-
126.
+2cok gecmeden bunun sebebini anlamistim, basimda nobet dikecek askerler, yoklugumda komutanlarindan gereken fircayi yemis, derhal pesime dusmuslerdi. gercek bir suclu olmadigim ve sucluluk pgibolojisineTümünü Göster
bir turlu alisamadigim icin, hic kacmis, firar etmis gibi hissetmemistim kendimi. simdi odama tamamen kilitlenmis, basimdaki nobetci sayisi da ikiyken dorde cikarilmisti. amk, dedim lan kacacak olsam
coktan kacardim ne yannan kafali adamsiniz.
geceleyin, canimin ne kadar gibildigini, hayatin ne kadar taktan oldugunu bir kere daha idrak ettim. keske suan o nefret ettigim cezaevinde olsaydim diye dusundum. buradakinden cok daha ozgurdum amk.
temiz havada yurumek istesem, kogusun bahcesine cikar iki volta atardim, sohbet edecek, iki hos kelam edecek insan mutlaka bulunurdu. burada o da yok, butun gun bir yataga civilenmis halde, pgibiyatrist
randevum gelsin diye dakikalari sayiyor, randevuyu da uzatabildigim kadar uzatmaya calisiyordum. odada televizyon seyretmekten baska yapilabilecek birsey yoktu ve ben artik bundan cok gibilmistim.
vakit gecenin koruydu, basimdaki askerler nedenini bilmedigim bir sebepten dolayi gitmislerdi. uyuyacagimi dusunup isigi da kapatmislardi, fakat ben uyuyamamistim. yatagimin pencereyle bitigib olmasi
dolayisiyla, assagiyi seyrediyordum. hastane bahcesi bostu, banklar, cimenler, havuz kenarlari, kisaca insana dair hicbirsey yoktu. bir tek sey disinda: burak. yeni tanistigim bu cilekes arkadasim, gunde
kac saat uyuyor, ne yiyor ne iciyor bilmiyordum ama, hastanede yatip kalkiyor, adeta hastanede yasiyordu. uzun uzun seyrettim onu, bir sure sonra farkima vardi ve el salladi. ben de ona el salladiktan
sonra tekrar yattim ve uyumayi denedim. tam dalacakken tuhaf bir ses duydum. sanki bir dolabin, bir mobilya esyasinin dolap kapagi zorlaniyordu. fakat "tak! tak!" sesleri oldukca ritmik seyrediyordu.
biraz dikkat kesildikten sonra seslerin banyodan geldigini farkettim. banyoda kimsenin olmadigindan emindim cunku isigi kac saattir kapaliydi. icerden gelen sesler epey karigibti. bir sure sonra bu
seslere su sesi de eklendi. biri veya birileri, dus fiskiyesini acmisti sanki, agzina kadar dolu kuvete akan tazyikli su sesi, iki kulagimi birden kaplamisti. ardindan suya dusen sabun sesleri, veya
klozet kapaginin sertce kapatilma sesi, veya dolap sesleri. dolaptaki deodorantlarin dusunce cikaracagi seslere de benziyordu. fakat tam olarak ne oldugunu anlayamiyordum. paniklemistim. iceri girmeye
cesaret edemezdim elbette, ama disari cikabilirdim, birilerine haber verebilir veya hic degilse igiblari yakabilirdim. derhal yataktan firladim fakat firlamamla yatagin kiyisina dusmem bir olmsutu. sol
bilegimden yatagin demirine kelepceli oldugmu nasil da unutmustum? -
127.
+1butun gucumle feryadi bastim, delirmis gibi bagiriyordum, fakat bir sorun vardi. banyodan gelen su sesleri, imdat cagrilarimla birlikte iyice azitmisti. o kadar azitmisti ki hatta, benim seslerimiTümünü Göster
bastiracak raddeye ulasmisti. arada duydugum kikirdeme sesleri icimde dehset ruzgarlari estiriyordu. tam o sirada kapi hafifce tikirdadi bir aralik denilebielcek genislikte hafifce aralandi ve aralanir
aralanmaz da banyodaki ses tamamiyle kesildi. fakat icerisinde bulundugum oda oylesine zifiri karanlikti ki, koridorun karanligi odanin karanligina hafif losluk katiyor, cok az da olsa gozle gorulur
kiliyordu. hafifce aralanmis kapidan bir hemsire kafasi gozuktu. hemsire, yavasca kafasini kapidan iceri uzatmis, odaya goz atiyordu. yuzunde anlamsiz bir gulumseme vardi. bir an beni hic gormedigini
dusundum fakat bu dogru degildi. soluk benizli ve surekli gulumseyen hemsire ile birbirimizin gozlerinin icine 5 saniye boyunca baktik. -lutfen yardim edin.. dedim. hemsire cevap vermeden bakmaya devam
etti. -lutfen, lutfen yardim edin, birini cagirin yalvaririm, dedim. hemsire kadinin yuz ifadesinde zerre kadar bir degigiblik yoktu. hala aptalca gulumsuyor ve konusmuyordu. -isigi yakin lutfen!
hemsire birden kafasini geri cekti ve kapiyi yeniden uzerime kapatti. bu da yetmezmis gibi bir de kapinin kilitlenme sesi geldi. neye ugradigimi sasirmistim, hayatimda daha once hic bu kadar korktugumu
hatirlamiyordum. artik sabrim da kalmamisti. korkudan delirmek uzereydim, ne yapacagimi bilmez sekilde, yandaki komidinin uzerinde duran cam cicek vazosunu kaptigim gibi butun gucumle pencerenin camina
firlattim. pencere paramparca olmus, inanilmaz bir sangirti duyulmustu. -imdaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaat! diye avazim ciktigi kadar bagirdim. sesim dalga dalga hastane bahcesinde yankilaniyordu. banklardan
birinde iki buklum uyumakta olan burak birden ayaga kalkti, once bana bakti, sonra tam gaz bir depar ile hastaneye kosmaya basladi. bu arada banyodaki rezalet son haddine erismisti, iceride resmen ana
baba gunu yasaniyordu. bildigim bir kac duayi bagira cagira okumaya basladim fakat okudukca birileri girtlagima basiyordu sanki. turlu turlu cirkin goruntuler yeniden zihnimi isgal etmisti. agzi burnu
egrilmis eski koy insanlari ve her dua okumaya yeltendiklerinde cikardiklari inlemeler tek tek gozumun onune geliyordu. tam bu sirada kapi siddetle vurulmaya baslandi fakat kilitli oldugu icin
acilamiyordu. kapinin ardindaki kisi kapiyi tekmeliyor fakat basarili olamiyordu. en sonunda son bir denemeyle kapinin kilidi kirildi/ burak, elinde kucuk bir itfaiye baltasiyla iceri dalmisti ve o an
aslinda kapiya tekme atmadigini, kapinin kilitli olan koluna baltayla vurup kirmaya calisitgini anladim nitekim en sonunda amacina da ulasmisti. burak isigi yakmaya calisti fakat igib calismiyordu. bir an durdu. banyodan gelen
sesleri o da duyuyor olmaliydi. -icerde kim var? dedi. -bilmiyorum! dedim dehset icinde. burak banyonun kapisini acmayi denedi fakat kilitliydi. -ne olur cikalim buradan! diye bagirdim. burak hemen
yanima geldi, elindeki baltayla kelepcemin zincirini kirdi ve alelacele odadan disari firladik. etrafta kimseler gorunmuyordu. -haydi neyi bekliyoruz hala! hemen gidelim buradan nolur! diye feryat
ettim. -dur aptal! boyle elimizi kolumuzu sallayarak cikarsak ne olur hic dusundun mu bunu!! faltasi gibi acilmis gozlerimle "ne olur?" gibisinden baktim burag'a. -asarlar lan bizi! ikimizi de
asarlar duydun mu! burak odaya tekrar daldi, apar topar cekmeceleri karistiriyordu. -ne ariyorsun! burak bir yandan aramaya devam ediyor, diger yandan cevap veriyordu -yanici herhangi birsey, ne
olursa! birden aklima geldi. kullandigim zippo cakmagi doldurmak icin ucak benzini kullaniyordum ve sirtcantamda bir miktar vardi. hemen sirt cantamin on gozunu actim ve ucak benzinini buraga
verdim. -ne yapacaksin bununla! dedm. -sadece odadan cik!! kendimi odanin disina attim. burak butun ucak benzinini odanin ortasina doktu, yatagimin carsafinin kenarini da dokuntunun icine dahil
ettikten sonra, odanin perdelerini de yatagin uzerine dogru sarkitti. butun is bittikten sonra elini ceplerine atti. kendi cakmagini da yerdeki yigintiya salladi. -bana zippoyu ver! hemen cebimdeki
zippoyu ona verdim, zippoyu atesledi ve ucak yakitini doktugu yere dogru firlatti. yatagimin yanmaya basladigini gorur gormez tabanlari yagladik, hastane bahcesine dogru kosmaya basladik. -
128.
