/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +5
    iceri gel.. en hulyali ve gizemli havasini takinmis olan serfin, odasinda usulca oturuyordu. elvin iceri girdi. -kapiyi cek.. elvin soylenenleri tek tek yapiyor, kapiyi da cektikten sonra iceri

    gecip oturdu. serfin, arkadasina elindeki bir bardak soguk serbeti uzatti: -simdi sunu bitir. -neden? bu nedir? diye sordu elvin. -soru sorma, kotu bisey degil. bir cesit buyu ama zararsiz. ailende ona

    karsi yazilmis bir dua, tilsim varsa ona zarar vermemesi icin bunu icmen gerekiyor. elvin kocaman gozlerini arkadasinin gozlerine dikmis, korku ve dehset icinde bardagi aldi. tam dudaklarina goturmek

    uzereyken birden geri cekti.. -ben emin degilim ya. korkuyorum.. -bisey olmayacak, dedi serfin. guven bana. hem onunla tanismak isteyen sen degil miydin?? elvin caresizce bardagi yudumladi, ve yavas

    yavas bitirdi.. -tamam mi? dedi. serfin gulumseyerek -evet, diye fisildadi. -yaklas... odanin icerisinde buyukce bir legen vardi. legenin ici su doluydu, suyun icinde ise buyukce bir hamamtasi.

    hamamtasinin icinde de su vardi. -hadi, seyret, dedi serfin. iki arkadas legeni film seyreder gibi seyretmeye basladilar. legenin icinde ne gorduklerine dair hicbir fikrim yoktu, ancak elvinin sordugu

    soruyla birden irkildim: -kim bu kiz?? serfin: yukari koyden biri.. ismi ayse. -ne kadar cok koyunu var.. elvin saskinlikla tasin icini seyrederken, bir diger yandan odanin icinde tuhaf bir hareketlilik

    vardi sanki. ilginc bir sekilde bazi mumlarin golgesi varken, bazilarinin golgeye dair hicbirseyi yoktu. bazi nesnelerin golgeleri asiri derecede orantisizdi. ancak ve ancak cok dikkat edilince

    farkedilebilen ayrintilardi. -hazir misin artik? dedi serfin. seni gormek istiyor. elvinin elleri yerinde durmuyordu. paniklemis gibi bir hali vardi. -sonra yapsak olmaz mi? -olmaz! eger yuzyuze korkarim

    diyorsan aynadan bak, dedi serfin. elindeki ucgen seklindeki iri ayna parcasini kapiya dogru tuttu. elvin aynaya buyuk bir korkuyla, zar zor bakiyordu. kapiya arkasini donmus olarak, aynanin yansimasi

    araciligiyla, arkasinda bulunan kapiya bakiyordu. ilginctir, ne kapida, ne de elvinin arkasinda en ufak bir kipirdama olmadigi halde, elvin, avuclarini gibmaktan kanatmaya baslamisti bile. tam o sirada

    bir kapi gicirtisi duyuldu. resmen kapi acilma sesiydi bu, hemen kapiya baktim ama kapida en ufak bir degigiblik yoktu, ben hicbirsey goremezken, elvin cigliklar atmaya basladi. saci basi alevlerle

    tutusturulsa, ancak boylesine bir korkuyla, boylesine bir aciyla b
    Tümünü Göster
    ···
  2. 52.
    +4
    gozlerimi actigimda tuvaletteydim. beton duvar manzarali pencereden sanki cok guzel bir manzara seyrediyomus gibi bakiyordum. surekli birseyler mirildaniyordum. once dua okuyorum sandim fakat

    bir sure sonra tuhaf, anlamsiz, ne dili oldugunu bilmedigim birsey mirildangidimi farkettim. ruyanin etkisi yavas yavas kaybolmaya basladiktan sonra mirildanmayi kestim. hemen korku ve dehset

    icinde kapiya yoneldim ama umumi tuvaletin kapisi zaten dunden kirikti. muslugu actim, akiyordu. elimi yuzumu yikadiktan sonra iceri gectim, cogu kisi uyuyordu hala. halil abi her zamanki

    gibi baglamasini cikarmis,bir seyler tingirdatmaya calisiyordu ama bekir abi surekli eliyle ona "sessiz cal sunu amk" komutlari veriyordu. yatagima oturdum, vucudumdaki tiremeler hala

    gecmemisti. pgibolojim oylesine bozulmustu ki, duvarlar ustume ustume geliyordu sanki. artik cikmak istiyordum bu amk yerinden ama elimde sabretmekten baska bir cevher yoktu. caresizligi en

    aci demlerine kadar tadiyordum, ne olursa olsun, insanin istedigi halde cikamadigi yer bir cennet bahcesi bile olsa, insan bundan nefret ediyormus gercekten. tipki evlilik gibi.. tipki mutlu

    mesut ailenin yaninda, memleketin olan guzel koyunde kaldigin halde o berbat ruyalari gormek, o garip olaylari yasamak gibi.. tipki icinde hasan dedenin de oldugu bu berbat mapushane gibi..

    bu dusunceler arasinda gidip gelirken gardiyanin sesi duyuldu: -rifat ergin! ziyaretcin var! ziyaretci odasina gittim. yildiray abiyi bekliyordum ama gelenler sedat, mursel ve kuzenimdi.

    nasil oldugunu bilmedigim ve anlamadigim bir sekilde beraat ettikleri haberini verdiler. aslinda nasil beraat ettiklerini kendilerinin de pek anladiklari soylenemezdi. -yildiray abinin isleri

    iste.. dedi sedat. -sagolsun, canla basla savundu bizi. delil yetersizliginden mi, iyi halden mi ne taksa iste ondan saliverildik. ha, bi de elvin yenge bizden gibayetci olmamis, dedi mursel.

    -su huurya yenge demiyor musun hala, agzinin ortasina vurasim geliyor! dedi kuzen elini havaya kaldirarak. sedat, onun kolunu indirdi aceleci ve konusmasinin bolunmesini istemeyen bir

    tavirla. -haci, eminim ki sen de yakinda cikarsin, senden gibayetci olmasaydi simdiye coktan cikmistin bile.. dedi. butun bunlar beni derin dusuncelere gark etmisti. -nasil yaparsiniz, nasil

    halledersiniz bilmiyorum, dedim. ama bir sekilde, o deli rizayiyakasindan tutup buraya getirin, dedim. -ona sormak istedigim birsey var. bir an en yakinlarimin gozlerinde hayal kirikliklari

    gordum, cok sacma birsey soylemisim gibi bana uzun uzun baktilar. -yav bilader, yanlis anlama ama, sen cikinca kendin gorus istersen onunla. sinirlenmistim. bagirmaya basladim; -allah

    belanizi versin! defolun lan! defolun gidin lan buradan! istemiyorum hicbirinizi gormek! defolun!! defol ulan! sanki tokat yemis gibi, hisimla odadan ciktilar. bir tek mursel boynunu egerek

    yavas yavas odayi terk etti. gardiyanlar hemen odaya girip bana mudahele ettiler. -bi doktor cagirin, sakinlestirici vursun suna! yaka paca tekrar iceri goturuldum. yatagima gomuldum, artik

    ne okuyacak kitabim vardi, ne de duam. ne olaylara direnecek metanetim vardi, ne de acilarla yuzlesecek dirayetim kaldi. ne hayatimi yasayacak takatim vardi, ne de yasanacak bir hayatim..
    Tümünü Göster
    ···
  3. 53.
    +2
    "minesseytanirracim-bis.." koy mezarligindaki dev cinar tum ihtisamiyla gozlerimin onundeydi iste. bizim koyun caylarindaki kurbagalardan meralarindaki verimsiz tak yesili topraklarina kadar hersey teker

    teker aklima geliyordu. "mafissemavativemafil-" elinde kana bulanmis bardaklar guya bulagib yikamayan calisan ve durmadan siritan burusuk suratli nineler. surekli tuhaf hareketlerle oynayip zurna gibi

    birsey otturen garip golgeler.. birden aklima giriveren cirkin suratlar, surekli haddinden fazla siritan yasini basini almis garip insanlar.. lan dedim, ne oluyor, neden bir turlu tamamlanmiyor dualar?

