/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 108.
    +2
    -tekrar ediyorum abi, dedim. bicagi ne goren oldu, ne duyan. koynuma saklayivermistim. -neden peki neden? manyak misin oglum sen?? koyu duzenli olarak teroristler mi basiyor? semdinli mi lan orasi!

    memleketin en batisinda belinde tufek koynunda bicak texas cilik oynuyorsun.. e olacagi buydu.. dedi yildiray abi. -abi bir keresinde deli riza ustume saldirdi, babamla amcam da sahit, guvenli degildim

    tehli---\ -tamam uzatma. yildiray abi yine sozumu tamamlamama izin vermemisti. -bicak mevzuunu dusunme, ben ona bir kilif uydurdum. senin gotunu kurtarmak icin koyde tufekli, bicakli,

    emanetli gezmeye sebep bir tehlike aradim haftalarca. koydeki herkesle konustum, bugune dek oyle eskiyadir capulcudur birsey olmamis koyde ama bir kopek varmis.. birden midemde tuhaf bir bulanti

    hissettim. o gece kopegin beni kovaladigi lanet kabus gelmisti aklima. o ruyadan sonra, daha dogrusu o huur cocugu kopekle tanigibligimdan beri kopeklere karsi bir antipati kazanmistim. -beni dinliyor

    musun??? yildiray abi besinci sigarasini yakiyordu. -dalmisim abi afedersin.. -dinlemeyeceksen yollayayim seni? dedi hisimla. -abi ozur diledik ya, devam et sen.. -bu kopek zamaninda iki can

    almis, kuduz degilmis sanirsam ama zamaninda, koydeki bir bebegi, ve bir de senin yaslarindaki bir genci parcalayarak oldurmus.. mide bulantim son haddine ulasmisti, midemdeki asit bogazima dayanmis,

    beni kusmaya zorluyordu artik. -... ve isin garip yani, bu kopegi oldurememis bizim koyluler. hani o koruluk var ya bi tane kahvenin oraya dogru bitimi var.. guc bela -evet.. diyebildim. avukat

    yildiray devam etti" -iste oraya biyere yuvalamis, yavrularini bulup oldurmusler ama kendisini tum aramalarina ragmen bulamamislar. hala daha orada yasadigina inaniyorlar, dedi. hemen ardindan alayci bir

    tavirla guldu ve ekledi: -hos, bana kalsa coktan olmus gitmistir ama olmemesi oyle isimize geldi ki kocum, bilemezsin. sanirim bununla nereye varmaya calistigini anlamistim. yildiray abi anlamakta

    oldugum seyleri yuzume karsi tekrarlayarak tasdik etmis oldu: - mahkemede; bu tehlikeli kopegin olasi ani saldirilarindan0 korunmak icin kesici, delici veya herhangi bir silah kapsamina giren herhangi

    bir arac tasima gerekliliginin muhtarlik tarafindan alti cizilerek vurgulandigini ve salik verildigini soyleyecegiz. -fakat, dedim. bu dogru degil??? -oglum koyun muhtari amcan degil mi? ona da

    onaylatiriz, su an butun koy senin kurtulman icin seferber olmus durumda zaten. butun koy insanlari mahkemede kendilerinin de zaman zaman bicak tasidiklarini, bunun bizim koy icin normal bir davranis

    oldugunu soyleyecekler. bunlarin hepsi hakimi etkilemek ve senin en onemli seyden, bicak olayindan yirtman icin gerekli. ancak bicaktan yirtman yeterli olmayacaktir cunku ortada asilli, komplo oldugu

    henuz kanitlanmamis bir ihbar var. en azindan tutuklu degil, tutuksuz sekilde yargilanmaya devam etmeni saglamaya calisacagim, dedi altinci sigarasini sondururken
    Tümünü Göster
    ···
  2. 107.
    +2
    bir an durdum. istanbuldaki sevgilim yelizle beni cok kiskanirlardi, surekli ayrilmamizi isteyen uyuz bir kiz tayfasi vardi fakat o ahmak liseli kiz tayfasindaki bir iki kizin ayrilmamizi istemelerinin

    sebebi zaten bir iki salak kizin bana agib olmasiydi. benim hapse girmemi neden istesinler? ve taaa istanbuldan benim koyume, alakasiz bir olay araciligi ile bu kadar buyuk bir ise kalkissinlar?? -bu cok

    anlamsiz, gereksiz, kisaca imkansiz bir ihtimal, dedim. -haklisin, dedi yildiray abi. -peki ya koy? koyden biri var mi hic? gozlerimin icine dikmekte oldugu sert bakislarini daha da ciddilestirdi: -

    durust ol ramiz, bana karsi durust olmaktan baska bi caren yok aslanim. -biliyorum abi, sana hic yalan soylemedim, dedim. sedefle aramizda birseyler oldu, beni cok seviyor. ben pek ciddi dusunmesem de

    hosuma gitmiyor da degil, dedim. -peki bu kizin hic seveni, yavuklusu, sevdalisi veya eski ciktigi falan var mi yok mu biliyor musun? -bilmiyorum abi, dedim. ama olsa bile, bu bana komployu kuran kisi,

    neyine guvenerek yapti bu ihbari anlayamiyorum. yani demek istedigim, gupegunduz vakitte cinayet mi olur allahaskina??? buna cocuklar bile inanmaz.. buyuk cesaret dogrusu, takdir edilesi... yildiray

    abi sesini yukselterek araya girdi: - madem o kadar sacma sapan bir ihbardi da neden haftalardir hapislerde surunuyorsun cocuk! neden mahkeme koselerinde anamiz gibiliyor! neden ulan! --neden olacak o kahrolasi

    bicak yuzunden! ben de sesimi yukseltmis ve hiddetlenmistim. ikimizin de gogsu sisip sisip iniyordu. -peki sen ne tak yemeye bicakli oldugunu soyledin telefonda? neden boyle bisey yaptin a oglum??

    bir an dusundum.. dusundum.. hayir, bu dogru degildi. -uzerimde bicak oldugunu kimseye soylemedim abi.. dedim. -emin misin? -evet. adim gibi eminim. yildiray abi yakmak uzere oldugu sigarasini

    yakmadan oylece beklemeye basladi. dusunceli bir durusla yakmak uzereydi ama bir turlu yakmiyordu, daha cok kendi devreleri yanmis gibiydi. -oyleyse jandarma ekiplerine ulasan ihbarda 3 kisiden birinin

    kesici - delici alet, edevat bulundurdugu bilgisi nereden sizdi??? faltasi gibi acilmis gozlerimle hortlak gormus gibi yildiray abiye bakiyordum simdi. uzun zamandir ilk defa bu kadar saskinlik ve

    hayret icerisinde kalmistim. -ne yani, dedi yildiray abi. -sen bunu zaten bilmiyor muydun?
    ···
  3. 106.
    +6
    sinirlerim iyice gerilmisti. yumruklarim mutemadiyen gibilmisti. ofkeden burnumdan soluyordum. kim ulan bu huur cocugu?? diye dusundum. -peki ya elvin-- -izin ver bitireyim, sonra istedigini

    sorarsin, dedi yildiray abi. belki bir umut, ihbarin hangi telefondan yapildigini ogrenebilirsem, bir ev, bir hane, bir dukkan belki.. cemberi iyice daraltmis olurdum diye dusundum. ama malesef.. -malesef ne???

