/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 126.
    +5
    etrafta tanimadigim bir iki acil gorevlisi vardi, fakat sukur ki onlar da beni tanimiyorlardi. dolayisiyla sadece bana "amk pislik herif, elin ayagin tutuyor ne takuma girersin engelli tuvaletine huur

    cocugu" der gibi uyuz uyuz bakip yollarina devam ettiler. ahu hemsireden ise eser yoktu. telefonum durmadan bilinmeyen numara tarafindan caldirilmaya devam ediyordu. en sonunda dayanamayip telefonu

    kapattim. iste, acilden bahceye acilan arka cikis kapisi hemen dibimdeydi. son bir etrafi kolacan etmeceden sonra var gucumle depar atmaya basladim. nihayet bahcedeydim artik. her ne kadar yaz mevsiminin

    sonlari da olsa, soguk bir ruzgar vardi disarida. kuzenin diyecegi onemli seyi ogrenmek icin can atiyordum, hatta hastanenin on kapisina gitsem belki kuzeni bulabilirdim ama boyle bir riske ancak

    aptallar girerdi. karanlik, los ve bir o kadar da kalabaliktan irak olan hastane arka bahcesi, benim gibi bir hastane kackini icin bulunmaz nimetti. karsi hastane binasi, bizim binanin batisinda

    kaliyordu, dolayisiyla issiz arka bahcenin karanlik kamuflasyonundan taviz vermem gerekmeyecekti. belim bukulu, dizlerim hafiften kirik, dev bir villayi soymaya gelmis, temkinli bir hirsiz misali, bir

    tek elimde fenerim ekgib, b bloka dogru hizli ve sinsi adimlarla ilerliyordum. artik neredeyse varmistim fakat duydugum sesler uzerine arkama donup baktigimda, guvenlik gorevlilerinin hastane binasi

    etrafinda kosturmaya basladiklarini gordum. -hasssgibtir.. cektim bi tane en s lisinden. -hele sukur farkima vardilar.. dedim kederli kederli. ve -simdi sira sana geldi.. dedim b bloga bakarak. derin bir

    nefes, hemen ardindan bir sigara.. ama yakamazdim ki.. cok canim istiyordu icmek, fakat dikkat cekmenin anlami yoktu. b blogun icini gozlemeye basladim. bu binanin giris katinda sadece bir kisi vardi. o

    da masaya basini gommus, uyukluyordu.. burasi, hastalardan ziyade, daha cok idari islerin goruldugu, hastanenin hastalar disindaki ekonomik ve idari islerinin yurutuldugu, a bloga nazaran daha kucuk bir

    ek binaydi. icerde hotel resepsiyonu gibi masa, masada uyumakta olan bir gorevli ve bombos bir alan.. iste, muhasebeye giden ikinci kat merdivenleri de karsimda duruyordu! iceriye girmeme yalnizca 10

    adimlik bir mesafe kalmisti. icerdeki gorevli olacak dingil sekizinci ruyasini goruyor olmaliydi. adimlarim oylesine sessizdi ki, kendim bile duyamiyordum. iste tam o sirada keskin bir sarjor sesi havada

    yankilandi. uyumakta olan gorevli, basini saga sola oynatiyor, ama hala uyumaya devam ediyordu. arkamdan tanidik ve soguk bir ses: -sesini cikarma, yuru///
    Tümünü Göster
    ···
  2. 127.
    +1

    beyler işteyim yarın devam edecem kusura bakmayın

    ···
  3. 128.
    +2

    Beyler işteyim fırsat buldukça yazacağım



    .bir iki dakika boyunce yurudukten sonra, arka bahcenin en kuytu, en karanlik kosesine geldik.

    oyle ki, upuzun duvarlarin tam da bitistigi yerde, yani hastanenin dort kosesinden birinde, ne hastanenin icinde,

    ne de sokakta herhangi bir lambanin aydinlatamadigi bu kuytu kosenin etrafinda da sanki yillarca bicilmemis gibi

    duran, neredeyse yarim insan boyuna erismis otlar, cimenler vardi.. uzaktaki bir insanin bizi farketmesi

    imkansizdi. birilerinin bizi gorebilmek icin burnumuzun dibine gelmesi gerekiyordu. -dur! bu komut ayni

    kisiden gelmisti. ayakta, sirik yutmus gibi dikeliyordum. sarjor sesine benzer ses yeniden duyuldu. bacaklarim

    gayr-i ihtiyari titriyordu, titremesine engel olamiyordum. konusacak olsam sesim de titrerdi herhalde. -diz cok!

    \ kalp atislarim iki kat hizlanmisti resmen. soluk alamiyor gibiydim. usulca diz cokmeye basladim, vucudum

    agir geliyordu, tasiyamiyor gibiydim. her an beynimde bir kursun patlayacak hissi insani bin kere olmekten beter

    hale sokuyordu. -sahadet getir ulan!!! bana komutlar yagdiran ses hafiften yumusamis, ofkeyle karigib

    aglamakli bir hale gelmisti. hala ona arkam donuktu. ne yani, dedim. son bir istegim olup olmadigini sormayacak

    mi?? son bir sigara yakamayacak miyim yani? dedim kendi icimde sinirden gulerek. bu isin raconunu en buyuk

    dusmanlar bile birbirini dograyacaklari esnada bozmamis iken, bu herif kim oluyordu, kimin nesi oluyordu ve

    neden bana bunu yapiyordu? bir an gozlerimi yerden yukari dogru kaldirdim. duvardaki kediler, karanliktan

    dolayi renkleri belli olmuyordu. yalnizca gozleri, son derece parlak ve netti. her biri teker teker, daha dogrusu

    cifter cifter uzerime dikilmisti. hayvanlar, cekirdek citlatip film izler gibi bu ani izliyorlardi. fakat o da ne???

