-
101.
+2ilk kedinin ardindan ikinci, ve ucuncu kedinin de gozleri sirayla sonerken, sira dorduncu kediye geldiginde, ilk
kedinin gozleri yeniden belirerek parlamaya basladi. daha neler olup bittigini anlayamadan son derece sert, tok
ve birsey ezilmiscesine, gurultulu oldugu kadar igrenc bir ses geldi kulaklarima. refleksif bir hareketle arkami
donuverdim. burak, elinde kocaman bir tasla karsimda duruyordu. az once yanimiza, yani arkamda duran eli
silahli adamin arkasina usulca suzulmus ve elindeki devasa buyuklukteki tasi, adamin kafatasina hiddet ve hincla
gecirmisti. iste tam o anda kedilerin gozleriyle ilgili olan karmasayi cozdum. burak, isiga dair birseyin olmadigi
zifiri karanlik bir mekana suzuldugu icin, duvara yansimasi muhtemel golgesi gorunmemisti, cunku duvarda da
isiga dair birsey yoktu. ancak ve ancak kedilerin gozleri, golgeden nasibini almis ve bana kisa sureligine yok
olmus gibi gozukmuslerdi. dorduncu kediden itibaren birinci kedinin gozlerinin yeniden acilmasi, buragin
arkamizda elinde tas, yavasca, sinsice ilerliyor olmasindan baska birsey degildi. burak birkac saniye
suratima baktiktan sonra: -hadisene aptal! kaybedecek vakit yok! diye fisildayarak haykirdi. fakat benim hic
de oradan ayrilmaya niyetim yoktu. bu adam kimdir nedir ogrenmeliydim. yerde baygin vaziyette yatan
adama dogru yonelir yonelmez burak kollarimdan gibi gibi tuttu. resmen engel olmaya calisiyordu bana.
-birak onu! dokunma ona!!! \ saskinlik icerisinde, az once beni oldurmek uzere olan bu adamin kimligini
ogrenmek istememe bu kadar buyuk tepki gosteren buraga bakiyordum. en pgibopat ifadesini takinmis,
karanlikta zar zor gorulen yuzunun ortasinda gayet net parlayan bir cift mavi goz, ofkesini ifade etmesine
yetiyor ve artiyordu bile. birden ani bir hareketle yerdeki adamin yanina kosuverdim. burak da ayni hizla
yanimda bitti ve yeniden kollarimdan tuttu: -anlamiyor musun!!! \ -neyi ulan neyi!!! -
102.
+2assagi dogru yavasca birakiverdim. otlarin uzerine duzen beze sarili silahtan kucuk bir hisirti disinda fazla bir ses cikmadi. gozlerimi kapattim, derin bir nefes cektim. tipki sahilden baslayarak, buz gibi denizin icine yurumek gibi, eger
bir anda dalmazsam, asla alisamayacak, hatta belki de vazgecmek zorunda kalacaktim. yine "en kotu karar, kararsizliktan iyidir" dedim ve kendime daha fazla dusunup
vakit kaybetme olanagi birakmadan, tuner vaziyette biraktim bu atlayış uzerimden gitmeyecek siddetli agri ve sizilara mal olacakti.. kafami cakilmis oldugum yerden yavasca kaldirdim. acidan
yasarmis gozlerim bulanik goruyordu herseyi.. birkac saniye sonra goruntu netlesmeye basladi. karsimda, ancak cok degil, bes alti metre otemde, bir cift goz uzerime dikilmis, bana bakiyordu. hemen elimi belime attim ama sonradan hatirladim,
atlarken agirlik yapmamasi icin silahi beze sarip pesinen gondermistim onu cimlere.. oteki elimde olmasi gereken dosya da yoktu ortalikta, duserken bir yere firlamis olmaliydi.. karsimda dikkatlice beni seyreden gozlerin capi gittikce buyuyor, yani
her gecen saniye bana daha cok yaklasiyordu. bir an, parmaklarimdan birkaci, yerde birsey kavradi. silahin sarili oldugu bez oldugunu umit ediyordum, tam olarak ne oldugunu anlayamiyordum cunku avuc iciyle degil, parmak uclarimla
dokunuyordum sadece. ani bir sicrayisla yerdeki sey her neyse kaptigim gibi ayaga dikildim, iste ne olduysa o anda olmus, ayni anda hem az once camindan atladigim muhasebe odasininin isigi yanmis, hem elimde tuttugum seyin mavi dosya
oldugunu farketmis, hem de karsimda dikilen, neredeyse boyu bana yetisecek kadar devasa ve gozlerini bana dikmekte olan seyin, hem koyde hem de kabuslarimda gordugum o iri ve pgibopat kopek oldugunu farketmistim. -
103.
+2
Beyler işteyim fırsat buldukça yazacağım
.bir iki dakika boyunce yurudukten sonra, arka bahcenin en kuytu, en karanlik kosesine geldik.
oyle ki, upuzun duvarlarin tam da bitistigi yerde, yani hastanenin dort kosesinden birinde, ne hastanenin icinde,
ne de sokakta herhangi bir lambanin aydinlatamadigi bu kuytu kosenin etrafinda da sanki yillarca bicilmemis gibi
duran, neredeyse yarim insan boyuna erismis otlar, cimenler vardi.. uzaktaki bir insanin bizi farketmesi
imkansizdi. birilerinin bizi gorebilmek icin burnumuzun dibine gelmesi gerekiyordu. -dur! bu komut ayni
kisiden gelmisti. ayakta, sirik yutmus gibi dikeliyordum. sarjor sesine benzer ses yeniden duyuldu. bacaklarim
gayr-i ihtiyari titriyordu, titremesine engel olamiyordum. konusacak olsam sesim de titrerdi herhalde. -diz cok!
\ kalp atislarim iki kat hizlanmisti resmen. soluk alamiyor gibiydim. usulca diz cokmeye basladim, vucudum
agir geliyordu, tasiyamiyor gibiydim. her an beynimde bir kursun patlayacak hissi insani bin kere olmekten beter
hale sokuyordu. -sahadet getir ulan!!! bana komutlar yagdiran ses hafiften yumusamis, ofkeyle karigib
aglamakli bir hale gelmisti. hala ona arkam donuktu. ne yani, dedim. son bir istegim olup olmadigini sormayacak
mi?? son bir sigara yakamayacak miyim yani? dedim kendi icimde sinirden gulerek. bu isin raconunu en buyuk
dusmanlar bile birbirini dograyacaklari esnada bozmamis iken, bu herif kim oluyordu, kimin nesi oluyordu ve
neden bana bunu yapiyordu? bir an gozlerimi yerden yukari dogru kaldirdim. duvardaki kediler, karanliktan
dolayi renkleri belli olmuyordu. yalnizca gozleri, son derece parlak ve netti. her biri teker teker, daha dogrusu
cifter cifter uzerime dikilmisti. hayvanlar, cekirdek citlatip film izler gibi bu ani izliyorlardi. fakat o da ne???
birdenbire kedilerin birkac tanesinin gozleri sonmeye basladi. -
104.
