büyük belgelerdir. Hint yada antik Grek kökenli olduğu sanılmaktadır. Ateş kültü Ön-Türklere ait olmakla birlikte, asla Ön-Türkler'in ateşe taptıkları anldıbını taşımaz. Bu kültü, canın Tanrıya uçurulması için kullanılan bir "araç" olarak geliştirmişlerdir.

    Bu araç, ateş kavramı tarafından sistemleşmiş olduğu için "Ateş kültü" adını almış olup, "OZ" damgası ile anılır.

    Ateşle ilgili bir diğer kült ise, "Güneş Kültü"dür. Ateş kültü ile ilişkilidir. Ön-Türkler güneşte, Tanrının kudretini, enerji, ışık kudretini görürler, güneşe tapmazlar, yani hayat veren dört ana kürenin güneş enerjisi ile birlikte birbiriyle etkileşimi sonucunda belirli bir nitelik kazanarak hayat bulduğuna kanaat getirmişler ve bu güneş kültünü Çark-ı Felek ( Svastika ) damgasıyla temsil etmişlerdir.[6]

    Hindu Svastikası

    Hindu Svastikası

    Nazi Svastikası

    Nazi Svastikası

    Nazi Partisi'nde kullanımı

    Gamalı haç, I. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Alman Nazi partisi ve hükümeti tarafından amblem olarak kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra Nazi Almanyası'nın da bayrağı olmuştur.

    Almanların bunu okült olarak kullanmaları Thule tarikatı ile başlar. Bu tarikat daha sonra, NSDAP olarak kurulacak olan Alman Sosyalist işçi Partisinin temelini oluşturmuştur. Daha sonraları tüm devlet teşkilatlarına ulaşmıştır.[2]

    Nazi Almanyası'nda, kolları saat yönünde kıvrılan gamalı haç (Almanca Hakenkreuz) ulusal simge olarak kabul edilmiştir. 1910'da şair ve Nasyonel Sosyalist ideologlardan Guido von List, gamalı haçın tüm antisemitik kuruluşların simgesi olmasını önerdi ve 1919 - 20 yıllarında kurulan Nazi Partisi bu simgeyi benimsedi. 15 Eylül 1935'te koyu kırmızı zemin üzerinde, beyaz bir daire içinde yer alan siyah gamalı haç Almanya'nın ulusal bayrağı oldu. Gamalı haçın bu biçimde kullanılması, II. Dünya Savaşı'nın sonunda, Mayıs 1945'te Almanların teslim olmasıyla sona erdiyse de, bu simge Yeni - Nazi gruplarınca hâlâ benimsenmektedir.[3]
    Tümünü Göster
    ···
  13. 88.
    0
    Gamalı haç ismi Yunanca gama (Γ) harfine ve haç şekline (+) atfen verilmiştir. Svastika kelimesi Sanskritçe'deki su (iyi) ve asti (olmak) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. "iyi olmak, mutlu ve sağlıklı olmak" anlamlarına gelir.[1]

    Svastika Hinduizm, Budizm ve Jainizm'e göre kutsaldır. Kökeni pek çok antik uygarlığa, örneğin Mayalar, Navarrolar ve Sümerler'e, M.Ö. 4000'li yıllara dayanır.

    Vişnu'nun 108 sembolünden biridir ve kolları saat yönünde dönük olan şekliyle, başarı ve uğurun yanı sıra hayatın kaynağı olan güneş ışığını simgeler. Kolları ters yöne dönük şekli ise geceyi ve uğursuzluğu ifade eder.

    Svastika'nın dört kolu, dört kozmik gücü (ateş, su, hava, toprak) simgelemektedir. Ayrıca bazı kaynaklarda, eski dönemlerde bu sembol sayesinde dört kozmik gücün etki altına alınıp büyü yapıldığı belirtilir.[2]

    SVASTiKA (Sanskrit dilinde "mutluluk getiren") olarak da bilinir, bütün kolları eşit uzunlukta olan ve aynı yönde (genellikle saat yönü) dik açılarla kıvrılan haç. Başarı ve şans simgesi olarak Antik Çağdan günümüze dünyanın hemen her yerine yayılmıştır. Eski Mezopotamya uygarlıklarının metal paralarında yaygın biçimde kullanılan bir simgeydi. iskandinavya'da ise kolları sola dönük gamalı haç Tanrı Thor'un çekicini simgeliyordu. Erken Hıristiyan ve Bizans sanatlarının (büyük harf 4 gamma'dan [ Γ ] oluşan gamma haçı ya da crux gammata) yanı sıra Güney ve Orta Amerika'da Mayalar, Kuzey Amerika'da da özellikle Navaholar arasında kullanılmıştır.

    Hindistan'da ise hâlâ Hindular, Caynacılar ve Budacıların en çok kullandığı uğur simgesidir. Caynacılarda yedinci Tirthankara'nın (Kurtarıcı) simgesidir; dört kollu oluşuyla, ibadet eden kişiye yeniden doğabileceği dört yeri (hayvanlar ya da bitkiler dünyası, cehennem, ölümlüler dünyası ve ruhlar dünyası) anımsattığı da söylenir.

