/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +20 -2
    Edit: Hikaye bitmiştir okuyanlara tesekkurler.

    Dışarısı zifiri karanlık, gece 1’e geliyordu ve ben bilgisayarın başındaydım. Denizi az önce kapının önünde anlını öperek eve bırakmıştım, korku dolu gözlerle iyi geceler öpücüğü verdi bana ki, ah.. benimde kafama takıldı şimdi.

    Anlattığına göre evde dururken kapı çalmış, kapıyı açınca karşısında babasını görmüş. Babası hemen hazırlanmasını istemiş, Deniz’de hazırlanmış hemence. Babası Deniz’in elini tutmuş gece karanlığında nereye gittikleri belli olmayan bir şekilde yürürken arkadan bir ses gelmiş, “Kızım!” diye. Arkasına baktığında 100 metre ötede babasını ona doğru endişeyle koşarken görmüş. Şaşırıp korkan Deniz, az önce elini tutan babası sandığı adamın kim olduğuna bakmak için önüne dönmüş, eli boşmuş ve yanında kimse yokmuş.. Anlattığına göre, bu bir 3 harfli vakasıymış. Ruhmu desek, cinmi desek, 3 harflimi desek artık bilmiyorum ama ben pek inanamadım, rüya falandır dedim içimden ama, Deniz akıllı bi kızdı, bilemedim..

    Annem uyuyordu, Oğuzda arkamdaki ranzada yatıyordu. Kız arkadaşı vardı galiba hergelenin telefonla mesajlaşıp dururdu.

    Devam edeceğim, rez alın...
    ···
  2. 2.
    +8
    Bilgisayardan cin çağırma eylemlerini araştırıyordum.

    Aklıma takıldı Deniz’in anlattığı şeyler. Yalan söylemiyordu, bunu anlayabiliyordum.

    Girdiğim siyah arka planlı bir internet sitesinde ayin gibi bir türle çağırılabileceği yazıyordu.

    Güldüm, nasıl olabilirdi ki ?
    ···
  3. 3.
    +7
    Bende sürahiyle, sakinleştirici niyetine 3 bardak su doldurdum.

    Koydum masaya, dolabın kapağını açtım, dünden kalan pasta vardı. Çıkardım pastayı, kestim 3 dilim koydum tabaklara.

    Tabaklarıda masaya koyduktan sonra çektim kendime bi sandalye, aralarına oturdum. Deniz ayağa kalkıp sandalyesini bana yakınlaştırdı, bi elini belime koydu, ardından yanağıma ıslak bi öpücük kondurdu, hiç sesi soluğu çıkmayan Ebubekir’inde omzuna dokunarak “Gelicez üstesinden merak etme Ebu.” dedi. ‘Ebu’ lakabıdır, bazen kullanırız.

    Döndüm ebubekire. Ellerini anlına koymuş, dirsekleri masada. Düşünüyor öylece.

    Koluna koydum elimi:
    – “Anlat kanka, ne oldu ?”
    ···
  4. 4.
    +7
    Yanına gelip oturdum bende, yüzüne bakıyordum, gözleri dolmuştu.

    -Oğlum iki kelam et, bişey anlayalım ya! ” dedim sinirli bi şekilde.

    +(Ağlamaklı bir ses ile) Şu an konuşacak durumda değilim Kerem, zütür beni, bidaha bu eve gelmek istemiyorum..

    – Şş tamam oğlum sakin ol tamam, gir koluma, bize gidiyoruz hadi.

    Ebubekir’in bi kolunu omzuma alıp, yavaşça eve zütürüyordum. Yine o dar mahalle sokaklarından geçiyorduk, gökyüzü çok güzeldi, ıhm, ve gizemli..

    Ay ışığı aydınlatıyordu sokakları. Ebubekir;
    -“Kardeşim, uzaktan bi kız koşuyo ama senin ki olmasın?”

    iki eliyle hırkasını tutmuş, terliklerle koşuyordu bize doğru her kimse.

    Kerem, dedi ince bi sesle uzaktan gelen kız, Deniz’di o, bize doğru koşuyordu.
    ···
  5. 5.
    +7
    Ayrıntılı bir bilgi yoktu. Sadece “Ayin ile çağırılır, dikkatli ol.” yazmışlardı.

