-
51.
+5-peki ya elvin?? ona ne oldu? dedim yari sinirli, yari merakli bir tavirla. -onunla da gorusulup ifadesi alindi mi? biz onun evindeyken o ortaliktan kaybolmustu. neredeymis? nerede oldugunu soyledi mi,Tümünü Göster
ya da sen ogrenebildin mi?? diye sordum ustune merakli bakislarimi da ekleyerek. yildiray abi dusunmeden cevap verdi: -cesmeye kadar gitmis, su doldurmaya. allahin manyagi, "iyi ki suyumu doldurmayi
ertelememisim de gitmisim, yoksa bicaklayacakti beni" demis. yildiray abi iki elini birden masasaya gurultulu bir sekilde vurarak, sanki ofkeli bir sekilde oturdugu yerden kalkiyormus gibi yerinde
dogrularak, bana dogru egilmek suretiyle yaklasti: -buraya dikkat et..dedi. bicaklayacaklardi degil, bicaklayacakti demis.. birincisi: bu kadin yasli ve cahil bir kadina gore biraz fazla tehditkar degil mi sence de???
yani demek istedigim, bana nedense sanki o da bu komplonun bir parcasiymis gibi geliyor.. bu sefer dogruldugu yerinden tamamen kalkan yildiray abi, onundeki kul tabagini cop kutusuna bosalttiktan sonra
cantasinin icerisinde bulunan evraklari tek tek cikararak hizlica goz gezdirdi. lisede yaziliya girmek uzere olan caliskan bir ogrencinin son kez kitabina goz gezdirmesine benziyordu. bir kac dakika sonra
tum esyalarini toparlayan avuatim, iki elinin parmaklarini birbirine gecirmis ve cenesinin altinda kavusturmus, gozlerini "artik eminim" gibisinden yumarak, kendinden emin bir tavirla, yine gozlerini bana dikmisti:
-komployu sana kurdular ramizim. her kim, ne niyetle, hangi gayeyle bunu yapti bilmiyorum, ama bu boyle... kisa bir sessizlik oldu. umarsizca ceketinin dugmeleriyle oynuyordu. -bu komplo yalnizca sana kuruldu, ve
bu kadin oyle veya boyle, bir sekilde bu isin bir parcasi.. aksi halde manyak gibi seni suclamazdi, aklima baska hicbirsey gelmiyor, bunun baska bir aciklamasi olamaz.. -iyi de abi, dedim. bu kadin
eskiden beni cok severdi, hatta herkese karsi cok naif bir insandi.. neden boyle bir pgibopatlik yapsin? -nereden bileyim ramiz! sen daha kendi dostunu dusmanini tanimazken ben nasil taniyayim!!
yildiray abi gene sinirine hakim olamamis, gunlerin getirdigi yogun stres ve gerginliginin acisini benden cikariyordu. sonradan hatasini anlamis olacak ki, elini omzuma koyup gibica kavradi. -cozecegiz
bu meseleyi aslanim, hic uzme canini sen.. hele bir cikaralim seni de.. yildiray abinin bunlari demesiyle kapinin tiklanmasi bir oldu. -gir! -avukat bey, durusma birazdan baslayacak, son
hazirliklarinizi tamamlamak istersiniz diye rahatsiz ettim, dedi hafiften yasini basini almis adliye gorevlisi. -tesekkur ederiz, haziriz... ..hem de uzun zamandan beri.. -oyleyse yavas yavas mahkeme
salonuna gecebiliriz.. -tabiiki, dedi yildiray abi. soyle buyrun lutfen.. -
52.
+5iceri gel.. en hulyali ve gizemli havasini takinmis olan serfin, odasinda usulca oturuyordu. elvin iceri girdi. -kapiyi cek.. elvin soylenenleri tek tek yapiyor, kapiyi da cektikten sonra iceriTümünü Göster
gecip oturdu. serfin, arkadasina elindeki bir bardak soguk serbeti uzatti: -simdi sunu bitir. -neden? bu nedir? diye sordu elvin. -soru sorma, kotu bisey degil. bir cesit buyu ama zararsiz. ailende ona
karsi yazilmis bir dua, tilsim varsa ona zarar vermemesi icin bunu icmen gerekiyor. elvin kocaman gozlerini arkadasinin gozlerine dikmis, korku ve dehset icinde bardagi aldi. tam dudaklarina goturmek
uzereyken birden geri cekti.. -ben emin degilim ya. korkuyorum.. -bisey olmayacak, dedi serfin. guven bana. hem onunla tanismak isteyen sen degil miydin?? elvin caresizce bardagi yudumladi, ve yavas
yavas bitirdi.. -tamam mi? dedi. serfin gulumseyerek -evet, diye fisildadi. -yaklas... odanin icerisinde buyukce bir legen vardi. legenin ici su doluydu, suyun icinde ise buyukce bir hamamtasi.
hamamtasinin icinde de su vardi. -hadi, seyret, dedi serfin. iki arkadas legeni film seyreder gibi seyretmeye basladilar. legenin icinde ne gorduklerine dair hicbir fikrim yoktu, ancak elvinin sordugu
soruyla birden irkildim: -kim bu kiz?? serfin: yukari koyden biri.. ismi ayse. -ne kadar cok koyunu var.. elvin saskinlikla tasin icini seyrederken, bir diger yandan odanin icinde tuhaf bir hareketlilik
vardi sanki. ilginc bir sekilde bazi mumlarin golgesi varken, bazilarinin golgeye dair hicbirseyi yoktu. bazi nesnelerin golgeleri asiri derecede orantisizdi. ancak ve ancak cok dikkat edilince
farkedilebilen ayrintilardi. -hazir misin artik? dedi serfin. seni gormek istiyor. elvinin elleri yerinde durmuyordu. paniklemis gibi bir hali vardi. -sonra yapsak olmaz mi? -olmaz! eger yuzyuze korkarim
diyorsan aynadan bak, dedi serfin. elindeki ucgen seklindeki iri ayna parcasini kapiya dogru tuttu. elvin aynaya buyuk bir korkuyla, zar zor bakiyordu. kapiya arkasini donmus olarak, aynanin yansimasi
araciligiyla, arkasinda bulunan kapiya bakiyordu. ilginctir, ne kapida, ne de elvinin arkasinda en ufak bir kipirdama olmadigi halde, elvin, avuclarini gibmaktan kanatmaya baslamisti bile. tam o sirada
bir kapi gicirtisi duyuldu. resmen kapi acilma sesiydi bu, hemen kapiya baktim ama kapida en ufak bir degigiblik yoktu, ben hicbirsey goremezken, elvin cigliklar atmaya basladi. saci basi alevlerle
tutusturulsa, ancak boylesine bir korkuyla, boylesine bir aciyla b -
53.
