-
126.
+1Rezerved 47
-
127.
+1ancak
gecenin korunde bu saatte burada agliyor olmasi ayri bir tuhaf olan nenenin, konusmasi da bir tuhaf geliyordu
kulaga.. buyuk ihtimalle agit yakmakta oldugundan kulaga bu sekilde geliyor diye dusundum, tedirginligi elden
birakmayarak. -vay enem enem vay hormiserem gulazim.. gibi ne anlama geldigini anlayamadigim, sadece
vay enem kisminin vay anam oldugunu tahmin ettigim icin agit yakmakta oldugu ihtimaline vardigim seyler
soyleyen bu ihtiyari, birazcik da olsa teselli etmek istegi dogdu icime.. -yazik.. dedim. kimbilir nesini kaybetti,
nesi oldu de bu agitlari yakiyor.. yasli kadin durmadan dizlerini dovuyor, ne anlama geldigini bilmedigim
seyleri tekerleme gibi tekrar ediyordu. ayaga kalktim, kadina dogru bir iki adim attigim anda dikkatimi birsey
cekti.. bebek mezarina dogru donuk vaziyette olan ve yine bebek mezariyla konusan kadinin oturdugu yer,
bir baska mezarin mermeriydi ve mezarin tasinda "ayse burgu" yaziyordu. dikkatimi ceken sey ise, bu iki
mezarin etrafi, siyah tek bir cember isaret ile cevrilmisti. yani sanki demir bir cubukla, toprakta bir daire
olusturulmustu ve mezarlar da bu dairenin icinde bulunuyorlardi. tam teyzeye seslenecegim esnada, birden
omzuma bir parmagin dokundugunu hissettim. kan beynimden tamamen cekilmisti, kalp atislarim o kadar
hizlanmisti ki, bir an ciddi ciddi oracikta oldugume inandim. korkunun getirmis oldugu refleks ve panik ile,
gayr-i ihtiyari, disaridakilerin duymasinin mumkun olamayacagi bir sekilde, yani icimden bir euzubesmele
cektim. sabahtan beri mirildanan, agit yakan, kendi kendine turlu turlu seyler konusan carsafli kadin birden
durdu ve sustu. ne kadin arkasini donup bana bakiyordu, ne de ben arkami donmeye cesaret edebiliyordum.
sirtimdaki dokunma hissini yeniden hissettim ve yine arkamdan gelmekte olan bir fisilti duydum: -delikanli...
bayilmak uzere gibi hissediyordum. sirtima dokunup duran kisi en sonunda elini omzuma koydu ve beni
kendisine dogru cevirdi: bakma oraya oglum. bakma sakın -
128.
+1olaylari saskinlikla, hatta kelimenin tam anlamiyla agzim acik vaziyette izliyordum. -beyefendi lutfen sakin olur musunuz, dedi cilek kiz. -sakinim ben! -oyleyse sesinizi alcaltir misiniz lutfen, saat
sabahin 4 bucugu.. -yahu hayat memat meselesi bu!!! dedi kuzen ayni yuksek ses tonuyla.. -ciddi bir sorun var, telefonunu kac kez aradim acmadi! -beyefendi, lutfen.. dedi danismadaki kiz. -lutfen sakin
olmaya calisin.. -rifatla acilen gorusmem lazim, kacinci katta? sadece oda numarasini soyleyin, ben kendim bulurum onu. -durun, oyle damdan duser gibi gorusemezsiniz herkesle. ayrica saatin kac oldugunu
yeniden hatirlatmama gerek yok herhalde? hastamiz, muhtemelen uyuyordur suanda.. \ kuzen sabirsizca etrafina bakiniyor, delirmiscesine parmaklarinin uclarini, beklemekten gibilan insanlar
misali masaya vuruyordu. elleri ayaklari bir an olsun rahat durmuyordu. -mesele nedir? diye sordu cilli kiz. -belki ben yardimci olabilirim size.. kuzen, bir an genc kizin yakasina bakti, ve
konusmasina devam etti: -bakin mehtap hanim.. vay amk, dedim. lan ben haftalardir kizin adini bilmedigim icin cilekli recelli sifatlar takiyorum, bizim kuzen bir bakista cozdu olayi. -... bu
gercekten acil bir durum. bu kadar acil olmasa bu saatte buraya gelmezdim. hemen, simdi kuzenimi buradan alip goturmem lazim, dedi kuzen. \ beni de buyuk bir merak sarmisti. bu kadar onemli olan
neydi? seytan diyor cikar sargiyi, bezi, konus kuzenle. -odasina cikmaliyim, gerekirse uyandirmaliyim. bazi seyler uykudan daha onemlidir! \ mehtap: -ne olursa olsun, kendisini suanda gormenizin
hicbir yolu yok. sizin yerinizde olsaydim, her ne kadar gece vakti de olsa, birkac kez daha telefonla aramayi denerdim. bakarsiniz belki acar.. kuzen cebinden cep telefonunu cikardi, aceleyle numarami
secmeye basladi/. "ahanda, dedim simdi sictik iste." kuzen kararliydi, icimden "arama lan, kuzen! arama lan.. arama!!" diye geciriyordum. onun aramasi ve benim orada o vaziyette ortaya cikmam, bastan
assagi, tepeden tirnaga herseyin mahvolacagi anlamina geliyordu. kuzen nihayet numarami secti, arama butonuna basti ve telefonu kulagina goturdu. -
129.
+1-bilemem.. dedi bekci dayi, piskin piskin gulumseyerek. ve sozlerine devam etti: -gel bir anlasma yapalim
seninle.. ikimiz de birbirimize karsi durust olalim, kacak dovusmeden, erkekce konusalim. \ amina
kodugumun bekcisi cok kotu bir yem atmisti ortaya.. bu teklifi kabul edip butun dogrularimi dokup
sacamazdim, bu teklife hayir diyemez veya sessiz de kalamazdim cunku bu hareket de, bu zamana kadar
soylediklerimin yalan oldugunun tescillenmesi anlamina gelecekti.. bana, bu teklifi kabul edip de onceki
yalanlarimda israr etmekten baska bir care birakmamisti amk bekcisi. tam yalanlarimda israr etmek uzere
konusmaya baslayacaktim ki, bekci dayi buna izin vermeyerek kendisi soru sormaya basladi: -orada tam
olarak ne gordun?? -nerede?? -mezarda? \ cevap vermedim. aslinda cevap vermememin nedeni, bekcinin
bana zarf atiyor oldugunu dusunmemdi. gayet gozle gorulur bir insani gormemis gibi yaparak gizemli bir hava
olusturacak, akli sira beni korkutarak gordugum herseyi bana anlattiracak, hazir gorduklerimden baslamisken
sira bildiklerime gelecek, boylece herseyimi ogrenecekti.. ama ben bu tongalara dusmek icin gorundugumden
cok daha fazla tecrubeli biriydim, fazla fazla yemistim kendi hayatimin tokadini, insanlarinkinin tesiri nufuz
etmiyordu artik.. -bak sana ne anlatacagim.. dedi yasli bekci bir yandan bana cay doldururken. ilgimi
cekmiyormuscasina basimi baska yonlere, sanki uzakta bir tanidik gormus gibi kulubenin cam penceresinden
disari cevirdigimi gorunce, -ilgini cekeceginden adim gibi eminim, dedi gulumseyerek \ simdi gozlerimi
kendisine yoneltmis, ama hala ilgisiz havayi koruyordum. -dinliyorum, dedim iplemez bir tavirla. -bu gece,
dedi. yanibasina gittigin mezarin bos oldugunu biliyor muydun? -hangi mezarin?? dedim. -ayse burgu.. bu
ismi duyar duymaz icimde tuhaf bir endise, mide bulanmasi, bir aglama hissi olustu fakat birkac saniye
sonra gecti. -daha once pek cok kez, birbiriyle alakasiz bir cok insan, -
130.
