-
126.
+5etrafta tanimadigim bir iki acil gorevlisi vardi, fakat sukur ki onlar da beni tanimiyorlardi. dolayisiyla sadece bana "amk pislik herif, elin ayagin tutuyor ne takuma girersin engelli tuvaletine huurTümünü Göster
cocugu" der gibi uyuz uyuz bakip yollarina devam ettiler. ahu hemsireden ise eser yoktu. telefonum durmadan bilinmeyen numara tarafindan caldirilmaya devam ediyordu. en sonunda dayanamayip telefonu
kapattim. iste, acilden bahceye acilan arka cikis kapisi hemen dibimdeydi. son bir etrafi kolacan etmeceden sonra var gucumle depar atmaya basladim. nihayet bahcedeydim artik. her ne kadar yaz mevsiminin
sonlari da olsa, soguk bir ruzgar vardi disarida. kuzenin diyecegi onemli seyi ogrenmek icin can atiyordum, hatta hastanenin on kapisina gitsem belki kuzeni bulabilirdim ama boyle bir riske ancak
aptallar girerdi. karanlik, los ve bir o kadar da kalabaliktan irak olan hastane arka bahcesi, benim gibi bir hastane kackini icin bulunmaz nimetti. karsi hastane binasi, bizim binanin batisinda
kaliyordu, dolayisiyla issiz arka bahcenin karanlik kamuflasyonundan taviz vermem gerekmeyecekti. belim bukulu, dizlerim hafiften kirik, dev bir villayi soymaya gelmis, temkinli bir hirsiz misali, bir
tek elimde fenerim ekgib, b bloka dogru hizli ve sinsi adimlarla ilerliyordum. artik neredeyse varmistim fakat duydugum sesler uzerine arkama donup baktigimda, guvenlik gorevlilerinin hastane binasi
etrafinda kosturmaya basladiklarini gordum. -hasssgibtir.. cektim bi tane en s lisinden. -hele sukur farkima vardilar.. dedim kederli kederli. ve -simdi sira sana geldi.. dedim b bloga bakarak. derin bir
nefes, hemen ardindan bir sigara.. ama yakamazdim ki.. cok canim istiyordu icmek, fakat dikkat cekmenin anlami yoktu. b blogun icini gozlemeye basladim. bu binanin giris katinda sadece bir kisi vardi. o
da masaya basini gommus, uyukluyordu.. burasi, hastalardan ziyade, daha cok idari islerin goruldugu, hastanenin hastalar disindaki ekonomik ve idari islerinin yurutuldugu, a bloga nazaran daha kucuk bir
ek binaydi. icerde hotel resepsiyonu gibi masa, masada uyumakta olan bir gorevli ve bombos bir alan.. iste, muhasebeye giden ikinci kat merdivenleri de karsimda duruyordu! iceriye girmeme yalnizca 10
adimlik bir mesafe kalmisti. icerdeki gorevli olacak dingil sekizinci ruyasini goruyor olmaliydi. adimlarim oylesine sessizdi ki, kendim bile duyamiyordum. iste tam o sirada keskin bir sarjor sesi havada
yankilandi. uyumakta olan gorevli, basini saga sola oynatiyor, ama hala uyumaya devam ediyordu. arkamdan tanidik ve soguk bir ses: -sesini cikarma, yuru/// -
127.
+1
beyler işteyim yarın devam edecem kusura bakmayın
-
128.
+2
Beyler işteyim fırsat buldukça yazacağım
.bir iki dakika boyunce yurudukten sonra, arka bahcenin en kuytu, en karanlik kosesine geldik.
oyle ki, upuzun duvarlarin tam da bitistigi yerde, yani hastanenin dort kosesinden birinde, ne hastanenin icinde,
ne de sokakta herhangi bir lambanin aydinlatamadigi bu kuytu kosenin etrafinda da sanki yillarca bicilmemis gibi
duran, neredeyse yarim insan boyuna erismis otlar, cimenler vardi.. uzaktaki bir insanin bizi farketmesi
imkansizdi. birilerinin bizi gorebilmek icin burnumuzun dibine gelmesi gerekiyordu. -dur! bu komut ayni
kisiden gelmisti. ayakta, sirik yutmus gibi dikeliyordum. sarjor sesine benzer ses yeniden duyuldu. bacaklarim
gayr-i ihtiyari titriyordu, titremesine engel olamiyordum. konusacak olsam sesim de titrerdi herhalde. -diz cok!
\ kalp atislarim iki kat hizlanmisti resmen. soluk alamiyor gibiydim. usulca diz cokmeye basladim, vucudum
agir geliyordu, tasiyamiyor gibiydim. her an beynimde bir kursun patlayacak hissi insani bin kere olmekten beter
hale sokuyordu. -sahadet getir ulan!!! bana komutlar yagdiran ses hafiften yumusamis, ofkeyle karigib
aglamakli bir hale gelmisti. hala ona arkam donuktu. ne yani, dedim. son bir istegim olup olmadigini sormayacak
mi?? son bir sigara yakamayacak miyim yani? dedim kendi icimde sinirden gulerek. bu isin raconunu en buyuk
dusmanlar bile birbirini dograyacaklari esnada bozmamis iken, bu herif kim oluyordu, kimin nesi oluyordu ve
neden bana bunu yapiyordu? bir an gozlerimi yerden yukari dogru kaldirdim. duvardaki kediler, karanliktan
dolayi renkleri belli olmuyordu. yalnizca gozleri, son derece parlak ve netti. her biri teker teker, daha dogrusu
cifter cifter uzerime dikilmisti. hayvanlar, cekirdek citlatip film izler gibi bu ani izliyorlardi. fakat o da ne???
birdenbire kedilerin birkac tanesinin gozleri sonmeye basladi. -
129.