+2gozlerimi actigimda hafif bir su sesi duyuyordum. yatagimda sirilgiblam terlemis vaziyetteydim. sabah olmus, gunes dogmus ve ben derin bir nefes almistim. yataktan yavas hareketlerle kalkip uzerimiTümünü Göster
degistirdikten sonra aklima fotograf geldi. fotograf yataktaki yerinde degil, komidinin uzerindeydi. halbuki ben ruyamda fotografi kaldirip komidinin uzerine koymustum; gercekte ise boyle birsey
yapmamistim. fotografa baktigimda ise, yine ilk gordugum halinde, benim yuzum gozum, tukenmez kalemle cizilmis haldeydi. -anlamsiz.. diye mirildandim kendi kendime. kapim tiklandi. -girin! urkek
hareketlerle, yavas yavas acilan kapinin ardinda duran hemsire; -kahvaltinizi ettikten sonra hilal hanim sizi odasinda bekliyor, dedi. taniyordum bu hemsireyi, ismi ahu'ydu. gayet iyi anlastigim,
hossohbet biriydi fakat neden bu kadar urkek ve cekingen davrandigina bir anlam verememistim. -iceri gelsene, dedim. neden orada duruyorsun??? ahu yuzume bile bakmadan, urkek bir sekilde yere
bakarak, sessizce odadan cikti. -allahallah, noluyo lan?? dedim. ben ayri deli millet apayri deli amk.. bir sure durup dusundukten sonra hafifce gulumsedim: -lan bunlarin hepsi kacik, kahvaltini et de
gel diyorlar, e hani kahvalti nerede??? \ saat sabah 10u gosteriyordu, bu saate kahvalti falan kalmazdi. neyse, dedim. ac gideyim onemli degil, ac gideyim ama yakigiblisindan olsun. timarhane de olsa
insan icine cikiyoruz amk. bi saclarimi tarayayim. disleri fircalayayim. bu dusuncelerle banyoya girdim, fakat girmemle cigili basmam bir oldu; tabldot kahvalti tepsisi, muslugun icindeydi, musluk yarim
yamalak acilmis ve yemegin uzerine akiyordu. hemen disari firladim ve koseyi donmek uzere olan hemsireyi yakaladim: -yahu bu yemek tepsisini kim koydu banyodaki musluga??? kizcagizin elleri titremeye
basladi. -lutfen yapmayin, imdat! -lan ben ne yapayim sana allah'in manyagi?? hem de gupegunduz! aglamaya baslayan hemsirenin yardimina kostular. ne zaman kendisine ihtiyacim olsa ortalarda
gorunmeyen, fakat ne zaman suratini bile gormek istemesem zararli ot gibi hemen olay yerinde bitiveren hademe ekrem, sanki hemsireyi taciz etmisim gibi once beni itti, sonra -yuru guvenlige gidiyoruz!
diye bagirmaya basladi. hernekadar haksiz suclamalara aligib bir bunyem de olsa, lafimi esirgemedim: -ulan ne gibim guvenlikmis, mudahele etmeleri icin bir de ayaklarina mi gidicez??? ellerimi,
kolumdan gibi gibiya tutmakta olan ekrem abiden hizli ve ofkeli bir hamleyle kurtardim. tam odama donmek uzere arkami donmustum ki, hala oralarda bulunan ve aslinda ayni zamanda da arkadasim olan ahu
hemsire, beni gorur gormez koridorun kosesine diz cokmus, pusmus, basini egmis: -ne olur bana zarar verme, allah rizasi icin.. diye sayikliyordu.. -
105.
+2-tekrar ediyorum abi, dedim. bicagi ne goren oldu, ne duyan. koynuma saklayivermistim. -neden peki neden? manyak misin oglum sen?? koyu duzenli olarak teroristler mi basiyor? semdinli mi lan orasi!Tümünü Göster
memleketin en batisinda belinde tufek koynunda bicak texas cilik oynuyorsun.. e olacagi buydu.. dedi yildiray abi. -abi bir keresinde deli riza ustume saldirdi, babamla amcam da sahit, guvenli degildim
tehli---\ -tamam uzatma. yildiray abi yine sozumu tamamlamama izin vermemisti. -bicak mevzuunu dusunme, ben ona bir kilif uydurdum. senin gotunu kurtarmak icin koyde tufekli, bicakli,
emanetli gezmeye sebep bir tehlike aradim haftalarca. koydeki herkesle konustum, bugune dek oyle eskiyadir capulcudur birsey olmamis koyde ama bir kopek varmis.. birden midemde tuhaf bir bulanti
hissettim. o gece kopegin beni kovaladigi lanet kabus gelmisti aklima. o ruyadan sonra, daha dogrusu o huur cocugu kopekle tanigibligimdan beri kopeklere karsi bir antipati kazanmistim. -beni dinliyor
musun??? yildiray abi besinci sigarasini yakiyordu. -dalmisim abi afedersin.. -dinlemeyeceksen yollayayim seni? dedi hisimla. -abi ozur diledik ya, devam et sen.. -bu kopek zamaninda iki can
almis, kuduz degilmis sanirsam ama zamaninda, koydeki bir bebegi, ve bir de senin yaslarindaki bir genci parcalayarak oldurmus.. mide bulantim son haddine ulasmisti, midemdeki asit bogazima dayanmis,
beni kusmaya zorluyordu artik. -... ve isin garip yani, bu kopegi oldurememis bizim koyluler. hani o koruluk var ya bi tane kahvenin oraya dogru bitimi var.. guc bela -evet.. diyebildim. avukat
yildiray devam etti" -iste oraya biyere yuvalamis, yavrularini bulup oldurmusler ama kendisini tum aramalarina ragmen bulamamislar. hala daha orada yasadigina inaniyorlar, dedi. hemen ardindan alayci bir
tavirla guldu ve ekledi: -hos, bana kalsa coktan olmus gitmistir ama olmemesi oyle isimize geldi ki kocum, bilemezsin. sanirim bununla nereye varmaya calistigini anlamistim. yildiray abi anlamakta
oldugum seyleri yuzume karsi tekrarlayarak tasdik etmis oldu: - mahkemede; bu tehlikeli kopegin olasi ani saldirilarindan0 korunmak icin kesici, delici veya herhangi bir silah kapsamina giren herhangi
bir arac tasima gerekliliginin muhtarlik tarafindan alti cizilerek vurgulandigini ve salik verildigini soyleyecegiz. -fakat, dedim. bu dogru degil??? -oglum koyun muhtari amcan degil mi? ona da
onaylatiriz, su an butun koy senin kurtulman icin seferber olmus durumda zaten. butun koy insanlari mahkemede kendilerinin de zaman zaman bicak tasidiklarini, bunun bizim koy icin normal bir davranis
oldugunu soyleyecekler. bunlarin hepsi hakimi etkilemek ve senin en onemli seyden, bicak olayindan yirtman icin gerekli. ancak bicaktan yirtman yeterli olmayacaktir cunku ortada asilli, komplo oldugu
henuz kanitlanmamis bir ihbar var. en azindan tutuklu degil, tutuksuz sekilde yargilanmaya devam etmeni saglamaya calisacagim, dedi altinci sigarasini sondururken -
106.
