1. 26.
    0
    Mehmet: iyidir Selma. Canım sıkıldı ev sahibine. Açıkçası bunalttı beni. Ben de buraya kaçtım.

    Selma: iyi yapmışsın. Bozma moralini. Benimki de uyuzun teki. Ben takmıyorum onu.

    Mehmet: ee, sen ne yapıyorsun? Yarın yeni siparişlerin geleceğini söyledi Zehra Hanım. Onları paylaştırırız aramızda.

    Selma: işten başka şeyler düşünmez misin sen? Hadi kalk sahile gidelim. Burada otur otur canın sıkılır.
    ···
  2. 27.
    0
    Neredeyse beş aydır kafasında kurduğu planı gerçekleştirmek için cesaretini topladığı gün selma belasına çatmıştı. Kader yüzüne hiç

    gülmezdi zaten. Şimdi yanında oturan bu inatçı keçiye sözünü geçirebilmeliydi. Yalan söyleyecekti her zamanki gibi. Bu konuda

    maharetli sayıyordu kendini.

    Mehmet: buradan Melis’i görmeye gideceğim Selma. Sen gideceksen git sahile.

    Selma: ayy, yine mi o kız? Sana yüz vermeyen o kızdan ne bekliyorsun hala anlamış değilim. Sana iyi sabırlar.
    ···
  3. 28.
    0
    Hızlıca masadan kalktı gitti. Mehmet Selma’nın ısrarcı karaktere sahip olduğunu bildiği için bu sefer fazla üstelememesine biraz

    şaşırdı. Tehlikeyi atlatınca ortadan kaldırdığı cep aynası geldi aklına birden. Onu çabuk bir el hareketiyle pantolon cebinden çıkardı

    ve tekrar masanın üstündeki yerine koydu. Yüzüne dikkatlice bakarken aklına yine Melis geldi. Selma çoğu zaman aklına estiği gibi

    konuşurdu ama son dediklerinde haklıydı.
    ···
  4. 29.
    0
    Melis, tanıdığı günden bu yana hiçbir zaman Mehmet’e sevgili gözüyle bakmamıştı. Mehmet aklında belki 500 kez canlandırdığı Melis’le

    evlenme hayalini gerçekleştiremeyeceğini için için biliyordu. Ama kendini kandırmak ona daha cazip geliyordu. ‘Belki bir gün severdi.’

    onun fikrine göre. ‘Belki fakir olduğu için gönül vermiyordu.’
    ···
  5. 30.
    +1
    bitek ben dinliyom panpa galiba :(
    ···
  6. 31.
    0
    @25 teşekkürler panpam.
    ···
  7. 32.
    0
    Kurduğu hayallerden tekrar sıyrıldı ve arada içtiği iki çayın parasını da aynı garsona verdi. Otur otur sıkılmıştı. Kol saatine beş

    dakikada bir bakar olmuştu. Saatin 4 olduğunu gördü, 5 olduğunu gördü. Her geçen saniye umudunu kırıyordu. Apartmana giren çıkanlara

    dikkat etmiyordu artık. içtiği tüm çayların parasını ödedi ve kalktı. Yolda yürürken yanından geçtiği arabanın cdıbına saçını taramak

    için eğilince gerçeği fark etti ve apartmana doğru koşmaya başladı.
    ···
  8. 33.
    0
    Cep telefonunun kronometresini çalıştırdı koşarken. Yanında getirdiği eldivenleri eline geçirmeyi ihmal etmedi. Apartmanın dış

    kapısını anahtarla açtı. Merdivenleri fazla ses çıkarmayacak şekilde ama aynı zamanda hızlı olması gerektiğinin bilincinde olarak

    çıktı. ikinci kata geldiğinde bir kapının önünde durdu. içeriden televizyon sesi geliyordu. Anahtarı sessizce soktu. Çok yavaş

    hareketlerle çeviriyordu. Bunun antrenmanlarını evinin kapısında kim bilir kaç kez yapmıştı?
    ···
  9. 34.
    0
    Kapıyı kafasının geçeceği kadar açtı ve o aralıktan kafasını uzatarak ev sahibesinin nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Televizyonun

    salonda olduğunu biliyordu. Yaşlı kadın da orada olmalıydı. Kapıyı vücudu geçecek kadar açtı ve içeri girdi. Kalbi deli gibi atıyordu.

    Kapıyı çok nazikçe kapattı. Çıkaracağı en ufak ses, onun sonunu hazırlayabilirdi.
    ···
  10. 35.
    0
    Ezbere biliyordu dairenin içini. Bu arada salondan tabak ve çatal sesi geliyordu. Kadının orada olduğundan iyice emin olmuştu. Daha

    fazla vakit kaybetmemeliydi. Paraların içinde olduğunu düşündüğü çekmecenin bulunduğu odaya gitti. Bu, dairenin en küçük odasıydı. Bir

    ceylan gibi hızlı ve ürkek adımlarla koridoru geçti. Odaya daldı ve çekmeceyi büyük bir dikkatle açtı.
    ···
  11. 36.
    0
    işlemeli örtüyü kaldırdığında eli titriyordu neredeyse. Lastikle bağlanmış deste deste paralar kuzu gibi duruyordu. 5 ay önce