+2ilk kedinin ardindan ikinci, ve ucuncu kedinin de gozleri sirayla sonerken, sira dorduncu kediye geldiginde, ilk
kedinin gozleri yeniden belirerek parlamaya basladi. daha neler olup bittigini anlayamadan son derece sert, tok
ve birsey ezilmiscesine, gurultulu oldugu kadar igrenc bir ses geldi kulaklarima. refleksif bir hareketle arkami
donuverdim. burak, elinde kocaman bir tasla karsimda duruyordu. az once yanimiza, yani arkamda duran eli
silahli adamin arkasina usulca suzulmus ve elindeki devasa buyuklukteki tasi, adamin kafatasina hiddet ve hincla
gecirmisti. iste tam o anda kedilerin gozleriyle ilgili olan karmasayi cozdum. burak, isiga dair birseyin olmadigi
zifiri karanlik bir mekana suzuldugu icin, duvara yansimasi muhtemel golgesi gorunmemisti, cunku duvarda da
isiga dair birsey yoktu. ancak ve ancak kedilerin gozleri, golgeden nasibini almis ve bana kisa sureligine yok
olmus gibi gozukmuslerdi. dorduncu kediden itibaren birinci kedinin gozlerinin yeniden acilmasi, buragin
arkamizda elinde tas, yavasca, sinsice ilerliyor olmasindan baska birsey degildi. burak birkac saniye
suratima baktiktan sonra: -hadisene aptal! kaybedecek vakit yok! diye fisildayarak haykirdi. fakat benim hic
de oradan ayrilmaya niyetim yoktu. bu adam kimdir nedir ogrenmeliydim. yerde baygin vaziyette yatan
adama dogru yonelir yonelmez burak kollarimdan gibi gibi tuttu. resmen engel olmaya calisiyordu bana.
-birak onu! dokunma ona!!! \ saskinlik icerisinde, az once beni oldurmek uzere olan bu adamin kimligini
ogrenmek istememe bu kadar buyuk tepki gosteren buraga bakiyordum. en pgibopat ifadesini takinmis,
karanlikta zar zor gorulen yuzunun ortasinda gayet net parlayan bir cift mavi goz, ofkesini ifade etmesine
yetiyor ve artiyordu bile. birden ani bir hareketle yerdeki adamin yanina kosuverdim. burak da ayni hizla
yanimda bitti ve yeniden kollarimdan tuttu: -anlamiyor musun!!! \ -neyi ulan neyi!!! -
130.
+2Bikac saat icerisinde olay yeri inceleme ekipleri gelip bu adam uzerinde inceleme yapacaklar!! senin de parmak
izlerini, veya sana ait en ufak bir doku ornegi bulduklarinda ne olur biliyor musun! bu olay da senin uzerine
kalir, bu sefer deli degil zir deli diye omur boyu bir odaya kapatilir, duvarlarla konusursun! tabii en iyi
ihtimalle!!! \ anlamiyordum. adamin sadece yuzune bakmak istiyordum. parmak izimi belli etmeden,
herhangi bir elbise, bez ile veya dogruca ayagimla iteleyerek gayet yerde yatan bedeni cevirebilir ve yuzunu
gorebilirdim. buragin dosya konusunda acele etmek istemesini anlayabiliyordum, ama benim sadece birkac
saniyemi alacak bu isi gerceklestirememem icin uzun muddet cene calip kendi birkac dakikasini feda etmesini
hic mi hic anlayamiyordum. iste tam da bu sirada, adamin beni silah zoruyla su an bulunmakta oldugumuz
yere getirirkenki yoldan, yani geldigimiz yoldan bulundugumuz tarafa dogru birisi kosuyordu. -ramiiz!
ramiiiz! \ bagiran kisinin kim oldugunu goremiyordum, zifiri karanlikta yalnizca bir kipirti halinde
gorunebiliyordu. onun bizi gormesi ise mutemadiyen imkansizdi. ancak birkac saniye sonra bu sesi tanidim ve
tanimamla da yuzumde kocaman bir gulumsemenin aksetmesi bir oldu. bu kisi, kuzenim muhammet'ten
baskasi degildi.. -
131.
+2kos yakala onu! dedi burak aceleci bir tavirla. -kuzenini gozden kaybetme sakin! ona ihtiyacimiz olacak..