    Detaylı bilgiye ihtiyacım vardı, her daim yanımda olan kardeşim dediğim Ebubekir geldi aklıma. O bahsederdi böyle şeylerden.

    ONLAR tarafından rahatsız edildiğini söylerdi.

    Alay eder gibi bir anlatış biçimi vardı, ama o da doğru söylüyordu, yaşamıştı..

    Evde ayak sesleri duyduğunu, her gece onu rahatsız ettiklerini söylemişti.

    Odasının kapısı durduk yere çat diye kapanıp onun uykudan uyanmasına sebep olurmuş ara sıra. Geceleri mesaj atardı, “Uyuyamıyorum kardeşim.” diye, teselli ederdim bende..

    Her neyse, geç olmuştu. Arkamı döndüğümde Oğuz’un telefon elinde uyuya kaldığını gördüm.

    Güldüm, az gelmedi başıma bu olaylar.

    Çok geçtim bu yollardan, yorgan altında nefessiz kalırdım ben. Aldım telefonu elinden, duvar kağıdı yapmış kızı.

    Çokta tatlı bi kız, kapmış dişiyi aslan parçası.

    Her neyse, uzandım yatağıma, koydum telefonumu yastığın altına, yine Deniz geldi aklıma.

    Her geldiğinde gülümser yüzüm. Yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu sanki hayaliyle..
    ···
  6. 6.
    +7
    Ebubekir sessizdi, susuz kalmış gibiydi. Belki birazda aç.

    O sırada kapıya gelmiştik. Elimi cebime attım, anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Ev her zamanki gibi sesizdi. içeriye girdik. Sessizce, “Geçin şöyle mutfağa bakalım. Hem olanları anlatır Ebubekir. Bende size bişeyler ikram ederim” dedim.

    Mutfağa girdik yavaşça, fazla ses çıkartmasın diye ışığıda yavaş açtık.

    Masaya oturdular. Ebubekir kafasını masaya koydu. Kollarını birleştirdi. Deniz’de Ebubekir’e dokunup, “Ebubekir, ne oldu o evde, ne oldu ?” diye soruyordu.
    ···
  7. 7.
    +6
    Çekti ellerini alnından. Derin bi nefes alıp konuşmaya hazırlandı, yeni ağlamıştı, sesi titrekti, genizden geliyordu. Ağlamaya hazırdı, en ufak bişeyde ağlayacak gibiydi..

    “Kanka bak, ben uyurken birden kapı çat diye kapandı. Yine aynı olay oldu. içeride birileri vardı. Ama göremiyordum. Kanka… (ellerini tekrar anlına koydu. Ağlıyordu yine) bişey boğazımı sıkıyodu kanka.. Sesim çıkmıyoduu. Çıkmıyodu. Çıkmıyodu işte! (elini masaya vurdu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.) öldürüyolardı beni.. Yapamıyorum artık dayanamıyorum her gece buna. (bağırarak) “Olmuyo !”, Hareket edemiyodum. Nefesini boğazımda hissediyodum. Kalbime batıyodu bişey.. Bu gece çok ileri gittiler… Son anda annem üstümü açmışımdır diye üstümü örtmeye geldiğinde ışığı açtı ve her şey bitti. Nefes nefese kalmıştım, suratım bembeyazdı..

    Annem göz yaşları içindeydi. Ben iyiyim anne diyip hırkamı aldığım gibi sokağa attım kendimi, tek çarem seni aradım, eh.. işte burdayım
    ···
  8. 8.
    +6
    Ebubekir konuşmasını bitirir bitirmez içeri annem daldı:

    -“Aa, hoşgeldiniz çocuklar” dedi.
    +”Hoşbulduk Fatma abla” diye yanıtladı Ebubekir,

    Deniz ise daha çok anne demeyi tercih ediyordu. “Hoşbulduk anne”

    Annem, “hah gelinimizde burdaymış.”

    Bi gülümseme oldu ortada.

    “Ne oldu anne ?” dedim. “Su içecektim oğlum, sizi gördüm”, dedi. Ebubekiri farketti. Gözyaşlarını, kızaran suratını.

