/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 151.
    +1
    -ne!!! ne!!! birden oturdugum yerden sicradim. saskinliktan dusuruverdigim sigara bacagimdaki pantolonu yakmis ve bir delik acmisti. saskinlik icerisinde burak'a bakiyordum. -sen ne dediginin

    farkinda misin lan! dedim hiddetle. -bunu onun iyiligi icin istiyorum, dedi burak umarsizca. -her gun bir denek gibi, kobay bir fare, bir kopek gibi iskence gorerek yasamasindansa, olmesi onun icin daha

    iyi.. hem ben ister miydim saniyorsun babamin olmesini? bir insanin bu kadar piskince babasinin olumunu istemesi cok agrima gitmisti. ne olursa olsun, iyiligi icin bile olsa, ben asla babamin

    olmesini isteyemezdim. burak sanki dusuncelerimi okumuscasina: -bilmiyorsun iste, dedi. umarim hicbir zaman da bilmezsin bu duyguyu. simdi soyle, bana yardim edecek misin, etmeyecek misin??? bu da ne

    demek oluyordu? bir insan oldurmekten soz ediyorduk, ustelik kendi babasi! ona boyle bir hususta yardim edecegimi nasil dusunebilirdi! hiddetle bagirmaya basladim: -o kadar istiyorsan git kendin gebert

    babani! seni 2 kurus eder bi adam sanmistim assagilik herif! bir daha da asla yanasma yakinima! gibtirol git! \ bana verdigi sigaralari yere firlattiktan sonra buyuk bir hisimla hastaneye geri dondum.

    onu polise ihbar edip etmemek arasinda gidip geliyordum. neticede bir cinayet planliyordu, oyle veya boyle, adam kafaya koymus, oldurtecek babasini. - desene bu yuzden sokmuyorlar seni besinci kata..

    diye mirildandim kendi kendime. odama cikar cikmaz ne kadar tuvalete sıkıştığımı farkettim, hemen banyoya girdim. uzun uzun isedikten sonra kuvetin icinde bir kipirdanma sezdim. dikkatli bakinca bunun

    buyuk bir akrep oldugunu anladim. evet, kuvetin icinde sari renkli ve normal ebatlarda bir akrep vardi. -lan, dedim. gece uyurken gelip sokmasin bu beni?? sanki afrikadayiz amk nasil bi hastaneyse..

    hayvana yanasmaya tirstigim icin banyodaki isimi bitirir bitirmez isigi kapattim ve kapiyi guzelce cektim. tam yatagima donup yatacaktim ki, yatakta bir resimle karsilastim. bir fotograf icerisinde

    ben ve sedef, 2006 yilinda, koyde caya yuzmeye gittigimizde kizlar da camasir yikamaya gelmislerdi. o zaman cekindigimiz bir fotografti bu, ancak ben fotografta benim oldugum kismin uzeri karalanmisti.

    yani biri veya birileri, sedefi birakmis, benim uzerimi tukenmez kalemle bastira bastira karalamisti. bundan daha cok beni dusunduren sey, bende bile olmayan bu fotograf hastaneye ve bu yataga kadar

    nasil gelmisti?? dusunuyordum, dusunuyordum fakat bir turlu bulamiyordum..
    Tümünü Göster
    ···
  2. 152.
    +2

    yeğenler ben bi yemek yiyip geliyorum rez alın

    ···
  3. 153.
    0
    Rezerved
    ···
  4. 154.
    0
    Up up up
    ···
  5. 155.
    0
    Up up up
    ···
  6. 156.
    0
    Rez amk
    ···
  7. 157.
    0
    Rezervaytoştoş
    ···
  8. 158.
    +6
    geceleyin yattigim yerden buyuk bir sizlamayla dogruldum. hava kapkaranlikti, vakit geceyarisi olmaliydi. kolumun uzerine yattigim icin sol kolumu neredeyse hic hissetmiyordum. assagidan gurultuler

    geliyordu. pencereden baktim hemen, dehset bir kalabalik vardi bahcede. bagrislar cagrislar, ortalik ana baba gunuydu. saci basi dagilmis, ustu basi camura bulanmis zavalli bir kadin, kan ter icinde,

