-
49.
0@1 ulan böyle sizin gibiler gidince ne anlamı kalıcak sözlüğün.. neyse iştahım kaçtı demişsin zor belki ama umarım geri gelir
-
48.
0ok kib bye öptm
-
47.
0ginobilinin 7. olağan bırakışı zaten amk...
-
46.
0qiN0ßiLi qhéNdhiNché shéßéphLériNi yhazar. ßéN qhéNdhi MéraMıMı aNLatayhıM. oNchéLiqhLé &qu0t;aNti&qu0t; NaM yhazar, hiçßir qrußa, hiçßir shıNıfa, hiçßir tarza dhahiL dhéğiLdhir, dhéNéNMişi dhéNéMéMiştir, ozqüNdhür; dh0LayhıshıyhLa qhéLiMé 0yhuNLarı, sh0shyhaL téshphitLéri, phshiqh0L0jiqh tahLiLLéri, ßağLarı, hiqhayhéLéri, NadhiréN dhé 0Lsha hayhata Nazar étMéshi; qhéNdhishiNi 0NLardhaN ayhıraN ç0qhça ozéLLiğiNdhéN ßirqhaçıdhır. 0NLar qhi, hayhatıNı üç yhüz qhéLiMéyhLé idhaMé éttiréN NichéLériNé NazaraN farqhLı qhéLiMéLér qhuLLaNMashıNı qariph qharşıLayhaNLarcha; az ßuçuqh qhitaph 0qhuMuş, éLi dhé qhaLéM tutaN ßaşqha üshLuphLarıN yhazarLarıdhır. yhaNi dhéMéM 0 qhi, aNti, yhaNi ßéN vhé éNtryh'dhé MüshaadhéNizLé chüMLéLériMiN ozNéshi dhé artıqh &qu0t;ßéN&qu0t; 0Lachaqh, hérhaNqi ßir çaßa içiNdhé dhéğiLiM, çüNqhü çaßaLayhachaqh qhadhar oNéMshéMiyh0ruM vhé hatta yhazMaqh ßéNiM içiN ßir çaßa qéréqhtirMéz, ßir arqha phLaN h0ßishidhir shadhéché. iNshaN ihtiyhaç dhuyhMadhığı yha dha arzuLaMadhığı ßir şéyh içiN çaßa yha dha qhashtédhiLdhiği üzéré &qu0t;éqhshtra çaßa&qu0t; qoshtérMéz. vhaqhti évhvhéL ßi dhüMßüqh dhé, &qu0t;M0dhérator 0LdhuqhtaN sh0Nra ßi rahatLaMa Mı qéLdhi N0Ldhuyhsha, éshqhi aNti'yhi aratıyh0r&qu0t; MéaLLi ßir şéyhLér çiziqhtirMişti. Lafa ßaqh. M0dhérator 0LdhuqhtaN sh0Nra rahatLaMışMış. uLaN shozLüğé yhazar 0Lur 0LMaz qotüMüzé qhazıqh sh0qhuyh0Lar dha M0dhérator 0LaNLardhaN 0 qhazığı qéri Mi çıqharıyh0Lar, ßoyhLé Mi aNLaMaLıyhız? é shéN éNtryh qirérqhéN qotüNdhéN shağNaqh tér ß0şaNıyh0rsha, ßéNi Niyhé qhéNdhiN qißi ßéLLiyh0rshuN 0ğLuM? işiN éshphrishi ßi tarafa, M0dhérator 0LMadhaN oNché hér aN shozLüqhtéN atıLMa téhLiqhéshi Mi yhaşıyh0rdhuM dha ßir aNdha rahatLayhıvhérdhiM? çaßa Maßa yh0qh, ßu qh0Nudha aNLaşaLıM, yhérLéştiriN qüzéLché qhafaNıza. qéLéLiM ph0phüLarité MévhzuuNa. ßu ashLıNdha ßéNiM içiN ç0qh achı ßir shıfatLaNdhırMa 0LMuştur. oNchéLiqhLé şuNu ßiLMéqh LazıM qhi, işiNi iyhi yhaphıyh0rshaN, ozéLLiqhLé