+2bir an durdum. istanbuldaki sevgilim yelizle beni cok kiskanirlardi, surekli ayrilmamizi isteyen uyuz bir kiz tayfasi vardi fakat o ahmak liseli kiz tayfasindaki bir iki kizin ayrilmamizi istemelerinin
sebebi zaten bir iki salak kizin bana agib olmasiydi. benim hapse girmemi neden istesinler? ve taaa istanbuldan benim koyume, alakasiz bir olay araciligi ile bu kadar buyuk bir ise kalkissinlar?? -bu cok
anlamsiz, gereksiz, kisaca imkansiz bir ihtimal, dedim. -haklisin, dedi yildiray abi. -peki ya koy? koyden biri var mi hic? gozlerimin icine dikmekte oldugu sert bakislarini daha da ciddilestirdi: -
durust ol ramiz, bana karsi durust olmaktan baska bi caren yok aslanim. -biliyorum abi, sana hic yalan soylemedim, dedim. sedefle aramizda birseyler oldu, beni cok seviyor. ben pek ciddi dusunmesem de
hosuma gitmiyor da degil, dedim. -peki bu kizin hic seveni, yavuklusu, sevdalisi veya eski ciktigi falan var mi yok mu biliyor musun? -bilmiyorum abi, dedim. ama olsa bile, bu bana komployu kuran kisi,
neyine guvenerek yapti bu ihbari anlayamiyorum. yani demek istedigim, gupegunduz vakitte cinayet mi olur allahaskina??? buna cocuklar bile inanmaz.. buyuk cesaret dogrusu, takdir edilesi... yildiray
abi sesini yukselterek araya girdi: - madem o kadar sacma sapan bir ihbardi da neden haftalardir hapislerde surunuyorsun cocuk! neden mahkeme koselerinde anamiz gibiliyor! neden ulan! --neden olacak o kahrolasi
bicak yuzunden! ben de sesimi yukseltmis ve hiddetlenmistim. ikimizin de gogsu sisip sisip iniyordu. -peki sen ne tak yemeye bicakli oldugunu soyledin telefonda? neden boyle bisey yaptin a oglum??
bir an dusundum.. dusundum.. hayir, bu dogru degildi. -uzerimde bicak oldugunu kimseye soylemedim abi.. dedim. -emin misin? -evet. adim gibi eminim. yildiray abi yakmak uzere oldugu sigarasini
yakmadan oylece beklemeye basladi. dusunceli bir durusla yakmak uzereydi ama bir turlu yakmiyordu, daha cok kendi devreleri yanmis gibiydi. -oyleyse jandarma ekiplerine ulasan ihbarda 3 kisiden birinin
kesici - delici alet, edevat bulundurdugu bilgisi nereden sizdi??? faltasi gibi acilmis gozlerimle hortlak gormus gibi yildiray abiye bakiyordum simdi. uzun zamandir ilk defa bu kadar saskinlik ve
hayret icerisinde kalmistim. -ne yani, dedi yildiray abi. -sen bunu zaten bilmiyor muydun? -
107.
+2manyak gibi mezari tirmanmaya basladim. dustukce yeniden tirmaliyordum. allahim, bu nasil bir kabus dedim. dorduncu denememde de basarisiz olmutum. yeniden geriledim, topa vurmadan once bir iki adim
geriledikten sonra kosarak vurus hizina ivme kazandiran futbolcu gibi, gerilmis, firlamaya hazir bir ok misali kostum, bu sefer mezarin cikisina ulasmayi basarmistim. ellerimden biriyle topragi oyle bir
avuclamistim ki, tirnaklarimin ici tamamen toprak ve borti bocekle dolmus, isaret parmagimin tirnagi ise kirilmis ve muhtemelen kanamaya baslamisti. sol gozum beni uyariyordu, cunku sol tarafimdaki
hareketlilik hic de hayra alamen gorunmuyordu. riza balyozunu kapmis geliyordu. butun gucuyle balyozu havaya kaldirdi, eger bir saniye icerisinde birseyler yapmazsam balyoz parmaklarmi kirmak bir yana,
un ufak edecekti. var gucumle kirilmis ve keskinlesmis tirnagimi rizanin bacagina sapladim. saplar sapmalaz da butun gucumle batirip assagi dogru yardim. buyuk bir inleme sesinin ardindan riza elindeki
balyozu hemen arkasindaki mezarin icine dusurdu. bir anda ortamdaki seslerin iyice cosmustu, bebek aglamasi seslerine havlama sesleri karisti. var gucumle tutunabildigim mezardan gorebildigim kadariyla
gozu burumus bir kopek, manyak gibi ustumuze geliyordu. bir an dikkat kesilince bu kopegin sedefle beraberken gordugum, ve hatta daha sonrasinda da caminin yaninda karsima dikilip uzun uzun bana bakan
kopek oldugunu gordum. tamamen parcalayip yok etmek icin geliyordu, hayatimda hic bu kadar kudurmuscasina kosan birsey gormedigimi dusundum ve korkuyu iliklerime kadar hissettim. tek umudum, tek umudum
rizanin benden onde olmasi ve ilk onu parcalamasiydi. tam o sirada riza, topuklariyla ellerime butun giciyle abanarak basti, paldir kuldur yuvarlanarak mezarin icine yeniden dustum. sol elimin ortadaki
uc parmagini neredeyse hic hissetmiyordum. basimi kaldirdigim anda kopek kudurmuscasina mezara daldi. ne yapacagimi bilmez halde, gayri ihtiyari, saglam elimle ve olanca hizimla bebek cesedini hayvanin
uzerine attim. kopek bebegi havada kapmis, saniyeler icinde parcalara ayirmis ve ayirmaya da devam ediyordu. geriye kalan son gucumle, kendimi mezarin diger tarafindan disari atmaya calistim. gene bir
elimle cikisi kavramis, insanustu bir eforla mezardan cikmayi basarmistim. -
108.
+2cildirmis gibi kosuyordum, kopek bebegi bitirirse pesimden gelir miydi? riza arkamdan topallaya topallaya geliyordu. hayatimda hic boyle kactigimi hatirlamiyordum. bir an bunun bir ruya olmadigina iknaTümünü Göster
oldum. kosmaya devam ediyordum. koy kahvesi her zzamanki yerindeydi. gece yarisi oldguu icin kapaliydi elbet, ama benim aklim basimdan gitmisti. cildirmis halde camlari tekmeleyip yumruklamaya basladim.