+5bu boyle olmayacak.. buna baska bir care bulmali.. hernekadar alcak sesle konusurlarsa konussunlar, konusmalarini gayet net duyabiliyordum. kogus agalari, abilerim, buyuklerim, hasan dedenin
yoklugunda bana ve garip hallerime care ariyorlardi. -bekir, oglum kos git gardiyanlari cagir bakalim.. fehmi abi cenesini sivazliyordu, kendinden emin durusu ve olaylara mudahele eden, sahip cikan,
koruyucu abi kivamindaki ifade, gozlerinden kolaylikla okunabiliyordu. gardiyanlar geldikten sonra uzun uzadiya konusan fehmi abi, huur cocugu hapishane mudurumuz ile randevu ayarlamaya calisiyordu.
saskin vaziyette olan biteni seyreden ben, insanlarin bana aciyan gozlerle baktigini yeni farketmistim. evet, sanirim herkes delirdigimi dusunuyordu. uzun uzadiya randevular, gorusmeler neticesinde,
tutuklu vaziyette bir hastaneye veya rehabilitasyon merkezine gonderilecegimi ogrendikten sonra, hayat benim icin biraz daha cekilir bir hal almisti durust olmak gerekirse. hapishane duvarlari arasinda
iyice boguldugumu hissediyordum, bu bana iyi gelecekti. hatta bir sure icin de olsa deli numarasi yapmaliydim belki de? kimbilir, bakarsin deli olur suctan da yirtarsin.. sonra bir an gulumsedim: bunun
icin sanki rol yapmama gerek varmis gibi.. dogal halim insanlarin deli oldguuma inanmalari icin ziyadesiyle kafiydi.. apar topar randevular ayarlandi, iki elimde kelepce, iki kolumda iki asker, canakkale
devlet hastanesinin yolunu tuttuk.. -
54.
+5son hiddetimle bagirarak yattigim yerden firladim. derin bir nefes cektim, cezaevindeki yatagimda, uyanmis ve oturur vaziyetteydim ancak bir sorun vardi. kabustaki birseyler devam ediyor gibiydi. o
tuhaf, saz sesine benzer, telli ve akortsuz igrenc ses devam ediyordu. karsimda halil abi yataginda arkasi donuk vaziyette oturmus, saz caliyordu. birden herkes ayni anda kafasini kaldirip bana bakmaya
basladi. butun herkes tum dikkatleriyle uzerime odaklanmis halde faltasi gibi gozlerle beni izliyorlardi. -n'oluyo/ dedim gucsuz bir sesle. insanlar ayni insanlardi, tek bir farkla: herkesin ama
istisnasiz herkesin gozleri sasiydi. - ramiz oglum kendine gel.. o kadar kisa surede yanima kadar nasil geldigini anlayamadigim fehmi abi iki elini birden arkasinda kavusturmus, sanki komik birsey
varmis gibi siritarak benimle konsuyordu. -ramiz, oglum beni duyuyor musun? bir yandan benimle konusuyor, bir yandan da siritmasi artiyordu. ellerimi degil, ayaklarimi kullanarak, resmen ayaklarimla
yataga tepik atarak, kendimi tuvalete atmak icin yataktan bir fuze gibi firladim ancak yanlislikla kafami duvara gecirdim. o hizla kendimi durduramamis olmaliydim/. iste simdi saz sesleri kesilmisti.
herkes basima toplanmisti, ve normal gorunuyorlardi. yinr tuhaf bir sekilde uyanip, insanlardan kacarak gidip kafami duvara vurdugumu soylediler. kafamin acisiyla yavas yavas duvara coktum. aci
cekiyordum.. kafamdaki aci belki de bana beyin travmasi gecirtmeye yetecek kadar siddetli bir aciydi ama cektigim aci bu degildi. butun bu vuku bulan olaylarin acisi kafami degil, yuregimi sizlatiyordu
artik. gucum kalmamisti. o an gayr-i ihtiyari aglamaya baslagidimi hissettim. hungur hungur degil, sessiz sessiz, icli icli agliyordum. tipki o koyunlarini kaybeden kiz gibi.. bekir abi battaniyesini
uzerime gecirdi. iki kolumdan kavrayarak -haydi, dedi. -haydi kalk abicm, yavas yavas.. yardim etsenize lan! biri cayimi getiriyor, oteki bir torbaya sarilmis buzu kafama koyuyordu. kafamin acisindan sag
gozum gormuyordu. elimle ogusturdum. sol gozumu de ayni elimle ogusturduktan sonra sag elimle cayima seker atmaya, yine sag elimle cayimi karistirmaya basladim/ birden kafamda simsekler sakti. sol elimi
hic kullanmadigimi o an farkettim ve yine o an dehset icerisinde gordum ki; sol elimin orta uc parmagini neredeyse hic ama hic kimildatamiyordum.. -
55.
+4gozlerimi actigimda gunes dogmustu. terden sirilgiblamdim. yattigim yerde titriyor ve inim inim inliyordum. -doktor yok mu doktor!/ surekli bir doktor yok mu cagrisi duyuyordum ama ne konusacak ne de
kimildayacak halim kalmisti. yan kodeslerdeki arkadaslarim inlemelerimi duymus bana yardim etmeye calisiyorlardi, beni goremedikleri icin ve ses de vermedigim icin endiselenmis olmaliydilar. hemen elimi
gogsumdeki butun gece farelerin yirtarak kanattiklari yaralara goturdum ama ortada yara falan yoktu. kapi acildi, iceri erlerden biri girdi. - ne var lan ne bagrisiyosunuz! sedat: rifat butun gece
uykusunda sayikladi, cok kotu durumda ne olur yardim edin, dedi. "alakasi yok.." diye gecirdim icimden. tam tersi butun gece uyuyan onlar, uyanik olan bendim. asker burnunu havaya dogru kaldirdi, kaslari
catik vaziyette: -biz bu revir numaralarini cok gorduk aslanim. oturun oturdugunuz yerde! cok terliydim ve ustumu degismem gerekiyordu. aslinda hasta olmak veya olmek umrumda degildi de, sadece bu garip
olaylarin ve ruyalarin neden benim basima geldigini ogrenmek istiyordum. su anda istanbuldaki evimde sicacik yatagimda sehirdeki sevgilim yelizle beraber birbirimizi isitiyor olabilirdik ama ben bu
amina kodugumun kodesinde zaature olmanin esigiindeydim. neden? dedim amk. bu kadar sey ayni anda tesadufen ters gidemezdi. ters gitmeye baslayan seylerin bir cikis noktasi olmak zorundaydi, eger ben bu
noktayi bulup uzerini karalayamazsam bu nokta benim hayatima konulmus son nokta olacakti, bundan emindim. -
56.