shozLüqh qißi; ßéğéNiLériN 0yhLaMa, Nichqh aLtıNa éNtryh qirMé yha dha ozéL Méshaj qoNdhérMé qißi yh0L vhé aLtérNatifLérLé ifadhé édhiLéßiLéN ßir 0rtaMdha ph0phüLér 0LMaN qhaçıNıLMazdhır. iyhi yhazıyh0rshuN, adhaM 0qhuyh0r qhardhéşiM, Né yhaphaLıM yhaNi, &qu0t;ph0phüLér faLaN 0LMaqh ishtéMiyh0ruM, éNtryh'LériMé érişiMi dhé qhaphattırıchaM, MahqhéMéLérdhé shürüNéchéqhshiNiz LaN!&qu0t; Mı dhéMéLiyhiM? qhaLdhı qhi, ph0phüLér 0LMaqh qhotü ßir şéyh dhé dhéğiL, 0qhuNMaqh içiN yhazıyh0ruz éN NihayhétiNdhé. faqhat, ßazı shévhqiLi yhazarLar, éNtryhLériNdhé ßéNi ph0phüLér 0LMaqhLa &qu0t;shuçLarqhéN&qu0t;, ashLıNdha &qu0t;phiyhasha&qu0t; yhazarı 0LMayha ßaşLadhığıMı qhashtédhiyh0r, qhavhraMshaL ßir ß0chaLaMayha qiriyh0r. faqhat yhiNé qhéNdhishiNiN qozdhéN qhaçırdhığı ßir ayhrıNtı vhar qhi, yhazıLarıMı phiyhashayha yha dha 0rtaLaMayha dhéğiL, éhL-i zéqha adhaMLara hitaph édhéréqh yhazıyh0ruM ßéN, 0rtaLaMa dha ßéğéNiyh0rsha, şu N0qhtadha ßéNi shuçLaMaNıN ßir MaNashı yh0qh. shozLüqh éLitiNdhéN (qhi qorüLdhüğü üzéré üçü ßéşi qéçMiyh0r shayhıLarı) taqhdhir qorMéyhi taßii qhi ßéqhLéMiyh0ruM, çüNqhü -ßéLqhi ç0qh Narshisht ßir éshaNsh 0Lachaqh aMa- qhéNdhiMi phriMush iNtér pharésh'iN dhé üshtüNdhé qh0NuMLaNdhırıyh0ruM vhé éNtryhLériMi ßéğéNMéqh z0ruNdha 0LdhuqhLarıNı dhüşüNüyh0ruM, ßuNu zıMNéN dhéğiL aphaçıqh ifadhé étMéNiN dhaha dhürüshtçé 0LdhuğuNa iNaNıyh0ruM ayhNı zaMaNdha. şiMdhi dhiyhéchéqhshiN qhi, MadhéM dhüzéNLé shtatüqh0yhLa ßu qhadhar qhavhqaLıshıN, NédhéN M0dhératorLüqh yhaphtıN dha dhüzéNiN shaNchağıNı taşıdhıN, dhiyhéchéqhshiN 0ğLuM ßiLiyh0ruM, aMa ßi hiqhayhéshiNi dhiNLé dhi Mi? oNchéLiqhLé M0dhératorLüqh téqhLif édhiLdhiğiNdhé, uzuNcha shüré işi yh0qhuşa shürdhüğüMü ßéLirtMéLiyhiM, Nétichédhé hiç aLaqhaMıN 0LMadhığı ßir Müéshshéshé shozLüqh vhé M0dhérashyh0N. faqhat M0dhérator arqhadhaşLarıN yhoNéLttiğiM 0NLarcha sh0ruyha MutLaqha vhéréchéqhLéri ßir chévhaßı 0LuNcha &qu0t;artıqh ayhıph édhiyh0ruz LaN qaLißa adhaMLara&qu0t; dhiyhéréqh qhaßuL éttiM. qhafaMdhaqhi dhüşüNché dhé (dhaha dh0ğrushu qhéNdhiMi qhaNdhırMacha) shtatüqh0 ßéqhçiLiğiNé sh0yhuNMaqh dhéğiL; yhazarLarLa dhaha shağLıqhLı iLétişiM qhuruph, iyhi yhazarLarıN