    evet, hasan dedenin bana emanet biraktigi gunluk okunmasi gereken dualarim gidince ben de bildigim koruyucu dualari okuyarak uyumaya karar vermistim, ancak olmuyordu. dualari tamamlayamadan aklima

    tanidik bildik, veya tamamen yabanci, tuhaf tuhaf goruntuler geliyordu. kafam karisiyordu durmadan. dualar bitmek bilmiyordu. bitmedikce slklyordu, gibtikca boguyordu, nefes alinmaz hale getiriyordu.

    soyle cikip guzel guzel hava alacak mekan da yoktu ki amk maphushanesinde.. adi ustunde amk, nereye cikiyosun? ancak ve ancak dua okumaktan vazgecince gidiyordu kafamdaki cirkin goruntuler. aklima

    istedigim guzel goruntuyu getirebiliyordum. dedim amk, bari okumaktan vazgeceyim, cok cok sacmasalak ruyalar goruyorum, kimseye bir zararim yok. ki zaten korkacak birsey yok, yalniz da degilim. tum kogus

    erkekleriyle kari koca gibi ayni mekanda sabahliyorum. hamam gibi amk. hasan dede gitti gideli herkes isini gucunu salmis, bir disiplinsizlik alip basini gitmisti.. heryerde les gibi ter kokulari, ayak

    kokulari, yikanmamis bulagiblar, taaa tuvaletin icinden buraya kadar gelmeyi basaran les gibi tuvalet kokusu.. sahi, dedim bir an. nasil da unuttum? kapisi kirikti ya tuvaletin. kimbilir ne zaman tamir

    edilirdi? belki de hic.. bizim orrrrrospu cocugu hapishane muduru, valiligin cezaevi icin ayirdigi odenekle ceplerini doldurmaktan firsat bulabilir mi hic? ki zaten bu amina kodugumun yerine

    dusmuslerden baska gelip de bir goz atan mi var sanki.. tabaklarimiz kirilsa acimizdan oluruz lan amk yerinde.., diye dusunmekten kendimi alamadim. bu dusunceler icerisinde ranzamin tavanina, yani bekir

    abinin yataginin alt katinda yazan yazilara bakarak, derin bir uykuya biraktim kendimi.
    ···
  4. 54.
    +1
    "gene ne yapiyor bu allahin delisi?" diye gecirdim icimden. "hem de gecenin kor karanliginda??" deli riza, elindeki buyuk balyozla mezarliktaki eski ve tassiz mezarlara birseyler cakiyordu. elindeki

    kerestelerle mezar tasi yapmaya calisiyor gibiydi. bir sure, garipsemek, anlamaya calismak ve dalgaya almak gibi, karigib, karma bir tavirla, yarim agiz gulerek seyrettim onu. her ne halt ediyorsa cidden

    komik gorunuyordu. bir an, ellerinde tutmakta oldugu keresteleri ikiser ikiser mezarlara cakmaya calistigini gorunce, gevur usulu hac isareti yapiyor sandim ancak biraz daha yakindan izleyince durumun

    hic de oyle olmadigini gordum. cunku riza, elindeki ikiserli olarak caktigi tahtalari mezarlarin taslarinin olmasi gerektigi yere degil, mezarin tam ortasina, yani olulerin gobegine cakiyordu. benim

    farkimda degil gibiydi.son derece kendi halindeydi. yaklastim. ben yaklastikca balyozdan cikan sesler kulagimi daha cok acitiyordu. iyice yaklasmistim artik. tam o sirada riza elindeki balyozu yere

    birakti. bogru inip sisiyordu, asiri yorgun bir hali vardi. bir an bir bebek sesi yirtti kulaklarimi. yeni dogmus bir bebegin aglama sesleriydi bunlar. bir an durdum, rizanin beni goremediginden iyice

    emin olduktan sonra, sesin nereden geldigini anlamaya calistim. ses o kadar siddetliydi ki nereden geldigi tam olarak anlasilamiyordu. birden bebek yutkununca sesin yonu belirlendi kafamda. bebek sesi

    acik olan mezarlarin birinden geliyordu. mezara dogru gitmeden once donup rizaya baktim. oturmus bogure bogure agliyordu. yavas yavas mezara yoneldim. assagi bakmaya korkuyordum. ama ses oyle acili

    geliyordu ki, bebegin yardima ihtiyaci vardi. hafifce egildim: mezarin icinde bir bebek cesedi vardi, tamamen cansiz ve hareketsiz duruyordu ancak bebek aglamasi sesi hala kesilmemisti. tam -nasill?

    derken o anda arkamdan biri tarafindan feci sekilde mezara itildim. bebegin arkasina dusmustum, kollarim ve dizlerimdeki deri cok fena zedelenmisti. yukari baktigimda rizanin alayli gulusuyle

    karsilastim. elindeki balyoz degil, kurekti bu sefer. ne yapacagini coktan anlamistim ama bunu yapmasina izin vermeyecektim, vermemeliydim
    ···
  5. 55.
    +2
    manyak gibi mezari tirmanmaya basladim. dustukce yeniden tirmaliyordum. allahim, bu nasil bir kabus dedim. dorduncu denememde de basarisiz olmutum. yeniden geriledim, topa vurmadan once bir iki adim

    geriledikten sonra kosarak vurus hizina ivme kazandiran futbolcu gibi, gerilmis, firlamaya hazir bir ok misali kostum, bu sefer mezarin cikisina ulasmayi basarmistim. ellerimden biriyle topragi oyle bir

    avuclamistim ki, tirnaklarimin ici tamamen toprak ve borti bocekle dolmus, isaret parmagimin tirnagi ise kirilmis ve muhtemelen kanamaya baslamisti. sol gozum beni uyariyordu, cunku sol tarafimdaki

    hareketlilik hic de hayra alamen gorunmuyordu. riza balyozunu kapmis geliyordu. butun gucuyle balyozu havaya kaldirdi, eger bir saniye icerisinde birseyler yapmazsam balyoz parmaklarmi kirmak bir yana,

    un ufak edecekti. var gucumle kirilmis ve keskinlesmis tirnagimi rizanin bacagina sapladim. saplar sapmalaz da butun gucumle batirip assagi dogru yardim. buyuk bir inleme sesinin ardindan riza elindeki

    balyozu hemen arkasindaki mezarin icine dusurdu. bir anda ortamdaki seslerin iyice cosmustu, bebek aglamasi seslerine havlama sesleri karisti. var gucumle tutunabildigim mezardan gorebildigim kadariyla

    gozu burumus bir kopek, manyak gibi ustumuze geliyordu. bir an dikkat kesilince bu kopegin sedefle beraberken gordugum, ve hatta daha sonrasinda da caminin yaninda karsima dikilip uzun uzun bana bakan

    kopek oldugunu gordum. tamamen parcalayip yok etmek icin geliyordu, hayatimda hic bu kadar kudurmuscasina kosan birsey gormedigimi dusundum ve korkuyu iliklerime kadar hissettim. tek umudum, tek umudum

    rizanin benden onde olmasi ve ilk onu parcalamasiydi. tam o sirada riza, topuklariyla ellerime butun giciyle abanarak basti, paldir kuldur yuvarlanarak mezarin icine yeniden dustum. sol elimin ortadaki

    uc parmagini neredeyse hic hissetmiyordum. basimi kaldirdigim anda kopek kudurmuscasina mezara daldi. ne yapacagimi bilmez halde, gayri ihtiyari, saglam elimle ve olanca hizimla bebek cesedini hayvanin

    uzerine attim. kopek bebegi havada kapmis, saniyeler icinde parcalara ayirmis ve ayirmaya da devam ediyordu. geriye kalan son gucumle, kendimi mezarin diger tarafindan disari atmaya calistim. gene bir

    elimle cikisi kavramis, insanustu bir eforla mezardan cikmayi basarmistim.
    ···
  6. 56.
    +2
    cildirmis gibi kosuyordum, kopek bebegi bitirirse pesimden gelir miydi? riza arkamdan topallaya topallaya geliyordu. hayatimda hic boyle kactigimi hatirlamiyordum. bir an bunun bir ruya olmadigina ikna

    oldum. kosmaya devam ediyordum. koy kahvesi her zzamanki yerindeydi. gece yarisi oldguu icin kapaliydi elbet, ama benim aklim basimdan gitmisti. cildirmis halde camlari tekmeleyip yumruklamaya basladim.