    dedim sabirsizca. yildiray abi agzinda sigarasiyla devam etti: -malesef ihbar canakkale merkezden, bir ankesorlu telefondan yapilmis.. hiddetle ayaga firladim: -yok abi bende sans olsaydi anamdan avrat

    dogardim, dedim hincla. -olm sakin ol! sakin ol da dinle.. bi rahatla bakalim boyle olmaz. gibtir git bi elini yuzunu yika gel, dedi/ - yok abi iyiyim boyle anlatmaya devam et, dedim. -o zaman su

    kolonyadan sur yuzune, dedi buronun uzerindeki limon kolonyasini isaret ederek. ben bir yandan bozuk pgibolojim hasebiyle cayir cayir yanmakta olan yanaklarimi, boynumu kolonyayla serinletirken, yildiray

    abi de pakedinden bir uzun marlboro cikarip agzima soktu. -al bi de sigara yak. bi serinle bi sakinle bakalim.. meraklanma, onlar cakalsa biz de keklik degiliz. bu isten once yirticaz, sonra da onlarin

    aleyhlerine ceviricez insallah. simdi beni iyice dinle. tum dikkatimle ona odaklandim ve kulaklarimi dort acarak pur dikkat kesildim: -isler boyle sarpa sarinca, kocum.. dedi. -bu isin cember

    daraltmakla olmayacagina kanaat ettim. cunku ben cemberi her daralttigimda daha da buyudu. bu isi yakin ihtimaller uzerinden eleyerek halledecegiz. yani mantik yuruterek.. demek istedigim seyi anliyor

    musun?? \ bir muddet dusundukten sonra kararli bir edayla cevap verdim: -hayir.. -seni ihbar eden kisinin seninle ilgili ciddi sorunlari olsa gerek.. bu o kadar basit birsey degil. bir insani

    cinayetle suclamak ancak bir manyagin yapabilecegi birsey. bu kisi her kimse, sende ona ait birseyler olmali. son zamanlarda takistigin, dalastigin biri veya birileri var miydi? koyde veya istanbulda? -

    hayir.. -peki ya borcun harcin oldugu veya alacakli oldugun herhangi biri? -hayir.. -peki ya kiz meselesi falan???
    ···
  4. 105.
    +1
    -insallah.. dedim zerre kadar inanmayarak. yildiray abiyle adliye binasinda kime ait oldugu hakkinda en ufak bir fikrim olmadigi bos bir odaya gectik. -bak aslanim, dedi. seni kim niye ihbar etti

    bilmiyorum. ki zaten ihbar edilecek birsey yapmak niyetinde olduguna da inanmiyorum. birinin sizi orada kadinin kapisinin onunde elinizde yemeklerle gorup de "bunlar katildir" seklinde olaganustu bir

    yorumla dakikasinda ihbar etmis olma ihtimalini dusunuyorum ki bu da cok ama cok dusuk bir ihtimal, nitekim elvin nene nin evinin yakin civarinda bir komsusu hosbesi de yok. geriye son bir ihtimal

    kaliyor: komplo. biri size tuzak kurdu, artik bundan eminim. tuzaklari kim kurar? sana dusmanlik besleyen insanlar. peki insanlar sana neden dusmanlik besler? - neden?? diye sordum saskinlik icerisinde.

    kimseye bir zarari dokunmayan kendi halinde birine kim neden dusmanlik etmek istesin ki? -ben kimseye birsey yapmadim abi.. bu ihtimal de en az digerleri kadar sonuk. kusura bakma.. dedim. -iyi dusun
    ramiz.. dedi yildiray abi. iyi dusun.. birilerinin sana dusmanlik etmesi icin illa gidip eline bir tas alip da malum kisinin kafasini yarman mi gerek? belki de sadece damarina basmissindir farkinda

    olarak veya olmayarak? -iyi de kim??? dedim. - kim olabilir?? hem ayrica ben icimden yemek goturmek geldi goturdum. bu kisi her kimse bunu planlamasi imkansiz! yemek goturmek fikri bana birileri

    tarafindan verilmedi ki o kisiler tarafindan tezgaha getirilip tuzaga dusuruleyim. bu tamamiyle bana ait bir fikirdi, ben iyilik etmek istedim, aha halim ortada. yildiray abi her zamanki keskin bakislarla ortaligi suzen bir sahin

    edasiyla kaslarini catmis, elindeki dosyalari uzaktan uzaga gozden geciriyordu. bir sigara yakti, odayi dumanlariyla kapladiktan sonra pencereyi acmak icin agir ve dusunceli adimlarla pencereye dogru yanasmakta iken

    sozlerine kaldigi yerden devam etti: -yani sen simdi soyluyorsun ki, basina bu kadar is acan bu sacmasapan "teyzeye yemek goturelim" tantanasini hickimseye acmadin? hickimseyle paylasmadin? oyle mi? -

    elbette paylastim yildiray abi. sen de biliyorsun, dostlarim sedat ve murseli arayip biraz yemek getirmelerini istedim. -peki sen onlarla bu is icin onceden mi sozlestin, yoksa paldir kuldur birden

    telefonla mi arayip soyledin? yildiray abime guvenim sonsuz oldugu icin dogrulari soylemekten cekinmiyordum. -birden telefonla aradim abi, dedim. -peki sence onlarin yaninda hickimse yok muydu? yani

    yalnizlar miydi, yoksa yanlarinda birileri var miydi? isin bu tarafini hic dusunmus muydun ramiz?? \ bir an oldugum yerde kalakaldim. evet, bunu hic dusunmemistim. mursel veya sedat pekala benimle

    telefon gorusmesini sonlandirdiktan sonra yanlarinda bulunan kisilere hep beraber yemek goturecegimizi soylemis olabilirlerdi ve bu kisi veya kisiler de bizi cinayet isliyormusuz gibi ihbar etmis

    olabilirlerdi.. -peki bunu sedat ve murselle konustun mu abi? dedim. -evet.. -eee? ne soylediler kim varmis yanlarinda?? yildiray abi burnunu cekti, omzundaki kepekleri dikkatli dikkatli silktikten

    sonra sanki onemsiz birsey hakkinda konusuyormusuz gibi derin ve umutsuz bir nefes cekerek devam etti sozlerine: -gariptir, murselin yaninda hickimse yokmus. bu iyi bir haber gibi gelmisti en basta,

    cunku geriye sadece sedatin yanindakiler kalmis olacak, cember iyice daralacakti. fakat oyle olmadi.. cunku sedat seninle telefonla konusurken her zamanki gibi kahvede okeyin basindaymis, isin kotu

    yani ise oglen saati, tarla vakti, cok fazla kisi olmasa bile o anda kahvede kimlerin oldugunu hatirlamiyor..
    Tümünü Göster
    ···
  5. 104.
    +1
    birkac dakika sonra kendi adima yapilan hastane anonslari sonucunda askerlerin fildir fildir aradiklari kisinin ben oldugumu anladim ve yukari ciktim. askerlerden biri danismada benim ismime anons

    yaptirirken, diger ucu de beni bulmak icin hastaneyi kose bucak aramak uzere dagilmislardi. besbelli odama bakmislar, butun gece cayir cayir yandigini ogrenmisler ve kaybolmam, olmem veya firar etmem

    halinde baslarina geleceklerden duyduklari tarifi imkansiz endiseden oturu canla basla beni ariyorlardi. yanina kadar gidiverince, danismadaki asker, avini saatlerce kovalamis ve buyuk zorluklar

    neticesinde, nihayet yakalamis, marifetli aslan edasiyla kollarima kelepceyi geciriverdi. diger askerlerin bir araya gelmesi icin, bulunduguma dair yapilan son anonstan sonra hep beraber oncelikle

    randevu programimindan geri kalip kalmayacagim hakkinda bilgi almak icin doktor hilal hanimin sekreterine, oradan da dogru cezaevi nakil aracina bindik ve yola koyulduk. aracin icindeki kafeste, etrafina

    zarar vermesin veya kacmasin diye kapatilmis bir hayvan gibiydim. bir maymun gibi hissetmemek icin elimden geleni yapiyordum. -nereye gidiyoruz? diye sordum merakima yenik duserek. kafes parmakliklarinin

    hemen diger tarafinda oturan iki askerden biri yanitladi: -durusman varmis bugun. seni erkenden goturuyoruz iste. hem avukatinla falan da konusursun. aslinda nereye gidiyor oldugumuzdan ziyade daha

