/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    +2
    kucuk bir patlama sesi duyuldu. bu, buragin cakmagi olmaliydi. ates icinde kalmis bir cakmaktan bu kadar gurultulu bir patlama sesi cikacagini tahmin etmiyordum. bir an olsun arkama bakmadan kaciyordum.

    burakla merdivenlerden assagi atlaya ziplaya iniyorduk. yangin alarmi devreye girmisti bile. sagda solda kosusturan insanlar.. eline yangin sondurme tuplerini kapmis yangin yerine hucum eden hastane

    gorevlileri... elinde telefon panikten itfaiye numarasini ceviremeyen danismadaki kiz.. herkes kendi yangin panigini yasiyordu.. kostura kostura kendimizi tuvalette bulduk. tuvalet bombostu

    fakat disaridaki curcunanin sesleri kolaylikla duyuluyordu. yalniz kaldigimiz ilk anda hemen -bunu neden yaptin! diye sordum/ -neyi?? -odayi neden atese verdin! burak, buyuk bir ofkeyle

    bana bakti: -cunku suclu oldugunu bana soylememistin! seni dusundugum icin yaptim! hemen ardindan iki eli iki kolumda gibica kavrayp hafifce sarsti: -simdi bir karar vermelisin. eger

    kacmak niyetindeysen bundan iyi firsat olmaz, hic durma. bu hastanenin her kosesini avucumun ici gibi bilirim, acil in arka kapisindan 3 dakikada sivisabilirsin. yok eger kacmak

    istemiyorsan, hastanede kalmaya devam etmek istiyorsan da hemen guvenligin yanina gidip bir kaza sonucunda yangin ciktigini, iceri girmekten korkan bir hemsirenin yangin baltasini yerden

    sana firlatarak yolladigini bildirmelisin ki bu isten siyrilabilesin. ama ne olursa olsun, sakin ama sakin benim adimi verme!!! bir an dusundum.. kacmak, gitmek.. cebimde bir miktar

    para da vardi. simdi kacsam, ilk minibusle merkezden yeniceye, oradan da koyume giderdim. ailemi gorur, dogru duzgun bir yemek yerdim. o kadar ozlemistim ki herseyi.. ama hayal kurmak

    anlamsizdi. hernekadar suclu olmasam bile kacmak dogru yol degildi. bu, beni gorundugumden daha da suclu yapacakti.. hemen guvenligin yanina gidip aynen olanlari, daha dogrusu burak in

    soylememi soyledigi herseyi anlattim. canimi kurtarmak icin kelepceyi kirmak zorunda oldugumu, kacabilecekken kacmadigimi, boyle bir niyetimin olmadigini anlattim.

    olay yerinde bulunan hastane personeli yangina ilk mudaheleyi yapmis, olay yerine sonradan varan itfaiye ekipleri de yangini kontrol altina almislardi. benim asil merak ettigim askerlerin nerede

    olduguydu. butun gece yoktular, hala da gozukmuyorlardi. sanki yer yarilmis da icine girmislerdi. olaylar yatistiktan, yangin sonduruldukten sonra guvenlik gorevlileriyle birlikte odama tekrar ciktim.

    odada epey hasar vardi. -pencereyi de sen mi patlattin? dedi gorevlilerden biri. -evet, dedim. yangin dumanindan bogulsa miydim? banyonun kapisi ardina kadar acikti. icerde hersey yolunda, her bir

    sey yerli yerindeydi. odada epey hasar tespiti yapildiktan sonra cantamdan giysilerime, pek cok esyamin yandigini gordum. perdeler, carsaf, odadaki koltuk, kule donmustu. sedefin bana verdigi, uzerinde

    buyuk harflerle "ozgurluk" yazan kitabin da yarisi yanmis vaziyetteydi. yorgundum. butun geceyi ayakta gecirmistik. birazcik olsun dinlenmeye ihtiyacim vardi. hastane yonetimi, su an icin bana baska

    bir oda tahsis edemeyeceklerini soylediler. butun geceyi guvenlik gorevlilerinin gozetiminde, hastane kafeteryasinda gecirdim. gun yeni yeni agariyordu, kafeteryada bir yandan cay icip kek yiyor,

    diger yandan televizyon seyredip gunun agarmasini bekliyordum. birden, hastanenin bodrum katlarindan firlayarak yukari gelen bir grup asker, kimseye bakmadan, kimseyi gormeden paldir kuldur yukari kata

    ciktilar. bunlar benim basimi bekleyen askerler olmaliydi, fakat zemin kat burasi olduguna gore, bodrum katlarda ne yapiyorlardi? hademe ekrem abi karsimdaki masada cayini hopurdeterek yudumlarken

    merakima yenik dustum ve sordum: -ekrem abi, alt katlarda ne var? orada da hasta odalari var mi? - yok be yigenim, penceresiz havasiz yerde oda mi olur.. karsi binanin bodrum katinda su tesisatiyla

    ilgili, hastanenin izolasyon isleriyle ilgilenen bir mudurluk var. bu yonetim odasi bodrum katta bulunur cunku hastanenin butun suyu, basinci, hep buradan ayarlanir. bu askerler belki oradakilerle

    gorusmuslerdir dedim ama bu binanin bodrumunda sadece morg var. baska da birsey yok. ben de sasirdim yani. -emin misin abi? dedim. -sadece morg mu?? baska hicbirsey yok mu? ekrem abi

    cayini icmek uzere iken durdu, alinmis bir ifadeyle kaslarini catarak yuzume bakti" -25 senemi verdim ben bu hastaneye yigenim.. sen ne konusuyosun
    Tümünü Göster
    ···
  2. 77.
    +1
    birkac dakika sonra kendi adima yapilan hastane anonslari sonucunda askerlerin fildir fildir aradiklari kisinin ben oldugumu anladim ve yukari ciktim. askerlerden biri danismada benim ismime anons

    yaptirirken, diger ucu de beni bulmak icin hastaneyi kose bucak aramak uzere dagilmislardi. besbelli odama bakmislar, butun gece cayir cayir yandigini ogrenmisler ve kaybolmam, olmem veya firar etmem

    halinde baslarina geleceklerden duyduklari tarifi imkansiz endiseden oturu canla basla beni ariyorlardi. yanina kadar gidiverince, danismadaki asker, avini saatlerce kovalamis ve buyuk zorluklar

    neticesinde, nihayet yakalamis, marifetli aslan edasiyla kollarima kelepceyi geciriverdi. diger askerlerin bir araya gelmesi icin, bulunduguma dair yapilan son anonstan sonra hep beraber oncelikle

    randevu programimindan geri kalip kalmayacagim hakkinda bilgi almak icin doktor hilal hanimin sekreterine, oradan da dogru cezaevi nakil aracina bindik ve yola koyulduk. aracin icindeki kafeste, etrafina

    zarar vermesin veya kacmasin diye kapatilmis bir hayvan gibiydim. bir maymun gibi hissetmemek icin elimden geleni yapiyordum. -nereye gidiyoruz? diye sordum merakima yenik duserek. kafes parmakliklarinin

    hemen diger tarafinda oturan iki askerden biri yanitladi: -durusman varmis bugun. seni erkenden goturuyoruz iste. hem avukatinla falan da konusursun. aslinda nereye gidiyor oldugumuzdan ziyade daha

    baska bir konu hakkinda merakima yenik dusuyordum fakat sormaya cesaret edemiyordum. 4 tane askerin morgda ne isleri vardi? ustelik butun gece de yoklardi? bir sure sonra arac varacagi yere varmis, yavas

    yavas parkediyordu. kafesin icinden birsey gorunmuyordu ama, disaridaki yuksek ugultuyu kolaylikla duyabiliyordum, buyuk bir kalabalik beni bekliyordu sanki. birazdan askerler tarafindan aractan

    indirildikten sonra cok da haksiz olmadigimi gorecektim. basta avukatim yildiray abi olmak uzere, annem babam amcamlar dedem nenem kuzenler halamlar enisteler, sedat, mursel, serhat ve sedef.. butun

    akrabalar oradaydi, hatta neredeyse butun koy gelmisti. beni ellerim kelepceli vaziyette gorunce gozyaslarini tutamayan annem bana ilk sarilan kisiydi. ardindan babam, kuzenler vs.. ailesinden bu kadar