    birdenbire kedilerin birkac tanesinin gozleri sonmeye basladi.
    ···
  4. 129.
    +2
    ilk kedinin ardindan ikinci, ve ucuncu kedinin de gozleri sirayla sonerken, sira dorduncu kediye geldiginde, ilk

    kedinin gozleri yeniden belirerek parlamaya basladi. daha neler olup bittigini anlayamadan son derece sert, tok

    ve birsey ezilmiscesine, gurultulu oldugu kadar igrenc bir ses geldi kulaklarima. refleksif bir hareketle arkami

    donuverdim. burak, elinde kocaman bir tasla karsimda duruyordu. az once yanimiza, yani arkamda duran eli

    silahli adamin arkasina usulca suzulmus ve elindeki devasa buyuklukteki tasi, adamin kafatasina hiddet ve hincla

    gecirmisti. iste tam o anda kedilerin gozleriyle ilgili olan karmasayi cozdum. burak, isiga dair birseyin olmadigi

    zifiri karanlik bir mekana suzuldugu icin, duvara yansimasi muhtemel golgesi gorunmemisti, cunku duvarda da

    isiga dair birsey yoktu. ancak ve ancak kedilerin gozleri, golgeden nasibini almis ve bana kisa sureligine yok

    olmus gibi gozukmuslerdi. dorduncu kediden itibaren birinci kedinin gozlerinin yeniden acilmasi, buragin

    arkamizda elinde tas, yavasca, sinsice ilerliyor olmasindan baska birsey degildi. burak birkac saniye

    suratima baktiktan sonra: -hadisene aptal! kaybedecek vakit yok! diye fisildayarak haykirdi. fakat benim hic

    de oradan ayrilmaya niyetim yoktu. bu adam kimdir nedir ogrenmeliydim. yerde baygin vaziyette yatan

    adama dogru yonelir yonelmez burak kollarimdan gibi gibi tuttu. resmen engel olmaya calisiyordu bana.

    -birak onu! dokunma ona!!! \ saskinlik icerisinde, az once beni oldurmek uzere olan bu adamin kimligini

    ogrenmek istememe bu kadar buyuk tepki gosteren buraga bakiyordum. en pgibopat ifadesini takinmis,

    karanlikta zar zor gorulen yuzunun ortasinda gayet net parlayan bir cift mavi goz, ofkesini ifade etmesine

    yetiyor ve artiyordu bile. birden ani bir hareketle yerdeki adamin yanina kosuverdim. burak da ayni hizla

    yanimda bitti ve yeniden kollarimdan tuttu: -anlamiyor musun!!! \ -neyi ulan neyi!!!
    ···
  5. 130.
    +2
    Bikac saat icerisinde olay yeri inceleme ekipleri gelip bu adam uzerinde inceleme yapacaklar!! senin de parmak

    izlerini, veya sana ait en ufak bir doku ornegi bulduklarinda ne olur biliyor musun! bu olay da senin uzerine

    kalir, bu sefer deli degil zir deli diye omur boyu bir odaya kapatilir, duvarlarla konusursun! tabii en iyi

    ihtimalle!!! \ anlamiyordum. adamin sadece yuzune bakmak istiyordum. parmak izimi belli etmeden,

    herhangi bir elbise, bez ile veya dogruca ayagimla iteleyerek gayet yerde yatan bedeni cevirebilir ve yuzunu

    gorebilirdim. buragin dosya konusunda acele etmek istemesini anlayabiliyordum, ama benim sadece birkac

    saniyemi alacak bu isi gerceklestirememem icin uzun muddet cene calip kendi birkac dakikasini feda etmesini

    hic mi hic anlayamiyordum. iste tam da bu sirada, adamin beni silah zoruyla su an bulunmakta oldugumuz

    yere getirirkenki yoldan, yani geldigimiz yoldan bulundugumuz tarafa dogru birisi kosuyordu. -ramiiz!

    ramiiiz! \ bagiran kisinin kim oldugunu goremiyordum, zifiri karanlikta yalnizca bir kipirti halinde

    gorunebiliyordu. onun bizi gormesi ise mutemadiyen imkansizdi. ancak birkac saniye sonra bu sesi tanidim ve

    tanimamla da yuzumde kocaman bir gulumsemenin aksetmesi bir oldu. bu kisi, kuzenim muhammet'ten

    baskasi degildi..
    ···
  6. 131.
    +2
    kos yakala onu! dedi burak aceleci bir tavirla. -kuzenini gozden kaybetme sakin! ona ihtiyacimiz olacak..

    fakat muhammet az once bulundugu yerden uzaklasmaya baslamisti bile. cebimde kapali vaziyette tuttugum

    telefonumu cikarip actiktan sonra kuzeni aramaya basladim. bu arada burak arkamda yerlerde birseyler ariyor

    gibi, egilmis vaziyette birseyler kurcaliyordu. -alo! kuzen! diyerek cevaplandirdi telefonu muhammet. bir an bile

    konusmama musade etmeden, soluk almadan konusuyordu adeta: -olm beni dinle! hemen cikman lazim

    buradan! \ tam o sirada, daha ben konusmaya firsat bile bulamadan burak telefonu elimden kapti ve benmisim

    gibi konusmaya basladi: -kuzen, acilen a blogun icine gir, gordugun ilk yangin dugmesine bas! hastaneden

    cikicam, ama dedigimi yapmazsan cikamam! sadece dedimi yap! yangin alarmini calistir! yangin alarmi

    calistiktan 20 dakika sonra, devlet hastanesinin arkasindaki mezarlikta bulusalim. unutma, bir iki dakika

