-
76.
+2yalan soylemekten de, yalan soylemek zorunda birakilmaktan da
nefret ediyordum. -mezarliktan baska kalacak baska yer mi yoktu oglum??? \ bekci dayi, son derece ikna
olmamis gulumsemeli bir ifadeyle suratima bakiyordu. -mezarlik kadar sakin ve gizlenilesi bir yer daha yok
diye dusundum.. dedim piskin piskin. bekci dayinin gozlerinde "ben kacin kurrasiyim yer miyim bunlari"
ifadesi vardi. inceden gulumsuyordu. -gel seninle bir anlasma yapalim delikanli.. ikimiz de birbirimize yalan
soylemeyelim, durust olalim. \ bunun uzerine tek kelime etmemis, olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap
vermemistim. kabristan bekcisinin merakli gozleri simdi de elimdeki mavi dosyanin uzerinde geziniyordu. uzun
uzun dosyayi suzdukten sonra gozlerime dikti yasli cokuk gozlerini: -bu dosya nedir? sessizligimi korumaya
devam ediyordum. sanki ona bir aciklama yapmam gerekiyormuscasina takindigi bu tavirdan hic ama hic haz
etmemistim. bir an once kalkip gitmek istiyordum ama gecenin korunde mezarligin ortasinda, beklemek icin
daha guvenilir bir yer yoktu.. kisa bir sure kulak kesilince, mezarligin iclerinden gelen tuhaf inleme, kahkaha
karisimi enteresan sesler dikkatimi cekti. -bu sesleri sen de duyuyor musun bey amca? diye sordum. -evet..
dedi bekci, yeniden "bilmez miyim amk" gulumsemesini takinarak. -ne sesleri bunlar? diye sordum.
-sarhoslar, kafayi ceken ayyas capulcular, polise enselenip geceyi nezarethanede gecirmemek icin gelip
burada iciyorlar, dedi. kafasini yaklastirip imali imali gozlerini buyuttukten sonra -bunlar da senin kafadan
baksana, isi gucu birakip mezarliga kosuyorlar.. dedi ve dalga gecer gibi konusmayi birakip ciddileserek
devam etti: burasi kabristanin kuzey yarim adasi, burada sarhostan baska birsey olmaz. onlarin da kimseye
pek zarari dokunmaz. ancak diger taraf tekin degildir, bu saatte hic kimse oraya gitmez, ben bile.. \ -hangi
taraf? dedim. -guney tarafi, seninle karsilastigimiz bolge, cevabini aldim. bir an durdum ve
neden ordaydin ? -
77.
+2kucuk bir patlama sesi duyuldu. bu, buragin cakmagi olmaliydi. ates icinde kalmis bir cakmaktan bu kadar gurultulu bir patlama sesi cikacagini tahmin etmiyordum. bir an olsun arkama bakmadan kaciyordum.Tümünü Göster
burakla merdivenlerden assagi atlaya ziplaya iniyorduk. yangin alarmi devreye girmisti bile. sagda solda kosusturan insanlar.. eline yangin sondurme tuplerini kapmis yangin yerine hucum eden hastane
gorevlileri... elinde telefon panikten itfaiye numarasini ceviremeyen danismadaki kiz.. herkes kendi yangin panigini yasiyordu.. kostura kostura kendimizi tuvalette bulduk. tuvalet bombostu
fakat disaridaki curcunanin sesleri kolaylikla duyuluyordu. yalniz kaldigimiz ilk anda hemen -bunu neden yaptin! diye sordum/ -neyi?? -odayi neden atese verdin! burak, buyuk bir ofkeyle
bana bakti: -cunku suclu oldugunu bana soylememistin! seni dusundugum icin yaptim! hemen ardindan iki eli iki kolumda gibica kavrayp hafifce sarsti: -simdi bir karar vermelisin. eger
kacmak niyetindeysen bundan iyi firsat olmaz, hic durma. bu hastanenin her kosesini avucumun ici gibi bilirim, acil in arka kapisindan 3 dakikada sivisabilirsin. yok eger kacmak
istemiyorsan, hastanede kalmaya devam etmek istiyorsan da hemen guvenligin yanina gidip bir kaza sonucunda yangin ciktigini, iceri girmekten korkan bir hemsirenin yangin baltasini yerden
sana firlatarak yolladigini bildirmelisin ki bu isten siyrilabilesin. ama ne olursa olsun, sakin ama sakin benim adimi verme!!! bir an dusundum.. kacmak, gitmek.. cebimde bir miktar
para da vardi. simdi kacsam, ilk minibusle merkezden yeniceye, oradan da koyume giderdim. ailemi gorur, dogru duzgun bir yemek yerdim. o kadar ozlemistim ki herseyi.. ama hayal kurmak
anlamsizdi. hernekadar suclu olmasam bile kacmak dogru yol degildi. bu, beni gorundugumden daha da suclu yapacakti.. hemen guvenligin yanina gidip aynen olanlari, daha dogrusu burak in
soylememi soyledigi herseyi anlattim. canimi kurtarmak icin kelepceyi kirmak zorunda oldugumu, kacabilecekken kacmadigimi, boyle bir niyetimin olmadigini anlattim.
olay yerinde bulunan hastane personeli yangina ilk mudaheleyi yapmis, olay yerine sonradan varan itfaiye ekipleri de yangini kontrol altina almislardi. benim asil merak ettigim askerlerin nerede
olduguydu. butun gece yoktular, hala da gozukmuyorlardi. sanki yer yarilmis da icine girmislerdi. olaylar yatistiktan, yangin sonduruldukten sonra guvenlik gorevlileriyle birlikte odama tekrar ciktim.
odada epey hasar vardi. -pencereyi de sen mi patlattin? dedi gorevlilerden biri. -evet, dedim. yangin dumanindan bogulsa miydim? banyonun kapisi ardina kadar acikti. icerde hersey yolunda, her bir
sey yerli yerindeydi. odada epey hasar tespiti yapildiktan sonra cantamdan giysilerime, pek cok esyamin yandigini gordum. perdeler, carsaf, odadaki koltuk, kule donmustu. sedefin bana verdigi, uzerinde
buyuk harflerle "ozgurluk" yazan kitabin da yarisi yanmis vaziyetteydi. yorgundum. butun geceyi ayakta gecirmistik. birazcik olsun dinlenmeye ihtiyacim vardi. hastane yonetimi, su an icin bana baska
bir oda tahsis edemeyeceklerini soylediler. butun geceyi guvenlik gorevlilerinin gozetiminde, hastane kafeteryasinda gecirdim. gun yeni yeni agariyordu, kafeteryada bir yandan cay icip kek yiyor,
diger yandan televizyon seyredip gunun agarmasini bekliyordum. birden, hastanenin bodrum katlarindan firlayarak yukari gelen bir grup asker, kimseye bakmadan, kimseyi gormeden paldir kuldur yukari kata
ciktilar. bunlar benim basimi bekleyen askerler olmaliydi, fakat zemin kat burasi olduguna gore, bodrum katlarda ne yapiyorlardi? hademe ekrem abi karsimdaki masada cayini hopurdeterek yudumlarken
merakima yenik dustum ve sordum: -ekrem abi, alt katlarda ne var? orada da hasta odalari var mi? - yok be yigenim, penceresiz havasiz yerde oda mi olur.. karsi binanin bodrum katinda su tesisatiyla
ilgili, hastanenin izolasyon isleriyle ilgilenen bir mudurluk var. bu yonetim odasi bodrum katta bulunur cunku hastanenin butun suyu, basinci, hep buradan ayarlanir. bu askerler belki oradakilerle
gorusmuslerdir dedim ama bu binanin bodrumunda sadece morg var. baska da birsey yok. ben de sasirdim yani. -emin misin abi? dedim. -sadece morg mu?? baska hicbirsey yok mu? ekrem abi
cayini icmek uzere iken durdu, alinmis bir ifadeyle kaslarini catarak yuzume bakti" -25 senemi verdim ben bu hastaneye yigenim.. sen ne konusuyosun -
78.
