-
148.
+2banyonun kapi kolunun hafifce cevrilmesinden cikan bir tikirti sesiydi bu. bir sure sonra kesildi, fakat kapi da acilmadi. aradan gecen sure 5 -10 dakikayi bulmustu, ya da bana o kadar uzun gelmisti. tamTümünü Göster
"herhalde bana kapi kolu sesi gibi geldi" diye icimden gecirirken kapinin acilma gicirtisi geldi kulaklarima. son derece ayiktim aslinda, ama nedense hicbiryerimi kimildatamiyor ve kapiya bir turlu
bakamiyordum. kapi acikti, kapida biri vardi. kipirtilari, sessiz olmaya calisir gibi hareketleri, ne kadar sessiz olursa olsun, kendisinden cok daha sessiz olan odamin icinde yakayi ele veriyordu.
tipki, farelere pusu kurmus bir kedinin birden sicramasi ve farelerin birden kacismasi gibi, banyo kapisindaki sey herneyse, birden sicramis, ve sanki kendisi gibi olan bir suru sey de kacismis gibi
tuhaf fakat bir o kadar da net sesler geliyordu kulaklarima. birden atlayip yakalamaya calisan, ve ondan kacisan seyler tipki kedi, fare gibi minik seylermis hissi uyandiriyordu hissedebildigim
kadariyla. hissedebildigim kadariyla diyorum, cunku benim vucudum odanin obur tarafina donuktu, kafam hafifce yukari dogru bakiyordu, ancak kesinlikle sol tarafi goremiyordum. durmadan cocuklar gibi
tepisen, kacisan ve benzeri sesler cikaran seylerden, hindi sesleri gibi sesler geliyordu. tuhaf kikirdemeler, gulusmeler, ama bu tamamen yoruma kalmis birseydi. tamamen bana boyle geliyor diye
dusunuyordum, ya da bir cesit ruya goruyor olmaliyim.. diye gecirdim icimden. fakat birden yorganimda birsey hissettim. uzerine yatmis oldugum yorganin bir ucunu cekistirilmeye baslandi.
hissedebiliyordum, ancak donup bakamiyordum. aslinda artik bakabilsem bile bakmamayi tercih ederdim. bir ara gozlerim hafif aralanir gibi oldu, odanin sag tarafindaki duvarda, minik golgeler, cok hizli
hareketler yapiyorlardi. zaten baska bir yeri gorebilmek icin basimi ceviremiyordum. yorganim her cekistirilisinde kikirdemeler, tuhaf, hindi sesi gibi gulusmeler artiyordu. artik iyice panik olmustum.
icimden bildigim butun dualari okumaya basladim fakat okudukca icim daraliyordu. nefesim kesiliyordu. yerdeki seylerden biri gogsumun uzerine cikmisti, ellerimi ve kollarimi oyle bir gibmaya basladi ki,
kollarim adeta yaniyordu. gozlerimden istemsiz akan yaslar, icimdeki korku, kafamdaki kargasa, her duaya yeniden, bastan baslamami gerektiriyordu. bir sure sonra agzimin egrildigini, dualari okuyamaz
hale geldigini farkettim, duaya icimden devam edince duzeliyordu. butun cocuklugum, film seridi gibi gozumun onunden geciyordu, koydeki evin salonunda cay iciyordum, odadaki herkesle eglencenin ve
sohbetin dibine vuruyorduk. ancak anilarimda da bir tuhaflik vardi, odadaki herkesin suratinda bir cirkinlik, bir burukluk vardi. cucelerin vucudundaki orantisizlik misali, insanlarin ya gozleri
buyuktu, ya yanaklari butun yuzlerini kapliyordu, ya da gozleri cekikti. tam o sirada sekiz kez sasirdigim icin bir turlu bitiremedigim ayetel kursuyu, butun gucumle yeniden okumaya basladim, ve tam o
sirada, film gibi seyretmekte oldugum anidaki cenesi ve dudaklari fazla genis olan nenem, kendi icmekte oldugu cayi agzimin ortasina gecirdi, kirilan cay bardaginin parcalari dudaklarima saplanmisti.
butun aciyi iliklerime kadar hissediyordum artik. birden odamdaki butun sesler kesildi. -
147.
+1-sacma... dedim. bir belgeyi emniyete ulastirmak basit bir ihbara bakar.. \ burak asiri abartili bir kahkaha patlatti. oyle ki, bu kahkahalar iki kisilik sessiz bir ortam icin fazla rahatsiz ediciydi.Tümünü Göster
kulagimi yirtiyordu adeta. sinirlerim cok bozuktu ve burak en az benim kadar sinirleri bozuk gorunuyordu, kahkahalarinin rengi basta olmak uzere, ten rengine kadar, her yonuyle fazlasiyla belli ediyordu
bunu. ayni zamanda kahkaha atmak, asiri tepkilerle gulmek, asiri tepki gostererek kizmak, karsisindakine soz hakki tanimadan bagirip cagirmaya baslamak, birden patlamak gibi tepkiler, koseye gibismanin
tipik belirtileriydi. bu isi buragin cinayetin islemeden cozebilecegime inaniyordum artik. -pekala, dedi burak. yap oyleyse.. madem o kadar basit oldugunu dusunuyorsun.. haydi, durma! butun islerinin
ustesinden kendin gel.. ama sunu unutma; bana ihtiyacin oldugu zaman, sana asla bir daha yardim etmeyecegim! arkasini donerek hizli adimlarla uzaklasmaya basladi. -dur! dedim arkasindan. -butun
bunlari nereden bildigini soylemedin hala! /// burak yalnizca basini cevirerek bana suzercesine bakti, ardindan her zamanki alayci gulumsemesini takinarak: -bunu seninle paylasacagimi da nereden
cikardin??? dedi ve yoluna devam etti. bir sure sonra da gozden kayboldu. hizli adimlarla odama ciktim. -aptal! dedim gulerek. -haritasini bende unuttu.. \odama cikar cikmaz kapiyi cektim; hemen
haritayi yataga yayarak katlari tek tek incelemeye basladim. muhasebe ikinci kattaydi. onkoloji bolumu ise besinci katta.. suan icin buragin babasiyla isim yoktu, ama yine de bi ara gidip gozlerimle
gormek istiyordum adamcagizin ne halde oldugunu.. -ne bahtsiz insanlar var dunyada, diye dusundum. adamdaki sansa bak lan?? sen kalk en olumcul hastaliklarin birinden mucizevi bir sekilde kurtul, ondan
sonra boyle hastanelerde kimyasallara maruz kal, hatta ustune bir de oglun bile olmeni istesin.. \ tum hazirligimi bitirdikten sonra muhasebeye nasil girecegimi dusunmeye basladim fakat aklima
hicbir yol gelmiyordu. tam o sirada kapim tiklandi: -girin! gelen hademe ekrem abiydi. -aksam yemegini getirdim delikanli.. dedi. -ahu hemsire yok mu?? \ ekrem abi suratima "dalga mi geciyorsun
lan it" dercesine yari sinirli, yari bon bon baktiktan sonra, tekerlekli yemek tepsimi uzerime ittirip yollayarak, odaya adimini bile atmadan kapiyi carparak cikti. hicbirsye bir anlam verememistim ama
etrafimda anlam veremedigim olaylarin vuku bulmasina oyle alismistim ki, bu tur seylerin benim icin sorun mahiyetinde yer kaplamasi icin daha sekiz tane sinif atlamasi gerekiyordu. butun yemekleri
yatagimda hizlica yedim. birden bire uyku bastirdi. tuhaf bir sekilde gozlerim kararip kararip geri eski haline donuyordu. inanilmaz bitkin hissediyordum. yavasca yataga suzuldum. atgozlugu yuzunden
sadece ilerisini gorebilen atlar misali, tek gordugum sey odanin tavaniydi. gozlerimin kenarinda los, sari igiblar var gibiydi, fakat basimi cevirip bakacak takatim yoktu. denediysem de olmuyordu.
