1. 66.
    0
    rezervuar
    ···
  2. 65.
    0
    devdıbını okumak isteyen olursa, ana başlıktan takip edebilir. @1 deki...
    ···
  3. 64.
    0
    arabayı dönüşümlü olarak kullanıp, dinlene dinlene ilerliyorduk…
    benzin bitmek üzereydi. yol üzerinde bir yere çektik…
    merak etmeyin filmlerdeki gibi izbe bir yer değildi.
    hatta alıştığımdan daha da lüks görünüyordu.
    ashley markete girdi.
    ben de tuvalete gittim.

    yine o sesi duydum…
    ···
  4. 63.
    0
    söz konusu ashley ve ben olunca, “yalnız ikimiz” tabirinin romantik gelmesini isterdim.
    ama tedirgin geliyordu.
    ertesi gün öğleden sonra ashley’nin arabasıyla yola çıktık.
    amerikan filmlerindeki gibi 68 model bir mustang ya da chevrolette bir kamyonet olsaydı daha otantik olabilirdi… ama altımızda yalnızca bir focus vardı…
    ···
  5. 62.
    0
    ashley beni hava alanından aldı.
    o gece onun evinde kaldık. amcamın evine kara yoluyla gidecektik.
    yol bir günden fazla sürer demişti.
    o da daha önce bu mesafeyi hiç gitmemişti.
    hazırlıksızdık. yanımıza tecrübeli birilerini alamazdık.
    daha fazla insanı durumdan haberdar edemez, daha fazla insana güvenemezdik.

    yalnız ikimiz olmalıydık.
    ···
  6. 61.
    0
    ashley’den beklediğim haber gelmişti…
    bir an evvel toparlanıp yola çıkmak için hazırlandım.
    istanbul’da annemlerle beraberdim son bir iki gündür.
    vedalaşıp ayrıldım… giderken arkamda çok fazla şey bırakmış gibi hissediyordum…

    sanki bir daha dönemeyecekmişim gibi…

    anlamsızdı…
    ···
  7. 60.
    0
    ashley vakit kaybetmeden amerika’ya gitti.
    bi süre bekledim. resmi prosedürlerle o ilgilendi…
    gizem’e durum anlattım ben de bu arada…
    hoşnut değildi, ama aramıza koyduğum mesafenin farkındaydı ve ısrar edebilecek konumda olmadığını biliyordu.
    zaten öteden beri söylediklerime itiraz etmişliği pek yoktu…
    ···
  8. 59.
    0
    panpa yaz upupupupupupup
    ···
  9. 58.
    0
    Ashley’ye durumu anlattım

    Bi fikri yoktu…
    Atilla bey ve safa beyi aradım… onlarında ilgisini çeken bir durum yoktu…
    Belki de gidip bakmalıydık… ama Amerika vizesi o kadar da kolay alınamıyordu… ne yapabiliriz dedim… bu kez gülen ashley’ydi…
    Vizeye ihtiyacım yok ki… oturma iznim var zaten dedi…
    Doktoramı yaptıktan sonra, amerika’ya yerleşme kararı aldım. Üniversitenin imkanları daha iyiydi…
    Maden bulmuş kadar sevindim…

    - Ben gideyim, seni getirtmenin de bir yolunu bulurum. Çok uzun sürmez… ne de olsa çalışma alanlarımız ortak.

    Öyle ya… kullanamsam da benim de orta çağ üzerine yüksek lisans çalışmam vardı…

    - Ama gizemi çağıramam dedi. Bi yolunu bulabilirse kendi gelsin. O kıza güvenmiyorum…
    Kadınsı iç güdü müydü, gerçekten güvenmiyor muydu, yoksa kıskançlık mıydı? Bilmiyorum… ama ashley’nin gizem’den hoşlanmadığı açıktı. Ben de farklı değildim… gizemle ilgili, yaşadıklarımını şokunu atlatabilmeye bile fırsatım olmamıştı. ihanet etti , öldü derken, dirilip yeniden gelmişti sanki… ve ne yaptıysam sevgimden diyordu…

    üstelemedim…

    peki dedim ashley’ye…

    peki dersiniz bazen sadece. Sadece “peki”. inandığınız ya da her şeyi kabul ettiğiniz için değil. Tükendiğiniz için…
    ···
  10. 57.
    0
    Ashley uyumuştu…
    Balkona çıkıp bi sigara kırdım…
    Evet sigarayı hala kırarak içiyordum…

    (geçen sezonda bu kırma meselesine takılıp denemek isteyen arkadaşlar olmuşu. Yine olursa diye Aynı tüyoyu yineliyorum. Direk izmariti kırıp atmayın. izmarit alt kısmındaki kağıdı hafif yırtıp süngerini içinden çıkarın. Yoksa ağzınız tütün dolar)

    Neyse
    Hava aydınlanıyordu… hayatım gözümün önünde geçti yine. Her zaman olduğu gibi. Olanları düşündüm. Avrili… ayşeni… bay x’i… lisedeki evimi… amcamın ölüşünü… öldükten sonra bile beni nasıl şaşırttığını… bıraktığı büyük mirası… o miras sayesinde, kudüşteki olayı nasıl çözebildiğimizi…