    Ebubekirin yanına gitti, elini omzuna koydu,

    “Noldu sana oğlum ?” dedi. Ebubekir’in konuşmasına fırsat vermeden;

    “Boşver anne sonra anlatırım ben sana olayı, çıkıyoduk bizde tam” diye araya girdim, tuttum Deniz’in elinden. Ebubekir’de hazırdı, çıktık evden.

    Yol biraz uzundu. Deniz’e ceketimi verdim, soğuğa dayanıklıyımdır.

    Yine, bi kolum Ebubekir’in omzunda, bi kolum Deniz’in belinde, uykusu gelmişti sanki meleğimin, sessizdi. Başını omzuma dayamıştı, yavaş bi şekilde ay ışığında yürüyorduk.

    Ebubekir çok stresliydi, onu anlayabiliyordum.. onun için yapabileceğim bişey olabilirdi sanırım, bunu biliyorum.

    Ölü gibi bi sesle,

    “Nereye gidiyoruz ?” diye sordu Ebu.

    “Sizin eve gidiyoruz, ve Deniz’i yol üstünde evine bırakıcam, uykusu var prensesin.” diyerek gülümsedim o yorgunlukla. O kadar uykusu vardıki, duymamıştı. Resmen ayakta uyuyordu.

    Denizin evinin önüne geldiğimizde, hırkasının cebinden anatarını çıkarıp dış kapıyı açtım. Gerçekten uyumuştu, öyle ayakta kendini bana yaslamış uyuklarken görünce onu içim eridi birden. Kucağıma aldım, merdivenlerden zar zor evinin kapısına kadar çıkartıp kapıyı sessizce açtım. Kucağımda odasına kadar yavaşça, çıt çıkarmadan zütürdüm, yatağına yavaşça yatırıp üstünü örttüm, yanağına bi öpücük konduracakken Ebubekir’in çığlığını duymamla içimden “Hasgibtir” demem bir oldu, olabildiğince sessiz şekilde hemen çıktım evlerinden, yavaşça kapıyı kapadım, merdivenlerden inip Ebu’nun yanına koştum
    ···
  9. 9.
    +6
    Telefonun iğrenç sesiyle uyanmıştım tatlı uykumdan, ah… Deniz’de rüyamdaydı bak, kim arıyolan beni?!

    Telefonu yastığımın altından çıkarıp bakmamla, KARDEŞiM yazısını görmem bir oldu, Ebubekir arıyordu, ah.. Açtım tedirgin bir şekilde;

    -K-Kanka noldu?

    +Kerem sana ihtiyacım var. (!)

    -Kanka ne oldu söyle geliyorum?! (Bu sırada yatağımdan kalkıp ceketimi giymek üzere aşşağı iniyorum.)

    +Kerem beni rahat bırakmıyolar (AĞLAMAKLI Bi SESLE) yeter artık, yeter..

    -Ya kanka yoldayım bak yoldayım çık hemen kapının önüne hemen hadi!

    +dıbına koyım yeter be yeter, benden istedikleri ne!

    -TAMAM SAKiN, GELiYORUM YETER ÇIK HEMEN!

    +…

    -Ebubekir?!

    +K..kerem, sonuna geldim be k-kanka, yeter. (kısık bir sesle)

    -Ebubekir, LAN!

    +.. (dııt dııt dııt)

    Hasgibtir yaa! Dar mahalle sokaklarını ayak seslerimin gürültüsüyle doldurarak koşmaya devam ediyordum, Ebubekir’in evine geldim sayılırdı.

    Biraz daha koşup köşeyi döndüm, Ebubekir’lerin evinin önünde kaldırımda bir çoc.. ah! Ebubekirdi o, yanına koşuyordum hızlıca, yaklaşırken bağırdım;

    -EBUBEKiR!