+2kucuk bir patlama sesi duyuldu. bu, buragin cakmagi olmaliydi. ates icinde kalmis bir cakmaktan bu kadar gurultulu bir patlama sesi cikacagini tahmin etmiyordum. bir an olsun arkama bakmadan kaciyordum.Tümünü Göster
burakla merdivenlerden assagi atlaya ziplaya iniyorduk. yangin alarmi devreye girmisti bile. sagda solda kosusturan insanlar.. eline yangin sondurme tuplerini kapmis yangin yerine hucum eden hastane
gorevlileri... elinde telefon panikten itfaiye numarasini ceviremeyen danismadaki kiz.. herkes kendi yangin panigini yasiyordu.. kostura kostura kendimizi tuvalette bulduk. tuvalet bombostu
fakat disaridaki curcunanin sesleri kolaylikla duyuluyordu. yalniz kaldigimiz ilk anda hemen -bunu neden yaptin! diye sordum/ -neyi?? -odayi neden atese verdin! burak, buyuk bir ofkeyle
bana bakti: -cunku suclu oldugunu bana soylememistin! seni dusundugum icin yaptim! hemen ardindan iki eli iki kolumda gibica kavrayp hafifce sarsti: -simdi bir karar vermelisin. eger
kacmak niyetindeysen bundan iyi firsat olmaz, hic durma. bu hastanenin her kosesini avucumun ici gibi bilirim, acil in arka kapisindan 3 dakikada sivisabilirsin. yok eger kacmak
istemiyorsan, hastanede kalmaya devam etmek istiyorsan da hemen guvenligin yanina gidip bir kaza sonucunda yangin ciktigini, iceri girmekten korkan bir hemsirenin yangin baltasini yerden
sana firlatarak yolladigini bildirmelisin ki bu isten siyrilabilesin. ama ne olursa olsun, sakin ama sakin benim adimi verme!!! bir an dusundum.. kacmak, gitmek.. cebimde bir miktar
para da vardi. simdi kacsam, ilk minibusle merkezden yeniceye, oradan da koyume giderdim. ailemi gorur, dogru duzgun bir yemek yerdim. o kadar ozlemistim ki herseyi.. ama hayal kurmak
anlamsizdi. hernekadar suclu olmasam bile kacmak dogru yol degildi. bu, beni gorundugumden daha da suclu yapacakti.. hemen guvenligin yanina gidip aynen olanlari, daha dogrusu burak in
soylememi soyledigi herseyi anlattim. canimi kurtarmak icin kelepceyi kirmak zorunda oldugumu, kacabilecekken kacmadigimi, boyle bir niyetimin olmadigini anlattim.
olay yerinde bulunan hastane personeli yangina ilk mudaheleyi yapmis, olay yerine sonradan varan itfaiye ekipleri de yangini kontrol altina almislardi. benim asil merak ettigim askerlerin nerede
olduguydu. butun gece yoktular, hala da gozukmuyorlardi. sanki yer yarilmis da icine girmislerdi. olaylar yatistiktan, yangin sonduruldukten sonra guvenlik gorevlileriyle birlikte odama tekrar ciktim.
odada epey hasar vardi. -pencereyi de sen mi patlattin? dedi gorevlilerden biri. -evet, dedim. yangin dumanindan bogulsa miydim? banyonun kapisi ardina kadar acikti. icerde hersey yolunda, her bir
sey yerli yerindeydi. odada epey hasar tespiti yapildiktan sonra cantamdan giysilerime, pek cok esyamin yandigini gordum. perdeler, carsaf, odadaki koltuk, kule donmustu. sedefin bana verdigi, uzerinde
buyuk harflerle "ozgurluk" yazan kitabin da yarisi yanmis vaziyetteydi. yorgundum. butun geceyi ayakta gecirmistik. birazcik olsun dinlenmeye ihtiyacim vardi. hastane yonetimi, su an icin bana baska
bir oda tahsis edemeyeceklerini soylediler. butun geceyi guvenlik gorevlilerinin gozetiminde, hastane kafeteryasinda gecirdim. gun yeni yeni agariyordu, kafeteryada bir yandan cay icip kek yiyor,
diger yandan televizyon seyredip gunun agarmasini bekliyordum. birden, hastanenin bodrum katlarindan firlayarak yukari gelen bir grup asker, kimseye bakmadan, kimseyi gormeden paldir kuldur yukari kata
ciktilar. bunlar benim basimi bekleyen askerler olmaliydi, fakat zemin kat burasi olduguna gore, bodrum katlarda ne yapiyorlardi? hademe ekrem abi karsimdaki masada cayini hopurdeterek yudumlarken
merakima yenik dustum ve sordum: -ekrem abi, alt katlarda ne var? orada da hasta odalari var mi? - yok be yigenim, penceresiz havasiz yerde oda mi olur.. karsi binanin bodrum katinda su tesisatiyla
ilgili, hastanenin izolasyon isleriyle ilgilenen bir mudurluk var. bu yonetim odasi bodrum katta bulunur cunku hastanenin butun suyu, basinci, hep buradan ayarlanir. bu askerler belki oradakilerle
gorusmuslerdir dedim ama bu binanin bodrumunda sadece morg var. baska da birsey yok. ben de sasirdim yani. -emin misin abi? dedim. -sadece morg mu?? baska hicbirsey yok mu? ekrem abi
cayini icmek uzere iken durdu, alinmis bir ifadeyle kaslarini catarak yuzume bakti" -25 senemi verdim ben bu hastaneye yigenim.. sen ne konusuyosun -
129.