    "ne olur yardim edin! ne olur kimse yokmu!" dort bir yandan tuhaf bir ensturman sesi geliyordu. saz desen degil, klarnet desen degil. sesler tinili ezgilerle parcalanmiyordu, uflemeli bir caligininki

    gibi tertemiz ve netti, ancak nedense bunun telli birsey olduguna emindim. sesler muzik gibi degildi, son derece cirkin ve akortsuz, duydukca insanin aklini yerinden oynatan cinsten sacmaliklardi. koy

    kahvesinden sonra sirada??? cesme vardi. var gucumle kosmaya devam ettim. cesmeye vardigimda nefes nefese kalmistim. saril saril su sesleri geliyordu ancak yalagin ici bombostu. gorunurde bir damla su

    yoktu. artik kosacak halim kalmamisti. su da icemedikten sonra nasil kosabilirdim??? birden kendimi umitlendirdim. cesmeden sonra sirada karsima cikacak olan bina camiden baska birsey degildi. birden

    icimde yalvarmayla, yakarmayla karigib bir umut istegi belirdi, icime bir gunes dogmustu sanki. evet, camiye gidersem belki rahat ederdim. var gucumle kosmaya devam ettim. sol elimi neredeyse hic

    hissetmiyordum. agzim kupkuruydu, nefes alisverislerim inanilmaz derece anormal seyrediyordu. caminin oldugu alana gelir gelmez bunun tekrar bir ruya oldguuna ikna oldum, cunku cami yerinde yoktu.

    koydeki hersey yerli yerindeyken cami yoktu. koskoca caminin yerinde bombos bir alan vardi. bombos alan elbette tam olarak bombos degildi, kerestelerle dev bir "x" isareti tum zemini kaplamisti. tam yere

    yigilacakken cesmenin oradan delirmis kopek, agzinda bebek kafasiyla belirdi. beni gorunce kosma hizini iki katina cikaran devasa hayvan, bana olan nefretini kusma babinda, beni gorur gormez

    havlayabilmek icin agzindaki bebek kafasini yere dusurdu, bogure bogure havliyordu simdi, hizli kosmaktan ayaklari sendeliyor, arada bir dengesini kaybediyordu. neye ugradimigi sasirmis halde, butun

    gucumle allah! diye bagira cagira kacmaya basladim. hayvan surekli bana yaklasiyordu ama, cok degil, bir iki dakika sonra bizim evin girisindeydim iste. kurtuldum lan! dedim. kurdultum! hemen dedemlere,

    amcamalara, hemen evime siginmaliydim, bagira cagira "yardim edinnnnn!" feryatlariyla eve kostum, evin bahcesindeydim simdi, kulaklari sagir edecek kadar tirlamayan garip bozuk sazimsi ensturmanin cirkin

    sesi maximum dereceye ulasmis, kulaklarimi patlatacak raddeye gelmisti. evin bahcesinin tam ortasinda butun gucumle kosmaya devam ediyordum. hava koyu mavimsi bir hal almisti. birden seslerin bahcedeki

    kulubeden geldigini farkettim. bu igrenc, akortsuz, cirkin sesler kulubeden geliyordu. bir an durdum, gozlerimi hizli hizli sagda solda gezdirmeye basladim. tahtadan yapilmis odunluk ambar kapisinin

    tahtalarinin arasindan berisi gorunuyordu. karanlikta parlayan bir cift gozun uzerime odaklanmis oldugunu farkettim..
    Tümünü Göster
    ···
  7. 57.
    +5
    son hiddetimle bagirarak yattigim yerden firladim. derin bir nefes cektim, cezaevindeki yatagimda, uyanmis ve oturur vaziyetteydim ancak bir sorun vardi. kabustaki birseyler devam ediyor gibiydi. o

    tuhaf, saz sesine benzer, telli ve akortsuz igrenc ses devam ediyordu. karsimda halil abi yataginda arkasi donuk vaziyette oturmus, saz caliyordu. birden herkes ayni anda kafasini kaldirip bana bakmaya

    basladi. butun herkes tum dikkatleriyle uzerime odaklanmis halde faltasi gibi gozlerle beni izliyorlardi. -n'oluyo/ dedim gucsuz bir sesle. insanlar ayni insanlardi, tek bir farkla: herkesin ama

    istisnasiz herkesin gozleri sasiydi. - ramiz oglum kendine gel.. o kadar kisa surede yanima kadar nasil geldigini anlayamadigim fehmi abi iki elini birden arkasinda kavusturmus, sanki komik birsey

    varmis gibi siritarak benimle konsuyordu. -ramiz, oglum beni duyuyor musun? bir yandan benimle konusuyor, bir yandan da siritmasi artiyordu. ellerimi degil, ayaklarimi kullanarak, resmen ayaklarimla

    yataga tepik atarak, kendimi tuvalete atmak icin yataktan bir fuze gibi firladim ancak yanlislikla kafami duvara gecirdim. o hizla kendimi durduramamis olmaliydim/. iste simdi saz sesleri kesilmisti.

    herkes basima toplanmisti, ve normal gorunuyorlardi. yinr tuhaf bir sekilde uyanip, insanlardan kacarak gidip kafami duvara vurdugumu soylediler. kafamin acisiyla yavas yavas duvara coktum. aci

    cekiyordum.. kafamdaki aci belki de bana beyin travmasi gecirtmeye yetecek kadar siddetli bir aciydi ama cektigim aci bu degildi. butun bu vuku bulan olaylarin acisi kafami degil, yuregimi sizlatiyordu

    artik. gucum kalmamisti. o an gayr-i ihtiyari aglamaya baslagidimi hissettim. hungur hungur degil, sessiz sessiz, icli icli agliyordum. tipki o koyunlarini kaybeden kiz gibi.. bekir abi battaniyesini

    uzerime gecirdi. iki kolumdan kavrayarak -haydi, dedi. -haydi kalk abicm, yavas yavas.. yardim etsenize lan! biri cayimi getiriyor, oteki bir torbaya sarilmis buzu kafama koyuyordu. kafamin acisindan sag

    gozum gormuyordu. elimle ogusturdum. sol gozumu de ayni elimle ogusturduktan sonra sag elimle cayima seker atmaya, yine sag elimle cayimi karistirmaya basladim/ birden kafamda simsekler sakti. sol elimi

    hic kullanmadigimi o an farkettim ve yine o an dehset icerisinde gordum ki; sol elimin orta uc parmagini neredeyse hic ama hic kimildatamiyordum..
    ···
  8. 58.
    +5
    bu boyle olmayacak.. buna baska bir care bulmali.. hernekadar alcak sesle konusurlarsa konussunlar, konusmalarini gayet net duyabiliyordum. kogus agalari, abilerim, buyuklerim, hasan dedenin

    yoklugunda bana ve garip hallerime care ariyorlardi. -bekir, oglum kos git gardiyanlari cagir bakalim.. fehmi abi cenesini sivazliyordu, kendinden emin durusu ve olaylara mudahele eden, sahip cikan,

    koruyucu abi kivamindaki ifade, gozlerinden kolaylikla okunabiliyordu. gardiyanlar geldikten sonra uzun uzadiya konusan fehmi abi, huur cocugu hapishane mudurumuz ile randevu ayarlamaya calisiyordu.