+2bir an durdum. istanbuldaki sevgilim yelizle beni cok kiskanirlardi, surekli ayrilmamizi isteyen uyuz bir kiz tayfasi vardi fakat o ahmak liseli kiz tayfasindaki bir iki kizin ayrilmamizi istemelerinin
sebebi zaten bir iki salak kizin bana agib olmasiydi. benim hapse girmemi neden istesinler? ve taaa istanbuldan benim koyume, alakasiz bir olay araciligi ile bu kadar buyuk bir ise kalkissinlar?? -bu cok
anlamsiz, gereksiz, kisaca imkansiz bir ihtimal, dedim. -haklisin, dedi yildiray abi. -peki ya koy? koyden biri var mi hic? gozlerimin icine dikmekte oldugu sert bakislarini daha da ciddilestirdi: -
durust ol ramiz, bana karsi durust olmaktan baska bi caren yok aslanim. -biliyorum abi, sana hic yalan soylemedim, dedim. sedefle aramizda birseyler oldu, beni cok seviyor. ben pek ciddi dusunmesem de
hosuma gitmiyor da degil, dedim. -peki bu kizin hic seveni, yavuklusu, sevdalisi veya eski ciktigi falan var mi yok mu biliyor musun? -bilmiyorum abi, dedim. ama olsa bile, bu bana komployu kuran kisi,
neyine guvenerek yapti bu ihbari anlayamiyorum. yani demek istedigim, gupegunduz vakitte cinayet mi olur allahaskina??? buna cocuklar bile inanmaz.. buyuk cesaret dogrusu, takdir edilesi... yildiray
abi sesini yukselterek araya girdi: - madem o kadar sacma sapan bir ihbardi da neden haftalardir hapislerde surunuyorsun cocuk! neden mahkeme koselerinde anamiz gibiliyor! neden ulan! --neden olacak o kahrolasi
bicak yuzunden! ben de sesimi yukseltmis ve hiddetlenmistim. ikimizin de gogsu sisip sisip iniyordu. -peki sen ne tak yemeye bicakli oldugunu soyledin telefonda? neden boyle bisey yaptin a oglum??
bir an dusundum.. dusundum.. hayir, bu dogru degildi. -uzerimde bicak oldugunu kimseye soylemedim abi.. dedim. -emin misin? -evet. adim gibi eminim. yildiray abi yakmak uzere oldugu sigarasini
yakmadan oylece beklemeye basladi. dusunceli bir durusla yakmak uzereydi ama bir turlu yakmiyordu, daha cok kendi devreleri yanmis gibiydi. -oyleyse jandarma ekiplerine ulasan ihbarda 3 kisiden birinin
kesici - delici alet, edevat bulundurdugu bilgisi nereden sizdi??? faltasi gibi acilmis gozlerimle hortlak gormus gibi yildiray abiye bakiyordum simdi. uzun zamandir ilk defa bu kadar saskinlik ve
hayret icerisinde kalmistim. -ne yani, dedi yildiray abi. -sen bunu zaten bilmiyor muydun? -
79.
+2cok gecmeden bunun sebebini anlamistim, basimda nobet dikecek askerler, yoklugumda komutanlarindan gereken fircayi yemis, derhal pesime dusmuslerdi. gercek bir suclu olmadigim ve sucluluk pgibolojisineTümünü Göster
bir turlu alisamadigim icin, hic kacmis, firar etmis gibi hissetmemistim kendimi. simdi odama tamamen kilitlenmis, basimdaki nobetci sayisi da ikiyken dorde cikarilmisti. amk, dedim lan kacacak olsam
coktan kacardim ne yannan kafali adamsiniz.
geceleyin, canimin ne kadar gibildigini, hayatin ne kadar taktan oldugunu bir kere daha idrak ettim. keske suan o nefret ettigim cezaevinde olsaydim diye dusundum. buradakinden cok daha ozgurdum amk.
temiz havada yurumek istesem, kogusun bahcesine cikar iki volta atardim, sohbet edecek, iki hos kelam edecek insan mutlaka bulunurdu. burada o da yok, butun gun bir yataga civilenmis halde, pgibiyatrist
randevum gelsin diye dakikalari sayiyor, randevuyu da uzatabildigim kadar uzatmaya calisiyordum. odada televizyon seyretmekten baska yapilabilecek birsey yoktu ve ben artik bundan cok gibilmistim.
vakit gecenin koruydu, basimdaki askerler nedenini bilmedigim bir sebepten dolayi gitmislerdi. uyuyacagimi dusunup isigi da kapatmislardi, fakat ben uyuyamamistim. yatagimin pencereyle bitigib olmasi
dolayisiyla, assagiyi seyrediyordum. hastane bahcesi bostu, banklar, cimenler, havuz kenarlari, kisaca insana dair hicbirsey yoktu. bir tek sey disinda: burak. yeni tanistigim bu cilekes arkadasim, gunde
kac saat uyuyor, ne yiyor ne iciyor bilmiyordum ama, hastanede yatip kalkiyor, adeta hastanede yasiyordu. uzun uzun seyrettim onu, bir sure sonra farkima vardi ve el salladi. ben de ona el salladiktan
sonra tekrar yattim ve uyumayi denedim. tam dalacakken tuhaf bir ses duydum. sanki bir dolabin, bir mobilya esyasinin dolap kapagi zorlaniyordu. fakat "tak! tak!" sesleri oldukca ritmik seyrediyordu.
biraz dikkat kesildikten sonra seslerin banyodan geldigini farkettim. banyoda kimsenin olmadigindan emindim cunku isigi kac saattir kapaliydi. icerden gelen sesler epey karigibti. bir sure sonra bu
seslere su sesi de eklendi. biri veya birileri, dus fiskiyesini acmisti sanki, agzina kadar dolu kuvete akan tazyikli su sesi, iki kulagimi birden kaplamisti. ardindan suya dusen sabun sesleri, veya
klozet kapaginin sertce kapatilma sesi, veya dolap sesleri. dolaptaki deodorantlarin dusunce cikaracagi seslere de benziyordu. fakat tam olarak ne oldugunu anlayamiyordum. paniklemistim. iceri girmeye
cesaret edemezdim elbette, ama disari cikabilirdim, birilerine haber verebilir veya hic degilse igiblari yakabilirdim. derhal yataktan firladim fakat firlamamla yatagin kiyisina dusmem bir olmsutu. sol
bilegimden yatagin demirine kelepceli oldugmu nasil da unutmustum? -
80.