ellerim, kollarim kaskati kesilmisti. parmagimi bile kimildatamiyordum. uyuyordum sanki, cunku tamamen uyur haldeydim, agzimdaki salyayi bile tutmaktan aciz haldeydim, ote yandan uyumadigima da
emindim, cunku etrafta olan bitenlere karsi duyularim acikti. bilincim yerindeydi. daha ne olup bittigini anlamaya calisirken birden banyodan bir tikirti sesi geldi. -
146.
0101 deyim sonra okurun
-
145.
+1-bu ne lan?? dedim. burak dorde katlanmis kagidi yavasca acti. -hastane haritasi.. dedi. -ee? ne skime yaracak bu hastane haritasi??? -burada, cay ocagindan bashekimlige, morgtan muhasebeye her yerinTümünü Göster
plani acikca cizilmis ve tek tek belirtilmis gormus oldugun uzere.. -evet, dedim. -iste, gidecegin yer muhasebe. muhasebenin kasasinin icinde mavi bir dosya var. iste o dosyayi emniyete goturdugun anda
hepsinin isi biter. senin doktorun da dahil olmak uzere 20den fazla doktorun hastaneyi nasil onbinlerce lira zarara ugrattiklari, kacirdigi paralar, doner sermaye oyunlari vs butun aciklari bu dosyada
mevcut. son derece profesyonelce calisiyorlar. hafife alinacak bir organizasyon diyemezsin bunlara.. \ saskinliktan ne diyecegimi bilemiyordum. hayretimi daha fazla gizleyemedim: -bu kadar cok seyi
nereden biliyorsun? ayrica madem elinde boylesine bir koz var da, neden bunu babani oldurtmek yerine salivermeleri icin kullanmiyorsun??? dedim. burak gokyuzune bakti.. tepemizden gecen bir askeri
helikopteri tum gurultusune ragmen kulaklarini tikamadan, elleri ceplerinde seyredaldi. beni dinlemiyor gibiydi, fakat birden, gozlerini uzaklasmakta olan helikopterden ayirmadan soruma cevap verdi:
elimde derken??? hangi elimde??? ciliz bir kahkahanin ardindan sozlerine devam etti: -elimde olan birsey yok.. at binenin, kilic kusananin.. dosyayi alirsan elimizde olur, alamazsan olmaz. benim
hastaneye girip onu oradan calmak gibi bir sansim yok, fakat senin var.. \ bu sefer kahkaha atma sirasi bendeydi. alayci bir kahkahanin ardindan huzun ve nefretle karigib hislerimi soze doktum:
-senin masaligini yapacagim yani oyle mi??? senin icin once hirsiz, hemen ardindan da katil olacagim? senin keyfin icin? peki ya sonra?? sonra bana ne olacak?? ama dur.. dur.. bana ne olacagi kimin
umrunda oyle degil mi? hic hapishaneye girmemis biri olarak, hapishaneden yeni gelmis birine suc isleyip de kendine yeniden hapsi boylama olanagi tanima onerisinde bulunman o kadar aptalca, o kadar
beyinsizce ki, sana hayret ediyorum... \ burak hala uzaklasmakta olan helikopteri izliyordu. biraz daha kigib bir sesle konusmasini surdurdu: -sen artik onlarin nazarinda delisin. deliligin resmi olarak
onaylandiktan sonra, -ki onaylandi!- bundan sonra yapacagin hirsizliklar, isleyecegin cinayetler, hatta tecavuzler, fanteziler bile bir herhangi bir suc teskil etmeyecek, iceriginde herhangi bir suc
unsuru barindirmayacak.. bu sayede babamin olumunden sen sorumlu olmayacaksin, onlar da cinayetten degil, ihmalkarliktan yargilanirlar yargilanirlarsa. peki sence onlarin akibeti benim umrumda mi???
hayir.. peki senin umrunda olmali mi??? hayir... -bi saniye bi dakka.. dedim bir anlam veremeyerek. ceza almadan cinayet isleyebilmem icin resmi olarak deli raporum olmasi lazim ve sen suanda raporumun
oldugunu soyluyorsun??? -evet.. -benim bu cinayeti islememin sebebi zaten, senin beni bu delilik yaftasindan kurtarman degil miydi??? ben zaten hali hazirda deliysem, oyleyse senin istedigin seyi neden
yapayim??? dogruca gider, kasadan dosyayi alir, kendi pazarligimi kendim yaparim??? \ burak alay edercesine guldu, basini uyuz hareketlerle gulumseyerek saga sola cevirdikten sonra cevapladi:
-unuttugun guzel birsey ayrinti var ama... -ne gibi?? dedim. -benim hastaneye giremememle birlikte; senin de hastaneden cikamiyor olman gibi mesela.. -
144.
+1kafam o kadar karismisti ki, kimin dogru kimin yalan soyledigini anlamaya calisiyordum. acikcasi o an icin, buraga hic ama hic guvenmiyordum. burak, hic dusunmeden, ara vermeden soruma yanit verdi:Tümünü Göster
-hayir.. tam tersi. profesor doktor metin akyuz cok idealist bir doktordur, hastalarla cok ilgilidir, insanlari insan olduklari icin sever ve herkesi tum duygu ve dusuncelerini tek tek anlattirip
ozumsemeden kimsenin hakkinda kesin bir kanaate varmaz, vardirmaz. keske butun doktorlar onun gibi olsaydi.. \ bir an durdu, sigarasinin kulleri icmeye icmeye bitmis, sigarayi adeta ruzgar icmisti..