+1-sacma... dedim. bir belgeyi emniyete ulastirmak basit bir ihbara bakar.. \ burak asiri abartili bir kahkaha patlatti. oyle ki, bu kahkahalar iki kisilik sessiz bir ortam icin fazla rahatsiz ediciydi.Tümünü Göster
kulagimi yirtiyordu adeta. sinirlerim cok bozuktu ve burak en az benim kadar sinirleri bozuk gorunuyordu, kahkahalarinin rengi basta olmak uzere, ten rengine kadar, her yonuyle fazlasiyla belli ediyordu
bunu. ayni zamanda kahkaha atmak, asiri tepkilerle gulmek, asiri tepki gostererek kizmak, karsisindakine soz hakki tanimadan bagirip cagirmaya baslamak, birden patlamak gibi tepkiler, koseye gibismanin
tipik belirtileriydi. bu isi buragin cinayetin islemeden cozebilecegime inaniyordum artik. -pekala, dedi burak. yap oyleyse.. madem o kadar basit oldugunu dusunuyorsun.. haydi, durma! butun islerinin
ustesinden kendin gel.. ama sunu unutma; bana ihtiyacin oldugu zaman, sana asla bir daha yardim etmeyecegim! arkasini donerek hizli adimlarla uzaklasmaya basladi. -dur! dedim arkasindan. -butun
bunlari nereden bildigini soylemedin hala! /// burak yalnizca basini cevirerek bana suzercesine bakti, ardindan her zamanki alayci gulumsemesini takinarak: -bunu seninle paylasacagimi da nereden
cikardin??? dedi ve yoluna devam etti. bir sure sonra da gozden kayboldu. hizli adimlarla odama ciktim. -aptal! dedim gulerek. -haritasini bende unuttu.. \odama cikar cikmaz kapiyi cektim; hemen
haritayi yataga yayarak katlari tek tek incelemeye basladim. muhasebe ikinci kattaydi. onkoloji bolumu ise besinci katta.. suan icin buragin babasiyla isim yoktu, ama yine de bi ara gidip gozlerimle
gormek istiyordum adamcagizin ne halde oldugunu.. -ne bahtsiz insanlar var dunyada, diye dusundum. adamdaki sansa bak lan?? sen kalk en olumcul hastaliklarin birinden mucizevi bir sekilde kurtul, ondan
sonra boyle hastanelerde kimyasallara maruz kal, hatta ustune bir de oglun bile olmeni istesin.. \ tum hazirligimi bitirdikten sonra muhasebeye nasil girecegimi dusunmeye basladim fakat aklima
hicbir yol gelmiyordu. tam o sirada kapim tiklandi: -girin! gelen hademe ekrem abiydi. -aksam yemegini getirdim delikanli.. dedi. -ahu hemsire yok mu?? \ ekrem abi suratima "dalga mi geciyorsun
lan it" dercesine yari sinirli, yari bon bon baktiktan sonra, tekerlekli yemek tepsimi uzerime ittirip yollayarak, odaya adimini bile atmadan kapiyi carparak cikti. hicbirsye bir anlam verememistim ama
etrafimda anlam veremedigim olaylarin vuku bulmasina oyle alismistim ki, bu tur seylerin benim icin sorun mahiyetinde yer kaplamasi icin daha sekiz tane sinif atlamasi gerekiyordu. butun yemekleri
yatagimda hizlica yedim. birden bire uyku bastirdi. tuhaf bir sekilde gozlerim kararip kararip geri eski haline donuyordu. inanilmaz bitkin hissediyordum. yavasca yataga suzuldum. atgozlugu yuzunden
sadece ilerisini gorebilen atlar misali, tek gordugum sey odanin tavaniydi. gozlerimin kenarinda los, sari igiblar var gibiydi, fakat basimi cevirip bakacak takatim yoktu. denediysem de olmuyordu.
ellerim, kollarim kaskati kesilmisti. parmagimi bile kimildatamiyordum. uyuyordum sanki, cunku tamamen uyur haldeydim, agzimdaki salyayi bile tutmaktan aciz haldeydim, ote yandan uyumadigima da
emindim, cunku etrafta olan bitenlere karsi duyularim acikti. bilincim yerindeydi. daha ne olup bittigini anlamaya calisirken birden banyodan bir tikirti sesi geldi. -
131.
+1bir an kuzenin gozlerinin icine oyle anlamli baktim ki.. anlamisini bekliyordum, ancak boyle birseyi nasil anlayabilir veya farkedebilirdi? birden bir "zzzzzzzzzz" sesi gelmeye basladi ic cebimden. o anTümünü Göster
bir "oh!" cektim. telefonumu hilal hanimin odasina yerlestirmek icin sessize aldigimdan bu yana tekrar sesleri acmadigimi hatirladim. zaten buyuk ihtimalle bu yuzden odamda uyuyakaldigimda kuzenin
aramalarini duymamis, uyanamamis ve dolayisiyle cevaplandiramamistim. telefonun titresimde olmasina sevinmistim fakat bu titresim sesleri de az da olsa disaridan duyuluyordu. kuzenin veya bir baskasinin
bu sesleri farketmesi ihtimalinden duygudum korkudan oturu, seslerin duyulmasini engelleme maksadiyla hafif hafif oksurup aksirmaya basladim. bu sayede hem sesleri bloke ediyor, hem de ahu hemsireye
"hadi artik gideceksek gidelim olmadi sen ayakustu gibise basla ben kendim yol alayim hadi artik amk" mesaji vermis oluyordum. cok gecmeden amacima da ulasmistim. ahu hemsire arabamin arkasindaki tutma
yerinden kavradi ve yeniden beraberce acile dogru hareket ettik. arkadan mehtap ismindeki guzel hatun ile kuzenin sesleri duyuluyordu hala: -malesef, eger bu tutumunuzda biraz daha israrci olursaniz,
guvenligi cagirmak zorunda kalacagim. acilden iceri giriyorduk, giriyorduk ama uzerimize uzerimize yuruyen kisi de pek yabanci biri sayilmazdi. az once kendisine acilden beklendigi yalanini
soyleyerek yolladigim hemsire, kendisini kimin cagirdigini uzun uzun aramis, heryere sormus, sonrasinda cagrilmadigini ogrendikten sonra bunu kendisine kimin soyledigi sorulmus, beni tarif etmis,
akabinde mevzuya uyanmis, aceleyle acili terkediyordu. biz iceri girerken o disari cikiyordu. acilin ici tam da bekledigim gibi ana baba gunuydu. kafasi yarilanlar, gozu cikanlar, parmagi kopanlar. yuh
lan dedim, sanki cephede ilk yardim cadirindayiz. aslinda planim buraya kadar birkac kucuk aksaklikla beraber gayet guzel islemisti. ancak ahu hemsire, bekledigimin tam tersi olmak uzere, basimdan bir
turlu ayrilmiyor, durmadan musayit bir gorevli ariyordu. nihayet bir yerde durduk. ahu hemsire: -esinizin ismi ve soy ismi?? -niye sordunuz? anlamamis gibi mal mal yuzune bakiyordum hemsirenin.
halbuki bunu hic dusunmemistim, birazdan butun foyam ortaya cikacakti. icim icimi kemirmeye baslamisti bile. -esinizi bulabilmemiz icin kayitlara bakmamiz lazim. burada bir suru hasta var. bu yuzden
esinizin ismini ve soyismini sordum, diye yanitladi ahu hemsire. kendisiyle birlikte 3 gorevli daha, ellerinde kayit defteri, "hadi kardesim isimiz gucumuz var cabuk ol amk" dercesine bana bakiyorlardi.
-eeeee... bir iki saniye uzun uzun yutkunduktan sonra devam ettim: -eeee.. mehtap... sedef... mehtap sedef -
132.