+2tam o sirada kapi tiklandi. hademe ekrem, biyikli suratini kapi araligindan iceri uzatmisti. -evet ekrem? gene ne var? dedi hilal doktor. -dohtor hanim az bi gelseniz.. doktor hilal rahatsiz edilmenin,Tümünü Göster
hastasiyla olan gorusmesinin bolunmesinden oturu duygudu rahatsizligi fazlasiyla belli ederekten: -ne var soyleyiver, ramiz yabancimiz degil, dedi. fakat ekrem dallamasi, kas goz isaretleri yapiyor,
gozlerini buyuterek olayin onemli oldugunu vurgularcasina doktoru yanina cagiriyordu. dr hilal bu tur seylere gelebilecek bir insan degildi aslinda, ancak bu sefer benden cok ozur diledigini soyleyerek
musade istedi. -hemen geliyorum ramizcim.. odadan disari cikarken acilan kapinin ardinda aglayan ahu hemsirenin sesleri duyuluyordu. bir hengame, bir kargasa vardi sanki kapinin ardinda. birseyler
donuyordu hastanede, ama ne oldugunu anlamiyordum. hilal hanim 2 dakika icin musade istemisti benden, ancak gideli 15 dakika kadar olmustu. gorusmenin basindan beri elinde tuttugu kagit, masasinin
uzerinde oylece duruyordu. merakima yenik dusmustum. bir yandan risk almanin verdigi muthis korku ve adrenalin, diger yandan, muhtemelen hakkimda varilan kesin kanaati belirtici nitelikte olan bu kagidin
icinde yazilanlarin ne oldugu hakkinda hissettigim tarifi imkansiz merak, beni bir fisek gibi kagidi alip okuma arzusuna mahkum ediyordu. kulaklarim kapida, gozlerim kagitta, ellerim titreyerek kagida
uzandim. saniyenin beste birlik bolumu kadar suren refleksif bir hiz ile kagiti kaptigim gibi hizli hizli okumaya basladim. okumaya baslar baslamaz ise, ilk olarak kendi ismim ilisti gozlerime. gercekten
de, kagitta, hastane genel kurulunun hakkimdaki sahsi kanaatleri yaziyordu. butun ilgili doktorlar ve bahsekim, imzalarini guzelce atmis, muhurleri basmislardi. herkesin hakkimdaki olumlu gerekceler
ihtiva eden kanaatleri beni ziyadesiyle mutlu etmisti. evet, bu belge benim hastaneden taburcu edilmem icin hazirlanmisti, fakat son anda bir ekgiblik farkettim belgede. yalnizca bir tek kisi imzalamasi
gereken yeri imzalamamisti: doktor hilal. anlamsizca bunun hakkinda dusunurken birden kapi tikirdama sesi duyuldu. hemen kagidi aldigim hizla tekrar geri yerine, masasin uzerine koydum. doktor hanim bir
eliyle kapi kolunu assagi cekmis, fakat diger yandan, kapi arkasinda bir baskasiyla konusmaya devam ettigi icin, "girmek uzere olmak"tan "girmek"e gecememisti. birkac saniye sonra kapiyi acti. iceri
girdi. o her zamanki gulumsemesi yoktu artik yuzunde. tarifi imkansiz bir tuhaflik, kederli olmayan, uzgun gorunmeyen garip bir hayal kirikligi vardi uzerinde. halsiz gibiydi. hala gulumsuyordu ancak
samimi degildi. icten degildi. o eski parilti yoktu simdi gozlerinde. neler olup bittigini anlamaya calisiyordum. -ramizcim, hastanede bir sorun cikmis, bu yuzden hemen gitmem gerekti, kusura bakma. -
yok, dedim estafurullah. hayrola mesele nedir? \ doktor hanim eksimis, somurtkan suratini daha fazla saklamaya calismadi. birden masanin uzerinde unutmus oldugu kagidi gordu. -bu kagida baktin mi ben
yokken? bakmadin degil mi? dedi hafif paniklemis sekilde. -yok, bakmadim, diye yalan soyledim. bir sorun mu var doktor hanim? dedim ciddi ciddi. -bir sorun varsa saklamayin??? \ doktor hilal
yeniden sahte bir gulumseme takinarak: -yok dedi. masanin uzerinde bulunan kagidi kaptigi gibi once ikiye, ardindan dorde, ardindan sekize bolmek suretiyle yirtarak parca pincik ettikten sonra, ayni
gulumsemeyle sozlerini tamamladi: -hicbir sorun yok! -
81.
+2basimi kaldirdigimda; karsimdaki bu, uzun bir dal sigara ikram ediyor vaziyette eli havada kalmis fakat hala gulumsemekte olan kisi, mavi gozlu, kivircik sacli arkadasim buraktan baskasi degildi. ikramTümünü Göster
ettigi sigarayi kapisircasina alip hizli hareketlerle yaktiktan sonra bir yandan hizli hizli cekip koruklerken, bir yandan vucudumu nikotine doyuruyor, diger yandan iki arkadas sohbet ediyorduk. -seni
mahkememde gordum ve inan oldukca sasirdim. ne isin vardi orada? diye sordum merak icerisinde ... burak burnunu cektikten sonra tipik hareketini yaparak, yani bir yandan sigarasinin dumanini uflerken
diger yandan kederli kederli ufka bakarak cevap verdi: -kardesim mahkemelik olmus, gitmese miydim yani?? -iyi de ---... burak sozumu keserek devam etti: -gercek arkadaslik bunu gerektirir. bir dost
sadece iyi gunlerinde yanindaysa, kotu gunlerinde, kotu zamanlarinda yaninda degilse, afedersin ama kardesim, sokayim ben oyle dosta da, onun dostluguna da.. -peki, dedim. peki madem, o zaman neden
yanima gelmedin? neden birden ortadan kayboldun??? --sadece mahkemenin neticesini ogrenmek istedim. herhangi bir sekilde senin bir de ben gelip canini gibmak istemedim kardesim.. ... \ ne diyecegimi
bilemiyordum. burak cebinden mektuba benzer birsey cikardi. -nedir bu? diye sordum. ... aglamakli gozlerle cevap verdi: -babamin bizlere el altindan gizli kacak yazdigi bir yardim mektubu.. nasil
yani? dedim hayretler icerisinde. -zamaninda para karsiligi bagladigim hastabakicilardan biriyle haber yollamistim babama.. babam konusamadigi icin, o hasta haliyle iki satir birsey ciziktirmis.. ne olur
kurtarin beni bu iskencelerden diye yazmis. inanmiyorsan al bak oku... \ hickiriklar bogazimda dugumlenmisti.. ne diyecegimi bilemiyordum, ne denirdi ki boyle bir durumda?
-babam aci cekiyor ramiz.. dedi aglamakli bir sesle. -benim babam her gun tekrar tekrar olen bir adam.. ... tek bir nefeste butun sigarasini bitirmeye calisircasina icine cektigi derin nefesten sonra
sozlerine aglamaya baslayarak devam etti: -annem babamin acisindan oldu gitti.. kardeslerim yetim kaldi.. bu kadar aci hepimize yetti. ben onemli degilim, biz onemli degiliz belki, cunku katledilen
bizler degiliz, babam... artik sigarayi falan birakmis, neredeyse hungur hungur agliyordu. nefes nefese kalmisti.. -ne demek istiyorsun? dedim. -bunlar cok agir ifadeler burak.. boyle soyleme be dostum..
... burak gozyaslari icinde yakama yapisti, hemen ardindan asiri ciddi, soguk fakat bir o kadar da vurgulu ve gur bir ses tonuyla -yasamadan bilemezsin.. dedi.. uzun bir sessizlik oldu. en sonunda
dayanamayip sordum: -benden ne yapmami istiyorsun?? burak cevap vermedi. -kardes, sana diyorum.. burak; yaklagib 5 dakika kadar sonra sessizligini bozdu. -babamin ismi altan uzmez.. yaslica bir
adam.. senin bulundugun binanin besinci katinda kaliyor. yani senin odanin 3 kat ustunde. -eee? benden ne istiyorsun??
burak en ciddi halini takinmis, kaslari catik vaziyette gozlerini bana dikmis, uzun uzun bu sekilde baktiktan sonra asil soylemek istedigi seyi acikladi:
-babami oldurmeni istiyorum.. -
82.