    Cevap gelmemişti, başını eğmişti aşşağıya, konuşmuyordu. 
    ···
  10. 10.
    +5
    Ebubekirin omzundan çektim kolumu, sarıldım denize. Kulağına fısıldadım, pekte fısıldamak sayılmaz aslında. Normal bi sesle, ” ne arıyosun lan bu saatte dışarda gerizekalı?! ” dedim. Yanağından öptüm, baktım gözlerine, tam konuşacaktı ki “Tamam sus” dedim, parmağımı dudaklarına koydum. “Beni merak ettin, dimi ?” dedim. Atladı üstüme, sarıldı, “hıhı, camdan gördüm seni koşarken.” dedi. Ay ışığıyla parlayan gözlerine baktım, gülümsedim, bi elimide Deniz’in beline doladım. Ebubekir; “Yenge geceleri çıkma dışarı bidaha, pek tekin değildir buralar biliyosun aman diyim.” dedi, Deniz’de kaşlarını çatarak “O zaman bunu Kerem’e söyle. Bana söylemeden iş yapmasın.” diye gülümseyerek cevap verdi, “Şşt tamam, hadi yürüyün.” diye güldüm bende, neşemiz yerinde Ebubekir ve Deniz’le beraber bize doğru yol aldık.

    Mahalle aralarında bazı yerlerde, sadece sokak lambası aydınlatıyordu sokağı.
    Hava soğuktu. Denizin üşüdüğünü farketmiştim, kollarımla sıktım biraz incecik belinden, “Sokulsana bedenime üşüyosun bak” dedim, iyice sarıldı koydu kafasını omzuma, bıraksam uyuyacak.
    ···
  11. 11.
    +5
    Ebubekir’i merak ediyordum.

    Deniz yolda giderken sordu, “Aşkım, ne oldu ?”

    Durumu anlatmak zorundaydım sanırım.

    Meraklı gözlerle gözlerime bakıyordu.

    -“Hayatım, sen neredeyse ayakta uyuyordun…(hızlıca anlatır)… ve sonra ambulans ebubekiri zütürdü, evde yaşadığım garip olaylarda cabası..

    Bunları anlatırken Deniz şaşkın, korkmuş ve üzüntülü gözlerle dinliyordu beni.

    Çoktan hastaneye gelmiştik. Tam hastanenin kapısından girecekken, Ebubekir çıkıyordu kapıdan annesiyle beraber.

    “iyimisin?!” diye gittik hemen yanına.

    – “Kardeşim, tamam bişeyim yokta. Bunu neden yaptın bana ?” dedi.

    Yolda onlarla beraber yürürken durumu anlatıyordum.

    – “Ben, benmi… Ben seni boğmayamı çalıştım…” diyordu şaşkınlıkla.

    Ona, kendinde olmadığını belirttim, her şey geçmişti.

    Sanırım onlar artık bizi rahatsız etmiyordu.

    Yada öyle sanıyorduk...
    .
    ···
  12. 12.
    +4
    Sıkışıp kalmıştım. Odada sadece birazcık ışık sağlayan mumlar yanıyordu, yavaşça yakınlaşan ayak sesleri duyuyordum..

    (Odanın kapısı çaldı: -TIK TIK)
    – Oğlum, müsaitmisin ?

    Elif teyzeydi bu, Ebubekir’in annesi..

    Lanet olsun ya! Tam da şu vakit olacak şeymi?! Ne diyeceğimi bilemiyordum, derken boğazımda Ebubekir’in ellerini hissettim.

    Nefes alamıyordum, tam karşımdaydı, karanlıktan yüzünü göremiyordum ama beni boğazımdan tutup duvara yasladığında, öldürmek için boğazımı sıktığını anlayabiliyordum..

    Odanın kapısı aralandı, bir el uzandı ve ışığı açtı.

    Ebubekir’in suratına baktım ve ellerimi boğazımdaki ellerine koydum, çekmeye çalıştıysamda olmadı, çok güçlüydü.

    Beti benzi akmış, gözleri bembeyazdı. Boğulacaktım, ellerini çekemiyordum, o reflex ile makasın ucunu karnına sapladım.
    Ellerinin gevşediğini hissettim. Sadece gevşemekle kalmayıp bırakmıştı. Ve;

    – “Bana böyle zarar veremessin..” diye gülümseyerek yere yığıldı, Elif teyzeyse elleri ağzında korkuyla bizi izliyordu, şoke olmuştu.