    ayri kalmis birine ve ailesine saygisizlik etmek istemeyen askerler, ailem ve akrabalarimla cok ayrintili olmasa da, tek tek gorusup az da olsa hasret gidermeme musade etmislerdi. yildiray abi

    gulumsuyordu. -gel bakalim, dedi. bu kadar acele etmeye gerek yok, seni bugun kurtaricaz bu beladan allah'in izniyle.. artik aksama evde bol bol hasret giderirsiniz..
    Tümünü Göster
    ···
  3. 78.
    +1
    -insallah.. dedim zerre kadar inanmayarak. yildiray abiyle adliye binasinda kime ait oldugu hakkinda en ufak bir fikrim olmadigi bos bir odaya gectik. -bak aslanim, dedi. seni kim niye ihbar etti

    bilmiyorum. ki zaten ihbar edilecek birsey yapmak niyetinde olduguna da inanmiyorum. birinin sizi orada kadinin kapisinin onunde elinizde yemeklerle gorup de "bunlar katildir" seklinde olaganustu bir

    yorumla dakikasinda ihbar etmis olma ihtimalini dusunuyorum ki bu da cok ama cok dusuk bir ihtimal, nitekim elvin nene nin evinin yakin civarinda bir komsusu hosbesi de yok. geriye son bir ihtimal

    kaliyor: komplo. biri size tuzak kurdu, artik bundan eminim. tuzaklari kim kurar? sana dusmanlik besleyen insanlar. peki insanlar sana neden dusmanlik besler? - neden?? diye sordum saskinlik icerisinde.

    kimseye bir zarari dokunmayan kendi halinde birine kim neden dusmanlik etmek istesin ki? -ben kimseye birsey yapmadim abi.. bu ihtimal de en az digerleri kadar sonuk. kusura bakma.. dedim. -iyi dusun
    ramiz.. dedi yildiray abi. iyi dusun.. birilerinin sana dusmanlik etmesi icin illa gidip eline bir tas alip da malum kisinin kafasini yarman mi gerek? belki de sadece damarina basmissindir farkinda

    olarak veya olmayarak? -iyi de kim??? dedim. - kim olabilir?? hem ayrica ben icimden yemek goturmek geldi goturdum. bu kisi her kimse bunu planlamasi imkansiz! yemek goturmek fikri bana birileri

    tarafindan verilmedi ki o kisiler tarafindan tezgaha getirilip tuzaga dusuruleyim. bu tamamiyle bana ait bir fikirdi, ben iyilik etmek istedim, aha halim ortada. yildiray abi her zamanki keskin bakislarla ortaligi suzen bir sahin

    edasiyla kaslarini catmis, elindeki dosyalari uzaktan uzaga gozden geciriyordu. bir sigara yakti, odayi dumanlariyla kapladiktan sonra pencereyi acmak icin agir ve dusunceli adimlarla pencereye dogru yanasmakta iken

    sozlerine kaldigi yerden devam etti: -yani sen simdi soyluyorsun ki, basina bu kadar is acan bu sacmasapan "teyzeye yemek goturelim" tantanasini hickimseye acmadin? hickimseyle paylasmadin? oyle mi? -

    elbette paylastim yildiray abi. sen de biliyorsun, dostlarim sedat ve murseli arayip biraz yemek getirmelerini istedim. -peki sen onlarla bu is icin onceden mi sozlestin, yoksa paldir kuldur birden

    telefonla mi arayip soyledin? yildiray abime guvenim sonsuz oldugu icin dogrulari soylemekten cekinmiyordum. -birden telefonla aradim abi, dedim. -peki sence onlarin yaninda hickimse yok muydu? yani

    yalnizlar miydi, yoksa yanlarinda birileri var miydi? isin bu tarafini hic dusunmus muydun ramiz?? \ bir an oldugum yerde kalakaldim. evet, bunu hic dusunmemistim. mursel veya sedat pekala benimle

    telefon gorusmesini sonlandirdiktan sonra yanlarinda bulunan kisilere hep beraber yemek goturecegimizi soylemis olabilirlerdi ve bu kisi veya kisiler de bizi cinayet isliyormusuz gibi ihbar etmis

    olabilirlerdi.. -peki bunu sedat ve murselle konustun mu abi? dedim. -evet.. -eee? ne soylediler kim varmis yanlarinda?? yildiray abi burnunu cekti, omzundaki kepekleri dikkatli dikkatli silktikten

    sonra sanki onemsiz birsey hakkinda konusuyormusuz gibi derin ve umutsuz bir nefes cekerek devam etti sozlerine: -gariptir, murselin yaninda hickimse yokmus. bu iyi bir haber gibi gelmisti en basta,

    cunku geriye sadece sedatin yanindakiler kalmis olacak, cember iyice daralacakti. fakat oyle olmadi.. cunku sedat seninle telefonla konusurken her zamanki gibi kahvede okeyin basindaymis, isin kotu

    yani ise oglen saati, tarla vakti, cok fazla kisi olmasa bile o anda kahvede kimlerin oldugunu hatirlamiyor..
    Tümünü Göster
    ···
  4. 79.
    +6
    sinirlerim iyice gerilmisti. yumruklarim mutemadiyen gibilmisti. ofkeden burnumdan soluyordum. kim ulan bu huur cocugu?? diye dusundum. -peki ya elvin-- -izin ver bitireyim, sonra istedigini

    sorarsin, dedi yildiray abi. belki bir umut, ihbarin hangi telefondan yapildigini ogrenebilirsem, bir ev, bir hane, bir dukkan belki.. cemberi iyice daraltmis olurdum diye dusundum. ama malesef.. -malesef ne???

    dedim sabirsizca. yildiray abi agzinda sigarasiyla devam etti: -malesef ihbar canakkale merkezden, bir ankesorlu telefondan yapilmis.. hiddetle ayaga firladim: -yok abi bende sans olsaydi anamdan avrat

    dogardim, dedim hincla. -olm sakin ol! sakin ol da dinle.. bi rahatla bakalim boyle olmaz. gibtir git bi elini yuzunu yika gel, dedi/ - yok abi iyiyim boyle anlatmaya devam et, dedim. -o zaman su

    kolonyadan sur yuzune, dedi buronun uzerindeki limon kolonyasini isaret ederek. ben bir yandan bozuk pgibolojim hasebiyle cayir cayir yanmakta olan yanaklarimi, boynumu kolonyayla serinletirken, yildiray

    abi de pakedinden bir uzun marlboro cikarip agzima soktu. -al bi de sigara yak. bi serinle bi sakinle bakalim.. meraklanma, onlar cakalsa biz de keklik degiliz. bu isten once yirticaz, sonra da onlarin

    aleyhlerine ceviricez insallah. simdi beni iyice dinle. tum dikkatimle ona odaklandim ve kulaklarimi dort acarak pur dikkat kesildim: -isler boyle sarpa sarinca, kocum.. dedi. -bu isin cember

    daraltmakla olmayacagina kanaat ettim. cunku ben cemberi her daralttigimda daha da buyudu. bu isi yakin ihtimaller uzerinden eleyerek halledecegiz. yani mantik yuruterek.. demek istedigim seyi anliyor

    musun?? \ bir muddet dusundukten sonra kararli bir edayla cevap verdim: -hayir.. -seni ihbar eden kisinin seninle ilgili ciddi sorunlari olsa gerek.. bu o kadar basit birsey degil. bir insani

    cinayetle suclamak ancak bir manyagin yapabilecegi birsey. bu kisi her kimse, sende ona ait birseyler olmali. son zamanlarda takistigin, dalastigin biri veya birileri var miydi? koyde veya istanbulda? -

    hayir.. -peki ya borcun harcin oldugu veya alacakli oldugun herhangi biri? -hayir.. -peki ya kiz meselesi falan???
    ···
  5. 80.
    +2
    bir an durdum. istanbuldaki sevgilim yelizle beni cok kiskanirlardi, surekli ayrilmamizi isteyen uyuz bir kiz tayfasi vardi fakat o ahmak liseli kiz tayfasindaki bir iki kizin ayrilmamizi istemelerinin