fakat muhammet az once bulundugu yerden uzaklasmaya baslamisti bile. cebimde kapali vaziyette tuttugum
telefonumu cikarip actiktan sonra kuzeni aramaya basladim. bu arada burak arkamda yerlerde birseyler ariyor
gibi, egilmis vaziyette birseyler kurcaliyordu. -alo! kuzen! diyerek cevaplandirdi telefonu muhammet. bir an bile
konusmama musade etmeden, soluk almadan konusuyordu adeta: -olm beni dinle! hemen cikman lazim
buradan! \ tam o sirada, daha ben konusmaya firsat bile bulamadan burak telefonu elimden kapti ve benmisim
gibi konusmaya basladi: -kuzen, acilen a blogun icine gir, gordugun ilk yangin dugmesine bas! hastaneden
cikicam, ama dedigimi yapmazsan cikamam! sadece dedimi yap! yangin alarmini calistir! yangin alarmi
calistiktan 20 dakika sonra, devlet hastanesinin arkasindaki mezarlikta bulusalim. unutma, bir iki dakika
icinde yangin alarmini devreye sok, sonra hemen hastaneyi terket! soru sorma! dedigimi yapmazsan
cikamam! hadi cabuk! vakit yok! \ bu konusmanin ardindan telefonu sert bir hareketle kapatti ve bana geri
verdi. bir yandan hizli hizli yuruyor, diger yandan kolunu koluma takmis, beni de ittirerek hizli yurutuyordu. -
sen ne halt ettigini saniyorsun! diye kukredim bir an. kelimenin tam anlamiyla cileden cikmistim. burak cevap
vermiyor, sadece hizli yurumesine hiz katiyordu. ben de ses tonumu yukselterek ayni sorulari 2 kez daha
tekrarlayinca yurumeyi birakti. -sana diyorum lan! \ tum hatlariyla bana dondu. gozlerinden dehset
saciyordu. -tum dikkatleri oteki binaya cekmeden, bu binaya nasil girecegini saniyorsun! sen elini kolunu
sallaya sallaya iceri gireceksin, kapisi kiliti bir kapi, sifresiz acilmasi imkansiz bir kasa ve butun bunlari
gozetleyen bir guvenlik gorevlisi yokmus gibi, gidip dosyayi alip geleceksin oyle mi! sen nasil bir aptalsin lan! -
132.
+2\ bu kadar lafa elbette sadece ve sadece dosyaya ulasabilme surecimin kisalmasi icin katlaniyordum.
elimden, onun dediklerini yapmaktan baska bir sey gelmiyordu.. tam bu sirada olanlar olmus, kulaklari
patlatan, daha onceden de asina oldugumuz, yureklere korku salan cinsten paldir kuldur oten hastane yangin
alarmi devreye girmisti. -kuzenimiz basardi! dedi burak. anlamsiz bakislarima mukabele olarak hafiften tipik
alayci siritmasini takinarak ve -hadi ama, o artik benim de kuzenim sayilir, dedi. ceketinin ic cebinden bir kar
maskesi cikardi. -bunu giy. ben telefonuna cagri attigimda iceri gireceksin. iceri girme konusunda aceleci
davransan iyi edersin, alarmin fake oldugunu anlamalari 10 dakika ya surer, ya surmez..dua et de muhammet
hastaneden kacmayi basarabilmis olsun... \ diger elinde simgibi tuttugu, beze sarili cok agir bir diger seyi de
uzatti: -sadece cok zor kaldigin durumlarda kullan. mumkun oldugu kadar kullanmamaya bak. \ evet, artik
bir silahim vardi. buragin butun bunlari nereden buldugunu mu, geceleyin oldurulmek uzereyken bir anda nasil
ortaya cikip da hayatimi kurtarmasini mi, beni oldurmek uzere olan adamin yuzunu neden bir turlu gormeme
izin vermeyisini mi, bu kadar plani daha onceden oturup tasarlayip tasarlamadigini mi daha cok merak ettigimi
bilmiyordum, ama sanirim kuzenimin bana soylemeye calisip da bir turlu soyleyemedigi sey, su an icin
bunlarin hepsinden daha cok kafami mesgul ediyordu.. -
133.
+2hastane ek binasinin hemen kose bucaginda pusuya yatmis militan gibi bekliyordum. burak iceriye daldi. -ne
olur! yardim edin! babam icerde yaniyor! feryatlari koparmaya basladi. amaci oradaki gorevliyi alip
uzaklastirmak olmaliydi, bunu anlayabiliyordum, ancak bir insan, babasiyla, hatta oldurmek istedigi babasiyla
ilgili, ancak bu kadar yalan konusabilir, bu kadar rol yapabilirdi. bu gibi anlar, hem beni hayattan sogutuyor,
hem de burak gibi sinsi insanlarin ne kadar tehlikeli olabilecekleri konusunda uyari mekanizmalarimi yeniden
harekete geciriyordu. birkac dakika sonra b bloktan burak, yaninda az once uyuklamakta olan guvenlik
gorevlisi, diger muhtelif hastane personeli ve hademe kilikli bir adam, ellerinde baltalar, hortumlar, kum
kovalari ve yangin sondurme cihazlariyla birlikte karga tulumba a bloga dogru kosuyorlardi. burak o kadar
cigerden agliyor, o kadar fevri hareketler yapiyordu ki, alevler icinde tutusmus birinin kendini atacak havuz,
deniz vs aramasina benziyordu. oyle bir babammmm diyisi vardi ki, agizdan, dilden degil, tamamen yurekten,
cigerden geliyordu. iste bundan dolayi fareli koyun kavalcisi gibi butun hastaneyi pesine takmis, battal gazi ve
tayfasinin kale fethetmeye gitmesi gibi a bloga saldirircasina kosuyorlardi. o anda cep telefonuma baktim, 1
cevapsiz arama coktan gelmisti. kar maskesi yuzumde, hemen iceri atildim. etrafta kimsecikler yoktu.
disaridaki ugultu haricinde, muthis bir sukunete sahipti bu bina. daha once soyledigim gibi, bu bina daha cok
hastanenin mali ve idari isleriyle ilgili olan bolumuydu, dolayisiyla iceride hastalara dair pek bir sey bulmak
mumkun degildi. iceride hasta olmadigi, dolayisiyla onlarla ilgilenmesi gereken hastabakici, nobetci hemsire
ve bunun gibi gece vakti bir hastanede bulunmasi gereken butun personeller karsi binadaydi. saatin de
oldukca gec olmasi munasebetiyle, burada tek tuk guvenlik gorevlilerinden baska kimsecikler olmuyordu. -
134.