+1-bu ne lan?? dedim. burak dorde katlanmis kagidi yavasca acti. -hastane haritasi.. dedi. -ee? ne skime yaracak bu hastane haritasi??? -burada, cay ocagindan bashekimlige, morgtan muhasebeye her yerinTümünü Göster
plani acikca cizilmis ve tek tek belirtilmis gormus oldugun uzere.. -evet, dedim. -iste, gidecegin yer muhasebe. muhasebenin kasasinin icinde mavi bir dosya var. iste o dosyayi emniyete goturdugun anda
hepsinin isi biter. senin doktorun da dahil olmak uzere 20den fazla doktorun hastaneyi nasil onbinlerce lira zarara ugrattiklari, kacirdigi paralar, doner sermaye oyunlari vs butun aciklari bu dosyada
mevcut. son derece profesyonelce calisiyorlar. hafife alinacak bir organizasyon diyemezsin bunlara.. \ saskinliktan ne diyecegimi bilemiyordum. hayretimi daha fazla gizleyemedim: -bu kadar cok seyi
nereden biliyorsun? ayrica madem elinde boylesine bir koz var da, neden bunu babani oldurtmek yerine salivermeleri icin kullanmiyorsun??? dedim. burak gokyuzune bakti.. tepemizden gecen bir askeri
helikopteri tum gurultusune ragmen kulaklarini tikamadan, elleri ceplerinde seyredaldi. beni dinlemiyor gibiydi, fakat birden, gozlerini uzaklasmakta olan helikopterden ayirmadan soruma cevap verdi:
elimde derken??? hangi elimde??? ciliz bir kahkahanin ardindan sozlerine devam etti: -elimde olan birsey yok.. at binenin, kilic kusananin.. dosyayi alirsan elimizde olur, alamazsan olmaz. benim
hastaneye girip onu oradan calmak gibi bir sansim yok, fakat senin var.. \ bu sefer kahkaha atma sirasi bendeydi. alayci bir kahkahanin ardindan huzun ve nefretle karigib hislerimi soze doktum:
-senin masaligini yapacagim yani oyle mi??? senin icin once hirsiz, hemen ardindan da katil olacagim? senin keyfin icin? peki ya sonra?? sonra bana ne olacak?? ama dur.. dur.. bana ne olacagi kimin
umrunda oyle degil mi? hic hapishaneye girmemis biri olarak, hapishaneden yeni gelmis birine suc isleyip de kendine yeniden hapsi boylama olanagi tanima onerisinde bulunman o kadar aptalca, o kadar
beyinsizce ki, sana hayret ediyorum... \ burak hala uzaklasmakta olan helikopteri izliyordu. biraz daha kigib bir sesle konusmasini surdurdu: -sen artik onlarin nazarinda delisin. deliligin resmi olarak
onaylandiktan sonra, -ki onaylandi!- bundan sonra yapacagin hirsizliklar, isleyecegin cinayetler, hatta tecavuzler, fanteziler bile bir herhangi bir suc teskil etmeyecek, iceriginde herhangi bir suc
unsuru barindirmayacak.. bu sayede babamin olumunden sen sorumlu olmayacaksin, onlar da cinayetten degil, ihmalkarliktan yargilanirlar yargilanirlarsa. peki sence onlarin akibeti benim umrumda mi???
hayir.. peki senin umrunda olmali mi??? hayir... -bi saniye bi dakka.. dedim bir anlam veremeyerek. ceza almadan cinayet isleyebilmem icin resmi olarak deli raporum olmasi lazim ve sen suanda raporumun
oldugunu soyluyorsun??? -evet.. -benim bu cinayeti islememin sebebi zaten, senin beni bu delilik yaftasindan kurtarman degil miydi??? ben zaten hali hazirda deliysem, oyleyse senin istedigin seyi neden
yapayim??? dogruca gider, kasadan dosyayi alir, kendi pazarligimi kendim yaparim??? \ burak alay edercesine guldu, basini uyuz hareketlerle gulumseyerek saga sola cevirdikten sonra cevapladi:
-unuttugun guzel birsey ayrinti var ama... -ne gibi?? dedim. -benim hastaneye giremememle birlikte; senin de hastaneden cikamiyor olman gibi mesela.. -
133.
+1kafam o kadar karismisti ki, kimin dogru kimin yalan soyledigini anlamaya calisiyordum. acikcasi o an icin, buraga hic ama hic guvenmiyordum. burak, hic dusunmeden, ara vermeden soruma yanit verdi:Tümünü Göster
-hayir.. tam tersi. profesor doktor metin akyuz cok idealist bir doktordur, hastalarla cok ilgilidir, insanlari insan olduklari icin sever ve herkesi tum duygu ve dusuncelerini tek tek anlattirip
ozumsemeden kimsenin hakkinda kesin bir kanaate varmaz, vardirmaz. keske butun doktorlar onun gibi olsaydi.. \ bir an durdu, sigarasinin kulleri icmeye icmeye bitmis, sigarayi adeta ruzgar icmisti..
hemen, mazotu bitmis gibi yenisini yakti. -bununla nereye varmaya calisiyorsun? dedim -suraya varmaya calisiyorum.. profesor babamla ilgili olayi zaten biliyor. senin doktorunun bunlari ozellikle
profesore deli sacmasiymis gibi sunmasi gerekiyordu, eger hic bahsetmeseydi, daha sonra profesor gelip seninle konusursa, sanki ondan bunu saklamis gibi bir duruma dusecekti ve babamla ilgili insanlik
sucu isledikleri teorisi kuvvet kazanacakti.. \ simdi sigara yakma sirasi bendeydi. derin derin cektigim nefeslerin ardindan buraga soyle dikkatlice baktim, kesinlikle yalan soyler gibi bir hali
yoktu, bilakis birseyler anlatmak icin kendini paraliyordu, fakat icimde nedenini anlayamadigim tuhaf bir duygu vardi. belki de dunyaya olan guvenimi kaybettigim icindi. ne yaptiysam hikayesini
curutememistim. -peki, dedim. butun bunlari neden yapiyorsun? -neyi?? dedi burak. -yani butun bunlari neden bana anlatiyorsun? -cunku babam aci cekiyor, onun buradan cikamayacagini anladigim icin,
artik olmesi gerektigine karar verdim. -ne zamandan beri insanlarin olmeleri gerektigine sen karar veriyosun lan it! \ yine hiddetlenmistim. -beni dinle, dedi burak en tehditvari tavrini takinarak.
bu hastanede bunu yapabilecek tek kisi sensin. sana daha once benden kimseye bahsetme demistim, ama beni dinlemedin, gittin salak gibi pgibiyatristine anlattin. artik babami senin de bulamayacagin bir
yere saklayacaklar!!! \ gozyaslarini sildikten sonra sagi solu tekmelemeye basladi. -lan dur! herkesi basimiza toplayacaksin!! \ burak kendini ufak ufak toparladiktan sonra: -bunu yapabilecek
tek kisi sensin. yapman gereken sey cok basit, sana gidip adam bicakla, kafasina gib diyen yok. sadece gidip solunum cihazini yerinden cikaraksin hepsi bu. 10 saniyeni bile almaz. ben yapabilecek olsam
coktan yapmistim ama beni iceri almiyorlar! sivil vatandaslarin besinci kata girmesi yasak! sen hem yatili hastasin, hem de yatalak degilsin. tekrar ediyorum: bunu senden baska hickimse yapamaz..
lutfen ramiz.. lutfen.. yalvariyorum sana.. dedi bir an durup dusunmeye basladim.. burak bugune kadar bana cok yardim etmis, cok yakinlik gostermis biriydi, ancak bu istedigi sey benim yapabilecegim
turden birsey degildi: -uzgunum, dedim. kim olursa olsun, ne olursa olsun, bir savasin icinde olmadigim surece, insan olduremem ben. ancak ve ancak kendi canimi kurtarmak icin o insani oldururum.
-tamam iste! diye atildi burak. eger bunu yapmazsan hayatin bitecek! -nasil yani? dedim. beni, istegini yerine getirmedigim halde oldurmekle mi tehdit ediyorsun??? -elbette hayir, sacmalama, dedi.
bizler arkadasiz.. demek istedigim sey, eger bunu yapmazsan hayatinin kayacagi.. seni bir timarhaneye yollayacaklar, medyaya sizmasini istemedikleri bir takim gercekleri bildigin ve dillendirebilecegin
icin ve dillendirdigin seylerin deger tasimayan, onemsiz, deli sacmasi boyutunda kalmasi icin de ellerindne geleni yapacak, yani seni o timarhaneye mahkum edecekler.. bir an anlam veremiyormuscasina
gulumsedim: -nasil yani? istedigin seyi yerine getirince butun bu dediklerin olmayacak mi sanki?? bunu mu demek istiyorsun??? \ burak ellerini, avuc icleri temas edecek sekilde isitiyordu. birden
bana bakti, dipdiri gozleriyle seytani bir sekilde gulumseyerek cevap verdi: evet, aynen oyle.. eger istegimi yerine getirirsen, seni butun bu sacmaliklardan kurtaracagim. -iyi ama nasil??? dedim.
burak, bir eliyle cebinden, dorde katlanmis bir kagit cikardi, diger eliyle kagiti isaret ederek: -bununla, dedi. -
134.
+1-hani lan! diye bagirdim hiddetle. -hani baban hastanede oluyordu? babana dair hicbirsey bulamamislar iste! dalga mi geciyorsun lan sen benimle! ikimizde ayaga kalkmistik ve ellerim buraginTümünü Göster
yakasindaydi. burak ise ellerimi yakasindan ayirmaya calisarak kollarimi tutuyordu. -manyaklasma!!! diye bagirdi. -duymadin mi konusulanlari! sakladiklari sey babam iste! senin manyak doktorun da
babama yapilan istismarin agir taslarindan biri! simdi anladin mi neden bu kadar cirpindigmi! \ -ulan, dedim. ne yapsin bunlar senin babani??? neden saklasinlar? -anlatmama izin ver anlatayim!!!