    baska bir konu hakkinda merakima yenik dusuyordum fakat sormaya cesaret edemiyordum. 4 tane askerin morgda ne isleri vardi? ustelik butun gece de yoklardi? bir sure sonra arac varacagi yere varmis, yavas

    yavas parkediyordu. kafesin icinden birsey gorunmuyordu ama, disaridaki yuksek ugultuyu kolaylikla duyabiliyordum, buyuk bir kalabalik beni bekliyordu sanki. birazdan askerler tarafindan aractan

    indirildikten sonra cok da haksiz olmadigimi gorecektim. basta avukatim yildiray abi olmak uzere, annem babam amcamlar dedem nenem kuzenler halamlar enisteler, sedat, mursel, serhat ve sedef.. butun

    akrabalar oradaydi, hatta neredeyse butun koy gelmisti. beni ellerim kelepceli vaziyette gorunce gozyaslarini tutamayan annem bana ilk sarilan kisiydi. ardindan babam, kuzenler vs.. ailesinden bu kadar

    ayri kalmis birine ve ailesine saygisizlik etmek istemeyen askerler, ailem ve akrabalarimla cok ayrintili olmasa da, tek tek gorusup az da olsa hasret gidermeme musade etmislerdi. yildiray abi

    gulumsuyordu. -gel bakalim, dedi. bu kadar acele etmeye gerek yok, seni bugun kurtaricaz bu beladan allah'in izniyle.. artik aksama evde bol bol hasret giderirsiniz..
    Tümünü Göster
    ···
  6. 103.
    +2
    kucuk bir patlama sesi duyuldu. bu, buragin cakmagi olmaliydi. ates icinde kalmis bir cakmaktan bu kadar gurultulu bir patlama sesi cikacagini tahmin etmiyordum. bir an olsun arkama bakmadan kaciyordum.

    burakla merdivenlerden assagi atlaya ziplaya iniyorduk. yangin alarmi devreye girmisti bile. sagda solda kosusturan insanlar.. eline yangin sondurme tuplerini kapmis yangin yerine hucum eden hastane

    gorevlileri... elinde telefon panikten itfaiye numarasini ceviremeyen danismadaki kiz.. herkes kendi yangin panigini yasiyordu.. kostura kostura kendimizi tuvalette bulduk. tuvalet bombostu

    fakat disaridaki curcunanin sesleri kolaylikla duyuluyordu. yalniz kaldigimiz ilk anda hemen -bunu neden yaptin! diye sordum/ -neyi?? -odayi neden atese verdin! burak, buyuk bir ofkeyle

    bana bakti: -cunku suclu oldugunu bana soylememistin! seni dusundugum icin yaptim! hemen ardindan iki eli iki kolumda gibica kavrayp hafifce sarsti: -simdi bir karar vermelisin. eger

    kacmak niyetindeysen bundan iyi firsat olmaz, hic durma. bu hastanenin her kosesini avucumun ici gibi bilirim, acil in arka kapisindan 3 dakikada sivisabilirsin. yok eger kacmak

    istemiyorsan, hastanede kalmaya devam etmek istiyorsan da hemen guvenligin yanina gidip bir kaza sonucunda yangin ciktigini, iceri girmekten korkan bir hemsirenin yangin baltasini yerden

    sana firlatarak yolladigini bildirmelisin ki bu isten siyrilabilesin. ama ne olursa olsun, sakin ama sakin benim adimi verme!!! bir an dusundum.. kacmak, gitmek.. cebimde bir miktar

    para da vardi. simdi kacsam, ilk minibusle merkezden yeniceye, oradan da koyume giderdim. ailemi gorur, dogru duzgun bir yemek yerdim. o kadar ozlemistim ki herseyi.. ama hayal kurmak

    anlamsizdi. hernekadar suclu olmasam bile kacmak dogru yol degildi. bu, beni gorundugumden daha da suclu yapacakti.. hemen guvenligin yanina gidip aynen olanlari, daha dogrusu burak in

    soylememi soyledigi herseyi anlattim. canimi kurtarmak icin kelepceyi kirmak zorunda oldugumu, kacabilecekken kacmadigimi, boyle bir niyetimin olmadigini anlattim.

    olay yerinde bulunan hastane personeli yangina ilk mudaheleyi yapmis, olay yerine sonradan varan itfaiye ekipleri de yangini kontrol altina almislardi. benim asil merak ettigim askerlerin nerede

    olduguydu. butun gece yoktular, hala da gozukmuyorlardi. sanki yer yarilmis da icine girmislerdi. olaylar yatistiktan, yangin sonduruldukten sonra guvenlik gorevlileriyle birlikte odama tekrar ciktim.

    odada epey hasar vardi. -pencereyi de sen mi patlattin? dedi gorevlilerden biri. -evet, dedim. yangin dumanindan bogulsa miydim? banyonun kapisi ardina kadar acikti. icerde hersey yolunda, her bir

    sey yerli yerindeydi. odada epey hasar tespiti yapildiktan sonra cantamdan giysilerime, pek cok esyamin yandigini gordum. perdeler, carsaf, odadaki koltuk, kule donmustu. sedefin bana verdigi, uzerinde

    buyuk harflerle "ozgurluk" yazan kitabin da yarisi yanmis vaziyetteydi. yorgundum. butun geceyi ayakta gecirmistik. birazcik olsun dinlenmeye ihtiyacim vardi. hastane yonetimi, su an icin bana baska

    bir oda tahsis edemeyeceklerini soylediler. butun geceyi guvenlik gorevlilerinin gozetiminde, hastane kafeteryasinda gecirdim. gun yeni yeni agariyordu, kafeteryada bir yandan cay icip kek yiyor,

    diger yandan televizyon seyredip gunun agarmasini bekliyordum. birden, hastanenin bodrum katlarindan firlayarak yukari gelen bir grup asker, kimseye bakmadan, kimseyi gormeden paldir kuldur yukari kata

    ciktilar. bunlar benim basimi bekleyen askerler olmaliydi, fakat zemin kat burasi olduguna gore, bodrum katlarda ne yapiyorlardi? hademe ekrem abi karsimdaki masada cayini hopurdeterek yudumlarken

    merakima yenik dustum ve sordum: -ekrem abi, alt katlarda ne var? orada da hasta odalari var mi? - yok be yigenim, penceresiz havasiz yerde oda mi olur.. karsi binanin bodrum katinda su tesisatiyla

    ilgili, hastanenin izolasyon isleriyle ilgilenen bir mudurluk var. bu yonetim odasi bodrum katta bulunur cunku hastanenin butun suyu, basinci, hep buradan ayarlanir. bu askerler belki oradakilerle

    gorusmuslerdir dedim ama bu binanin bodrumunda sadece morg var. baska da birsey yok. ben de sasirdim yani. -emin misin abi? dedim. -sadece morg mu?? baska hicbirsey yok mu? ekrem abi

    cayini icmek uzere iken durdu, alinmis bir ifadeyle kaslarini catarak yuzume bakti" -25 senemi verdim ben bu hastaneye yigenim.. sen ne konusuyosun
    Tümünü Göster
    ···
  7. 102.
    +1
    butun gucumle feryadi bastim, delirmis gibi bagiriyordum, fakat bir sorun vardi. banyodan gelen su sesleri, imdat cagrilarimla birlikte iyice azitmisti. o kadar azitmisti ki hatta, benim seslerimi

    bastiracak raddeye ulasmisti. arada duydugum kikirdeme sesleri icimde dehset ruzgarlari estiriyordu. tam o sirada kapi hafifce tikirdadi bir aralik denilebielcek genislikte hafifce aralandi ve aralanir

    aralanmaz da banyodaki ses tamamiyle kesildi. fakat icerisinde bulundugum oda oylesine zifiri karanlikti ki, koridorun karanligi odanin karanligina hafif losluk katiyor, cok az da olsa gozle gorulur

    kiliyordu. hafifce aralanmis kapidan bir hemsire kafasi gozuktu. hemsire, yavasca kafasini kapidan iceri uzatmis, odaya goz atiyordu. yuzunde anlamsiz bir gulumseme vardi. bir an beni hic gormedigini

    dusundum fakat bu dogru degildi. soluk benizli ve surekli gulumseyen hemsire ile birbirimizin gozlerinin icine 5 saniye boyunca baktik. -lutfen yardim edin.. dedim. hemsire cevap vermeden bakmaya devam

    etti. -lutfen, lutfen yardim edin, birini cagirin yalvaririm, dedim. hemsire kadinin yuz ifadesinde zerre kadar bir degigiblik yoktu. hala aptalca gulumsuyor ve konusmuyordu. -isigi yakin lutfen!