    saskin vaziyette olan biteni seyreden ben, insanlarin bana aciyan gozlerle baktigini yeni farketmistim. evet, sanirim herkes delirdigimi dusunuyordu. uzun uzadiya randevular, gorusmeler neticesinde,

    tutuklu vaziyette bir hastaneye veya rehabilitasyon merkezine gonderilecegimi ogrendikten sonra, hayat benim icin biraz daha cekilir bir hal almisti durust olmak gerekirse. hapishane duvarlari arasinda

    iyice boguldugumu hissediyordum, bu bana iyi gelecekti. hatta bir sure icin de olsa deli numarasi yapmaliydim belki de? kimbilir, bakarsin deli olur suctan da yirtarsin.. sonra bir an gulumsedim: bunun

    icin sanki rol yapmama gerek varmis gibi.. dogal halim insanlarin deli oldguuma inanmalari icin ziyadesiyle kafiydi.. apar topar randevular ayarlandi, iki elimde kelepce, iki kolumda iki asker, canakkale

    devlet hastanesinin yolunu tuttuk..
    ···
  9. 59.
    +4
    bi sigara molası veriyorum yeğenlerim gelecem.
    ···
  10. 60.
    +1
    Devam ediyorum
    ···
  11. 61.
    +4
    hapishanenin kapisindan disari ciktigim o anda, sanki daha once hic nefes almamisim gibi alabiligim kadar oksije icime cekiyordum. -vay amk, dedim. meger ozgurluk e kadar guzel biseymis.. ellerimde

    kelepcelerle soyluyordum bunu. ozgur oldugum fala yoktu, sadece bir nebze de olsa rahatlamistim, ruhum diginlesivermisti. gozlerim, yuzum, tenim, hayat bulmustu.. askerlerle bir jandarma jipine binip

    tahmin ettigimden cok daha kisa surecek bir yolcuuga koyulduk. canakkale devlet hastanesine vardigmiz anda askerler, kollarimda kelepceler oldugu halde sanki her an kacabilecek bir zanli , bir katilmisim

    gibi gibi gibiya tutuyorlardi. ferah ve ic acici bir hastaneydi burasi, en azindan bir hastane ne kadar ferah olabilirse burasi da o kadar ferahti. ortamda keskin, agir ilac kokusu, suratlari bes karis,

    beton gibi sagda solda gezinen, bilgileri araciliyla insanlarin saglarini yerlerine getiriyoruz bahanesiyle ceplerinden haftaliklarini, hatta ayliklarini calacak olan huur cocugu doktorlar, hademeler,

    ve elbette olum kuyruguna girmis, mr, tomografi kuyruklarinda daha teshisleri bile konulamadan can veren gariban hastalar.. beni hic oyalanmadan pgibiyatri odasina goturduler. uzun muddet disarda

    bekletildikten sonra askerlerin hastane yonetimine, bashekime, bahsekim yardimcisina ve benimle gorusecek doktora, benim hakkimda, kimim, neyim, neciyim, ne amacla buraya geldim gibisinden bir takim on

    bilgiler verdiklerini goruyordum. herseye ragmen parmakliklar ardinda olmamak inanilmaz guzel bir duyguydu. -haydi kimilda! erlerden iyi davranmayan, huur cocugu olani beni cekistirerek merdivenlere

    itti. -buradan ikinci katmis. merdivenleri askere inat agir agir ciktiktan sonra pgibiyatrist hilal hanimin odasinin kapisina vardik. asker kapiyi tikladi ve uzun zamandan sonra ilk defa normal biriyle

    konusacak olmanin heyecani icerisinde odaya ilk adimimi attim.
    ···
  12. 62.
    +2
    -gel bakalim.. guleryuzli bir doktordu hilal hanim, icten bakislari, canayakin tavirlari, insanin icini isitiyordu. profesor veya onun gibi tasakli bir unvani oldugundan herhalde hafiften yasini basini

    almis bir hanimdi ama gercekten cok icten ve kafadengi biriydi. -soyle otur bakalim.. hilal hanimin hic bitmeyecek gibi duran gulumsemesi, acaba konusmanin sonunda da bu halini koruyabilecek miydi? hic

    sanmiyorum, dedim kendi kendime. -anlat bakalim, nasilsin, hayat nasil gidiyor?? konusmak istiyordum aslinda, anlatmak istiyordum herseyi, oldugu gibi, tum ciplakligiyla.. ama cesaret edemiyordum ki..

    acikcasi birisi bana yasadiklarimi, gordugum ruyalari anlatsa dalga mi geciyon diye samari yapistiridim diye dusunuyorum. hilal hanim birden gulumsemeyi birakip ciddilesti. -konusmak istemiyorsun

    herhalde?? lan bi de soyle bisey var dedim kendi kendime, eger konusmazsam beni cezaevine geri yollarlar bu muallakler. en kotu kabusumu anlatmak bile sessiz durmaktan iyidir dedim. tam lafa baslayacakken

    kapi tiklandi. -girin.. iceri giren askerlerden sevimsiz ve huur cocugu olani: -doktor hanim, bu hastanin basinda durmamiz gerekiyor, eger sizin icin de bir sakincasi yoksa. -ne munasebet ya! cikin

    disari! hastane hademesi ekrem bey elinde koca bir fincan kahveyle, halihazirda acik bulunan kapidan iceri girdi, kahveyi hilal hanimin masasina birakti. -baska bi emriniz var midir dohtor hanim? hilal

    hanim cerceveli gozluklerinin arasindan kaslarini catarak daha da sert bir ifade takindi: -beyefendileri disari alalim ekrem. doktor hademeye kukrercesine bakiyordu, hademe askerlere birsey diyecek gibi

    oldu fakat askerler de hademeye dovecek gibi bakmaya basladilar. zavalli adam ne yapacagini bilemeden tepsisini kucaklayip apar topar disari cikti. -sizi son kez ikaz ediyorum beyler, disari! aksi halde

    guvenlik cagiracagim! ayni er, yinr cevap verdi: -doktor hanim, elimizde emir var, bu adam bir cezaevi mahkumudur, elleri kelepceli bile olsa, sizinle ayni odada yalniz olarak bulunmamasi icin

    elimizde emir var. asker, elindeki dosyayi agir agir yuruyerek yavas ve uyuz hareketlerle hilal hanimin onune birakti. o ne kadar yavassa, doktor hilal da bir o kadar hizli, atik ve ofkeli hareketlerle

    dosyadaki tek bir kagit olan uygulama metnini cikarip gozumun onunde parcalara ayirdi. tam o sirada guvenlik gelmisti. -beyleri disari alalim lutfen.. guvenlik gorevlileriyle askerler yaka paca

    tartismaya basladilar ki, doktor bana bakip yeniden gulumsedi: -birazdan devam edecegiz, dedi. hayretler icerisindeydim, hayatimda hic boyle bir doktor gormedigimi itiraf ettim kendime..
    Tümünü Göster
    ···
  13. 63.
    +1
    -sen bu emri nasil cignersin! bu emir savciligin emridir! -sictirtma emrine lan haddini bil once! hastane burasi hastane! ne bagiriyosun! terbiyesiz herif! hilal hanim munakasadan oturu bir hayli

    muteessir olmustu. kalin cerceveli gozlugunu cikarinca esmer teni daha da ortaya cikiyordu. gozlugu katlayip kagitlari parcaladigi duzlemin uzerine birakti. avuclariyla yavasca gozlerini, yanaklarini

    ogusturuyordu. hareketlerine bezginlik hakimdi. bir sure sonra guvenlik gorevlileri askerleri odadan gibtretmeyi basardilar ve kapiyi cekip kilitledikten sonra kaldigimiz yerden devam ettik. bu kadina

    oylesine kanim isinmisti ki, ne kadar sacma olursa olsun, inanmayacagini bilsem bile, basimdan gecen herseyi tum detaylariyla anlatmaya karar verdim. elbette vaktimiz yeterli olmadi, bir yerden sonra

    kendisi durdurdu zaten. -yeterli.. dedi. -ihtiyacim olan sey ayrintilar degil, tam olarak nasil hissettigin, sorunlarin, ve elbette ki semptomlar. -semt ney?? guldu.. orasi benim isim, bosver. simdi

    senden birsey rica etmek istiyorum, (iki adet kagidi uzatarak) su formlari doldur. birinci form kayit formu. git asker abilerine, hastaneye kaydini yaptirsinlar. -hastaneye mi yatiyorum! dedim heyecanla.