    Hemen oğlunun üzerine koşup, oğluum ! diye ağıtlar yakmaya başladı. Ben pişman ve ağlak bir şekilde öylece bakıyordum yerde yatan Ebubekir’e, kardeşime..
    Hemen o telaşla cebimden telefonu çıkarıp ambulansı aramak istemiştim, ama telefonu cebimde bulamadım.

    Telefon evde kalmıştı, o sırada annesi kin dolu gözlerle gözlerime baktı. Ve ayağa kalkıp, yakama sarıldı.

    Korkmuş gözlerimle, kin dolu telaşlı gözlerine bakıyordum.
    ···
  13. 13.
    +4
    Up up up... m
    ···
  14. 14.
    +4
    Okuyan kendini belli etsin ilgiye göre devam edeceğim..
    ···
  15. 15.
    +4
    Buluşma yerine gitmedim, Deniz’e mesaj çektim,

    – Aşkım, az önce senmi aradın beni ?

    Biraz sonra mesaj geldi;

    + “Hayır bitanem, şimdi uyandım bende. Mesaj sesinden, ne olduki ?”

    Bu mesajı gördükten sonra iyice ürkmeye başladım.

    Kime güvenecektim ben ?

    Kimlere güvenebilirdim…

    – “Bekle, geliyorum. 5 dakika sonra kapıda ol” dedim.

    Evden çıktığım gibi koştum. Ne oluyordu böyle..

    Düşüncelerim çok karmaşıktı.

    Bir yandan Ebubekir, bir yandan ONLAR.

    Uykusuz olduğumdan dengesizce koşuyordum, kapıda bekleyen Deniz’i gördüm. Elinden tutup, “Herşeyi yolda anlatıcam hayatım. Gel benimle, hastaneye gitmemiz gerek.” dedim.
    ···
  16. 16.
    +4
    Up up...
    ···
  17. 17.
    +4

    ···
  18. 18.
    +4
    O gece çok bitkin bi şekilde döndüm eve. Bizimkiler uyuyordu, saat sabahın 7’siydi ve biraz uykuya ihtiyacım vardı…

    Kapıyı açtım ve yavaşça merdivenlerden odama doğru çıktım, odamın kapısından girecekken bazı sesler duydum. Biraz daha yakınlaşınca farkettim..

    Oğuz, telefonumda Ebubekir’in attığı ses kaydını dinliyordu;

    içeri daldım, ani bi hareketle telefonu elinden aldım ve sessizce, “geç yatlan yatağına” dedim.

    “Uykum yok !” diye bağırdı. Boğazından tutarak, “Bağırma, annem uyuyor gerizekalı.” dedim, bıraktım.

    “Şimdi git televizyonmu izleyeceksin ne yapacaksan yap, ama sessiz ol” dedim.

    Oğuz asabice kapıdan çıkarken yatağıma uzandım. Bütün o gecenin stresiyle yattım, yorganı üzerime çektim ki bir ses duymaya başladım, telefon sesi.. of.

    Deniz arıyordu, kendimi toparlayıp telefonu açtım.

    Alo, bile demeden hemen;

    – Sevgilim, beni iyi dinle. 1 saat sonra, eskiden gizlice buluştuğumuz yere gel. Çok önemli, orda olman gerek.” deyip kapattı telefonu.

    1 gram uyku uyuyacaktım, yok. Olmadı.

    Tüm günün yorgunluğuyla, giyindim ve hazırlandım.

    “Bu kız beni sabahın 8 inde neden oraya çağırsın ? Neyse, vardır elbet bi bildiği..” diyerek merdivenlerden sakince indim, ceketimi tekrar giydim ve çıktım evden.

    Son anda telefonumu evde unuttuğum aklıma geldi. Kapıyı sessizce açtım, içeri girdim.

    Oğuz televizyon izlemiyordu. Yatağına gitti heralde dedim içimden, merdivenden sakince çıktım ve odaya girdim. Sehpanın üzerinde duran telefonu alıp cebime koydum.

    Bu arada Oğuz’u dürtüp, “şşt televizyon izlemiycekmiydinlan sen?” dedim.

