/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +8
    amcamlarin kaldigi ikinci eve girdim. millet cay icip sohbet ediyordu, kuzen ortaliklarda gorunmuyordu. herkesin burada olmasi iyiydi, cunku asil alacagim sey diger evdeydi.

    herkes tek tek cay icmeye davet etti ama onlari gormezden geldim. hemen obur eve gittim, dedemlerin yattigi karyolanin bitistigi kosede yasli duran dedemin av tufegini aldim.

    kursunlari icindeydi. bu tufegi daha once cok kullanmistim eski yazlarda av yaparken. tufegi kilifinden cikarmadan yanima aldim. hizli adimlarla mezarligin yolunu tuttum.

    burnuma tuhaf kokular geliyordu. bu gecede bir tuhaflik vardi, bunu hissedebiliyordum. tam o sirada aksam ezani okundu, her taraftan kopek havlamalari duyulmaya basladi.

    hicbirsey umrumda degildi. mezarliga varmama sadece birkac dakika kalmisti. iste, iste oradaydi. deli riza mezarlarin arasinda ciksek sekiyordu.

    ulan dedim deli oldugunu bilmesem gercekten korkardim bu deyyustan. butun gucumle rizaaaa! diye bagirdim fakat bir sorun vardi.

    mezarlik koyun girisiyle bitistiginden, koye giris yapmakta olan herkes mezarligin yanindan geciyordu ve tam o sirada babam arabasiyla sehir merkezinden donuyor olmaliydi.

    isin daha da kotu yani, riza sesimi duymus ve bana dogru kosuyordu, amk ne yapacagimi sasirdim, babam durdu. amcamla beraber arabadan indiler. basta karanlikta beni taniyamamis olmaliydi.

    kimsin lan sen? dedi. iyice bakinca sordu: ramiz, oglum, napiyorsun burada? bana dogru deli divane kosmakta olan deli riza durmak bilmiyordu. dur lan dur dedim icimden.

    babam bir ona bir bana bakiyordu. -napiyorsun lan manyak misin birak o tufegi dedi. tuhaftir, bu sefer elimde olan birseyin elimde oldugunu unutmustum, tufegi indirdim fakat riza ustuma atlamak uzereydi.

    deli gibi kollarimdan tutup cekistirmeye, bana mezarligi isaret etmeye basladi. babam derhal bizi ayirdi, rizanin bir turlu sakinlesmedigini gorunce kafayi gomdu.

    bana bir zarar vereceginden korkmus olmaliydi, riza yere dusup bagira cagira aglamaya basladi. -hemen eve don! dedi babam. elimden tufegi alarak.

    amk dedim sansimi bahtimi gibeyim, amcamla beraber arabaya binip evin yolunu tuttuk.
    ···
  2. 27.
    +7

    Devam edeceğim

    ···
    1. 1.
      0
      Hani nerede amk bitirsene
      ···
    2. 2.
      0
      Hadi devam
      ···
  3. 28.
    +7
    duvara mı anlatıyoz a q 5,6 kişi gelene kadar yazmıyacam.
    ···
  4. 29.
    +7
    biz uc arkadas kodeslerimiz ayni odanin icinde fakat yanyanaydi. birbimizi goremiyorduk fakat duyabiliyorduk. o yuzden ne zaman uyuyup uyumadiklarini goremiyordum. kucuk kizin sesi gittikce netlik

    kazaniyordu kulaklarimda, sanki tam olarak koridordan bizim kodeslere acilan kapinin arkasindaydi. ama iceri girmiyordu. odamdaki fareler delirmis gibi saga sola kcaisiyorlardi. yerdeki bocek ortalikta

    yoktu. icimi bir usume hissi kapladi ama yaz oldugu icin kodeste battaniye yoktu. arkadaslarima sesimi duyurmak istedim ama nedense sesim de cikmiyordu. sanki useniyormus gibi, konusmak agir geliyordu.

    vicudum resmen kilitlenmisti. kapi sessizce acildi. kucuk kiz cocugu iceri suzulerek girdi. teni bembeyazdi, o kadar beyaz ve soluk bir teni vardi ki, karanlikta parliyor gibiydi. zifiri karanliga ragmen

    cok net gorulebiliyordu. `hafiften yerimde dogruldum. normal bir insanin yapabileceginden cok daha fazla siritiyordu. agzi kulaklarina varmak gibi bir deyim vardi ama bu kizin agzi gercekten kulaklarina

    variyordu. isin en garip yani arkadan hala aglama sesi geliyor olmasiydi. kucuk kiz kafasini asiri derecede saga omzunun ustune egdikten ve siritmayi kesip butun yuzunu mutsuz hale burundurdukten sonra

    kodeslerin onunde ip atlamaya basladi. gogsumde tarifi imkansiz bir aci hissediyordum. birden bu acinin sebebinin fareler oldugunu farkettim. odamdaki elimi kaldirsam kacisan findik fareleri elbisemin

    altina girmisler, tirnaklarini gogsume gecirmis bekliyorlardi. korkmustum. ne diyecegimi bilemiyordum. icimden euzu besmele cektim. kucuk kiz sanki orada oldugumun farkinda degilmis ve beni ilk defa

    gormus gibi bana bakti. gozlerini gozlerime dikti. hayatimda hic bu kadar ofkeli bir bakis gormemistim. o kadar cirkin gozleri vardi ki.. bilmedigim anlamadigim bir dilde tuhaf birseyler soyleyip o

    igrenc ve kucuk bir kiza ait olamayacak sesiyle cigliklar atti. daha da garibi koridorun arkasindan koyun surusu sesleri geliyordu. surekli duygudum me lemeler kafamda yanki yapmisti.. koridor

    baslangicindan bitisine bir koyun surusu gectigine yemin edebilirdim.
    ···
  5. 30.
    +7
    nasil yani? dedi. birden gozlerimi ona cevirdim. sedef dibimize kadar gelmis ac ve zavalli bir kopekten bahsediyordu. hayvancagiz burnunu ayaklarimizda gezdiriyordu.