hemen, mazotu bitmis gibi yenisini yakti. -bununla nereye varmaya calisiyorsun? dedim -suraya varmaya calisiyorum.. profesor babamla ilgili olayi zaten biliyor. senin doktorunun bunlari ozellikle
profesore deli sacmasiymis gibi sunmasi gerekiyordu, eger hic bahsetmeseydi, daha sonra profesor gelip seninle konusursa, sanki ondan bunu saklamis gibi bir duruma dusecekti ve babamla ilgili insanlik
sucu isledikleri teorisi kuvvet kazanacakti.. \ simdi sigara yakma sirasi bendeydi. derin derin cektigim nefeslerin ardindan buraga soyle dikkatlice baktim, kesinlikle yalan soyler gibi bir hali
yoktu, bilakis birseyler anlatmak icin kendini paraliyordu, fakat icimde nedenini anlayamadigim tuhaf bir duygu vardi. belki de dunyaya olan guvenimi kaybettigim icindi. ne yaptiysam hikayesini
curutememistim. -peki, dedim. butun bunlari neden yapiyorsun? -neyi?? dedi burak. -yani butun bunlari neden bana anlatiyorsun? -cunku babam aci cekiyor, onun buradan cikamayacagini anladigim icin,
artik olmesi gerektigine karar verdim. -ne zamandan beri insanlarin olmeleri gerektigine sen karar veriyosun lan it! \ yine hiddetlenmistim. -beni dinle, dedi burak en tehditvari tavrini takinarak.
bu hastanede bunu yapabilecek tek kisi sensin. sana daha once benden kimseye bahsetme demistim, ama beni dinlemedin, gittin salak gibi pgibiyatristine anlattin. artik babami senin de bulamayacagin bir
yere saklayacaklar!!! \ gozyaslarini sildikten sonra sagi solu tekmelemeye basladi. -lan dur! herkesi basimiza toplayacaksin!! \ burak kendini ufak ufak toparladiktan sonra: -bunu yapabilecek
tek kisi sensin. yapman gereken sey cok basit, sana gidip adam bicakla, kafasina gib diyen yok. sadece gidip solunum cihazini yerinden cikaraksin hepsi bu. 10 saniyeni bile almaz. ben yapabilecek olsam
coktan yapmistim ama beni iceri almiyorlar! sivil vatandaslarin besinci kata girmesi yasak! sen hem yatili hastasin, hem de yatalak degilsin. tekrar ediyorum: bunu senden baska hickimse yapamaz..
lutfen ramiz.. lutfen.. yalvariyorum sana.. dedi bir an durup dusunmeye basladim.. burak bugune kadar bana cok yardim etmis, cok yakinlik gostermis biriydi, ancak bu istedigi sey benim yapabilecegim
turden birsey degildi: -uzgunum, dedim. kim olursa olsun, ne olursa olsun, bir savasin icinde olmadigim surece, insan olduremem ben. ancak ve ancak kendi canimi kurtarmak icin o insani oldururum.
-tamam iste! diye atildi burak. eger bunu yapmazsan hayatin bitecek! -nasil yani? dedim. beni, istegini yerine getirmedigim halde oldurmekle mi tehdit ediyorsun??? -elbette hayir, sacmalama, dedi.
bizler arkadasiz.. demek istedigim sey, eger bunu yapmazsan hayatinin kayacagi.. seni bir timarhaneye yollayacaklar, medyaya sizmasini istemedikleri bir takim gercekleri bildigin ve dillendirebilecegin
icin ve dillendirdigin seylerin deger tasimayan, onemsiz, deli sacmasi boyutunda kalmasi icin de ellerindne geleni yapacak, yani seni o timarhaneye mahkum edecekler.. bir an anlam veremiyormuscasina
gulumsedim: -nasil yani? istedigin seyi yerine getirince butun bu dediklerin olmayacak mi sanki?? bunu mu demek istiyorsun??? \ burak ellerini, avuc icleri temas edecek sekilde isitiyordu. birden
bana bakti, dipdiri gozleriyle seytani bir sekilde gulumseyerek cevap verdi: evet, aynen oyle.. eger istegimi yerine getirirsen, seni butun bu sacmaliklardan kurtaracagim. -iyi ama nasil??? dedim.
burak, bir eliyle cebinden, dorde katlanmis bir kagit cikardi, diger eliyle kagiti isaret ederek: -bununla, dedi. -
143.
+1-hani lan! diye bagirdim hiddetle. -hani baban hastanede oluyordu? babana dair hicbirsey bulamamislar iste! dalga mi geciyorsun lan sen benimle! ikimizde ayaga kalkmistik ve ellerim buraginTümünü Göster
yakasindaydi. burak ise ellerimi yakasindan ayirmaya calisarak kollarimi tutuyordu. -manyaklasma!!! diye bagirdi. -duymadin mi konusulanlari! sakladiklari sey babam iste! senin manyak doktorun da
babama yapilan istismarin agir taslarindan biri! simdi anladin mi neden bu kadar cirpindigmi! \ -ulan, dedim. ne yapsin bunlar senin babani??? neden saklasinlar? -anlatmama izin ver anlatayim!!!
-pekala.. dedim. anlat bakalim. seni dinliyorum.. \ burak bir iki saniye yere baktiktan sonra, anlatmaya basladi: -babami bu hastanede sakliyorlar, cunku babamin vucudu bunlarin uyguladiklari bir
cesit alternatif tip tedavisine cevap verdi! ozon mudur nedir, oyle bisey. -eee? ulan ne guzel iste??? dedim hayretler icinde. -bunun gercekten guzel oldugunu mu dusunuyorsun? dedi burak titreyerek.
sinirden veya uzuntuden titriyordu artik. -bana bunun kotu olan kismini soyler misin guzel kardesim?? dedim beklenti icinde. burak konusmasina devam etti: -kotu, cunku bunu bu sekilde, oldugu gibi
disari lanse ederlerse bu doktorlarin da ipini keserler. cunku dunyanin piyasalarini elinde tutan en buyuk sektor, ilac firmalaridir. insanlar ozon denilen bu alternatif yontemin bu kadar ise
yaradigini kesfettikleri anda ilac firmalari para kaybetmeye baslayacak. bu yuzden tip dunyasi su an icin ozon terapi ve diger alternatif tip tekniklerinin onunu kesmeye calisiyor. bu doktorlar, ilk
basta zaten babamin kurtulamayacagini bildikleri icin, babami karanlik bir odada olume terketmisler. yalnizca bu hastaneye staj olarak geldigini sandigim genc bir doktor, nasil olsa olecek diye deneme
amaciyla babama bir sure kemoterapiye ek olarak ozon terapi uygulamis ve kemoterapi sirasinda dokulen saclarin, tuylerin ozon terapi ile yeniden ciktigini gormus ve hayrete dusmus. birkac ay daha
tedavilere devam ettikten sonra kanserin ilerlemesinin durdugunu gozlemlemis ve bir mucizeyi gerceklestirmis. \ sinirim fevkalade yatismis, ilgi ile buragin anlattiklarini dinliyordum. -eee? dedim.