    “Hıı, yoo” dedi uykulu bi sesle. “Ne ?” dedim. “Ne zaman dedim ben öyle bişey ya, uykum var git başımdan.” dedi ve yorganı başına çekti.

    Yorganı asabice başından çekerek;

    – Oğlum sen az önce ayakta değilmiydin ? Benim telefonumu karıştırmıyormuydun ? dedim.

    + Yoo, rahat bırak beni abi ya uykum var, diyerek yorganı tekrar başına çekti.

    O anda anladım, Deniz’e küçükken yaptıkları şeyi yapacaklardı banada..
    ···
  19. 19.
    +3
    Yine ağlıyordu, “Yeter ulan artık yeter!” diye sıkıyordu kendini.

    Bu durumu beni çok üzüyordu ya..
    “Ne oldu lan yine!” diye bağırdım dış kapıdan çıkarken;

    “Burdalardı, yanlız kaldığımda buluyorlar, yine geldiler.. Seslerini duydum, yine burdaydılar..” titreyen korkmuş sesiyle.

    Ebubekir’in ensesinden tuttum, “bak bana, baak !” diye sakinleştirmeye çalışıyorum. “Oğlum biz bir bütünüz lan. Çözücez oğlum bu sorunu. Çözücez. Bana güven oğlum lan. Güven. Gel şimdi gidiyoruz” dedim. Attım elimi omzuna, yine sakinleştirmek için güldürme çabalarındayım;

    “Kanka bak nooldu biliyonmu, geçen bi otobüsün önüne geldim durdum öyle adamda bişey yapmadı bakıştık sevgili olcaz galiba” diyerek eğlendirmeye çalışıyordum. Eğleniyorduda, gülümsemesinden belli oluyordu.

    En fazla bunu yapabilir zaten, çocuğun yerine kendimi koyayım diyorumda, deliririm lan. Her neyse, saat 5 e yaklaşıyordu, Ebubekir’in evine gelmiştik, yavaşça kapıyı açıp içeriye girdik.

    Ev gayet sıcaktı. “Oğlum beni sakın yalnız bırakma bak” dedi sakince. Annesi üst katta uyuyormuş. Rahatsız etmek istemedik.

    -“Sende bu in cin kitapları falan varmılan ?”
    +”Var, zaten bunlar yüzünden geliyor bu olaylar başıma”
    -“Ver o kitabı” dedim, kafa salladı.

    Gittik odasına. Odada eşyalar yerle bir olmuştu.
    “Bunu onlar yaptı” dedi. Sesi yine titremeye başladı. “Sakın ağlama lan, çözücez bu sorunu.” dedim.

    “Tamam” diyerek kitabı elime verdi, ismi ” Gizli ilimler ” idi.

    Açtım, inceledim biraz. Cin çağırma bölümünü buldum. Hiç gecikmedik. Hemen yeterli ortamı oluşturmak istedim. Bir kaç mum bulduk, yaktık, ayin olayı doğruymuş..
    Bu kitapta detaylı bilgiler yazıyordu. Odanın 4 yanına mumları koyduk, kitaptaki kelimeler arapçaydı.
    Ebubekir eskiden kuran kursuna gitmiş, okumasını öğretti bana ezberledim kelimeyi.

    -“Bunu yapmak istediğine eminmisin ?” dedi bana Ebubekir.

    +”Senin için.”
    ···
  20. 20.
    +3
    Gülümsedi. Işığı kapatıp mumları yaktık, çiçek saksısından temin ettiğimiz toprakla ortaya bir şekil yaptık, başladık kelimeleri söylemeye.
    Her kelimeyi söylediğimizde mum ışıkları dengesizleşiyordu, yükselip alçalıyordu.
    Her kelimeyi söylediğimizde daha fazla yükseliyordu.
    En son ateş söndü. Işığı yakarsak çok kötü sonuçlar olacağı yazıyordu.
    Karanlıkta kalmıştık. Ebubekirin ağlamasını duyabiliyordum.
    “Şşşt” dedim; “Kitapta kelime harici ses olmaması gerektiği yazıyordu.”

    Bazı sesler duymaya başladık
    ···