    butun kaburgalari sayilan bu zavalli kopege icim acimisti. -kopek rahatsiz ettiyse baska bir yere gidelim ama zarar vermez, dedi sedef. yok, dedim, ben su kopekten bahsediyorum.

    elimle isaret etmek icin arkami dondum, ancak benim gordugum iri yari kopek yerinde yoktu. -iyi misin? dedi. betin benzin atti, rengin bembeyaz oldu dedi. yok, dedim.

    yok birsey, bu aralar pek iyi degilim sanirim dedim. amk adim deliye cikacak diye korkmaya basladim, sanirim artik gordugum gariplikleri kendime saklamayi yegler hale gelmistim.

    sedefle biraz daha opusup koklastiktan ve uzun uzun eski gunlerden bahsettikten sonra, merak etmesinler diye kalktik. korulugun girisinde son bir kez sarilarak ayrildik.

    oradan kahvete gitmeye karar verdim. cocukluk arkadasim sedati gormek istiyordum, her yaz bulustugumuz ve top oynadigimiz, koydeki komsum sedat..

    kardesimden ayird etmedigim sedat, eminim yine kahvede ya okeyin ya da batagin basindaydi. yolda bizim deli rizaya rastladim. -naber lan deli! dedim.

    elinde bir adet yarisi icilmis marlboro uzun vardi, elime tutusturdu. oteki eliyle koy girisindeki mezarligi isaret ediyordu. -yok yok sagol, eyvallah. bende var dedim gulerek.

    israrla elime tutusturdu. mezarligi gosterdi bana. bir yandan sigarayi tutturuyormus gibi yapiyordu ve tekrar elime tutusturuyordu. -ne diyosun amk delisi dedim . sigarayi yere atip kahvenin yolunu

    tuttum.
    ···
  6. 31.
    +6
    birden cildirmis gibi irkildim. arkamda duran sedeften baskasi degildi. bana simgibi sarildi.-ben seni koruluk bitiminde bekliyordum, sen girisinde beni buldun, dedim.

    sedef sarilmamiz bittikten ve goz goze geldikten sonra bana hulyali hulyali gulumsedi. -seni bekliyordum.. ormanin iclerine dogru yuruduk.

    orman demek dogru olmaz aslinda, ne cok kucuk ne cok buyuk bir koruluktu burasi, koyun tek korulugu. kucukken hep bulustugumuz bir agacimiz vardi, yine ayni agacin dibine oturduk.

    agacin uzerinde buyuk bir carpi isaretinin altinda s kalp r harfleri vardi. (ismim ramiz) x isareti kendimi bildim bileli zaten vardi, biz yapmamistik.

    agacin dibine coktuk, uzun suren sarmas dolas sarilmalardan sonra kucuk koklasmalar basladi. sedef ilginc sekilde, bir koylu kizindan beklenmeyecek kadar guzel kokuyordu,

    hazirlanip geldigi her halinden belli oluyordu. elleri uzun sure belimde gezinen bu citir koylu kizina opusmeyi ogretecegim icin heyecanmistim. -simdi sana inanilmaz birsey ogretecegim dedim. ney? dedi.

    gozlerini kapat ve dudaklarini birlestir dedim. kucuk bir kahkaha koyverdikten sonra dudaklarima yapisti. inanamiyordum, koylu kizi benden daha iyi opusuyordu,

    uzun ve dakikalar suren opusmelerden sonra yeniden sarildik. butun bunlar oldugu sirada gozlerim kapali oldugundan kendimi fena kaptirmisim.

    birden gozlerimi actim ve yirmi metre kadar otede bir kopegin oldugunu farkettim. hayvan donuk gozlerle bize bakiyordu. -rahatsiz mi oldun? dedi sedef.

    -neyden? dedim. -kopekten, dedi. bir an hala sarilir vaziyette oldugumuzu farkettim ve gayri ihtiyari sorma gafletinde bulundum: sen nasil gorebildin ki?
    ···
  7. 32.
    +6
    yine yalnizligimla basbasaydim simdi. acaba riza koye ne zaman donerdi? amk bi kafa yedi yamuldu herif. babam da ne kalin kafaliymis

    diye dusundum. nedensizce ofkeliydim ona, bir cuval inciri berbat etti amk. uzun marlborodan sonra tadi saman gibi gelmekte olan

    samsunu butun cigerlerime cekmeye calisirken sabah ezani okunmaya basladi. -aha, dedim amk simdi dedem kalkar namaza. ufaktan

    sivisayim buradan. havanin da ufaktan ufaga aydinlanir gibi olmasindan cesaret alarak koyun ana patikasinda yurumeye basladim.

    sigara bulunca keyfim yerine gelmisti,

    iste bu cok ilgincti ve o zaman da ilginc gelmisti bana. bu dusuncelerle yolda yururken birden durdum. 10 metre kadar uzagimda,

    bu sefer cok daha yakinimda bulunan o iri kiyim kapkara kopek tam karsimdaydi. hayvan ne havliyor, ne de hareket ediyordu.

    sadece ama sadece gozlerimin icine bakiyordu. hayatimda ilk defa bir hayvanin gozlerinin icine bu kadar bakmistim. hayatimda bugune

    kadar gordugum en ciddi insandan daha ciddi gorunuyordu ve sanki bir eskiya gibi, bir alacakli gibi sanki orada oylece durmuyormus

    da, onumu kesmek icin bekliyormus gibi bir goruntusu vardi. ellerim bir an tufegi aradi ama onu dun gece peder beye kaptirdigimi

    nihayet hatirladim. tam kacmaya baslayacakken, yakinimizda bulunan camiden namaz sonrasi okunan tesbihat ve zikir sesleri duyulmaya

    basladi. karsimda bulunan hayvan hicbirsey yapmadan arkasini donup sakin fakat hizli adimlarla gitmeye basladi. ben bu olayi fazla

    umursamamistim, cunku bir kopekten en fazla ne kadar korkulursa ondan da o kadar korkmustum. dedim ya, diger turlu efsanelere hicbir

    zaman inanmayan, inananla da dalga gecen karakterde biriydim.
    ···
  8. 33.
    +6
    geceleyin yattigim yerden buyuk bir sizlamayla dogruldum. hava kapkaranlikti, vakit geceyarisi olmaliydi. kolumun uzerine yattigim icin sol kolumu neredeyse hic hissetmiyordum. assagidan gurultuler

    geliyordu. pencereden baktim hemen, dehset bir kalabalik vardi bahcede. bagrislar cagrislar, ortalik ana baba gunuydu. saci basi dagilmis, ustu basi camura bulanmis zavalli bir kadin, kan ter icinde,