+1iste; beni ikinci kata cikaracak olan merdivenler karsimda duruyordu. bu sefer de ayni tedirginlikle arkama
donuverdim, fakat kimsecikler yoktu. var gucumle kosmaya basladim, once karanlik birinci kati gectim,
hemen ardindan ikinci kata uzanan son merdiven basamaklarini tirmanmaya koyuldum. ortalik feci sekilde
karanlikti. her yer karanlik oldugu icin, gozler ve goruntu onemini yitirmis, kulaklar keskinlik kazanmisti.
disaridan gelen alarm sesleri kulaklarimi bir dakika olsun rahat birakmiyor, beni daha da strese sokuyordu.
umumi tuvalet oldugunu dusundugum bir yerden kapi gicirtisi sesleri geliyordu. hemen ardindan da hafif islik
sesleri gelmeye basladi. dikkatlice kulak kesildikten sonra, az once kapi gicirtisi ve isliktan baska ses
gelmedigine emin oldugum odadan, musluk acilma sesleri gelmeye basladi. zaten bundan sonra tuvalet
oldugunu dusunmeye basladim. ancak yumusak su sesi, su damalamasi sesi veya benzeri dogal bir ses degil,
dogrudan hasirt diye bir muslugun acilma sesiydi. mavi dosya icin kaybedecek vaktim yoktu biliyordum,
ancak bu olay o kadar dikkatimi cekmisti ki, bir turlu es gecemiyordum. cunku bunun anlami, binanin icinde
benden daha baska birilerinin de olduguydu ve bu kisi her kimse, disarida alarmlar calarken, kiyamet
koparken, hastaneye kelimenin tam anlamiyla bir kaos havasi hakimken, gecenin korunde, bu bombos
binada, bu karanlikta, tuvalette tek basina, umarsizca, vurdumduymazca muslukla, suyla oynuyor veya ellerini
yikiyor, ustune bir de hicbirsey yokmus gibi islik caliyordu.. yapamazdim, aklim buradayken mavi dosyaya
konsantre olamazdim.. ilk once bu isi acikliga kavusturmaliydim.. keyifli islik sesleriyle karigib su seslerinin
geldigi odaya dogru yavas yavas, adim adim yaklasmaya basladim. -
135.
+1adimlarim oylesine yavas, oylesine sessizdi ki, ben bile duyamiyordum. gundelik trasini olan, tras kolonyasini
suren bir erkegin ayna karsisindaki rahatligi, caldigi keyifli islik neyse, assagi yukari ayni ezgiyi duyuyordum
ancak bu ortam boyle bir olay icin o kadar uygunsuz ve alakasizdi ki, tuylerim diken diken olmaya baslamisti.
artik odanin kapisina son bir iki adim kalmisti. sag elim yavasca, belimdeki silahi kavradi.. tam icimden
besmele cekecekken icerdeki her kimse, sabahtan beri yarim yamalak vaziyette acik olan ve surekli gicirtilar
cikaran kapiyi birden cekip kilitledi. birkac saniye suren $ok aninda butun vucudumun kaskati kenetlendigini
hissettim. resmen sok olmus, kalakalmistim, cunku icerdeki kisi her kimse, musluktan su akitmaya ve islik
calmaya kaldigi yerden devam ediyordu. -kimsin lan sen!!! diye bagirdim karanligin guftesinde. sesim yanki
yapiyordu. ama icerdeki seslerde en ufak degigiblik yoktu. belimdeki silahi cekmis, kapiya dogrultmustum
simdi. -disari cik! disari cik lan! \ fakat fayda yoktu. icerdeki sesler sanki bir teypten geliyormuscasina, ayni
istikrarla sureklilik arz ediyordu. korku iliklerime kadar islemis, nefesim kelimenin tam anlamiyla kesilmisti.
ote yandan mavi dosya icin fazla vaktim de kalmamisti. "bununla ugrasmaya degmeyecek" dedim kendime ve
gozlerimi ve de silahimi kapidan ayirmadan, birer ikiser adimlarla muhasebe odasinin onune kadar geldim.
gozlerim karanliga, kafami gozumu saga sola carpmayacak seviyede alismisti ama yine de tam bir netlik soz
konusu degildi.. onunde beklemekte oldugum odanin muhasebe odasi oldugu, tekrar terkar ezberledigim
harita sayesinde varsayabiliyordum. el yordamiyla oda tespit etmek elbette kor bir insana renk begendirmek
kadar imkansizdi ancak ezberledigim harita sayesinde bulundugum yerin takriben de olsa dogru olduguna
inaniyordum. bir an durdum: haritayla ilgili bir tuhaflik sezinledim. evet, bir gariplik vardi. -
136.
