1. 26.
    0
    söz konusu ashley ve ben olunca, “yalnız ikimiz” tabirinin romantik gelmesini isterdim.
    ama tedirgin geliyordu.
    ertesi gün öğleden sonra ashley’nin arabasıyla yola çıktık.
    amerikan filmlerindeki gibi 68 model bir mustang ya da chevrolette bir kamyonet olsaydı daha otantik olabilirdi… ama altımızda yalnızca bir focus vardı…
    ···
  2. 27.
    0
    ashley beni hava alanından aldı.
    o gece onun evinde kaldık. amcamın evine kara yoluyla gidecektik.
    yol bir günden fazla sürer demişti.
    o da daha önce bu mesafeyi hiç gitmemişti.
    hazırlıksızdık. yanımıza tecrübeli birilerini alamazdık.
    daha fazla insanı durumdan haberdar edemez, daha fazla insana güvenemezdik.

    yalnız ikimiz olmalıydık.
    ···
  3. 28.
    0
    ashley’den beklediğim haber gelmişti…
    bir an evvel toparlanıp yola çıkmak için hazırlandım.
    istanbul’da annemlerle beraberdim son bir iki gündür.
    vedalaşıp ayrıldım… giderken arkamda çok fazla şey bırakmış gibi hissediyordum…

    sanki bir daha dönemeyecekmişim gibi…

    anlamsızdı…
    ···
  4. 29.
    0
    ashley vakit kaybetmeden amerika’ya gitti.
    bi süre bekledim. resmi prosedürlerle o ilgilendi…
    gizem’e durum anlattım ben de bu arada…
    hoşnut değildi, ama aramıza koyduğum mesafenin farkındaydı ve ısrar edebilecek konumda olmadığını biliyordu.
    zaten öteden beri söylediklerime itiraz etmişliği pek yoktu…
    ···
  5. 30.
    0
    panpa yaz upupupupupupup
    ···
  6. 31.
    0
    Ashley’ye durumu anlattım

    Bi fikri yoktu…
    Atilla bey ve safa beyi aradım… onlarında ilgisini çeken bir durum yoktu…
    Belki de gidip bakmalıydık… ama Amerika vizesi o kadar da kolay alınamıyordu… ne yapabiliriz dedim… bu kez gülen ashley’ydi…
    Vizeye ihtiyacım yok ki… oturma iznim var zaten dedi…
    Doktoramı yaptıktan sonra, amerika’ya yerleşme kararı aldım. Üniversitenin imkanları daha iyiydi…
    Maden bulmuş kadar sevindim…

    - Ben gideyim, seni getirtmenin de bir yolunu bulurum. Çok uzun sürmez… ne de olsa çalışma alanlarımız ortak.

    Öyle ya… kullanamsam da benim de orta çağ üzerine yüksek lisans çalışmam vardı…

    - Ama gizemi çağıramam dedi. Bi yolunu bulabilirse kendi gelsin. O kıza güvenmiyorum…
    Kadınsı iç güdü müydü, gerçekten güvenmiyor muydu, yoksa kıskançlık mıydı? Bilmiyorum… ama ashley’nin gizem’den hoşlanmadığı açıktı. Ben de farklı değildim… gizemle ilgili, yaşadıklarımını şokunu atlatabilmeye bile fırsatım olmamıştı. ihanet etti , öldü derken, dirilip yeniden gelmişti sanki… ve ne yaptıysam sevgimden diyordu…

    üstelemedim…

    peki dedim ashley’ye…

    peki dersiniz bazen sadece. Sadece “peki”. inandığınız ya da her şeyi kabul ettiğiniz için değil. Tükendiğiniz için…
    ···
  7. 32.
    0
    Ashley uyumuştu…
    Balkona çıkıp bi sigara kırdım…
    Evet sigarayı hala kırarak içiyordum…

    (geçen sezonda bu kırma meselesine takılıp denemek isteyen arkadaşlar olmuşu. Yine olursa diye Aynı tüyoyu yineliyorum. Direk izmariti kırıp atmayın. izmarit alt kısmındaki kağıdı hafif yırtıp süngerini içinden çıkarın. Yoksa ağzınız tütün dolar)

    Neyse
    Hava aydınlanıyordu… hayatım gözümün önünde geçti yine. Her zaman olduğu gibi. Olanları düşündüm. Avrili… ayşeni… bay x’i… lisedeki evimi… amcamın ölüşünü… öldükten sonra bile beni nasıl şaşırttığını… bıraktığı büyük mirası… o miras sayesinde, kudüşteki olayı nasıl çözebildiğimizi…

    Bir dakika…

    Kudüsteki olayı, amcamın oradaki evi sayesinde çözmüştük…
    Dünyanın başka yerlerinde de evleri vardı… yine bir ipucu olabilir miydi… bilgisayarın başına oturup google earth’ü açtım… evlerin adreslerinin bulunduğu muhitleri yazıp şöyle bi baktım… kimini buldum. Kimini bulamadım.. ama bir tanesi çok dikkat çekiciydi… google earth’de görünmeyen bi yerdeydi.. net bir fotoğraf yoktu bölgeye dair… bu bazı askeri özel bölgelerde de olur ya… dikkatimi çekti…