+4hazir misiniz? dedim. -ne icin? dedi mursel. -iceri girmek icin, dedim. -alti ustu elvin nenenin bi elini opucez ne var
bunda gerilecek bu kadar, dedi. amk dedim relax gorunmliyim. sonucta onlara anlatmadim buraya niye geldigimizi. ote yandan
en iyi dostlarimi onlara sormadan etmeden, bile bile buyuk bir tehlikenin ortasina atiyordum belki de? buna gercekten
hakkim var miydi? ama artik bunlari dusunmek icin cok gecti. eve dogru yaklastim, elimi kaldirdim, icime derin bir nefes
cektikten sonra caldim kapiyi. ses gelmedi. yeniden caldm, ses yok. -iceri girelim beyler, kadincagiz uyuyor heralde, dedim.
kapiyi usulca acip iceri girdik. -elvin teyze?? elvin teyze!! kadin ortalikta yoktu. ne ses ne seda. her ev gibi bu ev de
iki odaliydi. sedat: belki de ikinci odadadir, yavasca bakalim, dedi. ikisi diger odaya yavasca girdiler, kadin icerde yoktu
tepeden tirnaga gumus islemeli bir ayna vardi. bir an aynaya bakakaldim. iki kucuk genc kizin yuzleri geldi gozumun onune.
kimbilir daha once kac kere bu aynada kendilerini seyretmislerdi? nedendir bilmiyorum ama bu aynadan ev cok daha net
gorunuyordu. sanki butun evin goruntusunu icine hapsetmisti. insanin baktikca bakasi geliyordu. bunca yil eski bir koy
evinde beklemis bir aynaya gore o kadar temiz ve berrakti ki.. aynaya bakmaya basladigim andan itibaren neredeyse tum
detaylari incelemistim. tek birsey haric.. bu mukemmel goruntuyu bozan birsey vardi. kendi gozlerim.. gozlerime bir muddet
baktim ve gayri ihtiyari bagirmaya basladim: gozlerim sasiydi.. butun gucumle bagirarak kendimi diger odaya attim. sedat ve
mursel karsilikli olarak kanepelere oturmus beni seyrediyorlardi. tam o sirada evin kapisi kirildi, diger odada oldugu
icin bunu goremiyorduk ama kapi kirilma sesinin hemen ardindan bir gurultu ve evin icine birilerinin dolusmaya
baslamasiyla ilgili sesler gelmeye basladi. -
57.
+4ifadelerimizin alinmasinin hemen ardindan gozlerimizi nezarethanede actik. olay hakkinda konusacak takatimiz kalmamisti, susuyorduk. ucumuz ayri ayri odalarin icinde, ayni parmakliklarin ardindaydik.
kumese tikilmis tavuklarda farkimiz yok diye dusundum. aslinda soyleyecek cok sey vardi, ama buna takatim yoktu. arkadaslarimin gozlerine bakacak cesareti kendimde bulamiyordum. hayatim boyunca her
isimde oldugu gibi bu is de ters gitmisti. kapinin ardindaki koridordan bagris cagris sesler geliyordu. tam da su anda bizimkiler bu olayla cebellesiyor olmaliydilar. babamlar, amcamlar..vs onlarin da
basina bir suru is actik diye dusundum. dusuncelerimle bogusmaktan yorgun dustugumu hissettim. hucremin en diger kosesinde iki adet findik faresi birseyler kemiriyorlardi. hemen ayagim dibinde ise cok
uysal bir bocek vardi. hafifce egilip bocekle konusmaya basladim sessizce. -ben delirmedim, dedim ona. -hayat, aklimi zorla elimden aldi.. saatler sonra gecenin koru olmustu iste. -keske, dedim. keske 10
yil olsa cezam, ama en azindan ne kadar bekleyecegimi bilsem. cunku ne kadar bekleyecegini bilemeden parmakliklar ardinda bulunmak insani cildirtiyordu. saat gecenin koruydu ve ben tek bir cit sesi bile
duyamiyordum. koridordaki sesler artik yoktu. uzaktan uzaga gelen bir cocuk sesi beni epey sasirtmisti. bir cocuk surekli annesini ariyordu sanki. ses o kadar flu duyuluyordu ki, net oldugu kadar
belirsizdi. seslere iyice kulak kabarttim: aglayan bir kiz cocugu sesiydi bu. -
58.
+4- "geregi dusunuldu... "Tümünü Göster
mahkemedeki herkes ayaga kalkmisti. nihayet kader ani gelip catmis, yaslisindan gencine salondaki herkes buyuk bir heyecan
ile cikacak karari beklemeye koyulmus, beklerken nefesler tutulmustu. -"sanik ramiz karaeski'nin, soygunculuk, haneye tecavuz,
cinayete tam tesebbus... "oha, dedim bir an. bunlarla mi yargilaniyordum yani? cinayete tam tesebbus nasil biseydir abi?
yuh dedim bir an, lan bazen dusunuyorum da, keske hakikaten girtlaklasaydim amk karisini, bu kadar izdirabi bosuna cekmemis
olurdum hic degilse.." - "bulunmadigi goz onunde bulundurularak... " ne diyorsun hakim baba, bi gib de anlamiyorum ki
dediginden. sucsuz olduguna inaniyorum saliverin demek bu kadar zor mu? ya da vurun kirbaci muallakye atin zindana demek bu
kadar mi uzatilir? amk birgun ilerde ne okursam okuyayim, ne olursam olayim, kesinlikle hakim olmayacagima kesin surette
karar vermistim. "... tutuksuz olarak yargilamaya devam edilmesine karar verildi" bir anda salonda bir sevinc tufani
koptu. bagira cagira sevinen akrabalar, onlara bakip da "iyi bir sey oluyor heralde amk" diye dusunup de hoplayan
ziplayan cocuklar, birbirine ayakta sarilirken sallanan neneler.. salonda yerinden bir an olsun kipirdamayan, en ufak bir
sevinc belirtisi bile gostermeyen tek kisi, hala yerinde oturmakta olan burakti. gozlerini bir an olsun uzerimden
ayirmiyordu. yavas yavas mahkemeyi terkediyorduk artik, herkes epey bir havaya girmisti. -"aksama evde gorusuruz artik"
dedi kuzen siritarak. babam ise annemden bu aksam icin en sevdigim yemekleri yapmasini istiyordu. beni de aksam icin
tatli bir heyecan kaplamamisti desem yalan olur. en azindan bitkin de olsam, yorgunluktan gebermis de olsam, mutluydum
artik. bu mutluluk duygusunu oyle uzun zamandir tatmiyordum ki, fazla gelmisti resmen, yuk gibi, fazlalik gibi tepeme
binmisti; hani yillarca zindanda yatan bir adam yumusacik yastiklarda yatamazmis ya birden, onun gibi. rahat batti sanki.