    -kizimm!! kizimmm!! diye feryat ederek kaybettigi cocugunu ariyordu. korkmustum. su an assagiya inip o cilgin, dehset kalabaligin icerisine karismak pek de iyi bir fikir gibi gorunmuyordu. birden

    kulagima ayak sesleri geldi. sessiz ve minik ayaklarin sesleriydi bunlar. kapisi acik olan odamin onunden bembeyaz bir elbise giymis, 5-6 yaslarinda bir kiz cocugu,tek basina ve gayet kendi halinde

    yurumekte idi. kapimda belirmesiyle kaybolmasi sadece bir saniye kadar suren bu kucuk cocugun, gorebildigim kadariyla son derece sakin bir yuruyusu vardi. kapimin onunden gecip gitmesiyle kaybolan

    goruntusu, yerini, gittikce uzaklasan ayak seslerine birakmisti. hemen takip etmek icin yerimden kalktim, sedefle cekindigim fotografin uzerine yatmistim. hafifce bukulmus fotografi duzlestirip komidinin

    uzerine koymak icin elime aldim ve o anda kucuk bir sok yasadim: fotografta sadece sedef vardi. alelacele yerimden firladim, isigi yakmayi denedim fakat yanmiyordu. hastane yeniden karanliga burunmustu..

    koridora cikar cikmaz, merdivenlerden assagi inmek uzere olan kucuk kizi son anda gormeyi basardim. -dur! sesim karanlik hastane koridorlarinda uzun uzadiya yankilaniyordu. butun gucumle kosmaya

    basladim. birkac dakika boyunca merdivenin basina kadar kostum. en sonunda merdivene vardigimda, kucuk kiz da bir alt kata inmis, yeniden yurumeye baslamisti. yeniden bagirdim -dur! kucuk kiz bir

    an durdu. arkasini dondu: bir an gozlerimin icine bakti: bakmasiyla cigligi basmasi bir oldu. oyle aci ve tiz bir sesi vardi ki, ve oylesine panik olmustu ki, zaten ufak tefek olan, badi badi kosan

    ayaklariyla, cabucak kacmaya da calisinca ayaklari kaydi ve kafa ustu yere cakildi. yeniden ayaga kalkan minik kiz, alnindan sizmaya baslayan kanlara aldirmadan kosmaya basladi. o kadar hizli kaciyordu

    ki, ona yetismem oldukca zor gorunuyordu. ben onu kovaliyorken o da bir yandan kaciyor, bir yandan ciglik atiyordu. bir an "ne kadar da cok merdiven indik" diye dusunmeye basladim. merdivenler bitip

    yollar duzlemlestiginde ise, karsimda tek bir kapi vardi. kapinin uzerinde dev harflerle "morg" yaziyordu. kucuk kiz ciglik cigliga morga girdi. bodrum katta oldugumuzu anca farkedebilmistim. bir ust

    kattan, yani zemin kattan kizin annesinin feryatlari duyuluyordu. kizi alip annesine goturmeliydim. korksam da morga giris yaptim. kucuk kiz kostura kostura, sanki geceleri birseyden korkunca yatagina

    girip uzerine yorganini ceken normal cocuklar miseli, kendisine ait oldugunu o anda anladigim, tablasina uzanip, uzerine bembeyaz carsafini cekti. dehset icerisinde kalmistim, hemen arkami dondum fakat

    kapi yerinde yoktu, onun yerine, buzluktan cikarilmis bir ceset arabasi vardi. cesedin uzeri bembeyaz carsafla ortuluydu. yalnizca ayaklari gorunen cesedin, sol ayak bas parmaginda bir etiket vardi.

    etikete ancak buyuk bir dikkatle bakinca, uzerinde kendi ismimin yazili oldugunu farkettim.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 34.
    +6
    ne kadar gariptir ki, gozlerimi actigimda yatagimda degil, ayakta, ayetel-kursu okurken, dolanir vaziyette buldum kendimi. hasan dede kollarimdan tutmus, defalarca sarstigi halde uyanmamisim. birden

    aglama hissi geldi, butun canimla, kanimla, yurekten, cigerden sarilmak istedim bu islam alimi gibi adama. bir dede gibi, baba gibi ilgileniyordu benimle sagolsun. otur hele, otur dedi. bir bardak su

    icirdiler. kogusta biri bana azicik homurdanmaya bile kalksa, hasan dede sahin edasiyla bakip, herkesi sadece kizgin bakislariyla pusturuyordu. yine kollarimdan tuttu, ama bu sefer sarsmak icin degil,

    sefkatle, destek olarak. -oglum, dedi. hayat kolay degil. gencsin, delikanlisin. sorunlarin elbet vardir. ama bu cok farkli birsey. sana yardim etmek istiyorum cunku daha once ayni seyleri gordum,

    bildim. cok insan gordum boyle uyanan. kimini iyi ettiler, kimi ise bir daha hic uyanmadi! hep oyle dolasti divane divane.. -ne divanesi dede?, dedim. - ne yaptim ki divanelik? // hasan dede eliyle

    kogusun mutfagini gosterdi: butun cam, cerceve, tabak canak ne varsa yerdeydi. gozlerime inanamiyordum. -eger basinda ben olmasam bunlar yasatmazdi seni burada. benim tek arzum senin iyi olman evladim.