-pekala.. dedim. anlat bakalim. seni dinliyorum.. \ burak bir iki saniye yere baktiktan sonra, anlatmaya basladi: -babami bu hastanede sakliyorlar, cunku babamin vucudu bunlarin uyguladiklari bir
cesit alternatif tip tedavisine cevap verdi! ozon mudur nedir, oyle bisey. -eee? ulan ne guzel iste??? dedim hayretler icinde. -bunun gercekten guzel oldugunu mu dusunuyorsun? dedi burak titreyerek.
sinirden veya uzuntuden titriyordu artik. -bana bunun kotu olan kismini soyler misin guzel kardesim?? dedim beklenti icinde. burak konusmasina devam etti: -kotu, cunku bunu bu sekilde, oldugu gibi
disari lanse ederlerse bu doktorlarin da ipini keserler. cunku dunyanin piyasalarini elinde tutan en buyuk sektor, ilac firmalaridir. insanlar ozon denilen bu alternatif yontemin bu kadar ise
yaradigini kesfettikleri anda ilac firmalari para kaybetmeye baslayacak. bu yuzden tip dunyasi su an icin ozon terapi ve diger alternatif tip tekniklerinin onunu kesmeye calisiyor. bu doktorlar, ilk
basta zaten babamin kurtulamayacagini bildikleri icin, babami karanlik bir odada olume terketmisler. yalnizca bu hastaneye staj olarak geldigini sandigim genc bir doktor, nasil olsa olecek diye deneme
amaciyla babama bir sure kemoterapiye ek olarak ozon terapi uygulamis ve kemoterapi sirasinda dokulen saclarin, tuylerin ozon terapi ile yeniden ciktigini gormus ve hayrete dusmus. birkac ay daha
tedavilere devam ettikten sonra kanserin ilerlemesinin durdugunu gozlemlemis ve bir mucizeyi gerceklestirmis. \ sinirim fevkalade yatismis, ilgi ile buragin anlattiklarini dinliyordum. -eee? dedim.
sonra?? burak bir sigara yaktiktan sonra olayin devamini anlatti: -sonra ilac firmalari tarafindan tehdit edilmisler. hep iki arada bir derede kalmislar. bir yandan babamin iyilestigini duyurmak
istiyorlar, fakat duyuramiyorlar. cunku nasil iyilestigi hakkinda bir rapor hazirlamalari gerek. normal sartlar altinda kemoterapiyle vs tedavi ve hayata tutunmasi sayesinde savasti ve kanseri yendi
gibi klagib bir hikaye uydurulabilirdi fakat babamin rahatsizliginin ismi habis melanom idi. yani en olumcul, tedavisi gunumuz sartlarinda pek mumkun olmayan, en kotu deri kanseri tipi. dolayisiyla
babamin iyilesmesi demek, gazetelere hatta belki televizyonlara haber olmasi demekti.. ve en nihayetinde takdir edersin ki, boyle bir durumda herkesin soracagi ilk soru "nasil?" sorusu olurdu. kendi
kendine yendi diyemezlerdi, cunku gibindirik bir devlet hastanesinin imkanlarinda bu kadar zorlu ve olumcul bir hastaligin sanki nezle veya gripmis gibi kolayca atlatilmasina hic kimse inanmazdi. ozon
terapi diyip dogruyu da soyleyemediler, cunku bu sefer de herkes ozona yonelecek, ilaclar piyasadaki eski onemini kaybedecek, ve ilac firmalari da bu hastanedeki butun doktorlarin kariyerlerini bitirip
koklerini kaziyana kadar kanli ellerini uzerlerinden cekmeyecekti. iste bundan dolayi, babami ha iyilesti, ha iyilesecek yalanlariyla tedaviye devam ediyoruz bahaneleriyle sakladilar durdular. oysa
babam iyilesmisti..\ -nasil yani? dedim saskinlikla. -neden boyle birsey yapiyorlar peki? -cunku, dedi burak. kariyerleri, kazanacaklari paralar, toplum icindeki prestijleri bir insanin yasamindan
daha degerli.. bunu yapiyorlar cunku ilac firmalarinin cikarlarina ters dusmeyen, tedavi olurken bir yandan da kimyasal ilac almayi gerektiren bir tedavi metodu gelistirmeye calisiyorlar. bu yuzden
babamin uzerinde 3 yildir turlu turlu seyler deniyorlar. malesef maddi gucumuz olmadigi icin sesimizi kimseye duyuramiyoruz. -peki, dedim; madem hersey anlattigin gibi, oyleyse doktor hilal neden
senin babandan bahsettigimi diger doktora bir deli sacmasi olarak sundu??? madem bundan haberdar ve bunu saklamaya calisiyor, oyleyse bundan diger doktora hic bahsetmemesi, benim hayal arkadasimin
uydurmasiymis gibi lanse etmesinden daha yerinde olmaz miydi??? yani durup dururken essegin aklina karpuz kabugu dusurmus olmuyor mu sence de? -
135.
+1birden kalakaldim. sedefle olan seslerimiz kesilince kapi ardindaki ses de kesiliverdi. sadece hizli hizli yurume seklinde ayak sesleri geliyordu simdi. hemen yerimden firladigim gibi kapiyi actim.Tümünü Göster
koridor bombostu, fakat yerde bir iki damla kan izi vardi. -gitmem gerek.. sedefin yuzu bembeyaz, kirec gibi olmustu. esyalarini toparladi. cantasindan bir kagit bir de kalem cikardiktan sonra, uzun
uzun ev adresini, dugun yerini, ve bunlar gibi pek cok adres bilgisini yazdiktan sonra: kagidi bana uzatti: -bir haftaya evleniyorum, artik sen bilirsin ramiz.. artik sen bilirsin... en soguk, en
bitmis, en hayata kusmus ifadesini takinarak odami terketti.. sessizce pencereden disarisini seyrediyordum, buradan bir sekilde kurtulmaliydim ama nasil? sedef gideli 5 dakika kadar olmsutu, ve simdi de
hastaneyi terkedisini izliyordum camdan. garip garip etrafina bakiniyor, elleriyle kollariyla, sanki birsey anlatiyormus gibi hareketler yapiyor, fakat aslinda sadece onune bakip kendi yolunu yuruyordu.
az sonra gozlerimi hastane bahcesinin biraz daha ic tarafina, her zaman oturdugum o meshur palmiyeli kamelya tarafina cevirdim. burak, tam tahmin ettigim gibi kamelyanin icinde, sigarasini iciyordu.
kendisine baktigmi gorur gormez bir elini kulagina goturerek, telefon isareti yapti. demek istedigi seyi elbette anlamistim ama, "ulan bir insan hergun hastane bahcesine mi gelir, hic okulu falan isi
gucu yok mu bu adamin?" diye dusunmeden edemedim. uzerimi yavas hareketlerle degistirdikten sonra hirkami giydim, tam takir hazirdim artik. butun cesaretimi toplayarak doktor hilalin odasinin yolunu
tuttum. "-insallah farketmemislerdir telefonu" diye gecirdim icimden. kapinin onune geldigimde, etrafta kimsecikler yoktu. sessizce kapiyi araladim, icerisi bombostu. hemen telefonu dusurdugum cop
kutusunun arkasindan telefonumu sessizce aldim. kayit hafizasi bitince, otomatik olarak kapanmis, ana menu ekrani gorunuyordu. -hayirdir ramizcim? \ dr hilal ben odadan cikamadan odasina varmisti. -
bisey mi lazim oldu?? -yok, dedim. telefonumu unutmusum da, onu almaya geldim. -telefonunu odamda mi unuttun??? -evet, dedim. -ilginc, dedi doktor. masanin uzeri bombostu oysa??? -sandalyenin
altina dusmus doktor hanim, o yuzden ben bile bulmakta zorlandim. doktor celallenmisti, yuzu ofkeyle gerildi: -yine de bu, sana odama izinsiz girme hakkini vermez! oyle degil mi? en azindan birazcik
karakterli olan, azicik haysiyeti, serefi olan biri, boyle birsey yapmaz degil mi??? yumruklarimi gibmistim. bogazim sinriden dugumlenmis, patlamaya hazir bir bomba gibiydim. -izninizle! ofkeme son
anda hakim olup zar zor kendimi odanin disina attim. anladim ki doktorum manyak bir kadindi, benimle en basindan beri sevgi dolu doktor oyunu oynamisti. hademe ekrem bir yandan islik caliyor, bir
yandan da elindeki cay tepsisini yukari goturuyordu. beni gorur gormez ciddilesip islik calmayi kesti. aldirmadan hastane bahcesine ciktim. burak beni yanina cagiriyordu. ikram ettigi sigaradan
yaktiktan sonra, telefonun kayit listesini actim: ve son kaydi beraberce dinlemeye basladik -
136.