    Hindular (ve Caynalar) muhasebe defterlerinin ilk sayfalarına, kapı eşiklerine, kapılarına ve tanrılarına sundukları nesnelerin üzerine gamalı haç işareti koyarlar. Sağa dönük, yani kolları saat yönünde dönen gamalı haçla sola dönük gamalı haç (sauvastika) arasında kesin bir ayrım yapılır. Sağa dönük gamalı haç güneşle ilgili bir simge olarak kabul edilir ve kollarının dönüşü güneşin günlük hareketini (Kuzey Yarıküre'de güneş doğudan güneye, daha sonra da batıya geçer) temsil eder. Sola dönük gamalı haç ise daha çok geceyi, ürkütücü tanrıça Kali'yi ve büyücülüğü simgeler.

    Budacılıkta Buda'nın ayaklarını ya da ayak izlerini simgeleyen gamalı haç yazıtların başına ve sonuna konur. Günümüzde Tibetli Budacılar gamalı haçı giysilerde süs olarak kullanırlar. Budacılığın yayılmasıyla birlikte gamalı haç Çin ve Japonya'da çokluğu, bereketi, bolluğu ve uzun ömrü simgeleyen görsel öğe olarak kullanılmıştır.[3]

    Kimi iddialara göre OZ Damgası, Gamalı Haç, Svastika, adlarıyla anılan bu işaret Ön-Türk göçleriyle Hindistan a gitmiş, Nazilerin Hint-Cerman ırkı teorilerinin amblemi halinde ortaya çıkmıştır. Bu simge, Ön-Türklerde OZ'laşarak tanrıya erişmeyi temsil eder.[4]

    Bu haçın anlamı ( Mu'daki özgün haliyle) Yaratıcının emirlerini yerine getiren 4 baş meleği sembolize eder (Gabriel, Michael, Uriel, ve Rafael) Bunlara 4 kutsal sütun, mahşerin 4 atlısı, 4 elementin 4 başkanı vs gibi isimlerle anılmışlardır. Bunların Yaratıcının evreni oluşturmak için verdiği 7 yaratılış emrinin uygulayıcıları oldukları düşüncesi hakimdir Mu'nun kutsal metinlerinde. Yalnız bunlar ayrı ayrı değil de hep birlikte hareket eden tek bir güç oldukları görüşü hakimdir. Örneğin kare şekli evreni temsil eder fakat kare dik olarak baklava deseni şeklinde çizildiğinde ise bahsettiğimiz 4 ilksel gücü sembolize eder. Yani ne haç Hıristiyanlığın bir buluşudur, ne heksagram Yahudiliğin buluşudur ne de ay Müslümanlığın buluşudur. Hepsi de sonradan sahiplenilmiştir.

    Konuya ilgi duyanlar "Mu'nun kutsal sembolleri" adlı James Churhward'ın yapıtını inceleyebilir.[5]

    Kıpçakların Güneş'i temsil eden OZ Damgası.

    Gamalı Haç, Svastika, OZ damgası ve ÖN-TÜRKLER

    OQ Türkleri, OQ damgasıyla temsil edilirlerdi. Geçmişte kullanılan bu işaret günümüze kadar halı, kilim ve taşa uygulanmış biçimde süregelmiştir. OQ Türkleri zamanla Hıristiyanlığı benimseyince bu OQ damgalarını kullanmaya devam etmişlerdir. Ön-Türklerin de kullandığı OQ damgası yönetim, savaşçı manalarına da gelmektedir. Ok ucu, ok bayrağı demek olan OQ kelimesi, Latince'de kroçe (croce) şekline dönüşerek haç anlamında kullanılmıştır. Ayrıca OZ, damgasını göç ettikleri yeni mekânlarına da taşımışlardır. OZ damgası, Gamalı Haç, Svastika olarak da bilinmektedir. Bu damga Ön-Türklerde OZ'laşarak tanrıya erişmeyi temsil eder.

    Orta Asya medeniyet abidelerinin üzerinde bulunan çok sayıda kaya resmi, işaret ve damga yüzyıllardan günümüze ulaşmıştır. Bunlardan en gizemli ve ve en çok kullanılan işaretlerden biri de "OZ" damgası/çarkı felektir.

    Ön-Türklerde kullanılan "OZ" diye okunan damganın nerede, ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmese de çoğunlukla "svastika" olara isimlendirilmiştir. Svastika, Hintçe bir kelime olup, "Si" yada "su" (iyi) ve "as" (olmak) eklerinden oluşmaktadır. Bu şekliyle kelime, "mutluluk" ve "hayal" anldıbına gelir.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 89.
    0
    Yaprak

    insan zihninde 4 çeşit dalga bulunmaktadır. Bunlar, birçok yapımın yada projenin de başlarında kullanılan Alfa, Beta, Gama Theta) ve Delta'dır. Delta'nın işareti olan "Δ" simgesini Fringe'nin "yaprak" filigranının tam ortasında görebiliyoruz. Delta dalgaları, bu dalgalar arasında en yavaş olanıdır. Çoğunlukla insanların derin şuur modlarında görülür. Hipnoz, astral yolculuk ya da uykuda görülen rüya gibi... Dizide bu tarz beyin dalgalarıyla ilgili olarak Walter'ın birçok deneyi olacaktır.

    Dizide Salvia yaprağı, Walter tarafından "psychedelic" olarak kullanılmıştır.