    -kizimm!! kizimmm!! diye feryat ederek kaybettigi cocugunu ariyordu. korkmustum. su an assagiya inip o cilgin, dehset kalabaligin icerisine karismak pek de iyi bir fikir gibi gorunmuyordu. birden

    kulagima ayak sesleri geldi. sessiz ve minik ayaklarin sesleriydi bunlar. kapisi acik olan odamin onunden bembeyaz bir elbise giymis, 5-6 yaslarinda bir kiz cocugu,tek basina ve gayet kendi halinde

    yurumekte idi. kapimda belirmesiyle kaybolmasi sadece bir saniye kadar suren bu kucuk cocugun, gorebildigim kadariyla son derece sakin bir yuruyusu vardi. kapimin onunden gecip gitmesiyle kaybolan

    goruntusu, yerini, gittikce uzaklasan ayak seslerine birakmisti. hemen takip etmek icin yerimden kalktim, sedefle cekindigim fotografin uzerine yatmistim. hafifce bukulmus fotografi duzlestirip komidinin

    uzerine koymak icin elime aldim ve o anda kucuk bir sok yasadim: fotografta sadece sedef vardi. alelacele yerimden firladim, isigi yakmayi denedim fakat yanmiyordu. hastane yeniden karanliga burunmustu..

    koridora cikar cikmaz, merdivenlerden assagi inmek uzere olan kucuk kizi son anda gormeyi basardim. -dur! sesim karanlik hastane koridorlarinda uzun uzadiya yankilaniyordu. butun gucumle kosmaya

    basladim. birkac dakika boyunca merdivenin basina kadar kostum. en sonunda merdivene vardigimda, kucuk kiz da bir alt kata inmis, yeniden yurumeye baslamisti. yeniden bagirdim -dur! kucuk kiz bir

    an durdu. arkasini dondu: bir an gozlerimin icine bakti: bakmasiyla cigligi basmasi bir oldu. oyle aci ve tiz bir sesi vardi ki, ve oylesine panik olmustu ki, zaten ufak tefek olan, badi badi kosan

    ayaklariyla, cabucak kacmaya da calisinca ayaklari kaydi ve kafa ustu yere cakildi. yeniden ayaga kalkan minik kiz, alnindan sizmaya baslayan kanlara aldirmadan kosmaya basladi. o kadar hizli kaciyordu

    ki, ona yetismem oldukca zor gorunuyordu. ben onu kovaliyorken o da bir yandan kaciyor, bir yandan ciglik atiyordu. bir an "ne kadar da cok merdiven indik" diye dusunmeye basladim. merdivenler bitip

    yollar duzlemlestiginde ise, karsimda tek bir kapi vardi. kapinin uzerinde dev harflerle "morg" yaziyordu. kucuk kiz ciglik cigliga morga girdi. bodrum katta oldugumuzu anca farkedebilmistim. bir ust

    kattan, yani zemin kattan kizin annesinin feryatlari duyuluyordu. kizi alip annesine goturmeliydim. korksam da morga giris yaptim. kucuk kiz kostura kostura, sanki geceleri birseyden korkunca yatagina

    girip uzerine yorganini ceken normal cocuklar miseli, kendisine ait oldugunu o anda anladigim, tablasina uzanip, uzerine bembeyaz carsafini cekti. dehset icerisinde kalmistim, hemen arkami dondum fakat

    kapi yerinde yoktu, onun yerine, buzluktan cikarilmis bir ceset arabasi vardi. cesedin uzeri bembeyaz carsafla ortuluydu. yalnizca ayaklari gorunen cesedin, sol ayak bas parmaginda bir etiket vardi.

    etikete ancak buyuk bir dikkatle bakinca, uzerinde kendi ismimin yazili oldugunu farkettim.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 159.
    0
    Rez panpa
    ···
  10. 160.
    +2
    gozlerimi actigimda hafif bir su sesi duyuyordum. yatagimda sirilgiblam terlemis vaziyetteydim. sabah olmus, gunes dogmus ve ben derin bir nefes almistim. yataktan yavas hareketlerle kalkip uzerimi

    degistirdikten sonra aklima fotograf geldi. fotograf yataktaki yerinde degil, komidinin uzerindeydi. halbuki ben ruyamda fotografi kaldirip komidinin uzerine koymustum; gercekte ise boyle birsey

    yapmamistim. fotografa baktigimda ise, yine ilk gordugum halinde, benim yuzum gozum, tukenmez kalemle cizilmis haldeydi. -anlamsiz.. diye mirildandim kendi kendime. kapim tiklandi. -girin! urkek

    hareketlerle, yavas yavas acilan kapinin ardinda duran hemsire; -kahvaltinizi ettikten sonra hilal hanim sizi odasinda bekliyor, dedi. taniyordum bu hemsireyi, ismi ahu'ydu. gayet iyi anlastigim,

    hossohbet biriydi fakat neden bu kadar urkek ve cekingen davrandigina bir anlam verememistim. -iceri gelsene, dedim. neden orada duruyorsun??? ahu yuzume bile bakmadan, urkek bir sekilde yere

    bakarak, sessizce odadan cikti. -allahallah, noluyo lan?? dedim. ben ayri deli millet apayri deli amk.. bir sure durup dusundukten sonra hafifce gulumsedim: -lan bunlarin hepsi kacik, kahvaltini et de