    sebebi zaten bir iki salak kizin bana agib olmasiydi. benim hapse girmemi neden istesinler? ve taaa istanbuldan benim koyume, alakasiz bir olay araciligi ile bu kadar buyuk bir ise kalkissinlar?? -bu cok

    anlamsiz, gereksiz, kisaca imkansiz bir ihtimal, dedim. -haklisin, dedi yildiray abi. -peki ya koy? koyden biri var mi hic? gozlerimin icine dikmekte oldugu sert bakislarini daha da ciddilestirdi: -

    durust ol ramiz, bana karsi durust olmaktan baska bi caren yok aslanim. -biliyorum abi, sana hic yalan soylemedim, dedim. sedefle aramizda birseyler oldu, beni cok seviyor. ben pek ciddi dusunmesem de

    hosuma gitmiyor da degil, dedim. -peki bu kizin hic seveni, yavuklusu, sevdalisi veya eski ciktigi falan var mi yok mu biliyor musun? -bilmiyorum abi, dedim. ama olsa bile, bu bana komployu kuran kisi,

    neyine guvenerek yapti bu ihbari anlayamiyorum. yani demek istedigim, gupegunduz vakitte cinayet mi olur allahaskina??? buna cocuklar bile inanmaz.. buyuk cesaret dogrusu, takdir edilesi... yildiray

    abi sesini yukselterek araya girdi: - madem o kadar sacma sapan bir ihbardi da neden haftalardir hapislerde surunuyorsun cocuk! neden mahkeme koselerinde anamiz gibiliyor! neden ulan! --neden olacak o kahrolasi

    bicak yuzunden! ben de sesimi yukseltmis ve hiddetlenmistim. ikimizin de gogsu sisip sisip iniyordu. -peki sen ne tak yemeye bicakli oldugunu soyledin telefonda? neden boyle bisey yaptin a oglum??

    bir an dusundum.. dusundum.. hayir, bu dogru degildi. -uzerimde bicak oldugunu kimseye soylemedim abi.. dedim. -emin misin? -evet. adim gibi eminim. yildiray abi yakmak uzere oldugu sigarasini

    yakmadan oylece beklemeye basladi. dusunceli bir durusla yakmak uzereydi ama bir turlu yakmiyordu, daha cok kendi devreleri yanmis gibiydi. -oyleyse jandarma ekiplerine ulasan ihbarda 3 kisiden birinin

    kesici - delici alet, edevat bulundurdugu bilgisi nereden sizdi??? faltasi gibi acilmis gozlerimle hortlak gormus gibi yildiray abiye bakiyordum simdi. uzun zamandir ilk defa bu kadar saskinlik ve

    hayret icerisinde kalmistim. -ne yani, dedi yildiray abi. -sen bunu zaten bilmiyor muydun?
    ···
  6. 81.
    +2
    -tekrar ediyorum abi, dedim. bicagi ne goren oldu, ne duyan. koynuma saklayivermistim. -neden peki neden? manyak misin oglum sen?? koyu duzenli olarak teroristler mi basiyor? semdinli mi lan orasi!

    memleketin en batisinda belinde tufek koynunda bicak texas cilik oynuyorsun.. e olacagi buydu.. dedi yildiray abi. -abi bir keresinde deli riza ustume saldirdi, babamla amcam da sahit, guvenli degildim

    tehli---\ -tamam uzatma. yildiray abi yine sozumu tamamlamama izin vermemisti. -bicak mevzuunu dusunme, ben ona bir kilif uydurdum. senin gotunu kurtarmak icin koyde tufekli, bicakli,

    emanetli gezmeye sebep bir tehlike aradim haftalarca. koydeki herkesle konustum, bugune dek oyle eskiyadir capulcudur birsey olmamis koyde ama bir kopek varmis.. birden midemde tuhaf bir bulanti

    hissettim. o gece kopegin beni kovaladigi lanet kabus gelmisti aklima. o ruyadan sonra, daha dogrusu o huur cocugu kopekle tanigibligimdan beri kopeklere karsi bir antipati kazanmistim. -beni dinliyor

    musun??? yildiray abi besinci sigarasini yakiyordu. -dalmisim abi afedersin.. -dinlemeyeceksen yollayayim seni? dedi hisimla. -abi ozur diledik ya, devam et sen.. -bu kopek zamaninda iki can

    almis, kuduz degilmis sanirsam ama zamaninda, koydeki bir bebegi, ve bir de senin yaslarindaki bir genci parcalayarak oldurmus.. mide bulantim son haddine ulasmisti, midemdeki asit bogazima dayanmis,

    beni kusmaya zorluyordu artik. -... ve isin garip yani, bu kopegi oldurememis bizim koyluler. hani o koruluk var ya bi tane kahvenin oraya dogru bitimi var.. guc bela -evet.. diyebildim. avukat

    yildiray devam etti" -iste oraya biyere yuvalamis, yavrularini bulup oldurmusler ama kendisini tum aramalarina ragmen bulamamislar. hala daha orada yasadigina inaniyorlar, dedi. hemen ardindan alayci bir

    tavirla guldu ve ekledi: -hos, bana kalsa coktan olmus gitmistir ama olmemesi oyle isimize geldi ki kocum, bilemezsin. sanirim bununla nereye varmaya calistigini anlamistim. yildiray abi anlamakta

    oldugum seyleri yuzume karsi tekrarlayarak tasdik etmis oldu: - mahkemede; bu tehlikeli kopegin olasi ani saldirilarindan0 korunmak icin kesici, delici veya herhangi bir silah kapsamina giren herhangi

    bir arac tasima gerekliliginin muhtarlik tarafindan alti cizilerek vurgulandigini ve salik verildigini soyleyecegiz. -fakat, dedim. bu dogru degil??? -oglum koyun muhtari amcan degil mi? ona da

    onaylatiriz, su an butun koy senin kurtulman icin seferber olmus durumda zaten. butun koy insanlari mahkemede kendilerinin de zaman zaman bicak tasidiklarini, bunun bizim koy icin normal bir davranis

    oldugunu soyleyecekler. bunlarin hepsi hakimi etkilemek ve senin en onemli seyden, bicak olayindan yirtman icin gerekli. ancak bicaktan yirtman yeterli olmayacaktir cunku ortada asilli, komplo oldugu

    henuz kanitlanmamis bir ihbar var. en azindan tutuklu degil, tutuksuz sekilde yargilanmaya devam etmeni saglamaya calisacagim, dedi altinci sigarasini sondururken
    Tümünü Göster
    ···
  7. 82.
    +5
    -peki ya elvin?? ona ne oldu? dedim yari sinirli, yari merakli bir tavirla. -onunla da gorusulup ifadesi alindi mi? biz onun evindeyken o ortaliktan kaybolmustu. neredeymis? nerede oldugunu soyledi mi,

    ya da sen ogrenebildin mi?? diye sordum ustune merakli bakislarimi da ekleyerek. yildiray abi dusunmeden cevap verdi: -cesmeye kadar gitmis, su doldurmaya. allahin manyagi, "iyi ki suyumu doldurmayi

    ertelememisim de gitmisim, yoksa bicaklayacakti beni" demis. yildiray abi iki elini birden masasaya gurultulu bir sekilde vurarak, sanki ofkeli bir sekilde oturdugu yerden kalkiyormus gibi yerinde

    dogrularak, bana dogru egilmek suretiyle yaklasti: -buraya dikkat et..dedi. bicaklayacaklardi degil, bicaklayacakti demis.. birincisi: bu kadin yasli ve cahil bir kadina gore biraz fazla tehditkar degil mi sence de???

    yani demek istedigim, bana nedense sanki o da bu komplonun bir parcasiymis gibi geliyor.. bu sefer dogruldugu yerinden tamamen kalkan yildiray abi, onundeki kul tabagini cop kutusuna bosalttiktan sonra

    cantasinin icerisinde bulunan evraklari tek tek cikararak hizlica goz gezdirdi. lisede yaziliya girmek uzere olan caliskan bir ogrencinin son kez kitabina goz gezdirmesine benziyordu. bir kac dakika sonra

    tum esyalarini toparlayan avuatim, iki elinin parmaklarini birbirine gecirmis ve cenesinin altinda kavusturmus, gozlerini "artik eminim" gibisinden yumarak, kendinden emin bir tavirla, yine gozlerini bana dikmisti:

    -komployu sana kurdular ramizim. her kim, ne niyetle, hangi gayeyle bunu yapti bilmiyorum, ama bu boyle... kisa bir sessizlik oldu. umarsizca ceketinin dugmeleriyle oynuyordu. -bu komplo yalnizca sana kuruldu, ve

    bu kadin oyle veya boyle, bir sekilde bu isin bir parcasi.. aksi halde manyak gibi seni suclamazdi, aklima baska hicbirsey gelmiyor, bunun baska bir aciklamasi olamaz.. -iyi de abi, dedim. bu kadin

    eskiden beni cok severdi, hatta herkese karsi cok naif bir insandi.. neden boyle bir pgibopatlik yapsin? -nereden bileyim ramiz! sen daha kendi dostunu dusmanini tanimazken ben nasil taniyayim!!

    yildiray abi gene sinirine hakim olamamis, gunlerin getirdigi yogun stres ve gerginliginin acisini benden cikariyordu. sonradan hatasini anlamis olacak ki, elini omzuma koyup gibica kavradi. -cozecegiz

    bu meseleyi aslanim, hic uzme canini sen.. hele bir cikaralim seni de.. yildiray abinin bunlari demesiyle kapinin tiklanmasi bir oldu. -gir! -avukat bey, durusma birazdan baslayacak, son

    hazirliklarinizi tamamlamak istersiniz diye rahatsiz ettim, dedi hafiften yasini basini almis adliye gorevlisi. -tesekkur ederiz, haziriz... ..hem de uzun zamandan beri.. -oyleyse yavas yavas mahkeme

    salonuna gecebiliriz.. -tabiiki, dedi yildiray abi. soyle buyrun lutfen..
    Tümünü Göster
    ···
  8. 83.
    +14

    a q bari @1e şuku atın



    mahkeme salonuna attigim ilk adimla birlikte butun koyu karsimda bulmam bir oldu. yediden yetmise herkes gelmisti sanki. sedattan sedefe, bakkal ilyasdan kahveci saddam abiye kadar herkes salondaydi.

    sedef, beni gordugu anda iki elini birlestirmis, umit var ve duaci bir gorunume burunmus, aglamakli havasini takinmisti. herkes burada oldugu halde elvin kevasesi yoktu ortalikta. neden gelmedigi

    hakkinda kimse birsey soylememisti. hernekadar koylum, tanidigim, insanlarim da olsalar, bu kadar cok gozun agirligini kaldiramamistim ilk basta. gozlerdeki bir "acaba???" ifadesi bile yetiyordu beni

    gibbogaz etmeye. surada bana gercekten gozu kapali inanan belki de bir avuc insan vardi.. fazlasi degil.. yok, dedim. bu kadar insanin bakislarina tahammul etmek mumkun degil, bu duyguyu itham edilmeyen,

    (cahil olmasi muhtemel) bir topluluk onune cikarilip acik secik suclanmayan kimse bilemezdi, bilemez de. suclamanin, nefretin, ofkenin yanisira beni izleyen gozler arasindan en masumane olani bile aciyarak

    bakiyordu artik.. buna daha fazla katlanamayacaktim, belki de boynumu egip onlari hakli cikarmak yerine, basimi dimdik tutup, ben de onlarin gozlerinin icine bakmaliydim ki sucsuz olduguma ikna olsunlar,

    anlasinlar beni.. diye dusunmekten kendimi alamadim. bu arada mahkeme coktan baslamis, yildiray abi odadayken konustugumuz herseyi en munasip bir dille yuce mahkemeye arz ediyordu. benim icin saniyeler

    dakikalara, dakikalar saatlere donusmustu. sanki oturdugum yerden gunler boyu surmustu mahkeme.. bir yandan gozlerimi salondaki onlarca cift gozun uzerinde gezdirmeye devam ediyordum. hakim ara ara bana

    da sorular soruyor: bicagi ne amacla tasidigimi, elvin neneyle nereden ve ne zamandan beri tanistigimizi vs. butun sorulara yildiray abimin tembihledigi sekilde cevap veriyordum. gozlerimi insanlarin

    gozlerinde gezdirmeye devam ederken, birden bir cift parlak goz dikkatimi cekti.. arka siralarda, yakigibli ve kirli sakalli bir genc, masmavi parlayan gozlerle, oldukca sakin bir halde seyrediyordu

    beni.. bu, hastanede bana yardim eden arkadasim buraktan baskasi degildi. degildi ama, sormadan edemedim kendime, onun ne isi vardi burada???
    ···
  9. 84.
    +4
    - "geregi dusunuldu... "

    mahkemedeki herkes ayaga kalkmisti. nihayet kader ani gelip catmis, yaslisindan gencine salondaki herkes buyuk bir heyecan

    ile cikacak karari beklemeye koyulmus, beklerken nefesler tutulmustu. -"sanik ramiz karaeski'nin, soygunculuk, haneye tecavuz,

    cinayete tam tesebbus... "oha, dedim bir an. bunlarla mi yargilaniyordum yani? cinayete tam tesebbus nasil biseydir abi?

    yuh dedim bir an, lan bazen dusunuyorum da, keske hakikaten girtlaklasaydim amk karisini, bu kadar izdirabi bosuna cekmemis

    olurdum hic degilse.." - "bulunmadigi goz onunde bulundurularak... " ne diyorsun hakim baba, bi gib de anlamiyorum ki

    dediginden. sucsuz olduguna inaniyorum saliverin demek bu kadar zor mu? ya da vurun kirbaci muallakye atin zindana demek bu

    kadar mi uzatilir? amk birgun ilerde ne okursam okuyayim, ne olursam olayim, kesinlikle hakim olmayacagima kesin surette

    karar vermistim. "... tutuksuz olarak yargilamaya devam edilmesine karar verildi" bir anda salonda bir sevinc tufani

    koptu. bagira cagira sevinen akrabalar, onlara bakip da "iyi bir sey oluyor heralde amk" diye dusunup de hoplayan

    ziplayan cocuklar, birbirine ayakta sarilirken sallanan neneler.. salonda yerinden bir an olsun kipirdamayan, en ufak bir

    sevinc belirtisi bile gostermeyen tek kisi, hala yerinde oturmakta olan burakti. gozlerini bir an olsun uzerimden

    ayirmiyordu. yavas yavas mahkemeyi terkediyorduk artik, herkes epey bir havaya girmisti. -"aksama evde gorusuruz artik"

    dedi kuzen siritarak. babam ise annemden bu aksam icin en sevdigim yemekleri yapmasini istiyordu. beni de aksam icin

    tatli bir heyecan kaplamamisti desem yalan olur. en azindan bitkin de olsam, yorgunluktan gebermis de olsam, mutluydum

    artik. bu mutluluk duygusunu oyle uzun zamandir tatmiyordum ki, fazla gelmisti resmen, yuk gibi, fazlalik gibi tepeme

    binmisti; hani yillarca zindanda yatan bir adam yumusacik yastiklarda yatamazmis ya birden, onun gibi. rahat batti sanki.

    hersey gercek olamayacak kadar mukemmeldi. yildiray abiye dondum askerler ellerimdeki kelepceleri cikarirken: -abi,

    dedim. simdi dogruca koye gidebilecek miyim? -tabiki, dedi. hele once su hastaneden kaydini aldiralim, esyalarini da

    toplarsin hem. sonra aksam uzeri gibi yola cikariz. zaten birsey kalmadi aksama da. ... cocuklar gibi heyecanliydim. bir

    an once hastaneye, oradan da koye gitmek icin sabirsizlaniyordum. hazir hastaneye gidiyorken, belki burak da bizimle

    gelmek ister diye sagima soluma bakindim, ama burak ortalarda yoktu.. evli evine, koylu koyune dagilirken, biz de

    arabamiza atladik, basimin belasi, timarhane bozmasi hastaneye dogru yola koyulduk..
    Tümünü Göster
    ···
  10. 85.
    +3
    hastaneye annem, babam, yildiray abi ve ben dordumuz gelmistik. babam: -oglum sen git esyalarini topla, biz de kaydini

    aldiralim, dedi. annem de doktorumla gorusmek istedigini soyledi. -tamam, dedim. musayit vakti varsa gorustururum sizi. ...