hersey gercek olamayacak kadar mukemmeldi. yildiray abiye dondum askerler ellerimdeki kelepceleri cikarirken: -abi,
dedim. simdi dogruca koye gidebilecek miyim? -tabiki, dedi. hele once su hastaneden kaydini aldiralim, esyalarini da
toplarsin hem. sonra aksam uzeri gibi yola cikariz. zaten birsey kalmadi aksama da. ... cocuklar gibi heyecanliydim. bir
an once hastaneye, oradan da koye gitmek icin sabirsizlaniyordum. hazir hastaneye gidiyorken, belki burak da bizimle
gelmek ister diye sagima soluma bakindim, ama burak ortalarda yoktu.. evli evine, koylu koyune dagilirken, biz de
arabamiza atladik, basimin belasi, timarhane bozmasi hastaneye dogru yola koyulduk.. -
59.
+4bir ust kata dogru kosarak cikmaya basladim. ucuncu katta pansuman odalari oldugunu biliyordum. saga solda gezinen bir iki nobetci hastabakici-hemsire disinda ortalarda pek kimseler yoktu. kimselereTümünü Göster
gozukmemeye calisarak kapisi aralik olan ilk odaya daldim, evet, burasi bir pansuman odasiydi. guzel yuzlu bir nobetci hemsire, elindeki siringayla ilac cekiyordu. -pardon bakar misiniz? nobetci
hemsireyi ariyorum, dedim. -buyrun benim nasil yardimci olabilirim? -sizi acilden cagiriyorlar! hemen gelsin dediler acil bi durum varmis, eleman sayisi cok yetersiz mi ne oyle birsey dediler... \ hemsire kiz elindeki
siringayi masanin uzerine attigi gibi kapidan firlayip kosmaya basladi. acile gidip bi tak olmadigni gorup geri donmesi icin minimum 5 dakikam vardi simdi. hemen cekmeceleri karistirmaya basladim. neyse
ki aradigim sey olan sargi bezlerini ilk denememde bulmustum. sadece gozlerim acik kalacak sekilde, kafami sarip sarmalamaya basladim. sargi bezlerinin dusmemesi icin, minik demir tokalarla birbirine
tutturduktan sonra, ve kollarimdan birini de hizlica sarip boynuma astiktan sonra odayi terkettim. hizli adimlarla tekrar yeniden assagi kata indim. yatalak hastalarin oldugu bu katta, rastgele odalara
bakmaya, iceride kimler var kimler yok hizlica goz atmaya basladim. butun odalar karanlikti, ve genellikle yatalak hastalar, ve hastalarin basinda bekleyen ve de uyumakta olan yakinlari vardi.. 97 numarali oda,
planimi gerceklestirmek icin en musayit olan odaydi. iceride uyuyan yalnizca bir tek hasta vardi ve basinda bekleyen kimse de yoktu. bu odalarin ortak ozelligi, icerisinde misafir ettikleri hastalarin
yatalak olmalari hasebiyle, mevcudiyetlerinde tekerlekli sandalye de bulunduruyor olmalariydi ve bir tek benim odamda yoktu ecdadini gibtigim tekerlekli sandalyesi. ses cikarmadan, yavasca iceri
suzuldum, tekerlekli sandalyeyi kaptigim gibi koridora cikardim. hemen oturdum ve bu sekilde surmeye devam ettim. teknoloji o kadar gelismis ki, eskiden ellerle tekerlekleri iterek surulebilen bu
aletlerin simdi playstation kumandalari gibi joystickli dugmeleri vardi. artik planimin son asamalarina gelmistim. eh, tekerlekli sandalyeye mahkum bir hasta olarak merdivenden inecek halim yoktu ya!
akulu araba suren cocuklar gibi, tekerlekli sandalyeyi usul usul surerekten asansorun basina geldim. bir an durdum, eger dogruca zemin kata inersem, on kapidan cikmak icin danismadan gecmek zorunda
kalacak, ve yine, yuzum gozukmuyor olsa bile, cok dikkat cekecektim. saat gecenin 4unde her tarafi sargili tekerlekli sandalye surerek hastaneden disari cikan biri mutlaka dikkat cekecekti. aklima
alternatif olarak yine bodrum kat geldi. -eger, dedim. ilk olarak danisma kat yerine bodrum kata inersem, oradan direk kafeteryaya cikiliyor. kafeteryanin hemen yaninda ise arka cikis kapisi var.
zamaninda dort tane askeri, morgtan cikar cikmaz ilk ben gormustum ve ben de kafeteryada oturuyordum. -tamamdir, dedim kendi kendime ve asansoru cagirma tusuna bastim. -
60.
+4bi sigara molası veriyorum yeğenlerim gelecem.
-
61.
+4hapishanenin kapisindan disari ciktigim o anda, sanki daha once hic nefes almamisim gibi alabiligim kadar oksije icime cekiyordum. -vay amk, dedim. meger ozgurluk e kadar guzel biseymis.. ellerimde
kelepcelerle soyluyordum bunu. ozgur oldugum fala yoktu, sadece bir nebze de olsa rahatlamistim, ruhum diginlesivermisti. gozlerim, yuzum, tenim, hayat bulmustu.. askerlerle bir jandarma jipine binip
tahmin ettigimden cok daha kisa surecek bir yolcuuga koyulduk. canakkale devlet hastanesine vardigmiz anda askerler, kollarimda kelepceler oldugu halde sanki her an kacabilecek bir zanli , bir katilmisim
gibi gibi gibiya tutuyorlardi. ferah ve ic acici bir hastaneydi burasi, en azindan bir hastane ne kadar ferah olabilirse burasi da o kadar ferahti. ortamda keskin, agir ilac kokusu, suratlari bes karis,
beton gibi sagda solda gezinen, bilgileri araciliyla insanlarin saglarini yerlerine getiriyoruz bahanesiyle ceplerinden haftaliklarini, hatta ayliklarini calacak olan huur cocugu doktorlar, hademeler,
ve elbette olum kuyruguna girmis, mr, tomografi kuyruklarinda daha teshisleri bile konulamadan can veren gariban hastalar.. beni hic oyalanmadan pgibiyatri odasina goturduler. uzun muddet disarda
bekletildikten sonra askerlerin hastane yonetimine, bashekime, bahsekim yardimcisina ve benimle gorusecek doktora, benim hakkimda, kimim, neyim, neciyim, ne amacla buraya geldim gibisinden bir takim on
bilgiler verdiklerini goruyordum. herseye ragmen parmakliklar ardinda olmamak inanilmaz guzel bir duyguydu. -haydi kimilda! erlerden iyi davranmayan, huur cocugu olani beni cekistirerek merdivenlere
itti. -buradan ikinci katmis. merdivenleri askere inat agir agir ciktiktan sonra pgibiyatrist hilal hanimin odasinin kapisina vardik. asker kapiyi tikladi ve uzun zamandan sonra ilk defa normal biriyle
konusacak olmanin heyecani icerisinde odaya ilk adimimi attim. -
62.
