gerçek bi hayat hikayesi vol 2

gino rakıya değindiğin çok iyi olmuş reyiz 2 aydır ayığım, abim dönsün diye bekliyorum bende ondan öğrendim adabı. yazmadan geçemicem;

Rakı Masası Adabı

'Rakıyı güneş battıktan sonra, yavaş yavaş ve muhabbet eşliğinde içmeli.
Rakıdan küçük küçük yudumlar alınır.
Bülent Ersoy öyle içiyor diye bir dikişte bir duble rakıyı içmek makbul değildir.
Buz gibi şişeden bardağa çevire çevire dökülür ve o nefis kokunun daha fazla yayılması sağlanır.
Bardağa konulan rakının yarısı kadar su konması makbuldür.
ilk yudumu aldıktan sonra ağızda bekletip, dişlerin arasından derin bir nefes alınır ki akciğerler de nasibini alsın.

Masada yaşça en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan rakı kadehleri masadan kalkmaz.
Rakı sofrasında planlı, programlı ciddi işler konuşulmaz.
Geyik muhabbeti yapılır, memleket kurtarılır, anılar tazelenir, dedikodu yapılır.
Sigara küllüğüne zeytin çekirdeği, sıkılmış limon kabuğu konmaz.
içilen kahve fincanında, tabağında sigara söndürülmez.
Rakı kadehine önce rakı, sonra su, daha sonra da (konmasa daha iyi olur ama) buz konur.
Bu sırayı bozarsanız, anason kadehin üzerine çıkar, rakının hem tadı hem keyfi kaçar...
Rakıya buz koymak neden yanlıştır;
Buz rakının içindeki suyla alkolü aynı oranda etkilemediği için daha seyrek olan alkol üste çıkar.
ideal karışım bozulmuş olur.
En uygunu rakıya soğuk su koymaktır.

içmeye başlamadan önce aperatif bir şeyler yenmelidir.
Favori zeytinyağlılardı r.
Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak, alkolün genzinize doğru gelmesini engeller.
Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur.
Hadi bakalım hoş geldiniz vs. falan diye.

Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz sadece kaldırılır.
Masaya yeni birisi eklendiğinde ise tekrar kadeh tokuşturulabilir.
Rakı şalgam suyuyla içilmez!
Mezesiz de rakı içilmez.
Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim var diyorsanız gidin bira filan için.
Şişe numarasının önemi yoktur.
Zira ilk damıtılan rakı, 01 numaraya denk gelmez.

Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz.
Bağıra çağıra, böğüre öğüre konuşulmaz...
Sakin olmak, efendi takılmak gerekir...

Önce kendine gel, sonra meyhaneye,
Kalender ol da gir kalenderhaneye,
Bu yol kendini yenmişlerin yoludur,
Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye...

Rakı bardağı boş beklemez...
Evet masadan kalkarken bile dibinde biraz bırakılır.
Usul, adap bilen en genç kişinin saki(*farsça; kadeh sunan) olması adettendir,
büyüklere (ki büyüklük kavramı orada anlam bulur) sakilik yaptırılmaz...
Ev sahibi olsa bile.

Şişede kalan son rakı damlasına kadar eşit paylaştırılır,
daha da içmek isteniyorsa bu paylaştırma ritüeline girilmeden yenisi sipariş edilir.

Rakı sizi ne zaman sarhoş edeceğini zamanında söyleyen bir içkidir,
bunu fark ettiğiniz zaman yanınızdakilere söylemeli, ya da izin isteyip kalkıp gitmelisiniz,
ama eğer sizin kalkmanız masayı dağıtacaksa ölseniz bile orayı terk etmeyin.
Çünkü rakı masasından tuvalete gitmek için bile zar zor kalkılır, hoş karşılanmaz...

Rakı masasında bira, şarap gibi başka alkollü içecekler (masada kibar hanımefendiler olsa dahi) olmaz.
Her nevi ızgara balık (lüfer, çupra, levrek, istrongilos) uğurlu yemeği,
hususi nihavent ve rast makamından sanat mugibisi eserleri uğurlu nağmesi,
akordeon, keman ve ud uğurlu çalgısı olan rakının, uğurlu cl'si 70'dir.
Rakı yalnız başına içilen bir içki değil, meze ile birlikte yavaş (sindire sindire) içilen bir içkidir.
Mide ve beyne belirli bir etki yaptıktan sonra insan keyiflenir ve güzel sohbetlere yönelir.
Yani hem anlatır hem dinler...
Böylece rakı sofrası en az iki kişinin katıldığı toplu bir eylem,
karşılıklı konuşmalara dayandığı için demokratik bir forum,
evrensel ve kişisel sorunların ortaya getirildiği, fikir alıp verilen,
insanın kendisi ile yüksek sesle düşünerek hesaplaştığı bir tür pgibolojik grup terapisi olmaktadır.

Unutulmamalıdı r ki rakı sofrası saygın bir cemiyettir.. .
Buraya katılan hem bu meclise kabul edildiği için saygı gören bir kişiliğe sahip demektir
hem de diğerlerine karşı aynı saygıyı göstermek zorundadır.
Herhangi bir marka rakı içilirken başka bir markayı övmemek önemlidir,
aksi yapıldığında, o an yudumlanan nimete hakarette bulunulmaktadı r, yanlıştır.