    gel diyorlar, e hani kahvalti nerede??? \ saat sabah 10u gosteriyordu, bu saate kahvalti falan kalmazdi. neyse, dedim. ac gideyim onemli degil, ac gideyim ama yakigiblisindan olsun. timarhane de olsa

    insan icine cikiyoruz amk. bi saclarimi tarayayim. disleri fircalayayim. bu dusuncelerle banyoya girdim, fakat girmemle cigili basmam bir oldu; tabldot kahvalti tepsisi, muslugun icindeydi, musluk yarim

    yamalak acilmis ve yemegin uzerine akiyordu. hemen disari firladim ve koseyi donmek uzere olan hemsireyi yakaladim: -yahu bu yemek tepsisini kim koydu banyodaki musluga??? kizcagizin elleri titremeye

    basladi. -lutfen yapmayin, imdat! -lan ben ne yapayim sana allah'in manyagi?? hem de gupegunduz! aglamaya baslayan hemsirenin yardimina kostular. ne zaman kendisine ihtiyacim olsa ortalarda

    gorunmeyen, fakat ne zaman suratini bile gormek istemesem zararli ot gibi hemen olay yerinde bitiveren hademe ekrem, sanki hemsireyi taciz etmisim gibi once beni itti, sonra -yuru guvenlige gidiyoruz!

    diye bagirmaya basladi. hernekadar haksiz suclamalara aligib bir bunyem de olsa, lafimi esirgemedim: -ulan ne gibim guvenlikmis, mudahele etmeleri icin bir de ayaklarina mi gidicez??? ellerimi,

    kolumdan gibi gibiya tutmakta olan ekrem abiden hizli ve ofkeli bir hamleyle kurtardim. tam odama donmek uzere arkami donmustum ki, hala oralarda bulunan ve aslinda ayni zamanda da arkadasim olan ahu

    hemsire, beni gorur gormez koridorun kosesine diz cokmus, pusmus, basini egmis: -ne olur bana zarar verme, allah rizasi icin.. diye sayikliyordu..
    Tümünü Göster
    ···
  11. 161.
    -1
    Bre anasını gibtiğim utanmıyor musun çalıntı hikayeyi birebir yazmaya?
    ···
  12. 162.
    +1
    vardir bunda da bir hayir diyerek dr hilal'in odasina dogru yola koyuldum. birkac dakika sonra sagda solda hastane guvenliginden elemanlar les kargalari gibi etrafimda donmeye baslamislardi. bi taklar

    olmus burada ama, ne oldugu hakkinda en ufak bir fikrim yok, diye gecirdim icimden. hilal hanimin kapisina varinca, soyle derin bir nefes cekip kapiyi tikladim. -girin! iceri girer girmez beni buyuk bir

    mutlulukla karsilayan doktor hilal, o her zamanki gulumsemesini takinmis, dostane bir tavirla beni karsisina oturmam icin buyur etmisti. cok gecmeden kapi tiklandi, hademe ekrem elinde, getirdigi fincan

    kahve tepsisiyle belirdi. -suraya birakiver ekrem, tesekkur ederim. sen ne icersin ramizcim??? aslinda birsey icesim yoktu ama sirf ekreme uyuzluk olsun diye: -ben de bir turk kahvesi alayim, dedim.

    \ ekrem homurdandi, ama birsey demedi. -eveeeet, dedi dr hilal buyuk bir gulumsemeyle. -ne yaptin bakalim gorusmeyeli? nasil gidiyor hayat? -valla, dedim. hayat zor, basta sigarasizlik olmak

    uzere, bu hastane her yonuyle hapishaneden beter. o yuzden mumkun oldugu kadar hizli bir sekilde taburcu olmak istiyorum, yuksek musadelerinzile elbette, dedim. -bunun benim musademden ziyade, senin

    sagliginla, duzelmenle ilgisi var ramizcim, elbette hepimizin yegane arzusu bu sekilde.\ tahammulsuz ve ofkeli bir sekilde araya girdim: -hic rahatsizlanmamis birinin duzelmesini mi bekleyeceksiniz

    yani? yahu anlamiyor musunuz? benim somut bir sorunum yok, tek istedigim sey bir an once koyume gitmek. yarim kalmis islerim var. bu hastane beni her gecen gun daha da hasta ediyor.. -ne gibi???