+2burak, masmasvi gozleri, bembeyaz bir yuzu olan yakigibli bir gencti. fakat her daim yuzunde beliren bir aci, bir somurtkanlik, bir "ne tak yiyecez simdi lan" ifadesi vardi. yarali bir sibirya kurduTümünü Göster
gibiydi. kendisine dusmanlik edene havlamiyordu, isirmiyordu, fakat bakislariyla isirmaktan beter ediyordu. -hayrola, dedim. karadenizde gemilerin batmis gibi bir halin var kardes.. senin neyin var?
burak, sigarasindan derin bir nefes cektikten sonra cevap verdi: -babam.. dedi. babam bu hastanede. 3 ay bile yasamaz, olur dedi doktorlar. ama 3 yil oldu hala bu hastanede. cikisini alamiyoruz bir
turlu. zamaninda doktorlarin uyguladiklari bir tedaviye cevap vermis galiba, ya da onun gibi birsey.. bu yuzden nasil olsa olecek diye uzerinde turlu turlu ilaclar deniyorlar, denek olarak kullaniyorlar
babami.. burak derin derin somuruyordu elindeki sigarayi. sigarayi agzindan hic ayirmadan iciyordu, dudaklarinin kenarindan agir agir yanaklarina suzulen dumanin arkasindan, masmavi gozleri
parliyordu. -peki neden buradasin? neden babanin yanina gitmiyorsun?? dedim. -babami neredeyse 1 yildir gostermiyorlar bize. en son gorevlilerden birini kafalamistim, o benim icin bir fotografini cekti.
fotografi gordugum andan beri hergun oluyorum.. hem de her gun.. gozleri doldu, hala yanmakta olan sigarasini tek yumrugu icinde gibip burusturdu. -babana ne oldu??? diye sordum saskinlik ve merak
icerisinde. burak kipkirmizi olmustu. -uzerinde denemedikleri kimyasal kalmamis, rengi sapsari olmus, normalde olmasi gerektiginden kat be kat yasli gorunuyor! vucudunda dokulmedik tuy bile kalmamis..
ve 3 yildir bu sekilde benim babam bir kobay! dusunsene, ayni seyi senin babana yaptilarini bir dusunsene! kanim donmustu.. soyleyecek tek bir kelime bile bulamiyordum.. bu kadar aci ceken birine ne
soylenebilirdi ki? bir an kendi sorunlarimi fazla buyuttugumu, aslinda benim dertlerimin zerre kadar onem teskil etmedigini dusundum, saygiyla karigib bir acima duygusu hissediyordum ona karsi.. -peki,
dedim. polise falan gitmediniz mi hic? -polis hicbir sey yapmiyor. cok cok gerekli mercilerden bir sorusturma aciliyor, ama sadece acildigiyla kaliyor. gitmedigim yer kalmadi, emniyet mudurlugu,
kaymakamlik, orduevine bile gittim. cokmus gozlerinden bir damla yas suzuldu/ titrek ellerle bir sigara daha yakti ve sozlerine devam etti: -ben artik babamdan umidi kestim ramiz. benim babam
yasamiyor.. benim babam her gun aci ceken her allahin gunu can cekisen bir adam.. buna hayat mi denir? buna yasam der misin sen?? ben babami gormekten de gectim, artik tek bir dilegim var. o da babamin
olmesi!!! bu sozler yuregime ok gibi saplanmisti. bir insanin babasinin daha fazla aci cekmemesi icin olmesini istemesi cok aci vericiydi.. -isin daha da kotu olan kismi ne biliyor musun kardes???
babami daha fazla aci cekmemesi icin oldurmeme bile izin vermiyorlar.. babamin yattigi odayi cok iyi gozetiyorlar, ve kimseyi kabul etmiyorlar.. bir an durdu, masmavi gozlerini gozlerime dikti. tam bir
sey soylemek icin agzini acacakti ki, birbirinden hizli kosan bir duzine adamin uzerimize atlamak uzere olduklarini gorduk. -
83.
+2ozlerimi actigimda vakit seher vaktinden biraz evvelceydi. hava aydinlanmak uzereydi. odada veya baska herhangi biri yoktu. "lan tuvalete nasil gidicem" dedim, kollarimdanTümünü Göster
biri yatagin demir borusuna kelepceli vaziyetteyken.. birden bir "cit!" sesi duydum. kolumdaki kelepce aciliverdi. hemen yerimden kalktim. kapiyi usulca actim, nobet bekleyen
kimse yoktu. koridorlar karanlikti, -nasil igib yanmaz amk hastanesinde, dedim. usulca yurumeye basladim. attigim her adim deli gibi yanki yapiyordu. o kadar sessiz ve bos
gorunuyordu ki heryer. lambalari nasil yakacagimi bilmiyordum. hastane pencerelerinden sizan ciliz igib zifiri karanligi los hale getirebiliyordu ancak. usulca merdivenlerden
assagi indim. assagi katin da ust kattan bir farki yoktu. pencereden disari bakayim bari dedim. disarda bembeyaz bir giysi giymis, otururken elindeki cubukla yeri eseleyen ve
basi onune egik oldugu icin yuzu gozukmeyen biri haric, kimsecikler yoktu. uzun olan saclari nedeniyle yuzu gorunmeyen bu beyaz elbiseli kimse, elindeki cubukla zemindeki
kumlara carpi isareti ciziyordu. isin daha da garibi, bu kisinin oturdugu yerde normal sartlar altinda 3 katli, yuvarlak bir bahce havuzu olmasi gerekiyordu. hastanenin
bahcesinde teknolojiden eser yoktu, her yer cimlikti. bizim askerlerin arabasi da yoktu ortalikta. sasirmistim. istikametimi hastane cikisi olarak belirledikten sonra
adimlarimi hizlandirdim. neler olup bittigini anlamak istiyordum. en alt kata indim. butun bilgisayarlar acik oldugu halde danismada hic kimse yoktu. heryer tek kelimeyle
bombostu. -amk ne bicim hastane lan burasi, dedim kendi kendime. -acil de kapali mi acaba??? yok artik?? hizli adimlarla gitmeyi bir kenara birakip kosmaya basladim.
hastane kapisina varir varmaz bahceye bakmak istedim ancak bahce oteki tarafta kalmisti. kapidan cikip bahcenin obur tarafina dolasmam gerekiyordu. elimi kapiya uzattim:
kilitliydi. -oha lan noluyo! dedim saskinlik icerisinde. once bi sagima soluma baktim, sonra kapiyi tekmelemeye basladim fakat ise yaramiyordu. kapinin camini kirmaya karar
verdim. beni goren biri var mi diye arkama baktim once. sonra tekmelemek icin onumu dondum ve doner donmez kapinin hemen onunde bembeyaz giyinmis bir kadin elini cama koymus
bana bakiyordu. o cirkin suratli kizin buyumus hali gibiydi. hastanenin dort bir yaninda son ses alarm calmaya basladi. arkama bakmadan kaciyordum simdi, zemin kattan birinci
kata cikar cikmaz alarm sesleri, ses rengini koruyarak bebek aglamasi seslerine donustu. butun gucumle odama kosuyordum, tek arzum odama ulasmakti. bunun icin sadece bir kat
daha cikmam gerekiyordu. birinci kati ikinci kata baglayan merdivenleri ikiser ucer atladim. hemen odami ariyordum. odamin numarasi "103"tu. 91, 93, 95, 97... diger odalar yan
koridordaydi. hemen diger koridora saptim, 98, 100, 102.. tek numarali odalar ciflerin karsisinda olmaliydi. 99, 101... 101 numaradan sonra gelen odanin numarasi sokulmustu.
kapisina tahtalar carpi isareti seklinda cakilmis, muhurlenmisti.. caresiz koridorun sonundaki pencereye kadar kostum. artik kosacak, kacacak bir yer kalmamisti. pencereden
assagi baktigimda, butun bahcede koyunlarin otlamakta oldugunu gordum. kahverengi coban kopegi, ve az once yere birseyler cizen kiz koyunlarini guduyordu simdi. basini usulca
kaldirdi ve en basindan beri o pencerede oldugumu biliyormus gibi, her zamanki gibi basini yana yatirarak bana bakti. -
84.