    sen bakma bunlara, sadece anlat bana, neyin var?.. ben mirin kirin edinde kollarimi daha da gibarak gozlerini gozlerime odakladi. gariptir, dedenin masmavi gozleri oldugunu ilk defa o an farketmistim. -

    tam olarak... ne gordun!? o andan itibaren hasan dedeye yasadigim herseyi basindan sonuna kadar anlattim. hasan dede telaslanmisti. volta atmaya basladi. kogustaki kimse aligib degildi onun bu

    durumuna, her zaman herkese yardim etmis, kogustaki birsuru hirisiz, katili, pgibopati adam etmis, en kotu anlarda bile sogukkanli olmasini bilmis biriyken, bu kadar elinin ayagina dolasmasi anlasilir

    bir durum degildi orada bulunanlar icin. elbette ben bunlarin herbirinden bihaber oldugumdan garipsememistim olanlari. -simdi, dedi. sana hergun belli dualar verecegim, onlari okuyacaksin. okumadan

    yatmayacaksin. sozumden cikmayacaksin. daha once yasadiklarini da unutacaksin, tamam mi pasam? -tamam, dedim. sen nasil diyorsan oyle olsun dedem.
    ···
  10. 35.
    +6
    sinirlerim iyice gerilmisti. yumruklarim mutemadiyen gibilmisti. ofkeden burnumdan soluyordum. kim ulan bu huur cocugu?? diye dusundum. -peki ya elvin-- -izin ver bitireyim, sonra istedigini

    sorarsin, dedi yildiray abi. belki bir umut, ihbarin hangi telefondan yapildigini ogrenebilirsem, bir ev, bir hane, bir dukkan belki.. cemberi iyice daraltmis olurdum diye dusundum. ama malesef.. -malesef ne???

    dedim sabirsizca. yildiray abi agzinda sigarasiyla devam etti: -malesef ihbar canakkale merkezden, bir ankesorlu telefondan yapilmis.. hiddetle ayaga firladim: -yok abi bende sans olsaydi anamdan avrat

    dogardim, dedim hincla. -olm sakin ol! sakin ol da dinle.. bi rahatla bakalim boyle olmaz. gibtir git bi elini yuzunu yika gel, dedi/ - yok abi iyiyim boyle anlatmaya devam et, dedim. -o zaman su

    kolonyadan sur yuzune, dedi buronun uzerindeki limon kolonyasini isaret ederek. ben bir yandan bozuk pgibolojim hasebiyle cayir cayir yanmakta olan yanaklarimi, boynumu kolonyayla serinletirken, yildiray

    abi de pakedinden bir uzun marlboro cikarip agzima soktu. -al bi de sigara yak. bi serinle bi sakinle bakalim.. meraklanma, onlar cakalsa biz de keklik degiliz. bu isten once yirticaz, sonra da onlarin

    aleyhlerine ceviricez insallah. simdi beni iyice dinle. tum dikkatimle ona odaklandim ve kulaklarimi dort acarak pur dikkat kesildim: -isler boyle sarpa sarinca, kocum.. dedi. -bu isin cember

    daraltmakla olmayacagina kanaat ettim. cunku ben cemberi her daralttigimda daha da buyudu. bu isi yakin ihtimaller uzerinden eleyerek halledecegiz. yani mantik yuruterek.. demek istedigim seyi anliyor

    musun?? \ bir muddet dusundukten sonra kararli bir edayla cevap verdim: -hayir.. -seni ihbar eden kisinin seninle ilgili ciddi sorunlari olsa gerek.. bu o kadar basit birsey degil. bir insani

    cinayetle suclamak ancak bir manyagin yapabilecegi birsey. bu kisi her kimse, sende ona ait birseyler olmali. son zamanlarda takistigin, dalastigin biri veya birileri var miydi? koyde veya istanbulda? -

    hayir.. -peki ya borcun harcin oldugu veya alacakli oldugun herhangi biri? -hayir.. -peki ya kiz meselesi falan???
    ···
  11. 36.
    +6
    tavuk desem degildi cunku o kadar kucuk degildi. ayrica iriydi. ama cok kisa birseydi. yuvarlak degildi ama elleri ayaklari varsa bile hic gorulmuyordu, kafasi yok gibiydi,

    ya da ben ne oldugunu anlayamadim. kopek degildi cunku cok daha hizli ve ritmik yuruyordu. resmen tek tek adim atiyordu fakat o kadar hizli ilerliyordu ki, attigi adimlardan ayaklarini secebilmek mumkun degildi.

    hava tam olarak zifiri karanlik degildi, asiri koyu mavimsi bir renk vardi havada, o yuzden hicbirsey kolay kolay secilmiyordu. hizli yuruyen sey birden kayboldu.

    cok tuhaf, kosarak gelen birseyin aniden kaybolmasi beni urkutmustu, birkac dakika boyunca yerimden kimildayamadim, gelen giden var mi yok mu diye yerimden cikamiyordum.

    hayvanlar surekli ses cikariyorlardi, horoz durmadan otuyor, kopekler havliyordu. birden korkunck bir aciyla irkildim. attigim ciglik neticesinde butun hayvanlar kapali ambar kapisina dogru baktilar.

    ellerimden kayan balta ayagima dusmustu, sol ayagiminda oyle korkunc bir aci vardi ki, acidan gozlerimi acamiyordum.

    koskoca baltayi nasil dusurdugumu dusunurken birden ellerimin ne kadar terledigini, hatta boynumdan sirtima sirilgiblam oldugmu farkettim.

    gozlerim hala kapaliyken ve ofkem tavan yapmisken butun gucumle kapiya saglam olan ayagimla bir tekme atarak disari cikmayi basardim. yerdeki baltayi aldim.

    topallaya topallaya kulubeye gidiyordum. o kadar cok topalliyordum ki her topalladigimda dusmenin esigine geliyordum. artik kulubeye cok yaklasmistim.

    tam vardim demisken birden sabah ezani okunmaya basladi. butun hayvanlar tekrar costu. saga sola kacismaya baslayan hayvanlara bakmak icin arkami dondum.