+4gozlerimi actigimda tuvaletteydim. beton duvar manzarali pencereden sanki cok guzel bir manzara seyrediyomus gibi bakiyordum. surekli birseyler mirildaniyordum. once dua okuyorum sandim fakatTümünü Göster
bir sure sonra tuhaf, anlamsiz, ne dili oldugunu bilmedigim birsey mirildangidimi farkettim. ruyanin etkisi yavas yavas kaybolmaya basladiktan sonra mirildanmayi kestim. hemen korku ve dehset
icinde kapiya yoneldim ama umumi tuvaletin kapisi zaten dunden kirikti. muslugu actim, akiyordu. elimi yuzumu yikadiktan sonra iceri gectim, cogu kisi uyuyordu hala. halil abi her zamanki
gibi baglamasini cikarmis,bir seyler tingirdatmaya calisiyordu ama bekir abi surekli eliyle ona "sessiz cal sunu amk" komutlari veriyordu. yatagima oturdum, vucudumdaki tiremeler hala
gecmemisti. pgibolojim oylesine bozulmustu ki, duvarlar ustume ustume geliyordu sanki. artik cikmak istiyordum bu amk yerinden ama elimde sabretmekten baska bir cevher yoktu. caresizligi en
aci demlerine kadar tadiyordum, ne olursa olsun, insanin istedigi halde cikamadigi yer bir cennet bahcesi bile olsa, insan bundan nefret ediyormus gercekten. tipki evlilik gibi.. tipki mutlu
mesut ailenin yaninda, memleketin olan guzel koyunde kaldigin halde o berbat ruyalari gormek, o garip olaylari yasamak gibi.. tipki icinde hasan dedenin de oldugu bu berbat mapushane gibi..
bu dusunceler arasinda gidip gelirken gardiyanin sesi duyuldu: -rifat ergin! ziyaretcin var! ziyaretci odasina gittim. yildiray abiyi bekliyordum ama gelenler sedat, mursel ve kuzenimdi.
nasil oldugunu bilmedigim ve anlamadigim bir sekilde beraat ettikleri haberini verdiler. aslinda nasil beraat ettiklerini kendilerinin de pek anladiklari soylenemezdi. -yildiray abinin isleri
iste.. dedi sedat. -sagolsun, canla basla savundu bizi. delil yetersizliginden mi, iyi halden mi ne taksa iste ondan saliverildik. ha, bi de elvin yenge bizden gibayetci olmamis, dedi mursel.
-su huurya yenge demiyor musun hala, agzinin ortasina vurasim geliyor! dedi kuzen elini havaya kaldirarak. sedat, onun kolunu indirdi aceleci ve konusmasinin bolunmesini istemeyen bir
tavirla. -haci, eminim ki sen de yakinda cikarsin, senden gibayetci olmasaydi simdiye coktan cikmistin bile.. dedi. butun bunlar beni derin dusuncelere gark etmisti. -nasil yaparsiniz, nasil
halledersiniz bilmiyorum, dedim. ama bir sekilde, o deli rizayiyakasindan tutup buraya getirin, dedim. -ona sormak istedigim birsey var. bir an en yakinlarimin gozlerinde hayal kirikliklari
gordum, cok sacma birsey soylemisim gibi bana uzun uzun baktilar. -yav bilader, yanlis anlama ama, sen cikinca kendin gorus istersen onunla. sinirlenmistim. bagirmaya basladim; -allah
belanizi versin! defolun lan! defolun gidin lan buradan! istemiyorum hicbirinizi gormek! defolun!! defol ulan! sanki tokat yemis gibi, hisimla odadan ciktilar. bir tek mursel boynunu egerek
yavas yavas odayi terk etti. gardiyanlar hemen odaya girip bana mudahele ettiler. -bi doktor cagirin, sakinlestirici vursun suna! yaka paca tekrar iceri goturuldum. yatagima gomuldum, artik
ne okuyacak kitabim vardi, ne de duam. ne olaylara direnecek metanetim vardi, ne de acilarla yuzlesecek dirayetim kaldi. ne hayatimi yasayacak takatim vardi, ne de yasanacak bir hayatim.. -
63.
+3hastaneye annem, babam, yildiray abi ve ben dordumuz gelmistik. babam: -oglum sen git esyalarini topla, biz de kaydiniTümünü Göster
aldiralim, dedi. annem de doktorumla gorusmek istedigini soyledi. -tamam, dedim. musayit vakti varsa gorustururum sizi. ...
odamin bulundugu kata ciktim. odamin kapisi kapaliydi, yavasca kapi kolunu cevirerek actim. icerde hic de beklemedigim
biriyle karsilasmistim: ercan. zamaninda bana cok iyi davranan bu genc asker, carsaflarindan yastigina herseyi
degistirilmis yatagimin basucundaki sandalyede oturuyor ve agliyordu. elinde simgibi birsey tutuyor, ve tuttugu sey her
neyse, ona simgibi sarilmis vaziyette agliyordu. -ercan??? dedim saskinlik icerisinde. ne isin var senin burada? ercan
aglamaktan kipkirmizi olmus sirke satan bir suratla bana bakti: -yok birseyim.. ... yavasca yerinden dogruldu, sanki butun
ailesi birden ayni gun olmus gibi kederli bir hali vardi. -benim icin mi geldin buraya? dedim merak icerisinde. ofkeli bir
sekilde bana bakti. -carsi izni.. dedi. bu kadar guleryuzlu ve iyi kalpli birinin boylesine degigib davranmasina epey
sasirmistim dogrusu. birden elinde tuttugu seyi ucundan goruverdim ve o anda saskinligim ikiye katlandi. kollarinda
simgibi tutup sarildigi sey, sedefin bana hediye ettigi "ozgurluk" ismindeki kitapti. kitabimi tuttugunu gordumu farkeder
farketmez kitabi komidinin ustune seri bir hareketle birakti ve bir o kadar seri sekilde oturdugu yerden kalkti.