oNüNü açMaqh, NichéLiği shiqhtir édhiph, NitéLiğé yhüqhLéNMéqh, shüzqéchiN aLtıNa qéçéßiLéNLérLé dhayhatMashız, shozLüğüN qéLişiMiNi qhatqhıLayhachaqh &qu0t;aNarqh0&qu0t; ßir yhaphı qhurMaqhtı. faqhat 0LMadhı, çüNqhü héM qharaqhtériMdhé vhé MizachıMdha &qu0t;ßirqhaç qhişidhéN MütéşéqhqhiL yhoNétéN shıNıf&qu0t;a dhahiL 0LMaqhtaN ziyhadhé, shaLdhırqaN vhé haqh arayhaN qhitLéLériN Lidhéri 0LMaNıN yhazıLı 0LdhuğuNu, héM dhé açıqhLaMayhı étiqh ßuLMadhığıM (shozLüqh dhışıNdha dha açıqhLaMayhachağıM) ßazı M0dhérashyh0N içi shéßéphLér ßuLuNdhuğuNu shoyhLéMéLiyhiM. shozLüqh içiNdhé qüttüğüM qhayhqıLar vhar, évhét. faqhat ßu, Né zaNNéttiğiN qißi ph0phüLér 0LMaqh, Né dhé çıLqıNLar qißi 0yhLaNMaqh, phiyhashayha dhüşMéqhtéN artıqh ßahshétMiyh0ruM ßiLé. shadhéché yhazMaqh dhérdhiM, iyhi vhaqhit qéçirMéqh vhé -tévhéchchüh qoshtéréchéğiNizdhéN şüphhéM yh0qh- iyhi vhaqhit qéçirMéNizi shağLaMaqh. yhazdhıqhLarıMıN taMdıbını t0pharLadhığıNdha, ch0Nvhérshé üzériNdhéqhi chhé Métaf0ruNuN dha aNLaMshızLaştığıNı, içiNiN ß0şaLdhığıNı qoréchéqhshiN. yhazMayhı ßıraqhıyh0ruM. yhazMayha 0LaN iştahıM qhaçtı çüNqhü.Tümünü Göster
-
45.
0napak inanak mı kanka
-
44.
0benim de bu konu hakkında diyeceğim özetle şudur;Tümünü Göster
alexander, marcus julius gessius bassianus alexianus adıyla doğdu. alexander'ın babası, marcus julius gessius marcianus suriyeli bir promagistra idi ( sulh hakimi). annesi julia avita mamaea, julia maesa ile suriye soylusu julius avitus'un ikinci kızı ve i̇mparator elagabalus'un ("heliogabalus" olarakta bilinir) teyzesidir. hakkında çok az bilgi olan theoclia adında bir kız kardeşi vardır. alexander'ın büyük teyzesi imparatoriçe julia domna'ydı (aynı zamanda maesa'nın küçük kız kardeşi) ve lucius septimius severus ise eniştesiydi. i̇mparatorlar caracalla ve publius septimius geta, anneleriyle kuzendi. 221 yılında alexander'ın büyükannesi maesa, septimius severus'u kuzenini halefi olarak evlat edinmeye ikna etti ve [[sezar]] ünvanı alan bassianus adını alexander olarak değiştirdi. ertesi yıl 11 mart'ta, elagabalus öldürülünce, alexander praetorian muhafızlar tarafından i̇mparator ilan edildi ve bu karar senato tarafından da onayladı.