"ne olur yardim edin! ne olur kimse yokmu!" dort bir yandan tuhaf bir ensturman sesi geliyordu. saz desen degil, klarnet desen degil. sesler tinili ezgilerle parcalanmiyordu, uflemeli bir caligininki
gibi tertemiz ve netti, ancak nedense bunun telli birsey olduguna emindim. sesler muzik gibi degildi, son derece cirkin ve akortsuz, duydukca insanin aklini yerinden oynatan cinsten sacmaliklardi. koy
kahvesinden sonra sirada??? cesme vardi. var gucumle kosmaya devam ettim. cesmeye vardigimda nefes nefese kalmistim. saril saril su sesleri geliyordu ancak yalagin ici bombostu. gorunurde bir damla su
yoktu. artik kosacak halim kalmamisti. su da icemedikten sonra nasil kosabilirdim??? birden kendimi umitlendirdim. cesmeden sonra sirada karsima cikacak olan bina camiden baska birsey degildi. birden
icimde yalvarmayla, yakarmayla karigib bir umut istegi belirdi, icime bir gunes dogmustu sanki. evet, camiye gidersem belki rahat ederdim. var gucumle kosmaya devam ettim. sol elimi neredeyse hic
hissetmiyordum. agzim kupkuruydu, nefes alisverislerim inanilmaz derece anormal seyrediyordu. caminin oldugu alana gelir gelmez bunun tekrar bir ruya oldguuna ikna oldum, cunku cami yerinde yoktu.
koydeki hersey yerli yerindeyken cami yoktu. koskoca caminin yerinde bombos bir alan vardi. bombos alan elbette tam olarak bombos degildi, kerestelerle dev bir "x" isareti tum zemini kaplamisti. tam yere
yigilacakken cesmenin oradan delirmis kopek, agzinda bebek kafasiyla belirdi. beni gorunce kosma hizini iki katina cikaran devasa hayvan, bana olan nefretini kusma babinda, beni gorur gormez
havlayabilmek icin agzindaki bebek kafasini yere dusurdu, bogure bogure havliyordu simdi, hizli kosmaktan ayaklari sendeliyor, arada bir dengesini kaybediyordu. neye ugradimigi sasirmis halde, butun
gucumle allah! diye bagira cagira kacmaya basladim. hayvan surekli bana yaklasiyordu ama, cok degil, bir iki dakika sonra bizim evin girisindeydim iste. kurtuldum lan! dedim. kurdultum! hemen dedemlere,
amcamalara, hemen evime siginmaliydim, bagira cagira "yardim edinnnnn!" feryatlariyla eve kostum, evin bahcesindeydim simdi, kulaklari sagir edecek kadar tirlamayan garip bozuk sazimsi ensturmanin cirkin
sesi maximum dereceye ulasmis, kulaklarimi patlatacak raddeye gelmisti. evin bahcesinin tam ortasinda butun gucumle kosmaya devam ediyordum. hava koyu mavimsi bir hal almisti. birden seslerin bahcedeki
kulubeden geldigini farkettim. bu igrenc, akortsuz, cirkin sesler kulubeden geliyordu. bir an durdum, gozlerimi hizli hizli sagda solda gezdirmeye basladim. tahtadan yapilmis odunluk ambar kapisinin
tahtalarinin arasindan berisi gorunuyordu. karanlikta parlayan bir cift gozun uzerime odaklanmis oldugunu farkettim.. -
109.
+2"minesseytanirracim-bis.." koy mezarligindaki dev cinar tum ihtisamiyla gozlerimin onundeydi iste. bizim koyun caylarindaki kurbagalardan meralarindaki verimsiz tak yesili topraklarina kadar hersey teker
teker aklima geliyordu. "mafissemavativemafil-" elinde kana bulanmis bardaklar guya bulagib yikamayan calisan ve durmadan siritan burusuk suratli nineler. surekli tuhaf hareketlerle oynayip zurna gibi
birsey otturen garip golgeler.. birden aklima giriveren cirkin suratlar, surekli haddinden fazla siritan yasini basini almis garip insanlar.. lan dedim, ne oluyor, neden bir turlu tamamlanmiyor dualar?
evet, hasan dedenin bana emanet biraktigi gunluk okunmasi gereken dualarim gidince ben de bildigim koruyucu dualari okuyarak uyumaya karar vermistim, ancak olmuyordu. dualari tamamlayamadan aklima
tanidik bildik, veya tamamen yabanci, tuhaf tuhaf goruntuler geliyordu. kafam karisiyordu durmadan. dualar bitmek bilmiyordu. bitmedikce slklyordu, gibtikca boguyordu, nefes alinmaz hale getiriyordu.
soyle cikip guzel guzel hava alacak mekan da yoktu ki amk maphushanesinde.. adi ustunde amk, nereye cikiyosun? ancak ve ancak dua okumaktan vazgecince gidiyordu kafamdaki cirkin goruntuler. aklima
istedigim guzel goruntuyu getirebiliyordum. dedim amk, bari okumaktan vazgeceyim, cok cok sacmasalak ruyalar goruyorum, kimseye bir zararim yok. ki zaten korkacak birsey yok, yalniz da degilim. tum kogus
erkekleriyle kari koca gibi ayni mekanda sabahliyorum. hamam gibi amk. hasan dede gitti gideli herkes isini gucunu salmis, bir disiplinsizlik alip basini gitmisti.. heryerde les gibi ter kokulari, ayak
kokulari, yikanmamis bulagiblar, taaa tuvaletin icinden buraya kadar gelmeyi basaran les gibi tuvalet kokusu.. sahi, dedim bir an. nasil da unuttum? kapisi kirikti ya tuvaletin. kimbilir ne zaman tamir
edilirdi? belki de hic.. bizim orrrrrospu cocugu hapishane muduru, valiligin cezaevi icin ayirdigi odenekle ceplerini doldurmaktan firsat bulabilir mi hic? ki zaten bu amina kodugumun yerine
dusmuslerden baska gelip de bir goz atan mi var sanki.. tabaklarimiz kirilsa acimizdan oluruz lan amk yerinde.., diye dusunmekten kendimi alamadim. bu dusunceler icerisinde ranzamin tavanina, yani bekir
abinin yataginin alt katinda yazan yazilara bakarak, derin bir uykuya biraktim kendimi. -
110.