    odamin bulundugu kata ciktim. odamin kapisi kapaliydi, yavasca kapi kolunu cevirerek actim. icerde hic de beklemedigim

    biriyle karsilasmistim: ercan. zamaninda bana cok iyi davranan bu genc asker, carsaflarindan yastigina herseyi

    degistirilmis yatagimin basucundaki sandalyede oturuyor ve agliyordu. elinde simgibi birsey tutuyor, ve tuttugu sey her

    neyse, ona simgibi sarilmis vaziyette agliyordu. -ercan??? dedim saskinlik icerisinde. ne isin var senin burada? ercan

    aglamaktan kipkirmizi olmus sirke satan bir suratla bana bakti: -yok birseyim.. ... yavasca yerinden dogruldu, sanki butun

    ailesi birden ayni gun olmus gibi kederli bir hali vardi. -benim icin mi geldin buraya? dedim merak icerisinde. ofkeli bir

    sekilde bana bakti. -carsi izni.. dedi. bu kadar guleryuzlu ve iyi kalpli birinin boylesine degigib davranmasina epey

    sasirmistim dogrusu. birden elinde tuttugu seyi ucundan goruverdim ve o anda saskinligim ikiye katlandi. kollarinda

    simgibi tutup sarildigi sey, sedefin bana hediye ettigi "ozgurluk" ismindeki kitapti. kitabimi tuttugunu gordumu farkeder

    farketmez kitabi komidinin ustune seri bir hareketle birakti ve bir o kadar seri sekilde oturdugu yerden kalkti.

    gozyaslari hic dinmiyor, elleriyle surekli yasaran gozlerini siliyordu. -bir sorun mu var kardes??? dedim garip garip

    bakarak. -yok, dedi. kusura bakma, kusuruma bakma.. bunlari soyledikten sonra bir ok gibi firlayarak odayi terketti..

    allahallah, dedim. lan bu herif ne ariyor burda amk? diye dusunmeden edemedmi birden ilgimi cekiverdi bu kitap. hic acip

    dogru duzgun okumamistim. yavasca kapagini kaldirdim, kitabin kapaginin altinda "seni okyanuslar kadar seven askin sedef"

    yaziyordu. kitaba detayli bir sekilde goz atmaya basladim: bir delinin anilari anlatiliyordu kitapta. ya da onun gibi

    birsey. assagi yukari yarisina yakini cikan yanginda yanmis olan bu garip kitabin butun sayfalarini hizli hizli cevirip

    daha ayrintili goz atmaya basladim. sonlara dogru bir sayfada kalakaldim, cunku sayfa arasinda bir not vardi: sedef

    tarafindan yazildigini dusundugum bu notta, tam olarak soyle yaziyordu ". "ancak okudukca anlar, okudukca farkeder insan.

    "oku!" emirlerin ilki degil midir? oyleyse okumadan bilemez, anlayamaz insan. okumadan rahata eremez insan." altinda da

    arap harfleri oldugunu dusundugum muhtelif harflerle yazilmis yazilar vardi. ilk once, nasil okuyacam ben bunlari amk

    diye icimden gecirsem de, sonrada her satirin altinda parantez icinde turkce okunuslarinin yazili oldugunu farkettim.

    isin en uzucu tarafi ise, bu duanin yarisindan cogunun yanip kule donmus olmasiydi. -herneyse, dedim. kitabi ve diger

    esyalarimi cantama tiktiktan sonra assagi kata, hilal hanimi bulmak icin yola ciktim
    Tümünü Göster
    ···
  11. 86.
    +1
    -buyrun nasil yardimci olabilirim?... hilal hanimin sevimli sekreterine umarsiz bir bakis attiktan sonra: -hadi ama, beni taniyorsun, dedim gulerek. ...

    sekreter de gulumsedikten sonra calan bir telefonu cevaplandirdi. -alo? buyrun kim aramisti? randevunuz var miydi? vay amk dedim, kari randevusuz, yani

    parayi pesin almadan kimseyi yanina bile yaklastirmiyor... -uzgunum hanimefendi, randevunuz yoksa sizinle gorusebilecegini sanmiyorum. zaten su anda kendisi

    burada degil, hastane kurulunda toplantida.. ne demek, mersi. oldu o zaman... bi notunuz varsa iletebilirim... sekreter kiz, konusma sona erdikten sonra

    sanki ben orada yokmusum gibi yeniden kagitlarina gomuldu. -demek suanda burada degil?? -evet/ -peki ne zaman gelir??? -bilmiyorum, soylemedi. toplantisi ne

    zaman biterse. -peki, dedim. kurulda ne yapiyor bu doktorlar? maaslarini mi aliyorlar? dedim siritarak. komik olmadigini bildigim halde bazen mal mal

    konustugum olurdu. sekreter kiz bana hafiften gicik olmus gibi bakti: -bir hastasi hakkindaki sahsi kanaatini hastane yonetimine beyan ediyor. yeterli mi??

    -tamam, dedim yahu. kizmaniza gerek yok. -kizmadim ki... ... yeniden kagitlarina gomulen uyuz sekreterin yanindan ayrildiktan sonra assagi danismaya gitmeye

    karar verdim. fakat bizimkiler ortalikta gorunmuyordu. -ramiz burdayiz gel gel! arkami dondugumde yildiray abi tam karsimda beni almak icin gelmisti. -gel

    bakalim, seninkiler kafetaryada oturuyorlar.. anne ve babamin yanina giderken koridorda, o sirada dagilmakta olan hastane genel kurulu uyeleriyle

    karsilastik, elbette hilal hanim beni oracikta karsisinda buluverince hemen durdurdu: -demek buradaydin! dedi en bildik gulumsemesini takinarak.

    -hosgeldiniz, avukat bey. -tesekkurler doktor hanim, nasilsiniz? ozel pgibiyatristimle avukatim tokalasirken kendimi inanilmaz ozel ve onemli biri gibi

    hissetmistim nedense. sanki dunya benim etrafimda donuyormus gibi gelmisti. hayal kurmak fukara hobisi diye bosuna mi demisler? bu arada yildiray abim hilal

    hanima mahkemeden, olanlardan. her yonuyle durumumdan ve taleplerimizden bahsetti. doktor hilal: -ramizcigim, ailenle tanismayi elbette cok isterim, ama

    madem davan dustu, daha dogrusu seni serbest biraktilar, o hade seni taburcu etmeden once, onemli bir durum degerlendirmesi mahiyetinde son bir gorusme

    yapmak isterim. bu gorusme neticesinde hakkinda edinecegim sahsi kanaat ve profesyonel gorusumu tekrar kurula sunacagim. oradan cikacak pozitif bir genel

    kanaate gore seni taburcu edebilecegiz. elbette butun bunlarin olabilmesi icin en az 2 gece daha hastanemizde bizlere refakat etmen gerekecek..
    Tümünü Göster
    ···
  12. 87.
    +3
    buyuk bir ofkeyle bakiyordum simdi ona.. sinirim tepeme cikmisti resmen. ne demek lan 2 gun daha??? amk kic kanaat binbir

    zorlukla ozgurlugumu yakalamisken hersey yolunda giderken bu da ne demek oluyordu simdi??? hilal hanim ne hissettigimi

    bakislarimdan anlamis olacak ki, dudaklarini bukerek aci sozlerine devam etti: -malesef bunu anlamalisin, ramizcim. sen

    buraya "normal" olarak getirilmis bir hasta degilsin. sen buraya, hapishaneden, hapishane mudurunun izni ve talebiyle,

    onun, "buyuk bir gereklilik arzetmekte" seklinde baslayan mektub beyanina mutenasid bir istirham ile getirildin.