+1iste; beni ikinci kata cikaracak olan merdivenler karsimda duruyordu. bu sefer de ayni tedirginlikle arkama
donuverdim, fakat kimsecikler yoktu. var gucumle kosmaya basladim, once karanlik birinci kati gectim,
hemen ardindan ikinci kata uzanan son merdiven basamaklarini tirmanmaya koyuldum. ortalik feci sekilde
karanlikti. her yer karanlik oldugu icin, gozler ve goruntu onemini yitirmis, kulaklar keskinlik kazanmisti.
disaridan gelen alarm sesleri kulaklarimi bir dakika olsun rahat birakmiyor, beni daha da strese sokuyordu.
umumi tuvalet oldugunu dusundugum bir yerden kapi gicirtisi sesleri geliyordu. hemen ardindan da hafif islik
sesleri gelmeye basladi. dikkatlice kulak kesildikten sonra, az once kapi gicirtisi ve isliktan baska ses
gelmedigine emin oldugum odadan, musluk acilma sesleri gelmeye basladi. zaten bundan sonra tuvalet
oldugunu dusunmeye basladim. ancak yumusak su sesi, su damalamasi sesi veya benzeri dogal bir ses degil,
dogrudan hasirt diye bir muslugun acilma sesiydi. mavi dosya icin kaybedecek vaktim yoktu biliyordum,
ancak bu olay o kadar dikkatimi cekmisti ki, bir turlu es gecemiyordum. cunku bunun anlami, binanin icinde
benden daha baska birilerinin de olduguydu ve bu kisi her kimse, disarida alarmlar calarken, kiyamet
koparken, hastaneye kelimenin tam anlamiyla bir kaos havasi hakimken, gecenin korunde, bu bombos
binada, bu karanlikta, tuvalette tek basina, umarsizca, vurdumduymazca muslukla, suyla oynuyor veya ellerini
yikiyor, ustune bir de hicbirsey yokmus gibi islik caliyordu.. yapamazdim, aklim buradayken mavi dosyaya
konsantre olamazdim.. ilk once bu isi acikliga kavusturmaliydim.. keyifli islik sesleriyle karigib su seslerinin
geldigi odaya dogru yavas yavas, adim adim yaklasmaya basladim. -
137.
-1Geliyorum sen yaz
-
138.
+1"gene ne yapiyor bu allahin delisi?" diye gecirdim icimden. "hem de gecenin kor karanliginda??" deli riza, elindeki buyuk balyozla mezarliktaki eski ve tassiz mezarlara birseyler cakiyordu. elindeki
kerestelerle mezar tasi yapmaya calisiyor gibiydi. bir sure, garipsemek, anlamaya calismak ve dalgaya almak gibi, karigib, karma bir tavirla, yarim agiz gulerek seyrettim onu. her ne halt ediyorsa cidden
komik gorunuyordu. bir an, ellerinde tutmakta oldugu keresteleri ikiser ikiser mezarlara cakmaya calistigini gorunce, gevur usulu hac isareti yapiyor sandim ancak biraz daha yakindan izleyince durumun
hic de oyle olmadigini gordum. cunku riza, elindeki ikiserli olarak caktigi tahtalari mezarlarin taslarinin olmasi gerektigi yere degil, mezarin tam ortasina, yani olulerin gobegine cakiyordu. benim
farkimda degil gibiydi.son derece kendi halindeydi. yaklastim. ben yaklastikca balyozdan cikan sesler kulagimi daha cok acitiyordu. iyice yaklasmistim artik. tam o sirada riza elindeki balyozu yere
birakti. bogru inip sisiyordu, asiri yorgun bir hali vardi. bir an bir bebek sesi yirtti kulaklarimi. yeni dogmus bir bebegin aglama sesleriydi bunlar. bir an durdum, rizanin beni goremediginden iyice
emin olduktan sonra, sesin nereden geldigini anlamaya calistim. ses o kadar siddetliydi ki nereden geldigi tam olarak anlasilamiyordu. birden bebek yutkununca sesin yonu belirlendi kafamda. bebek sesi
acik olan mezarlarin birinden geliyordu. mezara dogru gitmeden once donup rizaya baktim. oturmus bogure bogure agliyordu. yavas yavas mezara yoneldim. assagi bakmaya korkuyordum. ama ses oyle acili
geliyordu ki, bebegin yardima ihtiyaci vardi. hafifce egildim: mezarin icinde bir bebek cesedi vardi, tamamen cansiz ve hareketsiz duruyordu ancak bebek aglamasi sesi hala kesilmemisti. tam -nasill?
derken o anda arkamdan biri tarafindan feci sekilde mezara itildim. bebegin arkasina dusmustum, kollarim ve dizlerimdeki deri cok fena zedelenmisti. yukari baktigimda rizanin alayli gulusuyle
karsilastim. elindeki balyoz degil, kurekti bu sefer. ne yapacagini coktan anlamistim ama bunu yapmasina izin vermeyecektim, vermemeliydim -
139.
+1butun gucumle feryadi bastim, delirmis gibi bagiriyordum, fakat bir sorun vardi. banyodan gelen su sesleri, imdat cagrilarimla birlikte iyice azitmisti. o kadar azitmisti ki hatta, benim seslerimiTümünü Göster
bastiracak raddeye ulasmisti. arada duydugum kikirdeme sesleri icimde dehset ruzgarlari estiriyordu. tam o sirada kapi hafifce tikirdadi bir aralik denilebielcek genislikte hafifce aralandi ve aralanir
aralanmaz da banyodaki ses tamamiyle kesildi. fakat icerisinde bulundugum oda oylesine zifiri karanlikti ki, koridorun karanligi odanin karanligina hafif losluk katiyor, cok az da olsa gozle gorulur
kiliyordu. hafifce aralanmis kapidan bir hemsire kafasi gozuktu. hemsire, yavasca kafasini kapidan iceri uzatmis, odaya goz atiyordu. yuzunde anlamsiz bir gulumseme vardi. bir an beni hic gormedigini
dusundum fakat bu dogru degildi. soluk benizli ve surekli gulumseyen hemsire ile birbirimizin gozlerinin icine 5 saniye boyunca baktik. -lutfen yardim edin.. dedim. hemsire cevap vermeden bakmaya devam
etti. -lutfen, lutfen yardim edin, birini cagirin yalvaririm, dedim. hemsire kadinin yuz ifadesinde zerre kadar bir degigiblik yoktu. hala aptalca gulumsuyor ve konusmuyordu. -isigi yakin lutfen!