    icinde yangin alarmini devreye sok, sonra hemen hastaneyi terket! soru sorma! dedigimi yapmazsan

    cikamam! hadi cabuk! vakit yok! \ bu konusmanin ardindan telefonu sert bir hareketle kapatti ve bana geri

    verdi. bir yandan hizli hizli yuruyor, diger yandan kolunu koluma takmis, beni de ittirerek hizli yurutuyordu. -

    sen ne halt ettigini saniyorsun! diye kukredim bir an. kelimenin tam anlamiyla cileden cikmistim. burak cevap

    vermiyor, sadece hizli yurumesine hiz katiyordu. ben de ses tonumu yukselterek ayni sorulari 2 kez daha

    tekrarlayinca yurumeyi birakti. -sana diyorum lan! \ tum hatlariyla bana dondu. gozlerinden dehset

    saciyordu. -tum dikkatleri oteki binaya cekmeden, bu binaya nasil girecegini saniyorsun! sen elini kolunu

    sallaya sallaya iceri gireceksin, kapisi kiliti bir kapi, sifresiz acilmasi imkansiz bir kasa ve butun bunlari

    gozetleyen bir guvenlik gorevlisi yokmus gibi, gidip dosyayi alip geleceksin oyle mi! sen nasil bir aptalsin lan!
    ···
  7. 132.
    +2
    \ bu kadar lafa elbette sadece ve sadece dosyaya ulasabilme surecimin kisalmasi icin katlaniyordum.

    elimden, onun dediklerini yapmaktan baska bir sey gelmiyordu.. tam bu sirada olanlar olmus, kulaklari

    patlatan, daha onceden de asina oldugumuz, yureklere korku salan cinsten paldir kuldur oten hastane yangin

    alarmi devreye girmisti. -kuzenimiz basardi! dedi burak. anlamsiz bakislarima mukabele olarak hafiften tipik

    alayci siritmasini takinarak ve -hadi ama, o artik benim de kuzenim sayilir, dedi. ceketinin ic cebinden bir kar

    maskesi cikardi. -bunu giy. ben telefonuna cagri attigimda iceri gireceksin. iceri girme konusunda aceleci

    davransan iyi edersin, alarmin fake oldugunu anlamalari 10 dakika ya surer, ya surmez..dua et de muhammet

    hastaneden kacmayi basarabilmis olsun... \ diger elinde simgibi tuttugu, beze sarili cok agir bir diger seyi de

    uzatti: -sadece cok zor kaldigin durumlarda kullan. mumkun oldugu kadar kullanmamaya bak. \ evet, artik

    bir silahim vardi. buragin butun bunlari nereden buldugunu mu, geceleyin oldurulmek uzereyken bir anda nasil

    ortaya cikip da hayatimi kurtarmasini mi, beni oldurmek uzere olan adamin yuzunu neden bir turlu gormeme

    izin vermeyisini mi, bu kadar plani daha onceden oturup tasarlayip tasarlamadigini mi daha cok merak ettigimi

    bilmiyordum, ama sanirim kuzenimin bana soylemeye calisip da bir turlu soyleyemedigi sey, su an icin

    bunlarin hepsinden daha cok kafami mesgul ediyordu..
    ···
  8. 133.
    +2
    hastane ek binasinin hemen kose bucaginda pusuya yatmis militan gibi bekliyordum. burak iceriye daldi. -ne

    olur! yardim edin! babam icerde yaniyor! feryatlari koparmaya basladi. amaci oradaki gorevliyi alip

    uzaklastirmak olmaliydi, bunu anlayabiliyordum, ancak bir insan, babasiyla, hatta oldurmek istedigi babasiyla

    ilgili, ancak bu kadar yalan konusabilir, bu kadar rol yapabilirdi. bu gibi anlar, hem beni hayattan sogutuyor,

    hem de burak gibi sinsi insanlarin ne kadar tehlikeli olabilecekleri konusunda uyari mekanizmalarimi yeniden

    harekete geciriyordu. birkac dakika sonra b bloktan burak, yaninda az once uyuklamakta olan guvenlik

    gorevlisi, diger muhtelif hastane personeli ve hademe kilikli bir adam, ellerinde baltalar, hortumlar, kum

    kovalari ve yangin sondurme cihazlariyla birlikte karga tulumba a bloga dogru kosuyorlardi. burak o kadar

    cigerden agliyor, o kadar fevri hareketler yapiyordu ki, alevler icinde tutusmus birinin kendini atacak havuz,

    deniz vs aramasina benziyordu. oyle bir babammmm diyisi vardi ki, agizdan, dilden degil, tamamen yurekten,

    cigerden geliyordu. iste bundan dolayi fareli koyun kavalcisi gibi butun hastaneyi pesine takmis, battal gazi ve

    tayfasinin kale fethetmeye gitmesi gibi a bloga saldirircasina kosuyorlardi. o anda cep telefonuma baktim, 1

    cevapsiz arama coktan gelmisti. kar maskesi yuzumde, hemen iceri atildim. etrafta kimsecikler yoktu.

    disaridaki ugultu haricinde, muthis bir sukunete sahipti bu bina. daha once soyledigim gibi, bu bina daha cok

    hastanenin mali ve idari isleriyle ilgili olan bolumuydu, dolayisiyla iceride hastalara dair pek bir sey bulmak

    mumkun degildi. iceride hasta olmadigi, dolayisiyla onlarla ilgilenmesi gereken hastabakici, nobetci hemsire

    ve bunun gibi gece vakti bir hastanede bulunmasi gereken butun personeller karsi binadaydi. saatin de

    oldukca gec olmasi munasebetiyle, burada tek tuk guvenlik gorevlilerinden baska kimsecikler olmuyordu.
    ···
  9. 134.
    +1
    iste; beni ikinci kata cikaracak olan merdivenler karsimda duruyordu. bu sefer de ayni tedirginlikle arkama

    donuverdim, fakat kimsecikler yoktu. var gucumle kosmaya basladim, once karanlik birinci kati gectim,

    hemen ardindan ikinci kata uzanan son merdiven basamaklarini tirmanmaya koyuldum. ortalik feci sekilde

    karanlikti. her yer karanlik oldugu icin, gozler ve goruntu onemini yitirmis, kulaklar keskinlik kazanmisti.

