ulan bu dıbınakodumun labirentinden kurtuluş yok mu? var olmaz mı. e daha ne yarram bu tribin? öyle değil be birader. yemin ederim öyle değil. yüzlerce binlerce yol, yüzlerce binlerce çıkış var. hangisinden çıkacağım belli değil. bikaç kere çıktım kendime geldim sandım. yok. yine ondayım. bi türlü kurtulamadım bu illetten. bakma illet diyorum da daha beter bu.

nasıl düştün bu illete? nasıl düştüm mü? ne düşmesi be birader ben atladım resmen. öyle güzeldi ki benim için... bi ses vardı o'nda öyle böyle değil. sanki bütün müzik aletleri -saksafonundan tut kemanına, klarnrtinden tut davuluna- birleştirilmiş eşsiz bir tını yakalanmış gibi. ne gibisi lan öyle. hatta daha iyisi, daha güzeli. duydun mu öyle bir ses? ben, duydum... hemde 3 buçuk 4 sene o sesle yattım o sesle kalktım.

ulan sırf sesine bile cilt cilt roman yazabilirim. öyle güzeldi ki benim için... bi göz vardı. imana getirir seni. öyle mavi, yeşil, mor falan değildi. normal sen ben gözü gibiydi yani. yannan öyleydi. meleğin gözleriydi birader meleğin gözleri. gözünü kapatıp açmasından neler anlıyordum biliyor musun? ne anlamlar yüklemiştim ben o'na. şuan o gözler zevkten yarı baygın başkasının azmış suratına bakıyor.

aman gibtir et farklıydı bolum farklıydı. öyle güzeldi ki benim için.. takunu çıkarma gibecem seni artık öyle güzeldi böyle güzeldi. edebiyat yapmada anlat gibik. tamam be abi, karışma. bi elleri vardı küçüçük böyle. yavru köpek patisi gibi. mis gibiydi lan. sanki eline makyaj yapıyordu kahpe. mis gibiydi. kıyamıyordum lan bu kız bana fazlaydı dıbınakoyim. bu kız bu dünyaya fazlaydı. en azından ben öyle düşünüyordum. avuçlarının içi öyle yumuşaktı ki yemin ederim o elleri keserdim sırf o avuçlar başka avuçlarla bir olmasın diye. ben elini tutmaya kıyamıyordum. öğrendim ki millet eline veriyormuş.

sg amk kız dünyaya fazlaydı yazmış bide millet eline veriyormuş yazmış