+2-gel bakalim.. guleryuzli bir doktordu hilal hanim, icten bakislari, canayakin tavirlari, insanin icini isitiyordu. profesor veya onun gibi tasakli bir unvani oldugundan herhalde hafiften yasini basiniTümünü Göster
almis bir hanimdi ama gercekten cok icten ve kafadengi biriydi. -soyle otur bakalim.. hilal hanimin hic bitmeyecek gibi duran gulumsemesi, acaba konusmanin sonunda da bu halini koruyabilecek miydi? hic
sanmiyorum, dedim kendi kendime. -anlat bakalim, nasilsin, hayat nasil gidiyor?? konusmak istiyordum aslinda, anlatmak istiyordum herseyi, oldugu gibi, tum ciplakligiyla.. ama cesaret edemiyordum ki..
acikcasi birisi bana yasadiklarimi, gordugum ruyalari anlatsa dalga mi geciyon diye samari yapistiridim diye dusunuyorum. hilal hanim birden gulumsemeyi birakip ciddilesti. -konusmak istemiyorsun
herhalde?? lan bi de soyle bisey var dedim kendi kendime, eger konusmazsam beni cezaevine geri yollarlar bu muallakler. en kotu kabusumu anlatmak bile sessiz durmaktan iyidir dedim. tam lafa baslayacakken
kapi tiklandi. -girin.. iceri giren askerlerden sevimsiz ve huur cocugu olani: -doktor hanim, bu hastanin basinda durmamiz gerekiyor, eger sizin icin de bir sakincasi yoksa. -ne munasebet ya! cikin
disari! hastane hademesi ekrem bey elinde koca bir fincan kahveyle, halihazirda acik bulunan kapidan iceri girdi, kahveyi hilal hanimin masasina birakti. -baska bi emriniz var midir dohtor hanim? hilal
hanim cerceveli gozluklerinin arasindan kaslarini catarak daha da sert bir ifade takindi: -beyefendileri disari alalim ekrem. doktor hademeye kukrercesine bakiyordu, hademe askerlere birsey diyecek gibi
oldu fakat askerler de hademeye dovecek gibi bakmaya basladilar. zavalli adam ne yapacagini bilemeden tepsisini kucaklayip apar topar disari cikti. -sizi son kez ikaz ediyorum beyler, disari! aksi halde
guvenlik cagiracagim! ayni er, yinr cevap verdi: -doktor hanim, elimizde emir var, bu adam bir cezaevi mahkumudur, elleri kelepceli bile olsa, sizinle ayni odada yalniz olarak bulunmamasi icin
elimizde emir var. asker, elindeki dosyayi agir agir yuruyerek yavas ve uyuz hareketlerle hilal hanimin onune birakti. o ne kadar yavassa, doktor hilal da bir o kadar hizli, atik ve ofkeli hareketlerle
dosyadaki tek bir kagit olan uygulama metnini cikarip gozumun onunde parcalara ayirdi. tam o sirada guvenlik gelmisti. -beyleri disari alalim lutfen.. guvenlik gorevlileriyle askerler yaka paca
tartismaya basladilar ki, doktor bana bakip yeniden gulumsedi: -birazdan devam edecegiz, dedi. hayretler icerisindeydim, hayatimda hic boyle bir doktor gormedigimi itiraf ettim kendime.. -
85.
+2assagi dogru yavasca birakiverdim. otlarin uzerine duzen beze sarili silahtan kucuk bir hisirti disinda fazla bir ses cikmadi. gozlerimi kapattim, derin bir nefes cektim. tipki sahilden baslayarak, buz gibi denizin icine yurumek gibi, eger
bir anda dalmazsam, asla alisamayacak, hatta belki de vazgecmek zorunda kalacaktim. yine "en kotu karar, kararsizliktan iyidir" dedim ve kendime daha fazla dusunup
vakit kaybetme olanagi birakmadan, tuner vaziyette biraktim bu atlayış uzerimden gitmeyecek siddetli agri ve sizilara mal olacakti.. kafami cakilmis oldugum yerden yavasca kaldirdim. acidan
yasarmis gozlerim bulanik goruyordu herseyi.. birkac saniye sonra goruntu netlesmeye basladi. karsimda, ancak cok degil, bes alti metre otemde, bir cift goz uzerime dikilmis, bana bakiyordu. hemen elimi belime attim ama sonradan hatirladim,
atlarken agirlik yapmamasi icin silahi beze sarip pesinen gondermistim onu cimlere.. oteki elimde olmasi gereken dosya da yoktu ortalikta, duserken bir yere firlamis olmaliydi.. karsimda dikkatlice beni seyreden gozlerin capi gittikce buyuyor, yani
her gecen saniye bana daha cok yaklasiyordu. bir an, parmaklarimdan birkaci, yerde birsey kavradi. silahin sarili oldugu bez oldugunu umit ediyordum, tam olarak ne oldugunu anlayamiyordum cunku avuc iciyle degil, parmak uclarimla
dokunuyordum sadece. ani bir sicrayisla yerdeki sey her neyse kaptigim gibi ayaga dikildim, iste ne olduysa o anda olmus, ayni anda hem az once camindan atladigim muhasebe odasininin isigi yanmis, hem elimde tuttugum seyin mavi dosya
oldugunu farketmis, hem de karsimda dikilen, neredeyse boyu bana yetisecek kadar devasa ve gozlerini bana dikmekte olan seyin, hem koyde hem de kabuslarimda gordugum o iri ve pgibopat kopek oldugunu farketmistim. -
86.
+2-tekrar ediyorum abi, dedim. bicagi ne goren oldu, ne duyan. koynuma saklayivermistim. -neden peki neden? manyak misin oglum sen?? koyu duzenli olarak teroristler mi basiyor? semdinli mi lan orasi!Tümünü Göster
memleketin en batisinda belinde tufek koynunda bicak texas cilik oynuyorsun.. e olacagi buydu.. dedi yildiray abi. -abi bir keresinde deli riza ustume saldirdi, babamla amcam da sahit, guvenli degildim
tehli---\ -tamam uzatma. yildiray abi yine sozumu tamamlamama izin vermemisti. -bicak mevzuunu dusunme, ben ona bir kilif uydurdum. senin gotunu kurtarmak icin koyde tufekli, bicakli,
emanetli gezmeye sebep bir tehlike aradim haftalarca. koydeki herkesle konustum, bugune dek oyle eskiyadir capulcudur birsey olmamis koyde ama bir kopek varmis.. birden midemde tuhaf bir bulanti
hissettim. o gece kopegin beni kovaladigi lanet kabus gelmisti aklima. o ruyadan sonra, daha dogrusu o huur cocugu kopekle tanigibligimdan beri kopeklere karsi bir antipati kazanmistim. -beni dinliyor
musun??? yildiray abi besinci sigarasini yakiyordu. -dalmisim abi afedersin.. -dinlemeyeceksen yollayayim seni? dedi hisimla. -abi ozur diledik ya, devam et sen.. -bu kopek zamaninda iki can
almis, kuduz degilmis sanirsam ama zamaninda, koydeki bir bebegi, ve bir de senin yaslarindaki bir genci parcalayarak oldurmus.. mide bulantim son haddine ulasmisti, midemdeki asit bogazima dayanmis,
beni kusmaya zorluyordu artik. -... ve isin garip yani, bu kopegi oldurememis bizim koyluler. hani o koruluk var ya bi tane kahvenin oraya dogru bitimi var.. guc bela -evet.. diyebildim. avukat
yildiray devam etti" -iste oraya biyere yuvalamis, yavrularini bulup oldurmusler ama kendisini tum aramalarina ragmen bulamamislar. hala daha orada yasadigina inaniyorlar, dedi. hemen ardindan alayci bir
tavirla guldu ve ekledi: -hos, bana kalsa coktan olmus gitmistir ama olmemesi oyle isimize geldi ki kocum, bilemezsin. sanirim bununla nereye varmaya calistigini anlamistim. yildiray abi anlamakta
oldugum seyleri yuzume karsi tekrarlayarak tasdik etmis oldu: - mahkemede; bu tehlikeli kopegin olasi ani saldirilarindan0 korunmak icin kesici, delici veya herhangi bir silah kapsamina giren herhangi
bir arac tasima gerekliliginin muhtarlik tarafindan alti cizilerek vurgulandigini ve salik verildigini soyleyecegiz. -fakat, dedim. bu dogru degil??? -oglum koyun muhtari amcan degil mi? ona da
onaylatiriz, su an butun koy senin kurtulman icin seferber olmus durumda zaten. butun koy insanlari mahkemede kendilerinin de zaman zaman bicak tasidiklarini, bunun bizim koy icin normal bir davranis
oldugunu soyleyecekler. bunlarin hepsi hakimi etkilemek ve senin en onemli seyden, bicak olayindan yirtman icin gerekli. ancak bicaktan yirtman yeterli olmayacaktir cunku ortada asilli, komplo oldugu
henuz kanitlanmamis bir ihbar var. en azindan tutuklu degil, tutuksuz sekilde yargilanmaya devam etmeni saglamaya calisacagim, dedi altinci sigarasini sondururken -
87.