    disaridan gelen alarm sesleri kulaklarimi bir dakika olsun rahat birakmiyor, beni daha da strese sokuyordu.

    umumi tuvalet oldugunu dusundugum bir yerden kapi gicirtisi sesleri geliyordu. hemen ardindan da hafif islik

    sesleri gelmeye basladi. dikkatlice kulak kesildikten sonra, az once kapi gicirtisi ve isliktan baska ses

    gelmedigine emin oldugum odadan, musluk acilma sesleri gelmeye basladi. zaten bundan sonra tuvalet

    oldugunu dusunmeye basladim. ancak yumusak su sesi, su damalamasi sesi veya benzeri dogal bir ses degil,

    dogrudan hasirt diye bir muslugun acilma sesiydi. mavi dosya icin kaybedecek vaktim yoktu biliyordum,

    ancak bu olay o kadar dikkatimi cekmisti ki, bir turlu es gecemiyordum. cunku bunun anlami, binanin icinde

    benden daha baska birilerinin de olduguydu ve bu kisi her kimse, disarida alarmlar calarken, kiyamet

    koparken, hastaneye kelimenin tam anlamiyla bir kaos havasi hakimken, gecenin korunde, bu bombos

    binada, bu karanlikta, tuvalette tek basina, umarsizca, vurdumduymazca muslukla, suyla oynuyor veya ellerini

    yikiyor, ustune bir de hicbirsey yokmus gibi islik caliyordu.. yapamazdim, aklim buradayken mavi dosyaya
    konsantre olamazdim.. ilk once bu isi acikliga kavusturmaliydim.. keyifli islik sesleriyle karigib su seslerinin

    geldigi odaya dogru yavas yavas, adim adim yaklasmaya basladim.
    ···
  10. 135.
    +1
    adimlarim oylesine yavas, oylesine sessizdi ki, ben bile duyamiyordum. gundelik trasini olan, tras kolonyasini

    suren bir erkegin ayna karsisindaki rahatligi, caldigi keyifli islik neyse, assagi yukari ayni ezgiyi duyuyordum

    ancak bu ortam boyle bir olay icin o kadar uygunsuz ve alakasizdi ki, tuylerim diken diken olmaya baslamisti.

    artik odanin kapisina son bir iki adim kalmisti. sag elim yavasca, belimdeki silahi kavradi.. tam icimden

    besmele cekecekken icerdeki her kimse, sabahtan beri yarim yamalak vaziyette acik olan ve surekli gicirtilar

    cikaran kapiyi birden cekip kilitledi. birkac saniye suren $ok aninda butun vucudumun kaskati kenetlendigini

    hissettim. resmen sok olmus, kalakalmistim, cunku icerdeki kisi her kimse, musluktan su akitmaya ve islik

    calmaya kaldigi yerden devam ediyordu. -kimsin lan sen!!! diye bagirdim karanligin guftesinde. sesim yanki

    yapiyordu. ama icerdeki seslerde en ufak degigiblik yoktu. belimdeki silahi cekmis, kapiya dogrultmustum

    simdi. -disari cik! disari cik lan! \ fakat fayda yoktu. icerdeki sesler sanki bir teypten geliyormuscasina, ayni

    istikrarla sureklilik arz ediyordu. korku iliklerime kadar islemis, nefesim kelimenin tam anlamiyla kesilmisti.

    ote yandan mavi dosya icin fazla vaktim de kalmamisti. "bununla ugrasmaya degmeyecek" dedim kendime ve

    gozlerimi ve de silahimi kapidan ayirmadan, birer ikiser adimlarla muhasebe odasinin onune kadar geldim.

    gozlerim karanliga, kafami gozumu saga sola carpmayacak seviyede alismisti ama yine de tam bir netlik soz

    konusu degildi.. onunde beklemekte oldugum odanin muhasebe odasi oldugu, tekrar terkar ezberledigim

    harita sayesinde varsayabiliyordum. el yordamiyla oda tespit etmek elbette kor bir insana renk begendirmek

    kadar imkansizdi ancak ezberledigim harita sayesinde bulundugum yerin takriben de olsa dogru olduguna

    inaniyordum. bir an durdum: haritayla ilgili bir tuhaflik sezinledim. evet, bir gariplik vardi.
    ···
  11. 136.
    +2
    cunku hatirladigim

    kadariyla bu katta yalnizca bir tek tuvalet olmasi gerek, o da merdivenlerin basladigi yerde olmaliydi. oysa az

    once su seslerinin geldigi yer, merdivenlerle uzaktan yakindan alakasi olmayan, kuytuda kalmis, hastane

    bahcesi cephesine dogru acilan bir odaydi.. fakat bunlarla kaybedecek vakit yoktu. 10 dakika coktan bitmis

    olmaliydi. kapiyi acmayi denedim ancak zaten bekledigim uzere, kapi kilitliydi. bir iki sert tekme de netice

    vermeyince, elimdeki silahin kabzasiyla butun gucumle kapinin koluna vurmaya basladim. kapiya silahla her

    vurusum, binanin koridorunda inanilmaz bir yanki yapiyor, yurekleri agza getirecek cinsten cinlamalar

