-
426.
0ctrl+F ye basın sora(zor kadini giben adam, 31 yazın ileri diin adam çıkar sayfayı yenlediinizde tekrar ileri diin
-
427.
0"ben senle artık biraz uzak kalmalıyız"
adam gerçekten köylü beyler. -
428.
0halamı devam amk lan yeterrr amk oglu kitap yazdın be
-
429.
-5Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.Tümünü Göster
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu -
430.
0hay seninde mına koyim hikayeninde mına koyim bi gibtir olun ya
-
431.
-4Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.Tümünü Göster
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu -
432.
0bitir şunu yatıcam amk
-
433.
0burası rezerve beyefendi buyrun sizi şöyle alalım
-
434.
0bu karılar arasında dönücek dolasıcak sonunda bi gibim olmıcak belli oldu amk
-
435.
0italyanın teeeee amk yaaaaaaa gibicem olm hepinizi
-
436.
-5(bkz: hikayeci giben team)Tümünü Göster
Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu -
437.
0411
-
438.
-4Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.Tümünü Göster
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksItalyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu iz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu -
439.
-4Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.Tümünü Göster
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu -
440.
+1Devam et 4 gözle bekliyorum amk
-
441.
-7Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.Tümünü Göster
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu -
442.
0am züt meme
-
443.
-4Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.Tümünü Göster
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu -
444.
0sus artık amın oğlu yeter ulan
-
445.
-7Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.Tümünü Göster
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu Italyan operası Avrupa’ya tez zamanda yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk defa Schütz “Daphne” adlı Floransa stili bir opera besteledi. Müzikli sahne eserleri Alman şehirlerinde, özellikle Viyana, Münih, Dresden, Hamburg ve Leipzig tiyatrolarında yer buldu. Oynanan eserler italyancaydı. Ulusal Alman Operası 1644 yılında Staden tarafından yazılan ve ilk Almanca opera olan –Seelewig- adlı eserle başlamış, Hamburg, Alman Operasının ilk belli başlı merkezi olmuştur. Strung, Kusser ve Keiser gibi besteciler de ilk önderlerdir. ingiltere’de Purcell, italyan üslubu birkaç opera bıraktı. Fransa’da opera zevki 1645 senelerinden sonra memlekete gelen italyan opera truplarının etkisiyle uyandı. 1671’de ilk opera binası Académie Royal de Musique, Cambert adlı bestecinin –Pomane- adlı eseriyle açıldı. Fransız Operasının o zamanki büyük yaratıcısı aslen italyan olan Lully’dir. Klagib tiyatro eserleri, Corneille’in trajedileri, Moliére’in komedileri bestelendi, saray balesi ve çeşitli danslar operanın ana süsleri olarak kullanıldı. Lully’nin günümüze kalmış eseri 1674’te yazdığı “Alceste” dir. Lully okulunu Rameau 1733 de bestelediği “Hippolyte de Aricie” operasıyla sürdürdü. 17.yy. sonlarına doğru Napoli, italyan operasının merkezi olmaya başladı. Okul, Provenzale tarafından kuruldu ve Alessandro Scarlatti tarafından başarıyla temsil edildi. Bu okulda bir takım özellikler görmekteyiz; zengin melodik şarkılar “bel canto”, güzel, uzun aryalar, “secco recitativo” – eşliksiz resitatif’ gibi… Scarlatti’den sonra Leo, Durante, Feo ile Haendel’in de etkisinde kaldığı bu okul, müziğin şiir ve söze üstünlüğünü kabul etmişti. Daha sonraları Zeno ve Metastasio gibi metin şairlerinin trajedilerini besteleyen Bonancini, Porpora ve Piccini opera sanatına yeni buluilar getirdiler. Orkestra eşliği ile yapılan resitatifler bunların arasındadır. Almanya’da bu çağın büyük bestecileri Hasse ve Graun “opera buffa – gülünçlü opera” türünde başarı gösterdiler. italya’da yive bu çağlarda büyük operaların perde aralarında “intermezzo” denilen küçük, hafif sahne eserleri oynanıyordu. Pergolesi 1733 de bestelediği “La Serva Padrona” adlı “intermezzo”su ile bu tarzın üstün bir örneğini verdi.
“La Serva Padrona” birçok italyan ve Fransız bestecisi üzerinde etkiler yaratarak “opera comique” in doğmasını sağladı. “intermezzo”nun diğer ustaları şunlardır: Guglielmi, Paisiello ve Cimarosa…
Halk müziğinin etkisiyle yazılmış gülünçlü operalar 18. yy.da özellikle ingiltere’de tutuldu. “Ballad Opera” denilen bu biçim eserlerden Gay’in yazıp Pepusch’un bestelediği “Begger’s opera – dilenci operası” büyük başarı kazanarak Londra’da bulunan Haendel’in yaygın ünü için tehlikeli oldu. Bu biçim Almanya’ya “Singspiel” adıyla geçti. Weise’nin yazdığı ve Standfuss’un bestelediği “Der Teufel ist los” adlı “singspiel” bu yolda ilk eser olarak kabul edilir. Aynı üsluptaki eserlere Fransa’da “opéra comique” dendi. Bunlara güzel bir örnek J.J. Rousseau’nun “Le Devin du Village” adlı eseridir. Bu yolda eser veren diğer besteciler şunlardır: Duni, Philidor, Monsigny ve Grétry…
Singspiel, Almanya’da Mozart’la en üstün, en zarif örneklerini kazandı: Die Entführung aus dem Serail ve Die Zayberflöte gibi... Haydn, Dittersdorf, Neefe, Benda ve Reichardt bu biçimin diğer tanınmış simalarıdır.
Ciddi opera Gluck ve metin şairi Calzabigi ile sürüp gidiyordu. Buna en belirli örnek 1762 de yazdığı Orfeo ed euridice dir. Fransız operası uzun süre Gluck’un etkisinde kaldı. 19.yy. boyunca devam eden bu etki Cherubini, Méhul, Lesueur, Spontini ve Berlioz’da görülür. Beethoven tek operası Fidelio ile bu etkiden kısmen kurtulmuş, insan sesini çalgı gibi kullanmış, eşliksiz resitatifler dışında süreli bir sahne senfonisi vermemiştir. Mozart önce italyan daha sonra Gluck tarzını denemiştir. Operalarının çoğu italyanca yazılmış olmasına rağmen özlü bir karakter taşıyor, çok şey vadediyordu. Beklenileni kısa ömrünün sonlarında verdi; bu 1791’de bestelenip oynanan Die Zauberflöte operasıydı. Mozart bu eserle Alman sanatında çağ açıyor, gerçek Alman operası başlıyordu
-
türk kızı kadar egolusu dünyada yok
-
hala aklı selim insanlar görmek güzel
-
beyler içtigim suyu ifşa ediyorum
-
zalina zurt ablan melisa hiç yanında
-
emre mor vs arda güler
-
facia28 reyisliği adamlığı
-
iyi bir edit dedigin bu mudur aga
-
ruby aşkım bebeğim çıtır fıstığım
-
bu nasıl sınıfsal fark a
-
tütsülenmiş amcık
-
kutsalsuku zalinazurt the vikings
-
lan bir an kullanıcı adı
-
bence allah var bu kadar olasalığa rağmen
-
ferre altincisi son başlık
-
ferre altincisinin kapatıldığı iyi oldu
-
bendenn sana tavsıye
-
kayra ve zalina yanyana geldiyse çıkma vakti
-
niye silmedin lan hesabımı alçak viking
- / 1