    Delta sembolüne alternatif bir tanım olarak yaprağın ortasındaki "Eşkenar üçgen", "Tanrı"nın ve "tamamlanma"nın sembolüdür. Ayrıca sembolizm'de 4 temel unsurdan biri olan "Ateş"i simgeler. Üçgen sembolü, Triad olarak adlandırılır. Monad ile diyad’ın birleşmesinden oluşur. Yani erkekle dişi enerjinin birleşiminden oluşan eser, çocuğu anlatır. Eski Mısır’da Osiris ve isis’in çocukları olan Horus ile temsil edilir. Bunu akıldan çıkan, fikirle oluşan eser olarak da görebiliriz. 3 sayısı ve üçgen bu nedenle en çok kullanılan ve çok kutsal sayılan bir sembolizmadır.

    Eşkenar Üçgen, Tanrı'yı simgeliyordu ve Yaradan Cennetle Gökte oturduğuna göre üçgenin cenneti de simgelemesi gerekirdi. Çünkü Tanrı neredeyse orası Cennetti. Aşağıdaki glifin gösterdiği gibi, aynı şeyin Mısır sembolleri tarafından da doğrulanmaktadır. Burada Tanrı'nın tekliğinin sembolünün üçgen içine yani Cennetin içine alındığını görüyoruz. Eski yazılarda ya da yazıtlarda eşkenar üçgene her nerede rastlarsanız, orada mutlaka Üçlü Tanrılıktan, Cennetten ya da her ikisinden söz ediliyordur.

    3 sayısı sembolü, pek çok tradisyonda yeri olmasının yanında; triad ,trinite, üçgen, 3 uçlu yaba, piramit gibi sembollerle ilişkilidir. Mistisizme göre ilk tek rakam olan üç, kademeler halinde yayınlanan Semavi Tesir’in ilk kademedeki sayısal tezahürüdür.

    Yaratılışın temelinde birin üçe, üçün bire yansıması yatmaktadır. Birin sembolü olan nokta (Göz de aynı anlama gelmektedir) ve üçün sembolü olan üçgenin iç içe kullanıldığı birleşik sembolde de bu anlatılmaktadır. 3 sembolü ayrıca insanın oluşumundaki ateş, su ve toprak ile tanrının oluşumundaki ruh, can, bedeni anlatır. Ruh ateşten, can sudan ve beden topraktan üretilmiştir. Üçgen aynı zamanda evreni de temsil eder.

    Tepesi yukarıya bakan üçgen güneşle ilişkilidir ve hayatı, ateşi, alevi, ısıyı (burada yatay çizgi havayı temsil etmektedir), eril prensibin, Hinduizm'in bir dalıshakta’nın, ruhsal dünyanın, sevginin, gerçeğin ve bilgeliğin trinitesidir, asil bir görkemi işaret eder ve kırmızı renkle temsil edilir.

    Duman

    Fringe'nin son sembolü olan "duman" filigranına gizlenmiş çığlık atan bir kadın gizlenmiştir. Bu sembol, dizi başlamadan önce yapılan tanıtımlarda sıkça geçiyordu.

    Fringe dizisinin bütün sezon bölümleri güncellendi... Paralel evrenlerden sınırbilim konularına açıklanamayan bütün gizemleri bu dizide yeniden keşfedeceksiniz.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 90.
    0
    Deniz atı, dizinin birçok bölümünde üstteki resimdeki gibi SAKLI FiLiGRAN olarak dekorun içine de gömülmüştür. Deniz Atı, özel olarak Bishop ailesiyle ilişkilendirilmiştir. Armacılıkta, denizatı bir atın ön tarafı ve bir balığın arka tarafının birleşiminden oluşmuş bir yaratık olarak resmedilir. Wight Adası Arması'nın sağ tarafı, Newcastle upon Tyne şehir armasının her 2 tarafı ya da Avustralya'daki Newcastle Üniversitesi'nin armasında kullanılmaktadır. Denizatı Waterford Crystal'in de önemli bir logosudur ve illüstratör William Wallace Denslow tarafından sıklıkla kullanılmıştır.

    Mitolojide, kıyılara vuran ölü denizatları, deniz tanrısı Poseidon’un masmavi derinliklerdeki arabasını çeken dev aygırların yavrularıdır. Poseidon, orkinoslarla yunus balıklarının dostudur. Denizatlarının çektiği arabasına binerek kasırgalar estirir, denizleri allak bullak eder. Gemiciler yolculuklarının kazasız belasız geçmesi için Poseidon'a yakarırlar. Kıyılarda bu denizatlarını gören balıkçılar, Poseidon’u hoşnut etmek için denize içi şarap dolu kupalar atarlar.

    Kurbağa

    Fringe'nin "kurbağa" filigranında, kurbağa'nın üzerine gizlenmiş Greek (Yunan) alfabesinin 21. harfi olan Φ "PHI" (okunuşu fi) harfi gizlidir. Phi, aynı zamanda matematiksel bir sayıdır. Üstteki sembollerde de gördüğümüz altın oran'ın sayısıdır. Bu sayı, Eski Mısır ve Eski Yunan düşünürleri tarafından kullanılmıştır Fakat Fi sayısını kimin tanımladığı kesin olarak belli değildir.

    Phi, Pi (π) ile karıştırılmamalıdır. Phi, CB / AC = AB / CB = 1.618'e yakın bir sayıdır. Fibonacci'nin altın oranında Fi'nin önemi büyüktür. Yine doğada bu sayıya örnek olacak işaretler vardır. En büyük örnek ise Mısır'daki Keops Piramitleri'ndedir. Bu sayı, Fringe'nin daha ilk bölümde yer almıştır.