gozyaslari hic dinmiyor, elleriyle surekli yasaran gozlerini siliyordu. -bir sorun mu var kardes??? dedim garip garip
bakarak. -yok, dedi. kusura bakma, kusuruma bakma.. bunlari soyledikten sonra bir ok gibi firlayarak odayi terketti..
allahallah, dedim. lan bu herif ne ariyor burda amk? diye dusunmeden edemedmi birden ilgimi cekiverdi bu kitap. hic acip
dogru duzgun okumamistim. yavasca kapagini kaldirdim, kitabin kapaginin altinda "seni okyanuslar kadar seven askin sedef"
yaziyordu. kitaba detayli bir sekilde goz atmaya basladim: bir delinin anilari anlatiliyordu kitapta. ya da onun gibi
birsey. assagi yukari yarisina yakini cikan yanginda yanmis olan bu garip kitabin butun sayfalarini hizli hizli cevirip
daha ayrintili goz atmaya basladim. sonlara dogru bir sayfada kalakaldim, cunku sayfa arasinda bir not vardi: sedef
tarafindan yazildigini dusundugum bu notta, tam olarak soyle yaziyordu ". "ancak okudukca anlar, okudukca farkeder insan.
"oku!" emirlerin ilki degil midir? oyleyse okumadan bilemez, anlayamaz insan. okumadan rahata eremez insan." altinda da
arap harfleri oldugunu dusundugum muhtelif harflerle yazilmis yazilar vardi. ilk once, nasil okuyacam ben bunlari amk
diye icimden gecirsem de, sonrada her satirin altinda parantez icinde turkce okunuslarinin yazili oldugunu farkettim.
isin en uzucu tarafi ise, bu duanin yarisindan cogunun yanip kule donmus olmasiydi. -herneyse, dedim. kitabi ve diger
esyalarimi cantama tiktiktan sonra assagi kata, hilal hanimi bulmak icin yola ciktim -
64.
+3annemle babama olanlari anlattiktan sonra pek belli etmemeye calissalar da epey bozuldular. onlara hastanenin dandik
caylarindan ikram ettikten sonra mecburen teselli edip koye ugurladim. amk teselli edilmesi gereken kisi ben iken. onlari
ben teselli ediyordum. bu kadar yasadigim olay, hayata karsi olan direncimi kuvvetlendirmisti sanki. hilal hanimla (olumlu
sonuc ciktigi takdirde) son gorusmemizi yarin yapacaktik. yildiray abi ise bu gece gitmesi gerektigini, fakat yarin
erkenden beni ziyarete gelecegini soyledikten ve hastane bashekim yardimcisiyla kisa bir gorusme yaptiktan sonra hastaneden
ayrildi. ulan dedim, gene kaldim kendime. bu amina soktugum hastanesinde gene bir basimayim. ama dedim en azindan artik
ozgurum. sagimda solumda gotumun dibinden ayrilmayan askerler polisler vs yok. kafam rahat hic degilse diye dusundum. hava
ufaktan kararmaya baslamisti. bahceye cikar cikmaz sigaramin bittigini farketmem gec olmamisti. dogruca danismaya kostum ve
en yakinda bulunan bir markete kadar gidip bi paket sigara almamin mumkun olup olmayacagini sordum. -bir bakalim... cilek
tadindaki halkla iliskiler hatunu, bana bunun pek mumkun olamayacagini anlatmaya calisiyordu. -aslinda, dedi. siz burada
yatalak hasta seklinde kaydettirilmissiniz.. -evet, dedim. birkac gun oncesine kadar vaziyetim buydu.. gozlerimi iyice
buyutup korkutucu bir hale getirerek devam ettim: -yataktan disari adimimi bile atamayacak haldeydim.. \ aslinda yalan
degildi soylediklerim, hakikaten de askerler birakmiyordu. ancak zavalli kizcagiz, birkac gun icinde boylesine hizli bir
iyilesmenin nasil olabilecegini saskin saskin dusunurken, bir diger yandan ben de bu hastanelerin danismalarindaki bol
makyajli genc kizlarin nasil ayni anda hem bu kadar saf, hem de bu kadar ciksi olabildiklerini dusunuyordum. -beyefendi,
dedi cilek tadindaki kiz. boyle isimlendirmistim onu, cunku kizil saclari, hafif cilli yuzu ve elmas pembesi dudaklariyla,
kremsanti uzerine oturmus bir cilek tadi veriyordu gozlerime... -
65.
+3tuvalete gelmisken uzun uzun bi isedikten sonra sagimi solumu toparladim. suratimdaki bandanalari cikardim, elimi yuzumu yikayip biraz gevsemeye calistim. saniyeler dakika gibi geliyor, zaman bir turlu
gecmek bilmiyordu. isin daha da kotu yani, kapinin herhangi bir cam platformu bulunmadigi icin, disarida olup bitenleri siluetvari bile olsa goremiyordum. derken cok gecmeden telefonum titresmeye
basladi. heyecan icinde telefonuma baktim, kuzenin cagrisi oldugunu dusunmustum ama degildi. telefonum bilinmeyen bir numara tarafindan araniyordu. telefonu cevaplandirdim: -alo?? fakat karsi
taraftan yanit gelmiyordu. yeniden seslendim: -alo! telefonun obur ucunden yalnizca usul bir aglama sesi duyuluyordu. beni arayan kisi her kimse, telefonun obur ucunda sessiz sessiz agliyordu. -alo?
kimsiniz! karsidaki kisi, yanit vermedigi gibi ne aglamayi kesiyordu, ne de telefonu kapatiyordu. bir sure sonra ben kapattim. -lan deli midir nedir amk.. cok degil, iki dakika sonra yeniden
bilinmeyen numara tarafindan telefonum araniyordu. telefonu yine cevaplandirdim: yine ayni aglama sesleri, sanki cok uzaktan geliyormus gibi duyuluyordu. -lan kimsin sen! dedim hiddetle. uzun zamandir
hic bu kadar celallenmemistim. amk ibenedeki keyfe bak hem ariyor, hem konusmuyor, hem kapatmiyor. yeniden suratina kapattim. arayan kisi her kimse, tekrar tekrar ariyor, ben de tekrar tekrar suratina
kapiyordum. kuzenle son konusmamizin uzerinden 25 dakika gecmisti. simdiye kadar mutlaka gelmis ve sansini denemis olmaliydi. basarili olduysa cagri atmasi, eger basaramasa bile mutlaka arayip soylemesi
gerekmez miydi bu zamana kadar? lan bi dakika! dedim. ya cagri attiysa fakat bilinmeyen numaranin hattimi mesgul etmesi yuzunden ulasamadiysa??? o an daha fazla beklemenin anlamsiz oldugunu, en azindan
bu sekilde tuvalette eli kolu bagli oturarak hicbirseyi cozemedigimi dusundum. bandajlari, sargi bezlerini tekerlekli sandalyenin uzerine attim ve hepsini orada biraktim. kapiyi usulca aralayarak disari
goz attim: disarida hickimse yoktu. buna guvenemeyerek, beni arayan bilinmeyen numarayi yeniden mesgule dusurdum ve hemen kuzeni aradim fakat kuzenin de telefonu mesgul caliyordu. -fessupanallah.. dedim.