    dolayisiyla hem kisisel, hem deyasal olarak, seni buraya gonderen mercilere hastane olarak bir cevap verme

    yukumlulugundeyiz. iste bundan dolayi elini kolunu sallayarak buradan cikamiyorsun. bu hastane prosodurlerinin, senin

    hapisten cikmis olmanla en ufak bir ilgisi yok. biz hapishane mudurlugune seninle ilgili bir rapor verelim

    ki, onlar da kendi uslerine senin hapishanede olmadigin gunler hakkinda cevap verebilsinler.." hilal hanim resmi bir dil

    ile konusmasina devam ediyordu fakat ben artik dinlemiyordum.. bu taktan hastaneye gelerek basima nasil bir bela actigimi

    daha yeni yeni anlamaya baslamistim..
    ···
  13. 88.
    +3
    annemle babama olanlari anlattiktan sonra pek belli etmemeye calissalar da epey bozuldular. onlara hastanenin dandik

    caylarindan ikram ettikten sonra mecburen teselli edip koye ugurladim. amk teselli edilmesi gereken kisi ben iken. onlari

    ben teselli ediyordum. bu kadar yasadigim olay, hayata karsi olan direncimi kuvvetlendirmisti sanki. hilal hanimla (olumlu

    sonuc ciktigi takdirde) son gorusmemizi yarin yapacaktik. yildiray abi ise bu gece gitmesi gerektigini, fakat yarin

    erkenden beni ziyarete gelecegini soyledikten ve hastane bashekim yardimcisiyla kisa bir gorusme yaptiktan sonra hastaneden

    ayrildi. ulan dedim, gene kaldim kendime. bu amina soktugum hastanesinde gene bir basimayim. ama dedim en azindan artik

    ozgurum. sagimda solumda gotumun dibinden ayrilmayan askerler polisler vs yok. kafam rahat hic degilse diye dusundum. hava

    ufaktan kararmaya baslamisti. bahceye cikar cikmaz sigaramin bittigini farketmem gec olmamisti. dogruca danismaya kostum ve

    en yakinda bulunan bir markete kadar gidip bi paket sigara almamin mumkun olup olmayacagini sordum. -bir bakalim... cilek

    tadindaki halkla iliskiler hatunu, bana bunun pek mumkun olamayacagini anlatmaya calisiyordu. -aslinda, dedi. siz burada

    yatalak hasta seklinde kaydettirilmissiniz.. -evet, dedim. birkac gun oncesine kadar vaziyetim buydu.. gozlerimi iyice

    buyutup korkutucu bir hale getirerek devam ettim: -yataktan disari adimimi bile atamayacak haldeydim.. \ aslinda yalan

    degildi soylediklerim, hakikaten de askerler birakmiyordu. ancak zavalli kizcagiz, birkac gun icinde boylesine hizli bir

    iyilesmenin nasil olabilecegini saskin saskin dusunurken, bir diger yandan ben de bu hastanelerin danismalarindaki bol

    makyajli genc kizlarin nasil ayni anda hem bu kadar saf, hem de bu kadar ciksi olabildiklerini dusunuyordum. -beyefendi,

    dedi cilek tadindaki kiz. boyle isimlendirmistim onu, cunku kizil saclari, hafif cilli yuzu ve elmas pembesi dudaklariyla,

    kremsanti uzerine oturmus bir cilek tadi veriyordu gozlerime...
    ···
  14. 89.
    +3
    kizil sacli kiz, hakkimda bilgi edinmek icin yetkililerle bir sure telefon gorusmeleri yaptiktan sonra: -beyefendi, dedi.

    sizin durumunuz biraz ozel bir durum anladigim kadariyla. hakkinizda net bir karara varilmamis henuz. -evet, dedim

    kizcagizin sozunu keserek. -bir mahkeme saliverse oteki birakmiyor..\ gulumsedim. -afedersiniz, devam edin lutfen.

    yemyesil gozlerini bir an saskin bir gulumseme ile kirpistiran guzel kiz, sozlerine devam etti: -genel kurulun hakkinizda

    hazirlayacagi rapordan once hastane disina cikmamanizi sizden, hastane yonetimi adina rica ediyoruz. istediginizi

    yapabilirsiniz, istediginiz seyden yeyip icmenize de izin verildi, lutfen sadece disari cikmayin. sadece bir iki

    gunlugune.. oyle tatli rica ediyordu ki, bu kiza hayir demenin hicbir yolu yoktu. -peki hastane yonetimi sigarami da

    temin eder mi dersiniz? -o kadarini bilemem, sanmiyorum. ekrem abiyi bulabilirseniz o size alir belki... \ amina

    kodummu ekremi bana bir bardak cayi kufrederek getiriyorken sigarayi nasil alip gelecek diye dusunmeden edemedim. ki zaten

    kocaman iki binali hastanede ekremi ara.. bul.. ozel durumunu anlat.. lan kim ugrasacak bununla? dedim. caresizce bahceye

    ciktim. buldugum ilk banka oturdum. otururken dirseklerim dizlerimde, avuclarimin iciyle yuzumu kapatmis ve basimi one

    dogru egmistim. gordugum tek sey karanlikti. ne garip, insan birsey gormeyince duydugu seslere daha cok odaklaniyordu. az

    once hic ama hic farkinda olmadigim su ugultusu, kus civiltilari, ruzgarin uzun kavak agaclarinin arasindan hisimla eserken

    cikardigi tatli sesler; simdi kulaklarimi oksuyordu.. bir an birinin yanima oturdugunu hissettim. bankta yalniz degildim.

    tanidik ve asiri mutlu bir ses, sevgi dolu, dostane bir edayla teklif etti: " --sigara??? "
    ···
  15. 90.
    +2
    basimi kaldirdigimda; karsimdaki bu, uzun bir dal sigara ikram ediyor vaziyette eli havada kalmis fakat hala gulumsemekte olan kisi, mavi gozlu, kivircik sacli arkadasim buraktan baskasi degildi. ikram

    ettigi sigarayi kapisircasina alip hizli hareketlerle yaktiktan sonra bir yandan hizli hizli cekip koruklerken, bir yandan vucudumu nikotine doyuruyor, diger yandan iki arkadas sohbet ediyorduk. -seni

    mahkememde gordum ve inan oldukca sasirdim. ne isin vardi orada? diye sordum merak icerisinde ... burak burnunu cektikten sonra tipik hareketini yaparak, yani bir yandan sigarasinin dumanini uflerken

    diger yandan kederli kederli ufka bakarak cevap verdi: -kardesim mahkemelik olmus, gitmese miydim yani?? -iyi de ---... burak sozumu keserek devam etti: -gercek arkadaslik bunu gerektirir. bir dost

    sadece iyi gunlerinde yanindaysa, kotu gunlerinde, kotu zamanlarinda yaninda degilse, afedersin ama kardesim, sokayim ben oyle dosta da, onun dostluguna da.. -peki, dedim. peki madem, o zaman neden

    yanima gelmedin? neden birden ortadan kayboldun??? --sadece mahkemenin neticesini ogrenmek istedim. herhangi bir sekilde senin bir de ben gelip canini gibmak istemedim kardesim.. ... \ ne diyecegimi

    bilemiyordum. burak cebinden mektuba benzer birsey cikardi. -nedir bu? diye sordum. ... aglamakli gozlerle cevap verdi: -babamin bizlere el altindan gizli kacak yazdigi bir yardim mektubu.. nasil

    yani? dedim hayretler icerisinde. -zamaninda para karsiligi bagladigim hastabakicilardan biriyle haber yollamistim babama.. babam konusamadigi icin, o hasta haliyle iki satir birsey ciziktirmis.. ne olur

    kurtarin beni bu iskencelerden diye yazmis. inanmiyorsan al bak oku... \ hickiriklar bogazimda dugumlenmisti.. ne diyecegimi bilemiyordum, ne denirdi ki boyle bir durumda?

    -babam aci cekiyor ramiz.. dedi aglamakli bir sesle. -benim babam her gun tekrar tekrar olen bir adam.. ... tek bir nefeste butun sigarasini bitirmeye calisircasina icine cektigi derin nefesten sonra

    sozlerine aglamaya baslayarak devam etti: -annem babamin acisindan oldu gitti.. kardeslerim yetim kaldi.. bu kadar aci hepimize yetti. ben onemli degilim, biz onemli degiliz belki, cunku katledilen

    bizler degiliz, babam... artik sigarayi falan birakmis, neredeyse hungur hungur agliyordu. nefes nefese kalmisti.. -ne demek istiyorsun? dedim. -bunlar cok agir ifadeler burak.. boyle soyleme be dostum..