    samimi bir yardimci olmak isteyen idealist doktor yuz ifadesiyle sormustu bunu hilal hanim. sorunlarimla, dertlerimle, gercekten ilgilendigini belirten, ciddi ve anlayisli bir kaslarini catma ifadesiydi

    bu. bu samimiyetten cesaret alarak: hasteneye getirildigim gunden beri, basimdan gecen herseyi, ruyalari, askerleri, buraki, hatta buragin babasindan bile bahsettim. hilal hanim hayretler icerisinde bana

    bakiyor, konusmanin basindan beri karistirdigi kahvesini hala karistiriyordu. -yillardir denek olarak kullanilan bir hasta?? hem de bizim hastanemizde? ustelik doktorlarin 3 ay yasar dedikleri, fakat bir

    turlu olmeyen, olmedigi icin bunu bir basari ve kansere karsi beraberce kazanilmis bir zafer oykusune donusturup en acimasiz ihtimalle hastanenin ve doktorlarin bu olay uzerinden kendi reklamlarini

    yapmalari yerine, bu hastayi kobay ve denek olarak kullandiklarini soyluyor arkadasin oyle mi? ve sen de buna inandin? -evet.. dedim caresizce. -kim bu arkadasin, nereden ve nasil gorusuyorsun onunla?

    hastaneden cikamiyor olman lazim senin.. -evet, dedim. hastane bahcesinde, hergun babasini ziyarete geliyor, bahcede oturuyor iste.. -ve 3 yildir babasiyla gorusturulmuyor oyle mi? sen daha once

    hayatinda boyle bir sacmalik duydun mu? hilal hanim saskindi. alinmis gibi, gucenmis gibi, "inanilir gibi degil" ifadesini takinarak guluyordu. - bu olayi hemen, bugun cozecegiz, dedi kararli bir

    ifadeyle. -bana arkadasinin ve babasinin ismini, soyismini soyle. bir an dusundum, acaba kotu birsey mi yapiyorum diye, ama sonra bunda kotu birsey olmadigina karar verdim. cok cok buragin babasi

    serbest kalirdi, ya da yalan soylediyse de yalani ortaya cikardi. -arkadasimin ismi burak, babasinin ismi de neydi... altan... soyadi da seydi, olmez. altan olmez.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 163.
    +2
    tam o sirada kapi tiklandi. hademe ekrem, biyikli suratini kapi araligindan iceri uzatmisti. -evet ekrem? gene ne var? dedi hilal doktor. -dohtor hanim az bi gelseniz.. doktor hilal rahatsiz edilmenin,

    hastasiyla olan gorusmesinin bolunmesinden oturu duygudu rahatsizligi fazlasiyla belli ederekten: -ne var soyleyiver, ramiz yabancimiz degil, dedi. fakat ekrem dallamasi, kas goz isaretleri yapiyor,

    gozlerini buyuterek olayin onemli oldugunu vurgularcasina doktoru yanina cagiriyordu. dr hilal bu tur seylere gelebilecek bir insan degildi aslinda, ancak bu sefer benden cok ozur diledigini soyleyerek

    musade istedi. -hemen geliyorum ramizcim.. odadan disari cikarken acilan kapinin ardinda aglayan ahu hemsirenin sesleri duyuluyordu. bir hengame, bir kargasa vardi sanki kapinin ardinda. birseyler

    donuyordu hastanede, ama ne oldugunu anlamiyordum. hilal hanim 2 dakika icin musade istemisti benden, ancak gideli 15 dakika kadar olmustu. gorusmenin basindan beri elinde tuttugu kagit, masasinin

    uzerinde oylece duruyordu. merakima yenik dusmustum. bir yandan risk almanin verdigi muthis korku ve adrenalin, diger yandan, muhtemelen hakkimda varilan kesin kanaati belirtici nitelikte olan bu kagidin

    icinde yazilanlarin ne oldugu hakkinda hissettigim tarifi imkansiz merak, beni bir fisek gibi kagidi alip okuma arzusuna mahkum ediyordu. kulaklarim kapida, gozlerim kagitta, ellerim titreyerek kagida

    uzandim. saniyenin beste birlik bolumu kadar suren refleksif bir hiz ile kagiti kaptigim gibi hizli hizli okumaya basladim. okumaya baslar baslamaz ise, ilk olarak kendi ismim ilisti gozlerime. gercekten

    de, kagitta, hastane genel kurulunun hakkimdaki sahsi kanaatleri yaziyordu. butun ilgili doktorlar ve bahsekim, imzalarini guzelce atmis, muhurleri basmislardi. herkesin hakkimdaki olumlu gerekceler

    ihtiva eden kanaatleri beni ziyadesiyle mutlu etmisti. evet, bu belge benim hastaneden taburcu edilmem icin hazirlanmisti, fakat son anda bir ekgiblik farkettim belgede. yalnizca bir tek kisi imzalamasi

    gereken yeri imzalamamisti: doktor hilal. anlamsizca bunun hakkinda dusunurken birden kapi tikirdama sesi duyuldu. hemen kagidi aldigim hizla tekrar geri yerine, masasin uzerine koydum. doktor hanim bir

    eliyle kapi kolunu assagi cekmis, fakat diger yandan, kapi arkasinda bir baskasiyla konusmaya devam ettigi icin, "girmek uzere olmak"tan "girmek"e gecememisti. birkac saniye sonra kapiyi acti. iceri