    asil soku ise, sadece 10 saniye kadar sonra tekrar onume dondugumde kulubenin isiginin artik yanmadigini gordugumde yasadim.
    ···
  12. 37.
    +6
    korkaranlikta gidiyorduk. amina kodugumun traktoru daracik patikalardan zar zor geciyordu. tam ilyas amcalarin tarlaya vardik ki traktor istop etti. amk basiyor basiyor marsa calismiyor. traktor cok pis bir yerde kalakaldi. ilyas amca: gibtiredin kalsin burada, iki adimlik yol zaten, once acil olani halledelim sonra traktorun caresine bakariz dedi. hersey daha da kotuye gidiyordu ve cok hizli gelisiyordu. tarlanin ortasina dogru gidiyoruz. ilyas amca eski topcu, hizli hizli kosuyor amk muallaksi, kuzen de koy cocugu, aligib. bir tek ben sigara ictigimden midir nedir geride kaldim amk kuzen arada arkasini donup hadi olm kos borular gibicek butun hasilati diye acele ettiriyordu ama ben yerimdem kipirdayamiyordum. bacaklarima kramp girdi diye dusundum. kuzen gittikce kayboluyordu. bir sure sonra sadece silueti gorunmeye basladi.. derken tamamen kayboldu. nefes nefese kalmistim. bogrum inip inip sisiyordu. beynim gibilmisti resmen, ben salya sumuk nefes almaya calisirken, gecenin korunde issiz bir sessizlik her yanimi kusatmisti. yalnizca kendi nefes sesimi duyuyordum. ayaga kalktim, kuzenlerin gittigi yoldan kosup takip etmeye basladim. 10 dakika kadar dinlenmeli sekilde kostum ama heryer birbirine o kadar benziyordu ki. bir an kosmayi biraktim, nefesimi de tuttum ve sesleri dinlemeye basladim, gidecekleri yerde koskcoa tarlanin su motorlari olmaliydi amk, dinlemeye basladim.,evet, sesler vardi. ama ne motor sesine benziyordu, ne su sesine, ne de insan. gozlerimi kisip seslere iyice kulak kabarttim. kalabalik bir ugultu sesi geliyordu. daha cok duduk sesi gibiydi ama tiz degildi. zar zor duyuluyordu, sanki bir senlik ugultusu gibiydi ama muzik desen degil, ensturman desen hicbirine benzemiyor, amk ne oldugunu anlayamadim, her ne ise sanirim motorun sesi bu dedim. isin garip yani, ses kuzenlerin gittigi yonden degil, bizim geldigimiz yonden geliyordu. kararsiz kaldim, ne yapacagimi bilmiyordum. ben de sesin oldugu tarafa gitmeye karar verdim
    ···
  13. 38.
    +5
    goturuldugum yer canakkale cezaeviydi, hayatimin ilk ve tek kogus gunleri burada baslamisti. kogusa adimimi attigim andan itibaren daha once hic tatmadigim bir yalnizlik duygusuyla tanistim. birlikte

    ayni ortamda bulundugumuz insanlarla oylesine alakasizdik ki.. ama gariptir, hapishane gunlerim boyunca basima bir tek kotu olay bile gelmemisti. daha kimse bana satasmadan once, hatta sucumun ne

    oldugunu bile sormazdan once, bana -nerelisin yigenim, sorusunu sordular. -buraliyim, dedim. -canakkalenin icinden mi?? -evet, abi. -neriynden? -yenice gazasindan. -yenicenin icinden mi? ananin amindan

    demek istedim ancak hayatimda filmlerde bile bu kadar tekinsiz adami bir arada gormedigim icin butun sorulara kuzu kuzu cevap veriyordum. -koyunden abi. - hangi koyundensin lan!!! tam o sirada butun

    kogus basima toplanir gibi olmustu. sanki bir kavga cikmadan once herkes toplanip kavgayi en iyi izleyebilecegi yeri rezerve ediyor gibiydi. korkmustum. ne diyecegimi bilmiyordum. herkes agzimdan cikacak

    iki uc kelimeye bakiyordu. ona gore sisleyeceklerdi sanki. -baskoz.. dedim. iste ondan sonra kusura bakma deyip dagildilar. ne oldugu hakkinda hicbir fikrim yoktu, ta ki ertesi gun kogusun en hurmet

    edilen kisisi revirden donene kadar. 70 yaslarinda bir ihtiyardi bu adam:hasan dede. kogustaki herkes tarafindan inanilmasi guc derecede hurmet goruyordu. hasan dede arada bir revir kontrolune gittigi

    icin o gun orada degilmis/ tanistigimiz ilk gunden son gune kadar bana sahip cikan, koruyan kollayan biri olarak hayatim boyunca en unutamadigim ve hicbir zaman unutmayacagim biri olmustu. kendisinin de

    baskozlu oldugunu, yani hemsehrim oldugunu sonradan ogrendim ki bu yuzden kimse bana satasmamisti. ancak bu adam hakkinda kafama takilan cok sey vardu ve ben hicbirsey bilmiyordum. insanlar tarafindan

    inanilmaz hurmet goruyordu. 5 vakit namazinda, inanilmaz iyi yurekli tonton bir ihtiyarin hapishanede ne isi vardi? ayrica hergun uzerine upuzun, uzeri arapca harflerle dolu, guzellik yarismalarindaki

    kizlarin veya eski generallerin omuzlarindan bellerine gecirdikleri seritler gibi bir bant takiyordu ve bu banti asla ama asla cikarmiyordu.
    ···
  14. 39.
    +5
    neyse.. dedim. bununla ugrasacak vaktim yoktu. digerlerinin getirdikleri yetiversin dedim amk. asil amacima ulasmak icin

    daha fazla bekleyemezdim. ancak arkadaslarla bulusacagimiz yere gitmeden once bi mutfaga gittim ve devasa ekmek bicagini

    yanima aldim. ne olur ne olmaz dedim amk. uzerime en kalin montumu gecirdim. bunun tek sebebi bicagi tam olarak, kimseye

    belli etmeden saklamam gerektigiydi. evde hizli adimlarla ciktim.. once cesmeyi, sonra camiyi arkamda biraktim. tam kahveye

    varacakken yolun karsisindan gelen sedef beni gordu ve yanima kosmaya basladi. amk, dedim icimden. koylu guzeli, ilk defa