    hemsire birden kafasini geri cekti ve kapiyi yeniden uzerime kapatti. bu da yetmezmis gibi bir de kapinin kilitlenme sesi geldi. neye ugradigimi sasirmistim, hayatimda daha once hic bu kadar korktugumu

    hatirlamiyordum. artik sabrim da kalmamisti. korkudan delirmek uzereydim, ne yapacagimi bilmez sekilde, yandaki komidinin uzerinde duran cam cicek vazosunu kaptigim gibi butun gucumle pencerenin camina

    firlattim. pencere paramparca olmus, inanilmaz bir sangirti duyulmustu. -imdaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaat! diye avazim ciktigi kadar bagirdim. sesim dalga dalga hastane bahcesinde yankilaniyordu. banklardan

    birinde iki buklum uyumakta olan burak birden ayaga kalkti, once bana bakti, sonra tam gaz bir depar ile hastaneye kosmaya basladi. bu arada banyodaki rezalet son haddine erismisti, iceride resmen ana

    baba gunu yasaniyordu. bildigim bir kac duayi bagira cagira okumaya basladim fakat okudukca birileri girtlagima basiyordu sanki. turlu turlu cirkin goruntuler yeniden zihnimi isgal etmisti. agzi burnu

    egrilmis eski koy insanlari ve her dua okumaya yeltendiklerinde cikardiklari inlemeler tek tek gozumun onune geliyordu. tam bu sirada kapi siddetle vurulmaya baslandi fakat kilitli oldugu icin

    acilamiyordu. kapinin ardindaki kisi kapiyi tekmeliyor fakat basarili olamiyordu. en sonunda son bir denemeyle kapinin kilidi kirildi/ burak, elinde kucuk bir itfaiye baltasiyla iceri dalmisti ve o an

    aslinda kapiya tekme atmadigini, kapinin kilitli olan koluna baltayla vurup kirmaya calisitgini anladim nitekim en sonunda amacina da ulasmisti. burak isigi yakmaya calisti fakat igib calismiyordu. bir an durdu. banyodan gelen

    sesleri o da duyuyor olmaliydi. -icerde kim var? dedi. -bilmiyorum! dedim dehset icinde. burak banyonun kapisini acmayi denedi fakat kilitliydi. -ne olur cikalim buradan! diye bagirdim. burak hemen

    yanima geldi, elindeki baltayla kelepcemin zincirini kirdi ve alelacele odadan disari firladik. etrafta kimseler gorunmuyordu. -haydi neyi bekliyoruz hala! hemen gidelim buradan nolur! diye feryat

    ettim. -dur aptal! boyle elimizi kolumuzu sallayarak cikarsak ne olur hic dusundun mu bunu!! faltasi gibi acilmis gozlerimle "ne olur?" gibisinden baktim burag'a. -asarlar lan bizi! ikimizi de

    asarlar duydun mu! burak odaya tekrar daldi, apar topar cekmeceleri karistiriyordu. -ne ariyorsun! burak bir yandan aramaya devam ediyor, diger yandan cevap veriyordu -yanici herhangi birsey, ne

    olursa! birden aklima geldi. kullandigim zippo cakmagi doldurmak icin ucak benzini kullaniyordum ve sirtcantamda bir miktar vardi. hemen sirt cantamin on gozunu actim ve ucak benzinini buraga

    verdim. -ne yapacaksin bununla! dedm. -sadece odadan cik!! kendimi odanin disina attim. burak butun ucak benzinini odanin ortasina doktu, yatagimin carsafinin kenarini da dokuntunun icine dahil

    ettikten sonra, odanin perdelerini de yatagin uzerine dogru sarkitti. butun is bittikten sonra elini ceplerine atti. kendi cakmagini da yerdeki yigintiya salladi. -bana zippoyu ver! hemen cebimdeki

    zippoyu ona verdim, zippoyu atesledi ve ucak yakitini doktugu yere dogru firlatti. yatagimin yanmaya basladigini gorur gormez tabanlari yagladik, hastane bahcesine dogru kosmaya basladik.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 101.
    +2
    cok gecmeden bunun sebebini anlamistim, basimda nobet dikecek askerler, yoklugumda komutanlarindan gereken fircayi yemis, derhal pesime dusmuslerdi. gercek bir suclu olmadigim ve sucluluk pgibolojisine

    bir turlu alisamadigim icin, hic kacmis, firar etmis gibi hissetmemistim kendimi. simdi odama tamamen kilitlenmis, basimdaki nobetci sayisi da ikiyken dorde cikarilmisti. amk, dedim lan kacacak olsam

    coktan kacardim ne yannan kafali adamsiniz.

    geceleyin, canimin ne kadar gibildigini, hayatin ne kadar taktan oldugunu bir kere daha idrak ettim. keske suan o nefret ettigim cezaevinde olsaydim diye dusundum. buradakinden cok daha ozgurdum amk.

    temiz havada yurumek istesem, kogusun bahcesine cikar iki volta atardim, sohbet edecek, iki hos kelam edecek insan mutlaka bulunurdu. burada o da yok, butun gun bir yataga civilenmis halde, pgibiyatrist

    randevum gelsin diye dakikalari sayiyor, randevuyu da uzatabildigim kadar uzatmaya calisiyordum. odada televizyon seyretmekten baska yapilabilecek birsey yoktu ve ben artik bundan cok gibilmistim.

    vakit gecenin koruydu, basimdaki askerler nedenini bilmedigim bir sebepten dolayi gitmislerdi. uyuyacagimi dusunup isigi da kapatmislardi, fakat ben uyuyamamistim. yatagimin pencereyle bitigib olmasi

    dolayisiyla, assagiyi seyrediyordum. hastane bahcesi bostu, banklar, cimenler, havuz kenarlari, kisaca insana dair hicbirsey yoktu. bir tek sey disinda: burak. yeni tanistigim bu cilekes arkadasim, gunde

    kac saat uyuyor, ne yiyor ne iciyor bilmiyordum ama, hastanede yatip kalkiyor, adeta hastanede yasiyordu. uzun uzun seyrettim onu, bir sure sonra farkima vardi ve el salladi. ben de ona el salladiktan

    sonra tekrar yattim ve uyumayi denedim. tam dalacakken tuhaf bir ses duydum. sanki bir dolabin, bir mobilya esyasinin dolap kapagi zorlaniyordu. fakat "tak! tak!" sesleri oldukca ritmik seyrediyordu.