    -evet. sana bir oda tahsis edecegiz, bundan sonra hergun gib gib sohbet edecegiz. ikincisi ise hastaneyle ilgili degil. tamamen seninle ve tedavinle ilgili. sadece orada gordugun sorulara durust cevaplar

    yazmani rica ediyorum. anlastik? en son kelimeyi oylesine gulumseyerek soylemisti ki, "anlasmaz olur muyuz ulan amina koyayim" diye bagirasim gelmisti. derhal kagitlari kaptigim gibi en alt kata

    yollandim. tum itirazlarina ragmen, kufrede kufrede kayitlarimi yaptilar. tedavim boyunca tutuklu olarak hastanede yatacaktim. bunun basta cok harika birsey olacagini dusunmustum, ancak ilerleyen

    gunlerde pek de oyle olmayacagini gorecektim. omrumden omur calan bu hastane, bana dunyanin kac bucak oldugunu pek yakinda ogretecekti..
    ···
  14. 64.
    +1
    hastanedeki ilk gecem evlere senlikti.. kalici misafir oldugum icin, kapimda gibe gibe nobet tutmak zorunda kalacaklardi huur cocuklari diye sevinirken askerlerin degistigini farkedince hevesim

    kursagimda kaldi. plastik bardakta cay, taktan hastane yemekleri ve sigarasizlik beni delirtmek uzereydi. hadi herseye tamam, hapishanede en kotu sartlara alistigim icin bunlar koymuyordu, ama o

    sigarasizlik yok mu sigarasizlik.. cezaevinde surekli birilerinden otlanabiliyordum, ancak burada benim sigarami kim, nasil, nereden temin edecekti ? askerlerden baska kimse yoktu, onun da bana bir

    faydasi yoktu.. bir kolumdan yatagima kelepcelenmis vaziyette, civilendigim yerden televizyon izlemek, belki ilk birkac gun icin guzel gorunmustu gozume.. -telefon var mi?.. -ney? -telefon.. birini

    aramam gerek de. oturdugu yerde uyuklamakta olan asker, basini miskin hareketlerle kaldirip "senin yuzunden burada nobet tutuyoruz, anamiz gibildi huur cocugu" der gibi baktiktan sonra -yok. dedi ve

    kestirip atti. aradan birkac saat henuz gecmisti ki, kapi caldi. -hastanin ziyaretcisi var.. tepemde nobet bekleyen erbas cevap verdi -gozetim altindaki hastanin ziyaretcisi olmaz. arkadan ciglik

    cigliga vicir vicir tanidik bir ses geldi kulagima -siz de gozetim altinda gorusturun o zaman kardesim! bu sesin sahibi sedeften baskasi degildi. kulaklarima inanamiyordum. -olmaz baci, don geri,

    isimizi zorlastirma. -ya birakin dedim! birak be kolumu! sedef kapidaki askerden yakayi kurtarmis, iceri dalmisti. ikinci askerden kurtulamayacagini bildigi icin, yillardir degismeyen, tipik numarasina

    basvuruyordu. -abim, asker abim. bak sen de burada gurbettesin, uzaktasin. evinde koylun cocugun karin yavuklun vardir. -bacim lutfen.. sedef hic sozu kesilmemis gibi devam etti. -abim, ben

    yavuklusuyum bu delinin. nolur izin verin, iki dakika goreyim. hem ne zararim olur ki benim? siz de basimizda durursunuz hem. ikiniz birden durun isterseniz. hadi be abim nolur yalvaririm nolur nolur

    nolur... asker, sedefin yurekten cilveli yakarislarina daha fazla dayanamadi. bu yalvarmalarin yurekten olmadigini bilen tek kisi ise bendim. -tamam, ama sadece 2 dakika ve bizim gozetimimizde. -hay

    allah senden razi olsun, hay sen cok yasa emi! sedef hemen yanibasima oturdu. kelepceye bagli elimi gibi gibi kavradi. birden aglamakli oldu. hickiriklar bogazinda dugumlendi, gozyaslarini zor

    tutuyordu. agzindaki kelimeler, aglamamaya calisarak, kendini gibarak guclukle cikiyordu disari. -seni cok ozledim! dedi fisilti ve aglamakli ses tonu karisimi bir sekilde. bu manzarayi goren

    askerlerden biri disari cikti, otekisi de yavasca kalkip, odanin icinde bulunan tuvalete girdi, ama kapiyi acik birakti. sedef bunu firsat bilerek hemen yuksek sesle konusmaya basladi -sen simdi bu

    hastane yemeklerinden de bikmissindir!!! borek yaptim sana ellerimle!!! -oha kizim, dedim. daha bir gun olmadi geleli. hizli hareketlerle "susss" isareti yapti/ cantasindan bir kap borek

    cikardiktan sonra sozlerine devam etti. -canin da cok gibilir senin simdi burada!!! al sana en sevdigin kitabi getirdim!!! sedef, hizli hareketlerle kitabi ellerime tutusturdu. asker: -haydi

    bacim yeter artik bu kadar! zor durumda birakiyosun bizi! sedef ustunu basini toparladi. son bir kere sarildiktan sonra apar topar, anlamli anlamli bakarak cikti. saskindim. sedefin gelmesine ayri,

    olanlara apayri bi saskindim, cunku benim en sevdigim kitap diye birsey yoktu.. hicbir zaman olmamisti..
    Tümünü Göster
    ···
  15. 65.
    +2
    ozlerimi actigimda vakit seher vaktinden biraz evvelceydi. hava aydinlanmak uzereydi. odada veya baska herhangi biri yoktu. "lan tuvalete nasil gidicem" dedim, kollarimdan

    biri yatagin demir borusuna kelepceli vaziyetteyken.. birden bir "cit!" sesi duydum. kolumdaki kelepce aciliverdi. hemen yerimden kalktim. kapiyi usulca actim, nobet bekleyen

    kimse yoktu. koridorlar karanlikti, -nasil igib yanmaz amk hastanesinde, dedim. usulca yurumeye basladim. attigim her adim deli gibi yanki yapiyordu. o kadar sessiz ve bos

    gorunuyordu ki heryer. lambalari nasil yakacagimi bilmiyordum. hastane pencerelerinden sizan ciliz igib zifiri karanligi los hale getirebiliyordu ancak. usulca merdivenlerden

    assagi indim. assagi katin da ust kattan bir farki yoktu. pencereden disari bakayim bari dedim. disarda bembeyaz bir giysi giymis, otururken elindeki cubukla yeri eseleyen ve

    basi onune egik oldugu icin yuzu gozukmeyen biri haric, kimsecikler yoktu. uzun olan saclari nedeniyle yuzu gorunmeyen bu beyaz elbiseli kimse, elindeki cubukla zemindeki

    kumlara carpi isareti ciziyordu. isin daha da garibi, bu kisinin oturdugu yerde normal sartlar altinda 3 katli, yuvarlak bir bahce havuzu olmasi gerekiyordu. hastanenin

    bahcesinde teknolojiden eser yoktu, her yer cimlikti. bizim askerlerin arabasi da yoktu ortalikta. sasirmistim. istikametimi hastane cikisi olarak belirledikten sonra

    adimlarimi hizlandirdim. neler olup bittigini anlamak istiyordum. en alt kata indim. butun bilgisayarlar acik oldugu halde danismada hic kimse yoktu. heryer tek kelimeyle

    bombostu. -amk ne bicim hastane lan burasi, dedim kendi kendime. -acil de kapali mi acaba??? yok artik?? hizli adimlarla gitmeyi bir kenara birakip kosmaya basladim.