    seni gordugume sevinemedim. simdi sirasi mi?! sedef: - naber ramiz? nasilsin bakalim, dedi en cilveli edasini takinarak. -

    sedefcigim su an onemli bir isim var, dedim ancak yanimda yurumeye devam etti. -ne o? haziran ayinda gocuklarini

    giyivermissin?? eliyle kolumu kavrayip gibarak yuzunu yuzume iyice yaklastirdi: -ates mi basti??? kolumu ondan sert bir

    hareketle kurtarip hafiften de ittikten sonra -kusura bakma, gitmeliyim, dedim ve adimlarimi hizlandirdim. -ne bu terslik

    ne oldu simdi! diye bagirdi arkamdan. -ulan 2 gram adamligin var sandiydim! sen de ayniymissin! duymazdan geldim ve

    adimlarimi daha da hizlandirdim. arkadaslar beni sozlestigimiz gibi koy kahvesinin onunde bekliyorlardi, sedatin agzindaki

    sigarayi dusurmeden konusmaya basladi: -olm senin aklini deli mi gibti amk, haziran ayinin ortas- kes! dedim. uzatma.

    garip garip bakinmaya devam ettiler. -neden bu kadar sinirlisin?? -soru sormayi biraksaniz da su kadinin evine gitsek

    artik?? dedim. bozuldular ama birsey demediler. bir miktar daha yurudukte sonra, iste, nihayet gelmistik. 3 arkadas,

    elimizde tabaklar, elvin teyzenin kapisinin onundeydik.
    ···
  15. 40.
    +5
    etrafta tanimadigim bir iki acil gorevlisi vardi, fakat sukur ki onlar da beni tanimiyorlardi. dolayisiyla sadece bana "amk pislik herif, elin ayagin tutuyor ne takuma girersin engelli tuvaletine huur

    cocugu" der gibi uyuz uyuz bakip yollarina devam ettiler. ahu hemsireden ise eser yoktu. telefonum durmadan bilinmeyen numara tarafindan caldirilmaya devam ediyordu. en sonunda dayanamayip telefonu

    kapattim. iste, acilden bahceye acilan arka cikis kapisi hemen dibimdeydi. son bir etrafi kolacan etmeceden sonra var gucumle depar atmaya basladim. nihayet bahcedeydim artik. her ne kadar yaz mevsiminin

    sonlari da olsa, soguk bir ruzgar vardi disarida. kuzenin diyecegi onemli seyi ogrenmek icin can atiyordum, hatta hastanenin on kapisina gitsem belki kuzeni bulabilirdim ama boyle bir riske ancak

    aptallar girerdi. karanlik, los ve bir o kadar da kalabaliktan irak olan hastane arka bahcesi, benim gibi bir hastane kackini icin bulunmaz nimetti. karsi hastane binasi, bizim binanin batisinda

    kaliyordu, dolayisiyla issiz arka bahcenin karanlik kamuflasyonundan taviz vermem gerekmeyecekti. belim bukulu, dizlerim hafiften kirik, dev bir villayi soymaya gelmis, temkinli bir hirsiz misali, bir

    tek elimde fenerim ekgib, b bloka dogru hizli ve sinsi adimlarla ilerliyordum. artik neredeyse varmistim fakat duydugum sesler uzerine arkama donup baktigimda, guvenlik gorevlilerinin hastane binasi

    etrafinda kosturmaya basladiklarini gordum. -hasssgibtir.. cektim bi tane en s lisinden. -hele sukur farkima vardilar.. dedim kederli kederli. ve -simdi sira sana geldi.. dedim b bloga bakarak. derin bir

    nefes, hemen ardindan bir sigara.. ama yakamazdim ki.. cok canim istiyordu icmek, fakat dikkat cekmenin anlami yoktu. b blogun icini gozlemeye basladim. bu binanin giris katinda sadece bir kisi vardi. o

    da masaya basini gommus, uyukluyordu.. burasi, hastalardan ziyade, daha cok idari islerin goruldugu, hastanenin hastalar disindaki ekonomik ve idari islerinin yurutuldugu, a bloga nazaran daha kucuk bir

    ek binaydi. icerde hotel resepsiyonu gibi masa, masada uyumakta olan bir gorevli ve bombos bir alan.. iste, muhasebeye giden ikinci kat merdivenleri de karsimda duruyordu! iceriye girmeme yalnizca 10

    adimlik bir mesafe kalmisti. icerdeki gorevli olacak dingil sekizinci ruyasini goruyor olmaliydi. adimlarim oylesine sessizdi ki, kendim bile duyamiyordum. iste tam o sirada keskin bir sarjor sesi havada

    yankilandi. uyumakta olan gorevli, basini saga sola oynatiyor, ama hala uyumaya devam ediyordu. arkamdan tanidik ve soguk bir ses: -sesini cikarma, yuru///
    Tümünü Göster
    ···
  16. 41.
    +5
    son hiddetimle bagirarak yattigim yerden firladim. derin bir nefes cektim, cezaevindeki yatagimda, uyanmis ve oturur vaziyetteydim ancak bir sorun vardi. kabustaki birseyler devam ediyor gibiydi. o

    tuhaf, saz sesine benzer, telli ve akortsuz igrenc ses devam ediyordu. karsimda halil abi yataginda arkasi donuk vaziyette oturmus, saz caliyordu. birden herkes ayni anda kafasini kaldirip bana bakmaya

    basladi. butun herkes tum dikkatleriyle uzerime odaklanmis halde faltasi gibi gozlerle beni izliyorlardi. -n'oluyo/ dedim gucsuz bir sesle. insanlar ayni insanlardi, tek bir farkla: herkesin ama

    istisnasiz herkesin gozleri sasiydi. - ramiz oglum kendine gel.. o kadar kisa surede yanima kadar nasil geldigini anlayamadigim fehmi abi iki elini birden arkasinda kavusturmus, sanki komik birsey

    varmis gibi siritarak benimle konsuyordu. -ramiz, oglum beni duyuyor musun? bir yandan benimle konusuyor, bir yandan da siritmasi artiyordu. ellerimi degil, ayaklarimi kullanarak, resmen ayaklarimla

    yataga tepik atarak, kendimi tuvalete atmak icin yataktan bir fuze gibi firladim ancak yanlislikla kafami duvara gecirdim. o hizla kendimi durduramamis olmaliydim/. iste simdi saz sesleri kesilmisti.