    cikariyordu. nihayet dorduncu denemeden sonra kilidi kirmayi basarmistim. iceri adimimi attigim anda

    cebimde bir titreme hissettim. hemen telefonumu cikardim, gelen mesaj buraktandi: "0927338452... "

    karmakarigib rakamlardan olusan bu mesajin en altinda da: "kasanin sifresidir. acele et." yaziyordu. -bir

    dakika, dedim. bir saniye.. arkadas, bu ne dakikliktir? bu nasil bir zamanlamadir??? bugune kadar buragin

    boyle cok zamanlamasina sahit olmustum. oyle ki, her seyi saniyesi saniyesine yetistirebiliyor ve pek cok

    seyin zaten halihazirda yerini de bilebiliyordu. bu ozelligi sayesinde mukemmel planlar kurabiliyor ve tum

    planlarini tikir tikir isletebiliyordu.. ama bu seferki beni gercekten sasirtmisti. tam odaya girdigim ani

    yakalamasi inanilmaz diye gecirdim icimden. odaya girer girmez kapiyi arkamdan kapattim. telefonun isigi

    yardimiyla hemen kasaya numaralari tek tek girmeye basladim. kisa sure icinde acilan kasanin icinden mavi

    dosyayi aldim. fakat is mavi dosyayi almakla da bitmiyordu, bitmeyecekti.. mesele dosyayi buraga da

    kaptirmamaktaydi. eger bu santaj malzemesine tek basima sahip olabilirsem, buraga ihtiyacim olmadna ve

    birini oldurmek zorunda kalmadan santajimi yapabilecek ve buradan kurtulabilecektim. birden kafamda

    simsekler cakti.
    ···
  12. 137.
    +2
    burak, kuzenimle telefonda benmisim gibi konusmus ve mezarlikta bulusacagimzi soylemisti.

    buyuk ihtimalle bunu sadece ama sadece, kuzenimin, benim buradan cikacagima inanmasi ve yapmasi

    gereken seyi ciddiye alip yapabilmesi icin uydurmustu ancak yine de soylemisti. kuzenim suanda sehir

    mezarliginda beni bekliyor olmaliydi. eger bu binadan disari ciktiktan sonra da bir sekidle hastane duvarlarini

    asmayi basarir ve arka kapinin oldugu taraftan mezarliga kacabilirsem, orada kuzenimle bulusur ve mavi

    dosyayi ona emanet edebilirdim.. hemen mezarliga gitmek icin kapiya dogru yoneldim fakat neseli islik

    sesleri, gittikce cogalarak icinde bulundugum odanin kapisinin arkasinda maksimum seviyeye ulasmisti. az

    once islik calip kapiyi kilitleyen sey her neyse, su an tam olarak icinde bulundugum odanin, yani muhasebe

    odasinin kapisinin arkasinda isliklarina devam ediyordu. odanin kapi kolu yavasca cevrilmeye basladi..
    ···
    1. 1.
      0
      Rezzzzzz
      ···
  13. 138.
    +1
    aniden pencere de acildi. sanki ceyran yapar gibi, pencerenin birden acilmasiyla kapi kapaniverdi. tam olarak nasil oldugunu anlayamadigim bir sekilde, yarim yamalak acilir gibi olan kapi, sonradan acilan pencereden gelen siddetli

    ruzgarin etkisiyle birden kapanmisti. islik sesleri de kapi gumlemesiyle beraber kesilmisti ancak koridordan hizli hizli yuruyen, hatta belki de kosmakta olan birilerinin adim sesleri geliyordu. iyice panik olmustum artik, bir elimde

    dosya, diger elimde silah, oldugum yerde bayagi bayagi soka girmis, kimildamadan korku icinde sesleri dinliyordum. hem kosma hizi, hem de cikan sesler, ritmik bir sekilde cogalarak yaklasiyordu. -atla!!! kulagimin dibinde, sanki

    beynimin en ic koselerinde duymustum bu sesi. fisilti seklinde, ama o kadar net, o kadar vurgulu tonda bir fisiltiydi ki, ciglik olsa bu kadar etkili olamazdi. hic tanidik olmadigim biri aceleyle kulagima fisildiyordu sanki, fakat

    beynimin icinden geliyordu ses, yanimda kimsecikler yoktu cunku. -atla!!! odanin acilan penceresine dogru tedirgin bir iki adim attiktan sonra assagiyi iyice suzdum. evet, ikinci kattaydim, yere de cok yakin sayilmazdim fakat yillardir

    bicilmemis cimler, otlar, son derece atlanilabilir gorunuyordu. son bir kez daha -atla! cagrisini duydum. belki de kendim olusturuyordum bu sesleri kafamda, feci sekilde panik olmustum cunku. koridordan gelen sesler iyice yaklasmisti

    artik.. pencereye bir kus gibi, ayaklarim bedenimi tasiyacak sekilde tunedim. atlamaya hazirlaniyorudm.
    ···
  14. 139.
    +2
    assagi dogru yavasca birakiverdim. otlarin uzerine duzen beze sarili silahtan kucuk bir hisirti disinda fazla bir ses cikmadi. gozlerimi kapattim, derin bir nefes cektim. tipki sahilden baslayarak, buz gibi denizin icine yurumek gibi, eger

    bir anda dalmazsam, asla alisamayacak, hatta belki de vazgecmek zorunda kalacaktim. yine "en kotu karar, kararsizliktan iyidir" dedim ve kendime daha fazla dusunup

    vakit kaybetme olanagi birakmadan, tuner vaziyette biraktim bu atlayış uzerimden gitmeyecek siddetli agri ve sizilara mal olacakti.. kafami cakilmis oldugum yerden yavasca kaldirdim. acidan