+2cunku hatirladigim
kadariyla bu katta yalnizca bir tek tuvalet olmasi gerek, o da merdivenlerin basladigi yerde olmaliydi. oysa az
once su seslerinin geldigi yer, merdivenlerle uzaktan yakindan alakasi olmayan, kuytuda kalmis, hastane
bahcesi cephesine dogru acilan bir odaydi.. fakat bunlarla kaybedecek vakit yoktu. 10 dakika coktan bitmis
olmaliydi. kapiyi acmayi denedim ancak zaten bekledigim uzere, kapi kilitliydi. bir iki sert tekme de netice
vermeyince, elimdeki silahin kabzasiyla butun gucumle kapinin koluna vurmaya basladim. kapiya silahla her
vurusum, binanin koridorunda inanilmaz bir yanki yapiyor, yurekleri agza getirecek cinsten cinlamalar
cikariyordu. nihayet dorduncu denemeden sonra kilidi kirmayi basarmistim. iceri adimimi attigim anda
cebimde bir titreme hissettim. hemen telefonumu cikardim, gelen mesaj buraktandi: "0927338452... "
karmakarigib rakamlardan olusan bu mesajin en altinda da: "kasanin sifresidir. acele et." yaziyordu. -bir
dakika, dedim. bir saniye.. arkadas, bu ne dakikliktir? bu nasil bir zamanlamadir??? bugune kadar buragin
boyle cok zamanlamasina sahit olmustum. oyle ki, her seyi saniyesi saniyesine yetistirebiliyor ve pek cok
seyin zaten halihazirda yerini de bilebiliyordu. bu ozelligi sayesinde mukemmel planlar kurabiliyor ve tum
planlarini tikir tikir isletebiliyordu.. ama bu seferki beni gercekten sasirtmisti. tam odaya girdigim ani
yakalamasi inanilmaz diye gecirdim icimden. odaya girer girmez kapiyi arkamdan kapattim. telefonun isigi
yardimiyla hemen kasaya numaralari tek tek girmeye basladim. kisa sure icinde acilan kasanin icinden mavi
dosyayi aldim. fakat is mavi dosyayi almakla da bitmiyordu, bitmeyecekti.. mesele dosyayi buraga da
kaptirmamaktaydi. eger bu santaj malzemesine tek basima sahip olabilirsem, buraga ihtiyacim olmadna ve
birini oldurmek zorunda kalmadan santajimi yapabilecek ve buradan kurtulabilecektim. birden kafamda
simsekler cakti. -
137.
+2burak, kuzenimle telefonda benmisim gibi konusmus ve mezarlikta bulusacagimzi soylemisti.
buyuk ihtimalle bunu sadece ama sadece, kuzenimin, benim buradan cikacagima inanmasi ve yapmasi
gereken seyi ciddiye alip yapabilmesi icin uydurmustu ancak yine de soylemisti. kuzenim suanda sehir
mezarliginda beni bekliyor olmaliydi. eger bu binadan disari ciktiktan sonra da bir sekidle hastane duvarlarini
asmayi basarir ve arka kapinin oldugu taraftan mezarliga kacabilirsem, orada kuzenimle bulusur ve mavi
dosyayi ona emanet edebilirdim.. hemen mezarliga gitmek icin kapiya dogru yoneldim fakat neseli islik
sesleri, gittikce cogalarak icinde bulundugum odanin kapisinin arkasinda maksimum seviyeye ulasmisti. az
once islik calip kapiyi kilitleyen sey her neyse, su an tam olarak icinde bulundugum odanin, yani muhasebe
odasinin kapisinin arkasinda isliklarina devam ediyordu. odanin kapi kolu yavasca cevrilmeye basladi.. -
-
1.
0Rezzzzzz
-
1.
-
138.
+1aniden pencere de acildi. sanki ceyran yapar gibi, pencerenin birden acilmasiyla kapi kapaniverdi. tam olarak nasil oldugunu anlayamadigim bir sekilde, yarim yamalak acilir gibi olan kapi, sonradan acilan pencereden gelen siddetli
ruzgarin etkisiyle birden kapanmisti. islik sesleri de kapi gumlemesiyle beraber kesilmisti ancak koridordan hizli hizli yuruyen, hatta belki de kosmakta olan birilerinin adim sesleri geliyordu. iyice panik olmustum artik, bir elimde
dosya, diger elimde silah, oldugum yerde bayagi bayagi soka girmis, kimildamadan korku icinde sesleri dinliyordum. hem kosma hizi, hem de cikan sesler, ritmik bir sekilde cogalarak yaklasiyordu. -atla!!! kulagimin dibinde, sanki
beynimin en ic koselerinde duymustum bu sesi. fisilti seklinde, ama o kadar net, o kadar vurgulu tonda bir fisiltiydi ki, ciglik olsa bu kadar etkili olamazdi. hic tanidik olmadigim biri aceleyle kulagima fisildiyordu sanki, fakat
beynimin icinden geliyordu ses, yanimda kimsecikler yoktu cunku. -atla!!! odanin acilan penceresine dogru tedirgin bir iki adim attiktan sonra assagiyi iyice suzdum. evet, ikinci kattaydim, yere de cok yakin sayilmazdim fakat yillardir
bicilmemis cimler, otlar, son derece atlanilabilir gorunuyordu. son bir kez daha -atla! cagrisini duydum. belki de kendim olusturuyordum bu sesleri kafamda, feci sekilde panik olmustum cunku. koridordan gelen sesler iyice yaklasmisti
artik.. pencereye bir kus gibi, ayaklarim bedenimi tasiyacak sekilde tunedim. atlamaya hazirlaniyorudm. -
139.