    Phi, bir sayının insanlık, bilim ve sanat tarihinde oynadığı inanılmaz bir roldür. Phi, evren ve yaşamı anlama konusunda bizlere yeni kapılar açmaya devam etmektedir. 1970'lerde Roger Penrose, o güne kadar olanaksız olduğu düşünülen, "yüzeylerin beşli simetriyle katlanması"nı bu Altın Oran sayesinde bulmuştur.

    Kurbağa, Fringe dizisinde halüsinasyon etkisi olan bir silah aracı olarak yer almıştır. Olivia, ölmüş olan eski iş ortağı ve sevgilisi John’un verdiği ipucuyla, pgiboaktif kurbağaların tutulduğu bir depo bulmuştu. Bufo Alvarius ya da Colorado Nehri Kurbağası adıyla bilinen bu kurbağalar, hallüsinojenik triptamin grubundan olan 5-MeO-DMT ve bufotenin zehrini üretir. Bu kurbağalar, pgiboaktif bileşim salgılayan türlerdir. Bu bileşim belli bir değişime uğratıldığında güçlü bir halüsinojen görevi görmektedir. Direk olarak beynin korku merkezi olan amigdala’ya etki ederler. Yani Mark kegibler aldığına dair bir halüsinasyon görmüş beyni de bunu gerçeğe dönüştürmüştür. Yani ona bu ilacı verenin katil olduğuna karar kılarlar.

    Bölümde gösterilen kurbağalar, kimi bölgelerde yasak olan Bufo Alvarius gibi görünmüyorlardı. Fakat siyah kurbağalarıyla ilgili daha fazla bilgisi olan biri, bu kurbağaların gerçekte hangi tür olduğunu anlayabilir. Walter’in laboratuar notlarında da, origami kurbağalar yer alıyordu. Sembolizm'deyse kurbağa uzun yıllarca iyileştirme güçleriyle saygı duyulan, barışçıl değişim ve uyumluluğa saygıyı simgeler.

    Bufotenin (ing. buphophotenin), kimyasal bakımdan serotonine benzeyen ve daha çok "Bufo marinus" türü kurbağaların parotis bezleriyle "Amanita muscariaa" türündeki zehirli mantarlardan elde edilen pgibotomimetik, bir indole alkaloididir. 70 mg'a kadar dozlarda intravenoz zerk edildiği takdirde, çoğu zaman hallüsinojenik etkilere yol açar.

    Boynuz

    "Deniz Atı" ve "çiçek" sembollerinde gördüğümüz Fibonacci spirali burada da görüyoruz. Bunun yanında hexadesimal sayılarla boynuzun üstünde sıralanmış Fi sayısını (1.61803398874989484820458683436563811) görüyoruz. Hatırlayacağınız gibi "kurbağa"nın üstünde Fi sayısını simgeleyen >Φ sembolü bulunmaktaydı.

    Aşağıdaki resimde boynuzun üstündeki Fibonacci spirali ve altın dikdörtgen, kolayca görülmektedir:

    Koç sembolü, Fringe dizisinin birçok bölümünde fark edilmesi güç dekorlar olarak olarak kullanılmıştır.

    Dini Bir Sembol Olarak Boynuz

    Tevrat'ta yer alan boynuz kelimesi gücün simgesi olarak anlatılır. Tevrat metinlerindeki boynuz kelimesinin geçtiği yerlerde güç, üstünlük ve iktidar mücadelesi anlatımları bulunmaktadır.

    Boynuzun güç sembolü olarak klagib Müslüman kültürüne de girdiği görülmektedir. Gerçekten de Mesnevi'de, Hz. Mûsâ'nın ağzından Firavuna hitaben şöyle denilmektedir:

    "Sivri, keskin boynuzların birçok ciğerler deldi; işte şu asam da senin küstah boynuzunu kırdı."

    Kurân'da Zülkarneyn, bir yöneticiyi ve onun hâkimiyet alanlarındaki serüvenlerini anlatmaktadır.

    Zülkarneyn'in kelime yapısı şöyledir:

    ZÜL = "Sahibi".
    KARN = Boynuz.
    EYN = iki.

    Yani Kurân'da Zülkarneyn olarak sözü edilen kişi, 2 boynuz sahibi isimlendirilmiştir. Bu tanım, sözü edilen kişinin tarihteki Büyük iskender'le ilişkilendirilmesine yol açmıştır. Fakat, Kehf Sûresindeki ayetler göz önüne alındığında "iki zaman sahibi" ya da zaman yolcusu şeklinde bir tercüme de akla yakın gelmektedir.

    Resimdeki bu antik para Büyük iskender adına basılmıştır. Kendini boynuzlu olarak resmettirmiştir, çünkü Mısır'ı fethettiğinde Mısırlı rahipler ona Ammon'un oğlu ismini vermişlerdir. Tanrı Ammon da keçi boynuzlarıyla resmedilirdi.

    Mitoloji'de Boynuz

    Boynuz, eski çağ kültür ve mitolojilerinde mânevî yükseliş ve güçlülüğün sembolü olmuştur. Aynı zamanda koç boynuzunun güneş; boğa boynuzunun ise ay benzeri bir özyapıya sahip olduğu varsayılmaktaydı. Yunan-Roma mitolojilerinde bereket ve mutluluğun bir sembolü olarak yerleştiğini gördüğümüz bu boynuzun içi, aşırı bolluk anlamında, buğday taneleri ve dışarıya taşmış meyvelerle doludur. Hitit tanrıları da boğa boynuzlu olarak gösterilmişlerdi.