    gördüğünde daha çok destenin olduğunu anımsadı. Silkindi birden Mehmet, işi sonlandırmamıştı daha. Gömleğinin düğmelerini

    koparırcasına çözdü, içine diktiği ceplere desteleri doldurmaya başladı. Bu sahneyi evinde onlarca kez uygulamıştı ama şimdi gerçeğini

    yaparken sanki ilk defa yapıyormuş gibi geliyordu ona.
    ···
  12. 37.
    0
    Son desteyi de aldıktan sonra çekmeceyi kapattı. Bu sırada koridordan ayak sesleri geliyordu. Görünmezdi ama yine de perdeyle çekyatın

    arasındaki dar yere çömeldi. Yaşlı kadının yavaş adımlarla, bulunduğu odanın karşısındaki odaya girdiğini duydu. Heyecandan ölecekti

    neredeyse. Kadının kapıyı yavaşça örttüğünü duydu. içeriden su sesleri gelmeye başladı. Herhalde tuvalete girmişti. Çıkmasını

    beklemeyecekti.
    ···
  13. 38.
    0
    Koridorda parmak uçlarına basarak yürüyordu. Arkasına bakması yakalanma korkusunu artıracaktı. Yürürken bir yandan da gömleğinin kalan

    üç düğmesini ilikliyordu. Koridorun sonuna doğru hızını yükseltti. Sonunda kapıya vardı. Kapının gözünden baktı. Işık açık değildi ve

    görünürde kimsecikler yoktu. Uzaklaşmak için yeteri kadar vakti vardı.
    ···
  14. 39.
    0
    Kapıyı yine geçeceği kadar açtı ve çıkarken anahtarı sokarak kapıyı çekti. Böyle yaparak ses çıkmasına engel oldu. Merdivenlerden

    sessizce aşağı indi. Dış kapının önünde bir adamın beklediğini gördü. Herhalde otomatiğe basmış, kapının açılmasını bekliyordu. Mehmet

    o kısa sürede bodrum katına inip adam çıkana kadar orada beklemeyi akıl edebildi.
    ···
  15. 40.
    0
    Kalbi yine küt küt atıyordu. Adam asansörü beklemeye başlamıştı. Ses çıkmasın diye nefesini arada bir tutuyordu.

    Görünmez olmasa bu işi hiçbir zaman yapamayacağını düşünüyordu. Kronometresine baktı, 5 dakika 48 saniye geçmişti. Bu

    sırada adamın yukarı çıktığını gördü, bodrumdan alelacele ayrıldı ve dış kapıdan çıktı. Şimdi olabildiğince

    uzaklaşması gerekiyordu.
    ···
  16. 41.
    0
    Hızlı adımlarla yürümeye başladı. Bir hayalet kadar görünmezdi ama koşmamalıydı. Ayrıca insanların uzağından geçmesi gerekiyordu.

    Çünkü koşarken yapacağı rüzgarı insanlar hissedebilir ve onun koştuğu yöne bakmalarına sebep olabilirdi. Bu da mobeseler için bir

    kanıt oluşturabilirdi. Böyle ince ayrıntıları düşünmekten bazı geceler gözüne uyku girmemişti.
    ···
  17. 42.
    0
    Oturduğu apartmanın önüne geldi, dış kapıdan girdi. Boşlukta bir süre bekledi. Güneş huzmeleri apartman kapısının camında kendisini

    görmesini sağlıyordu. Yüzüne büyük bir rahatlama gelmişti. Cep telefonunu çıkardı, kronometresi 8 dakikayı geçmişti. 7 dakika 36

    saniye süren günlük görünmezlik süresini çok verimli biçimde kullanmıştı. Burada daha fazla durması anlamsızdı. Dairesine çıktı.
    ···
  18. 43.
    0
    ilk iş olarak paraları gömleğinin ceplerinden çıkardı. Tam on iki desteyi üstünde bazen yemek yediği salondaki kısa sehpaya dizdi.

    Onlara bir süre bakakaldı. Bu kadar parayı ömrü boyunca çalışsa kazanamazdı. Eline üstteki destelerden birini aldı ve koklamaya

    başladı. Acaba bunlarla Melis’in sevgisini satın alabilecek miydi? Desteyi hiddetinden yere fırlattı.
    ···
  19. 44.
    0
    Ağlamak. Mehmet’in ‘hiçbir zaman yenik düşmediği bir zayıflık’. O, ağlamayı samimi olduğu bir iki arkadaşına böbürlenerek bu şekilde

    tarif ederdi. Şimdi hıçkıra hıçkıra ağlayası geliyordu. Bunu bastırması çok da mümkün gözükmüyordu. Akışına bıraktı kendini Mehmet.

    Neye ağladığını tam olarak bilmemesine şaşırmıyordu aslında. Şimdiye kadar bunca zorluğa tek başına göğüs geren biri olarak hırsızlığa

    nasıl yeşil ışık yaktığını düşünüyordu. içini kanatan buydu.
    ···
  20. 45.
    0
    okuyan yok mu laaaaan? neyse devam ediyorum.
    ···