+1birden kalakaldim. sedefle olan seslerimiz kesilince kapi ardindaki ses de kesiliverdi. sadece hizli hizli yurume seklinde ayak sesleri geliyordu simdi. hemen yerimden firladigim gibi kapiyi actim.Tümünü Göster
koridor bombostu, fakat yerde bir iki damla kan izi vardi. -gitmem gerek.. sedefin yuzu bembeyaz, kirec gibi olmustu. esyalarini toparladi. cantasindan bir kagit bir de kalem cikardiktan sonra, uzun
uzun ev adresini, dugun yerini, ve bunlar gibi pek cok adres bilgisini yazdiktan sonra: kagidi bana uzatti: -bir haftaya evleniyorum, artik sen bilirsin ramiz.. artik sen bilirsin... en soguk, en
bitmis, en hayata kusmus ifadesini takinarak odami terketti.. sessizce pencereden disarisini seyrediyordum, buradan bir sekilde kurtulmaliydim ama nasil? sedef gideli 5 dakika kadar olmsutu, ve simdi de
hastaneyi terkedisini izliyordum camdan. garip garip etrafina bakiniyor, elleriyle kollariyla, sanki birsey anlatiyormus gibi hareketler yapiyor, fakat aslinda sadece onune bakip kendi yolunu yuruyordu.
az sonra gozlerimi hastane bahcesinin biraz daha ic tarafina, her zaman oturdugum o meshur palmiyeli kamelya tarafina cevirdim. burak, tam tahmin ettigim gibi kamelyanin icinde, sigarasini iciyordu.
kendisine baktigmi gorur gormez bir elini kulagina goturerek, telefon isareti yapti. demek istedigi seyi elbette anlamistim ama, "ulan bir insan hergun hastane bahcesine mi gelir, hic okulu falan isi
gucu yok mu bu adamin?" diye dusunmeden edemedim. uzerimi yavas hareketlerle degistirdikten sonra hirkami giydim, tam takir hazirdim artik. butun cesaretimi toplayarak doktor hilalin odasinin yolunu
tuttum. "-insallah farketmemislerdir telefonu" diye gecirdim icimden. kapinin onune geldigimde, etrafta kimsecikler yoktu. sessizce kapiyi araladim, icerisi bombostu. hemen telefonu dusurdugum cop
kutusunun arkasindan telefonumu sessizce aldim. kayit hafizasi bitince, otomatik olarak kapanmis, ana menu ekrani gorunuyordu. -hayirdir ramizcim? \ dr hilal ben odadan cikamadan odasina varmisti. -
bisey mi lazim oldu?? -yok, dedim. telefonumu unutmusum da, onu almaya geldim. -telefonunu odamda mi unuttun??? -evet, dedim. -ilginc, dedi doktor. masanin uzeri bombostu oysa??? -sandalyenin
altina dusmus doktor hanim, o yuzden ben bile bulmakta zorlandim. doktor celallenmisti, yuzu ofkeyle gerildi: -yine de bu, sana odama izinsiz girme hakkini vermez! oyle degil mi? en azindan birazcik
karakterli olan, azicik haysiyeti, serefi olan biri, boyle birsey yapmaz degil mi??? yumruklarimi gibmistim. bogazim sinriden dugumlenmis, patlamaya hazir bir bomba gibiydim. -izninizle! ofkeme son
anda hakim olup zar zor kendimi odanin disina attim. anladim ki doktorum manyak bir kadindi, benimle en basindan beri sevgi dolu doktor oyunu oynamisti. hademe ekrem bir yandan islik caliyor, bir
yandan da elindeki cay tepsisini yukari goturuyordu. beni gorur gormez ciddilesip islik calmayi kesti. aldirmadan hastane bahcesine ciktim. burak beni yanina cagiriyordu. ikram ettigi sigaradan
yaktiktan sonra, telefonun kayit listesini actim: ve son kaydi beraberce dinlemeye basladik -
111.
+11965 ne amk dedesi kaç yaşındasın sen
-
112.
+1-hani lan! diye bagirdim hiddetle. -hani baban hastanede oluyordu? babana dair hicbirsey bulamamislar iste! dalga mi geciyorsun lan sen benimle! ikimizde ayaga kalkmistik ve ellerim buraginTümünü Göster
yakasindaydi. burak ise ellerimi yakasindan ayirmaya calisarak kollarimi tutuyordu. -manyaklasma!!! diye bagirdi. -duymadin mi konusulanlari! sakladiklari sey babam iste! senin manyak doktorun da
babama yapilan istismarin agir taslarindan biri! simdi anladin mi neden bu kadar cirpindigmi! \ -ulan, dedim. ne yapsin bunlar senin babani??? neden saklasinlar? -anlatmama izin ver anlatayim!!!
-pekala.. dedim. anlat bakalim. seni dinliyorum.. \ burak bir iki saniye yere baktiktan sonra, anlatmaya basladi: -babami bu hastanede sakliyorlar, cunku babamin vucudu bunlarin uyguladiklari bir
cesit alternatif tip tedavisine cevap verdi! ozon mudur nedir, oyle bisey. -eee? ulan ne guzel iste??? dedim hayretler icinde. -bunun gercekten guzel oldugunu mu dusunuyorsun? dedi burak titreyerek.
sinirden veya uzuntuden titriyordu artik. -bana bunun kotu olan kismini soyler misin guzel kardesim?? dedim beklenti icinde. burak konusmasina devam etti: -kotu, cunku bunu bu sekilde, oldugu gibi
disari lanse ederlerse bu doktorlarin da ipini keserler. cunku dunyanin piyasalarini elinde tutan en buyuk sektor, ilac firmalaridir. insanlar ozon denilen bu alternatif yontemin bu kadar ise
yaradigini kesfettikleri anda ilac firmalari para kaybetmeye baslayacak. bu yuzden tip dunyasi su an icin ozon terapi ve diger alternatif tip tekniklerinin onunu kesmeye calisiyor. bu doktorlar, ilk
basta zaten babamin kurtulamayacagini bildikleri icin, babami karanlik bir odada olume terketmisler. yalnizca bu hastaneye staj olarak geldigini sandigim genc bir doktor, nasil olsa olecek diye deneme
amaciyla babama bir sure kemoterapiye ek olarak ozon terapi uygulamis ve kemoterapi sirasinda dokulen saclarin, tuylerin ozon terapi ile yeniden ciktigini gormus ve hayrete dusmus. birkac ay daha
tedavilere devam ettikten sonra kanserin ilerlemesinin durdugunu gozlemlemis ve bir mucizeyi gerceklestirmis. \ sinirim fevkalade yatismis, ilgi ile buragin anlattiklarini dinliyordum. -eee? dedim.