    Tekboynuz (Unicorn), mitolojik tek boynuzlu attır. Kafasının ortasından düz bir boynuz çıkar. Saf ve masum olduğuna, kanı içildiğinde kişiyi ölümsüz kıldığına, bu nedenle öldürmenin lanet getireceğine inanılan efsanevî bir hayvan. Latince ismi olan Unicorn; "bir-tek" anldıbına gelen uni- ve boynuz anldıbına gelen cornus sözcüklerinden türemiştir (Türkçe karşılığı Tekboynuz'dur). Yine bir efsaneye göre, sadece bakire kızların yanına yaklaşır ve bu şekilde yakalanabilir.

    Boynuz sembolü Eski Mısır'da birçok ilahla ilişkilendirilmekle birlikte, daha çok isis'e ait bir semboldür. isis kimi zaman saçları inek boynuzlarıyla süslü bir kadın olarak tasvir edilir. Danderah tapınağının gerek dikdörtgen gerekse dairesel burçlar kuşağında isis'i simgeleyen inek tasvirinde hayvanın hilal biçimli boynuzları arasına ay-yıldız oluşturacak biçimde, isis'in yıldızı olan Sirius yerleştirilmiştir.

    A harfinin kökeni olan çift boynuz sembolünün Eski Mısır ve Mezopotamya'daki betimlemelerinde kimi zaman 2 boynuz arasına bir dairenin yerleştirildiği görülür. O inek. Bu dairenin Ay'ı mı, Güneş'i mi, yoksa bir yıldızı mı simgelediği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bununla birlikte yay biçimli çift boynuz ile hilal sembolü arasındaki benzerliğe birçok tradisyonda işaret edilmiştir. Eski Mısır'da hilal ve çift boynuzlu inek sembollerinin her ikisi de isis'in sembolleriydi.

    Tanrılar tanrısı Zeus'u çocukken Girit Adası'nda Amaltheia adlı bir keçi sütüyle besler. Sonraki efsaneler onun bir keçi değil, bir peri olduğu yolundadır. Çok güçlü bir çocuk olan Zeus birgün sütüyle beslendiği Amaltheia'nın bir boynuzunu kırar. Bu olay üzerine Zeus, elinde kalan boynuz parçasına her zaman için çeşitli nimetlerle doldurulmak ya da dolu bulunmak gücünü bağışlar. Daha sonra bu boynuz Romalılarda "Cornu Capiae" adını alır ve keçilerin boynuzu bereket sembolü halini alır.

    Spritüalizmde Boynuz

    Spritüalizmde boynuz sembolü, yer aldığı tüm tradisyonlarda esas olarak gücün, kudretin sembolü olarak kullanılmıştır. Boğa ve inek boynuzlarının yalnızca bu anlamda kullanılmasına karşın koç ve geyiğin boynuzları tradisyonlarda farklı anlamlarda kullanılmıştır. (Örneğin geyiğin boynuzu, hem biçimi itibariyle yaşam ağacıyla ilişkilendirilir, hem de, geyiğin sürekli boynuz değiştirmesi nedeniyle, Yeniden Doğuş'u simgeler. Koç boynuzu ise spiral sembolüyle kimi anlamları paylaşır.) Akatlar'da boynuz kırmak zor kullanarak kuvvetle yenmek anldıbına gelirdi.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 91.
    0
    Deniz Atı

    Fringe'nin "deniz atı" filigranına yakından baktığımızda, çiçek sembolündeki Fibonacci spiralini burada da görürüz. Spirali çevreleyen altın oranla çizilmiş bir "altın dikdörtgen" vardır. Altın dikdörtgen, kenarları arasında altın oran bulunan dikdörtgendir ve 1: (1 + √5) / 2 = 1: 1.618 orantısına sahiptir. Matematikçi Mario Livio, 1509'da Luca Pacioli'nin "Divina Proportione" kitabında birçok sanatçı ve mimarın, altın dikdörtgenin estetik olarak göze hoş geldiği düşüncesinden büyük oranda etkilendiğini "Pacioli'nin kitabıyla, Altın Oran, çok matematiksel olmak yerine teorik uygulamaya dönük, sanatçıların yararlanabileceği bir hal aldı." şeklinde belirtmiştir.

    Deniz Atı sembolünün kuyruk kısmı, yine ustaca yerleştirilmiş bir Fibonacci spiralidir. Tam adı Fibonacci Dizisinin sembolize hali olan spiraldir. 1202’de üremeyle ilgili olarak italyan Leonardo Fibonacci tarafından ortaya konulmuştur. Biraz daha aşağıya baktığımızdaysa kuyruğunun girdap gibi olan halini görüyoruz. Bu da yine Fibonacci'nin "Altın Oran"ından gelmektedir. Simgesiyse olarak gösterilmektedir. Doğada ve mimaride birçok yerde altın oran ve Fibonacci dizisine rastlamak mümkündür. Papatya, ayçiçeği hatta Süleymaniye ve Selimiye Camileri'nin minarelerinde bile bu dizi bulunmaktadır.