    biraz dikkat kesildikten sonra seslerin banyodan geldigini farkettim. banyoda kimsenin olmadigindan emindim cunku isigi kac saattir kapaliydi. icerden gelen sesler epey karigibti. bir sure sonra bu

    seslere su sesi de eklendi. biri veya birileri, dus fiskiyesini acmisti sanki, agzina kadar dolu kuvete akan tazyikli su sesi, iki kulagimi birden kaplamisti. ardindan suya dusen sabun sesleri, veya

    klozet kapaginin sertce kapatilma sesi, veya dolap sesleri. dolaptaki deodorantlarin dusunce cikaracagi seslere de benziyordu. fakat tam olarak ne oldugunu anlayamiyordum. paniklemistim. iceri girmeye

    cesaret edemezdim elbette, ama disari cikabilirdim, birilerine haber verebilir veya hic degilse igiblari yakabilirdim. derhal yataktan firladim fakat firlamamla yatagin kiyisina dusmem bir olmsutu. sol

    bilegimden yatagin demirine kelepceli oldugmu nasil da unutmustum?
    Tümünü Göster
    ···
  9. 100.
    0
    ne olacak onun hikayesi olsa ya da başkasının olsa hikaye güzel mi sürükleyici mi ona odaklan yani sırf laf olsun diye konuşuyorsun
    ···
  10. 99.
    0
    Finalini nasil yapacaksın merak ediyorum cunku bu cok eskiden yayinlanmis bi hikaye ve adam finalinj yapmamisti yoksa sende finalini wattpaddeki gibi mi bağlamaya calisacan
    ···
  11. 98.
    +2
    burak, masmasvi gozleri, bembeyaz bir yuzu olan yakigibli bir gencti. fakat her daim yuzunde beliren bir aci, bir somurtkanlik, bir "ne tak yiyecez simdi lan" ifadesi vardi. yarali bir sibirya kurdu

    gibiydi. kendisine dusmanlik edene havlamiyordu, isirmiyordu, fakat bakislariyla isirmaktan beter ediyordu. -hayrola, dedim. karadenizde gemilerin batmis gibi bir halin var kardes.. senin neyin var?

    burak, sigarasindan derin bir nefes cektikten sonra cevap verdi: -babam.. dedi. babam bu hastanede. 3 ay bile yasamaz, olur dedi doktorlar. ama 3 yil oldu hala bu hastanede. cikisini alamiyoruz bir

    turlu. zamaninda doktorlarin uyguladiklari bir tedaviye cevap vermis galiba, ya da onun gibi birsey.. bu yuzden nasil olsa olecek diye uzerinde turlu turlu ilaclar deniyorlar, denek olarak kullaniyorlar

    babami.. burak derin derin somuruyordu elindeki sigarayi. sigarayi agzindan hic ayirmadan iciyordu, dudaklarinin kenarindan agir agir yanaklarina suzulen dumanin arkasindan, masmavi gozleri

    parliyordu. -peki neden buradasin? neden babanin yanina gitmiyorsun?? dedim. -babami neredeyse 1 yildir gostermiyorlar bize. en son gorevlilerden birini kafalamistim, o benim icin bir fotografini cekti.

    fotografi gordugum andan beri hergun oluyorum.. hem de her gun.. gozleri doldu, hala yanmakta olan sigarasini tek yumrugu icinde gibip burusturdu. -babana ne oldu??? diye sordum saskinlik ve merak

    icerisinde. burak kipkirmizi olmustu. -uzerinde denemedikleri kimyasal kalmamis, rengi sapsari olmus, normalde olmasi gerektiginden kat be kat yasli gorunuyor! vucudunda dokulmedik tuy bile kalmamis..

    ve 3 yildir bu sekilde benim babam bir kobay! dusunsene, ayni seyi senin babana yaptilarini bir dusunsene! kanim donmustu.. soyleyecek tek bir kelime bile bulamiyordum.. bu kadar aci ceken birine ne

    soylenebilirdi ki? bir an kendi sorunlarimi fazla buyuttugumu, aslinda benim dertlerimin zerre kadar onem teskil etmedigini dusundum, saygiyla karigib bir acima duygusu hissediyordum ona karsi.. -peki,

    dedim. polise falan gitmediniz mi hic? -polis hicbir sey yapmiyor. cok cok gerekli mercilerden bir sorusturma aciliyor, ama sadece acildigiyla kaliyor. gitmedigim yer kalmadi, emniyet mudurlugu,

    kaymakamlik, orduevine bile gittim. cokmus gozlerinden bir damla yas suzuldu/ titrek ellerle bir sigara daha yakti ve sozlerine devam etti: -ben artik babamdan umidi kestim ramiz. benim babam

    yasamiyor.. benim babam her gun aci ceken her allahin gunu can cekisen bir adam.. buna hayat mi denir? buna yasam der misin sen?? ben babami gormekten de gectim, artik tek bir dilegim var. o da babamin

    olmesi!!! bu sozler yuregime ok gibi saplanmisti. bir insanin babasinin daha fazla aci cekmemesi icin olmesini istemesi cok aci vericiydi.. -isin daha da kotu olan kismi ne biliyor musun kardes???

    babami daha fazla aci cekmemesi icin oldurmeme bile izin vermiyorlar.. babamin yattigi odayi cok iyi gozetiyorlar, ve kimseyi kabul etmiyorlar.. bir an durdu, masmavi gozlerini gozlerime dikti. tam bir

    sey soylemek icin agzini acacakti ki, birbirinden hizli kosan bir duzine adamin uzerimize atlamak uzere olduklarini gorduk.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 97.
    0
    Ulan gercekse bile senin hikayen degil 60-70 yasinda olmab lazim 1965te liseden mezun olduysan
    ···
    1. 1.
      0
      Yav tak etme pnp. Neyse ne oku işte
      ···
  13. 96.
    0
    haydi bakalim, dedi ercan. -doktor hanim seni bekliyor.. ercanin bu sozleriyle oturdugum yerde irkildim. -dur yahu, sigarami bitireyim. -olmaz, vakit yok, dedi. dun geceden doldurmus oldugum

    depresyon testi kivaminda sorular barindiran kagidimi yanima aldim. ercan, cebinden cikardigi sakizlari bana uzatti ve -al at bunlrari agzaina, kultabagi gibi kokuyorsun, ayip olmasin. sakizlari

    agzima attim, yanimda ercan, onumda hademe ekrem abi, hilal hanimin odasinin yolunu tuttuk. tam kapiyi tiklayip iceri girecekken bu sefer de hademe ekremin mudahelesiyle karsilastim: -cikarsana yahu

    agzindaki sakizi, ayip degil mi? fessuphanallah cektim ve kapiyi tikladiktan sonra doktorla ikinci seansimiza basladik. -soyle bakalim, bu gariplikler ne zamandan beri oluyor? -bu yaz, koye adimimi

    attigim gunden beri, dedim. -hayatim altust oldu, kabuslarim hayatimi yasanmaz kiliyor.. -bunlar gayet normal seyler, dedi doktor hilal gulumseyerek. - peki rahatsizligim ismi nedir doktor hanim?

    sorunum neymis tam olarak?/ doktor, kalin cerceveli gozluklerini cikardi. -onemli, kaydadeger bir sorunun yok. ancak seni ugurlamadan once seninle biraz daha sohbet etmek, seni bir muddet daha burada

    misafir etmek isteriz, tabii senin icin de bir sakincasi yoksa.. -elbette yok, dedim. her yer cezaevinden daha iyidir diye dusundum. gorusme, bekledigimden de kisa surmustu. 25 dakika icinde sonlanmis

    ve simdi odama dogru gitmek uzere kapidan cikiyordum, ama koridora ciktigim anda ercanin ortalikta olmadigini gordum. soracak kimse de yoktu. isin dogrusu, odama donmeyi hic mi hic istemiyordum. firsat

    bu firsat diyerekten bahceye cikmak istedim. cunku suclu muamelesi gordugum icin, geldigimden beri disari cikamamistim zemin kata indim, hastane tiklim tiklimdi. ruyamdaki kilitli kapiyi acarak disari

    ciktim. 3 katli minik bahce havuzuna kadar yurumeye karar verdim. yalniz halde yurumek, acik havada gezinmek, nefes almak, ne kadar guzel seyler bunlar diye gecirdim icimden. "bu kadar temiz hava yeter"

    dedim ve ercanin verdigi anadolulardan birini cikarmak icin elimi cebime daldirdim ama sigaralar odamda kalmisti.. yukari cikacak olsam bir daha bahceye cikamayabilirdim. odamda kaldigini bildigim halde

    son bir umut aranmaya devam ettim, arada surekli kufrediyordum. havuzun basindaki bankta simsiyah saclari kivir kivir, benim yaslarimda bir genc oturuyordu. -hayrola kardesim, ates mi lazimdi? dedi.