    hastane kapisina varir varmaz bahceye bakmak istedim ancak bahce oteki tarafta kalmisti. kapidan cikip bahcenin obur tarafina dolasmam gerekiyordu. elimi kapiya uzattim:

    kilitliydi. -oha lan noluyo! dedim saskinlik icerisinde. once bi sagima soluma baktim, sonra kapiyi tekmelemeye basladim fakat ise yaramiyordu. kapinin camini kirmaya karar

    verdim. beni goren biri var mi diye arkama baktim once. sonra tekmelemek icin onumu dondum ve doner donmez kapinin hemen onunde bembeyaz giyinmis bir kadin elini cama koymus

    bana bakiyordu. o cirkin suratli kizin buyumus hali gibiydi. hastanenin dort bir yaninda son ses alarm calmaya basladi. arkama bakmadan kaciyordum simdi, zemin kattan birinci

    kata cikar cikmaz alarm sesleri, ses rengini koruyarak bebek aglamasi seslerine donustu. butun gucumle odama kosuyordum, tek arzum odama ulasmakti. bunun icin sadece bir kat

    daha cikmam gerekiyordu. birinci kati ikinci kata baglayan merdivenleri ikiser ucer atladim. hemen odami ariyordum. odamin numarasi "103"tu. 91, 93, 95, 97... diger odalar yan

    koridordaydi. hemen diger koridora saptim, 98, 100, 102.. tek numarali odalar ciflerin karsisinda olmaliydi. 99, 101... 101 numaradan sonra gelen odanin numarasi sokulmustu.

    kapisina tahtalar carpi isareti seklinda cakilmis, muhurlenmisti.. caresiz koridorun sonundaki pencereye kadar kostum. artik kosacak, kacacak bir yer kalmamisti. pencereden

    assagi baktigimda, butun bahcede koyunlarin otlamakta oldugunu gordum. kahverengi coban kopegi, ve az once yere birseyler cizen kiz koyunlarini guduyordu simdi. basini usulca

    kaldirdi ve en basindan beri o pencerede oldugumu biliyormus gibi, her zamanki gibi basini yana yatirarak bana bakti.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 66.
    +1
    cinlama sesleriyle gozlerimi actim. yanimdaki asker cayini karistiriyordu. kabuslara aliskin oldugum icin, uzun uzun esnedikten sinra son derece sakin bir sekilde pencereden disarisini seyretmeye

    basladim. hava bozuktu, yagmur ciseliyordu. asker, gulumseyerek -gunaydin, dedi. ben saskinlik icerisinde -emin misi? diye sordum. asker bana ben askere garip garip bakmaya basladik. askerler tarafindan

    iyi muamele gormeye pek aliskin degildim ne yalan soyleyeyim. ama bu baska bir askerdi. kisa sari sacli, surekli gulumseyen, halden anlayan, iyi kalpli bir anadolu genci, yurdum delikanlisiydi.. -

    kahvaltin 5 dakikaya gelir, kahvaltiya ek olarak baska birsey istersen bana soylemen yeterli.. hep bu ani bekliyormus gibi heyecanla firladim: -sigaran var mi kardes?? isminin ercan oldgunu

    ogrendigim nobetci arkadasim, cebinden bir paket anadolu cikardi. pakete suratimi eksiterek bakarak "ulan harbiden de anadolu insaniymis" diye gecirdim icimden. -hic oyle bakma, dedi ercan. -bundan iyi

    sigarayi ureten yok. yoklukta tavuk giben adam misali yumuldum pakete. -yahu dur kahvaltiyi bekleseydin, dedi ercan. -kahvaltiyi etmesem de olur, dedim. cildirmis gibi atesledim sigarayi, 1 gun boyunca

    neredeyse hic icmemistim. az sonra kapi tiklandi, hademe ekrem abi kahvaltilari getirmisti. hastanenin dandik yemeklerini yedikten sonra ercan elimdeki kelepceyi cozdu sagolsun. ikinci sigarami hastane

    penceresinden bahceyi seyrederek iciyordum. bahcede hersey yerli yerinde duruyordu. 3 katli ve bombeli bahce havuzu her zamanki yerindeydi. -rahatca tuvaletine gidersin kardes, dedi. ancak disari cikip

    beni de zor duruma koyma e mi.. -ayip ediyorsun, dedim. bir sure sonra canim gibildi, sedefin getirdigi kitabi aldim, ziyaretci koltuklarindan birine oturdum. kitabin kapaginda dev harflerle "ozgurluk"

    yaziyordu. yazar yabanciydi, "allahallah" dedim. biraz karistirdim, bir hastanin basindan gecenleri anlatiyordu. -herhalde bana hediye vermek istedi, buldugu ilk kitabi alip getirmis, diye dusundum. -

    kim okuyacak bunu simdi.. kitabi komidinin uzerine firlattim. o sirada iceri ikinci asker girdi. -buyrun efendim, 103 numara burasi. yildiray abim bir elinde dosyalar, odaya girmisti. -burada oldugunu

    ogrenir ogrenmez geldim, nasilsin bakalim? dedi. disardaki asker, elimdeki kelepcenin cikarildigini gorunce, ercana bagirmaya basladi -napiyosun lan sen delirdin mi! yildiray abi askerlere dondu: -

    beyler, musade ederseniz muvekkilimle yalniz gorusmek isterim. askerler odayi terk ettiler. yildiray abi, bana dikkatle odaklanmis sekilde, ellerini birlestirerek kambur vaziyette oturmaya basladi,

    gozlerini bana dikti: -nasilsin, iyisin degil mi? seni niye buraya getirdiler biliyor musun? -evet, dedim. pgibolojim cok bozuldu, bir pgibiyatristle gorusmek icin buraya getirildim. yildiray abi

    gozlerime inanmamis gibi bakti: -bak aslanim, davada cok mesafe katettik. seni cikarmamiz an meselesi, boyle seylere hic gerek yok.. -ben deli degilim! diye atladim. -ben deli degilim, deliymis gibi

    davranmaya calismiyorum, tek istedigim cezaevinden sucsuz ve aklanmis sekilde cikmak, delirmis sekilde degil.. avukat yildiray, kaslari catik vaziyette yere bakiyordu. asiri derecede dusunceli,

    biraz da tedirgin, daha dogru bir deyisle gergin gorunuyordu. -sakin, dedi. -sakin ola bu hastane isini abartmayim deme.. iki gun yat ve hemen kogusuna geri don. -buna ben karar vermiyorum abi,

    dedim. -bunu ben planlamadim! -tamam sakin ol! -bunu ben planlamisim gibi davranmaktan vazgec o zaman!! ofkelenmistim. bir sigara daha yaktim. -burada sigara icmenize izin veriliyor mu?? dedi. -

    kimin umrunda??? ... yildiray abi sabrinin tastigini gosteren bir iki hareket yaptiktan ve biraz homurdandiktan sonra -bak kocum, dedi. -buraya gelmemin sebebi iyi oldugunu gormek ve sana ifadenle

    ilgili birsey sormakti. seni anliyorum, cok zor gunler geciriyorsun, moralin, sinirlerin cok bozulmus. o yuzden sana kizamiyorum. simdi bana ne olursa olsun dogru cevap ver, tamam mi??? tepkisiz bir

    sekilde sigarami icmeye devam ettim. - o gun emniyette ifadeni verirken, bicagi neden uzerinden tasidigin hakkinda ne soyledin? biraz dusundum, hatirlamaya calistim. gayr-i ihtiyari, kendimi

    savunma icgudusu ile, korunmak icin demistim. -kendimi korumak icin, cevabini verdim. -kimden? -bilmiyorum, sadece guvenlik icin tasidigimi soyledim. -tamam, cok guzel. bu kadari yeterli. seni yakinda

    buradan cikariyoruz, simdiden hazirligini yap, dedi ve bir iki dakika sonra yanimdan ayrildi.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 67.
    0
    haydi bakalim, dedi ercan. -doktor hanim seni bekliyor.. ercanin bu sozleriyle oturdugum yerde irkildim. -dur yahu, sigarami bitireyim. -olmaz, vakit yok, dedi. dun geceden doldurmus oldugum

    depresyon testi kivaminda sorular barindiran kagidimi yanima aldim. ercan, cebinden cikardigi sakizlari bana uzatti ve -al at bunlrari agzaina, kultabagi gibi kokuyorsun, ayip olmasin. sakizlari

    agzima attim, yanimda ercan, onumda hademe ekrem abi, hilal hanimin odasinin yolunu tuttuk. tam kapiyi tiklayip iceri girecekken bu sefer de hademe ekremin mudahelesiyle karsilastim: -cikarsana yahu

    agzindaki sakizi, ayip degil mi? fessuphanallah cektim ve kapiyi tikladiktan sonra doktorla ikinci seansimiza basladik. -soyle bakalim, bu gariplikler ne zamandan beri oluyor? -bu yaz, koye adimimi

    attigim gunden beri, dedim. -hayatim altust oldu, kabuslarim hayatimi yasanmaz kiliyor.. -bunlar gayet normal seyler, dedi doktor hilal gulumseyerek. - peki rahatsizligim ismi nedir doktor hanim?