    "Deniz Atı", Fringe dizisinde çok iyi bir yüzücü olduğu için Walter'in babasının takma adı ve imzasıdır. Dizinin 2. sezon 14. bölümünde babasının çalışmalarını çalan bir Alman nazisi Alfred Hoffman, bu çalışmaları değiştirerek günümüz komplo teorisine konu alan ve sadece belirli bir ırkı, kitleyi ya da mavi göz, kahverengi göz gibi ortak özellikteki insanları hedef alan kitle imha silahına çevirmiştir.
    ···
  17. 92.
    0
    El Sembolü

    El motifi genelde duvarlara asılmak üzere yapılan resimlerde kullanılmıştır. Falname’deki bir minyatürde yer alan el motifinde parmakların üstünde yukarıda sözü edilen 5 kişinin adı yazılıdır.[1]

    El simgesi ayrıca islam’a göre en kutsal 2 kadın olan Hz. Fatıma ve Hz. Meryem’in sembolüdür. inanışa göre Hz. Meryem isa Mesih’i doğuracağı sırada tuttuğu dal bir el seklini almıştır. Bunun yanısıra el, Hz. muhafazid’in amcası Abbas’ın simgesi olarak da kullanılmıştır. Hangi anlama gelirse gelsin bu simgenin nazarlık olarak insanları kötülüklere karsı koruyacağına inanılmıştır.[2]

    El motifinin Hz. muhafazid ve onun ailesine duyulan sevginin bir işareti olarak mezar taşlarına islendiği de belirtilmektedir. Bu mezar taslarının Caferi mezhebine mensup yörelerde yoğunlaştığı görülmektedir. El motifinin aynı zamanda islam sancağının ellerde taşındığını ve bunun sürekliliğini simgelediği ileri sürülmektedir.[3]

    Fatma, kocası Hz. Ali'yi genç ve güzel bir odalıkla görünce o sırada pişirmekte olduğu helvaya şaşkınlıkla elini daldırır ve karıştırmaya başlar. Kocası, durumu fark edince Fatma'nın elini tencereden çıkartır. Fatma'nın eli, yüzyıllardır sahiplerine şans getirdiğine ve onlara sabır ve sadakat erdemleri verdiğine inanılan bir tılsım haline gelir. Bu nesne genellikle 'Fatma'nın Eli' olarak bilinilirse de Araplar arasında 'Hamse Eli' diye anılır. Hamse, 5 demektir ve bir elin parmak sayısını gösterir. Hindu'lar 'Humsa Eli', Musevilerse 'Hameş Eli' ya da 'Miryam'ın Eli' adını vermişlerdir. Kimi kültürlerde yukarıya dönük, kimi kültürlerde aşağıya dönük el şeklinde bulunmaktadır." [4]

    Parmakların açık tutulduğu el motifi, 5 parmaktan ötürü Arapça 5 anldıbına gelen “hams” olarak da isimlendirilmektedir. 11. yüzyılda büyük olasılıkla Şii etkileriyle “Ali’nin eli” (Pençe-i Ali) olarak nitelendirilen sekil Kerbela’da bir elini kaybeden Ali’nin oğullarından birinin anısını da yaşatıyor olabilir. Aynı motif Mağrip’te Fatıma’nın Eli olarak saygı görür.[5][6]

    Fatma’nın eli Ortadoğu'daki kültürlerde kullanılan bir uğur, bereket, şans ve mutluluk sembolüdür. Pek çok formda kullanılır. Gümüş, altın kolye, takı olarak, duvarlara asılan figür olarak yaklaşık 3000 yıldır Anadolu’da ve Ortadoğu’da kullanılmıştır. Elin ortasındaki Mısır geleneğinden kalma Horus’un gözü, ya da “her şeyi gören gözün” şans getireceğine ve nazarı uzaklaştıracağına, kem gözlerden insanları sakınacağına inanılırdı. Elin ortasındaki 3 balık, bereket sembolüdür. Genellikle elin çeşitli taraflarına kimi dualar da yazılırdı. Fatma’nın eli diğer kültürlerde, Meryem’in eli, Miriam'ın Eli ya da Khamsa olarak da bilinir. Bu eli taşıyan kişilerin şanslarının açılacağına, nazar gelmeyeceğine, bereketlerinin açılacağına inanılırdı. Aslında bu semboller Mısır’da da kullanılmaktaydı ve yaklaşık bu sembollerin tarihi 4000 yıl önceye gitmektedir. Benzer sembolleri çok çeşitli kültürlerde ya da Masonluk gibi gizli teşkilatlarda da rastlanmaktadır. Ortadoğu’da yerleşen hemen her kültürde bu sembol yerel kültür ve dinle bütünleştirilip yüzyıllardır kullanılmıştır.

    Daha da eskiye gidersek, Finikelilerin tanrıçası Tanit’in elinin de nazardan koruduğuna ve iyi şans getirdiğine inanılıyordu.