sonra?? burak bir sigara yaktiktan sonra olayin devamini anlatti: -sonra ilac firmalari tarafindan tehdit edilmisler. hep iki arada bir derede kalmislar. bir yandan babamin iyilestigini duyurmak
istiyorlar, fakat duyuramiyorlar. cunku nasil iyilestigi hakkinda bir rapor hazirlamalari gerek. normal sartlar altinda kemoterapiyle vs tedavi ve hayata tutunmasi sayesinde savasti ve kanseri yendi
gibi klagib bir hikaye uydurulabilirdi fakat babamin rahatsizliginin ismi habis melanom idi. yani en olumcul, tedavisi gunumuz sartlarinda pek mumkun olmayan, en kotu deri kanseri tipi. dolayisiyla
babamin iyilesmesi demek, gazetelere hatta belki televizyonlara haber olmasi demekti.. ve en nihayetinde takdir edersin ki, boyle bir durumda herkesin soracagi ilk soru "nasil?" sorusu olurdu. kendi
kendine yendi diyemezlerdi, cunku gibindirik bir devlet hastanesinin imkanlarinda bu kadar zorlu ve olumcul bir hastaligin sanki nezle veya gripmis gibi kolayca atlatilmasina hic kimse inanmazdi. ozon
terapi diyip dogruyu da soyleyemediler, cunku bu sefer de herkes ozona yonelecek, ilaclar piyasadaki eski onemini kaybedecek, ve ilac firmalari da bu hastanedeki butun doktorlarin kariyerlerini bitirip
koklerini kaziyana kadar kanli ellerini uzerlerinden cekmeyecekti. iste bundan dolayi, babami ha iyilesti, ha iyilesecek yalanlariyla tedaviye devam ediyoruz bahaneleriyle sakladilar durdular. oysa
babam iyilesmisti..\ -nasil yani? dedim saskinlikla. -neden boyle birsey yapiyorlar peki? -cunku, dedi burak. kariyerleri, kazanacaklari paralar, toplum icindeki prestijleri bir insanin yasamindan
daha degerli.. bunu yapiyorlar cunku ilac firmalarinin cikarlarina ters dusmeyen, tedavi olurken bir yandan da kimyasal ilac almayi gerektiren bir tedavi metodu gelistirmeye calisiyorlar. bu yuzden
babamin uzerinde 3 yildir turlu turlu seyler deniyorlar. malesef maddi gucumuz olmadigi icin sesimizi kimseye duyuramiyoruz. -peki, dedim; madem hersey anlattigin gibi, oyleyse doktor hilal neden
senin babandan bahsettigimi diger doktora bir deli sacmasi olarak sundu??? madem bundan haberdar ve bunu saklamaya calisiyor, oyleyse bundan diger doktora hic bahsetmemesi, benim hayal arkadasimin
uydurmasiymis gibi lanse etmesinden daha yerinde olmaz miydi??? yani durup dururken essegin aklina karpuz kabugu dusurmus olmuyor mu sence de? -
142.
+2erkek sesi sorularina devam etti: -hastanin rahatsizliginin paranoid bulgular ihtiva ettigi kanisina nereden vardiniz peki??? bir sure sessizlik oldu. doktor hilal derin bir ic cektikten sonraTümünü Göster
konusmasina devam etti: -hasta surekli olarak kabuslar gordununden, hastaneye kadar kendisini takip eden bembeyaz elbiseli bir kiz ve koyun surulerinden, birilerinin kendisine komplo kurdugundan ve bu
gibi seylerden bahsediyor. \ erkek olan doktorun sesi hafiften kizginlasmaya baslamisti: -bunlar her normal insanin soyleyebilecegi turden seyler. surekli kabuslar gormesi ve ilgi cekmek icin bir
takim seyler uyduruyor olmasi, hastayi paranoid sizofren yapmaz! doktor hilal de hircinliga hircinlikla yanit verdi: -bu sekilde oldugunu da nereden cikardiniz! diger doktor ustelemeye devam etti:
-benim icin iyi ihtimaller her zaman kotu ihtimallerden onde gelir doktor hanim. sizinkisi; artik tip dunyasinda klagiblesmis, hastanin uzerini apar topar cizerek, bastan savma tani ve tetkiklerden sonra
son derece keyfi bicimde konulan teshislerin ardindan hastayi kimyasal ilaclara bogarak bir odaya hapsetmekten ibaret! neden; cunku hastalarla ugrasmasi zor geliyor, neticede aldiginiz ucret degismiyor.
\ doktor hilal cirtlak bir sesle karsi cikti: -ne currrret! \ uzun bir sessizligin ardindan konusmalar yeniden basladi: -bakin metin bey.. sizin son derece basarili ve idealist bir profesor
oldugunuz tum camiamiz tarafindan bilinmekte: kabul. size de saygimin sonsuz derecede oldugunu belirtmekten mutluluk duyuyorum. lakin belirtmekte gereklilik duydudum bir diger husus ise; bu hasta ile
ilgili tum sorumluluk ve insiyatifin sahsim uzerine adledildigidir. dolayisiyla isin bu kismindan sonrasi yalnizca bendenizi alakadar eder, ve ben de, yirmi yili askin tecrubemle ve de yuksek
musadelerinizle, bu hastanin bu hastane icin zararli oldugu, acilen istanbula sevkinin gerektigi, ve oranin yukseltilmis sartlarinda tedavi edildikten sonra yeniden topluma kazandirilmasi gerektigi
kanisina vardim. simdi, gerekli islemleri derhal baslatmak durumundayim, vaktinizi isgal ettim, izninizle...
faltasi gibi acilmis gozlerle ben buraga, burak da bana bakiyordu. telefondan gelen son bir kapi carpma sesinden sonra tam kaydi kapatiyordum ki, burak elimi gibica tutarak -dur! dedi. -bekle!
gercekten de bir dakika kadar bekledikten sonra, kayittan yeniden tikirtilar duyulmaya baslandi ve doktor hilalin sesi yeniden duyuldu: -alo? benim.. evet evet, az once gonderdim. bir daha gelecegini
sanmam, tamamen atlattik sanirim. ... tamamdir... evet, merak etmeyin... artik sakladiginiz yerden cikarabilirsiniz... -
141.
0Merhaba
-
140.
+1oncelikle uzun bir sessizlik hakimdi. kagit hisirtilari ve cay kasigi ile fincan karistirma seslerinden baska birsey duyulmuyordu. birkac dakika boyunca bir yandan sigaramizi icip, diger yandan bu
sesleri dinledik burakla. sonrasinda kapi tiklandi, -buyrun! dedi hilal. iceri girip de konusmaya baslayan ses bir adama aitti. -sonuc nedir? doktor hilal bu iceri giren adamla konusmasina basladi:
-histerik deli. duygu dunyasi karmakarigib. asiri dengesiz, bir dedigi bir degiini tutmayan cinsten. -belki de nevrozlarla ilintilidir? dedi diger, erkek olan doktor. dr hilal devam etti: -sanmiyorum.