    herkes basima toplanmisti, ve normal gorunuyorlardi. yinr tuhaf bir sekilde uyanip, insanlardan kacarak gidip kafami duvara vurdugumu soylediler. kafamin acisiyla yavas yavas duvara coktum. aci

    cekiyordum.. kafamdaki aci belki de bana beyin travmasi gecirtmeye yetecek kadar siddetli bir aciydi ama cektigim aci bu degildi. butun bu vuku bulan olaylarin acisi kafami degil, yuregimi sizlatiyordu

    artik. gucum kalmamisti. o an gayr-i ihtiyari aglamaya baslagidimi hissettim. hungur hungur degil, sessiz sessiz, icli icli agliyordum. tipki o koyunlarini kaybeden kiz gibi.. bekir abi battaniyesini

    uzerime gecirdi. iki kolumdan kavrayarak -haydi, dedi. -haydi kalk abicm, yavas yavas.. yardim etsenize lan! biri cayimi getiriyor, oteki bir torbaya sarilmis buzu kafama koyuyordu. kafamin acisindan sag

    gozum gormuyordu. elimle ogusturdum. sol gozumu de ayni elimle ogusturduktan sonra sag elimle cayima seker atmaya, yine sag elimle cayimi karistirmaya basladim/ birden kafamda simsekler sakti. sol elimi

    hic kullanmadigimi o an farkettim ve yine o an dehset icerisinde gordum ki; sol elimin orta uc parmagini neredeyse hic ama hic kimildatamiyordum..
    ···
  17. 42.
    +5
    iceri gel.. en hulyali ve gizemli havasini takinmis olan serfin, odasinda usulca oturuyordu. elvin iceri girdi. -kapiyi cek.. elvin soylenenleri tek tek yapiyor, kapiyi da cektikten sonra iceri

    gecip oturdu. serfin, arkadasina elindeki bir bardak soguk serbeti uzatti: -simdi sunu bitir. -neden? bu nedir? diye sordu elvin. -soru sorma, kotu bisey degil. bir cesit buyu ama zararsiz. ailende ona

    karsi yazilmis bir dua, tilsim varsa ona zarar vermemesi icin bunu icmen gerekiyor. elvin kocaman gozlerini arkadasinin gozlerine dikmis, korku ve dehset icinde bardagi aldi. tam dudaklarina goturmek

    uzereyken birden geri cekti.. -ben emin degilim ya. korkuyorum.. -bisey olmayacak, dedi serfin. guven bana. hem onunla tanismak isteyen sen degil miydin?? elvin caresizce bardagi yudumladi, ve yavas

    yavas bitirdi.. -tamam mi? dedi. serfin gulumseyerek -evet, diye fisildadi. -yaklas... odanin icerisinde buyukce bir legen vardi. legenin ici su doluydu, suyun icinde ise buyukce bir hamamtasi.

    hamamtasinin icinde de su vardi. -hadi, seyret, dedi serfin. iki arkadas legeni film seyreder gibi seyretmeye basladilar. legenin icinde ne gorduklerine dair hicbir fikrim yoktu, ancak elvinin sordugu

    soruyla birden irkildim: -kim bu kiz?? serfin: yukari koyden biri.. ismi ayse. -ne kadar cok koyunu var.. elvin saskinlikla tasin icini seyrederken, bir diger yandan odanin icinde tuhaf bir hareketlilik

    vardi sanki. ilginc bir sekilde bazi mumlarin golgesi varken, bazilarinin golgeye dair hicbirseyi yoktu. bazi nesnelerin golgeleri asiri derecede orantisizdi. ancak ve ancak cok dikkat edilince

    farkedilebilen ayrintilardi. -hazir misin artik? dedi serfin. seni gormek istiyor. elvinin elleri yerinde durmuyordu. paniklemis gibi bir hali vardi. -sonra yapsak olmaz mi? -olmaz! eger yuzyuze korkarim

    diyorsan aynadan bak, dedi serfin. elindeki ucgen seklindeki iri ayna parcasini kapiya dogru tuttu. elvin aynaya buyuk bir korkuyla, zar zor bakiyordu. kapiya arkasini donmus olarak, aynanin yansimasi

    araciligiyla, arkasinda bulunan kapiya bakiyordu. ilginctir, ne kapida, ne de elvinin arkasinda en ufak bir kipirdama olmadigi halde, elvin, avuclarini gibmaktan kanatmaya baslamisti bile. tam o sirada

    bir kapi gicirtisi duyuldu. resmen kapi acilma sesiydi bu, hemen kapiya baktim ama kapida en ufak bir degigiblik yoktu, ben hicbirsey goremezken, elvin cigliklar atmaya basladi. saci basi alevlerle

    tutusturulsa, ancak boylesine bir korkuyla, boylesine bir aciyla b
    Tümünü Göster
    ···
  18. 43.
    +5
    ayak sesleri ve bagrislar, her yani kaplamisti.. daha neler olup bittigini anlayamadan dort bir yanimdan cekistirilmeye basladim. yaka paca evden disari goturulduk. karanlik veya daha dogru bir deyisle

    oldukca los olan evden disari cikinca, evi basanlarin jandarma olduklarini gorduk. komutan: -bunlar mi teyze? dedi. elvin teyzenin elleri belinde, kaslari catikti. -he bunlar yavrum, bunlardan ne

    cektigimi bi ben bilirim. -n'oluuyo lannn! birakin bizi! feryatlar bosunaydi. ben, beni tutan askerden siyrilmayi basardim ve bagirdim:- noluyo komutanim ne sucumuz var bizim ? ne yaptik? -bu kadini

    oldurup evini soyacaginiza dair bir ihbar aldik ve suc ustu yakalandiniz. -yahu, dedim biz sadece yemek getirdik. -evinde olmayan bir kadinin evini karistirarak mi ikram ettiniz yemekleri?? -yav

    gupegunduz ev mi soyulur, biz komsulariyiz lutfen yapmayin birakin komutanim. komutanin kaslari catildi. fevri bir hamleyle yakamdan tuttu. ustumu aramaya basladi. daha elini gogsumde gezdirir gezdirmez

    sertligi farketti, montumun fermuarini acti ve ic cebimden disari dogru firlayann devasa ekmek bicagini cikardi. -bu ne lan! bu ne lan! ekmek kesip ikram etmek icin mi getirdin bunu da??