    girdi. o her zamanki gulumsemesi yoktu artik yuzunde. tarifi imkansiz bir tuhaflik, kederli olmayan, uzgun gorunmeyen garip bir hayal kirikligi vardi uzerinde. halsiz gibiydi. hala gulumsuyordu ancak

    samimi degildi. icten degildi. o eski parilti yoktu simdi gozlerinde. neler olup bittigini anlamaya calisiyordum. -ramizcim, hastanede bir sorun cikmis, bu yuzden hemen gitmem gerekti, kusura bakma. -

    yok, dedim estafurullah. hayrola mesele nedir? \ doktor hanim eksimis, somurtkan suratini daha fazla saklamaya calismadi. birden masanin uzerinde unutmus oldugu kagidi gordu. -bu kagida baktin mi ben

    yokken? bakmadin degil mi? dedi hafif paniklemis sekilde. -yok, bakmadim, diye yalan soyledim. bir sorun mu var doktor hanim? dedim ciddi ciddi. -bir sorun varsa saklamayin??? \ doktor hilal

    yeniden sahte bir gulumseme takinarak: -yok dedi. masanin uzerinde bulunan kagidi kaptigi gibi once ikiye, ardindan dorde, ardindan sekize bolmek suretiyle yirtarak parca pincik ettikten sonra, ayni

    gulumsemeyle sozlerini tamamladi: -hicbir sorun yok!
    Tümünü Göster
    ···
  14. 164.
    0
    tam o sirada cep telefonum titredi. cikardim, "bir mesaj alindi" yazisi ilisti gozlerime. bir yandan mesaji acarken, diger yandan doktorla konusmaya devam ediyordum. -madem hic bir sorun yok, oyleyse

    musaednizle ne zaman taburcu oluyorum? ogrenebilir miyim acaba?? \ -normal sartlar altinda taburcu olman gerekiyordu, fakat malesef bir aksilik oldu ramizcim.. dedi dr hilal. cerceveli gozlugunun

    arkasinda gozleri devasa haline burunmustu. bir diger yandan mesajin "burak" tarafindan gonderildigini gordum. mesajda: "ramiz, simdi dediklerimi harfi harfine yerine getir. once telefonunu sessize

    al... " -ne demek oluyor bu simdi? diye sordum. -mesele nedir?? doktor cevapladi: -mesele yok.. sorun yok.. sadece... hastane kurul uyelerinin pek coguna ulassak da, bir kismina malesef ulasamadik. e

    her birinin bashekim bey gibi vekilleri de yok. dolayisiyla onlarin da imzalarini topladigimiz zaman seni taburcu edecegiz.. dedi imali imali bana bakarak. bakislarinda "gibiyosa simdi kagitta imzalar

    vardi ben gordum de!" ifadesi yatiyordu. kagida bakmadigim konusunda yalan soylemistim ve simdi bu yalanin curmunu cekiyordum. yine de olayin uzerine gitmeye devam ettim: -kagidi neden yirttiniz peki?

    \ hemen mesajin devamini caktirmadan okudum: "sonra telefonunun kayit cihazini calistir, sonra da caktirmadan kimsenin goremeyecegi bir yere sakla. dusurmus susu verebilecegin bir yer olsun.

    dediklerimi yap, bana guven." -kagidi yirttim, dedi dr hilal, cunku eski esimin bana yolladigi ozel bir mektup.. onemsiz birsey yani, en azindan benim icin hicbir degeri yok. kendisi yeniden barismak

    istiyor, bu yuzden de lise ogrencileri gibi kokulu mektuplarla ozlem, hasret mesajlari yollayip duruyor. ozel birsey yani ama dedigim gibi benim icin bir anlam ifade etmiyor!!! iste bu yuzden

    yirttim... seninle ilgili birsey degildi, buna sahit olmak zorunda kaldigin izin uzgunum... \ vay amk, dedim kendi kendime. ulan kari ayak ustu kuyruklu yalan atiyordu resmen. bu kadar yalani bu kadar

    seri sekilde sedef bile soyleyemez diye dusunmeden edemedim. kadin kismindan bir kere daha korkulmasi gerektigini hatirladim. doktor: -sen odana cik, istirahatine bak. bu son gorusmemizdi, bundan sonra

    yalnizca imzalar toplanacak, imza isleri bitince ben sana haber gonderecegim. fakat, birsey daha var. hastane giris-cikis islemleri ile ilgili anneni veya babani cagirirsan, onlarla da gorusmus oluruz,

    hem islemlerini hallederler. tamam??? \ cevap vermeden, basimi olumlu anlamda salladim. hizli hareketlerle telefonu sessize alip apar topar kayit cihazini baslattim. butun bunlari bir saniye