+1birkac dakika sonra kendi adima yapilan hastane anonslari sonucunda askerlerin fildir fildir aradiklari kisinin ben oldugumu anladim ve yukari ciktim. askerlerden biri danismada benim ismime anonsTümünü Göster
yaptirirken, diger ucu de beni bulmak icin hastaneyi kose bucak aramak uzere dagilmislardi. besbelli odama bakmislar, butun gece cayir cayir yandigini ogrenmisler ve kaybolmam, olmem veya firar etmem
halinde baslarina geleceklerden duyduklari tarifi imkansiz endiseden oturu canla basla beni ariyorlardi. yanina kadar gidiverince, danismadaki asker, avini saatlerce kovalamis ve buyuk zorluklar
neticesinde, nihayet yakalamis, marifetli aslan edasiyla kollarima kelepceyi geciriverdi. diger askerlerin bir araya gelmesi icin, bulunduguma dair yapilan son anonstan sonra hep beraber oncelikle
randevu programimindan geri kalip kalmayacagim hakkinda bilgi almak icin doktor hilal hanimin sekreterine, oradan da dogru cezaevi nakil aracina bindik ve yola koyulduk. aracin icindeki kafeste, etrafina
zarar vermesin veya kacmasin diye kapatilmis bir hayvan gibiydim. bir maymun gibi hissetmemek icin elimden geleni yapiyordum. -nereye gidiyoruz? diye sordum merakima yenik duserek. kafes parmakliklarinin
hemen diger tarafinda oturan iki askerden biri yanitladi: -durusman varmis bugun. seni erkenden goturuyoruz iste. hem avukatinla falan da konusursun. aslinda nereye gidiyor oldugumuzdan ziyade daha
baska bir konu hakkinda merakima yenik dusuyordum fakat sormaya cesaret edemiyordum. 4 tane askerin morgda ne isleri vardi? ustelik butun gece de yoklardi? bir sure sonra arac varacagi yere varmis, yavas
yavas parkediyordu. kafesin icinden birsey gorunmuyordu ama, disaridaki yuksek ugultuyu kolaylikla duyabiliyordum, buyuk bir kalabalik beni bekliyordu sanki. birazdan askerler tarafindan aractan
indirildikten sonra cok da haksiz olmadigimi gorecektim. basta avukatim yildiray abi olmak uzere, annem babam amcamlar dedem nenem kuzenler halamlar enisteler, sedat, mursel, serhat ve sedef.. butun
akrabalar oradaydi, hatta neredeyse butun koy gelmisti. beni ellerim kelepceli vaziyette gorunce gozyaslarini tutamayan annem bana ilk sarilan kisiydi. ardindan babam, kuzenler vs.. ailesinden bu kadar
ayri kalmis birine ve ailesine saygisizlik etmek istemeyen askerler, ailem ve akrabalarimla cok ayrintili olmasa da, tek tek gorusup az da olsa hasret gidermeme musade etmislerdi. yildiray abi
gulumsuyordu. -gel bakalim, dedi. bu kadar acele etmeye gerek yok, seni bugun kurtaricaz bu beladan allah'in izniyle.. artik aksama evde bol bol hasret giderirsiniz.. -
130.
+1-insallah.. dedim zerre kadar inanmayarak. yildiray abiyle adliye binasinda kime ait oldugu hakkinda en ufak bir fikrim olmadigi bos bir odaya gectik. -bak aslanim, dedi. seni kim niye ihbar ettiTümünü Göster
bilmiyorum. ki zaten ihbar edilecek birsey yapmak niyetinde olduguna da inanmiyorum. birinin sizi orada kadinin kapisinin onunde elinizde yemeklerle gorup de "bunlar katildir" seklinde olaganustu bir
yorumla dakikasinda ihbar etmis olma ihtimalini dusunuyorum ki bu da cok ama cok dusuk bir ihtimal, nitekim elvin nene nin evinin yakin civarinda bir komsusu hosbesi de yok. geriye son bir ihtimal
kaliyor: komplo. biri size tuzak kurdu, artik bundan eminim. tuzaklari kim kurar? sana dusmanlik besleyen insanlar. peki insanlar sana neden dusmanlik besler? - neden?? diye sordum saskinlik icerisinde.
kimseye bir zarari dokunmayan kendi halinde birine kim neden dusmanlik etmek istesin ki? -ben kimseye birsey yapmadim abi.. bu ihtimal de en az digerleri kadar sonuk. kusura bakma.. dedim. -iyi dusun
ramiz.. dedi yildiray abi. iyi dusun.. birilerinin sana dusmanlik etmesi icin illa gidip eline bir tas alip da malum kisinin kafasini yarman mi gerek? belki de sadece damarina basmissindir farkinda
olarak veya olmayarak? -iyi de kim??? dedim. - kim olabilir?? hem ayrica ben icimden yemek goturmek geldi goturdum. bu kisi her kimse bunu planlamasi imkansiz! yemek goturmek fikri bana birileri
tarafindan verilmedi ki o kisiler tarafindan tezgaha getirilip tuzaga dusuruleyim. bu tamamiyle bana ait bir fikirdi, ben iyilik etmek istedim, aha halim ortada. yildiray abi her zamanki keskin bakislarla ortaligi suzen bir sahin
edasiyla kaslarini catmis, elindeki dosyalari uzaktan uzaga gozden geciriyordu. bir sigara yakti, odayi dumanlariyla kapladiktan sonra pencereyi acmak icin agir ve dusunceli adimlarla pencereye dogru yanasmakta iken
sozlerine kaldigi yerden devam etti: -yani sen simdi soyluyorsun ki, basina bu kadar is acan bu sacmasapan "teyzeye yemek goturelim" tantanasini hickimseye acmadin? hickimseyle paylasmadin? oyle mi? -
elbette paylastim yildiray abi. sen de biliyorsun, dostlarim sedat ve murseli arayip biraz yemek getirmelerini istedim. -peki sen onlarla bu is icin onceden mi sozlestin, yoksa paldir kuldur birden
telefonla mi arayip soyledin? yildiray abime guvenim sonsuz oldugu icin dogrulari soylemekten cekinmiyordum. -birden telefonla aradim abi, dedim. -peki sence onlarin yaninda hickimse yok muydu? yani
yalnizlar miydi, yoksa yanlarinda birileri var miydi? isin bu tarafini hic dusunmus muydun ramiz?? \ bir an oldugum yerde kalakaldim. evet, bunu hic dusunmemistim. mursel veya sedat pekala benimle
telefon gorusmesini sonlandirdiktan sonra yanlarinda bulunan kisilere hep beraber yemek goturecegimizi soylemis olabilirlerdi ve bu kisi veya kisiler de bizi cinayet isliyormusuz gibi ihbar etmis
olabilirlerdi.. -peki bunu sedat ve murselle konustun mu abi? dedim. -evet.. -eee? ne soylediler kim varmis yanlarinda?? yildiray abi burnunu cekti, omzundaki kepekleri dikkatli dikkatli silktikten
sonra sanki onemsiz birsey hakkinda konusuyormusuz gibi derin ve umutsuz bir nefes cekerek devam etti sozlerine: -gariptir, murselin yaninda hickimse yokmus. bu iyi bir haber gibi gelmisti en basta,
cunku geriye sadece sedatin yanindakiler kalmis olacak, cember iyice daralacakti. fakat oyle olmadi.. cunku sedat seninle telefonla konusurken her zamanki gibi kahvede okeyin basindaymis, isin kotu
yani ise oglen saati, tarla vakti, cok fazla kisi olmasa bile o anda kahvede kimlerin oldugunu hatirlamiyor.. -
131.