    sorunum neymis tam olarak?/ doktor, kalin cerceveli gozluklerini cikardi. -onemli, kaydadeger bir sorunun yok. ancak seni ugurlamadan once seninle biraz daha sohbet etmek, seni bir muddet daha burada

    misafir etmek isteriz, tabii senin icin de bir sakincasi yoksa.. -elbette yok, dedim. her yer cezaevinden daha iyidir diye dusundum. gorusme, bekledigimden de kisa surmustu. 25 dakika icinde sonlanmis

    ve simdi odama dogru gitmek uzere kapidan cikiyordum, ama koridora ciktigim anda ercanin ortalikta olmadigini gordum. soracak kimse de yoktu. isin dogrusu, odama donmeyi hic mi hic istemiyordum. firsat

    bu firsat diyerekten bahceye cikmak istedim. cunku suclu muamelesi gordugum icin, geldigimden beri disari cikamamistim zemin kata indim, hastane tiklim tiklimdi. ruyamdaki kilitli kapiyi acarak disari

    ciktim. 3 katli minik bahce havuzuna kadar yurumeye karar verdim. yalniz halde yurumek, acik havada gezinmek, nefes almak, ne kadar guzel seyler bunlar diye gecirdim icimden. "bu kadar temiz hava yeter"

    dedim ve ercanin verdigi anadolulardan birini cikarmak icin elimi cebime daldirdim ama sigaralar odamda kalmisti.. yukari cikacak olsam bir daha bahceye cikamayabilirdim. odamda kaldigini bildigim halde

    son bir umut aranmaya devam ettim, arada surekli kufrediyordum. havuzun basindaki bankta simsiyah saclari kivir kivir, benim yaslarimda bir genc oturuyordu. -hayrola kardesim, ates mi lazimdi? dedi.

    yok, dedim. sigaram bitmis.. -al benden yak, dedi. -hay allah razi olsun senden.. bankta elemanin yanina oturdum. -ben burak, dedi. -ramiz.. -memnun oldum rifat kardes. hayrola bir yakinin mi hasta? -

    yok, dedim. ben hastayim. - hadi yaa, gecmis olsun, neyin var? - ah, onu bir bileydim.. dedim. bir bileydim..
    Tümünü Göster
    ···
  18. 68.
    +2
    burak, masmasvi gozleri, bembeyaz bir yuzu olan yakigibli bir gencti. fakat her daim yuzunde beliren bir aci, bir somurtkanlik, bir "ne tak yiyecez simdi lan" ifadesi vardi. yarali bir sibirya kurdu

    gibiydi. kendisine dusmanlik edene havlamiyordu, isirmiyordu, fakat bakislariyla isirmaktan beter ediyordu. -hayrola, dedim. karadenizde gemilerin batmis gibi bir halin var kardes.. senin neyin var?

    burak, sigarasindan derin bir nefes cektikten sonra cevap verdi: -babam.. dedi. babam bu hastanede. 3 ay bile yasamaz, olur dedi doktorlar. ama 3 yil oldu hala bu hastanede. cikisini alamiyoruz bir

    turlu. zamaninda doktorlarin uyguladiklari bir tedaviye cevap vermis galiba, ya da onun gibi birsey.. bu yuzden nasil olsa olecek diye uzerinde turlu turlu ilaclar deniyorlar, denek olarak kullaniyorlar

    babami.. burak derin derin somuruyordu elindeki sigarayi. sigarayi agzindan hic ayirmadan iciyordu, dudaklarinin kenarindan agir agir yanaklarina suzulen dumanin arkasindan, masmavi gozleri

    parliyordu. -peki neden buradasin? neden babanin yanina gitmiyorsun?? dedim. -babami neredeyse 1 yildir gostermiyorlar bize. en son gorevlilerden birini kafalamistim, o benim icin bir fotografini cekti.

    fotografi gordugum andan beri hergun oluyorum.. hem de her gun.. gozleri doldu, hala yanmakta olan sigarasini tek yumrugu icinde gibip burusturdu. -babana ne oldu??? diye sordum saskinlik ve merak

    icerisinde. burak kipkirmizi olmustu. -uzerinde denemedikleri kimyasal kalmamis, rengi sapsari olmus, normalde olmasi gerektiginden kat be kat yasli gorunuyor! vucudunda dokulmedik tuy bile kalmamis..

    ve 3 yildir bu sekilde benim babam bir kobay! dusunsene, ayni seyi senin babana yaptilarini bir dusunsene! kanim donmustu.. soyleyecek tek bir kelime bile bulamiyordum.. bu kadar aci ceken birine ne

    soylenebilirdi ki? bir an kendi sorunlarimi fazla buyuttugumu, aslinda benim dertlerimin zerre kadar onem teskil etmedigini dusundum, saygiyla karigib bir acima duygusu hissediyordum ona karsi.. -peki,

    dedim. polise falan gitmediniz mi hic? -polis hicbir sey yapmiyor. cok cok gerekli mercilerden bir sorusturma aciliyor, ama sadece acildigiyla kaliyor. gitmedigim yer kalmadi, emniyet mudurlugu,

    kaymakamlik, orduevine bile gittim. cokmus gozlerinden bir damla yas suzuldu/ titrek ellerle bir sigara daha yakti ve sozlerine devam etti: -ben artik babamdan umidi kestim ramiz. benim babam

    yasamiyor.. benim babam her gun aci ceken her allahin gunu can cekisen bir adam.. buna hayat mi denir? buna yasam der misin sen?? ben babami gormekten de gectim, artik tek bir dilegim var. o da babamin

    olmesi!!! bu sozler yuregime ok gibi saplanmisti. bir insanin babasinin daha fazla aci cekmemesi icin olmesini istemesi cok aci vericiydi.. -isin daha da kotu olan kismi ne biliyor musun kardes???

    babami daha fazla aci cekmemesi icin oldurmeme bile izin vermiyorlar.. babamin yattigi odayi cok iyi gozetiyorlar, ve kimseyi kabul etmiyorlar.. bir an durdu, masmavi gozlerini gozlerime dikti. tam bir

    sey soylemek icin agzini acacakti ki, birbirinden hizli kosan bir duzine adamin uzerimize atlamak uzere olduklarini gorduk.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 69.
    +2
    cok gecmeden bunun sebebini anlamistim, basimda nobet dikecek askerler, yoklugumda komutanlarindan gereken fircayi yemis, derhal pesime dusmuslerdi. gercek bir suclu olmadigim ve sucluluk pgibolojisine

    bir turlu alisamadigim icin, hic kacmis, firar etmis gibi hissetmemistim kendimi. simdi odama tamamen kilitlenmis, basimdaki nobetci sayisi da ikiyken dorde cikarilmisti. amk, dedim lan kacacak olsam

    coktan kacardim ne yannan kafali adamsiniz.

    geceleyin, canimin ne kadar gibildigini, hayatin ne kadar taktan oldugunu bir kere daha idrak ettim. keske suan o nefret ettigim cezaevinde olsaydim diye dusundum. buradakinden cok daha ozgurdum amk.