+2assagi dogru yavasca birakiverdim. otlarin uzerine duzen beze sarili silahtan kucuk bir hisirti disinda fazla bir ses cikmadi. gozlerimi kapattim, derin bir nefes cektim. tipki sahilden baslayarak, buz gibi denizin icine yurumek gibi, eger
bir anda dalmazsam, asla alisamayacak, hatta belki de vazgecmek zorunda kalacaktim. yine "en kotu karar, kararsizliktan iyidir" dedim ve kendime daha fazla dusunup
vakit kaybetme olanagi birakmadan, tuner vaziyette biraktim bu atlayış uzerimden gitmeyecek siddetli agri ve sizilara mal olacakti.. kafami cakilmis oldugum yerden yavasca kaldirdim. acidan
yasarmis gozlerim bulanik goruyordu herseyi.. birkac saniye sonra goruntu netlesmeye basladi. karsimda, ancak cok degil, bes alti metre otemde, bir cift goz uzerime dikilmis, bana bakiyordu. hemen elimi belime attim ama sonradan hatirladim,
atlarken agirlik yapmamasi icin silahi beze sarip pesinen gondermistim onu cimlere.. oteki elimde olmasi gereken dosya da yoktu ortalikta, duserken bir yere firlamis olmaliydi.. karsimda dikkatlice beni seyreden gozlerin capi gittikce buyuyor, yani
her gecen saniye bana daha cok yaklasiyordu. bir an, parmaklarimdan birkaci, yerde birsey kavradi. silahin sarili oldugu bez oldugunu umit ediyordum, tam olarak ne oldugunu anlayamiyordum cunku avuc iciyle degil, parmak uclarimla
dokunuyordum sadece. ani bir sicrayisla yerdeki sey her neyse kaptigim gibi ayaga dikildim, iste ne olduysa o anda olmus, ayni anda hem az once camindan atladigim muhasebe odasininin isigi yanmis, hem elimde tuttugum seyin mavi dosya
oldugunu farketmis, hem de karsimda dikilen, neredeyse boyu bana yetisecek kadar devasa ve gozlerini bana dikmekte olan seyin, hem koyde hem de kabuslarimda gordugum o iri ve pgibopat kopek oldugunu farketmistim. -
140.
0daha kopegin birsey yapmasina gerek kalmadan, oyle bir can havliyle duvara tirmanmaya basladim ki, ucu
bucagi bitmez gibi gorunen uzun mu uzun hastane duvarlarini, duvarlara islemis otlarin da yardimiyla
tirmanivermistim. gordugum seyin gercekten o kopek oldugundan emin olmak icin yeniden assagi bakmayi
dusundum, ama sonra bunu yapmaktan vazgectim. sayet gordugum sey o kopek ise, -ki bundan adim gibi
emindim- onu bir daha gormek istemedigimden emindim. ancak acaba hastanenin bahcesinde ne isi vardi?
diye dusunmeden de edemedim... \ duvari tamamen tirmanip, son engelden de kendimi disari
attiktan sonra, sokakta kaldirimda buluverdim kendimi. -vay anasini lan, dedim. aklimi kacirmak uzere
olmama ragmen, sokakta, disarda, ozgurce dolasabiliyor olma duygusu, oylesine buyuk bir keyif veriyordu
ki, bagira cagira sarki soyleme istegi uyandiriyordu icimde. elimin terlemis olmasina hic aldiris etmeden,
dosyayi kaybetme korkusundan gibi gibi tutuyor, bir an olsun dikkatimi oradan ayirmiyordum. seri adimlarla
caddenin karsisina gectikten sonra, kendimi sehir mezarliginin kapisinda buluverdim. "bu kadar kolay
olacagini bilmiyordum.." dedim kendi kendime.. hemen telefona sarildim, bulusabilmek icin kuzeni aramaliyim
diye fakat cok gecmeden telefonun sarjinin bitmis oldugunu gordum. buyuk sehir kabristanina girer girmez bi
urperti kaplamisti icimi.. olumun butun soguklugu burada, geleni geceni avlamak istercesine pusuya yatmisti
sanki.. kabristanin butun kabirleri agizlarni sonuna kadar acmis, siradakini bekliyorlardi.. safak sokmek
uzereydi ama bir turlu bitmiyordu bu gece.. safak sokene ve kuzeni bulana kadar burada bekleyecektim
mecbur. birden kulagima carpan bir serzenis, bir mirilti, daha dogrusu aglamakli bir ses.. birileri aglar gibi,
agit yakar gibi kendi kendine soyleniyordu.. cok degil, sadece dokuz on mezar kadar ilerde, kucuk, minik bir
mezarin basinda, arkasi donuk carsafli, yasli basli oldugu sesinden anlasilan bir nene, agit yakiyordu.. -
141.
+1ancak
gecenin korunde bu saatte burada agliyor olmasi ayri bir tuhaf olan nenenin, konusmasi da bir tuhaf geliyordu
kulaga.. buyuk ihtimalle agit yakmakta oldugundan kulaga bu sekilde geliyor diye dusundum, tedirginligi elden
birakmayarak. -vay enem enem vay hormiserem gulazim.. gibi ne anlama geldigini anlayamadigim, sadece
vay enem kisminin vay anam oldugunu tahmin ettigim icin agit yakmakta oldugu ihtimaline vardigim seyler
soyleyen bu ihtiyari, birazcik da olsa teselli etmek istegi dogdu icime.. -yazik.. dedim. kimbilir nesini kaybetti,
nesi oldu de bu agitlari yakiyor.. yasli kadin durmadan dizlerini dovuyor, ne anlama geldigini bilmedigim
seyleri tekerleme gibi tekrar ediyordu. ayaga kalktim, kadina dogru bir iki adim attigim anda dikkatimi birsey
cekti.. bebek mezarina dogru donuk vaziyette olan ve yine bebek mezariyla konusan kadinin oturdugu yer,
bir baska mezarin mermeriydi ve mezarin tasinda "ayse burgu" yaziyordu. dikkatimi ceken sey ise, bu iki
mezarin etrafi, siyah tek bir cember isaret ile cevrilmisti. yani sanki demir bir cubukla, toprakta bir daire
olusturulmustu ve mezarlar da bu dairenin icinde bulunuyorlardi. tam teyzeye seslenecegim esnada, birden
omzuma bir parmagin dokundugunu hissettim. kan beynimden tamamen cekilmisti, kalp atislarim o kadar
hizlanmisti ki, bir an ciddi ciddi oracikta oldugume inandim. korkunun getirmis oldugu refleks ve panik ile,
gayr-i ihtiyari, disaridakilerin duymasinin mumkun olamayacagi bir sekilde, yani icimden bir euzubesmele
cektim. sabahtan beri mirildanan, agit yakan, kendi kendine turlu turlu seyler konusan carsafli kadin birden
durdu ve sustu. ne kadin arkasini donup bana bakiyordu, ne de ben arkami donmeye cesaret edebiliyordum.