    yok, dedim. sigaram bitmis.. -al benden yak, dedi. -hay allah razi olsun senden.. bankta elemanin yanina oturdum. -ben burak, dedi. -ramiz.. -memnun oldum rifat kardes. hayrola bir yakinin mi hasta? -

    yok, dedim. ben hastayim. - hadi yaa, gecmis olsun, neyin var? - ah, onu bir bileydim.. dedim. bir bileydim..
    Tümünü Göster
    ···
  14. 95.
    0
    Rezzers
    ···
  15. 94.
    +1
    cinlama sesleriyle gozlerimi actim. yanimdaki asker cayini karistiriyordu. kabuslara aliskin oldugum icin, uzun uzun esnedikten sinra son derece sakin bir sekilde pencereden disarisini seyretmeye

    basladim. hava bozuktu, yagmur ciseliyordu. asker, gulumseyerek -gunaydin, dedi. ben saskinlik icerisinde -emin misi? diye sordum. asker bana ben askere garip garip bakmaya basladik. askerler tarafindan

    iyi muamele gormeye pek aliskin degildim ne yalan soyleyeyim. ama bu baska bir askerdi. kisa sari sacli, surekli gulumseyen, halden anlayan, iyi kalpli bir anadolu genci, yurdum delikanlisiydi.. -

    kahvaltin 5 dakikaya gelir, kahvaltiya ek olarak baska birsey istersen bana soylemen yeterli.. hep bu ani bekliyormus gibi heyecanla firladim: -sigaran var mi kardes?? isminin ercan oldgunu

    ogrendigim nobetci arkadasim, cebinden bir paket anadolu cikardi. pakete suratimi eksiterek bakarak "ulan harbiden de anadolu insaniymis" diye gecirdim icimden. -hic oyle bakma, dedi ercan. -bundan iyi

    sigarayi ureten yok. yoklukta tavuk giben adam misali yumuldum pakete. -yahu dur kahvaltiyi bekleseydin, dedi ercan. -kahvaltiyi etmesem de olur, dedim. cildirmis gibi atesledim sigarayi, 1 gun boyunca

    neredeyse hic icmemistim. az sonra kapi tiklandi, hademe ekrem abi kahvaltilari getirmisti. hastanenin dandik yemeklerini yedikten sonra ercan elimdeki kelepceyi cozdu sagolsun. ikinci sigarami hastane

    penceresinden bahceyi seyrederek iciyordum. bahcede hersey yerli yerinde duruyordu. 3 katli ve bombeli bahce havuzu her zamanki yerindeydi. -rahatca tuvaletine gidersin kardes, dedi. ancak disari cikip

    beni de zor duruma koyma e mi.. -ayip ediyorsun, dedim. bir sure sonra canim gibildi, sedefin getirdigi kitabi aldim, ziyaretci koltuklarindan birine oturdum. kitabin kapaginda dev harflerle "ozgurluk"

    yaziyordu. yazar yabanciydi, "allahallah" dedim. biraz karistirdim, bir hastanin basindan gecenleri anlatiyordu. -herhalde bana hediye vermek istedi, buldugu ilk kitabi alip getirmis, diye dusundum. -

    kim okuyacak bunu simdi.. kitabi komidinin uzerine firlattim. o sirada iceri ikinci asker girdi. -buyrun efendim, 103 numara burasi. yildiray abim bir elinde dosyalar, odaya girmisti. -burada oldugunu

    ogrenir ogrenmez geldim, nasilsin bakalim? dedi. disardaki asker, elimdeki kelepcenin cikarildigini gorunce, ercana bagirmaya basladi -napiyosun lan sen delirdin mi! yildiray abi askerlere dondu: -

    beyler, musade ederseniz muvekkilimle yalniz gorusmek isterim. askerler odayi terk ettiler. yildiray abi, bana dikkatle odaklanmis sekilde, ellerini birlestirerek kambur vaziyette oturmaya basladi,

    gozlerini bana dikti: -nasilsin, iyisin degil mi? seni niye buraya getirdiler biliyor musun? -evet, dedim. pgibolojim cok bozuldu, bir pgibiyatristle gorusmek icin buraya getirildim. yildiray abi

    gozlerime inanmamis gibi bakti: -bak aslanim, davada cok mesafe katettik. seni cikarmamiz an meselesi, boyle seylere hic gerek yok.. -ben deli degilim! diye atladim. -ben deli degilim, deliymis gibi

    davranmaya calismiyorum, tek istedigim cezaevinden sucsuz ve aklanmis sekilde cikmak, delirmis sekilde degil.. avukat yildiray, kaslari catik vaziyette yere bakiyordu. asiri derecede dusunceli,

    biraz da tedirgin, daha dogru bir deyisle gergin gorunuyordu. -sakin, dedi. -sakin ola bu hastane isini abartmayim deme.. iki gun yat ve hemen kogusuna geri don. -buna ben karar vermiyorum abi,

    dedim. -bunu ben planlamadim! -tamam sakin ol! -bunu ben planlamisim gibi davranmaktan vazgec o zaman!! ofkelenmistim. bir sigara daha yaktim. -burada sigara icmenize izin veriliyor mu?? dedi. -

    kimin umrunda??? ... yildiray abi sabrinin tastigini gosteren bir iki hareket yaptiktan ve biraz homurdandiktan sonra -bak kocum, dedi. -buraya gelmemin sebebi iyi oldugunu gormek ve sana ifadenle

    ilgili birsey sormakti. seni anliyorum, cok zor gunler geciriyorsun, moralin, sinirlerin cok bozulmus. o yuzden sana kizamiyorum. simdi bana ne olursa olsun dogru cevap ver, tamam mi??? tepkisiz bir

    sekilde sigarami icmeye devam ettim. - o gun emniyette ifadeni verirken, bicagi neden uzerinden tasidigin hakkinda ne soyledin? biraz dusundum, hatirlamaya calistim. gayr-i ihtiyari, kendimi

    savunma icgudusu ile, korunmak icin demistim. -kendimi korumak icin, cevabini verdim. -kimden? -bilmiyorum, sadece guvenlik icin tasidigimi soyledim. -tamam, cok guzel. bu kadari yeterli. seni yakinda

    buradan cikariyoruz, simdiden hazirligini yap, dedi ve bir iki dakika sonra yanimdan ayrildi.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 93.
    +2
    ozlerimi actigimda vakit seher vaktinden biraz evvelceydi. hava aydinlanmak uzereydi. odada veya baska herhangi biri yoktu. "lan tuvalete nasil gidicem" dedim, kollarimdan

    biri yatagin demir borusuna kelepceli vaziyetteyken.. birden bir "cit!" sesi duydum. kolumdaki kelepce aciliverdi. hemen yerimden kalktim. kapiyi usulca actim, nobet bekleyen

    kimse yoktu. koridorlar karanlikti, -nasil igib yanmaz amk hastanesinde, dedim. usulca yurumeye basladim. attigim her adim deli gibi yanki yapiyordu. o kadar sessiz ve bos

    gorunuyordu ki heryer. lambalari nasil yakacagimi bilmiyordum. hastane pencerelerinden sizan ciliz igib zifiri karanligi los hale getirebiliyordu ancak. usulca merdivenlerden

    assagi indim. assagi katin da ust kattan bir farki yoktu. pencereden disari bakayim bari dedim. disarda bembeyaz bir giysi giymis, otururken elindeki cubukla yeri eseleyen ve

    basi onune egik oldugu icin yuzu gozukmeyen biri haric, kimsecikler yoktu. uzun olan saclari nedeniyle yuzu gorunmeyen bu beyaz elbiseli kimse, elindeki cubukla zemindeki

    kumlara carpi isareti ciziyordu. isin daha da garibi, bu kisinin oturdugu yerde normal sartlar altinda 3 katli, yuvarlak bir bahce havuzu olmasi gerekiyordu. hastanenin

    bahcesinde teknolojiden eser yoktu, her yer cimlikti. bizim askerlerin arabasi da yoktu ortalikta. sasirmistim. istikametimi hastane cikisi olarak belirledikten sonra

    adimlarimi hizlandirdim. neler olup bittigini anlamak istiyordum. en alt kata indim. butun bilgisayarlar acik oldugu halde danismada hic kimse yoktu. heryer tek kelimeyle

    bombostu. -amk ne bicim hastane lan burasi, dedim kendi kendime. -acil de kapali mi acaba??? yok artik?? hizli adimlarla gitmeyi bir kenara birakip kosmaya basladim.