    icerisinde yaparken, sag elimi goren, fakat masanin dibinde oldugu icin sol elimi goremeyen doktora farkettirmeden, sag elimdeki telefonu hemen sol elime gecirdim. koltuktan kalkarken oncelikle besmele

    cekip hafifce egilen her insan gibi once biraz egildim; hemen ardindan caktirmadan sol elimde tutmakta oldugum telefonu, masanin altindaki cop kutusunun arka tarafina hizli hareketlerle yerlestirdim. ve

    en sonunda karsilikli sahte gulumsemelerle odayi terk ettim. odama dogru giderken tam merdivenleri cikmaya baslayacaktim ki, birden, erkekler tuvaletinden bir "pist!" sesi duydum.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 165.
    0
    tuvalete girer girmez yakamdan tutan burak, diger eliyle hizlica kapiyi kapatti: -dediklerimi yaptin mi??? dedi buyuk bir ciddiyetle. -dediklerini yaptim yapmasina da--- burak beni dinlemiyor, sozumu

    bitirmeme bile izin vermiyordu: -oglum bak akilli ol, beni dinle. benim lafimi dinle. ben bunlarin cigerlerini biliyorum. bu hastanede donen butun dolaplari ben bilirim. bunlar senin deli olduguna

    artik tamamen inaniyorlar, ilgili makamlara da hakkinda bu sekilde rapor verecekler. yarragi yedin kardes, bundan sonraki hayatin deli olarak gececek. istanbula sevkedilmen bir haftayi bulmaz! -

    istanbul??? -bakirkoy!!! \ alayci bir ifadeyle gulumsedim, -ya bi git.. -bana inanmiyor musun? bu kadar olaydan sonra seni ne zaman yanilttim? ne zaman yalan soyledim sana? -iki gun once! diye

    bagirdim. -oz babani girtlaklamani istediginde, beni kendin hakkinda yanlittin. beni hayal kirikligina ugrattin kardes.. simdi, ben telefonumu almaya gidiyorum. sen de lutfen, artik rahat birak beni..

    \ burak elleriyle kapiyi simgibi tutuyor, cikmama izin vermiyordu: -bana inanmayacagini bildigim icin sana telefonunu orada biraktirdim. telefonu alip dinlediginde, sen de bana hak vereceksin. ne

    kadar hakli oldugumu goreceksin! \ buragi ellerimle sagima iterek tuvaletten ciktim. arkamdan bagirdi: -simdi degil, birak kaydetmesi gerekenleri kaydetsin. birkac saat sonra git telefonu almaya..

    lutfen! lutfen!\ onu duymazdan gelerek yurumeye devam ettim fakat bir yandan da haksiz sayilmazdi. bu telefon, odada ben ciktiktan sonra, hakkimdaki gercek kanaatleri kaydedecekti. o yuzden

    istikametimi degistirip odama dogru giden merdivenleri cikmaya basladim, assagi kantine giden yola dogru bakinca ise hayretler icerisinde kalmistim. gordugum kisi ercandan baskasi degildi. "yahu bu

    adamin burada ne isi var amk??? diye soylendim. lan hademeden cok gormeye basladim bu adami... allahallah.. neyse.." bu dusunceler icinde odama vardim. kapiyi acar acmaz beni bambaska bir surpriz

    bekliyordu: sedef, yatagimin uzerine oturmus, donuk bakislarla duvara bakiyordu. -sedef??? ne isin var senin burada??? sedef beni gorur gormez kucagima atladi, simgibi sarilip aglamaya basladi. 5

    dakikadir durmadan agliyordu, daha fazla dayanamadim: -dur, aglama lutfen.. ne oldu? ne isin var burada? anlat hele.. sedefcik yasli gozlerini tulbentiyle sildikten sonra titreyen aglamali sesiyle

    derdini dillendirdi: -ben evleniyorum ramiz..
    ···
  16. 166.
    0
    Şurdan rez alıyım devam ederim sonra
    ···
  17. 167.
    +2
    sedefin butun gulumsemesi kaybolmustu simdi. donuk donuk suratima bakiyordu: -askim yanlisin var---\ -hayir! diye cikistim. -hayir soylemedim. ben bunu kimseyle paylasmadim sedef! senin bunu biliyor

    olmana imkan yok! \ kandirilmis biri gibi ofkeli ofkeli bakiyordum simdi ona. sedef once dudaklarini isirdi, sonra hic ara vermeden devam etti: -pekala itiraf ediyorum, dedi. -neyi itiraf

    ediyorsun?? -sen hapishaneden hastaneye gecis yaptiktan sonra, biz butun koy olarak, senin durumunu merak ettik. herkesin dilinde ayri bir deli hikayesi donmeye basladi. sen saniyor musun ki, sen