+6sinirlerim iyice gerilmisti. yumruklarim mutemadiyen gibilmisti. ofkeden burnumdan soluyordum. kim ulan bu huur cocugu?? diye dusundum. -peki ya elvin-- -izin ver bitireyim, sonra istedigini
sorarsin, dedi yildiray abi. belki bir umut, ihbarin hangi telefondan yapildigini ogrenebilirsem, bir ev, bir hane, bir dukkan belki.. cemberi iyice daraltmis olurdum diye dusundum. ama malesef.. -malesef ne???
dedim sabirsizca. yildiray abi agzinda sigarasiyla devam etti: -malesef ihbar canakkale merkezden, bir ankesorlu telefondan yapilmis.. hiddetle ayaga firladim: -yok abi bende sans olsaydi anamdan avrat
dogardim, dedim hincla. -olm sakin ol! sakin ol da dinle.. bi rahatla bakalim boyle olmaz. gibtir git bi elini yuzunu yika gel, dedi/ - yok abi iyiyim boyle anlatmaya devam et, dedim. -o zaman su
kolonyadan sur yuzune, dedi buronun uzerindeki limon kolonyasini isaret ederek. ben bir yandan bozuk pgibolojim hasebiyle cayir cayir yanmakta olan yanaklarimi, boynumu kolonyayla serinletirken, yildiray
abi de pakedinden bir uzun marlboro cikarip agzima soktu. -al bi de sigara yak. bi serinle bi sakinle bakalim.. meraklanma, onlar cakalsa biz de keklik degiliz. bu isten once yirticaz, sonra da onlarin
aleyhlerine ceviricez insallah. simdi beni iyice dinle. tum dikkatimle ona odaklandim ve kulaklarimi dort acarak pur dikkat kesildim: -isler boyle sarpa sarinca, kocum.. dedi. -bu isin cember
daraltmakla olmayacagina kanaat ettim. cunku ben cemberi her daralttigimda daha da buyudu. bu isi yakin ihtimaller uzerinden eleyerek halledecegiz. yani mantik yuruterek.. demek istedigim seyi anliyor
musun?? \ bir muddet dusundukten sonra kararli bir edayla cevap verdim: -hayir.. -seni ihbar eden kisinin seninle ilgili ciddi sorunlari olsa gerek.. bu o kadar basit birsey degil. bir insani
cinayetle suclamak ancak bir manyagin yapabilecegi birsey. bu kisi her kimse, sende ona ait birseyler olmali. son zamanlarda takistigin, dalastigin biri veya birileri var miydi? koyde veya istanbulda? -
hayir.. -peki ya borcun harcin oldugu veya alacakli oldugun herhangi biri? -hayir.. -peki ya kiz meselesi falan??? -
132.
+2bir an durdum. istanbuldaki sevgilim yelizle beni cok kiskanirlardi, surekli ayrilmamizi isteyen uyuz bir kiz tayfasi vardi fakat o ahmak liseli kiz tayfasindaki bir iki kizin ayrilmamizi istemelerinin
sebebi zaten bir iki salak kizin bana agib olmasiydi. benim hapse girmemi neden istesinler? ve taaa istanbuldan benim koyume, alakasiz bir olay araciligi ile bu kadar buyuk bir ise kalkissinlar?? -bu cok
anlamsiz, gereksiz, kisaca imkansiz bir ihtimal, dedim. -haklisin, dedi yildiray abi. -peki ya koy? koyden biri var mi hic? gozlerimin icine dikmekte oldugu sert bakislarini daha da ciddilestirdi: -
durust ol ramiz, bana karsi durust olmaktan baska bi caren yok aslanim. -biliyorum abi, sana hic yalan soylemedim, dedim. sedefle aramizda birseyler oldu, beni cok seviyor. ben pek ciddi dusunmesem de
hosuma gitmiyor da degil, dedim. -peki bu kizin hic seveni, yavuklusu, sevdalisi veya eski ciktigi falan var mi yok mu biliyor musun? -bilmiyorum abi, dedim. ama olsa bile, bu bana komployu kuran kisi,
neyine guvenerek yapti bu ihbari anlayamiyorum. yani demek istedigim, gupegunduz vakitte cinayet mi olur allahaskina??? buna cocuklar bile inanmaz.. buyuk cesaret dogrusu, takdir edilesi... yildiray
abi sesini yukselterek araya girdi: - madem o kadar sacma sapan bir ihbardi da neden haftalardir hapislerde surunuyorsun cocuk! neden mahkeme koselerinde anamiz gibiliyor! neden ulan! --neden olacak o kahrolasi
bicak yuzunden! ben de sesimi yukseltmis ve hiddetlenmistim. ikimizin de gogsu sisip sisip iniyordu. -peki sen ne tak yemeye bicakli oldugunu soyledin telefonda? neden boyle bisey yaptin a oglum??
bir an dusundum.. dusundum.. hayir, bu dogru degildi. -uzerimde bicak oldugunu kimseye soylemedim abi.. dedim. -emin misin? -evet. adim gibi eminim. yildiray abi yakmak uzere oldugu sigarasini
yakmadan oylece beklemeye basladi. dusunceli bir durusla yakmak uzereydi ama bir turlu yakmiyordu, daha cok kendi devreleri yanmis gibiydi. -oyleyse jandarma ekiplerine ulasan ihbarda 3 kisiden birinin
kesici - delici alet, edevat bulundurdugu bilgisi nereden sizdi??? faltasi gibi acilmis gozlerimle hortlak gormus gibi yildiray abiye bakiyordum simdi. uzun zamandir ilk defa bu kadar saskinlik ve
hayret icerisinde kalmistim. -ne yani, dedi yildiray abi. -sen bunu zaten bilmiyor muydun? -
133.