    ... burak gozyaslari icinde yakama yapisti, hemen ardindan asiri ciddi, soguk fakat bir o kadar da vurgulu ve gur bir ses tonuyla -yasamadan bilemezsin.. dedi.. uzun bir sessizlik oldu. en sonunda

    dayanamayip sordum: -benden ne yapmami istiyorsun?? burak cevap vermedi. -kardes, sana diyorum.. burak; yaklagib 5 dakika kadar sonra sessizligini bozdu. -babamin ismi altan uzmez.. yaslica bir

    adam.. senin bulundugun binanin besinci katinda kaliyor. yani senin odanin 3 kat ustunde. -eee? benden ne istiyorsun??

    burak en ciddi halini takinmis, kaslari catik vaziyette gozlerini bana dikmis, uzun uzun bu sekilde baktiktan sonra asil soylemek istedigi seyi acikladi:

    -babami oldurmeni istiyorum..
    Tümünü Göster
    ···
  16. 91.
    +1
    -ne!!! ne!!! birden oturdugum yerden sicradim. saskinliktan dusuruverdigim sigara bacagimdaki pantolonu yakmis ve bir delik acmisti. saskinlik icerisinde burak'a bakiyordum. -sen ne dediginin

    farkinda misin lan! dedim hiddetle. -bunu onun iyiligi icin istiyorum, dedi burak umarsizca. -her gun bir denek gibi, kobay bir fare, bir kopek gibi iskence gorerek yasamasindansa, olmesi onun icin daha

    iyi.. hem ben ister miydim saniyorsun babamin olmesini? bir insanin bu kadar piskince babasinin olumunu istemesi cok agrima gitmisti. ne olursa olsun, iyiligi icin bile olsa, ben asla babamin

    olmesini isteyemezdim. burak sanki dusuncelerimi okumuscasina: -bilmiyorsun iste, dedi. umarim hicbir zaman da bilmezsin bu duyguyu. simdi soyle, bana yardim edecek misin, etmeyecek misin??? bu da ne

    demek oluyordu? bir insan oldurmekten soz ediyorduk, ustelik kendi babasi! ona boyle bir hususta yardim edecegimi nasil dusunebilirdi! hiddetle bagirmaya basladim: -o kadar istiyorsan git kendin gebert

    babani! seni 2 kurus eder bi adam sanmistim assagilik herif! bir daha da asla yanasma yakinima! gibtirol git! \ bana verdigi sigaralari yere firlattiktan sonra buyuk bir hisimla hastaneye geri dondum.

    onu polise ihbar edip etmemek arasinda gidip geliyordum. neticede bir cinayet planliyordu, oyle veya boyle, adam kafaya koymus, oldurtecek babasini. - desene bu yuzden sokmuyorlar seni besinci kata..

    diye mirildandim kendi kendime. odama cikar cikmaz ne kadar tuvalete sıkıştığımı farkettim, hemen banyoya girdim. uzun uzun isedikten sonra kuvetin icinde bir kipirdanma sezdim. dikkatli bakinca bunun

    buyuk bir akrep oldugunu anladim. evet, kuvetin icinde sari renkli ve normal ebatlarda bir akrep vardi. -lan, dedim. gece uyurken gelip sokmasin bu beni?? sanki afrikadayiz amk nasil bi hastaneyse..

    hayvana yanasmaya tirstigim icin banyodaki isimi bitirir bitirmez isigi kapattim ve kapiyi guzelce cektim. tam yatagima donup yatacaktim ki, yatakta bir resimle karsilastim. bir fotograf icerisinde

    ben ve sedef, 2006 yilinda, koyde caya yuzmeye gittigimizde kizlar da camasir yikamaya gelmislerdi. o zaman cekindigimiz bir fotografti bu, ancak ben fotografta benim oldugum kismin uzeri karalanmisti.

    yani biri veya birileri, sedefi birakmis, benim uzerimi tukenmez kalemle bastira bastira karalamisti. bundan daha cok beni dusunduren sey, bende bile olmayan bu fotograf hastaneye ve bu yataga kadar

    nasil gelmisti?? dusunuyordum, dusunuyordum fakat bir turlu bulamiyordum..
    Tümünü Göster
    ···
  17. 92.
    +2

    yeğenler ben bi yemek yiyip geliyorum rez alın

    ···
  18. 93.
    +6
    geceleyin yattigim yerden buyuk bir sizlamayla dogruldum. hava kapkaranlikti, vakit geceyarisi olmaliydi. kolumun uzerine yattigim icin sol kolumu neredeyse hic hissetmiyordum. assagidan gurultuler

    geliyordu. pencereden baktim hemen, dehset bir kalabalik vardi bahcede. bagrislar cagrislar, ortalik ana baba gunuydu. saci basi dagilmis, ustu basi camura bulanmis zavalli bir kadin, kan ter icinde,

    -kizimm!! kizimmm!! diye feryat ederek kaybettigi cocugunu ariyordu. korkmustum. su an assagiya inip o cilgin, dehset kalabaligin icerisine karismak pek de iyi bir fikir gibi gorunmuyordu. birden

    kulagima ayak sesleri geldi. sessiz ve minik ayaklarin sesleriydi bunlar. kapisi acik olan odamin onunden bembeyaz bir elbise giymis, 5-6 yaslarinda bir kiz cocugu,tek basina ve gayet kendi halinde

    yurumekte idi. kapimda belirmesiyle kaybolmasi sadece bir saniye kadar suren bu kucuk cocugun, gorebildigim kadariyla son derece sakin bir yuruyusu vardi. kapimin onunden gecip gitmesiyle kaybolan

    goruntusu, yerini, gittikce uzaklasan ayak seslerine birakmisti. hemen takip etmek icin yerimden kalktim, sedefle cekindigim fotografin uzerine yatmistim. hafifce bukulmus fotografi duzlestirip komidinin

    uzerine koymak icin elime aldim ve o anda kucuk bir sok yasadim: fotografta sadece sedef vardi. alelacele yerimden firladim, isigi yakmayi denedim fakat yanmiyordu. hastane yeniden karanliga burunmustu..

    koridora cikar cikmaz, merdivenlerden assagi inmek uzere olan kucuk kizi son anda gormeyi basardim. -dur! sesim karanlik hastane koridorlarinda uzun uzadiya yankilaniyordu. butun gucumle kosmaya

    basladim. birkac dakika boyunca merdivenin basina kadar kostum. en sonunda merdivene vardigimda, kucuk kiz da bir alt kata inmis, yeniden yurumeye baslamisti. yeniden bagirdim -dur! kucuk kiz bir

    an durdu. arkasini dondu: bir an gozlerimin icine bakti: bakmasiyla cigligi basmasi bir oldu. oyle aci ve tiz bir sesi vardi ki, ve oylesine panik olmustu ki, zaten ufak tefek olan, badi badi kosan

    ayaklariyla, cabucak kacmaya da calisinca ayaklari kaydi ve kafa ustu yere cakildi. yeniden ayaga kalkan minik kiz, alnindan sizmaya baslayan kanlara aldirmadan kosmaya basladi. o kadar hizli kaciyordu

    ki, ona yetismem oldukca zor gorunuyordu. ben onu kovaliyorken o da bir yandan kaciyor, bir yandan ciglik atiyordu. bir an "ne kadar da cok merdiven indik" diye dusunmeye basladim. merdivenler bitip

    yollar duzlemlestiginde ise, karsimda tek bir kapi vardi. kapinin uzerinde dev harflerle "morg" yaziyordu. kucuk kiz ciglik cigliga morga girdi. bodrum katta oldugumuzu anca farkedebilmistim. bir ust

    kattan, yani zemin kattan kizin annesinin feryatlari duyuluyordu. kizi alip annesine goturmeliydim. korksam da morga giris yaptim. kucuk kiz kostura kostura, sanki geceleri birseyden korkunca yatagina

    girip uzerine yorganini ceken normal cocuklar miseli, kendisine ait oldugunu o anda anladigim, tablasina uzanip, uzerine bembeyaz carsafini cekti. dehset icerisinde kalmistim, hemen arkami dondum fakat

    kapi yerinde yoktu, onun yerine, buzluktan cikarilmis bir ceset arabasi vardi. cesedin uzeri bembeyaz carsafla ortuluydu. yalnizca ayaklari gorunen cesedin, sol ayak bas parmaginda bir etiket vardi.