    Yahudilik'te Hamsa ya da Miryam'ın Eli

    Hamsa; islam ve pagan kültürünün bir ürünü de olmasına rağmen günümüzde Yahudiliğin ve israil’in sembolü olarak anılıyor. Açık bir elin içine gömülü olan bir göz şeklinde olan, her kültürde değişik isimleri bulunan Hamsa’nın, Fatma’nın eli ve Miryam’ın eli gibi isimleri bulunuyor. Aynı zamanda ibranicede 5 anldıbına “Hamesh” de bu sembol için kullanılan isimlerden biridir.[7]

    Yahudi kültürüne göre bu 5 parmak Torah'ın 5 kitabını sembolize eder. Elin sağ ve sol parmakları yanlara dönüktür. Diğer 3 parmaksa dikeydir. Hamsa'nın tıpkı nazarlık gibi şeytanı uzak tuttuğuna inanılır. Ağırlıklı olarak açık mavi rengindedir. Fakat turistlerin ilgisini çekmek için farklı renk ve desenlerde de yapılıyor. Hamsa evin bir köşesine asıldığı gibi kolye, yüzük, bilezik gibi de kullanılabiliyor.[8]

    islam kültüründe “Fatıma Eli” diye bilinen figürün Yahudi kültüründe de “Abla Meryem’in Eli” (Sister of Moshe Rabenu) diye bilinir. Meryem (Miryam), Hz. Musa'nın ablasıdır. Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman araştırmacılar Hamsa’yı birçok değişik şekilde tanımlarlar.3 din için de muska anlamı taşıdığı, nazardan koruduğu ve Paganlar için de bereket sembolü olduğuna dair inanışlar var. Aynı zamanda Kabalistik bir sembol de olan Hamsa, Yahudi sanatında birçok dalda bu sembole rastlayabiliriz. islam kültürüne göre ise; 5 parmak islam’ın 5 şartını ve 5 duyuyu temsil eder.

    Günümüzde Kabala öğretisinin popüler bir hal almasıyla birlikte Hamsa takan ünlüler artmıştır. Madonna, Brittany Spears ve Demi Moore gibi ünlüler Hamsa takanlardan sadece bazıları.[7]

    Şiilere göre 5 sayısı; Peygamber Sülalesindeki 5 “kutsal kişiyi” vurgulamaktadır. Bunlar; muhafazid, Fatma, Ali, Hasan ve Hüseyin’dir. Değişik formatlarda Hamsalar’a rastlamak mümkündür. Üzerinde kalp olan, Davud’un Yıldızı olan ya da Allah yazan Hamsalar da bulabilirsiniz.[7]

    Fatıma'nın Eli

    Fatıma‘nın Eli, nazarlık olarak ve kötülüklerden korunmak, kem bakışlara karşı kullanılır. Hz. muhafazid‘in kızı Hz. Fatıma‘ya gönderme yapılır. Fatıma‘nın eli şans getiren bir tılsım olarak da kullanılmaktadır. Eski Türk‘lerde de Umay Ana‘nın elidir. Umay Ana sıkıntıda ve doğum yapmakta olan kadınlara yardım eder. Fatıma‘nın eli, birçok kültürde, kapılara çizilir. Endülüs‘teki Elhamra Sarayı‘nın girişindeki büyük taş el bir tılsımdır ve en güzel bir örnektir. Yaygın olarak kullanılan nazarlık ve takıdır.

    Fatıma’nın elinin kem gözlerden koruduğuna inanılmaktadır. Kapı girişlerinin üzerine kötülükleri koruma amacıyla islenen motif biçimsel olarak Arapça harflerle “Ya Allah” yakarışını anımsatmaktadır.[9][6]

    Fatıma'ya yönelik anlatılan mit şöyledir:

    "Tanrı kâinatı yarattığında, daha siyah parçaları yokken, yer ve gök su iken, Kandilde bir Nur parladı. Bu nur’un içinde bir kadın gözüktü. Başında bir Taç, 2 kulağında 2 Küpe, belinde de bir Kemer vardı. Cebrail Nur içinde Kadın’ı görünce şaşkınlığa düştü. Hakk’a niyaz etti, kim olduğunu bilmek istedi.
    Hakk’tan bir nida geldi; dedi: “Ey Cibril, O, Cennetin Seyyidesi Fatıma-tüz Zehra’dır.”
    Cibril sual etti: “Ey Tanrım, ne kadar güzeldir.”
    Tanrı buyurdu: “Biz O’nu nur âlâ nur’dan yarattık.”
    Cibril sual etti: “Ya Rab, başındaki nedir?”
    Tanrı buyurdu: “Başındaki Taç, Tac-ı Devlettir ki bu muhafazid Mustafa’dır.”
    Cibril, belindekini sual eyledi.
    Hakk buyurdu: “Ya Cibril, belindeki de Kemer olup, Fatıma’nın helâli olan Ali’dir.”
    Cibril sual etti: “Kulaklarındaki nedir?”
    Hakk buyurdu: “Şebber-ü Şübber (Hasan ve Hüseyin) Cennetin Efendileri.”

    Bu mitik anlatımda Fatıma, başında tâcıyla bir kraliçe olarak tanımlanır. Nasıl ki Meryem Ana’ya cennetin kraliçesi denir, aynı şekilde Hz. muhafazid de Fatıma’nın cennet kadınlarının efendisi olduğunu söyler. Babası Hz. muhafazid, ona ayrıca “Ümmü Ebîha” yani "Babasının Annesi" takma adını verir. Ayrıca Hz. muhafazid'in soyu "kevser" olarak nitelenen Fatıma'dan devam eder ve kâh bereket kâh şifa için "Fatıma'nın Eli"nden yardım istenir. Bu benzerlikler ve niteliklerden hareketle Ana Tanrıça arketipiyle Fatıma arasında bir bağ kurulabileceği öne sürülür.[10]
    Tümünü Göster
    ···
  18. 93.
    0
    hızlı hızlı yaz
    ···
  19. 94.
    0
    part 3