+2-tekrar ediyorum abi, dedim. bicagi ne goren oldu, ne duyan. koynuma saklayivermistim. -neden peki neden? manyak misin oglum sen?? koyu duzenli olarak teroristler mi basiyor? semdinli mi lan orasi!Tümünü Göster
memleketin en batisinda belinde tufek koynunda bicak texas cilik oynuyorsun.. e olacagi buydu.. dedi yildiray abi. -abi bir keresinde deli riza ustume saldirdi, babamla amcam da sahit, guvenli degildim
tehli---\ -tamam uzatma. yildiray abi yine sozumu tamamlamama izin vermemisti. -bicak mevzuunu dusunme, ben ona bir kilif uydurdum. senin gotunu kurtarmak icin koyde tufekli, bicakli,
emanetli gezmeye sebep bir tehlike aradim haftalarca. koydeki herkesle konustum, bugune dek oyle eskiyadir capulcudur birsey olmamis koyde ama bir kopek varmis.. birden midemde tuhaf bir bulanti
hissettim. o gece kopegin beni kovaladigi lanet kabus gelmisti aklima. o ruyadan sonra, daha dogrusu o huur cocugu kopekle tanigibligimdan beri kopeklere karsi bir antipati kazanmistim. -beni dinliyor
musun??? yildiray abi besinci sigarasini yakiyordu. -dalmisim abi afedersin.. -dinlemeyeceksen yollayayim seni? dedi hisimla. -abi ozur diledik ya, devam et sen.. -bu kopek zamaninda iki can
almis, kuduz degilmis sanirsam ama zamaninda, koydeki bir bebegi, ve bir de senin yaslarindaki bir genci parcalayarak oldurmus.. mide bulantim son haddine ulasmisti, midemdeki asit bogazima dayanmis,
beni kusmaya zorluyordu artik. -... ve isin garip yani, bu kopegi oldurememis bizim koyluler. hani o koruluk var ya bi tane kahvenin oraya dogru bitimi var.. guc bela -evet.. diyebildim. avukat
yildiray devam etti" -iste oraya biyere yuvalamis, yavrularini bulup oldurmusler ama kendisini tum aramalarina ragmen bulamamislar. hala daha orada yasadigina inaniyorlar, dedi. hemen ardindan alayci bir
tavirla guldu ve ekledi: -hos, bana kalsa coktan olmus gitmistir ama olmemesi oyle isimize geldi ki kocum, bilemezsin. sanirim bununla nereye varmaya calistigini anlamistim. yildiray abi anlamakta
oldugum seyleri yuzume karsi tekrarlayarak tasdik etmis oldu: - mahkemede; bu tehlikeli kopegin olasi ani saldirilarindan0 korunmak icin kesici, delici veya herhangi bir silah kapsamina giren herhangi
bir arac tasima gerekliliginin muhtarlik tarafindan alti cizilerek vurgulandigini ve salik verildigini soyleyecegiz. -fakat, dedim. bu dogru degil??? -oglum koyun muhtari amcan degil mi? ona da
onaylatiriz, su an butun koy senin kurtulman icin seferber olmus durumda zaten. butun koy insanlari mahkemede kendilerinin de zaman zaman bicak tasidiklarini, bunun bizim koy icin normal bir davranis
oldugunu soyleyecekler. bunlarin hepsi hakimi etkilemek ve senin en onemli seyden, bicak olayindan yirtman icin gerekli. ancak bicaktan yirtman yeterli olmayacaktir cunku ortada asilli, komplo oldugu
henuz kanitlanmamis bir ihbar var. en azindan tutuklu degil, tutuksuz sekilde yargilanmaya devam etmeni saglamaya calisacagim, dedi altinci sigarasini sondururken -
134.
+5-peki ya elvin?? ona ne oldu? dedim yari sinirli, yari merakli bir tavirla. -onunla da gorusulup ifadesi alindi mi? biz onun evindeyken o ortaliktan kaybolmustu. neredeymis? nerede oldugunu soyledi mi,Tümünü Göster
ya da sen ogrenebildin mi?? diye sordum ustune merakli bakislarimi da ekleyerek. yildiray abi dusunmeden cevap verdi: -cesmeye kadar gitmis, su doldurmaya. allahin manyagi, "iyi ki suyumu doldurmayi
ertelememisim de gitmisim, yoksa bicaklayacakti beni" demis. yildiray abi iki elini birden masasaya gurultulu bir sekilde vurarak, sanki ofkeli bir sekilde oturdugu yerden kalkiyormus gibi yerinde
dogrularak, bana dogru egilmek suretiyle yaklasti: -buraya dikkat et..dedi. bicaklayacaklardi degil, bicaklayacakti demis.. birincisi: bu kadin yasli ve cahil bir kadina gore biraz fazla tehditkar degil mi sence de???
yani demek istedigim, bana nedense sanki o da bu komplonun bir parcasiymis gibi geliyor.. bu sefer dogruldugu yerinden tamamen kalkan yildiray abi, onundeki kul tabagini cop kutusuna bosalttiktan sonra
cantasinin icerisinde bulunan evraklari tek tek cikararak hizlica goz gezdirdi. lisede yaziliya girmek uzere olan caliskan bir ogrencinin son kez kitabina goz gezdirmesine benziyordu. bir kac dakika sonra
tum esyalarini toparlayan avuatim, iki elinin parmaklarini birbirine gecirmis ve cenesinin altinda kavusturmus, gozlerini "artik eminim" gibisinden yumarak, kendinden emin bir tavirla, yine gozlerini bana dikmisti:
-komployu sana kurdular ramizim. her kim, ne niyetle, hangi gayeyle bunu yapti bilmiyorum, ama bu boyle... kisa bir sessizlik oldu. umarsizca ceketinin dugmeleriyle oynuyordu. -bu komplo yalnizca sana kuruldu, ve
bu kadin oyle veya boyle, bir sekilde bu isin bir parcasi.. aksi halde manyak gibi seni suclamazdi, aklima baska hicbirsey gelmiyor, bunun baska bir aciklamasi olamaz.. -iyi de abi, dedim. bu kadin
eskiden beni cok severdi, hatta herkese karsi cok naif bir insandi.. neden boyle bir pgibopatlik yapsin? -nereden bileyim ramiz! sen daha kendi dostunu dusmanini tanimazken ben nasil taniyayim!!
yildiray abi gene sinirine hakim olamamis, gunlerin getirdigi yogun stres ve gerginliginin acisini benden cikariyordu. sonradan hatasini anlamis olacak ki, elini omzuma koyup gibica kavradi. -cozecegiz
bu meseleyi aslanim, hic uzme canini sen.. hele bir cikaralim seni de.. yildiray abinin bunlari demesiyle kapinin tiklanmasi bir oldu. -gir! -avukat bey, durusma birazdan baslayacak, son
hazirliklarinizi tamamlamak istersiniz diye rahatsiz ettim, dedi hafiften yasini basini almis adliye gorevlisi. -tesekkur ederiz, haziriz... ..hem de uzun zamandan beri.. -oyleyse yavas yavas mahkeme
salonuna gecebiliriz.. -tabiiki, dedi yildiray abi. soyle buyrun lutfen.. -
135.
+14
a q bari @1e şuku atın
mahkeme salonuna attigim ilk adimla birlikte butun koyu karsimda bulmam bir oldu. yediden yetmise herkes gelmisti sanki. sedattan sedefe, bakkal ilyasdan kahveci saddam abiye kadar herkes salondaydi.
sedef, beni gordugu anda iki elini birlestirmis, umit var ve duaci bir gorunume burunmus, aglamakli havasini takinmisti. herkes burada oldugu halde elvin kevasesi yoktu ortalikta. neden gelmedigi
hakkinda kimse birsey soylememisti. hernekadar koylum, tanidigim, insanlarim da olsalar, bu kadar cok gozun agirligini kaldiramamistim ilk basta. gozlerdeki bir "acaba???" ifadesi bile yetiyordu beni
gibbogaz etmeye. surada bana gercekten gozu kapali inanan belki de bir avuc insan vardi.. fazlasi degil.. yok, dedim. bu kadar insanin bakislarina tahammul etmek mumkun degil, bu duyguyu itham edilmeyen,
(cahil olmasi muhtemel) bir topluluk onune cikarilip acik secik suclanmayan kimse bilemezdi, bilemez de. suclamanin, nefretin, ofkenin yanisira beni izleyen gozler arasindan en masumane olani bile aciyarak
bakiyordu artik.. buna daha fazla katlanamayacaktim, belki de boynumu egip onlari hakli cikarmak yerine, basimi dimdik tutup, ben de onlarin gozlerinin icine bakmaliydim ki sucsuz olduguma ikna olsunlar,
anlasinlar beni.. diye dusunmekten kendimi alamadim. bu arada mahkeme coktan baslamis, yildiray abi odadayken konustugumuz herseyi en munasip bir dille yuce mahkemeye arz ediyordu. benim icin saniyeler
dakikalara, dakikalar saatlere donusmustu. sanki oturdugum yerden gunler boyu surmustu mahkeme.. bir yandan gozlerimi salondaki onlarca cift gozun uzerinde gezdirmeye devam ediyordum. hakim ara ara bana
da sorular soruyor: bicagi ne amacla tasidigimi, elvin neneyle nereden ve ne zamandan beri tanistigimizi vs. butun sorulara yildiray abimin tembihledigi sekilde cevap veriyordum. gozlerimi insanlarin
gozlerinde gezdirmeye devam ederken, birden bir cift parlak goz dikkatimi cekti.. arka siralarda, yakigibli ve kirli sakalli bir genc, masmavi parlayan gozlerle, oldukca sakin bir halde seyrediyordu
beni.. bu, hastanede bana yardim eden arkadasim buraktan baskasi degildi. degildi ama, sormadan edemedim kendime, onun ne isi vardi burada??? -
136.