su dakika itibariyle tam birsey de soyleyemiyorum acikcasi. ama kisilik bozuklugu oldugu kesin. hayal dunyasinda yasadigi da agibar.. hasta, hayali arkadaslariyla konusuyor ve onlarin uydurdugu yalanlara
inaniyor. ayrica uykudan uyandiktan hemen sonraki davranislariyla gunluk hayattaki davranislari bagdasmiyor, son derece tutarsiz, dengesiz, birbirinden bagimsiz iki farkli karakteri farkli zamanlarda tek
vucutta yasiyor gibi. tum bu semptomlari toplayinca, yalnizca bir tek sonuca vardigimi goruyorum. -yani? -paranoid sizofren. hem de en kotusunden. -emin misiniz? iyice teshis ettiniz mi hastayi??? -
elbette, dedi dr hilal. hem de adim gibi eminim. surekli gorulen halusinasyonlar, gercekle uzaktan yakindan ilgisi olmayan olaylar, gercek olmayan arkadaslar, ve o arkadaslarin soyledigi yalanlar.. -
mesela??? -mesela, hastamiz bana bu hastaneye 3 yil once getirilmis, kanser teshisi konuldugu halde bir turlu olmemis, 3 senedir de neden olmedigi anlasilamadigi icin denek olarak kullanilmak uzere
ailesinden ve diger insanlardan alikonulmus bir hastadan bahsetti. -boyle birsey olmasi imkansiz! diyerek kahkahayi basti erkek olan doktor. -biliyorum.. fakat ben tedbirimi alirim, emin olmadan hareket
etmem. bu yuzden herseye ragmen hastanin ismini once onkolojide, sonra diger bolumlerde, kisaca butun hastanede arattirdim. hem kayitlari, hem de hastanenin odalarini teker teker ellerimle aradim.
-sonuc?? -boyle birsey yok. tamamen uydurulmus bir hikaye. onkolojide yatan 3 tane hasta var, onlar da olum kalim mucadelesi icerisindeler. kesinlikle olayin gerceklik payi yok.. -
139.
+1birden kalakaldim. sedefle olan seslerimiz kesilince kapi ardindaki ses de kesiliverdi. sadece hizli hizli yurume seklinde ayak sesleri geliyordu simdi. hemen yerimden firladigim gibi kapiyi actim.Tümünü Göster
koridor bombostu, fakat yerde bir iki damla kan izi vardi. -gitmem gerek.. sedefin yuzu bembeyaz, kirec gibi olmustu. esyalarini toparladi. cantasindan bir kagit bir de kalem cikardiktan sonra, uzun
uzun ev adresini, dugun yerini, ve bunlar gibi pek cok adres bilgisini yazdiktan sonra: kagidi bana uzatti: -bir haftaya evleniyorum, artik sen bilirsin ramiz.. artik sen bilirsin... en soguk, en
bitmis, en hayata kusmus ifadesini takinarak odami terketti.. sessizce pencereden disarisini seyrediyordum, buradan bir sekilde kurtulmaliydim ama nasil? sedef gideli 5 dakika kadar olmsutu, ve simdi de
hastaneyi terkedisini izliyordum camdan. garip garip etrafina bakiniyor, elleriyle kollariyla, sanki birsey anlatiyormus gibi hareketler yapiyor, fakat aslinda sadece onune bakip kendi yolunu yuruyordu.
az sonra gozlerimi hastane bahcesinin biraz daha ic tarafina, her zaman oturdugum o meshur palmiyeli kamelya tarafina cevirdim. burak, tam tahmin ettigim gibi kamelyanin icinde, sigarasini iciyordu.
kendisine baktigmi gorur gormez bir elini kulagina goturerek, telefon isareti yapti. demek istedigi seyi elbette anlamistim ama, "ulan bir insan hergun hastane bahcesine mi gelir, hic okulu falan isi
gucu yok mu bu adamin?" diye dusunmeden edemedim. uzerimi yavas hareketlerle degistirdikten sonra hirkami giydim, tam takir hazirdim artik. butun cesaretimi toplayarak doktor hilalin odasinin yolunu
tuttum. "-insallah farketmemislerdir telefonu" diye gecirdim icimden. kapinin onune geldigimde, etrafta kimsecikler yoktu. sessizce kapiyi araladim, icerisi bombostu. hemen telefonu dusurdugum cop
kutusunun arkasindan telefonumu sessizce aldim. kayit hafizasi bitince, otomatik olarak kapanmis, ana menu ekrani gorunuyordu. -hayirdir ramizcim? \ dr hilal ben odadan cikamadan odasina varmisti. -
bisey mi lazim oldu?? -yok, dedim. telefonumu unutmusum da, onu almaya geldim. -telefonunu odamda mi unuttun??? -evet, dedim. -ilginc, dedi doktor. masanin uzeri bombostu oysa??? -sandalyenin
altina dusmus doktor hanim, o yuzden ben bile bulmakta zorlandim. doktor celallenmisti, yuzu ofkeyle gerildi: -yine de bu, sana odama izinsiz girme hakkini vermez! oyle degil mi? en azindan birazcik
karakterli olan, azicik haysiyeti, serefi olan biri, boyle birsey yapmaz degil mi??? yumruklarimi gibmistim. bogazim sinriden dugumlenmis, patlamaya hazir bir bomba gibiydim. -izninizle! ofkeme son
anda hakim olup zar zor kendimi odanin disina attim. anladim ki doktorum manyak bir kadindi, benimle en basindan beri sevgi dolu doktor oyunu oynamisti. hademe ekrem bir yandan islik caliyor, bir
yandan da elindeki cay tepsisini yukari goturuyordu. beni gorur gormez ciddilesip islik calmayi kesti. aldirmadan hastane bahcesine ciktim. burak beni yanina cagiriyordu. ikram ettigi sigaradan
yaktiktan sonra, telefonun kayit listesini actim: ve son kaydi beraberce dinlemeye basladik -
138.
0Rezerved
-
137.
+2sedefin butun gulumsemesi kaybolmustu simdi. donuk donuk suratima bakiyordu: -askim yanlisin var---\ -hayir! diye cikistim. -hayir soylemedim. ben bunu kimseyle paylasmadim sedef! senin bunu biliyorTümünü Göster
olmana imkan yok! \ kandirilmis biri gibi ofkeli ofkeli bakiyordum simdi ona. sedef once dudaklarini isirdi, sonra hic ara vermeden devam etti: -pekala itiraf ediyorum, dedi. -neyi itiraf
ediyorsun?? -sen hapishaneden hastaneye gecis yaptiktan sonra, biz butun koy olarak, senin durumunu merak ettik. herkesin dilinde ayri bir deli hikayesi donmeye basladi. sen saniyor musun ki, sen
buralardayken koy biraktigin gibi yerinde sayiyor??? bir an durdum, sahiden de koyde ne olup bitigi hakkinda en ufak fikrim yoktu. -elvin yengenin kollarimda, senin ismini sayiklayarak oldugunu
biliyor muydun mesela??? \ iste simdi kelimenin tam anlamiyla neye ugradigimi sasirmistim. -ne zamandan beri?? diye sordum hemen. -gecen hafta, yanitini aldim. -ustelik olurken surekli senin ismini
sayikladi.. isin dogrusu, uzuldum desem yalan olurdu, ama neticede bir insan evladi o da, olum kimsenin uzerinde hos durmuyordu sonucta.. -eee? konuya geri donecek olursak?? sonra ne oldu? sedef
kaldigi yerden devam etti: -sonra ben de, cezaevine gidip, sizin kogusun agasiyla gorustum. senin yavuklun oldugumu soyleyince beni ciddiye alip dinledi sagolsun. -sedef!!! diye atildim. ben senin
yavuklun falan degilim, her yerde sunu soylemeyi keser misin artik! sedef bir iki saniyeligine bozuldugunu belli eden bir surat ifadesi takindiktan sonra sozlerine devam etti: -onlar da bana senin
basina gelenlerden, gibintilarindan, gece gordugun ruyalardan, davranislarinin degismesinden vs bahsettiler. hasan dedenin duasinin uzerine cay dokuldugnu soyledir, ben de bizim komsu koyun hocasina
gidip yeni dua yazdirdim, aldigim gibi de dogruca hastaneye, yani sana getirdim!! -pekala, dedim. madem boyle, o halde neden kitabin icine sakladin dualari? adam gibi dua getirdim diye getireydin ya???