    666 rakamından, Deccâl’in yarın dünyaya geleceği sonucunu çıkaran ve bebeklerini 6 Haziran 2006’da doğurmak istemeyen anne adayları, sezaryen için hastanelere akın etti.. Bunlardan biri olan Melissa Parker isimle ingiliz kadın, doğumunu daha önce yapmak için hastane yönetimini ikna etmeye çalıştı... “The Omen” (Kehanet) filminin etkisinde kalan Parker, 6.6.6 tarihinde bebeğini dünyaya getirmekten korktuğunu belirterek, “Çocuk kötü birisi olacak diye çok korkuyorum... Daha kötüsü, bebeğimin kendisi şeytan ya da Deccâl olabilir” dedi.[21]

    666
    Son yıllarda bir malın alınıp satılmasında, malın fiyatı dahil gereken diğer özelliklerinin kolayca takip edilmesinde, elektronik okuma kolaylığı için, eşyanın üzerine barkot denilen siyah düz çizgiler içeren etiketler vurulmaktadır. Bu işaretleri taşımayan eşyaların alınıp satılması, önemli marketlerde artık mümkün değildir. Bu sistemi IBM firmasında çalışan, George Joseph Laurer isimli bir mühendistir. işin asıl ilginç yanı, Barkod sisteminde iki başta ve ortada ki uzun çizgilerin sayı değeri 666 olmasıdır. Gazeteciler bu konuyu mühendis Laurer’e soruyor ama o, bu sayı değerine nasıl ulaşıldığını ve niçin gizlendiği sorusuna “her şeyin rasgele seçildiğini” söylemiştir.

    666
    Tabi IBM bilgisayar programcısı bir firma olması ve sahibinin de bir Yahudi olması hep akıllara, bunların kör bir tesadüf mü yoksa kehanetleri bilen birilerinin olayları kurgulama çalışmalarının sonucu mu diye düşünmekteyiz. Ayrıca interneti ifade eden ‘dünya çapındaki ağ’ anldıbına gelen, ‘world wide web’ kelimelerinin kısaltılmış hali ‘www’ olması ve yine, ibranicede W harfinin rakam karşılığı 6 olması ve “WWW” sayı değerinin “666″ olması, yine dikkatleri bu konu üzerine çekmiştir.[24]

    Eğer gerçekten bir kurgulama, başka bir deyişle “Tanrı’yı kıyamete zorlama” varsa bile, hepsi de çok acemice yapılmış kurgulardır. Çünkü Vahiy-13:17′de işaret edilen bir mal ve eşya için değil, insan’ın bu işaretle damgalanmasıdır. Damgası olmayan insanın, hiçbir alışveriş yapamayacağından bahsedilir. Yukarıda yapılan zorlamalar konuyla fazla ilgili değildir. Asıl olan insanın 666 işaretini ya da bu sayıyı simgeleyen işaretle damgalanmış olmasıdır.

    Şimdi diyeceksiniz ki çok yakında, her insan benzer bir işaretle, belki bir mikroçip taşıyacak ve her işi bununla görülecek. Bence her türlü dünyevi işimizin kolayca yürütülmesi için böyle bir gelişme olacaktır. Ama vatandaşlık numarası, parmak izi ya da göz bebeğimiz, kimliğimizin kolayca tanımlanması için yeterlidir. Ancak birileri ille de bu kehanetleri zorlamak niyetiyle, belki de sayı değeri 666 olan bir kodlama sistemi de uydurabilir.[24]

    Amerikan Hazine Bakanlığı’nın armasının en altında 666 sayısı yazılıdır ama bu sembolün armaya niçin konduğu meselesi, esrarını hálá korumaktadır.[23]

    666
    Trilateral Commission’un ambleminde yer alan iç içe geçmiş üç tane 6 sayısı, aslında incil’de “Deccâlin sayısı” olarak ifade edilen 666’ya denk gelmektedir. Dahası incil’in bu bölümünde “yerden çıkan canavar” deyimi modern yorumculara göre aslında dünyayı ele geçirmeye çalışan bir gizli örgüte denk gelir.

    Bu açıdan bakıldığında bu örgütlerin sembollerinde yer alan işaretlerin hiç de rastlantısal olmadığı ve ancak konunun uzmanı olan kişilerce anlaşılabileceği belirgindir. Trilateral Commission’un amblemine dikkatle bakıldığında iç içe geçmiş üç ok dikkati çeker. Daha dikkatle baktığımızda bu okların stilize edilmiş 6 rakamı olduğunu görürüz. Üstelik oklar üç adet üçgenden oluşmuş tek parça bir üçgenin parçaları olarak da algılanabilir. Bunlar bir tür “Teslis” oluşturarak üç altıdan oluşan “Deccâlin” gizemli kodunu vermektedir. Bu noktada şu soru aklımıza geliyor: CFR, Bilderberg, Trilateral Commission gibi oluşumlar kıyametin yaklaştığı günlerde ortaya çıkacak canavarın örgütleri midir? Bunların ortaya çıkarmak istedikleri tek dünya devleti, şeytanın hizmetkârı, Deccâl’ın krallığı için mi çalışıyorlar? [25]

    666 sayısı, Vodefone ambleminde de gizlidir.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 95.
    -1
    Bu kadar çok güzel olmuş ben daha fazla para kazanmak icin ben seni seviyorum diye konuştu bir gün daha da çok güzel olmuş ☺️
    ···