sirtimdaki dokunma hissini yeniden hissettim ve yine arkamdan gelmekte olan bir fisilti duydum: -delikanli...
bayilmak uzere gibi hissediyordum. sirtima dokunup duran kisi en sonunda elini omzuma koydu ve beni
kendisine dogru cevirdi: bakma oraya oglum. bakma sakın -
142.
0upuzun sakallari ve biyigi olan, soluk benizli, yasli bir adamdi bu. uzerinde gri renkli ve dugmeli bir elbise
vardi. -siz kimsiniz? diyebildim zar zor, korkudan ve stresten tukenmis vaziyette. -ben bu mezarligin
bekcisiyim, dedi yasli adam, hafiften gulumseyip bana moral vermeye calisarak. fakat birden yeniden kadinin
oldugu yere baktigimda hayretler icinde kalmistim, carsafi ve pecesi yuzunden sadece gozleri gorunen, hatta
gozleri bile net gorunmeyen kambur kadin, butun yapmakta oldugu isini gucunu birakmis, put gibi hareketsiz
vaziyette duruyordu. son derece sogukkanli gorunen ve "ben butun olayin farkindayim" gibi bir havaya
burunen yasli adamcagiz, bir eliyle gozlerimin onune set yapip yuzumu kapatirken, diger eliyle de omzumu
tutarak bana arkami dondurmeye calisiyordu.. butun bunlari yaparken yani beni cekistirirken bir yandan da:
-sakin bakma, sakin konusma.. gel haydi gidelim buradan.. diyordu/// ben oraya bakmaya calistikca yasli
bekci de beni engellemeye calisiyordu. -yuru hadi gidiyoruz dedim! \ yasli bekciyle beraber mezardan
uzaklasmaya basladik.. -iyi ama nereye gidiyoruz?? diye sordum az once yasadigim garip olayin etkisinden
cikamamis bir sekilde. -seni kulubeme goturuyorum, korkma. biraz kucuk ve soguktur, ama iki bardak cay
iceriz, hemen isiniveririz.. dedi bekci. cok buyuk bir kabristanin neredeyse disina cikmis, kiyisinden kiyisindan
yuruyor, etrafini dolasiyorduk. yolculuk boyunca tek kelime konusmadik. yaklagib bi 20 dakika kadar
yurudukten sonra, nihayet kabristanin obur ucuna varmistik. -iste benim kulube.. gec otur bakalim soyle..
sobayi da yak.. \ bekci dayi caylari koyduktan sonra oturup agir agir soluklandi, bir iki of cektikten sonra
konusmaya basladi: -simdi anlat bakalim delikanli.. kimsin nesin kimlerdensin? gecenin korunde, bu saatte
burada ne isin var? \ acilen bir yalan bulup uydurmaliydim. -ailem kizarkadasimi onaylamadigi icin, evden
kactim.. dedim hafiften kizarmis vaziyette. -
143.
+2yalan soylemekten de, yalan soylemek zorunda birakilmaktan da
nefret ediyordum. -mezarliktan baska kalacak baska yer mi yoktu oglum??? \ bekci dayi, son derece ikna
olmamis gulumsemeli bir ifadeyle suratima bakiyordu. -mezarlik kadar sakin ve gizlenilesi bir yer daha yok
diye dusundum.. dedim piskin piskin. bekci dayinin gozlerinde "ben kacin kurrasiyim yer miyim bunlari"
ifadesi vardi. inceden gulumsuyordu. -gel seninle bir anlasma yapalim delikanli.. ikimiz de birbirimize yalan
soylemeyelim, durust olalim. \ bunun uzerine tek kelime etmemis, olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap
vermemistim. kabristan bekcisinin merakli gozleri simdi de elimdeki mavi dosyanin uzerinde geziniyordu. uzun
uzun dosyayi suzdukten sonra gozlerime dikti yasli cokuk gozlerini: -bu dosya nedir? sessizligimi korumaya
devam ediyordum. sanki ona bir aciklama yapmam gerekiyormuscasina takindigi bu tavirdan hic ama hic haz
etmemistim. bir an once kalkip gitmek istiyordum ama gecenin korunde mezarligin ortasinda, beklemek icin
daha guvenilir bir yer yoktu.. kisa bir sure kulak kesilince, mezarligin iclerinden gelen tuhaf inleme, kahkaha
karisimi enteresan sesler dikkatimi cekti. -bu sesleri sen de duyuyor musun bey amca? diye sordum. -evet..
dedi bekci, yeniden "bilmez miyim amk" gulumsemesini takinarak. -ne sesleri bunlar? diye sordum.