hemsire birden kafasini geri cekti ve kapiyi yeniden uzerime kapatti. bu da yetmezmis gibi bir de kapinin kilitlenme sesi geldi. neye ugradigimi sasirmistim, hayatimda daha once hic bu kadar korktugumu
hatirlamiyordum. artik sabrim da kalmamisti. korkudan delirmek uzereydim, ne yapacagimi bilmez sekilde, yandaki komidinin uzerinde duran cam cicek vazosunu kaptigim gibi butun gucumle pencerenin camina
firlattim. pencere paramparca olmus, inanilmaz bir sangirti duyulmustu. -imdaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaat! diye avazim ciktigi kadar bagirdim. sesim dalga dalga hastane bahcesinde yankilaniyordu. banklardan
birinde iki buklum uyumakta olan burak birden ayaga kalkti, once bana bakti, sonra tam gaz bir depar ile hastaneye kosmaya basladi. bu arada banyodaki rezalet son haddine erismisti, iceride resmen ana
baba gunu yasaniyordu. bildigim bir kac duayi bagira cagira okumaya basladim fakat okudukca birileri girtlagima basiyordu sanki. turlu turlu cirkin goruntuler yeniden zihnimi isgal etmisti. agzi burnu
egrilmis eski koy insanlari ve her dua okumaya yeltendiklerinde cikardiklari inlemeler tek tek gozumun onune geliyordu. tam bu sirada kapi siddetle vurulmaya baslandi fakat kilitli oldugu icin
acilamiyordu. kapinin ardindaki kisi kapiyi tekmeliyor fakat basarili olamiyordu. en sonunda son bir denemeyle kapinin kilidi kirildi/ burak, elinde kucuk bir itfaiye baltasiyla iceri dalmisti ve o an
aslinda kapiya tekme atmadigini, kapinin kilitli olan koluna baltayla vurup kirmaya calisitgini anladim nitekim en sonunda amacina da ulasmisti. burak isigi yakmaya calisti fakat igib calismiyordu. bir an durdu. banyodan gelen
sesleri o da duyuyor olmaliydi. -icerde kim var? dedi. -bilmiyorum! dedim dehset icinde. burak banyonun kapisini acmayi denedi fakat kilitliydi. -ne olur cikalim buradan! diye bagirdim. burak hemen
yanima geldi, elindeki baltayla kelepcemin zincirini kirdi ve alelacele odadan disari firladik. etrafta kimseler gorunmuyordu. -haydi neyi bekliyoruz hala! hemen gidelim buradan nolur! diye feryat
ettim. -dur aptal! boyle elimizi kolumuzu sallayarak cikarsak ne olur hic dusundun mu bunu!! faltasi gibi acilmis gozlerimle "ne olur?" gibisinden baktim burag'a. -asarlar lan bizi! ikimizi de
asarlar duydun mu! burak odaya tekrar daldi, apar topar cekmeceleri karistiriyordu. -ne ariyorsun! burak bir yandan aramaya devam ediyor, diger yandan cevap veriyordu -yanici herhangi birsey, ne
olursa! birden aklima geldi. kullandigim zippo cakmagi doldurmak icin ucak benzini kullaniyordum ve sirtcantamda bir miktar vardi. hemen sirt cantamin on gozunu actim ve ucak benzinini buraga
verdim. -ne yapacaksin bununla! dedm. -sadece odadan cik!! kendimi odanin disina attim. burak butun ucak benzinini odanin ortasina doktu, yatagimin carsafinin kenarini da dokuntunun icine dahil
ettikten sonra, odanin perdelerini de yatagin uzerine dogru sarkitti. butun is bittikten sonra elini ceplerine atti. kendi cakmagini da yerdeki yigintiya salladi. -bana zippoyu ver! hemen cebimdeki
zippoyu ona verdim, zippoyu atesledi ve ucak yakitini doktugu yere dogru firlatti. yatagimin yanmaya basladigini gorur gormez tabanlari yagladik, hastane bahcesine dogru kosmaya basladik. -
140.
+1cinlama sesleriyle gozlerimi actim. yanimdaki asker cayini karistiriyordu. kabuslara aliskin oldugum icin, uzun uzun esnedikten sinra son derece sakin bir sekilde pencereden disarisini seyretmeyeTümünü Göster
basladim. hava bozuktu, yagmur ciseliyordu. asker, gulumseyerek -gunaydin, dedi. ben saskinlik icerisinde -emin misi? diye sordum. asker bana ben askere garip garip bakmaya basladik. askerler tarafindan
iyi muamele gormeye pek aliskin degildim ne yalan soyleyeyim. ama bu baska bir askerdi. kisa sari sacli, surekli gulumseyen, halden anlayan, iyi kalpli bir anadolu genci, yurdum delikanlisiydi.. -
kahvaltin 5 dakikaya gelir, kahvaltiya ek olarak baska birsey istersen bana soylemen yeterli.. hep bu ani bekliyormus gibi heyecanla firladim: -sigaran var mi kardes?? isminin ercan oldgunu
ogrendigim nobetci arkadasim, cebinden bir paket anadolu cikardi. pakete suratimi eksiterek bakarak "ulan harbiden de anadolu insaniymis" diye gecirdim icimden. -hic oyle bakma, dedi ercan. -bundan iyi
sigarayi ureten yok. yoklukta tavuk giben adam misali yumuldum pakete. -yahu dur kahvaltiyi bekleseydin, dedi ercan. -kahvaltiyi etmesem de olur, dedim. cildirmis gibi atesledim sigarayi, 1 gun boyunca
neredeyse hic icmemistim. az sonra kapi tiklandi, hademe ekrem abi kahvaltilari getirmisti. hastanenin dandik yemeklerini yedikten sonra ercan elimdeki kelepceyi cozdu sagolsun. ikinci sigarami hastane
penceresinden bahceyi seyrederek iciyordum. bahcede hersey yerli yerinde duruyordu. 3 katli ve bombeli bahce havuzu her zamanki yerindeydi. -rahatca tuvaletine gidersin kardes, dedi. ancak disari cikip
beni de zor duruma koyma e mi.. -ayip ediyorsun, dedim. bir sure sonra canim gibildi, sedefin getirdigi kitabi aldim, ziyaretci koltuklarindan birine oturdum. kitabin kapaginda dev harflerle "ozgurluk"
yaziyordu. yazar yabanciydi, "allahallah" dedim. biraz karistirdim, bir hastanin basindan gecenleri anlatiyordu. -herhalde bana hediye vermek istedi, buldugu ilk kitabi alip getirmis, diye dusundum. -
kim okuyacak bunu simdi.. kitabi komidinin uzerine firlattim. o sirada iceri ikinci asker girdi. -buyrun efendim, 103 numara burasi. yildiray abim bir elinde dosyalar, odaya girmisti. -burada oldugunu
ogrenir ogrenmez geldim, nasilsin bakalim? dedi. disardaki asker, elimdeki kelepcenin cikarildigini gorunce, ercana bagirmaya basladi -napiyosun lan sen delirdin mi! yildiray abi askerlere dondu: -
beyler, musade ederseniz muvekkilimle yalniz gorusmek isterim. askerler odayi terk ettiler. yildiray abi, bana dikkatle odaklanmis sekilde, ellerini birlestirerek kambur vaziyette oturmaya basladi,
gozlerini bana dikti: -nasilsin, iyisin degil mi? seni niye buraya getirdiler biliyor musun? -evet, dedim. pgibolojim cok bozuldu, bir pgibiyatristle gorusmek icin buraya getirildim. yildiray abi
gozlerime inanmamis gibi bakti: -bak aslanim, davada cok mesafe katettik. seni cikarmamiz an meselesi, boyle seylere hic gerek yok.. -ben deli degilim! diye atladim. -ben deli degilim, deliymis gibi
davranmaya calismiyorum, tek istedigim cezaevinden sucsuz ve aklanmis sekilde cikmak, delirmis sekilde degil.. avukat yildiray, kaslari catik vaziyette yere bakiyordu. asiri derecede dusunceli,
biraz da tedirgin, daha dogru bir deyisle gergin gorunuyordu. -sakin, dedi. -sakin ola bu hastane isini abartmayim deme.. iki gun yat ve hemen kogusuna geri don. -buna ben karar vermiyorum abi,
dedim. -bunu ben planlamadim! -tamam sakin ol! -bunu ben planlamisim gibi davranmaktan vazgec o zaman!! ofkelenmistim. bir sigara daha yaktim. -burada sigara icmenize izin veriliyor mu?? dedi. -
kimin umrunda??? ... yildiray abi sabrinin tastigini gosteren bir iki hareket yaptiktan ve biraz homurdandiktan sonra -bak kocum, dedi. -buraya gelmemin sebebi iyi oldugunu gormek ve sana ifadenle
ilgili birsey sormakti. seni anliyorum, cok zor gunler geciriyorsun, moralin, sinirlerin cok bozulmus. o yuzden sana kizamiyorum. simdi bana ne olursa olsun dogru cevap ver, tamam mi??? tepkisiz bir
sekilde sigarami icmeye devam ettim. - o gun emniyette ifadeni verirken, bicagi neden uzerinden tasidigin hakkinda ne soyledin? biraz dusundum, hatirlamaya calistim. gayr-i ihtiyari, kendimi
savunma icgudusu ile, korunmak icin demistim. -kendimi korumak icin, cevabini verdim. -kimden? -bilmiyorum, sadece guvenlik icin tasidigimi soyledim. -tamam, cok guzel. bu kadari yeterli. seni yakinda
buradan cikariyoruz, simdiden hazirligini yap, dedi ve bir iki dakika sonra yanimdan ayrildi. -
141.