En büyük mezesi muhabbettir.
Muhabbet konusu 'Bi' kız vardı, 5 yıl sevdim, yüzüme bile bakmadı' gibi duygusal ağırlıklı olabileceği gibi,
'Bu güneş niye hep doğudan doğuyor, batıdan batıyor?' gibi yarı-felsefi konular da olabilir.

Tam yağlı koyun peynirinin üzerine kırmızı toz biberle renklendirilmiş sarımsaklı zeytinyağı süslemesi...
Turşu gibi ekşi mezelerde yine rakının kendine has tatlı nefasetini(* nefis, güzel... ) dengeler,
damarlarınızı büzer, anasonla dost olur...

- NEYMiŞ?
- RAKI iÇMEK SANATTIR...

---

tekrar selam..

tek tek okudum son entryleri ve mesajlarınızı..
öncelikle saolun , güzel temennileriniz için..

şimdi ;

genel olarak baktığımda " hikayeye devam et " ana temalı entryler var..
bi kere şunu çok iyi bilin ki "bende en az sizler kadar keyif alıodum burdaki ortamdan"

peki sizce bi insan "keyif aldığı" şeyi neden bırakır ???

doğru..
zaman ayıramıyodur..

peki neden hala aranızdan bazı "aklıevveller" çeşitli komplo teorileri üretmekte ??

bir şeyi 100 defa söyleyip sizi "anlama özürlü" konumuna sokmak istemezdim ama noolur beni affedin , tekrar açıklamak zorundayım ;

" inci ye girecek zamanım yok.. "

.

ha peki o zamanı yaratamaz mıyım ???
elbette yaratırım..
insan isteyince neler neler yapar..
ama " hepiniz gibi " bende kendi keyfime düşkünüm öncelikle..
ve bu sebepten size dedim ki ;

" muhabbet dönmeyecek ve ben günün yorgunluğunu , stresini atamayacaksam , bu hikayeye devam etmem.."

edemem amk !
aranızdan bi allahın kuluda "kendini benim yerime koymayı" başarabilsin artık..

kolay mı sanıosunuz herbiri destan uzunluğunda olan ayrı ayrı onlarca part atmayı bi gecede ???

ve lütfen bi objektif olun..
o partların hangisi "özenerek" yazılmamış ???

her bi partta "emek" var amk , bunu göremeyecek kadar kör müsünüz ???
e demek ki bu survivor ertan denen adamın hem elleri hemde beyni yıpranıo bu hikayeyi yazarken di mi ???

peki bunların üstüne birde , bu adamın "emek verdiği partlara" adam akıllı yorum gelmezse ne olur ???
(bkz: ertan gider eğlence biter)

.

sanırım bu kısım "gayet net" bi şekilde anlaşılmıştır diye düşünüyorum..

gelelim bir başka konuya ;

hani bi duyuru yapmıştım zamanında ; (bkz: survivor ertan dan açık mektup)

hah..
ordaki herşeyin "hala arkasındayım"

artı olarak o zamankinden dahada kızgınım bazı şeylere karşı..

ne mi bunlar ;

1 - moderasyon : ha bu dıbınakodumun "zütü kalkık bebelerini" şu sözlükte varoldum olalı anlayamadım amk..
neyin kafasını yaşıyo bu zütünü gibtiklerim ???
incinin burdaki yazarlar sayesinde varolduğunu hiç mi bilemez bi insan ???

bu hikayeyi yazarken kaç kere işim düştü bu yavşaklara..
trolller olsun , floodçular olsun , başka başka bazı şeyler olsun..
ama gelin görünki sanırım "cinsiyetim erkek" olduğundan ya da "modların kankası" olmadığımdan hep sinirim bozuk bi şekilde çıktım onlarla girdiğim diyaloglardan..
ulan ben ki üçüküncü negib bi yazarım (neslin bi önemi yok bence ama , sizce var amk işte)
, ben bile senden daha fazla saygı görmüşüm şu başlıkta ,
ona rağmen sana "zütü kalkık" davranmazken ben , sen neden "artistlik" yaparsın ki bana ???
iyi ki amım yok di mi ???

tekrar ediyorum !

bu sözlük ; yazarlarının buraya ayırdığı zaman sayesinde bugünlere geldi !

herkes farklı bi misyon üstlendi ;

kimileri anket salıdırıları düzenledi bol bol ;
kimileri medya saldırıları ,
kimileri "bozbaykuş" oldu , iyice adını duyurdu
kimileri "eğlenceli" entryleriyle sevdirdi sözlüğü insanlara ,
kimileri çözülemeyen entryleriyle ,
kimileride benim gibi yazdığı hikayeleriyle..

işte bu adamlar sayesinde tüm türkiye " inci sözlükten " haberdar..

ve siz "zütü kalkık modlar" ;
sizinde bu sayede bi zütü kalkıklığınız var !

neyse..
diyeceğim şu ki ;
bu hikaye sayesinde sözlüğe çok adam üye oldu ,
bu hikaye sayesinde sözlüğe çok adam gerid döndü , veya girmeye başladı
bu hikaye sayesinde "gececi tayfası" ruhu geri geldi..
e amk zaten bu hikaye değil miydi 3 hafta önce "1000 sayfaya" ulaşan ???

ve bakıorumda bunların hepsinin neticesinde sözlüğün "geceleri" popülaritesi az biraz arttı ve , "zütü kalkık modlar" bunu sebebini giblemeden zütlerini biraz daha kaldırdı..

ben daha fazla bu "itlerin" zütünü kaldıramam kusura bakmayın..