+2sedefin butun gulumsemesi kaybolmustu simdi. donuk donuk suratima bakiyordu: -askim yanlisin var---\ -hayir! diye cikistim. -hayir soylemedim. ben bunu kimseyle paylasmadim sedef! senin bunu biliyorTümünü Göster
olmana imkan yok! \ kandirilmis biri gibi ofkeli ofkeli bakiyordum simdi ona. sedef once dudaklarini isirdi, sonra hic ara vermeden devam etti: -pekala itiraf ediyorum, dedi. -neyi itiraf
ediyorsun?? -sen hapishaneden hastaneye gecis yaptiktan sonra, biz butun koy olarak, senin durumunu merak ettik. herkesin dilinde ayri bir deli hikayesi donmeye basladi. sen saniyor musun ki, sen
buralardayken koy biraktigin gibi yerinde sayiyor??? bir an durdum, sahiden de koyde ne olup bitigi hakkinda en ufak fikrim yoktu. -elvin yengenin kollarimda, senin ismini sayiklayarak oldugunu
biliyor muydun mesela??? \ iste simdi kelimenin tam anlamiyla neye ugradigimi sasirmistim. -ne zamandan beri?? diye sordum hemen. -gecen hafta, yanitini aldim. -ustelik olurken surekli senin ismini
sayikladi.. isin dogrusu, uzuldum desem yalan olurdu, ama neticede bir insan evladi o da, olum kimsenin uzerinde hos durmuyordu sonucta.. -eee? konuya geri donecek olursak?? sonra ne oldu? sedef
kaldigi yerden devam etti: -sonra ben de, cezaevine gidip, sizin kogusun agasiyla gorustum. senin yavuklun oldugumu soyleyince beni ciddiye alip dinledi sagolsun. -sedef!!! diye atildim. ben senin
yavuklun falan degilim, her yerde sunu soylemeyi keser misin artik! sedef bir iki saniyeligine bozuldugunu belli eden bir surat ifadesi takindiktan sonra sozlerine devam etti: -onlar da bana senin
basina gelenlerden, gibintilarindan, gece gordugun ruyalardan, davranislarinin degismesinden vs bahsettiler. hasan dedenin duasinin uzerine cay dokuldugnu soyledir, ben de bizim komsu koyun hocasina
gidip yeni dua yazdirdim, aldigim gibi de dogruca hastaneye, yani sana getirdim!! -pekala, dedim. madem boyle, o halde neden kitabin icine sakladin dualari? adam gibi dua getirdim diye getireydin ya???
-ufffff, askerler polisler bir suru adam koylu diye dalga gecmesinler diye oyle yaptim, dedi. -neden dalga gecsinler ya onlar da anadolu ailelerinin cocuklari---\ sedef sozumu keserek, elleriyle
omuzlarimi oksayarak ve gulumseyerek sirnasmaya basladi: -sen simdi onu bunu birak da, soyle bakalim. yedin mi boregimi yemedin mi? yedin mi yemedin mi? \ bir yandan surekli bunlari tekrarliyor, diger
yandan da cenemi burnumu isiriyordu. bir sure daha cilvelestikten sonra burundu ceneydi derken opusmeye basladik. tam opusmeye baslayali otuz saniye kadar olmustu ki, kapinin arkasindan kopek inlemesi
gibi aglamayla karigib fakat ses cikarmamaya calistigi her halinden belli olan aci bir ses duyuldu. -
88.
+2
Beyler işteyim fırsat buldukça yazacağım
.bir iki dakika boyunce yurudukten sonra, arka bahcenin en kuytu, en karanlik kosesine geldik.
oyle ki, upuzun duvarlarin tam da bitistigi yerde, yani hastanenin dort kosesinden birinde, ne hastanenin icinde,
ne de sokakta herhangi bir lambanin aydinlatamadigi bu kuytu kosenin etrafinda da sanki yillarca bicilmemis gibi
duran, neredeyse yarim insan boyuna erismis otlar, cimenler vardi.. uzaktaki bir insanin bizi farketmesi
imkansizdi. birilerinin bizi gorebilmek icin burnumuzun dibine gelmesi gerekiyordu. -dur! bu komut ayni
kisiden gelmisti. ayakta, sirik yutmus gibi dikeliyordum. sarjor sesine benzer ses yeniden duyuldu. bacaklarim
gayr-i ihtiyari titriyordu, titremesine engel olamiyordum. konusacak olsam sesim de titrerdi herhalde. -diz cok!
\ kalp atislarim iki kat hizlanmisti resmen. soluk alamiyor gibiydim. usulca diz cokmeye basladim, vucudum
agir geliyordu, tasiyamiyor gibiydim. her an beynimde bir kursun patlayacak hissi insani bin kere olmekten beter
hale sokuyordu. -sahadet getir ulan!!! bana komutlar yagdiran ses hafiften yumusamis, ofkeyle karigib
aglamakli bir hale gelmisti. hala ona arkam donuktu. ne yani, dedim. son bir istegim olup olmadigini sormayacak
mi?? son bir sigara yakamayacak miyim yani? dedim kendi icimde sinirden gulerek. bu isin raconunu en buyuk
dusmanlar bile birbirini dograyacaklari esnada bozmamis iken, bu herif kim oluyordu, kimin nesi oluyordu ve
neden bana bunu yapiyordu? bir an gozlerimi yerden yukari dogru kaldirdim. duvardaki kediler, karanliktan
dolayi renkleri belli olmuyordu. yalnizca gozleri, son derece parlak ve netti. her biri teker teker, daha dogrusu
cifter cifter uzerime dikilmisti. hayvanlar, cekirdek citlatip film izler gibi bu ani izliyorlardi. fakat o da ne???
birdenbire kedilerin birkac tanesinin gozleri sonmeye basladi. -
89.
+2ilk kedinin ardindan ikinci, ve ucuncu kedinin de gozleri sirayla sonerken, sira dorduncu kediye geldiginde, ilk
kedinin gozleri yeniden belirerek parlamaya basladi. daha neler olup bittigini anlayamadan son derece sert, tok
ve birsey ezilmiscesine, gurultulu oldugu kadar igrenc bir ses geldi kulaklarima. refleksif bir hareketle arkami
donuverdim. burak, elinde kocaman bir tasla karsimda duruyordu. az once yanimiza, yani arkamda duran eli
silahli adamin arkasina usulca suzulmus ve elindeki devasa buyuklukteki tasi, adamin kafatasina hiddet ve hincla
gecirmisti. iste tam o anda kedilerin gozleriyle ilgili olan karmasayi cozdum. burak, isiga dair birseyin olmadigi
zifiri karanlik bir mekana suzuldugu icin, duvara yansimasi muhtemel golgesi gorunmemisti, cunku duvarda da
isiga dair birsey yoktu. ancak ve ancak kedilerin gozleri, golgeden nasibini almis ve bana kisa sureligine yok
olmus gibi gozukmuslerdi. dorduncu kediden itibaren birinci kedinin gozlerinin yeniden acilmasi, buragin
arkamizda elinde tas, yavasca, sinsice ilerliyor olmasindan baska birsey degildi. burak birkac saniye
suratima baktiktan sonra: -hadisene aptal! kaybedecek vakit yok! diye fisildayarak haykirdi. fakat benim hic
de oradan ayrilmaya niyetim yoktu. bu adam kimdir nedir ogrenmeliydim. yerde baygin vaziyette yatan
adama dogru yonelir yonelmez burak kollarimdan gibi gibi tuttu. resmen engel olmaya calisiyordu bana.