    diyecek birsey bulamamistim. hersey o kadar aleyhimizeydi ki.. kilitlenip kaldim oylece. -alin goturun bunlari! diye askere komut verdi komutan/ ben ve arkadaslar karga tulumba jandarmanin eski pusku

    arabalarina bindirildik. aglasam aglayamiyordum. elvin teyze oldurmek istermiscesine bana bakiyordu. hayattan tiksindigim ender anlardan biriydi. sedat ve mursel surekli bunun bir yanlis anlasilma

    oldugunu anlatmaya calisiyorlardi ama askerler bizi dinlemiyordu. araba yavas yavas jandarma karakoluna dogru hareketlenmisti, arabanin hareketiyle gormekte oldugum goruntu yavas yavas arkaya kayiyordu

    simdi. once o ugursuz evin kapisi, sonra duvar, evin bahcesi, meyve agaci, tavuk kumesi, odunluk, tasfirin, agil, ve agildaki koyunlarin su icmeleri icin yalak, yalagin yaninda da derin islemeli, oymali

    buyuk bir su testisi.. bir nevi cesme goruntusunde olan bu yalaklar bazen evlerde de bulunuyordu..
    ···
  19. 44.
    +5
    mahkeme salonu tikli tiklimdi.. umarsizca etrafima goz gezdirdim. annem, babam, akrabalar.. herkes salondaydi. kimsenin gozlerinin icine bakamiyordum, sanki bir suc islemisim gibi.. hani adama 40 kere

    deli deseler hakikaten delirirmis ya, benimki de o hesap iste, gercek bir suclu gibi basim onume egikti.. basim egikti ama islemedigim bir sucun pismanligindan degil, basima gelen bu talihsizliklerin

    dogurdugu bir yilginlikti benimkisi.. artik takmiyordum hicbirseyi, izlemiyordum olaylari, dinlemiyordum insanlari.. insanlar benim uzerimden bir karara varacaklar ve bana ne nasil yasamam gerektigini

    soyleyecekledi, ben de yapacaktim.. kulaklarimda tartisma sesleri, iddia makami savci ile yildiray abinin karsilikli atismalari.. yildiray abi garip adam diye dusundum. sen kalk izmirdeki rahatini boz,

    buralara kadar gel sirf koylunu kurtarmak icin. hem de hcbir karsilik beklemeden.. hani derler ya kul gibismadan hizir yetismezmis.. bizimki de o hesap, kendi anasini babasini savunur gibi savunuyordu

    beni. bir ara ben bile ikna oldum salondaki herkesin benim bir sucumun olmadigina inandiklarina.. derken hakimin o meshur, vakarli ve cumle sonuna koyulan nokta edasindaki kelimeleri duyuldu: "geregi

    dusunuldu.." mahkeme salonundaki herkes ayaga kalkti. -sanik sedat sagiroglu ve sanik mursel ergin'in, tutuksuz yargilanmalarina devam edilmek uzre saliverilmelerine, sanik ramiz karaeski tutuklu

    yargilanmasina devam edilmesine... bu ne anlama geliyordu? maphus mu kalacaktim? kac yil yedim, yemedim mi? bilmiyordum.. caresiz gozlerimi yildiray abiye dogrulttum, bana gozleriyle "rahat ol, metin ol"

    anlamlarina geldigini dusundugum bir iki hareket yapti. mahkeme cikisinda arabaya bindirildim, ancak bu sefer goturuldugum yer farkli bir yer idi, nezarethaneye giden yolun tam tersi istikametine giden

    yola dogru hareket edince anlamistim bunu..
    ···
  20. 45.
    +5
    bu boyle olmayacak.. buna baska bir care bulmali.. hernekadar alcak sesle konusurlarsa konussunlar, konusmalarini gayet net duyabiliyordum. kogus agalari, abilerim, buyuklerim, hasan dedenin

    yoklugunda bana ve garip hallerime care ariyorlardi. -bekir, oglum kos git gardiyanlari cagir bakalim.. fehmi abi cenesini sivazliyordu, kendinden emin durusu ve olaylara mudahele eden, sahip cikan,

    koruyucu abi kivamindaki ifade, gozlerinden kolaylikla okunabiliyordu. gardiyanlar geldikten sonra uzun uzadiya konusan fehmi abi, huur cocugu hapishane mudurumuz ile randevu ayarlamaya calisiyordu.

    saskin vaziyette olan biteni seyreden ben, insanlarin bana aciyan gozlerle baktigini yeni farketmistim. evet, sanirim herkes delirdigimi dusunuyordu. uzun uzadiya randevular, gorusmeler neticesinde,

    tutuklu vaziyette bir hastaneye veya rehabilitasyon merkezine gonderilecegimi ogrendikten sonra, hayat benim icin biraz daha cekilir bir hal almisti durust olmak gerekirse. hapishane duvarlari arasinda

    iyice boguldugumu hissediyordum, bu bana iyi gelecekti. hatta bir sure icin de olsa deli numarasi yapmaliydim belki de? kimbilir, bakarsin deli olur suctan da yirtarsin.. sonra bir an gulumsedim: bunun

    icin sanki rol yapmama gerek varmis gibi.. dogal halim insanlarin deli oldguuma inanmalari icin ziyadesiyle kafiydi.. apar topar randevular ayarlandi, iki elimde kelepce, iki kolumda iki asker, canakkale

    devlet hastanesinin yolunu tuttuk..
    ···