alexander imparator olduğunda, genç, sevimli, iyi niyetli ve tamamıyla annesinin yönetimi altındaydı. julia mamaea meziyetli bir kadındı ve genç imparatorun etrafını akıllı danışmanlarla çevirmişti. oğlunun karakterinin gelişimini takip etti ve yöneticilik tarzını iyileştirmesini sağladı. diğer taraftan haddinden fazla kıskançtı. aşırı cimriliği ile orduyu kendinden soğuttu ne kendisi ne de oğlu askeri disipilini dayatabilecek kadar güçlü değildi. i̇mparatorluğun her tarafında sık sık isyanlar olmaya başladı; bir tanasine hakim ve praetorian praefect'i ulpian'ın hayatı feda edildi bir diğerinde ise cassius dio komutanlıktan emekli olmaya mecbur bırakıldı.
genel olarak, her halukarda, alexander'ın saltanatı doğuda sasaniler güçlenene kadar başarılıdır. takip eden savaşta çok değişik hesaplar vardı. her durumda, sasaniler zaman içinde kontrol altına alınsalar bile roma ordusunun idaresi görülmemiş bir disiplin boşluğu sergiledi. i̇mparator 233'te roma'ya döndü ve bir triumph (bir tür zafer geçidi) kutladı.
ertesi yıl ren sınırında bir kaç noktadan gedik açan, hisarları yıkıp kırsal bölgeyi işgal eden galya'daki germen saldırganlarla karşılaşmaya çağırıldı. alexander doğu eyaletlerinden getirdiği lejyonlarla birliklerini bir araya topladı ve germanya'ya ren nehri üzerine kurulan ve dubalardan oluşan bir köprünün üstünden geçerek girdi. başlangıçta zaman kazanmak için germen kabileleri satın almaya çalıştı. akıllı bir politika olsa da olmasa da, bu lejyonların gözünde imparatorun askerliğe yakışmayan bir davranışta bulunduğu için gözden düşmesine neden oldu. herodian'ın dediğine göre "onların fikrinde alexander, savaşı kazanmak için onursuz bir tavır göstermişti ve önceki küstahlıklarından dolayı germenleri cezalandırmak için üzerlerine yürümek yerine rahat bir hayatı tercih etmişti". bu şartlar orduyu yeni bir lider aramaya itti. yukarılara doğru rütbesini yükseltmeye çalışan trakya'lı komutan maximinus thrax'da karar kıldılar. maximinus'un imparator olarak adlandırılmasını takiben, alexander annesiyle birlikte ( 18 mart ve 19 mart 235 her iki tarihte olası) [[lejyon xxii primigenia]]'nın isyanıyla öldürüldüler. bu suikast, maximinus'un tacını güvence altına aldı.
alexander'ın ölümü günümüzde, augustus tarafından kurulan yönetimsel sistemin çöküşü ile "3. yüzyıl krizleri" olarak bilinen ve imparatorluğu oldukça zayıflatan kaotik dönemin ilk sinyalleri olarak kabul edilir.
alexander suriyeli i̇mparatorların sonuncusudur. annesinin etkisi altında, insanlarının ahlakını ve şartlarını iyileştirmeye uğraştı. danışmanları , ünlü hakim ulpian, tarihçi cassius dio ve 16 seçkin senatör ve roma'nın 14 yönetim bölgesini temsilen 14 yönetimsel bölge başkanından oluşan belediye konseyi idi. eskiden mahkemelerde yaygın olan lüks ve aşırırlık azaltıldı, gibkelerin standardı yükseltildi, vergiler hafifletildi, edebiyat, sanat ve bilim cesaretlendirildi, bir çok asker ve insanların bu işe uygunluğu ıslah edildi ve borç verme ofisleri düşük faizden borç vermeleri için kurumsallaştırıldı. din işlerinde alexander, açık fikirli bir görünüş sunar. kendi özel şapel'inde orpheus, i̇brahim peygamber, tyanalı apollon ve i̇sa peygamber'in büstleri vardı. söylendiğine göre hristiyanlığın kurucusu adına bir tapınak yaptırmaya istekliyi ancak pagan rahipleri tarafından caydırıldı.