-birak onu! dokunma ona!!! \ saskinlik icerisinde, az once beni oldurmek uzere olan bu adamin kimligini
ogrenmek istememe bu kadar buyuk tepki gosteren buraga bakiyordum. en pgibopat ifadesini takinmis,
karanlikta zar zor gorulen yuzunun ortasinda gayet net parlayan bir cift mavi goz, ofkesini ifade etmesine
yetiyor ve artiyordu bile. birden ani bir hareketle yerdeki adamin yanina kosuverdim. burak da ayni hizla
yanimda bitti ve yeniden kollarimdan tuttu: -anlamiyor musun!!! \ -neyi ulan neyi!!! -
90.
+2Bikac saat icerisinde olay yeri inceleme ekipleri gelip bu adam uzerinde inceleme yapacaklar!! senin de parmak
izlerini, veya sana ait en ufak bir doku ornegi bulduklarinda ne olur biliyor musun! bu olay da senin uzerine
kalir, bu sefer deli degil zir deli diye omur boyu bir odaya kapatilir, duvarlarla konusursun! tabii en iyi
ihtimalle!!! \ anlamiyordum. adamin sadece yuzune bakmak istiyordum. parmak izimi belli etmeden,
herhangi bir elbise, bez ile veya dogruca ayagimla iteleyerek gayet yerde yatan bedeni cevirebilir ve yuzunu
gorebilirdim. buragin dosya konusunda acele etmek istemesini anlayabiliyordum, ama benim sadece birkac
saniyemi alacak bu isi gerceklestirememem icin uzun muddet cene calip kendi birkac dakikasini feda etmesini
hic mi hic anlayamiyordum. iste tam da bu sirada, adamin beni silah zoruyla su an bulunmakta oldugumuz
yere getirirkenki yoldan, yani geldigimiz yoldan bulundugumuz tarafa dogru birisi kosuyordu. -ramiiz!
ramiiiz! \ bagiran kisinin kim oldugunu goremiyordum, zifiri karanlikta yalnizca bir kipirti halinde
gorunebiliyordu. onun bizi gormesi ise mutemadiyen imkansizdi. ancak birkac saniye sonra bu sesi tanidim ve
tanimamla da yuzumde kocaman bir gulumsemenin aksetmesi bir oldu. bu kisi, kuzenim muhammet'ten
baskasi degildi.. -
91.
+2
yeğenler ben bi yemek yiyip geliyorum rez alın
-
92.
+2kos yakala onu! dedi burak aceleci bir tavirla. -kuzenini gozden kaybetme sakin! ona ihtiyacimiz olacak..
fakat muhammet az once bulundugu yerden uzaklasmaya baslamisti bile. cebimde kapali vaziyette tuttugum
telefonumu cikarip actiktan sonra kuzeni aramaya basladim. bu arada burak arkamda yerlerde birseyler ariyor
gibi, egilmis vaziyette birseyler kurcaliyordu. -alo! kuzen! diyerek cevaplandirdi telefonu muhammet. bir an bile
konusmama musade etmeden, soluk almadan konusuyordu adeta: -olm beni dinle! hemen cikman lazim
buradan! \ tam o sirada, daha ben konusmaya firsat bile bulamadan burak telefonu elimden kapti ve benmisim
gibi konusmaya basladi: -kuzen, acilen a blogun icine gir, gordugun ilk yangin dugmesine bas! hastaneden
cikicam, ama dedigimi yapmazsan cikamam! sadece dedimi yap! yangin alarmini calistir! yangin alarmi
calistiktan 20 dakika sonra, devlet hastanesinin arkasindaki mezarlikta bulusalim. unutma, bir iki dakika
icinde yangin alarmini devreye sok, sonra hemen hastaneyi terket! soru sorma! dedigimi yapmazsan
cikamam! hadi cabuk! vakit yok! \ bu konusmanin ardindan telefonu sert bir hareketle kapatti ve bana geri
verdi. bir yandan hizli hizli yuruyor, diger yandan kolunu koluma takmis, beni de ittirerek hizli yurutuyordu. -
sen ne halt ettigini saniyorsun! diye kukredim bir an. kelimenin tam anlamiyla cileden cikmistim. burak cevap
vermiyor, sadece hizli yurumesine hiz katiyordu. ben de ses tonumu yukselterek ayni sorulari 2 kez daha
tekrarlayinca yurumeyi birakti. -sana diyorum lan! \ tum hatlariyla bana dondu. gozlerinden dehset
saciyordu. -tum dikkatleri oteki binaya cekmeden, bu binaya nasil girecegini saniyorsun! sen elini kolunu
sallaya sallaya iceri gireceksin, kapisi kiliti bir kapi, sifresiz acilmasi imkansiz bir kasa ve butun bunlari
gozetleyen bir guvenlik gorevlisi yokmus gibi, gidip dosyayi alip geleceksin oyle mi! sen nasil bir aptalsin lan! -
93.
+2asansorun kapisi acilir acilmaz tam arabayi iceri surmek icin hamle yapmistim ki, asansor kapisi acildigi anda karsima cikan ahu hemsire beni durdurdu. -aaa bu saatte napiyorsunuz burada??? dedi telasTümünü Göster
icinde. durun durun, yardimci olayim size. -birseyim yok saolun, ben kendim giderim, dedim sesimden taninmamak icin en boguk ses tonumu takinarak. -ya olur mu oyle sey, biz niye variz burada? \ "isime
burnunu sokmak icin varsin amk huursu baska ne icin burada olacaksin" diye soylendim icimden. -siz nereye gidiyordunuz, ben gotureyim sizi.. \ -biz bir kaza yaptik ailecek.. dedim. -hI hI.. hI hI..