    etikete ancak buyuk bir dikkatle bakinca, uzerinde kendi ismimin yazili oldugunu farkettim.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 94.
    +2
    gozlerimi actigimda hafif bir su sesi duyuyordum. yatagimda sirilgiblam terlemis vaziyetteydim. sabah olmus, gunes dogmus ve ben derin bir nefes almistim. yataktan yavas hareketlerle kalkip uzerimi

    degistirdikten sonra aklima fotograf geldi. fotograf yataktaki yerinde degil, komidinin uzerindeydi. halbuki ben ruyamda fotografi kaldirip komidinin uzerine koymustum; gercekte ise boyle birsey

    yapmamistim. fotografa baktigimda ise, yine ilk gordugum halinde, benim yuzum gozum, tukenmez kalemle cizilmis haldeydi. -anlamsiz.. diye mirildandim kendi kendime. kapim tiklandi. -girin! urkek

    hareketlerle, yavas yavas acilan kapinin ardinda duran hemsire; -kahvaltinizi ettikten sonra hilal hanim sizi odasinda bekliyor, dedi. taniyordum bu hemsireyi, ismi ahu'ydu. gayet iyi anlastigim,

    hossohbet biriydi fakat neden bu kadar urkek ve cekingen davrandigina bir anlam verememistim. -iceri gelsene, dedim. neden orada duruyorsun??? ahu yuzume bile bakmadan, urkek bir sekilde yere

    bakarak, sessizce odadan cikti. -allahallah, noluyo lan?? dedim. ben ayri deli millet apayri deli amk.. bir sure durup dusundukten sonra hafifce gulumsedim: -lan bunlarin hepsi kacik, kahvaltini et de

    gel diyorlar, e hani kahvalti nerede??? \ saat sabah 10u gosteriyordu, bu saate kahvalti falan kalmazdi. neyse, dedim. ac gideyim onemli degil, ac gideyim ama yakigiblisindan olsun. timarhane de olsa

    insan icine cikiyoruz amk. bi saclarimi tarayayim. disleri fircalayayim. bu dusuncelerle banyoya girdim, fakat girmemle cigili basmam bir oldu; tabldot kahvalti tepsisi, muslugun icindeydi, musluk yarim

    yamalak acilmis ve yemegin uzerine akiyordu. hemen disari firladim ve koseyi donmek uzere olan hemsireyi yakaladim: -yahu bu yemek tepsisini kim koydu banyodaki musluga??? kizcagizin elleri titremeye

    basladi. -lutfen yapmayin, imdat! -lan ben ne yapayim sana allah'in manyagi?? hem de gupegunduz! aglamaya baslayan hemsirenin yardimina kostular. ne zaman kendisine ihtiyacim olsa ortalarda

    gorunmeyen, fakat ne zaman suratini bile gormek istemesem zararli ot gibi hemen olay yerinde bitiveren hademe ekrem, sanki hemsireyi taciz etmisim gibi once beni itti, sonra -yuru guvenlige gidiyoruz!

    diye bagirmaya basladi. hernekadar haksiz suclamalara aligib bir bunyem de olsa, lafimi esirgemedim: -ulan ne gibim guvenlikmis, mudahele etmeleri icin bir de ayaklarina mi gidicez??? ellerimi,

    kolumdan gibi gibiya tutmakta olan ekrem abiden hizli ve ofkeli bir hamleyle kurtardim. tam odama donmek uzere arkami donmustum ki, hala oralarda bulunan ve aslinda ayni zamanda da arkadasim olan ahu

    hemsire, beni gorur gormez koridorun kosesine diz cokmus, pusmus, basini egmis: -ne olur bana zarar verme, allah rizasi icin.. diye sayikliyordu..
    Tümünü Göster
    ···
  20. 95.
    +1
    vardir bunda da bir hayir diyerek dr hilal'in odasina dogru yola koyuldum. birkac dakika sonra sagda solda hastane guvenliginden elemanlar les kargalari gibi etrafimda donmeye baslamislardi. bi taklar

    olmus burada ama, ne oldugu hakkinda en ufak bir fikrim yok, diye gecirdim icimden. hilal hanimin kapisina varinca, soyle derin bir nefes cekip kapiyi tikladim. -girin! iceri girer girmez beni buyuk bir

    mutlulukla karsilayan doktor hilal, o her zamanki gulumsemesini takinmis, dostane bir tavirla beni karsisina oturmam icin buyur etmisti. cok gecmeden kapi tiklandi, hademe ekrem elinde, getirdigi fincan

    kahve tepsisiyle belirdi. -suraya birakiver ekrem, tesekkur ederim. sen ne icersin ramizcim??? aslinda birsey icesim yoktu ama sirf ekreme uyuzluk olsun diye: -ben de bir turk kahvesi alayim, dedim.

    \ ekrem homurdandi, ama birsey demedi. -eveeeet, dedi dr hilal buyuk bir gulumsemeyle. -ne yaptin bakalim gorusmeyeli? nasil gidiyor hayat? -valla, dedim. hayat zor, basta sigarasizlik olmak

    uzere, bu hastane her yonuyle hapishaneden beter. o yuzden mumkun oldugu kadar hizli bir sekilde taburcu olmak istiyorum, yuksek musadelerinzile elbette, dedim. -bunun benim musademden ziyade, senin

    sagliginla, duzelmenle ilgisi var ramizcim, elbette hepimizin yegane arzusu bu sekilde.\ tahammulsuz ve ofkeli bir sekilde araya girdim: -hic rahatsizlanmamis birinin duzelmesini mi bekleyeceksiniz

    yani? yahu anlamiyor musunuz? benim somut bir sorunum yok, tek istedigim sey bir an once koyume gitmek. yarim kalmis islerim var. bu hastane beni her gecen gun daha da hasta ediyor.. -ne gibi???

    samimi bir yardimci olmak isteyen idealist doktor yuz ifadesiyle sormustu bunu hilal hanim. sorunlarimla, dertlerimle, gercekten ilgilendigini belirten, ciddi ve anlayisli bir kaslarini catma ifadesiydi

    bu. bu samimiyetten cesaret alarak: hasteneye getirildigim gunden beri, basimdan gecen herseyi, ruyalari, askerleri, buraki, hatta buragin babasindan bile bahsettim. hilal hanim hayretler icerisinde bana

    bakiyor, konusmanin basindan beri karistirdigi kahvesini hala karistiriyordu. -yillardir denek olarak kullanilan bir hasta?? hem de bizim hastanemizde? ustelik doktorlarin 3 ay yasar dedikleri, fakat bir

    turlu olmeyen, olmedigi icin bunu bir basari ve kansere karsi beraberce kazanilmis bir zafer oykusune donusturup en acimasiz ihtimalle hastanenin ve doktorlarin bu olay uzerinden kendi reklamlarini

    yapmalari yerine, bu hastayi kobay ve denek olarak kullandiklarini soyluyor arkadasin oyle mi? ve sen de buna inandin? -evet.. dedim caresizce. -kim bu arkadasin, nereden ve nasil gorusuyorsun onunla?

    hastaneden cikamiyor olman lazim senin.. -evet, dedim. hastane bahcesinde, hergun babasini ziyarete geliyor, bahcede oturuyor iste.. -ve 3 yildir babasiyla gorusturulmuyor oyle mi? sen daha once

    hayatinda boyle bir sacmalik duydun mu? hilal hanim saskindi. alinmis gibi, gucenmis gibi, "inanilir gibi degil" ifadesini takinarak guluyordu. - bu olayi hemen, bugun cozecegiz, dedi kararli bir

    ifadeyle. -bana arkadasinin ve babasinin ismini, soyismini soyle. bir an dusundum, acaba kotu birsey mi yapiyorum diye, ama sonra bunda kotu birsey olmadigina karar verdim. cok cok buragin babasi

    serbest kalirdi, ya da yalan soylediyse de yalani ortaya cikardi. -arkadasimin ismi burak, babasinin ismi de neydi... altan... soyadi da seydi, olmez. altan olmez.
    Tümünü Göster
    ···