-neyse artik, her is olacagina varirmis, ne olacaksa olsun, dedim ve kapiyi hizlica acarak var gucumle kendimi disari attim. -
66.
+3kizil sacli kiz, hakkimda bilgi edinmek icin yetkililerle bir sure telefon gorusmeleri yaptiktan sonra: -beyefendi, dedi.
sizin durumunuz biraz ozel bir durum anladigim kadariyla. hakkinizda net bir karara varilmamis henuz. -evet, dedim
kizcagizin sozunu keserek. -bir mahkeme saliverse oteki birakmiyor..\ gulumsedim. -afedersiniz, devam edin lutfen.
yemyesil gozlerini bir an saskin bir gulumseme ile kirpistiran guzel kiz, sozlerine devam etti: -genel kurulun hakkinizda
hazirlayacagi rapordan once hastane disina cikmamanizi sizden, hastane yonetimi adina rica ediyoruz. istediginizi
yapabilirsiniz, istediginiz seyden yeyip icmenize de izin verildi, lutfen sadece disari cikmayin. sadece bir iki
gunlugune.. oyle tatli rica ediyordu ki, bu kiza hayir demenin hicbir yolu yoktu. -peki hastane yonetimi sigarami da
temin eder mi dersiniz? -o kadarini bilemem, sanmiyorum. ekrem abiyi bulabilirseniz o size alir belki... \ amina
kodummu ekremi bana bir bardak cayi kufrederek getiriyorken sigarayi nasil alip gelecek diye dusunmeden edemedim. ki zaten
kocaman iki binali hastanede ekremi ara.. bul.. ozel durumunu anlat.. lan kim ugrasacak bununla? dedim. caresizce bahceye
ciktim. buldugum ilk banka oturdum. otururken dirseklerim dizlerimde, avuclarimin iciyle yuzumu kapatmis ve basimi one
dogru egmistim. gordugum tek sey karanlikti. ne garip, insan birsey gormeyince duydugu seslere daha cok odaklaniyordu. az
once hic ama hic farkinda olmadigim su ugultusu, kus civiltilari, ruzgarin uzun kavak agaclarinin arasindan hisimla eserken
cikardigi tatli sesler; simdi kulaklarimi oksuyordu.. bir an birinin yanima oturdugunu hissettim. bankta yalniz degildim.
tanidik ve asiri mutlu bir ses, sevgi dolu, dostane bir edayla teklif etti: " --sigara??? " -
67.
+3bembeyaz tenli, normal sartlar altinda guzel denilebilecek bir kiz oldugu halde, gozlerinin tuhaf renginden, yuzundeki acayip orantisizliktan midir nedir, o surekli agit yakar gibi aglayan kizin cirkin
surati bir an gozumun onune geldi. iceriye, hasan dededen sonra en cok hurmet goren, bir nevi kogus agasi vekili sifatinda olan fehmi abi ile onu takip eden bekir abi girdi. -oglum, dedi fehmi abi. sen
kafayi mi yedin? -abi dedim, sulari gostererek. -sullar! sullar! -tamam sakin ol! garip bir sekilde konusamiyordum. cenem kilitlenmisti. agzimdan kelimeler zar zor cikiyordu. suratimda bir egrilik yoktu
ama agzimi birden acamiyordum. bekir abi sulari kapatti. beni hemen hasan dedenin yatagina yatirdilar. bir yudum su icip sakinlestikten sonra fehmi abi: oglum sen manyak misin, neden bagirdin o kadar?
dedi. -e abi kapi uzerime kilitlendi, biriniz gelip acmadiniz, dedim. -lan kendin kilitledin ya! sonra da defolun gidin beni yalniz birakin diye bagirdin ya!. ustune sulari actin, igiblari kapattin..
afallamistim. aksini iddia etmek icin agzimi actim ama artik konusmak cidden canimi acitiyordu. bunlar dogru degildi. bunlari asla kabul etmeyecektim. insanlarin gozunde deli durumuna dusmeye alismistim
artik, ama ben bunlari yapmadigimi da biliyordum, deli olmadigimi da.. oturdugum yerden kalktim: -kusura bakmayin abiler.. dedim. yatagima gittim, kendi yatagima uzanip kitaptan sonra degil, kitaptan
once dualarimi okumak istiyordum. ancak beni bir surpriz bekliyordu, bir baska deyise simdi neden ilk once kendi yatagim yerine hasan dedenin yatagina goturuldugumu anlamis oldum. ben tuvaletteyken
icerde de garip bir hadise vuku bulmus, cikan olaylarin ardindan iki kisi tartismaya girip olayi tatsiz boyutlara getirince kucuk capli bir kavga cikmis. tam o sirada caydanligi tasiyan recep abi de
kavgadan nasibini alinca, butun caydanlik yatagima dokulmustu.. buyuk bir korku icinde, titreyen ellerimle kitabimi actim, kitap umrumda degildi, ancak icindeki dualar okunmaz hale gelmisti. buyuk bir
ofkeyle kendimden yasca buyuk pgibopatlara oyle bir baktim ki, herkesin basi onune egildi.. bana degil de, hasan dedeye olan mahcubiyetlerinden ileri geliyordu bu.. asil ben simdi ne tak yiyecektim,
oturup dusunmeye basladim. -
-
1.
0Hadi dayı bekliyorum
-
1.
-
68.