+4- "geregi dusunuldu... "Tümünü Göster
mahkemedeki herkes ayaga kalkmisti. nihayet kader ani gelip catmis, yaslisindan gencine salondaki herkes buyuk bir heyecan
ile cikacak karari beklemeye koyulmus, beklerken nefesler tutulmustu. -"sanik ramiz karaeski'nin, soygunculuk, haneye tecavuz,
cinayete tam tesebbus... "oha, dedim bir an. bunlarla mi yargilaniyordum yani? cinayete tam tesebbus nasil biseydir abi?
yuh dedim bir an, lan bazen dusunuyorum da, keske hakikaten girtlaklasaydim amk karisini, bu kadar izdirabi bosuna cekmemis
olurdum hic degilse.." - "bulunmadigi goz onunde bulundurularak... " ne diyorsun hakim baba, bi gib de anlamiyorum ki
dediginden. sucsuz olduguna inaniyorum saliverin demek bu kadar zor mu? ya da vurun kirbaci muallakye atin zindana demek bu
kadar mi uzatilir? amk birgun ilerde ne okursam okuyayim, ne olursam olayim, kesinlikle hakim olmayacagima kesin surette
karar vermistim. "... tutuksuz olarak yargilamaya devam edilmesine karar verildi" bir anda salonda bir sevinc tufani
koptu. bagira cagira sevinen akrabalar, onlara bakip da "iyi bir sey oluyor heralde amk" diye dusunup de hoplayan
ziplayan cocuklar, birbirine ayakta sarilirken sallanan neneler.. salonda yerinden bir an olsun kipirdamayan, en ufak bir
sevinc belirtisi bile gostermeyen tek kisi, hala yerinde oturmakta olan burakti. gozlerini bir an olsun uzerimden
ayirmiyordu. yavas yavas mahkemeyi terkediyorduk artik, herkes epey bir havaya girmisti. -"aksama evde gorusuruz artik"
dedi kuzen siritarak. babam ise annemden bu aksam icin en sevdigim yemekleri yapmasini istiyordu. beni de aksam icin
tatli bir heyecan kaplamamisti desem yalan olur. en azindan bitkin de olsam, yorgunluktan gebermis de olsam, mutluydum
artik. bu mutluluk duygusunu oyle uzun zamandir tatmiyordum ki, fazla gelmisti resmen, yuk gibi, fazlalik gibi tepeme
binmisti; hani yillarca zindanda yatan bir adam yumusacik yastiklarda yatamazmis ya birden, onun gibi. rahat batti sanki.
hersey gercek olamayacak kadar mukemmeldi. yildiray abiye dondum askerler ellerimdeki kelepceleri cikarirken: -abi,
dedim. simdi dogruca koye gidebilecek miyim? -tabiki, dedi. hele once su hastaneden kaydini aldiralim, esyalarini da
toplarsin hem. sonra aksam uzeri gibi yola cikariz. zaten birsey kalmadi aksama da. ... cocuklar gibi heyecanliydim. bir
an once hastaneye, oradan da koye gitmek icin sabirsizlaniyordum. hazir hastaneye gidiyorken, belki burak da bizimle
gelmek ister diye sagima soluma bakindim, ama burak ortalarda yoktu.. evli evine, koylu koyune dagilirken, biz de
arabamiza atladik, basimin belasi, timarhane bozmasi hastaneye dogru yola koyulduk.. -
137.
-1Geliyorum sen yaz
-
138.
+3hastaneye annem, babam, yildiray abi ve ben dordumuz gelmistik. babam: -oglum sen git esyalarini topla, biz de kaydiniTümünü Göster
aldiralim, dedi. annem de doktorumla gorusmek istedigini soyledi. -tamam, dedim. musayit vakti varsa gorustururum sizi. ...
odamin bulundugu kata ciktim. odamin kapisi kapaliydi, yavasca kapi kolunu cevirerek actim. icerde hic de beklemedigim
biriyle karsilasmistim: ercan. zamaninda bana cok iyi davranan bu genc asker, carsaflarindan yastigina herseyi
degistirilmis yatagimin basucundaki sandalyede oturuyor ve agliyordu. elinde simgibi birsey tutuyor, ve tuttugu sey her
neyse, ona simgibi sarilmis vaziyette agliyordu. -ercan??? dedim saskinlik icerisinde. ne isin var senin burada? ercan
aglamaktan kipkirmizi olmus sirke satan bir suratla bana bakti: -yok birseyim.. ... yavasca yerinden dogruldu, sanki butun
ailesi birden ayni gun olmus gibi kederli bir hali vardi. -benim icin mi geldin buraya? dedim merak icerisinde. ofkeli bir
sekilde bana bakti. -carsi izni.. dedi. bu kadar guleryuzlu ve iyi kalpli birinin boylesine degigib davranmasina epey
sasirmistim dogrusu. birden elinde tuttugu seyi ucundan goruverdim ve o anda saskinligim ikiye katlandi. kollarinda
simgibi tutup sarildigi sey, sedefin bana hediye ettigi "ozgurluk" ismindeki kitapti. kitabimi tuttugunu gordumu farkeder
farketmez kitabi komidinin ustune seri bir hareketle birakti ve bir o kadar seri sekilde oturdugu yerden kalkti.
gozyaslari hic dinmiyor, elleriyle surekli yasaran gozlerini siliyordu. -bir sorun mu var kardes??? dedim garip garip
bakarak. -yok, dedi. kusura bakma, kusuruma bakma.. bunlari soyledikten sonra bir ok gibi firlayarak odayi terketti..
allahallah, dedim. lan bu herif ne ariyor burda amk? diye dusunmeden edemedmi birden ilgimi cekiverdi bu kitap. hic acip
dogru duzgun okumamistim. yavasca kapagini kaldirdim, kitabin kapaginin altinda "seni okyanuslar kadar seven askin sedef"
yaziyordu. kitaba detayli bir sekilde goz atmaya basladim: bir delinin anilari anlatiliyordu kitapta. ya da onun gibi
birsey. assagi yukari yarisina yakini cikan yanginda yanmis olan bu garip kitabin butun sayfalarini hizli hizli cevirip
daha ayrintili goz atmaya basladim. sonlara dogru bir sayfada kalakaldim, cunku sayfa arasinda bir not vardi: sedef
tarafindan yazildigini dusundugum bu notta, tam olarak soyle yaziyordu ". "ancak okudukca anlar, okudukca farkeder insan.