alexander augusta ünvanlı sallustia orbiana ile 225 yılında evlendi ama karısının babası seius sallustius'un kendisine suikast girişiminde bulunup idam edilmesi üzerine 227'de boşandı ve onu sürgüne gönderildi. ölümünün ardından, elagabalus'un dinsel emirleri geri alındı ve el-gabal emesa'ya geri döndü. kadınlar senato toplantılarında hazır bulunmaktan men edildiler ve damnatio memoriae politikası tesis edildi.
elagabalus'a karşı yapılan kara propaganda kampanyası, geleneksel olarak julia avitus mamaea'ya yüklenir. onun hakkında bir çok iftira ve uydurma hikâye ortalıkta dolaşmış ve tuhaflıkları belki de fazla abartılmıştır. bunlar arasında en meşhuru olan ve onu ölümsüzleştiren 19. yüzyıl resmi heliogabalus'un güllerinde , misafirlerini akşam yemeğinde öldürmek için tavandan düşen çok miktarda güzek kokulu gül yapraklarıyla boğmuştur. söylendiğine göre elagabalus bazen pirinç boğa (bir işkence aleti) içerisine bir köle yerleştirirdi böylece yemekteki misafirler onun ölüm çığlıklarıyla eğlendirilirdi.
elagabalus'un sefahatıyla ilgili bir çok hikâyenin kaynağı olan historia augustanın, detaylarının güvenilmezliği artık bilimsel bir uzlaşmadır. gerçeğin özünü temel aldığı halde cinsiyet değiştirmesi ya da transciksüelliğiyle ilgili açıklamalar yüksek oranda süphelidir. pek çok çağdaşı onun sadece erkekleri arzuladığını düşünmüştür; bu etken geleneksel olarak onun çöküş nedeni olarak belirtilir. kaynak olarak historia augusta,dan daha güvenilir olan dio ve herodian gibi tarihçiler, en azından pasif bir eşcinsel olduğu iddia ederler ancak ne ölçüde olursa olsun, eğer öyleyse bile bu gün bilebilmek imkânsızdır. onun gayretli dinsel şevki geniş ölçüde kabul edilmiş görünür ve günümüzde önemli bir tartışma konusu değildir.
zalimlik eylemleri olarak, bazı bilim adamları elagabalus'un, doğduğu kent olan emmaus'u bir ihsan olarak (nicopolis) yeniden imarı için ricacı olan hristiyan tarihçi sextus julius africanus'u işaret ederler. aynı zamanda düşmanı ve selefi olan macrinus pater patriae unvanını almış ve halefi severus alexander uzun süre görevde kalmış olsada, senato bir değer göstergesi olarak çok nadir verilen bir unvan olan pater patriae ("anavatanın babası") unvanı ile onore etmiştir ve bir çok selefinden daha uzun görev yapmıştır.
elagabalus ve maiyeti 218 yılı kışını bithynia eyaletinin baş kenti i̇zmit de geçirdi. i̇zmit, elagabalus'un dinsel inançlarının bir problem olarak ilk ortaya çıktığı yerdir. yerel roma vatandaşları uygulamalarından rahatsız oldu ve "gannys" takip eden isyanı örtbas etmeye çalışırken öldürüldüler. historia augustanın iddia ettiğine göre "gannys" aslında yeni impatator tarafından öldürtüldüler çünkü onu 'ılımlı ve ihtiyatlı' yaşamaya zorluyorlardı. i̇mparator olarak doğulu bir rahip alma fikrine romalıların çabuk uyum sağlaması için annesi julia maesa, üerinde elagabalus'un resmi bulunan bir rahiplik cüppesini roma'ya göndertti ve senato binası'ndaki victoria heykeline astırttı.