+1hastanedeki ilk gecem evlere senlikti.. kalici misafir oldugum icin, kapimda gibe gibe nobet tutmak zorunda kalacaklardi huur cocuklari diye sevinirken askerlerin degistigini farkedince hevesimTümünü Göster
kursagimda kaldi. plastik bardakta cay, taktan hastane yemekleri ve sigarasizlik beni delirtmek uzereydi. hadi herseye tamam, hapishanede en kotu sartlara alistigim icin bunlar koymuyordu, ama o
sigarasizlik yok mu sigarasizlik.. cezaevinde surekli birilerinden otlanabiliyordum, ancak burada benim sigarami kim, nasil, nereden temin edecekti ? askerlerden baska kimse yoktu, onun da bana bir
faydasi yoktu.. bir kolumdan yatagima kelepcelenmis vaziyette, civilendigim yerden televizyon izlemek, belki ilk birkac gun icin guzel gorunmustu gozume.. -telefon var mi?.. -ney? -telefon.. birini
aramam gerek de. oturdugu yerde uyuklamakta olan asker, basini miskin hareketlerle kaldirip "senin yuzunden burada nobet tutuyoruz, anamiz gibildi huur cocugu" der gibi baktiktan sonra -yok. dedi ve
kestirip atti. aradan birkac saat henuz gecmisti ki, kapi caldi. -hastanin ziyaretcisi var.. tepemde nobet bekleyen erbas cevap verdi -gozetim altindaki hastanin ziyaretcisi olmaz. arkadan ciglik
cigliga vicir vicir tanidik bir ses geldi kulagima -siz de gozetim altinda gorusturun o zaman kardesim! bu sesin sahibi sedeften baskasi degildi. kulaklarima inanamiyordum. -olmaz baci, don geri,
isimizi zorlastirma. -ya birakin dedim! birak be kolumu! sedef kapidaki askerden yakayi kurtarmis, iceri dalmisti. ikinci askerden kurtulamayacagini bildigi icin, yillardir degismeyen, tipik numarasina
basvuruyordu. -abim, asker abim. bak sen de burada gurbettesin, uzaktasin. evinde koylun cocugun karin yavuklun vardir. -bacim lutfen.. sedef hic sozu kesilmemis gibi devam etti. -abim, ben
yavuklusuyum bu delinin. nolur izin verin, iki dakika goreyim. hem ne zararim olur ki benim? siz de basimizda durursunuz hem. ikiniz birden durun isterseniz. hadi be abim nolur yalvaririm nolur nolur
nolur... asker, sedefin yurekten cilveli yakarislarina daha fazla dayanamadi. bu yalvarmalarin yurekten olmadigini bilen tek kisi ise bendim. -tamam, ama sadece 2 dakika ve bizim gozetimimizde. -hay
allah senden razi olsun, hay sen cok yasa emi! sedef hemen yanibasima oturdu. kelepceye bagli elimi gibi gibi kavradi. birden aglamakli oldu. hickiriklar bogazinda dugumlendi, gozyaslarini zor
tutuyordu. agzindaki kelimeler, aglamamaya calisarak, kendini gibarak guclukle cikiyordu disari. -seni cok ozledim! dedi fisilti ve aglamakli ses tonu karisimi bir sekilde. bu manzarayi goren
askerlerden biri disari cikti, otekisi de yavasca kalkip, odanin icinde bulunan tuvalete girdi, ama kapiyi acik birakti. sedef bunu firsat bilerek hemen yuksek sesle konusmaya basladi -sen simdi bu
hastane yemeklerinden de bikmissindir!!! borek yaptim sana ellerimle!!! -oha kizim, dedim. daha bir gun olmadi geleli. hizli hareketlerle "susss" isareti yapti/ cantasindan bir kap borek
cikardiktan sonra sozlerine devam etti. -canin da cok gibilir senin simdi burada!!! al sana en sevdigin kitabi getirdim!!! sedef, hizli hareketlerle kitabi ellerime tutusturdu. asker: -haydi
bacim yeter artik bu kadar! zor durumda birakiyosun bizi! sedef ustunu basini toparladi. son bir kere sarildiktan sonra apar topar, anlamli anlamli bakarak cikti. saskindim. sedefin gelmesine ayri,
olanlara apayri bi saskindim, cunku benim en sevdigim kitap diye birsey yoktu.. hicbir zaman olmamisti.. -
142.
+1-sen bu emri nasil cignersin! bu emir savciligin emridir! -sictirtma emrine lan haddini bil once! hastane burasi hastane! ne bagiriyosun! terbiyesiz herif! hilal hanim munakasadan oturu bir hayli
muteessir olmustu. kalin cerceveli gozlugunu cikarinca esmer teni daha da ortaya cikiyordu. gozlugu katlayip kagitlari parcaladigi duzlemin uzerine birakti. avuclariyla yavasca gozlerini, yanaklarini
ogusturuyordu. hareketlerine bezginlik hakimdi. bir sure sonra guvenlik gorevlileri askerleri odadan gibtretmeyi basardilar ve kapiyi cekip kilitledikten sonra kaldigimiz yerden devam ettik. bu kadina
oylesine kanim isinmisti ki, ne kadar sacma olursa olsun, inanmayacagini bilsem bile, basimdan gecen herseyi tum detaylariyla anlatmaya karar verdim. elbette vaktimiz yeterli olmadi, bir yerden sonra
kendisi durdurdu zaten. -yeterli.. dedi. -ihtiyacim olan sey ayrintilar degil, tam olarak nasil hissettigin, sorunlarin, ve elbette ki semptomlar. -semt ney?? guldu.. orasi benim isim, bosver. simdi
senden birsey rica etmek istiyorum, (iki adet kagidi uzatarak) su formlari doldur. birinci form kayit formu. git asker abilerine, hastaneye kaydini yaptirsinlar. -hastaneye mi yatiyorum! dedim heyecanla.
-evet. sana bir oda tahsis edecegiz, bundan sonra hergun gib gib sohbet edecegiz. ikincisi ise hastaneyle ilgili degil. tamamen seninle ve tedavinle ilgili. sadece orada gordugun sorulara durust cevaplar
yazmani rica ediyorum. anlastik? en son kelimeyi oylesine gulumseyerek soylemisti ki, "anlasmaz olur muyuz ulan amina koyayim" diye bagirasim gelmisti. derhal kagitlari kaptigim gibi en alt kata
yollandim. tum itirazlarina ragmen, kufrede kufrede kayitlarimi yaptilar. tedavim boyunca tutuklu olarak hastanede yatacaktim. bunun basta cok harika birsey olacagini dusunmustum, ancak ilerleyen
gunlerde pek de oyle olmayacagini gorecektim. omrumden omur calan bu hastane, bana dunyanin kac bucak oldugunu pek yakinda ogretecekti.. -
143.
+1birkac dakika sonra kendi adima yapilan hastane anonslari sonucunda askerlerin fildir fildir aradiklari kisinin ben oldugumu anladim ve yukari ciktim. askerlerden biri danismada benim ismime anonsTümünü Göster
yaptirirken, diger ucu de beni bulmak icin hastaneyi kose bucak aramak uzere dagilmislardi. besbelli odama bakmislar, butun gece cayir cayir yandigini ogrenmisler ve kaybolmam, olmem veya firar etmem
halinde baslarina geleceklerden duyduklari tarifi imkansiz endiseden oturu canla basla beni ariyorlardi. yanina kadar gidiverince, danismadaki asker, avini saatlerce kovalamis ve buyuk zorluklar
neticesinde, nihayet yakalamis, marifetli aslan edasiyla kollarima kelepceyi geciriverdi. diger askerlerin bir araya gelmesi icin, bulunduguma dair yapilan son anonstan sonra hep beraber oncelikle
randevu programimindan geri kalip kalmayacagim hakkinda bilgi almak icin doktor hilal hanimin sekreterine, oradan da dogru cezaevi nakil aracina bindik ve yola koyulduk. aracin icindeki kafeste, etrafina
zarar vermesin veya kacmasin diye kapatilmis bir hayvan gibiydim. bir maymun gibi hissetmemek icin elimden geleni yapiyordum. -nereye gidiyoruz? diye sordum merakima yenik duserek. kafes parmakliklarinin
hemen diger tarafinda oturan iki askerden biri yanitladi: -durusman varmis bugun. seni erkenden goturuyoruz iste. hem avukatinla falan da konusursun. aslinda nereye gidiyor oldugumuzdan ziyade daha
baska bir konu hakkinda merakima yenik dusuyordum fakat sormaya cesaret edemiyordum. 4 tane askerin morgda ne isleri vardi? ustelik butun gece de yoklardi? bir sure sonra arac varacagi yere varmis, yavas
yavas parkediyordu. kafesin icinden birsey gorunmuyordu ama, disaridaki yuksek ugultuyu kolaylikla duyabiliyordum, buyuk bir kalabalik beni bekliyordu sanki. birazdan askerler tarafindan aractan
indirildikten sonra cok da haksiz olmadigimi gorecektim. basta avukatim yildiray abi olmak uzere, annem babam amcamlar dedem nenem kuzenler halamlar enisteler, sedat, mursel, serhat ve sedef.. butun
akrabalar oradaydi, hatta neredeyse butun koy gelmisti. beni ellerim kelepceli vaziyette gorunce gozyaslarini tutamayan annem bana ilk sarilan kisiydi. ardindan babam, kuzenler vs.. ailesinden bu kadar
ayri kalmis birine ve ailesine saygisizlik etmek istemeyen askerler, ailem ve akrabalarimla cok ayrintili olmasa da, tek tek gorusup az da olsa hasret gidermeme musade etmislerdi. yildiray abi
gulumsuyordu. -gel bakalim, dedi. bu kadar acele etmeye gerek yok, seni bugun kurtaricaz bu beladan allah'in izniyle.. artik aksama evde bol bol hasret giderirsiniz.. -
144.