    hastane kapisina varir varmaz bahceye bakmak istedim ancak bahce oteki tarafta kalmisti. kapidan cikip bahcenin obur tarafina dolasmam gerekiyordu. elimi kapiya uzattim:

    kilitliydi. -oha lan noluyo! dedim saskinlik icerisinde. once bi sagima soluma baktim, sonra kapiyi tekmelemeye basladim fakat ise yaramiyordu. kapinin camini kirmaya karar

    verdim. beni goren biri var mi diye arkama baktim once. sonra tekmelemek icin onumu dondum ve doner donmez kapinin hemen onunde bembeyaz giyinmis bir kadin elini cama koymus

    bana bakiyordu. o cirkin suratli kizin buyumus hali gibiydi. hastanenin dort bir yaninda son ses alarm calmaya basladi. arkama bakmadan kaciyordum simdi, zemin kattan birinci

    kata cikar cikmaz alarm sesleri, ses rengini koruyarak bebek aglamasi seslerine donustu. butun gucumle odama kosuyordum, tek arzum odama ulasmakti. bunun icin sadece bir kat

    daha cikmam gerekiyordu. birinci kati ikinci kata baglayan merdivenleri ikiser ucer atladim. hemen odami ariyordum. odamin numarasi "103"tu. 91, 93, 95, 97... diger odalar yan

    koridordaydi. hemen diger koridora saptim, 98, 100, 102.. tek numarali odalar ciflerin karsisinda olmaliydi. 99, 101... 101 numaradan sonra gelen odanin numarasi sokulmustu.

    kapisina tahtalar carpi isareti seklinda cakilmis, muhurlenmisti.. caresiz koridorun sonundaki pencereye kadar kostum. artik kosacak, kacacak bir yer kalmamisti. pencereden

    assagi baktigimda, butun bahcede koyunlarin otlamakta oldugunu gordum. kahverengi coban kopegi, ve az once yere birseyler cizen kiz koyunlarini guduyordu simdi. basini usulca

    kaldirdi ve en basindan beri o pencerede oldugumu biliyormus gibi, her zamanki gibi basini yana yatirarak bana bakti.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 92.
    +1
    hastanedeki ilk gecem evlere senlikti.. kalici misafir oldugum icin, kapimda gibe gibe nobet tutmak zorunda kalacaklardi huur cocuklari diye sevinirken askerlerin degistigini farkedince hevesim

    kursagimda kaldi. plastik bardakta cay, taktan hastane yemekleri ve sigarasizlik beni delirtmek uzereydi. hadi herseye tamam, hapishanede en kotu sartlara alistigim icin bunlar koymuyordu, ama o

    sigarasizlik yok mu sigarasizlik.. cezaevinde surekli birilerinden otlanabiliyordum, ancak burada benim sigarami kim, nasil, nereden temin edecekti ? askerlerden baska kimse yoktu, onun da bana bir

    faydasi yoktu.. bir kolumdan yatagima kelepcelenmis vaziyette, civilendigim yerden televizyon izlemek, belki ilk birkac gun icin guzel gorunmustu gozume.. -telefon var mi?.. -ney? -telefon.. birini

    aramam gerek de. oturdugu yerde uyuklamakta olan asker, basini miskin hareketlerle kaldirip "senin yuzunden burada nobet tutuyoruz, anamiz gibildi huur cocugu" der gibi baktiktan sonra -yok. dedi ve

    kestirip atti. aradan birkac saat henuz gecmisti ki, kapi caldi. -hastanin ziyaretcisi var.. tepemde nobet bekleyen erbas cevap verdi -gozetim altindaki hastanin ziyaretcisi olmaz. arkadan ciglik

    cigliga vicir vicir tanidik bir ses geldi kulagima -siz de gozetim altinda gorusturun o zaman kardesim! bu sesin sahibi sedeften baskasi degildi. kulaklarima inanamiyordum. -olmaz baci, don geri,

    isimizi zorlastirma. -ya birakin dedim! birak be kolumu! sedef kapidaki askerden yakayi kurtarmis, iceri dalmisti. ikinci askerden kurtulamayacagini bildigi icin, yillardir degismeyen, tipik numarasina

    basvuruyordu. -abim, asker abim. bak sen de burada gurbettesin, uzaktasin. evinde koylun cocugun karin yavuklun vardir. -bacim lutfen.. sedef hic sozu kesilmemis gibi devam etti. -abim, ben

    yavuklusuyum bu delinin. nolur izin verin, iki dakika goreyim. hem ne zararim olur ki benim? siz de basimizda durursunuz hem. ikiniz birden durun isterseniz. hadi be abim nolur yalvaririm nolur nolur

    nolur... asker, sedefin yurekten cilveli yakarislarina daha fazla dayanamadi. bu yalvarmalarin yurekten olmadigini bilen tek kisi ise bendim. -tamam, ama sadece 2 dakika ve bizim gozetimimizde. -hay

    allah senden razi olsun, hay sen cok yasa emi! sedef hemen yanibasima oturdu. kelepceye bagli elimi gibi gibi kavradi. birden aglamakli oldu. hickiriklar bogazinda dugumlendi, gozyaslarini zor

    tutuyordu. agzindaki kelimeler, aglamamaya calisarak, kendini gibarak guclukle cikiyordu disari. -seni cok ozledim! dedi fisilti ve aglamakli ses tonu karisimi bir sekilde. bu manzarayi goren

    askerlerden biri disari cikti, otekisi de yavasca kalkip, odanin icinde bulunan tuvalete girdi, ama kapiyi acik birakti. sedef bunu firsat bilerek hemen yuksek sesle konusmaya basladi -sen simdi bu

    hastane yemeklerinden de bikmissindir!!! borek yaptim sana ellerimle!!! -oha kizim, dedim. daha bir gun olmadi geleli. hizli hareketlerle "susss" isareti yapti/ cantasindan bir kap borek

    cikardiktan sonra sozlerine devam etti. -canin da cok gibilir senin simdi burada!!! al sana en sevdigin kitabi getirdim!!! sedef, hizli hareketlerle kitabi ellerime tutusturdu. asker: -haydi

    bacim yeter artik bu kadar! zor durumda birakiyosun bizi! sedef ustunu basini toparladi. son bir kere sarildiktan sonra apar topar, anlamli anlamli bakarak cikti. saskindim. sedefin gelmesine ayri,

    olanlara apayri bi saskindim, cunku benim en sevdigim kitap diye birsey yoktu.. hicbir zaman olmamisti..
    Tümünü Göster
    ···
  18. 91.
    +1
    -sen bu emri nasil cignersin! bu emir savciligin emridir! -sictirtma emrine lan haddini bil once! hastane burasi hastane! ne bagiriyosun! terbiyesiz herif! hilal hanim munakasadan oturu bir hayli