elagabalus, küçük asya'da ki, senatör verus komutası altında ki lejyon iii gallica ve gellius maximus komutası altındaki lejyon iv scythica'nın kısa isyanları yüzünden gecikti. 219 sonbaharında maiyeti roma'ya ulaştığı zaman julia maesa ve elagabalus, bir çok senatörün saygı göstermeyip kötü davrandığı comazon ve müttefiklerine güçlü ve kârlı pozisyonlar verdi. comazon, üç defa roma şehir prefect'i ve iki defa da konsül olarak görev yaptı. elagabalus aşığı olduğu farz edile hierocles'i, bir diğer aşığı olduğu iddia edilen zoticus'u yönetimsel olmayan ama etkili cubicularius pozisyonuna atadığı için, sezar ilan etti. roma liderliği için teklifettiği genel af her ne kadar hakim ulpian sürgüne gönderilmiş olsa da büyük ölçüde onurlandırıldı.
julia maesa, julia soaemias ve elagabalus arasındaki ilişki başlangıçta güçlüydü. annesi ve büyükannesi senato'ya girmelerine izin verilen ilk kadınlar olarak her ikisi de senatoryal unvan aldılar: soaemias clarissima ve maesa geleneklere daha bir uymayan mater castrorum et senatus unvanlarıyla kendilerini senatoya kabul ettirdiler. julia maesa kendini tacın arkasındaki dünyanın en en güçlü kadını yapmak istediğinde, elagabalus kendi yolunu çizmekte ki geniş özgürlüğünü ve kontrol edilmesinin imkânsız olduğunu ispat edecek -
43.
0a n t i
1+17+24+12 = 54
g i n o b i l i
8+12+17+18+2+12+15+12 =96
96-54= 42
sözlükten 2 bin gittiğine göre 42-2 = 40 yapaaaarrr...
not:
harflerin altındaki rakamlar her bir harfin rakam olarak karşılığıdır.
a=1, b=2 gibi... -
42.
0bunu modluktan mı atmışlar onu mu diyor özetle...
-
41.
0şu kadarını söyliyim sana!!!Tümünü Göster
at nine o'clock on the morning of september 11th 2001, president george bush sat in an elementary school in sarasota, florida, listening to seven-year-olds read stories about goats. “night fell on a different world,” he said of that day. and on a different america.
at first, america and the world seemed to change together. “we are all new yorkers now,” ran an e-mail from berlin that day, mirroring john f. kennedy's declaration 40 years earlier, “ich bin ein berliner”, and predicting le monde's headline the next day, “nous sommes tous américains”. and america, for its part, seemed to become more like other countries. al-qaeda's strikes, the first on the country's mainland by a foreign enemy, stripped away something unique: its aura of invulnerability, its sense of itself as a place apart, “the city on a hill”.
on this view, america is not exceptional because it is powerful; america is powerful because it is exceptional. and because what makes america different also keeps it rich and powerful, an administration that encourages american wealth and power will tend to encourage intrinsic exceptionalism. walter russell mead of the council on foreign relations dubs this impulse “american revivalism”. it is not an explicit ideology but a pattern of beliefs, attitudes and instincts.
the bush administration displays “exceptionalist” characteristics to an unusual extent. it is more openly religious than any of its predecessors. mr bush has called jesus his favourite philosopher. white house staff members arrange bible study classes. the president's re-election team courts evangelical protestant voters. the administration wants religious institutions to play a bigger role in social policy.
it also wears patriotism on its sleeve. that is not to say it is more patriotic than previous governments, but it flaunts this quality more openly, using images of the flag on every occasion and relishing america's military might to an unusual extent. more than any administration since ronald reagan's, this one is focused narrowly on america's national interest.