"oku!" emirlerin ilki degil midir? oyleyse okumadan bilemez, anlayamaz insan. okumadan rahata eremez insan." altinda da
arap harfleri oldugunu dusundugum muhtelif harflerle yazilmis yazilar vardi. ilk once, nasil okuyacam ben bunlari amk
diye icimden gecirsem de, sonrada her satirin altinda parantez icinde turkce okunuslarinin yazili oldugunu farkettim.
isin en uzucu tarafi ise, bu duanin yarisindan cogunun yanip kule donmus olmasiydi. -herneyse, dedim. kitabi ve diger
esyalarimi cantama tiktiktan sonra assagi kata, hilal hanimi bulmak icin yola ciktim -
139.
+1-buyrun nasil yardimci olabilirim?... hilal hanimin sevimli sekreterine umarsiz bir bakis attiktan sonra: -hadi ama, beni taniyorsun, dedim gulerek. ...Tümünü Göster
sekreter de gulumsedikten sonra calan bir telefonu cevaplandirdi. -alo? buyrun kim aramisti? randevunuz var miydi? vay amk dedim, kari randevusuz, yani
parayi pesin almadan kimseyi yanina bile yaklastirmiyor... -uzgunum hanimefendi, randevunuz yoksa sizinle gorusebilecegini sanmiyorum. zaten su anda kendisi
burada degil, hastane kurulunda toplantida.. ne demek, mersi. oldu o zaman... bi notunuz varsa iletebilirim... sekreter kiz, konusma sona erdikten sonra
sanki ben orada yokmusum gibi yeniden kagitlarina gomuldu. -demek suanda burada degil?? -evet/ -peki ne zaman gelir??? -bilmiyorum, soylemedi. toplantisi ne
zaman biterse. -peki, dedim. kurulda ne yapiyor bu doktorlar? maaslarini mi aliyorlar? dedim siritarak. komik olmadigini bildigim halde bazen mal mal
konustugum olurdu. sekreter kiz bana hafiften gicik olmus gibi bakti: -bir hastasi hakkindaki sahsi kanaatini hastane yonetimine beyan ediyor. yeterli mi??
-tamam, dedim yahu. kizmaniza gerek yok. -kizmadim ki... ... yeniden kagitlarina gomulen uyuz sekreterin yanindan ayrildiktan sonra assagi danismaya gitmeye
karar verdim. fakat bizimkiler ortalikta gorunmuyordu. -ramiz burdayiz gel gel! arkami dondugumde yildiray abi tam karsimda beni almak icin gelmisti. -gel
bakalim, seninkiler kafetaryada oturuyorlar.. anne ve babamin yanina giderken koridorda, o sirada dagilmakta olan hastane genel kurulu uyeleriyle
karsilastik, elbette hilal hanim beni oracikta karsisinda buluverince hemen durdurdu: -demek buradaydin! dedi en bildik gulumsemesini takinarak.
-hosgeldiniz, avukat bey. -tesekkurler doktor hanim, nasilsiniz? ozel pgibiyatristimle avukatim tokalasirken kendimi inanilmaz ozel ve onemli biri gibi
hissetmistim nedense. sanki dunya benim etrafimda donuyormus gibi gelmisti. hayal kurmak fukara hobisi diye bosuna mi demisler? bu arada yildiray abim hilal
hanima mahkemeden, olanlardan. her yonuyle durumumdan ve taleplerimizden bahsetti. doktor hilal: -ramizcigim, ailenle tanismayi elbette cok isterim, ama
madem davan dustu, daha dogrusu seni serbest biraktilar, o hade seni taburcu etmeden once, onemli bir durum degerlendirmesi mahiyetinde son bir gorusme
yapmak isterim. bu gorusme neticesinde hakkinda edinecegim sahsi kanaat ve profesyonel gorusumu tekrar kurula sunacagim. oradan cikacak pozitif bir genel
kanaate gore seni taburcu edebilecegiz. elbette butun bunlarin olabilmesi icin en az 2 gece daha hastanemizde bizlere refakat etmen gerekecek.. -
140.
+3buyuk bir ofkeyle bakiyordum simdi ona.. sinirim tepeme cikmisti resmen. ne demek lan 2 gun daha??? amk kic kanaat binbir
zorlukla ozgurlugumu yakalamisken hersey yolunda giderken bu da ne demek oluyordu simdi??? hilal hanim ne hissettigimi
bakislarimdan anlamis olacak ki, dudaklarini bukerek aci sozlerine devam etti: -malesef bunu anlamalisin, ramizcim. sen
buraya "normal" olarak getirilmis bir hasta degilsin. sen buraya, hapishaneden, hapishane mudurunun izni ve talebiyle,
onun, "buyuk bir gereklilik arzetmekte" seklinde baslayan mektub beyanina mutenasid bir istirham ile getirildin.
dolayisiyla hem kisisel, hem deyasal olarak, seni buraya gonderen mercilere hastane olarak bir cevap verme
yukumlulugundeyiz. iste bundan dolayi elini kolunu sallayarak buradan cikamiyorsun. bu hastane prosodurlerinin, senin
hapisten cikmis olmanla en ufak bir ilgisi yok. biz hapishane mudurlugune seninle ilgili bir rapor verelim
ki, onlar da kendi uslerine senin hapishanede olmadigin gunler hakkinda cevap verebilsinler.." hilal hanim resmi bir dil
ile konusmasina devam ediyordu fakat ben artik dinlemiyordum.. bu taktan hastaneye gelerek basima nasil bir bela actigimi
daha yeni yeni anlamaya baslamistim.. -
141.
+3annemle babama olanlari anlattiktan sonra pek belli etmemeye calissalar da epey bozuldular. onlara hastanenin dandik
caylarindan ikram ettikten sonra mecburen teselli edip koye ugurladim. amk teselli edilmesi gereken kisi ben iken. onlari
ben teselli ediyordum. bu kadar yasadigim olay, hayata karsi olan direncimi kuvvetlendirmisti sanki. hilal hanimla (olumlu
sonuc ciktigi takdirde) son gorusmemizi yarin yapacaktik. yildiray abi ise bu gece gitmesi gerektigini, fakat yarin
erkenden beni ziyarete gelecegini soyledikten ve hastane bashekim yardimcisiyla kisa bir gorusme yaptiktan sonra hastaneden
ayrildi. ulan dedim, gene kaldim kendime. bu amina soktugum hastanesinde gene bir basimayim. ama dedim en azindan artik
ozgurum. sagimda solumda gotumun dibinden ayrilmayan askerler polisler vs yok. kafam rahat hic degilse diye dusundum. hava
ufaktan kararmaya baslamisti. bahceye cikar cikmaz sigaramin bittigini farketmem gec olmamisti. dogruca danismaya kostum ve
en yakinda bulunan bir markete kadar gidip bi paket sigara almamin mumkun olup olmayacagini sordum. -bir bakalim... cilek
tadindaki halkla iliskiler hatunu, bana bunun pek mumkun olamayacagini anlatmaya calisiyordu. -aslinda, dedi. siz burada
yatalak hasta seklinde kaydettirilmissiniz.. -evet, dedim. birkac gun oncesine kadar vaziyetim buydu.. gozlerimi iyice
buyutup korkutucu bir hale getirerek devam ettim: -yataktan disari adimimi bile atamayacak haldeydim.. \ aslinda yalan
degildi soylediklerim, hakikaten de askerler birakmiyordu. ancak zavalli kizcagiz, birkac gun icinde boylesine hizli bir
iyilesmenin nasil olabilecegini saskin saskin dusunurken, bir diger yandan ben de bu hastanelerin danismalarindaki bol
makyajli genc kizlarin nasil ayni anda hem bu kadar saf, hem de bu kadar ciksi olabildiklerini dusunuyordum. -beyefendi,
dedi cilek tadindaki kiz. boyle isimlendirmistim onu, cunku kizil saclari, hafif cilli yuzu ve elmas pembesi dudaklariyla,
kremsanti uzerine oturmus bir cilek tadi veriyordu gozlerime... -
142.