    yasarmis gozlerim bulanik goruyordu herseyi.. birkac saniye sonra goruntu netlesmeye basladi. karsimda, ancak cok degil, bes alti metre otemde, bir cift goz uzerime dikilmis, bana bakiyordu. hemen elimi belime attim ama sonradan hatirladim,

    atlarken agirlik yapmamasi icin silahi beze sarip pesinen gondermistim onu cimlere.. oteki elimde olmasi gereken dosya da yoktu ortalikta, duserken bir yere firlamis olmaliydi.. karsimda dikkatlice beni seyreden gozlerin capi gittikce buyuyor, yani

    her gecen saniye bana daha cok yaklasiyordu. bir an, parmaklarimdan birkaci, yerde birsey kavradi. silahin sarili oldugu bez oldugunu umit ediyordum, tam olarak ne oldugunu anlayamiyordum cunku avuc iciyle degil, parmak uclarimla

    dokunuyordum sadece. ani bir sicrayisla yerdeki sey her neyse kaptigim gibi ayaga dikildim, iste ne olduysa o anda olmus, ayni anda hem az once camindan atladigim muhasebe odasininin isigi yanmis, hem elimde tuttugum seyin mavi dosya

    oldugunu farketmis, hem de karsimda dikilen, neredeyse boyu bana yetisecek kadar devasa ve gozlerini bana dikmekte olan seyin, hem koyde hem de kabuslarimda gordugum o iri ve pgibopat kopek oldugunu farketmistim.
    ···
  15. 140.
    0
    daha kopegin birsey yapmasina gerek kalmadan, oyle bir can havliyle duvara tirmanmaya basladim ki, ucu

    bucagi bitmez gibi gorunen uzun mu uzun hastane duvarlarini, duvarlara islemis otlarin da yardimiyla

    tirmanivermistim. gordugum seyin gercekten o kopek oldugundan emin olmak icin yeniden assagi bakmayi

    dusundum, ama sonra bunu yapmaktan vazgectim. sayet gordugum sey o kopek ise, -ki bundan adim gibi

    emindim- onu bir daha gormek istemedigimden emindim. ancak acaba hastanenin bahcesinde ne isi vardi?

    diye dusunmeden de edemedim... \ duvari tamamen tirmanip, son engelden de kendimi disari

    attiktan sonra, sokakta kaldirimda buluverdim kendimi. -vay anasini lan, dedim. aklimi kacirmak uzere

    olmama ragmen, sokakta, disarda, ozgurce dolasabiliyor olma duygusu, oylesine buyuk bir keyif veriyordu

    ki, bagira cagira sarki soyleme istegi uyandiriyordu icimde. elimin terlemis olmasina hic aldiris etmeden,

    dosyayi kaybetme korkusundan gibi gibi tutuyor, bir an olsun dikkatimi oradan ayirmiyordum. seri adimlarla

    caddenin karsisina gectikten sonra, kendimi sehir mezarliginin kapisinda buluverdim. "bu kadar kolay

    olacagini bilmiyordum.." dedim kendi kendime.. hemen telefona sarildim, bulusabilmek icin kuzeni aramaliyim

    diye fakat cok gecmeden telefonun sarjinin bitmis oldugunu gordum. buyuk sehir kabristanina girer girmez bi

    urperti kaplamisti icimi.. olumun butun soguklugu burada, geleni geceni avlamak istercesine pusuya yatmisti

    sanki.. kabristanin butun kabirleri agizlarni sonuna kadar acmis, siradakini bekliyorlardi.. safak sokmek

    uzereydi ama bir turlu bitmiyordu bu gece.. safak sokene ve kuzeni bulana kadar burada bekleyecektim

    mecbur. birden kulagima carpan bir serzenis, bir mirilti, daha dogrusu aglamakli bir ses.. birileri aglar gibi,

    agit yakar gibi kendi kendine soyleniyordu.. cok degil, sadece dokuz on mezar kadar ilerde, kucuk, minik bir

    mezarin basinda, arkasi donuk carsafli, yasli basli oldugu sesinden anlasilan bir nene, agit yakiyordu..
    ···
  16. 141.
    +1
    ancak

    gecenin korunde bu saatte burada agliyor olmasi ayri bir tuhaf olan nenenin, konusmasi da bir tuhaf geliyordu

    kulaga.. buyuk ihtimalle agit yakmakta oldugundan kulaga bu sekilde geliyor diye dusundum, tedirginligi elden

    birakmayarak. -vay enem enem vay hormiserem gulazim.. gibi ne anlama geldigini anlayamadigim, sadece

    vay enem kisminin vay anam oldugunu tahmin ettigim icin agit yakmakta oldugu ihtimaline vardigim seyler

    soyleyen bu ihtiyari, birazcik da olsa teselli etmek istegi dogdu icime.. -yazik.. dedim. kimbilir nesini kaybetti,

    nesi oldu de bu agitlari yakiyor.. yasli kadin durmadan dizlerini dovuyor, ne anlama geldigini bilmedigim

    seyleri tekerleme gibi tekrar ediyordu. ayaga kalktim, kadina dogru bir iki adim attigim anda dikkatimi birsey

    cekti.. bebek mezarina dogru donuk vaziyette olan ve yine bebek mezariyla konusan kadinin oturdugu yer,

    bir baska mezarin mermeriydi ve mezarin tasinda "ayse burgu" yaziyordu. dikkatimi ceken sey ise, bu iki

    mezarin etrafi, siyah tek bir cember isaret ile cevrilmisti. yani sanki demir bir cubukla, toprakta bir daire

    olusturulmustu ve mezarlar da bu dairenin icinde bulunuyorlardi. tam teyzeye seslenecegim esnada, birden

    omzuma bir parmagin dokundugunu hissettim. kan beynimden tamamen cekilmisti, kalp atislarim o kadar

    hizlanmisti ki, bir an ciddi ciddi oracikta oldugume inandim. korkunun getirmis oldugu refleks ve panik ile,

    gayr-i ihtiyari, disaridakilerin duymasinin mumkun olamayacagi bir sekilde, yani icimden bir euzubesmele

    cektim. sabahtan beri mirildanan, agit yakan, kendi kendine turlu turlu seyler konusan carsafli kadin birden

    durdu ve sustu. ne kadin arkasini donup bana bakiyordu, ne de ben arkami donmeye cesaret edebiliyordum.