related to this is a certain disdain for “old europe” which goes beyond frustrations over policy. by education and background, this is an administration less influenced than usual by those bastions of transatlanticism, ivy league universities. one-third of president bush senior's first cabinet secretaries, and half of president clinton's, had ivy league degrees. but in the current cabinet the share is down to a quarter. for most members of this administration, who are mainly from the heartland and the american west (texas especially), europe seems far away. they have not studied there. they do not follow german novels or french films. indeed, for many of them, europe is in some ways unserious. its armies are a joke. its people work short hours. they wear sandals and make chocolate. europe does not capture their imagination in the way that china, the middle east and america itself do.
mr bush's own family embodies the shift away from euro-centrism. his grandfather was a senator from connecticut, an internationalist and a scion of brown brothers harriman, bluest of blue-blooded wall street investment banks. his father epitomised the transatlantic generation. despite his yale education, he himself is most at home on his texas ranch.
looked at this way, the bush administration's policies are not only responses to specific problems, or to demands made by interest groups. they reflect a certain way of looking at america and the world. they embody american exceptionalism.
american exceptionalism is nothing new. but it is getting sharper
“everything about the americans,” said alexis de tocqueville, “is extraordinary, but what is more extraordinary still is the soil that supports them.” america has natural harbours on two great oceans, access to one of the world's richest fishing areas, an abundance of every possible raw material and a huge range of farmed crops, from cold-weather to tropical. not only is it the fourth-largest country in the world, but two-thirds of it is habitable, unlike russia or canada. any country occupying america's space on the map would be likely to be unusual. but as de tocqueville also said, “physical causes contribute less [to america's distinctiveness] than laws and mores.”
in his 1995 book “american exceptionalism,” seymour martin lipset enumerates some of these laws and social features. in terms of income per head, america is the wealthiest large industrial country. it is also the only western democracy to have practised slavery in the industrial era. it has the highest crime rate and highest rate of imprisonment (though crime, at least, is falling towards european levels). its society is among the most religious in the world. perhaps less obviously, americans are more likely than almost anyone else to join voluntary associations.
america has a highly decentralised political system, with federal, state and local governments all collecting their own taxes, writing their own laws and administering their own affairs. its federal government spends a relatively low share of national income. the country has more elective offices than any other, including, in some states, those of judges, which means that in each four-year cycle america holds about 1m elections. not surprisingly, perhaps, it also has one of the lowest voter turn-outs, making it at once the most and the least democratic democracy.
it has no large socialist party, and never has had. nor has it ever had a significant fascist movement. unlike conservative parties in europe, its home-grown version has no aristocratic roots. america has one of the lowest tax rates among rich countries, the least generous public services, the highest military spending, the most lawyers per head, the highest proportion of young people at universities and the most persistent work ethic.
but the term “exceptionalism” is more than a description of how america differs from the rest of the world. it also encompasses the significance of those differences and the policies based upon them. people have been searching for some wider meaning to the place since its earliest days. in 1630, the year the massachusetts bay company was founded, john winthrop, the colony's governor, described his new land as “a city upon a hill, the eyes of all people are upon us.”
and as they have looked, people have found two quite different reasons for thinking that america is special. one is that it is uniquely founded on principles to which any country can aspire. in 1787, alexander hamilton wrote in the first federalist paper that “it seems to have been reserved to the people of this country, by their conduct and example, to decide the important question, whether societies of men are really capable or not of establishing good government from reflection and choice, or whether they are forever destined to depend for their political constitutions on accident and force.”
that is america-as-model. george bush has embraced the idea. commemorating the first anniversary of the attacks of september 11th 2001, he said that “the ideal of america is the hope of all mankind.” he was echoing lincoln, who called america “the last, best hope of earth”.
but exceptionalism has another meaning: that america is intrinsically different from other countries in its values and institutions, and is therefore not necessarily a model. thomas jefferson said that “every species of government has its specific principles. ours are perhaps more peculiar than those of any other in the universe.”