-ufffff, askerler polisler bir suru adam koylu diye dalga gecmesinler diye oyle yaptim, dedi. -neden dalga gecsinler ya onlar da anadolu ailelerinin cocuklari---\ sedef sozumu keserek, elleriyle
omuzlarimi oksayarak ve gulumseyerek sirnasmaya basladi: -sen simdi onu bunu birak da, soyle bakalim. yedin mi boregimi yemedin mi? yedin mi yemedin mi? \ bir yandan surekli bunlari tekrarliyor, diger
yandan da cenemi burnumu isiriyordu. bir sure daha cilvelestikten sonra burundu ceneydi derken opusmeye basladik. tam opusmeye baslayali otuz saniye kadar olmustu ki, kapinin arkasindan kopek inlemesi
gibi aglamayla karigib fakat ses cikarmamaya calistigi her halinden belli olan aci bir ses duyuldu. -
136.
0Şurdan rez alıyım devam ederim sonra
-
135.
0tuvalete girer girmez yakamdan tutan burak, diger eliyle hizlica kapiyi kapatti: -dediklerimi yaptin mi??? dedi buyuk bir ciddiyetle. -dediklerini yaptim yapmasina da--- burak beni dinlemiyor, sozumu
bitirmeme bile izin vermiyordu: -oglum bak akilli ol, beni dinle. benim lafimi dinle. ben bunlarin cigerlerini biliyorum. bu hastanede donen butun dolaplari ben bilirim. bunlar senin deli olduguna
artik tamamen inaniyorlar, ilgili makamlara da hakkinda bu sekilde rapor verecekler. yarragi yedin kardes, bundan sonraki hayatin deli olarak gececek. istanbula sevkedilmen bir haftayi bulmaz! -
istanbul??? -bakirkoy!!! \ alayci bir ifadeyle gulumsedim, -ya bi git.. -bana inanmiyor musun? bu kadar olaydan sonra seni ne zaman yanilttim? ne zaman yalan soyledim sana? -iki gun once! diye
bagirdim. -oz babani girtlaklamani istediginde, beni kendin hakkinda yanlittin. beni hayal kirikligina ugrattin kardes.. simdi, ben telefonumu almaya gidiyorum. sen de lutfen, artik rahat birak beni..
\ burak elleriyle kapiyi simgibi tutuyor, cikmama izin vermiyordu: -bana inanmayacagini bildigim icin sana telefonunu orada biraktirdim. telefonu alip dinlediginde, sen de bana hak vereceksin. ne
kadar hakli oldugumu goreceksin! \ buragi ellerimle sagima iterek tuvaletten ciktim. arkamdan bagirdi: -simdi degil, birak kaydetmesi gerekenleri kaydetsin. birkac saat sonra git telefonu almaya..
lutfen! lutfen!\ onu duymazdan gelerek yurumeye devam ettim fakat bir yandan da haksiz sayilmazdi. bu telefon, odada ben ciktiktan sonra, hakkimdaki gercek kanaatleri kaydedecekti. o yuzden
istikametimi degistirip odama dogru giden merdivenleri cikmaya basladim, assagi kantine giden yola dogru bakinca ise hayretler icerisinde kalmistim. gordugum kisi ercandan baskasi degildi. "yahu bu
adamin burada ne isi var amk??? diye soylendim. lan hademeden cok gormeye basladim bu adami... allahallah.. neyse.." bu dusunceler icinde odama vardim. kapiyi acar acmaz beni bambaska bir surpriz
bekliyordu: sedef, yatagimin uzerine oturmus, donuk bakislarla duvara bakiyordu. -sedef??? ne isin var senin burada??? sedef beni gorur gormez kucagima atladi, simgibi sarilip aglamaya basladi. 5
dakikadir durmadan agliyordu, daha fazla dayanamadim: -dur, aglama lutfen.. ne oldu? ne isin var burada? anlat hele.. sedefcik yasli gozlerini tulbentiyle sildikten sonra titreyen aglamali sesiyle
derdini dillendirdi: -ben evleniyorum ramiz.. -
134.
0tam o sirada cep telefonum titredi. cikardim, "bir mesaj alindi" yazisi ilisti gozlerime. bir yandan mesaji acarken, diger yandan doktorla konusmaya devam ediyordum. -madem hic bir sorun yok, oyleyseTümünü Göster
musaednizle ne zaman taburcu oluyorum? ogrenebilir miyim acaba?? \ -normal sartlar altinda taburcu olman gerekiyordu, fakat malesef bir aksilik oldu ramizcim.. dedi dr hilal. cerceveli gozlugunun
arkasinda gozleri devasa haline burunmustu. bir diger yandan mesajin "burak" tarafindan gonderildigini gordum. mesajda: "ramiz, simdi dediklerimi harfi harfine yerine getir. once telefonunu sessize
al... " -ne demek oluyor bu simdi? diye sordum. -mesele nedir?? doktor cevapladi: -mesele yok.. sorun yok.. sadece... hastane kurul uyelerinin pek coguna ulassak da, bir kismina malesef ulasamadik. e
her birinin bashekim bey gibi vekilleri de yok. dolayisiyla onlarin da imzalarini topladigimiz zaman seni taburcu edecegiz.. dedi imali imali bana bakarak. bakislarinda "gibiyosa simdi kagitta imzalar
vardi ben gordum de!" ifadesi yatiyordu. kagida bakmadigim konusunda yalan soylemistim ve simdi bu yalanin curmunu cekiyordum. yine de olayin uzerine gitmeye devam ettim: -kagidi neden yirttiniz peki?