    Bir dakika…

    Kudüsteki olayı, amcamın oradaki evi sayesinde çözmüştük…
    Dünyanın başka yerlerinde de evleri vardı… yine bir ipucu olabilir miydi… bilgisayarın başına oturup google earth’ü açtım… evlerin adreslerinin bulunduğu muhitleri yazıp şöyle bi baktım… kimini buldum. Kimini bulamadım.. ama bir tanesi çok dikkat çekiciydi… google earth’de görünmeyen bi yerdeydi.. net bir fotoğraf yoktu bölgeye dair… bu bazı askeri özel bölgelerde de olur ya… dikkatimi çekti…

    Pennsylvania’da bir ev… ne anlamı olabilirdi? Gidip bakmalı mıydık… ashley’nin uyanmasını bekledim…
    ···
  11. 56.
    0
    eve gittik… geç olmuştu… tablo ya da günlük kimdeydi? nasıl ulaşabilirdik? düşünmekten başımız dönmüştü…
    ashley bana dönüp, hayatın hep böyle hareketliydi öyle değil mi? dedi…

    - evet dedim… nasıl anladın…

    - o kadar normal karşılıyorsun ki olanları. neredeyse hiç yadırgamıyorsun…

    daha önce olanları bilseydi, sebebini anlardı… basit, abaza bir lise öğrencisinden nasıl bir kuryeye, bir katile dönüştüğümü, orta çağdan kalma bir defterin peşinden dünyanın dört bir tarafında neler yaşadığımı…

    - alıştım dedim sadece…

    - seni çekici yapan bunlar değil ama biliyor musun dedi…

    hoşuma gitmişti…

    - ne peki dedim…

    - sanırım gülüşün dedi… her an gülebiliyorsun… en ciddi anda bile bi anda gülümsüyorsun… bunu birkaç yıl önce
    moğolistan da fark etmiştim… neler olup bittiğini bilmez bir halde oradan oraya koşuştururken, senin olmadık zamanlardaki gülüşün, sanki bir umut ışığı gibiydi…

    kız o kadar güzel konuşuyordu ki… reşitliğimin başlangıcından itibaren koşuşturmalar içinde romantizmin ne olduğunu unutan ben, bu cümlelere cevap verebilecek ustalıkta değildim… bir anda öptüm sadece… küçük ve masum bir öpücüktü… büyümeye hazır bir kıvılcım gibi ikimizde sardı… hani öyle anlar vardır ki, küçük bir kıvılcım arkasına rüzgarı ve güneşi alıp büyük ormanları yakar ya. ya da durgun bir havada yanmaya çalışır acizce… ama havadaki yaprak kımıldatmayan hareketsizlik yetmezmiş gibi bir de yağmur başlar… başlaman bitirir, küçük alevi. piknik ateşi olabilecek kadar bile büyümeden. o gece öyle olmadı. ardında bir fırtına varmışcasına büyüdü o yangın. zaten kimse de kaçma niyetinde değildi. mecazi aleve bıraktık kendimizi…. sabah olmak üzereydi..
    ···
  12. 55.
    0
    Ashley’nin yanına gidip, durumu anlattım… gizemi de çağırdık…
    - Arkadaşım, kaan, tabloyu zütürürken öldürülmüştü… yanarak ölmüş…

    Gizem in gözleri parladı… tanıdık gelmişti bu tarz belli ki…
    Kendilerinin de yanarak öldükleri dedikodusu çıkarmışlardı…
    - iki ihtimal olabilir dedi… ya bizim gibi biri tarafından öldürüldü… ya da bize karşı biri tarafından…
    - Ne yani dedim, orta çağdaki cadı kurbanları gibi yakılarak mı öldürüldüğünü düşünüyorsun dedim…
    - Ya da birilerinin bağlandıkları sayesinde…
    - Büyü yani dedim…
    - Olabilir dedi…
    Bu kadar şeyi kafam kaldıramıyordu… kim yapmış olabilir bu durumda dedim…
    - Sanırım ya günlüğün peşinde olan, ve gücünden yararlanmak isteyen biri…
    - Yada kilise mi?
    - Evet. Yada bizzat Vatikan…
    ···
  13. 54.
    0
    düşünmeden yanlarına gittim. selam verip oturdum… konuşmaya başladım…

    - aradığını şey bende değil beyler…

    - biliyoruz…

    - benden ne istiyorsunuz?

    - nerede olabileceğini bilmenizi umuyoruz bay antonyo…

    - inanın bilmiyorum. ben de sizin bilebileceğinizi düşünmüştüm… kimler peşinde olabilir… ya
    da siz kimlersiniz?

    - babamla tanışmış olmalısınız… christopher morales…

    - hatırlamıştım… evime kadar gelmişti zamanında… illuminati’ye bağlı olduğunu söylemişti… evet dedim hatırlıyorum. ama sizin bilmediğiniz ve benim bildiğim bir şey nasıl olabilir dedim… ben basit bir işletmeciyim…

    - kendinizi hafife almayın bay antonyo dedi… daha fazlasını bildiğinizi biliyoruz… ama bildiklerinizi kendinize saklamanız şimdilik işimize geldi…

    - bu adamlar illuminatiden değildi belli ki… muhtemelen kilisenin tarafındaydılar. ya da atilla beyin bahsettiği diğer gruplardan birinden…

    - tabloyu taşıyan arkadaşınızın, nasıl öldürüldüğü hakkında bir fikriniz var mı???