sonra?? burak bir sigara yaktiktan sonra olayin devamini anlatti: -sonra ilac firmalari tarafindan tehdit edilmisler. hep iki arada bir derede kalmislar. bir yandan babamin iyilestigini duyurmak
istiyorlar, fakat duyuramiyorlar. cunku nasil iyilestigi hakkinda bir rapor hazirlamalari gerek. normal sartlar altinda kemoterapiyle vs tedavi ve hayata tutunmasi sayesinde savasti ve kanseri yendi
gibi klagib bir hikaye uydurulabilirdi fakat babamin rahatsizliginin ismi habis melanom idi. yani en olumcul, tedavisi gunumuz sartlarinda pek mumkun olmayan, en kotu deri kanseri tipi. dolayisiyla
babamin iyilesmesi demek, gazetelere hatta belki televizyonlara haber olmasi demekti.. ve en nihayetinde takdir edersin ki, boyle bir durumda herkesin soracagi ilk soru "nasil?" sorusu olurdu. kendi
kendine yendi diyemezlerdi, cunku gibindirik bir devlet hastanesinin imkanlarinda bu kadar zorlu ve olumcul bir hastaligin sanki nezle veya gripmis gibi kolayca atlatilmasina hic kimse inanmazdi. ozon
terapi diyip dogruyu da soyleyemediler, cunku bu sefer de herkes ozona yonelecek, ilaclar piyasadaki eski onemini kaybedecek, ve ilac firmalari da bu hastanedeki butun doktorlarin kariyerlerini bitirip
koklerini kaziyana kadar kanli ellerini uzerlerinden cekmeyecekti. iste bundan dolayi, babami ha iyilesti, ha iyilesecek yalanlariyla tedaviye devam ediyoruz bahaneleriyle sakladilar durdular. oysa
babam iyilesmisti..\ -nasil yani? dedim saskinlikla. -neden boyle birsey yapiyorlar peki? -cunku, dedi burak. kariyerleri, kazanacaklari paralar, toplum icindeki prestijleri bir insanin yasamindan
daha degerli.. bunu yapiyorlar cunku ilac firmalarinin cikarlarina ters dusmeyen, tedavi olurken bir yandan da kimyasal ilac almayi gerektiren bir tedavi metodu gelistirmeye calisiyorlar. bu yuzden
babamin uzerinde 3 yildir turlu turlu seyler deniyorlar. malesef maddi gucumuz olmadigi icin sesimizi kimseye duyuramiyoruz. -peki, dedim; madem hersey anlattigin gibi, oyleyse doktor hilal neden
senin babandan bahsettigimi diger doktora bir deli sacmasi olarak sundu??? madem bundan haberdar ve bunu saklamaya calisiyor, oyleyse bundan diger doktora hic bahsetmemesi, benim hayal arkadasimin
uydurmasiymis gibi lanse etmesinden daha yerinde olmaz miydi??? yani durup dururken essegin aklina karpuz kabugu dusurmus olmuyor mu sence de? -
113.
+1
beyler işteyim yarın devam edecem kusura bakmayın
-
114.
+1iste; beni ikinci kata cikaracak olan merdivenler karsimda duruyordu. bu sefer de ayni tedirginlikle arkama
donuverdim, fakat kimsecikler yoktu. var gucumle kosmaya basladim, once karanlik birinci kati gectim,
hemen ardindan ikinci kata uzanan son merdiven basamaklarini tirmanmaya koyuldum. ortalik feci sekilde
karanlikti. her yer karanlik oldugu icin, gozler ve goruntu onemini yitirmis, kulaklar keskinlik kazanmisti.
disaridan gelen alarm sesleri kulaklarimi bir dakika olsun rahat birakmiyor, beni daha da strese sokuyordu.
umumi tuvalet oldugunu dusundugum bir yerden kapi gicirtisi sesleri geliyordu. hemen ardindan da hafif islik
sesleri gelmeye basladi. dikkatlice kulak kesildikten sonra, az once kapi gicirtisi ve isliktan baska ses
gelmedigine emin oldugum odadan, musluk acilma sesleri gelmeye basladi. zaten bundan sonra tuvalet
oldugunu dusunmeye basladim. ancak yumusak su sesi, su damalamasi sesi veya benzeri dogal bir ses degil,
dogrudan hasirt diye bir muslugun acilma sesiydi. mavi dosya icin kaybedecek vaktim yoktu biliyordum,
ancak bu olay o kadar dikkatimi cekmisti ki, bir turlu es gecemiyordum. cunku bunun anlami, binanin icinde
benden daha baska birilerinin de olduguydu ve bu kisi her kimse, disarida alarmlar calarken, kiyamet
koparken, hastaneye kelimenin tam anlamiyla bir kaos havasi hakimken, gecenin korunde, bu bombos
binada, bu karanlikta, tuvalette tek basina, umarsizca, vurdumduymazca muslukla, suyla oynuyor veya ellerini
yikiyor, ustune bir de hicbirsey yokmus gibi islik caliyordu.. yapamazdim, aklim buradayken mavi dosyaya
konsantre olamazdim.. ilk once bu isi acikliga kavusturmaliydim.. keyifli islik sesleriyle karigib su seslerinin
geldigi odaya dogru yavas yavas, adim adim yaklasmaya basladim. -
115.
+1Devam dayı has yeğenin geldi
-
116.
+1-buyrun nasil yardimci olabilirim?... hilal hanimin sevimli sekreterine umarsiz bir bakis attiktan sonra: -hadi ama, beni taniyorsun, dedim gulerek. ...Tümünü Göster
sekreter de gulumsedikten sonra calan bir telefonu cevaplandirdi. -alo? buyrun kim aramisti? randevunuz var miydi? vay amk dedim, kari randevusuz, yani
parayi pesin almadan kimseyi yanina bile yaklastirmiyor... -uzgunum hanimefendi, randevunuz yoksa sizinle gorusebilecegini sanmiyorum. zaten su anda kendisi
burada degil, hastane kurulunda toplantida.. ne demek, mersi. oldu o zaman... bi notunuz varsa iletebilirim... sekreter kiz, konusma sona erdikten sonra
sanki ben orada yokmusum gibi yeniden kagitlarina gomuldu. -demek suanda burada degil?? -evet/ -peki ne zaman gelir??? -bilmiyorum, soylemedi. toplantisi ne
zaman biterse. -peki, dedim. kurulda ne yapiyor bu doktorlar? maaslarini mi aliyorlar? dedim siritarak. komik olmadigini bildigim halde bazen mal mal
konustugum olurdu. sekreter kiz bana hafiften gicik olmus gibi bakti: -bir hastasi hakkindaki sahsi kanaatini hastane yonetimine beyan ediyor. yeterli mi??
-tamam, dedim yahu. kizmaniza gerek yok. -kizmadim ki... ... yeniden kagitlarina gomulen uyuz sekreterin yanindan ayrildiktan sonra assagi danismaya gitmeye
karar verdim. fakat bizimkiler ortalikta gorunmuyordu. -ramiz burdayiz gel gel! arkami dondugumde yildiray abi tam karsimda beni almak icin gelmisti. -gel
bakalim, seninkiler kafetaryada oturuyorlar.. anne ve babamin yanina giderken koridorda, o sirada dagilmakta olan hastane genel kurulu uyeleriyle
karsilastik, elbette hilal hanim beni oracikta karsisinda buluverince hemen durdurdu: -demek buradaydin! dedi en bildik gulumsemesini takinarak.