\ hemen mesajin devamini caktirmadan okudum: "sonra telefonunun kayit cihazini calistir, sonra da caktirmadan kimsenin goremeyecegi bir yere sakla. dusurmus susu verebilecegin bir yer olsun.
dediklerimi yap, bana guven." -kagidi yirttim, dedi dr hilal, cunku eski esimin bana yolladigi ozel bir mektup.. onemsiz birsey yani, en azindan benim icin hicbir degeri yok. kendisi yeniden barismak
istiyor, bu yuzden de lise ogrencileri gibi kokulu mektuplarla ozlem, hasret mesajlari yollayip duruyor. ozel birsey yani ama dedigim gibi benim icin bir anlam ifade etmiyor!!! iste bu yuzden
yirttim... seninle ilgili birsey degildi, buna sahit olmak zorunda kaldigin izin uzgunum... \ vay amk, dedim kendi kendime. ulan kari ayak ustu kuyruklu yalan atiyordu resmen. bu kadar yalani bu kadar
seri sekilde sedef bile soyleyemez diye dusunmeden edemedim. kadin kismindan bir kere daha korkulmasi gerektigini hatirladim. doktor: -sen odana cik, istirahatine bak. bu son gorusmemizdi, bundan sonra
yalnizca imzalar toplanacak, imza isleri bitince ben sana haber gonderecegim. fakat, birsey daha var. hastane giris-cikis islemleri ile ilgili anneni veya babani cagirirsan, onlarla da gorusmus oluruz,
hem islemlerini hallederler. tamam??? \ cevap vermeden, basimi olumlu anlamda salladim. hizli hareketlerle telefonu sessize alip apar topar kayit cihazini baslattim. butun bunlari bir saniye
icerisinde yaparken, sag elimi goren, fakat masanin dibinde oldugu icin sol elimi goremeyen doktora farkettirmeden, sag elimdeki telefonu hemen sol elime gecirdim. koltuktan kalkarken oncelikle besmele
cekip hafifce egilen her insan gibi once biraz egildim; hemen ardindan caktirmadan sol elimde tutmakta oldugum telefonu, masanin altindaki cop kutusunun arka tarafina hizli hareketlerle yerlestirdim. ve
en sonunda karsilikli sahte gulumsemelerle odayi terk ettim. odama dogru giderken tam merdivenleri cikmaya baslayacaktim ki, birden, erkekler tuvaletinden bir "pist!" sesi duydum. -
133.
+2tam o sirada kapi tiklandi. hademe ekrem, biyikli suratini kapi araligindan iceri uzatmisti. -evet ekrem? gene ne var? dedi hilal doktor. -dohtor hanim az bi gelseniz.. doktor hilal rahatsiz edilmenin,Tümünü Göster
hastasiyla olan gorusmesinin bolunmesinden oturu duygudu rahatsizligi fazlasiyla belli ederekten: -ne var soyleyiver, ramiz yabancimiz degil, dedi. fakat ekrem dallamasi, kas goz isaretleri yapiyor,
gozlerini buyuterek olayin onemli oldugunu vurgularcasina doktoru yanina cagiriyordu. dr hilal bu tur seylere gelebilecek bir insan degildi aslinda, ancak bu sefer benden cok ozur diledigini soyleyerek
musade istedi. -hemen geliyorum ramizcim.. odadan disari cikarken acilan kapinin ardinda aglayan ahu hemsirenin sesleri duyuluyordu. bir hengame, bir kargasa vardi sanki kapinin ardinda. birseyler
donuyordu hastanede, ama ne oldugunu anlamiyordum. hilal hanim 2 dakika icin musade istemisti benden, ancak gideli 15 dakika kadar olmustu. gorusmenin basindan beri elinde tuttugu kagit, masasinin
uzerinde oylece duruyordu. merakima yenik dusmustum. bir yandan risk almanin verdigi muthis korku ve adrenalin, diger yandan, muhtemelen hakkimda varilan kesin kanaati belirtici nitelikte olan bu kagidin
icinde yazilanlarin ne oldugu hakkinda hissettigim tarifi imkansiz merak, beni bir fisek gibi kagidi alip okuma arzusuna mahkum ediyordu. kulaklarim kapida, gozlerim kagitta, ellerim titreyerek kagida
uzandim. saniyenin beste birlik bolumu kadar suren refleksif bir hiz ile kagiti kaptigim gibi hizli hizli okumaya basladim. okumaya baslar baslamaz ise, ilk olarak kendi ismim ilisti gozlerime. gercekten
de, kagitta, hastane genel kurulunun hakkimdaki sahsi kanaatleri yaziyordu. butun ilgili doktorlar ve bahsekim, imzalarini guzelce atmis, muhurleri basmislardi. herkesin hakkimdaki olumlu gerekceler
ihtiva eden kanaatleri beni ziyadesiyle mutlu etmisti. evet, bu belge benim hastaneden taburcu edilmem icin hazirlanmisti, fakat son anda bir ekgiblik farkettim belgede. yalnizca bir tek kisi imzalamasi
gereken yeri imzalamamisti: doktor hilal. anlamsizca bunun hakkinda dusunurken birden kapi tikirdama sesi duyuldu. hemen kagidi aldigim hizla tekrar geri yerine, masasin uzerine koydum. doktor hanim bir
eliyle kapi kolunu assagi cekmis, fakat diger yandan, kapi arkasinda bir baskasiyla konusmaya devam ettigi icin, "girmek uzere olmak"tan "girmek"e gecememisti. birkac saniye sonra kapiyi acti. iceri
girdi. o her zamanki gulumsemesi yoktu artik yuzunde. tarifi imkansiz bir tuhaflik, kederli olmayan, uzgun gorunmeyen garip bir hayal kirikligi vardi uzerinde. halsiz gibiydi. hala gulumsuyordu ancak
samimi degildi. icten degildi. o eski parilti yoktu simdi gozlerinde. neler olup bittigini anlamaya calisiyordum. -ramizcim, hastanede bir sorun cikmis, bu yuzden hemen gitmem gerekti, kusura bakma. -
yok, dedim estafurullah. hayrola mesele nedir? \ doktor hanim eksimis, somurtkan suratini daha fazla saklamaya calismadi. birden masanin uzerinde unutmus oldugu kagidi gordu. -bu kagida baktin mi ben
yokken? bakmadin degil mi? dedi hafif paniklemis sekilde. -yok, bakmadim, diye yalan soyledim. bir sorun mu var doktor hanim? dedim ciddi ciddi. -bir sorun varsa saklamayin??? \ doktor hilal
yeniden sahte bir gulumseme takinarak: -yok dedi. masanin uzerinde bulunan kagidi kaptigi gibi once ikiye, ardindan dorde, ardindan sekize bolmek suretiyle yirtarak parca pincik ettikten sonra, ayni
gulumsemeyle sozlerini tamamladi: -hicbir sorun yok! -
132.
+1vardir bunda da bir hayir diyerek dr hilal'in odasina dogru yola koyuldum. birkac dakika sonra sagda solda hastane guvenliginden elemanlar les kargalari gibi etrafimda donmeye baslamislardi. bi taklarTümünü Göster
olmus burada ama, ne oldugu hakkinda en ufak bir fikrim yok, diye gecirdim icimden. hilal hanimin kapisina varinca, soyle derin bir nefes cekip kapiyi tikladim. -girin! iceri girer girmez beni buyuk bir
mutlulukla karsilayan doktor hilal, o her zamanki gulumsemesini takinmis, dostane bir tavirla beni karsisina oturmam icin buyur etmisti. cok gecmeden kapi tiklandi, hademe ekrem elinde, getirdigi fincan
kahve tepsisiyle belirdi. -suraya birakiver ekrem, tesekkur ederim. sen ne icersin ramizcim??? aslinda birsey icesim yoktu ama sirf ekreme uyuzluk olsun diye: -ben de bir turk kahvesi alayim, dedim.