    temiz havada yurumek istesem, kogusun bahcesine cikar iki volta atardim, sohbet edecek, iki hos kelam edecek insan mutlaka bulunurdu. burada o da yok, butun gun bir yataga civilenmis halde, pgibiyatrist

    randevum gelsin diye dakikalari sayiyor, randevuyu da uzatabildigim kadar uzatmaya calisiyordum. odada televizyon seyretmekten baska yapilabilecek birsey yoktu ve ben artik bundan cok gibilmistim.

    vakit gecenin koruydu, basimdaki askerler nedenini bilmedigim bir sebepten dolayi gitmislerdi. uyuyacagimi dusunup isigi da kapatmislardi, fakat ben uyuyamamistim. yatagimin pencereyle bitigib olmasi

    dolayisiyla, assagiyi seyrediyordum. hastane bahcesi bostu, banklar, cimenler, havuz kenarlari, kisaca insana dair hicbirsey yoktu. bir tek sey disinda: burak. yeni tanistigim bu cilekes arkadasim, gunde

    kac saat uyuyor, ne yiyor ne iciyor bilmiyordum ama, hastanede yatip kalkiyor, adeta hastanede yasiyordu. uzun uzun seyrettim onu, bir sure sonra farkima vardi ve el salladi. ben de ona el salladiktan

    sonra tekrar yattim ve uyumayi denedim. tam dalacakken tuhaf bir ses duydum. sanki bir dolabin, bir mobilya esyasinin dolap kapagi zorlaniyordu. fakat "tak! tak!" sesleri oldukca ritmik seyrediyordu.

    biraz dikkat kesildikten sonra seslerin banyodan geldigini farkettim. banyoda kimsenin olmadigindan emindim cunku isigi kac saattir kapaliydi. icerden gelen sesler epey karigibti. bir sure sonra bu

    seslere su sesi de eklendi. biri veya birileri, dus fiskiyesini acmisti sanki, agzina kadar dolu kuvete akan tazyikli su sesi, iki kulagimi birden kaplamisti. ardindan suya dusen sabun sesleri, veya

    klozet kapaginin sertce kapatilma sesi, veya dolap sesleri. dolaptaki deodorantlarin dusunce cikaracagi seslere de benziyordu. fakat tam olarak ne oldugunu anlayamiyordum. paniklemistim. iceri girmeye

    cesaret edemezdim elbette, ama disari cikabilirdim, birilerine haber verebilir veya hic degilse igiblari yakabilirdim. derhal yataktan firladim fakat firlamamla yatagin kiyisina dusmem bir olmsutu. sol

    bilegimden yatagin demirine kelepceli oldugmu nasil da unutmustum?
    Tümünü Göster
    ···
  20. 70.
    +1
    butun gucumle feryadi bastim, delirmis gibi bagiriyordum, fakat bir sorun vardi. banyodan gelen su sesleri, imdat cagrilarimla birlikte iyice azitmisti. o kadar azitmisti ki hatta, benim seslerimi

    bastiracak raddeye ulasmisti. arada duydugum kikirdeme sesleri icimde dehset ruzgarlari estiriyordu. tam o sirada kapi hafifce tikirdadi bir aralik denilebielcek genislikte hafifce aralandi ve aralanir

    aralanmaz da banyodaki ses tamamiyle kesildi. fakat icerisinde bulundugum oda oylesine zifiri karanlikti ki, koridorun karanligi odanin karanligina hafif losluk katiyor, cok az da olsa gozle gorulur

    kiliyordu. hafifce aralanmis kapidan bir hemsire kafasi gozuktu. hemsire, yavasca kafasini kapidan iceri uzatmis, odaya goz atiyordu. yuzunde anlamsiz bir gulumseme vardi. bir an beni hic gormedigini

    dusundum fakat bu dogru degildi. soluk benizli ve surekli gulumseyen hemsire ile birbirimizin gozlerinin icine 5 saniye boyunca baktik. -lutfen yardim edin.. dedim. hemsire cevap vermeden bakmaya devam

    etti. -lutfen, lutfen yardim edin, birini cagirin yalvaririm, dedim. hemsire kadinin yuz ifadesinde zerre kadar bir degigiblik yoktu. hala aptalca gulumsuyor ve konusmuyordu. -isigi yakin lutfen!

    hemsire birden kafasini geri cekti ve kapiyi yeniden uzerime kapatti. bu da yetmezmis gibi bir de kapinin kilitlenme sesi geldi. neye ugradigimi sasirmistim, hayatimda daha once hic bu kadar korktugumu

    hatirlamiyordum. artik sabrim da kalmamisti. korkudan delirmek uzereydim, ne yapacagimi bilmez sekilde, yandaki komidinin uzerinde duran cam cicek vazosunu kaptigim gibi butun gucumle pencerenin camina

    firlattim. pencere paramparca olmus, inanilmaz bir sangirti duyulmustu. -imdaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaat! diye avazim ciktigi kadar bagirdim. sesim dalga dalga hastane bahcesinde yankilaniyordu. banklardan

    birinde iki buklum uyumakta olan burak birden ayaga kalkti, once bana bakti, sonra tam gaz bir depar ile hastaneye kosmaya basladi. bu arada banyodaki rezalet son haddine erismisti, iceride resmen ana

    baba gunu yasaniyordu. bildigim bir kac duayi bagira cagira okumaya basladim fakat okudukca birileri girtlagima basiyordu sanki. turlu turlu cirkin goruntuler yeniden zihnimi isgal etmisti. agzi burnu

    egrilmis eski koy insanlari ve her dua okumaya yeltendiklerinde cikardiklari inlemeler tek tek gozumun onune geliyordu. tam bu sirada kapi siddetle vurulmaya baslandi fakat kilitli oldugu icin

    acilamiyordu. kapinin ardindaki kisi kapiyi tekmeliyor fakat basarili olamiyordu. en sonunda son bir denemeyle kapinin kilidi kirildi/ burak, elinde kucuk bir itfaiye baltasiyla iceri dalmisti ve o an

    aslinda kapiya tekme atmadigini, kapinin kilitli olan koluna baltayla vurup kirmaya calisitgini anladim nitekim en sonunda amacina da ulasmisti. burak isigi yakmaya calisti fakat igib calismiyordu. bir an durdu. banyodan gelen

    sesleri o da duyuyor olmaliydi. -icerde kim var? dedi. -bilmiyorum! dedim dehset icinde. burak banyonun kapisini acmayi denedi fakat kilitliydi. -ne olur cikalim buradan! diye bagirdim. burak hemen

    yanima geldi, elindeki baltayla kelepcemin zincirini kirdi ve alelacele odadan disari firladik. etrafta kimseler gorunmuyordu. -haydi neyi bekliyoruz hala! hemen gidelim buradan nolur! diye feryat

    ettim. -dur aptal! boyle elimizi kolumuzu sallayarak cikarsak ne olur hic dusundun mu bunu!! faltasi gibi acilmis gozlerimle "ne olur?" gibisinden baktim burag'a. -asarlar lan bizi! ikimizi de

    asarlar duydun mu! burak odaya tekrar daldi, apar topar cekmeceleri karistiriyordu. -ne ariyorsun! burak bir yandan aramaya devam ediyor, diger yandan cevap veriyordu -yanici herhangi birsey, ne

    olursa! birden aklima geldi. kullandigim zippo cakmagi doldurmak icin ucak benzini kullaniyordum ve sirtcantamda bir miktar vardi. hemen sirt cantamin on gozunu actim ve ucak benzinini buraga

    verdim. -ne yapacaksin bununla! dedm. -sadece odadan cik!! kendimi odanin disina attim. burak butun ucak benzinini odanin ortasina doktu, yatagimin carsafinin kenarini da dokuntunun icine dahil

    ettikten sonra, odanin perdelerini de yatagin uzerine dogru sarkitti. butun is bittikten sonra elini ceplerine atti. kendi cakmagini da yerdeki yigintiya salladi. -bana zippoyu ver! hemen cebimdeki

    zippoyu ona verdim, zippoyu atesledi ve ucak yakitini doktugu yere dogru firlatti. yatagimin yanmaya basladigini gorur gormez tabanlari yagladik, hastane bahcesine dogru kosmaya basladik.
    Tümünü Göster
    ···