    sirtimdaki dokunma hissini yeniden hissettim ve yine arkamdan gelmekte olan bir fisilti duydum: -delikanli...

    bayilmak uzere gibi hissediyordum. sirtima dokunup duran kisi en sonunda elini omzuma koydu ve beni

    kendisine dogru cevirdi: bakma oraya oglum. bakma sakın
    ···
  17. 142.
    0
    upuzun sakallari ve biyigi olan, soluk benizli, yasli bir adamdi bu. uzerinde gri renkli ve dugmeli bir elbise

    vardi. -siz kimsiniz? diyebildim zar zor, korkudan ve stresten tukenmis vaziyette. -ben bu mezarligin

    bekcisiyim, dedi yasli adam, hafiften gulumseyip bana moral vermeye calisarak. fakat birden yeniden kadinin

    oldugu yere baktigimda hayretler icinde kalmistim, carsafi ve pecesi yuzunden sadece gozleri gorunen, hatta

    gozleri bile net gorunmeyen kambur kadin, butun yapmakta oldugu isini gucunu birakmis, put gibi hareketsiz

    vaziyette duruyordu. son derece sogukkanli gorunen ve "ben butun olayin farkindayim" gibi bir havaya

    burunen yasli adamcagiz, bir eliyle gozlerimin onune set yapip yuzumu kapatirken, diger eliyle de omzumu

    tutarak bana arkami dondurmeye calisiyordu.. butun bunlari yaparken yani beni cekistirirken bir yandan da:

    -sakin bakma, sakin konusma.. gel haydi gidelim buradan.. diyordu/// ben oraya bakmaya calistikca yasli

    bekci de beni engellemeye calisiyordu. -yuru hadi gidiyoruz dedim! \ yasli bekciyle beraber mezardan

    uzaklasmaya basladik.. -iyi ama nereye gidiyoruz?? diye sordum az once yasadigim garip olayin etkisinden

    cikamamis bir sekilde. -seni kulubeme goturuyorum, korkma. biraz kucuk ve soguktur, ama iki bardak cay

    iceriz, hemen isiniveririz.. dedi bekci. cok buyuk bir kabristanin neredeyse disina cikmis, kiyisinden kiyisindan

    yuruyor, etrafini dolasiyorduk. yolculuk boyunca tek kelime konusmadik. yaklagib bi 20 dakika kadar

    yurudukten sonra, nihayet kabristanin obur ucuna varmistik. -iste benim kulube.. gec otur bakalim soyle..

    sobayi da yak.. \ bekci dayi caylari koyduktan sonra oturup agir agir soluklandi, bir iki of cektikten sonra

    konusmaya basladi: -simdi anlat bakalim delikanli.. kimsin nesin kimlerdensin? gecenin korunde, bu saatte

    burada ne isin var? \ acilen bir yalan bulup uydurmaliydim. -ailem kizarkadasimi onaylamadigi icin, evden

    kactim.. dedim hafiften kizarmis vaziyette.
    ···
  18. 143.
    +2
    yalan soylemekten de, yalan soylemek zorunda birakilmaktan da

    nefret ediyordum. -mezarliktan baska kalacak baska yer mi yoktu oglum??? \ bekci dayi, son derece ikna

    olmamis gulumsemeli bir ifadeyle suratima bakiyordu. -mezarlik kadar sakin ve gizlenilesi bir yer daha yok

    diye dusundum.. dedim piskin piskin. bekci dayinin gozlerinde "ben kacin kurrasiyim yer miyim bunlari"

    ifadesi vardi. inceden gulumsuyordu. -gel seninle bir anlasma yapalim delikanli.. ikimiz de birbirimize yalan

    soylemeyelim, durust olalim. \ bunun uzerine tek kelime etmemis, olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap

    vermemistim. kabristan bekcisinin merakli gozleri simdi de elimdeki mavi dosyanin uzerinde geziniyordu. uzun

    uzun dosyayi suzdukten sonra gozlerime dikti yasli cokuk gozlerini: -bu dosya nedir? sessizligimi korumaya

    devam ediyordum. sanki ona bir aciklama yapmam gerekiyormuscasina takindigi bu tavirdan hic ama hic haz

    etmemistim. bir an once kalkip gitmek istiyordum ama gecenin korunde mezarligin ortasinda, beklemek icin

    daha guvenilir bir yer yoktu.. kisa bir sure kulak kesilince, mezarligin iclerinden gelen tuhaf inleme, kahkaha

    karisimi enteresan sesler dikkatimi cekti. -bu sesleri sen de duyuyor musun bey amca? diye sordum. -evet..

    dedi bekci, yeniden "bilmez miyim amk" gulumsemesini takinarak. -ne sesleri bunlar? diye sordum.