\ ekrem homurdandi, ama birsey demedi. -eveeeet, dedi dr hilal buyuk bir gulumsemeyle. -ne yaptin bakalim gorusmeyeli? nasil gidiyor hayat? -valla, dedim. hayat zor, basta sigarasizlik olmak
uzere, bu hastane her yonuyle hapishaneden beter. o yuzden mumkun oldugu kadar hizli bir sekilde taburcu olmak istiyorum, yuksek musadelerinzile elbette, dedim. -bunun benim musademden ziyade, senin
sagliginla, duzelmenle ilgisi var ramizcim, elbette hepimizin yegane arzusu bu sekilde.\ tahammulsuz ve ofkeli bir sekilde araya girdim: -hic rahatsizlanmamis birinin duzelmesini mi bekleyeceksiniz
yani? yahu anlamiyor musunuz? benim somut bir sorunum yok, tek istedigim sey bir an once koyume gitmek. yarim kalmis islerim var. bu hastane beni her gecen gun daha da hasta ediyor.. -ne gibi???
samimi bir yardimci olmak isteyen idealist doktor yuz ifadesiyle sormustu bunu hilal hanim. sorunlarimla, dertlerimle, gercekten ilgilendigini belirten, ciddi ve anlayisli bir kaslarini catma ifadesiydi
bu. bu samimiyetten cesaret alarak: hasteneye getirildigim gunden beri, basimdan gecen herseyi, ruyalari, askerleri, buraki, hatta buragin babasindan bile bahsettim. hilal hanim hayretler icerisinde bana
bakiyor, konusmanin basindan beri karistirdigi kahvesini hala karistiriyordu. -yillardir denek olarak kullanilan bir hasta?? hem de bizim hastanemizde? ustelik doktorlarin 3 ay yasar dedikleri, fakat bir
turlu olmeyen, olmedigi icin bunu bir basari ve kansere karsi beraberce kazanilmis bir zafer oykusune donusturup en acimasiz ihtimalle hastanenin ve doktorlarin bu olay uzerinden kendi reklamlarini
yapmalari yerine, bu hastayi kobay ve denek olarak kullandiklarini soyluyor arkadasin oyle mi? ve sen de buna inandin? -evet.. dedim caresizce. -kim bu arkadasin, nereden ve nasil gorusuyorsun onunla?
hastaneden cikamiyor olman lazim senin.. -evet, dedim. hastane bahcesinde, hergun babasini ziyarete geliyor, bahcede oturuyor iste.. -ve 3 yildir babasiyla gorusturulmuyor oyle mi? sen daha once
hayatinda boyle bir sacmalik duydun mu? hilal hanim saskindi. alinmis gibi, gucenmis gibi, "inanilir gibi degil" ifadesini takinarak guluyordu. - bu olayi hemen, bugun cozecegiz, dedi kararli bir
ifadeyle. -bana arkadasinin ve babasinin ismini, soyismini soyle. bir an dusundum, acaba kotu birsey mi yapiyorum diye, ama sonra bunda kotu birsey olmadigina karar verdim. cok cok buragin babasi
serbest kalirdi, ya da yalan soylediyse de yalani ortaya cikardi. -arkadasimin ismi burak, babasinin ismi de neydi... altan... soyadi da seydi, olmez. altan olmez. -
131.
-1Bre anasını gibtiğim utanmıyor musun çalıntı hikayeyi birebir yazmaya?
-
130.
+2gozlerimi actigimda hafif bir su sesi duyuyordum. yatagimda sirilgiblam terlemis vaziyetteydim. sabah olmus, gunes dogmus ve ben derin bir nefes almistim. yataktan yavas hareketlerle kalkip uzerimiTümünü Göster
degistirdikten sonra aklima fotograf geldi. fotograf yataktaki yerinde degil, komidinin uzerindeydi. halbuki ben ruyamda fotografi kaldirip komidinin uzerine koymustum; gercekte ise boyle birsey
yapmamistim. fotografa baktigimda ise, yine ilk gordugum halinde, benim yuzum gozum, tukenmez kalemle cizilmis haldeydi. -anlamsiz.. diye mirildandim kendi kendime. kapim tiklandi. -girin! urkek
hareketlerle, yavas yavas acilan kapinin ardinda duran hemsire; -kahvaltinizi ettikten sonra hilal hanim sizi odasinda bekliyor, dedi. taniyordum bu hemsireyi, ismi ahu'ydu. gayet iyi anlastigim,
hossohbet biriydi fakat neden bu kadar urkek ve cekingen davrandigina bir anlam verememistim. -iceri gelsene, dedim. neden orada duruyorsun??? ahu yuzume bile bakmadan, urkek bir sekilde yere
bakarak, sessizce odadan cikti. -allahallah, noluyo lan?? dedim. ben ayri deli millet apayri deli amk.. bir sure durup dusundukten sonra hafifce gulumsedim: -lan bunlarin hepsi kacik, kahvaltini et de
gel diyorlar, e hani kahvalti nerede??? \ saat sabah 10u gosteriyordu, bu saate kahvalti falan kalmazdi. neyse, dedim. ac gideyim onemli degil, ac gideyim ama yakigiblisindan olsun. timarhane de olsa
insan icine cikiyoruz amk. bi saclarimi tarayayim. disleri fircalayayim. bu dusuncelerle banyoya girdim, fakat girmemle cigili basmam bir oldu; tabldot kahvalti tepsisi, muslugun icindeydi, musluk yarim
yamalak acilmis ve yemegin uzerine akiyordu. hemen disari firladim ve koseyi donmek uzere olan hemsireyi yakaladim: -yahu bu yemek tepsisini kim koydu banyodaki musluga??? kizcagizin elleri titremeye
basladi. -lutfen yapmayin, imdat! -lan ben ne yapayim sana allah'in manyagi?? hem de gupegunduz! aglamaya baslayan hemsirenin yardimina kostular. ne zaman kendisine ihtiyacim olsa ortalarda
gorunmeyen, fakat ne zaman suratini bile gormek istemesem zararli ot gibi hemen olay yerinde bitiveren hademe ekrem, sanki hemsireyi taciz etmisim gibi once beni itti, sonra -yuru guvenlige gidiyoruz!
diye bagirmaya basladi. hernekadar haksiz suclamalara aligib bir bunyem de olsa, lafimi esirgemedim: -ulan ne gibim guvenlikmis, mudahele etmeleri icin bir de ayaklarina mi gidicez??? ellerimi,
kolumdan gibi gibiya tutmakta olan ekrem abiden hizli ve ofkeli bir hamleyle kurtardim. tam odama donmek uzere arkami donmustum ki, hala oralarda bulunan ve aslinda ayni zamanda da arkadasim olan ahu
hemsire, beni gorur gormez koridorun kosesine diz cokmus, pusmus, basini egmis: -ne olur bana zarar verme, allah rizasi icin.. diye sayikliyordu.. -
129.
0Rez panpa