+3oksuruk seslerine uyanmistim. hasan dede hasta yataginda acilar icinde kivraniyordu. buna ragmen uzerindeki arapca harflerle yazili seridi cikarmiyordu. butun kogus basindaydi. oksurmekten halsiz kalm
isti hasan dede. mosmor olmustu. hastaliginin ne oldugunu bilmiyor, herhalde astimdir diye dusunuyordum. gardiyanlar apar topar geldiler. dedeyi disari cikardilar. kogustaki herkes ona iyi muamele
yapilacagindan emin olmak istermiscesine gardiyanlara yukleniyorlar, nazik olmalarini salik veriyorlardi. hasan dede daha once de gib gib revire gider, uc bes gunluk kontrollerden sonra geri gelirdi.
ancak bu seferki durumu epey kotu gorunuyordu. gardiyanlardan kollarini guc bela kurtardiktan sonra beni yanina cagirdi. apar topar kosup gittim. once kolunun altina alip bagrina basti, gozlerim
dolmustu.. kulagima egildi: "oglum, dedi. sakin.. sakin ama sakin dualari okumadan yatma. bir bildigim var benim. sakin unutma, dualari ihmal etme, dedi. allah omur verir de gelebilirsem yine.. sana
anlatmak istedigim seyler var..` diye fisildadi. -o ne bicim soz hasan dede.. dedim. derken dedeyi ugurladik. uzun bir muddet kogusu derin bir huzun kaplamisti. kimse konusmuyordu, ayibogan necmi
haricinde herkes yemeden icmeden kesilmisti. -neden, dedim bir sabah kahvaltisinda. neden bu kadar umutsuz konusuyordu hasan dede? hastaligi nedir? -bir hastaligi yok, dediler hep bir agizdan. elbette
buna inanmamistim, sanirim hastaligini bana soylememelerini ogutlemisti.. elimi cebime attim.. hasan dedemden bana emanet kalan tek seyi, icinde dualarin yazili oldugu kagit parcasini sıkı sıkı kavradim.
hasan dedenin bana anlatacagi sey neydi? ne olursa olsun hastaligini ogrenmeli, gerekirse kacmali, o an bilmiyordum ama bir sekilde olmeden onunla tekrar konusmaliydim. bugune kadar sormadigim sorulardan
dolayi icimi bir pismanlik duygusu kapladi. ofkeme yenik dustum, kalktigim yerden dogruldugum gibi tuvalete gittim. bekir abi tuvalette elini yuzunu yikiyordu. -hasan dedenin hastaligi ne?! -hicbirsey,
dedi bekir. elimi cebime atip dualari cikardim. -eger soylemezsen, bu dualari burada yirtacagim, dedim. blof yapiyordum, cunku velinimetimin sozunu ilk once ben cignetmez, cignemezdim. ancak hasan
dedenin beni bekir abiye emanet ettigini bildigim icin dedenin dualar konusunun vehametine degindigine ve bekiri bu konuda tembihledigine de emindim. -kanser.. dedi bekir abi. -akciger kanseri.. -
69.
+3buyuk bir ofkeyle bakiyordum simdi ona.. sinirim tepeme cikmisti resmen. ne demek lan 2 gun daha??? amk kic kanaat binbir
zorlukla ozgurlugumu yakalamisken hersey yolunda giderken bu da ne demek oluyordu simdi??? hilal hanim ne hissettigimi
bakislarimdan anlamis olacak ki, dudaklarini bukerek aci sozlerine devam etti: -malesef bunu anlamalisin, ramizcim. sen
buraya "normal" olarak getirilmis bir hasta degilsin. sen buraya, hapishaneden, hapishane mudurunun izni ve talebiyle,
onun, "buyuk bir gereklilik arzetmekte" seklinde baslayan mektub beyanina mutenasid bir istirham ile getirildin.
dolayisiyla hem kisisel, hem deyasal olarak, seni buraya gonderen mercilere hastane olarak bir cevap verme
yukumlulugundeyiz. iste bundan dolayi elini kolunu sallayarak buradan cikamiyorsun. bu hastane prosodurlerinin, senin
hapisten cikmis olmanla en ufak bir ilgisi yok. biz hapishane mudurlugune seninle ilgili bir rapor verelim
ki, onlar da kendi uslerine senin hapishanede olmadigin gunler hakkinda cevap verebilsinler.." hilal hanim resmi bir dil
ile konusmasina devam ediyordu fakat ben artik dinlemiyordum.. bu taktan hastaneye gelerek basima nasil bir bela actigimi
daha yeni yeni anlamaya baslamistim.. -
70.
+2gecenin korunde bu mezarin basina
gelmis ve saatlerce beklemisler.. kimilerini ben gordum, fakat kimilerini de benden onceki bekci gormus..
-ee? dedim sabirsizca.-eesi bu kadar insanin ayni mezara gelmesi ve o mezarin basinda birseyler gorduklerini
soylemeleri, en nihayetinde yarim akillariyla sagda solda dolasmalarina ben kendim sahit oldum.. isin daha da
garip tarafi, bu insanlarin birbirlerini tanimiyor olmalari. hatta bir gece, gelenlerden birinin mezari kazip
icindeki oluyu kacirdigini tahmin ediyoruz, cunku o gecenin sabahinda mezar kazilmis, ici bos bir sekilde
bulduk.. \ -butun bu sacmaliklarin benimle ilgisi nedir? dedim baygin bir tripte. yasli adam cayinin son
demlerini dokerken konusmasina devam etti: aslinda bunu sana anlatmamaliyim, korkarsin.. \ bu sozlerin
hemen ardindan aci bir kahkaha patlattim ve: -ben hayatta hicbirseyden korkmam.. dedim. -gonul rahatligiyla
anlatabilirsin her ne anlatacaksan.. \ bekci omuz silkti: iyi o zaman.. kendin istedin. benden gunah gitti.. \
cayini hizlica karistirdiktan sonra soyle bir etrafina bakindi ve anlatmaya basladi: -o bolgeye, o ayni mezarin
basina gelen butun insanlar, her biri ayri ayri olmak uzere, geldikleri saat sabaha karsi safak sokmeden az
evvel ve hepsinin geldigi gun persembe idi.. \ mezarlik bekcisi bos bakislarima aldiris etmeden devam etti:
-ve hepsinin en aci ortak paydasi: gelenlerin tamami, yani gorup, taniyarak hakkinda fikir sahibi
olabildiklerimizin tamami, hayatlarinin belli bir bolumunu veya tamamini delirmis olarak gecirdiler.\ iste bu
son ifade beni fazlasiyla rahatsiz etmisti. rahatsiz oldugumu belirten bir ifade takinarak baktim bekciye. bekci
dayi, benim sessiz sedasiz koydugum tepkilere zerre kadar aldiris etmeden sozlerini soyle bitirdi: -unuttuysan
hatirlatayim, bilmiyorsan uyandirayim evlat.. bugun gunlerden persembe, saat safak arefesi.. simdi ne demek
istedigimi anliyor musun ramizim? \
başlık yok! burası bom boş!