in 1929, jay lovestone, the head of the american communist party, was summoned to moscow. stalin demanded to know why the worldwide communist revolution had advanced not one step in the largest capitalist country. lovestone replied that america lacked the preconditions for communism, such as feudalism and aristocracy. no less an authority than friedrich engels had said the same thing, talking of “the special american conditions... which make bourgeois conditions look like a beau idéal to them.” so had an italian marxist, antonio gramsci, and a british socialist, h.g. wells, who had both argued that america's unique origins had produced a distinctive value system and unusual politics.
lovestone was purged, but his argument still has force: america is exceptional partly because it is peculiar. as usual, de tocqueville had thought about both meanings of exceptionalism before anyone else. in his book “democracy in america”, he described not only what is particular to democracy, especially the way in which it changes how people think and act (what he calls “the quiet action of society upon itself”). he also described what was, and is, particular to america: its size, the institutions it had inherited from england, its decentralised administration.
these two versions of american exceptionalism have more in common than might appear at first sight. both suggest that the experience of america is open to others. the idea of america-as-model implies that other countries can come to be more like america, though american differences may still persist over time. the idea that america is intrinsically different is also consistent with the notion that outsiders can become american, but they must go there to do it and become citizens—hence america's extraordinary capacity to assimilate immigrants. -
40.
0beyler aslında
http://ccc.incisozluk.cc/...i-hesab%c4%b1m-hacklendi/ -
39.
0bırakınca daha çok dıbına koyuyosunuz sözlüğün aq.
-
38.
0adam haklı beyler ben gibilme pahasına okudum valla adam haklı
huur floodcu modda olan bitenden atıp tutmus oc - 37.
-
36.
02. entry ve devdıbını görünce hak vermemek elde mi amk? kendine iyi bak hacı ne diyim
-
35.
0ya bu ne amk kaç tane böyle başlık gidecekseniz gibtirin gidin yavşaklar birileri gitme desin diye mi50 tane bu tarz başlık açtınız? gidiyo musunuz? ok kib bye... hadeee naş...
-
34.
0lan bu benden yediği bu ayardan sonra hala yaşıyormu amk.
http://inci.incisozluk.cc/e/15687292/ -
33.
0gibtirin gidin la ağliak mı çok da gibimizdesiniz aq
-
32.
0ginobili kim la basketçi diil mi
-
31.
040 çıktı mı
-
30.
0okudum ama anlamadım
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 03 01 2025
-
cihangir solcusu kamyoncukamil
-
herkes buraya hayat felsefesini yazıyor
-
ferdi baba ölmüş
-
sevgilisini bavula koyup nefessiz bırakarak öldren
-
video tmp name yok
-
boyle yasayacagima geberirim
-
yangın söndürme uçaklarını satçaklarmış
-
regaip kandilinız mubarek olsun
-
ne ilksin nede son olacaksın
-
hornet gibi kız bulma uygulaması önerin la
-
şu mecraya gelip niye
-
gwynplaine adlı yazarı ifşalııyorum
-
ben canım çekmesin diye karılara bakmıyorum
-
video tmp name yokk
-
bahceli dem buluşmasi ümit özdağ yorumu
-
şimdi mutluyum sabah kötüydüm
-
eppek çıktı bugün
-
inci sözlük bile yapayalnız
-
olay ne memati ne 560tlsi olan adam
-
sanatsal bir şiir
-
am flm var mi la
-
asyali birini dövemeyen slav eziği
-
beyler sözlükteki herkes benden nefret ediyor
-
baskette habire barem degisiyo ya da kapaniuo
-
kızlar benden tırsıyormu ne anlamadım
-
karabasan diye bi sey yok
-
beyler amerikada yaşayan bir arkadaşım var
-
caner taslaman hocayı izleyen varmı
-
pluie vardı en son evlenmişti
- / 2