-sarhoslar, kafayi ceken ayyas capulcular, polise enselenip geceyi nezarethanede gecirmemek icin gelip
burada iciyorlar, dedi. kafasini yaklastirip imali imali gozlerini buyuttukten sonra -bunlar da senin kafadan
baksana, isi gucu birakip mezarliga kosuyorlar.. dedi ve dalga gecer gibi konusmayi birakip ciddileserek
devam etti: burasi kabristanin kuzey yarim adasi, burada sarhostan baska birsey olmaz. onlarin da kimseye
pek zarari dokunmaz. ancak diger taraf tekin degildir, bu saatte hic kimse oraya gitmez, ben bile.. \ -hangi
taraf? dedim. -guney tarafi, seninle karsilastigimiz bolge, cevabini aldim. bir an durdum ve
neden ordaydin ? -
144.
+1-bilemem.. dedi bekci dayi, piskin piskin gulumseyerek. ve sozlerine devam etti: -gel bir anlasma yapalim
seninle.. ikimiz de birbirimize karsi durust olalim, kacak dovusmeden, erkekce konusalim. \ amina
kodugumun bekcisi cok kotu bir yem atmisti ortaya.. bu teklifi kabul edip butun dogrularimi dokup
sacamazdim, bu teklife hayir diyemez veya sessiz de kalamazdim cunku bu hareket de, bu zamana kadar
soylediklerimin yalan oldugunun tescillenmesi anlamina gelecekti.. bana, bu teklifi kabul edip de onceki
yalanlarimda israr etmekten baska bir care birakmamisti amk bekcisi. tam yalanlarimda israr etmek uzere
konusmaya baslayacaktim ki, bekci dayi buna izin vermeyerek kendisi soru sormaya basladi: -orada tam
olarak ne gordun?? -nerede?? -mezarda? \ cevap vermedim. aslinda cevap vermememin nedeni, bekcinin
bana zarf atiyor oldugunu dusunmemdi. gayet gozle gorulur bir insani gormemis gibi yaparak gizemli bir hava
olusturacak, akli sira beni korkutarak gordugum herseyi bana anlattiracak, hazir gorduklerimden baslamisken
sira bildiklerime gelecek, boylece herseyimi ogrenecekti.. ama ben bu tongalara dusmek icin gorundugumden
cok daha fazla tecrubeli biriydim, fazla fazla yemistim kendi hayatimin tokadini, insanlarinkinin tesiri nufuz
etmiyordu artik.. -bak sana ne anlatacagim.. dedi yasli bekci bir yandan bana cay doldururken. ilgimi
cekmiyormuscasina basimi baska yonlere, sanki uzakta bir tanidik gormus gibi kulubenin cam penceresinden
disari cevirdigimi gorunce, -ilgini cekeceginden adim gibi eminim, dedi gulumseyerek \ simdi gozlerimi
kendisine yoneltmis, ama hala ilgisiz havayi koruyordum. -dinliyorum, dedim iplemez bir tavirla. -bu gece,
dedi. yanibasina gittigin mezarin bos oldugunu biliyor muydun? -hangi mezarin?? dedim. -ayse burgu.. bu
ismi duyar duymaz icimde tuhaf bir endise, mide bulanmasi, bir aglama hissi olustu fakat birkac saniye
sonra gecti. -daha once pek cok kez, birbiriyle alakasiz bir cok insan, -
145.
+2gecenin korunde bu mezarin basina
gelmis ve saatlerce beklemisler.. kimilerini ben gordum, fakat kimilerini de benden onceki bekci gormus..
-ee? dedim sabirsizca.-eesi bu kadar insanin ayni mezara gelmesi ve o mezarin basinda birseyler gorduklerini
soylemeleri, en nihayetinde yarim akillariyla sagda solda dolasmalarina ben kendim sahit oldum.. isin daha da
garip tarafi, bu insanlarin birbirlerini tanimiyor olmalari. hatta bir gece, gelenlerden birinin mezari kazip
icindeki oluyu kacirdigini tahmin ediyoruz, cunku o gecenin sabahinda mezar kazilmis, ici bos bir sekilde
bulduk.. \ -butun bu sacmaliklarin benimle ilgisi nedir? dedim baygin bir tripte. yasli adam cayinin son
demlerini dokerken konusmasina devam etti: aslinda bunu sana anlatmamaliyim, korkarsin.. \ bu sozlerin
hemen ardindan aci bir kahkaha patlattim ve: -ben hayatta hicbirseyden korkmam.. dedim. -gonul rahatligiyla
anlatabilirsin her ne anlatacaksan.. \ bekci omuz silkti: iyi o zaman.. kendin istedin. benden gunah gitti.. \
cayini hizlica karistirdiktan sonra soyle bir etrafina bakindi ve anlatmaya basladi: -o bolgeye, o ayni mezarin
basina gelen butun insanlar, her biri ayri ayri olmak uzere, geldikleri saat sabaha karsi safak sokmeden az
evvel ve hepsinin geldigi gun persembe idi.. \ mezarlik bekcisi bos bakislarima aldiris etmeden devam etti:
-ve hepsinin en aci ortak paydasi: gelenlerin tamami, yani gorup, taniyarak hakkinda fikir sahibi
olabildiklerimizin tamami, hayatlarinin belli bir bolumunu veya tamamini delirmis olarak gecirdiler.\ iste bu
son ifade beni fazlasiyla rahatsiz etmisti. rahatsiz oldugumu belirten bir ifade takinarak baktim bekciye. bekci
dayi, benim sessiz sedasiz koydugum tepkilere zerre kadar aldiris etmeden sozlerini soyle bitirdi: -unuttuysan
hatirlatayim, bilmiyorsan uyandirayim evlat.. bugun gunlerden persembe, saat safak arefesi.. simdi ne demek
istedigimi anliyor musun ramizim? \
başlık yok! burası bom boş!