-hosgeldiniz, avukat bey. -tesekkurler doktor hanim, nasilsiniz? ozel pgibiyatristimle avukatim tokalasirken kendimi inanilmaz ozel ve onemli biri gibi
hissetmistim nedense. sanki dunya benim etrafimda donuyormus gibi gelmisti. hayal kurmak fukara hobisi diye bosuna mi demisler? bu arada yildiray abim hilal
hanima mahkemeden, olanlardan. her yonuyle durumumdan ve taleplerimizden bahsetti. doktor hilal: -ramizcigim, ailenle tanismayi elbette cok isterim, ama
madem davan dustu, daha dogrusu seni serbest biraktilar, o hade seni taburcu etmeden once, onemli bir durum degerlendirmesi mahiyetinde son bir gorusme
yapmak isterim. bu gorusme neticesinde hakkinda edinecegim sahsi kanaat ve profesyonel gorusumu tekrar kurula sunacagim. oradan cikacak pozitif bir genel
kanaate gore seni taburcu edebilecegiz. elbette butun bunlarin olabilmesi icin en az 2 gece daha hastanemizde bizlere refakat etmen gerekecek.. -
117.
+1adimlarim oylesine yavas, oylesine sessizdi ki, ben bile duyamiyordum. gundelik trasini olan, tras kolonyasini
suren bir erkegin ayna karsisindaki rahatligi, caldigi keyifli islik neyse, assagi yukari ayni ezgiyi duyuyordum
ancak bu ortam boyle bir olay icin o kadar uygunsuz ve alakasizdi ki, tuylerim diken diken olmaya baslamisti.
artik odanin kapisina son bir iki adim kalmisti. sag elim yavasca, belimdeki silahi kavradi.. tam icimden
besmele cekecekken icerdeki her kimse, sabahtan beri yarim yamalak vaziyette acik olan ve surekli gicirtilar
cikaran kapiyi birden cekip kilitledi. birkac saniye suren $ok aninda butun vucudumun kaskati kenetlendigini
hissettim. resmen sok olmus, kalakalmistim, cunku icerdeki kisi her kimse, musluktan su akitmaya ve islik
calmaya kaldigi yerden devam ediyordu. -kimsin lan sen!!! diye bagirdim karanligin guftesinde. sesim yanki
yapiyordu. ama icerdeki seslerde en ufak degigiblik yoktu. belimdeki silahi cekmis, kapiya dogrultmustum
simdi. -disari cik! disari cik lan! \ fakat fayda yoktu. icerdeki sesler sanki bir teypten geliyormuscasina, ayni
istikrarla sureklilik arz ediyordu. korku iliklerime kadar islemis, nefesim kelimenin tam anlamiyla kesilmisti.
ote yandan mavi dosya icin fazla vaktim de kalmamisti. "bununla ugrasmaya degmeyecek" dedim kendime ve
gozlerimi ve de silahimi kapidan ayirmadan, birer ikiser adimlarla muhasebe odasinin onune kadar geldim.
gozlerim karanliga, kafami gozumu saga sola carpmayacak seviyede alismisti ama yine de tam bir netlik soz
konusu degildi.. onunde beklemekte oldugum odanin muhasebe odasi oldugu, tekrar terkar ezberledigim
harita sayesinde varsayabiliyordum. el yordamiyla oda tespit etmek elbette kor bir insana renk begendirmek
kadar imkansizdi ancak ezberledigim harita sayesinde bulundugum yerin takriben de olsa dogru olduguna
inaniyordum. bir an durdum: haritayla ilgili bir tuhaflik sezinledim. evet, bir gariplik vardi. -
118.
+1oncelikle uzun bir sessizlik hakimdi. kagit hisirtilari ve cay kasigi ile fincan karistirma seslerinden baska birsey duyulmuyordu. birkac dakika boyunca bir yandan sigaramizi icip, diger yandan bu
sesleri dinledik burakla. sonrasinda kapi tiklandi, -buyrun! dedi hilal. iceri girip de konusmaya baslayan ses bir adama aitti. -sonuc nedir? doktor hilal bu iceri giren adamla konusmasina basladi:
-histerik deli. duygu dunyasi karmakarigib. asiri dengesiz, bir dedigi bir degiini tutmayan cinsten. -belki de nevrozlarla ilintilidir? dedi diger, erkek olan doktor. dr hilal devam etti: -sanmiyorum.
su dakika itibariyle tam birsey de soyleyemiyorum acikcasi. ama kisilik bozuklugu oldugu kesin. hayal dunyasinda yasadigi da agibar.. hasta, hayali arkadaslariyla konusuyor ve onlarin uydurdugu yalanlara
inaniyor. ayrica uykudan uyandiktan hemen sonraki davranislariyla gunluk hayattaki davranislari bagdasmiyor, son derece tutarsiz, dengesiz, birbirinden bagimsiz iki farkli karakteri farkli zamanlarda tek
vucutta yasiyor gibi. tum bu semptomlari toplayinca, yalnizca bir tek sonuca vardigimi goruyorum. -yani? -paranoid sizofren. hem de en kotusunden. -emin misiniz? iyice teshis ettiniz mi hastayi??? -
elbette, dedi dr hilal. hem de adim gibi eminim. surekli gorulen halusinasyonlar, gercekle uzaktan yakindan ilgisi olmayan olaylar, gercek olmayan arkadaslar, ve o arkadaslarin soyledigi yalanlar.. -
mesela??? -mesela, hastamiz bana bu hastaneye 3 yil once getirilmis, kanser teshisi konuldugu halde bir turlu olmemis, 3 senedir de neden olmedigi anlasilamadigi icin denek olarak kullanilmak uzere
ailesinden ve diger insanlardan alikonulmus bir hastadan bahsetti. -boyle birsey olmasi imkansiz! diyerek kahkahayi basti erkek olan doktor. -biliyorum.. fakat ben tedbirimi alirim, emin olmadan hareket
etmem. bu yuzden herseye ragmen hastanin ismini once onkolojide, sonra diger bolumlerde, kisaca butun hastanede arattirdim. hem kayitlari, hem de hastanenin odalarini teker teker ellerimle aradim.
-sonuc?? -boyle birsey yok. tamamen uydurulmus bir hikaye. onkolojide yatan 3 tane hasta var, onlar da olum kalim mucadelesi icerisindeler. kesinlikle olayin gerceklik payi yok.. -
119.
+1vardir bunda da bir hayir diyerek dr hilal'in odasina dogru yola koyuldum. birkac dakika sonra sagda solda hastane guvenliginden elemanlar les kargalari gibi etrafimda donmeye baslamislardi. bi taklarTümünü Göster
olmus burada ama, ne oldugu hakkinda en ufak bir fikrim yok, diye gecirdim icimden. hilal hanimin kapisina varinca, soyle derin bir nefes cekip kapiyi tikladim. -girin! iceri girer girmez beni buyuk bir
mutlulukla karsilayan doktor hilal, o her zamanki gulumsemesini takinmis, dostane bir tavirla beni karsisina oturmam icin buyur etmisti. cok gecmeden kapi tiklandi, hademe ekrem elinde, getirdigi fincan
kahve tepsisiyle belirdi. -suraya birakiver ekrem, tesekkur ederim. sen ne icersin ramizcim??? aslinda birsey icesim yoktu ama sirf ekreme uyuzluk olsun diye: -ben de bir turk kahvesi alayim, dedim.