    buralardayken koy biraktigin gibi yerinde sayiyor??? bir an durdum, sahiden de koyde ne olup bitigi hakkinda en ufak fikrim yoktu. -elvin yengenin kollarimda, senin ismini sayiklayarak oldugunu

    biliyor muydun mesela??? \ iste simdi kelimenin tam anlamiyla neye ugradigimi sasirmistim. -ne zamandan beri?? diye sordum hemen. -gecen hafta, yanitini aldim. -ustelik olurken surekli senin ismini

    sayikladi.. isin dogrusu, uzuldum desem yalan olurdu, ama neticede bir insan evladi o da, olum kimsenin uzerinde hos durmuyordu sonucta.. -eee? konuya geri donecek olursak?? sonra ne oldu? sedef

    kaldigi yerden devam etti: -sonra ben de, cezaevine gidip, sizin kogusun agasiyla gorustum. senin yavuklun oldugumu soyleyince beni ciddiye alip dinledi sagolsun. -sedef!!! diye atildim. ben senin

    yavuklun falan degilim, her yerde sunu soylemeyi keser misin artik! sedef bir iki saniyeligine bozuldugunu belli eden bir surat ifadesi takindiktan sonra sozlerine devam etti: -onlar da bana senin

    basina gelenlerden, gibintilarindan, gece gordugun ruyalardan, davranislarinin degismesinden vs bahsettiler. hasan dedenin duasinin uzerine cay dokuldugnu soyledir, ben de bizim komsu koyun hocasina

    gidip yeni dua yazdirdim, aldigim gibi de dogruca hastaneye, yani sana getirdim!! -pekala, dedim. madem boyle, o halde neden kitabin icine sakladin dualari? adam gibi dua getirdim diye getireydin ya???

    -ufffff, askerler polisler bir suru adam koylu diye dalga gecmesinler diye oyle yaptim, dedi. -neden dalga gecsinler ya onlar da anadolu ailelerinin cocuklari---\ sedef sozumu keserek, elleriyle

    omuzlarimi oksayarak ve gulumseyerek sirnasmaya basladi: -sen simdi onu bunu birak da, soyle bakalim. yedin mi boregimi yemedin mi? yedin mi yemedin mi? \ bir yandan surekli bunlari tekrarliyor, diger

    yandan da cenemi burnumu isiriyordu. bir sure daha cilvelestikten sonra burundu ceneydi derken opusmeye basladik. tam opusmeye baslayali otuz saniye kadar olmustu ki, kapinin arkasindan kopek inlemesi

    gibi aglamayla karigib fakat ses cikarmamaya calistigi her halinden belli olan aci bir ses duyuldu.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 168.
    0
    Rezerved
    ···
  19. 169.
    +1
    birden kalakaldim. sedefle olan seslerimiz kesilince kapi ardindaki ses de kesiliverdi. sadece hizli hizli yurume seklinde ayak sesleri geliyordu simdi. hemen yerimden firladigim gibi kapiyi actim.

    koridor bombostu, fakat yerde bir iki damla kan izi vardi. -gitmem gerek.. sedefin yuzu bembeyaz, kirec gibi olmustu. esyalarini toparladi. cantasindan bir kagit bir de kalem cikardiktan sonra, uzun

    uzun ev adresini, dugun yerini, ve bunlar gibi pek cok adres bilgisini yazdiktan sonra: kagidi bana uzatti: -bir haftaya evleniyorum, artik sen bilirsin ramiz.. artik sen bilirsin... en soguk, en

    bitmis, en hayata kusmus ifadesini takinarak odami terketti.. sessizce pencereden disarisini seyrediyordum, buradan bir sekilde kurtulmaliydim ama nasil? sedef gideli 5 dakika kadar olmsutu, ve simdi de

    hastaneyi terkedisini izliyordum camdan. garip garip etrafina bakiniyor, elleriyle kollariyla, sanki birsey anlatiyormus gibi hareketler yapiyor, fakat aslinda sadece onune bakip kendi yolunu yuruyordu.

    az sonra gozlerimi hastane bahcesinin biraz daha ic tarafina, her zaman oturdugum o meshur palmiyeli kamelya tarafina cevirdim. burak, tam tahmin ettigim gibi kamelyanin icinde, sigarasini iciyordu.