.

2 - vefasızlık : bunu bi üstteki madde gibi "uzun uzadıya" açıklamicam..

sadece şunu söylicem..

"bu başlıkta çok eğlendim ben beyler , ve eminim ki sizlerde en az benim kadar eğlendiniz..
ama bi an geldi ve ben yalnız kaldım..

ben hikayeyi bıraktıktan sonra "burdayız gino" diye entryler girmenizin hiç bi manası yok benim için..

hatırlayın sadece..
hikayeye devam ettiğim geceler sizi "isyan ederek" çağırdığım günleri hatırlayın..
ve sizinde bu çağırya "cevap vermediğiniz" günleri hatırlayın..

hatırlayın..
çünkü ben hiç bi zaman unutmuyorum o anları..

.

neyse..

bu yazdığım yazı bence iyi okunsun..

çünkü ;

bu yazıda "herşey açıklandı" ,

eğer olurda hala bazı "aklıevveller" , bu yazıda aslında cevabı olan sorular sorarsa , ya da yine bu yazıda açıklanan konular hakkında farklı açıklamalar yaparsa allahıma kitabıma bi daha uğramam buralara..

öptüm gıdılardan..

saygılar..

---

---

beyler selam..

hayatımda çok rastladım karanlık günlere..
geldiler ve geçtiler..
tekrar geldiler ve tekrar geçtiler..
ardından tekrar , tekrar , tekrar..
kimi bi kaç gün sürdü , kimi yıllardır hala sürmekte..
bazen diyorum kendime , heralde gerçek manada şansız ve bahtsız bi adamım ben diye..
başkasına diyemiorum , çünkü sosyal hayatta birine güvenipte , onunla dertleşme gafletinde bulunmam ben..
onlarla "zaman öldürürüm" ben..
kendimi anlatmam..
çünkü insan kendi hakkında ne kadar bahsederse , o kadar canını acıtır o insanlar..
kimse bilmesin benim geçmişimdeki şanımı..
kimse haberdar olmasın geçmişimdeki yangınlardan.
duymasınlar ne kadar canımın yandığını sonra..
hissetmesinler her gece ağladığımı hıçkıra hıçkıra..
ne gerek var amk ???
evden çıkarken takarım mutluluk maskemi öyle adım atarım sokaklara..
sonuçta beni karanlığa mahkum eden , dolaylı veya dolaysız o sokaktaki insanlardan biri veya birileri değil miydi ??
hep derim 1 dost , 1 sevgili , varsa kardeş ve yaşıyorsa anne baba , gerisi fasa fiso..
bide siz işte..
sizde dert ortaklarımsınız benim..
kimi zaman kızarsınız , kimi zaman özlersiniz belki beni..
çoğu zamanda aklınıza gelmem..
malum , unutturdum kendimi..
ama şunu bilmenizi isterim , en azından "kalbi olanların" bilmesini isterim..
nefes alamıyorum beyler..
mükemmel bi hayat , tepetaklak oluyo..
ardından yolmıyosun ve sıfırdan inşa etmeye üşünmeden tuğlaları tekrardan diziosun..
tam şevkle devam ederken tüm bunlar , yine birileri tekmeliyo o tuğlalarını..
insanın kendini övmesini sevmem , bilirsiniz..
ama bendeki o manevi gücü bile zorluyo artık tüm yaşadıklarım..
sokakta kaldırımda yürürken dikkat ettim geçen bi şeye ; herkes benim ters istikametime doğru yürüyo..
bi tek benim onlardan farklı istikamette yürüyen..
omuz atıyolar bana , genci yaşlısı kadını erkeği..
görmüyolar mı lan beni ??
gerçi gözüme bakanlarda var , öfke ve nefret var sanki amk gözlerinde..
ne yaptım lan ben bunlara ??
ya da bunlar nereye gidiyo ??
ben nereye amk ???

kötüyüm be beyler..
çok,,, çok,,, çok ama çok dolu be içim..
hayatım boyunca yaşadığım sıkıntıların 10 mislini son 2-3 yılda yaşadım ve ömrüm boyunca verdiğim tepkileri bu son 2-3 yılda vermedim..
bu korkutuyo beni beyler..
nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyorum ???
nerde patlayacak tüm bu biriktirdiklerim ???
nerde ???

gözyaşlarımla ancak %1'ini falan atıyorum tüm bu dertlerin , her gece ağlamama rağmen..
anlayın işte..
o denli..

o denli..

---