+1-insallah.. dedim zerre kadar inanmayarak. yildiray abiyle adliye binasinda kime ait oldugu hakkinda en ufak bir fikrim olmadigi bos bir odaya gectik. -bak aslanim, dedi. seni kim niye ihbar ettiTümünü Göster
bilmiyorum. ki zaten ihbar edilecek birsey yapmak niyetinde olduguna da inanmiyorum. birinin sizi orada kadinin kapisinin onunde elinizde yemeklerle gorup de "bunlar katildir" seklinde olaganustu bir
yorumla dakikasinda ihbar etmis olma ihtimalini dusunuyorum ki bu da cok ama cok dusuk bir ihtimal, nitekim elvin nene nin evinin yakin civarinda bir komsusu hosbesi de yok. geriye son bir ihtimal
kaliyor: komplo. biri size tuzak kurdu, artik bundan eminim. tuzaklari kim kurar? sana dusmanlik besleyen insanlar. peki insanlar sana neden dusmanlik besler? - neden?? diye sordum saskinlik icerisinde.
kimseye bir zarari dokunmayan kendi halinde birine kim neden dusmanlik etmek istesin ki? -ben kimseye birsey yapmadim abi.. bu ihtimal de en az digerleri kadar sonuk. kusura bakma.. dedim. -iyi dusun
ramiz.. dedi yildiray abi. iyi dusun.. birilerinin sana dusmanlik etmesi icin illa gidip eline bir tas alip da malum kisinin kafasini yarman mi gerek? belki de sadece damarina basmissindir farkinda
olarak veya olmayarak? -iyi de kim??? dedim. - kim olabilir?? hem ayrica ben icimden yemek goturmek geldi goturdum. bu kisi her kimse bunu planlamasi imkansiz! yemek goturmek fikri bana birileri
tarafindan verilmedi ki o kisiler tarafindan tezgaha getirilip tuzaga dusuruleyim. bu tamamiyle bana ait bir fikirdi, ben iyilik etmek istedim, aha halim ortada. yildiray abi her zamanki keskin bakislarla ortaligi suzen bir sahin
edasiyla kaslarini catmis, elindeki dosyalari uzaktan uzaga gozden geciriyordu. bir sigara yakti, odayi dumanlariyla kapladiktan sonra pencereyi acmak icin agir ve dusunceli adimlarla pencereye dogru yanasmakta iken
sozlerine kaldigi yerden devam etti: -yani sen simdi soyluyorsun ki, basina bu kadar is acan bu sacmasapan "teyzeye yemek goturelim" tantanasini hickimseye acmadin? hickimseyle paylasmadin? oyle mi? -
elbette paylastim yildiray abi. sen de biliyorsun, dostlarim sedat ve murseli arayip biraz yemek getirmelerini istedim. -peki sen onlarla bu is icin onceden mi sozlestin, yoksa paldir kuldur birden
telefonla mi arayip soyledin? yildiray abime guvenim sonsuz oldugu icin dogrulari soylemekten cekinmiyordum. -birden telefonla aradim abi, dedim. -peki sence onlarin yaninda hickimse yok muydu? yani
yalnizlar miydi, yoksa yanlarinda birileri var miydi? isin bu tarafini hic dusunmus muydun ramiz?? \ bir an oldugum yerde kalakaldim. evet, bunu hic dusunmemistim. mursel veya sedat pekala benimle
telefon gorusmesini sonlandirdiktan sonra yanlarinda bulunan kisilere hep beraber yemek goturecegimizi soylemis olabilirlerdi ve bu kisi veya kisiler de bizi cinayet isliyormusuz gibi ihbar etmis
olabilirlerdi.. -peki bunu sedat ve murselle konustun mu abi? dedim. -evet.. -eee? ne soylediler kim varmis yanlarinda?? yildiray abi burnunu cekti, omzundaki kepekleri dikkatli dikkatli silktikten
sonra sanki onemsiz birsey hakkinda konusuyormusuz gibi derin ve umutsuz bir nefes cekerek devam etti sozlerine: -gariptir, murselin yaninda hickimse yokmus. bu iyi bir haber gibi gelmisti en basta,
cunku geriye sadece sedatin yanindakiler kalmis olacak, cember iyice daralacakti. fakat oyle olmadi.. cunku sedat seninle telefonla konusurken her zamanki gibi kahvede okeyin basindaymis, isin kotu
yani ise oglen saati, tarla vakti, cok fazla kisi olmasa bile o anda kahvede kimlerin oldugunu hatirlamiyor.. -
145.
+1oncelikle uzun bir sessizlik hakimdi. kagit hisirtilari ve cay kasigi ile fincan karistirma seslerinden baska birsey duyulmuyordu. birkac dakika boyunca bir yandan sigaramizi icip, diger yandan bu
sesleri dinledik burakla. sonrasinda kapi tiklandi, -buyrun! dedi hilal. iceri girip de konusmaya baslayan ses bir adama aitti. -sonuc nedir? doktor hilal bu iceri giren adamla konusmasina basladi:
-histerik deli. duygu dunyasi karmakarigib. asiri dengesiz, bir dedigi bir degiini tutmayan cinsten. -belki de nevrozlarla ilintilidir? dedi diger, erkek olan doktor. dr hilal devam etti: -sanmiyorum.
su dakika itibariyle tam birsey de soyleyemiyorum acikcasi. ama kisilik bozuklugu oldugu kesin. hayal dunyasinda yasadigi da agibar.. hasta, hayali arkadaslariyla konusuyor ve onlarin uydurdugu yalanlara
inaniyor. ayrica uykudan uyandiktan hemen sonraki davranislariyla gunluk hayattaki davranislari bagdasmiyor, son derece tutarsiz, dengesiz, birbirinden bagimsiz iki farkli karakteri farkli zamanlarda tek
vucutta yasiyor gibi. tum bu semptomlari toplayinca, yalnizca bir tek sonuca vardigimi goruyorum. -yani? -paranoid sizofren. hem de en kotusunden. -emin misiniz? iyice teshis ettiniz mi hastayi??? -
elbette, dedi dr hilal. hem de adim gibi eminim. surekli gorulen halusinasyonlar, gercekle uzaktan yakindan ilgisi olmayan olaylar, gercek olmayan arkadaslar, ve o arkadaslarin soyledigi yalanlar.. -
mesela??? -mesela, hastamiz bana bu hastaneye 3 yil once getirilmis, kanser teshisi konuldugu halde bir turlu olmemis, 3 senedir de neden olmedigi anlasilamadigi icin denek olarak kullanilmak uzere
ailesinden ve diger insanlardan alikonulmus bir hastadan bahsetti. -boyle birsey olmasi imkansiz! diyerek kahkahayi basti erkek olan doktor. -biliyorum.. fakat ben tedbirimi alirim, emin olmadan hareket
etmem. bu yuzden herseye ragmen hastanin ismini once onkolojide, sonra diger bolumlerde, kisaca butun hastanede arattirdim. hem kayitlari, hem de hastanenin odalarini teker teker ellerimle aradim.
-sonuc?? -boyle birsey yok. tamamen uydurulmus bir hikaye. onkolojide yatan 3 tane hasta var, onlar da olum kalim mucadelesi icerisindeler. kesinlikle olayin gerceklik payi yok..
başlık yok! burası bom boş!