+3kizil sacli kiz, hakkimda bilgi edinmek icin yetkililerle bir sure telefon gorusmeleri yaptiktan sonra: -beyefendi, dedi.
sizin durumunuz biraz ozel bir durum anladigim kadariyla. hakkinizda net bir karara varilmamis henuz. -evet, dedim
kizcagizin sozunu keserek. -bir mahkeme saliverse oteki birakmiyor..\ gulumsedim. -afedersiniz, devam edin lutfen.
yemyesil gozlerini bir an saskin bir gulumseme ile kirpistiran guzel kiz, sozlerine devam etti: -genel kurulun hakkinizda
hazirlayacagi rapordan once hastane disina cikmamanizi sizden, hastane yonetimi adina rica ediyoruz. istediginizi
yapabilirsiniz, istediginiz seyden yeyip icmenize de izin verildi, lutfen sadece disari cikmayin. sadece bir iki
gunlugune.. oyle tatli rica ediyordu ki, bu kiza hayir demenin hicbir yolu yoktu. -peki hastane yonetimi sigarami da
temin eder mi dersiniz? -o kadarini bilemem, sanmiyorum. ekrem abiyi bulabilirseniz o size alir belki... \ amina
kodummu ekremi bana bir bardak cayi kufrederek getiriyorken sigarayi nasil alip gelecek diye dusunmeden edemedim. ki zaten
kocaman iki binali hastanede ekremi ara.. bul.. ozel durumunu anlat.. lan kim ugrasacak bununla? dedim. caresizce bahceye
ciktim. buldugum ilk banka oturdum. otururken dirseklerim dizlerimde, avuclarimin iciyle yuzumu kapatmis ve basimi one
dogru egmistim. gordugum tek sey karanlikti. ne garip, insan birsey gormeyince duydugu seslere daha cok odaklaniyordu. az
once hic ama hic farkinda olmadigim su ugultusu, kus civiltilari, ruzgarin uzun kavak agaclarinin arasindan hisimla eserken
cikardigi tatli sesler; simdi kulaklarimi oksuyordu.. bir an birinin yanima oturdugunu hissettim. bankta yalniz degildim.
tanidik ve asiri mutlu bir ses, sevgi dolu, dostane bir edayla teklif etti: " --sigara??? " -
143.
-11965 De yaşandıysa bu olay senin burda ne işin var amk git öl
-
-
1.
0Ramiz karaeskiyim yeğen ölmem ben
-
2.
0Aynen kardesim kesin yasanmıstır bu olay
-
1.
-
144.
0rezerveyşın
-
145.
+2basimi kaldirdigimda; karsimdaki bu, uzun bir dal sigara ikram ediyor vaziyette eli havada kalmis fakat hala gulumsemekte olan kisi, mavi gozlu, kivircik sacli arkadasim buraktan baskasi degildi. ikramTümünü Göster
ettigi sigarayi kapisircasina alip hizli hareketlerle yaktiktan sonra bir yandan hizli hizli cekip koruklerken, bir yandan vucudumu nikotine doyuruyor, diger yandan iki arkadas sohbet ediyorduk. -seni
mahkememde gordum ve inan oldukca sasirdim. ne isin vardi orada? diye sordum merak icerisinde ... burak burnunu cektikten sonra tipik hareketini yaparak, yani bir yandan sigarasinin dumanini uflerken
diger yandan kederli kederli ufka bakarak cevap verdi: -kardesim mahkemelik olmus, gitmese miydim yani?? -iyi de ---... burak sozumu keserek devam etti: -gercek arkadaslik bunu gerektirir. bir dost
sadece iyi gunlerinde yanindaysa, kotu gunlerinde, kotu zamanlarinda yaninda degilse, afedersin ama kardesim, sokayim ben oyle dosta da, onun dostluguna da.. -peki, dedim. peki madem, o zaman neden
yanima gelmedin? neden birden ortadan kayboldun??? --sadece mahkemenin neticesini ogrenmek istedim. herhangi bir sekilde senin bir de ben gelip canini gibmak istemedim kardesim.. ... \ ne diyecegimi
bilemiyordum. burak cebinden mektuba benzer birsey cikardi. -nedir bu? diye sordum. ... aglamakli gozlerle cevap verdi: -babamin bizlere el altindan gizli kacak yazdigi bir yardim mektubu.. nasil
yani? dedim hayretler icerisinde. -zamaninda para karsiligi bagladigim hastabakicilardan biriyle haber yollamistim babama.. babam konusamadigi icin, o hasta haliyle iki satir birsey ciziktirmis.. ne olur
kurtarin beni bu iskencelerden diye yazmis. inanmiyorsan al bak oku... \ hickiriklar bogazimda dugumlenmisti.. ne diyecegimi bilemiyordum, ne denirdi ki boyle bir durumda?
-babam aci cekiyor ramiz.. dedi aglamakli bir sesle. -benim babam her gun tekrar tekrar olen bir adam.. ... tek bir nefeste butun sigarasini bitirmeye calisircasina icine cektigi derin nefesten sonra
sozlerine aglamaya baslayarak devam etti: -annem babamin acisindan oldu gitti.. kardeslerim yetim kaldi.. bu kadar aci hepimize yetti. ben onemli degilim, biz onemli degiliz belki, cunku katledilen
bizler degiliz, babam... artik sigarayi falan birakmis, neredeyse hungur hungur agliyordu. nefes nefese kalmisti.. -ne demek istiyorsun? dedim. -bunlar cok agir ifadeler burak.. boyle soyleme be dostum..
... burak gozyaslari icinde yakama yapisti, hemen ardindan asiri ciddi, soguk fakat bir o kadar da vurgulu ve gur bir ses tonuyla -yasamadan bilemezsin.. dedi.. uzun bir sessizlik oldu. en sonunda
dayanamayip sordum: -benden ne yapmami istiyorsun?? burak cevap vermedi. -kardes, sana diyorum.. burak; yaklagib 5 dakika kadar sonra sessizligini bozdu. -babamin ismi altan uzmez.. yaslica bir
adam.. senin bulundugun binanin besinci katinda kaliyor. yani senin odanin 3 kat ustunde. -eee? benden ne istiyorsun??
burak en ciddi halini takinmis, kaslari catik vaziyette gozlerini bana dikmis, uzun uzun bu sekilde baktiktan sonra asil soylemek istedigi seyi acikladi:
-babami oldurmeni istiyorum..
başlık yok! burası bom boş!