ahu hemsire, asiri derecede anlayisli ve ilgili bir ses tonuyla basini salliyor, "butun dikkatimle dinliyorum" mesaji veriyordu. boguk sesimle uydurmaya devam ettim: -beni buraya getirdiler, 6 saat oldu
esimi bekliyordum, nihayet o da gelmis, acildeymis simdi.. ona bakmaya gidiyordum.. ne olur, ne olur esime goturun beni..\ numaradan dolan gozlerim, titreyen sesim ve ellerim, ahu hemsireyi oldukca
etkilemis gorunuyordu. -tamam, dedi. hemen acile gidiyoruz, esinize bakacagiz, ama ondan sonra yatip dinlenmelisiniz, lutfen, itiraz istemiyorum. cok zor bir gun gecirmissiniz! -peki, dedim. \
birlikte asansonra bindik, hemsire zemin kat dugmesine basinca, kafamdaki a planini iptal edip, b planini devreye koyuverdim. evet, danisma katindan gececektik, ancak nasil ki, tek basina tekelerli bir
araba suren sargili bir hasta, hastane disina cikarak inanilmaz bicimde dikkat cekecekse, basinda, arabasini suren bir hemsireyle beraber acile goturulen sargili bir hasta da bir o kadar dikkat
cekmeyecekti. acilin on kapisi danisma katina, arka kapisi ise hastanenin acil cikisina aciliyordu. acil denilen yer her zaman bir hareket, bir hengame, yakinlari olen, kafasi gozu yarilmis, yasam
savasi veren insanlarla doluydu. dolayisiyla firsattan istifade hemsireyi atlatmanin bir yolunu bulup acilin arka kapisindan hastane bahcesine bir sekilde sivismayi basaracak ve ikinci binaya gecis
yapacaktim. "!" ulasmak icin bekledigimiz kata vardigimizi belirten cinlama misali uyarici asansor sesi kulaklarimiza nufuz etti. danisma katindan geciyorduk simdi. epey yol almis, danismadaki kizlarin
oldugu, anonslarin yapildigi yere gelmistik. tam acil tarafina gececektik ki, birden doktorun biri ahu hemsireye seslendi: -ahu! iki dakika bakabilir misin? -suan olmaz. -ahu lutfen! ahu hemsire -
bir saniyenizi rica ediyorum, hemen gelicem, dedi ve 5-6 metre otemizde bekleyen doktorun yanina gidip sessizce konusmaya basladilar. noluyo lan, dedim, vay amk ahunun manitasi da tam gelecek zamani
buldu. ne yerimden kipirdayabiliyorum, ne acile gidebiliyorum.. gidecek olsam gorecek, aramizdaki mesafe birkac metreden ibaret.. once sagima, sonra soluma bir goz attim. normalde, yani gunduz
vakti sularinda; danismada bekleyen birbirinden guzel, boya kamyonu carpmiscasina makyaj yapan, renk cumbusunden olusan gokkusagini aratmayan danisma hatunlarinin yerinde yalnizca bir tek kiz vardi;
benim zamaninda "cilek" ismini taktigim, gercekten de cilege benzeyen guzel kizdan baskasi degildi bu. birkac saniye boyunca birbirimizin gozlerinin icine baktik, "lan, dedim gozlerimden falan tanimaz
insallah beni kevase... " iste tam o sirada on cikis otomatik kapisi, iki yana ayrilmak suretiyle acildi, iceri hizli adimlarla girmekte olan kisi, kuzenim muhammetten baskasi degildi. kosarcasina hizli
adimlarla, cilli yuzlu, cilek kivamindaki danisma kizinin yanina geldi: -nerede o!!! hangi katta!!! -kim? dedi cilek kiz saskinlik icerisinde. -kuzenim!! ramiz
!!! -
94.
+2\ bu kadar lafa elbette sadece ve sadece dosyaya ulasabilme surecimin kisalmasi icin katlaniyordum.
elimden, onun dediklerini yapmaktan baska bir sey gelmiyordu.. tam bu sirada olanlar olmus, kulaklari
patlatan, daha onceden de asina oldugumuz, yureklere korku salan cinsten paldir kuldur oten hastane yangin
alarmi devreye girmisti. -kuzenimiz basardi! dedi burak. anlamsiz bakislarima mukabele olarak hafiften tipik
alayci siritmasini takinarak ve -hadi ama, o artik benim de kuzenim sayilir, dedi. ceketinin ic cebinden bir kar
maskesi cikardi. -bunu giy. ben telefonuna cagri attigimda iceri gireceksin. iceri girme konusunda aceleci
davransan iyi edersin, alarmin fake oldugunu anlamalari 10 dakika ya surer, ya surmez..dua et de muhammet
hastaneden kacmayi basarabilmis olsun... \ diger elinde simgibi tuttugu, beze sarili cok agir bir diger seyi de
uzatti: -sadece cok zor kaldigin durumlarda kullan. mumkun oldugu kadar kullanmamaya bak. \ evet, artik
bir silahim vardi. buragin butun bunlari nereden buldugunu mu, geceleyin oldurulmek uzereyken bir anda nasil
ortaya cikip da hayatimi kurtarmasini mi, beni oldurmek uzere olan adamin yuzunu neden bir turlu gormeme
izin vermeyisini mi, bu kadar plani daha onceden oturup tasarlayip tasarlamadigini mi daha cok merak ettigimi
bilmiyordum, ama sanirim kuzenimin bana soylemeye calisip da bir turlu soyleyemedigi sey, su an icin
bunlarin hepsinden daha cok kafami mesgul ediyordu.. -
95.
+2sanki iplerim cozulmus de serbest birakilmisim gibi, ya da az once gorduklerim hic olmamis gibi, bagira cagira yattigim yerden firladim. hemen isigi yaktim, vakit gecenin koruydu. yedigim yemek yarimTümünü Göster
kalmis sekilde yatagimin dibinde duruyordu. yatagimdaki harita burus burus olmus ve bir kosesinden cekistirilmis gibi yirtilmisti. kendimi frenlemeye calissam da, basarili olamadim ve hizli hizli
nefesler cekerek aglamaya basladim. cektigim nefesleri geri vermiyor, sadece hizli hizli nefesler cekiyordum ve cektikce gozlerimdeki yaslar daha da birikiyor, aglamam hizlaniyordu. -lan, yeter artik
amina koyayim, yeter! diye bagirdim. birkac dakika bu vaziyette duvarlari yumrukladim fakat bir sure sonra kendimi toparlayarak bunu yapmayi kestim. amk, dedim lan zaten millet delirdigimi tescillemis,
biraz daha bu sekilde dikkat cekmenin alemi yok.. artik bana cinlerin musallat oldugundan adim gibi emindim. aksi halde delirdigimi kabul etmek zorunda kalacaktim.. ah! dedim ah! nereden kaybettim hasan
dedenin dualarini. allah kahretsin! ustumu gibi gibiya giyindim. aslinda birseyler yapacaksam simdi tam sirasiydi, muhasebe odasinda birilerinin olmasi imkansizdi, saat gecenin 3u, bu isi yapmak icin
bicilmis kaftanti. koridora ciktim. bulundugum yer, yatalak hastalarin kati oldugu icin, ve saat gecenin uc bucugu oldugu icin pek kimseler yoktu ortalikta.. hizli fakat sessiz adimlarla, katta gezinmeye
basladim. bulundugum kat ikinci katti, ayni sekilde haritaya gore; muhasebenin de ikinci katta oldugu goruluyordu. yarim saattir neredeyse butun kati gezmistim, fakat muhasebeye dair hicbirsey yoktu
ortalikta. -lan, nasil olur? dedim. hastalarin odalarindan, tuvaletten ve bir iki temizlik esyasi deposundan baska birsey yoktu bu katta. caresizce odama geri dondum. her ne yapacagimi kestiremedigim
durumda yaptigim gibi, camdan disarisini seyretmeye basladim. hayattan tiksindigim anlarin tamamini olusturuyordu bu anlar. bu amini yolunu gibtigim hastanesinde ne gunlerim gecmisti. hastane bahcesinde
her zaman beraber oturdugumuz, ve ne zaman baksam buragi gordugum palmiyeli kamelyadaydi simdi gozlerim. ama ilginctir, ne zaman baksam mutlaka orada bulunan buragin yerinde yeller esiyordu bu kez.
-hayret.. dedim kendi kendime. -belki evinin yolunu bulmustur beyefendi.. banyoya girdim, kapiyi ve igiblari actim. hersey normal gorunuyordu. heryerin isiginin acik oldugundan iyice emin olduktan
sonra, "hele su haritaya bir daha goz gezdireyim, beli bir yerde hata yapiyorumdur" diyerek haritayi yataga degil, bu sefer yere yaydim. herhangi bir harektle egilmeden, comelmeden, tamamen ayakta, dik
ve kusbakisi bir pozusyonda, belki bakis seklimi degistirirsem, goremedigim bir hatayi gorurum mantigiyla haritayi incelemeye koyuldum. hersey ilk baktigimdaki gibiydi, muhasebe hala ikinci kattaydi.
yaklagib yirmi dakika kadar uzun uzun inceledikten sonra en sonunda, kucuk ve tuhaf bir ayrinti dikkatimi cekmeyi basarmisti: bodrum katta olmasi gereken morg, yerinde yoktu.
başlık yok! burası bom boş!