    -sarhoslar, kafayi ceken ayyas capulcular, polise enselenip geceyi nezarethanede gecirmemek icin gelip

    burada iciyorlar, dedi. kafasini yaklastirip imali imali gozlerini buyuttukten sonra -bunlar da senin kafadan

    baksana, isi gucu birakip mezarliga kosuyorlar.. dedi ve dalga gecer gibi konusmayi birakip ciddileserek

    devam etti: burasi kabristanin kuzey yarim adasi, burada sarhostan baska birsey olmaz. onlarin da kimseye

    pek zarari dokunmaz. ancak diger taraf tekin degildir, bu saatte hic kimse oraya gitmez, ben bile.. \ -hangi

    taraf? dedim. -guney tarafi, seninle karsilastigimiz bolge, cevabini aldim. bir an durdum ve

    neden ordaydin ?
    ···
  19. 144.
    +1
    -bilemem.. dedi bekci dayi, piskin piskin gulumseyerek. ve sozlerine devam etti: -gel bir anlasma yapalim

    seninle.. ikimiz de birbirimize karsi durust olalim, kacak dovusmeden, erkekce konusalim. \ amina

    kodugumun bekcisi cok kotu bir yem atmisti ortaya.. bu teklifi kabul edip butun dogrularimi dokup

    sacamazdim, bu teklife hayir diyemez veya sessiz de kalamazdim cunku bu hareket de, bu zamana kadar

    soylediklerimin yalan oldugunun tescillenmesi anlamina gelecekti.. bana, bu teklifi kabul edip de onceki

    yalanlarimda israr etmekten baska bir care birakmamisti amk bekcisi. tam yalanlarimda israr etmek uzere

    konusmaya baslayacaktim ki, bekci dayi buna izin vermeyerek kendisi soru sormaya basladi: -orada tam

    olarak ne gordun?? -nerede?? -mezarda? \ cevap vermedim. aslinda cevap vermememin nedeni, bekcinin

    bana zarf atiyor oldugunu dusunmemdi. gayet gozle gorulur bir insani gormemis gibi yaparak gizemli bir hava

    olusturacak, akli sira beni korkutarak gordugum herseyi bana anlattiracak, hazir gorduklerimden baslamisken

    sira bildiklerime gelecek, boylece herseyimi ogrenecekti.. ama ben bu tongalara dusmek icin gorundugumden

    cok daha fazla tecrubeli biriydim, fazla fazla yemistim kendi hayatimin tokadini, insanlarinkinin tesiri nufuz

    etmiyordu artik.. -bak sana ne anlatacagim.. dedi yasli bekci bir yandan bana cay doldururken. ilgimi

    cekmiyormuscasina basimi baska yonlere, sanki uzakta bir tanidik gormus gibi kulubenin cam penceresinden

    disari cevirdigimi gorunce, -ilgini cekeceginden adim gibi eminim, dedi gulumseyerek \ simdi gozlerimi

    kendisine yoneltmis, ama hala ilgisiz havayi koruyordum. -dinliyorum, dedim iplemez bir tavirla. -bu gece,

    dedi. yanibasina gittigin mezarin bos oldugunu biliyor muydun? -hangi mezarin?? dedim. -ayse burgu.. bu

    ismi duyar duymaz icimde tuhaf bir endise, mide bulanmasi, bir aglama hissi olustu fakat birkac saniye

    sonra gecti. -daha once pek cok kez, birbiriyle alakasiz bir cok insan,
    ···
  20. 145.
    +2
    gecenin korunde bu mezarin basina

    gelmis ve saatlerce beklemisler.. kimilerini ben gordum, fakat kimilerini de benden onceki bekci gormus..

    -ee? dedim sabirsizca.-eesi bu kadar insanin ayni mezara gelmesi ve o mezarin basinda birseyler gorduklerini

    soylemeleri, en nihayetinde yarim akillariyla sagda solda dolasmalarina ben kendim sahit oldum.. isin daha da

    garip tarafi, bu insanlarin birbirlerini tanimiyor olmalari. hatta bir gece, gelenlerden birinin mezari kazip

    icindeki oluyu kacirdigini tahmin ediyoruz, cunku o gecenin sabahinda mezar kazilmis, ici bos bir sekilde

    bulduk.. \ -butun bu sacmaliklarin benimle ilgisi nedir? dedim baygin bir tripte. yasli adam cayinin son

    demlerini dokerken konusmasina devam etti: aslinda bunu sana anlatmamaliyim, korkarsin.. \ bu sozlerin

    hemen ardindan aci bir kahkaha patlattim ve: -ben hayatta hicbirseyden korkmam.. dedim. -gonul rahatligiyla

    anlatabilirsin her ne anlatacaksan.. \ bekci omuz silkti: iyi o zaman.. kendin istedin. benden gunah gitti.. \

    cayini hizlica karistirdiktan sonra soyle bir etrafina bakindi ve anlatmaya basladi: -o bolgeye, o ayni mezarin

    basina gelen butun insanlar, her biri ayri ayri olmak uzere, geldikleri saat sabaha karsi safak sokmeden az

    evvel ve hepsinin geldigi gun persembe idi.. \ mezarlik bekcisi bos bakislarima aldiris etmeden devam etti:

    -ve hepsinin en aci ortak paydasi: gelenlerin tamami, yani gorup, taniyarak hakkinda fikir sahibi

    olabildiklerimizin tamami, hayatlarinin belli bir bolumunu veya tamamini delirmis olarak gecirdiler.\ iste bu

    son ifade beni fazlasiyla rahatsiz etmisti. rahatsiz oldugumu belirten bir ifade takinarak baktim bekciye. bekci

    dayi, benim sessiz sedasiz koydugum tepkilere zerre kadar aldiris etmeden sozlerini soyle bitirdi: -unuttuysan

    hatirlatayim, bilmiyorsan uyandirayim evlat.. bugun gunlerden persembe, saat safak arefesi.. simdi ne demek

    istedigimi anliyor musun ramizim? \
    ···