    kendisine baktigmi gorur gormez bir elini kulagina goturerek, telefon isareti yapti. demek istedigi seyi elbette anlamistim ama, "ulan bir insan hergun hastane bahcesine mi gelir, hic okulu falan isi

    gucu yok mu bu adamin?" diye dusunmeden edemedim. uzerimi yavas hareketlerle degistirdikten sonra hirkami giydim, tam takir hazirdim artik. butun cesaretimi toplayarak doktor hilalin odasinin yolunu

    tuttum. "-insallah farketmemislerdir telefonu" diye gecirdim icimden. kapinin onune geldigimde, etrafta kimsecikler yoktu. sessizce kapiyi araladim, icerisi bombostu. hemen telefonu dusurdugum cop

    kutusunun arkasindan telefonumu sessizce aldim. kayit hafizasi bitince, otomatik olarak kapanmis, ana menu ekrani gorunuyordu. -hayirdir ramizcim? \ dr hilal ben odadan cikamadan odasina varmisti. -

    bisey mi lazim oldu?? -yok, dedim. telefonumu unutmusum da, onu almaya geldim. -telefonunu odamda mi unuttun??? -evet, dedim. -ilginc, dedi doktor. masanin uzeri bombostu oysa??? -sandalyenin

    altina dusmus doktor hanim, o yuzden ben bile bulmakta zorlandim. doktor celallenmisti, yuzu ofkeyle gerildi: -yine de bu, sana odama izinsiz girme hakkini vermez! oyle degil mi? en azindan birazcik

    karakterli olan, azicik haysiyeti, serefi olan biri, boyle birsey yapmaz degil mi??? yumruklarimi gibmistim. bogazim sinriden dugumlenmis, patlamaya hazir bir bomba gibiydim. -izninizle! ofkeme son

    anda hakim olup zar zor kendimi odanin disina attim. anladim ki doktorum manyak bir kadindi, benimle en basindan beri sevgi dolu doktor oyunu oynamisti. hademe ekrem bir yandan islik caliyor, bir

    yandan da elindeki cay tepsisini yukari goturuyordu. beni gorur gormez ciddilesip islik calmayi kesti. aldirmadan hastane bahcesine ciktim. burak beni yanina cagiriyordu. ikram ettigi sigaradan

    yaktiktan sonra, telefonun kayit listesini actim: ve son kaydi beraberce dinlemeye basladik
    Tümünü Göster
    ···
  20. 170.
    +1
    oncelikle uzun bir sessizlik hakimdi. kagit hisirtilari ve cay kasigi ile fincan karistirma seslerinden baska birsey duyulmuyordu. birkac dakika boyunca bir yandan sigaramizi icip, diger yandan bu

    sesleri dinledik burakla. sonrasinda kapi tiklandi, -buyrun! dedi hilal. iceri girip de konusmaya baslayan ses bir adama aitti. -sonuc nedir? doktor hilal bu iceri giren adamla konusmasina basladi:

    -histerik deli. duygu dunyasi karmakarigib. asiri dengesiz, bir dedigi bir degiini tutmayan cinsten. -belki de nevrozlarla ilintilidir? dedi diger, erkek olan doktor. dr hilal devam etti: -sanmiyorum.

    su dakika itibariyle tam birsey de soyleyemiyorum acikcasi. ama kisilik bozuklugu oldugu kesin. hayal dunyasinda yasadigi da agibar.. hasta, hayali arkadaslariyla konusuyor ve onlarin uydurdugu yalanlara

    inaniyor. ayrica uykudan uyandiktan hemen sonraki davranislariyla gunluk hayattaki davranislari bagdasmiyor, son derece tutarsiz, dengesiz, birbirinden bagimsiz iki farkli karakteri farkli zamanlarda tek

    vucutta yasiyor gibi. tum bu semptomlari toplayinca, yalnizca bir tek sonuca vardigimi goruyorum. -yani? -paranoid sizofren. hem de en kotusunden. -emin misiniz? iyice teshis ettiniz mi hastayi??? -

    elbette, dedi dr hilal. hem de adim gibi eminim. surekli gorulen halusinasyonlar, gercekle uzaktan yakindan ilgisi olmayan olaylar, gercek olmayan arkadaslar, ve o arkadaslarin soyledigi yalanlar.. -

    mesela??? -mesela, hastamiz bana bu hastaneye 3 yil once getirilmis, kanser teshisi konuldugu halde bir turlu olmemis, 3 senedir de neden olmedigi anlasilamadigi icin denek olarak kullanilmak uzere

    ailesinden ve diger insanlardan alikonulmus bir hastadan bahsetti. -boyle birsey olmasi imkansiz! diyerek kahkahayi basti erkek olan doktor. -biliyorum.. fakat ben tedbirimi alirim, emin olmadan hareket

    etmem. bu yuzden herseye ragmen hastanin ismini once onkolojide, sonra diger bolumlerde, kisaca butun hastanede arattirdim. hem kayitlari, hem de hastanenin odalarini teker teker ellerimle aradim.

    -sonuc?? -boyle birsey yok. tamamen uydurulmus bir hikaye. onkolojide yatan 3 tane hasta var, onlar da olum kalim mucadelesi icerisindeler. kesinlikle olayin gerceklik payi yok..
    ···