    - araba kazası süsü verilmiş dedim…

    - evet, arabada, yanarak ölmüş…

    - olabilir dedim. beynimde şimşekler çakmıştı. belli etmedim… aradığınız cevaplar bende değil beyler… üzgünüm size yardımcı olamam… keşke olabilsem… beni tanıyorsunuz belli ki. bu hayatı yaşamaktan nasıl kaçtığımı fark etmişsinizdir. yeniden bulaşmak istemiyorum…

    inanmış gibi yaptılar. peki deyip ayrıldılar… ama anlamıştım… en azından tablonun nerede olduğunu…
    ···
  14. 53.
    0
    onlara nasıl ulaşabilirdik?
    aklıma bir şey gelmemişti… atilla beyi aradım… bilmiyorum dedi…
    toplanmıştık. herkes alarmdaydı neredeyse… ama elimizde bir harita yoktu işte… nereye gideceğimiz ne yapacağımızı bilmiyorduk…
    tek bir çıkar yol geldi aklıma… evime geri dönmek… ama annemleri yanıma almadan…
    geçen gün barıma gelen adamlar yine gelebilirdi. ya da diğerleri.
    neticede benden şüphelenmişlerdi…
    başkalarının fikirlerine başvurabilir, bir ipucu yakalayabilirdim…
    tek yapmam gereken onları, niyetimin onlarınkinden farklı olmadığına inandırmaktı…
    kararımı diğerlerine açıkladım. hem atilla bey hem de safa bey mantıklı olduğunu dşünüp onayladılar…
    ashley’yi de yanıma alıp gittim. gizem de gelmek istedi. ama onu yanımda zütürmek istemedim… hele evime girmesine asla müsaade edemezdim…
    yine de peşimizden gelmişti. kendine bir otel bulmuş.. arada pub’a o da geldi… aradan yaklaşık 10 gün geçmişti. ashley’yle çok iyi anlaşıyorduk… eski ergen hislerime artık sahip olmasam da hala aşık olabilirdim. ama bu kez o kadar hızlı gidecek değildim… öğle yemeği yiyorduk. misafirlerimiz vardı. beklenen misafirler…
    aynı iki adam, aynı masadaydılar.
    ···
  15. 52.
    0
    ______________________________________________

    bu arada ilk iki sezonu okumadan buna gelip, bi tak anlamadık demeyin ...

    _____________________________________________
    ···
  16. 51.
    0
    bu kez işler daha da karışıktı. ama arkamızda yalnız safa bey değil, atilla ve şu gizli örgütü de vardı. belki bir yardımları dokunurdu.
    otele gittik. ashley, gizem ve ben. gizemin varlığında böylesine rahatsız olabileceğimi düşünmezdim… kaybolan güven yaında bir çok şeyi de zütürürmüş…
    oturduk… neler yapabileceğimiz konuştuk…
    nereden başlayacaktık?
    kim almış olabilirdi?
    bilmediğimiz kişileri değerlendirmeye alamayacağımızdan, bildiklerimizden başladık…
    atilla bey ve örgütü olmadığı kesindi.
    gizem de yanımızda olduğuna göre onun ailesi de değildi…
    geriye iki seçenek kalıyordu, varlığından haberdar olduğumuz…
    kim olduklarını tam bilmesek de tahmin ettiğimiz iki grup…
    hristiyanlığı koruyan ekip. ki ben bunlara şövalyeler demiştim.
    bir de hritiyanlığın karşısında duran ekip… bunlar atilla beyin teşkilatı olmadığına göre, şu kendilerine aydınlanmışlar adını veren ekip olabilirdi. latincesi illuminati olan hani…
    ···
  17. 50.
    0
    okudumlan hepsini devam et amk
    ···
  18. 49.
    0
    neyse şimdilik yetsin... uyuyamazsam devam ederim... nasılsa anca okursunuz...
    ···
  19. 48.
    0
    Kimin için çalışıyordum. Kime yardım ediyordum? Kime hizmet ediyordum? Her şey karışmıştı…

    Atilla beye gittik.
    Tabloyla günlüğü bulmalısınız çocuklar. Bir an önce… bizden başka, şu yanındaki büyücü ve ailesi de peşinde biliyoruz. Ayrıca bu gücü kullanmak isteyen başkaları da var. Bize karşı oalrak incili gün yüzüne çıkarmak istemeyen bir de tarikat var tabi. Müslümanlığı tekellerine almış olan. illumiati ise kiliseye karşı bir güce sahip olmak istiyor. Kilise de şövalyelerini gönderdi peşlerinden. Yani sizin anlayacağınız karşınızda bir, iki tane düşman yok… dikkatli olun…
    ···
  20. 47.
    0
    http://www.eksiduyuru.com/index.php
    ···