    muteessir olmustu. kalin cerceveli gozlugunu cikarinca esmer teni daha da ortaya cikiyordu. gozlugu katlayip kagitlari parcaladigi duzlemin uzerine birakti. avuclariyla yavasca gozlerini, yanaklarini

    ogusturuyordu. hareketlerine bezginlik hakimdi. bir sure sonra guvenlik gorevlileri askerleri odadan gibtretmeyi basardilar ve kapiyi cekip kilitledikten sonra kaldigimiz yerden devam ettik. bu kadina

    oylesine kanim isinmisti ki, ne kadar sacma olursa olsun, inanmayacagini bilsem bile, basimdan gecen herseyi tum detaylariyla anlatmaya karar verdim. elbette vaktimiz yeterli olmadi, bir yerden sonra

    kendisi durdurdu zaten. -yeterli.. dedi. -ihtiyacim olan sey ayrintilar degil, tam olarak nasil hissettigin, sorunlarin, ve elbette ki semptomlar. -semt ney?? guldu.. orasi benim isim, bosver. simdi

    senden birsey rica etmek istiyorum, (iki adet kagidi uzatarak) su formlari doldur. birinci form kayit formu. git asker abilerine, hastaneye kaydini yaptirsinlar. -hastaneye mi yatiyorum! dedim heyecanla.

    -evet. sana bir oda tahsis edecegiz, bundan sonra hergun gib gib sohbet edecegiz. ikincisi ise hastaneyle ilgili degil. tamamen seninle ve tedavinle ilgili. sadece orada gordugun sorulara durust cevaplar

    yazmani rica ediyorum. anlastik? en son kelimeyi oylesine gulumseyerek soylemisti ki, "anlasmaz olur muyuz ulan amina koyayim" diye bagirasim gelmisti. derhal kagitlari kaptigim gibi en alt kata

    yollandim. tum itirazlarina ragmen, kufrede kufrede kayitlarimi yaptilar. tedavim boyunca tutuklu olarak hastanede yatacaktim. bunun basta cok harika birsey olacagini dusunmustum, ancak ilerleyen

    gunlerde pek de oyle olmayacagini gorecektim. omrumden omur calan bu hastane, bana dunyanin kac bucak oldugunu pek yakinda ogretecekti..
    ···
  19. 90.
    +2
    -gel bakalim.. guleryuzli bir doktordu hilal hanim, icten bakislari, canayakin tavirlari, insanin icini isitiyordu. profesor veya onun gibi tasakli bir unvani oldugundan herhalde hafiften yasini basini

    almis bir hanimdi ama gercekten cok icten ve kafadengi biriydi. -soyle otur bakalim.. hilal hanimin hic bitmeyecek gibi duran gulumsemesi, acaba konusmanin sonunda da bu halini koruyabilecek miydi? hic

    sanmiyorum, dedim kendi kendime. -anlat bakalim, nasilsin, hayat nasil gidiyor?? konusmak istiyordum aslinda, anlatmak istiyordum herseyi, oldugu gibi, tum ciplakligiyla.. ama cesaret edemiyordum ki..

    acikcasi birisi bana yasadiklarimi, gordugum ruyalari anlatsa dalga mi geciyon diye samari yapistiridim diye dusunuyorum. hilal hanim birden gulumsemeyi birakip ciddilesti. -konusmak istemiyorsun

    herhalde?? lan bi de soyle bisey var dedim kendi kendime, eger konusmazsam beni cezaevine geri yollarlar bu muallakler. en kotu kabusumu anlatmak bile sessiz durmaktan iyidir dedim. tam lafa baslayacakken

    kapi tiklandi. -girin.. iceri giren askerlerden sevimsiz ve huur cocugu olani: -doktor hanim, bu hastanin basinda durmamiz gerekiyor, eger sizin icin de bir sakincasi yoksa. -ne munasebet ya! cikin

    disari! hastane hademesi ekrem bey elinde koca bir fincan kahveyle, halihazirda acik bulunan kapidan iceri girdi, kahveyi hilal hanimin masasina birakti. -baska bi emriniz var midir dohtor hanim? hilal

    hanim cerceveli gozluklerinin arasindan kaslarini catarak daha da sert bir ifade takindi: -beyefendileri disari alalim ekrem. doktor hademeye kukrercesine bakiyordu, hademe askerlere birsey diyecek gibi

    oldu fakat askerler de hademeye dovecek gibi bakmaya basladilar. zavalli adam ne yapacagini bilemeden tepsisini kucaklayip apar topar disari cikti. -sizi son kez ikaz ediyorum beyler, disari! aksi halde

    guvenlik cagiracagim! ayni er, yinr cevap verdi: -doktor hanim, elimizde emir var, bu adam bir cezaevi mahkumudur, elleri kelepceli bile olsa, sizinle ayni odada yalniz olarak bulunmamasi icin

    elimizde emir var. asker, elindeki dosyayi agir agir yuruyerek yavas ve uyuz hareketlerle hilal hanimin onune birakti. o ne kadar yavassa, doktor hilal da bir o kadar hizli, atik ve ofkeli hareketlerle

    dosyadaki tek bir kagit olan uygulama metnini cikarip gozumun onunde parcalara ayirdi. tam o sirada guvenlik gelmisti. -beyleri disari alalim lutfen.. guvenlik gorevlileriyle askerler yaka paca

    tartismaya basladilar ki, doktor bana bakip yeniden gulumsedi: -birazdan devam edecegiz, dedi. hayretler icerisindeydim, hayatimda hic boyle bir doktor gormedigimi itiraf ettim kendime..
    Tümünü Göster
    ···
  20. 89.
    +4
    hapishanenin kapisindan disari ciktigim o anda, sanki daha once hic nefes almamisim gibi alabiligim kadar oksije icime cekiyordum. -vay amk, dedim. meger ozgurluk e kadar guzel biseymis.. ellerimde

    kelepcelerle soyluyordum bunu. ozgur oldugum fala yoktu, sadece bir nebze de olsa rahatlamistim, ruhum diginlesivermisti. gozlerim, yuzum, tenim, hayat bulmustu.. askerlerle bir jandarma jipine binip

    tahmin ettigimden cok daha kisa surecek bir yolcuuga koyulduk. canakkale devlet hastanesine vardigmiz anda askerler, kollarimda kelepceler oldugu halde sanki her an kacabilecek bir zanli , bir katilmisim

    gibi gibi gibiya tutuyorlardi. ferah ve ic acici bir hastaneydi burasi, en azindan bir hastane ne kadar ferah olabilirse burasi da o kadar ferahti. ortamda keskin, agir ilac kokusu, suratlari bes karis,

    beton gibi sagda solda gezinen, bilgileri araciliyla insanlarin saglarini yerlerine getiriyoruz bahanesiyle ceplerinden haftaliklarini, hatta ayliklarini calacak olan huur cocugu doktorlar, hademeler,

    ve elbette olum kuyruguna girmis, mr, tomografi kuyruklarinda daha teshisleri bile konulamadan can veren gariban hastalar.. beni hic oyalanmadan pgibiyatri odasina goturduler. uzun muddet disarda

    bekletildikten sonra askerlerin hastane yonetimine, bashekime, bahsekim yardimcisina ve benimle gorusecek doktora, benim hakkimda, kimim, neyim, neciyim, ne amacla buraya geldim gibisinden bir takim on

    bilgiler verdiklerini goruyordum. herseye ragmen parmakliklar ardinda olmamak inanilmaz guzel bir duyguydu. -haydi kimilda! erlerden iyi davranmayan, huur cocugu olani beni cekistirerek merdivenlere

    itti. -buradan ikinci katmis. merdivenleri askere inat agir agir ciktiktan sonra pgibiyatrist hilal hanimin odasinin kapisina vardik. asker kapiyi tikladi ve uzun zamandan sonra ilk defa normal biriyle

    konusacak olmanin heyecani icerisinde odaya ilk adimimi attim.
    ···