\ ekrem homurdandi, ama birsey demedi. -eveeeet, dedi dr hilal buyuk bir gulumsemeyle. -ne yaptin bakalim gorusmeyeli? nasil gidiyor hayat? -valla, dedim. hayat zor, basta sigarasizlik olmak
uzere, bu hastane her yonuyle hapishaneden beter. o yuzden mumkun oldugu kadar hizli bir sekilde taburcu olmak istiyorum, yuksek musadelerinzile elbette, dedim. -bunun benim musademden ziyade, senin
sagliginla, duzelmenle ilgisi var ramizcim, elbette hepimizin yegane arzusu bu sekilde.\ tahammulsuz ve ofkeli bir sekilde araya girdim: -hic rahatsizlanmamis birinin duzelmesini mi bekleyeceksiniz
yani? yahu anlamiyor musunuz? benim somut bir sorunum yok, tek istedigim sey bir an once koyume gitmek. yarim kalmis islerim var. bu hastane beni her gecen gun daha da hasta ediyor.. -ne gibi???
samimi bir yardimci olmak isteyen idealist doktor yuz ifadesiyle sormustu bunu hilal hanim. sorunlarimla, dertlerimle, gercekten ilgilendigini belirten, ciddi ve anlayisli bir kaslarini catma ifadesiydi
bu. bu samimiyetten cesaret alarak: hasteneye getirildigim gunden beri, basimdan gecen herseyi, ruyalari, askerleri, buraki, hatta buragin babasindan bile bahsettim. hilal hanim hayretler icerisinde bana
bakiyor, konusmanin basindan beri karistirdigi kahvesini hala karistiriyordu. -yillardir denek olarak kullanilan bir hasta?? hem de bizim hastanemizde? ustelik doktorlarin 3 ay yasar dedikleri, fakat bir
turlu olmeyen, olmedigi icin bunu bir basari ve kansere karsi beraberce kazanilmis bir zafer oykusune donusturup en acimasiz ihtimalle hastanenin ve doktorlarin bu olay uzerinden kendi reklamlarini
yapmalari yerine, bu hastayi kobay ve denek olarak kullandiklarini soyluyor arkadasin oyle mi? ve sen de buna inandin? -evet.. dedim caresizce. -kim bu arkadasin, nereden ve nasil gorusuyorsun onunla?
hastaneden cikamiyor olman lazim senin.. -evet, dedim. hastane bahcesinde, hergun babasini ziyarete geliyor, bahcede oturuyor iste.. -ve 3 yildir babasiyla gorusturulmuyor oyle mi? sen daha once
hayatinda boyle bir sacmalik duydun mu? hilal hanim saskindi. alinmis gibi, gucenmis gibi, "inanilir gibi degil" ifadesini takinarak guluyordu. - bu olayi hemen, bugun cozecegiz, dedi kararli bir
ifadeyle. -bana arkadasinin ve babasinin ismini, soyismini soyle. bir an dusundum, acaba kotu birsey mi yapiyorum diye, ama sonra bunda kotu birsey olmadigina karar verdim. cok cok buragin babasi
serbest kalirdi, ya da yalan soylediyse de yalani ortaya cikardi. -arkadasimin ismi burak, babasinin ismi de neydi... altan... soyadi da seydi, olmez. altan olmez. -
120.
+1bir an kuzenin gozlerinin icine oyle anlamli baktim ki.. anlamisini bekliyordum, ancak boyle birseyi nasil anlayabilir veya farkedebilirdi? birden bir "zzzzzzzzzz" sesi gelmeye basladi ic cebimden. o anTümünü Göster
bir "oh!" cektim. telefonumu hilal hanimin odasina yerlestirmek icin sessize aldigimdan bu yana tekrar sesleri acmadigimi hatirladim. zaten buyuk ihtimalle bu yuzden odamda uyuyakaldigimda kuzenin
aramalarini duymamis, uyanamamis ve dolayisiyle cevaplandiramamistim. telefonun titresimde olmasina sevinmistim fakat bu titresim sesleri de az da olsa disaridan duyuluyordu. kuzenin veya bir baskasinin
bu sesleri farketmesi ihtimalinden duygudum korkudan oturu, seslerin duyulmasini engelleme maksadiyla hafif hafif oksurup aksirmaya basladim. bu sayede hem sesleri bloke ediyor, hem de ahu hemsireye
"hadi artik gideceksek gidelim olmadi sen ayakustu gibise basla ben kendim yol alayim hadi artik amk" mesaji vermis oluyordum. cok gecmeden amacima da ulasmistim. ahu hemsire arabamin arkasindaki tutma
yerinden kavradi ve yeniden beraberce acile dogru hareket ettik. arkadan mehtap ismindeki guzel hatun ile kuzenin sesleri duyuluyordu hala: -malesef, eger bu tutumunuzda biraz daha israrci olursaniz,
guvenligi cagirmak zorunda kalacagim. acilden iceri giriyorduk, giriyorduk ama uzerimize uzerimize yuruyen kisi de pek yabanci biri sayilmazdi. az once kendisine acilden beklendigi yalanini
soyleyerek yolladigim hemsire, kendisini kimin cagirdigini uzun uzun aramis, heryere sormus, sonrasinda cagrilmadigini ogrendikten sonra bunu kendisine kimin soyledigi sorulmus, beni tarif etmis,
akabinde mevzuya uyanmis, aceleyle acili terkediyordu. biz iceri girerken o disari cikiyordu. acilin ici tam da bekledigim gibi ana baba gunuydu. kafasi yarilanlar, gozu cikanlar, parmagi kopanlar. yuh
lan dedim, sanki cephede ilk yardim cadirindayiz. aslinda planim buraya kadar birkac kucuk aksaklikla beraber gayet guzel islemisti. ancak ahu hemsire, bekledigimin tam tersi olmak uzere, basimdan bir
turlu ayrilmiyor, durmadan musayit bir gorevli ariyordu. nihayet bir yerde durduk. ahu hemsire: -esinizin ismi ve soy ismi?? -niye sordunuz? anlamamis gibi mal mal yuzune bakiyordum hemsirenin.
halbuki bunu hic dusunmemistim, birazdan butun foyam ortaya cikacakti. icim icimi kemirmeye baslamisti bile. -esinizi bulabilmemiz icin kayitlara bakmamiz lazim. burada bir suru hasta var. bu yuzden
esinizin ismini ve soyismini sordum, diye yanitladi ahu hemsire. kendisiyle birlikte 3 gorevli daha, ellerinde kayit defteri, "hadi kardesim isimiz gucumuz var cabuk ol amk" dercesine bana bakiyorlardi.
-eeeee... bir iki saniye uzun uzun yutkunduktan sonra devam ettim: -eeee.. mehtap... sedef... mehtap sedef