    Pennsylvania’da bir ev… ne anlamı olabilirdi? Gidip bakmalı mıydık… ashley’nin uyanmasını bekledim…
    ···
  8. 33.
    0
    eve gittik… geç olmuştu… tablo ya da günlük kimdeydi? nasıl ulaşabilirdik? düşünmekten başımız dönmüştü…
    ashley bana dönüp, hayatın hep böyle hareketliydi öyle değil mi? dedi…

    - evet dedim… nasıl anladın…

    - o kadar normal karşılıyorsun ki olanları. neredeyse hiç yadırgamıyorsun…

    daha önce olanları bilseydi, sebebini anlardı… basit, abaza bir lise öğrencisinden nasıl bir kuryeye, bir katile dönüştüğümü, orta çağdan kalma bir defterin peşinden dünyanın dört bir tarafında neler yaşadığımı…

    - alıştım dedim sadece…

    - seni çekici yapan bunlar değil ama biliyor musun dedi…

    hoşuma gitmişti…

    - ne peki dedim…

    - sanırım gülüşün dedi… her an gülebiliyorsun… en ciddi anda bile bi anda gülümsüyorsun… bunu birkaç yıl önce
    moğolistan da fark etmiştim… neler olup bittiğini bilmez bir halde oradan oraya koşuştururken, senin olmadık zamanlardaki gülüşün, sanki bir umut ışığı gibiydi…

    kız o kadar güzel konuşuyordu ki… reşitliğimin başlangıcından itibaren koşuşturmalar içinde romantizmin ne olduğunu unutan ben, bu cümlelere cevap verebilecek ustalıkta değildim… bir anda öptüm sadece… küçük ve masum bir öpücüktü… büyümeye hazır bir kıvılcım gibi ikimizde sardı… hani öyle anlar vardır ki, küçük bir kıvılcım arkasına rüzgarı ve güneşi alıp büyük ormanları yakar ya. ya da durgun bir havada yanmaya çalışır acizce… ama havadaki yaprak kımıldatmayan hareketsizlik yetmezmiş gibi bir de yağmur başlar… başlaman bitirir, küçük alevi. piknik ateşi olabilecek kadar bile büyümeden. o gece öyle olmadı. ardında bir fırtına varmışcasına büyüdü o yangın. zaten kimse de kaçma niyetinde değildi. mecazi aleve bıraktık kendimizi…. sabah olmak üzereydi..
    ···
  9. 34.
    0
    Ashley’nin yanına gidip, durumu anlattım… gizemi de çağırdık…
    - Arkadaşım, kaan, tabloyu zütürürken öldürülmüştü… yanarak ölmüş…

    Gizem in gözleri parladı… tanıdık gelmişti bu tarz belli ki…
    Kendilerinin de yanarak öldükleri dedikodusu çıkarmışlardı…
    - iki ihtimal olabilir dedi… ya bizim gibi biri tarafından öldürüldü… ya da bize karşı biri tarafından…
    - Ne yani dedim, orta çağdaki cadı kurbanları gibi yakılarak mı öldürüldüğünü düşünüyorsun dedim…
    - Ya da birilerinin bağlandıkları sayesinde…
    - Büyü yani dedim…
    - Olabilir dedi…
    Bu kadar şeyi kafam kaldıramıyordu… kim yapmış olabilir bu durumda dedim…
    - Sanırım ya günlüğün peşinde olan, ve gücünden yararlanmak isteyen biri…
    - Yada kilise mi?
    - Evet. Yada bizzat Vatikan…
    ···
  10. 35.
    0
    düşünmeden yanlarına gittim. selam verip oturdum… konuşmaya başladım…

    - aradığını şey bende değil beyler…

    - biliyoruz…

    - benden ne istiyorsunuz?

    - nerede olabileceğini bilmenizi umuyoruz bay antonyo…

    - inanın bilmiyorum. ben de sizin bilebileceğinizi düşünmüştüm… kimler peşinde olabilir… ya
    da siz kimlersiniz?

    - babamla tanışmış olmalısınız… christopher morales…

    - hatırlamıştım… evime kadar gelmişti zamanında… illuminati’ye bağlı olduğunu söylemişti… evet dedim hatırlıyorum. ama sizin bilmediğiniz ve benim bildiğim bir şey nasıl olabilir dedim… ben basit bir işletmeciyim…

    - kendinizi hafife almayın bay antonyo dedi… daha fazlasını bildiğinizi biliyoruz… ama bildiklerinizi kendinize saklamanız şimdilik işimize geldi…

    - bu adamlar illuminatiden değildi belli ki… muhtemelen kilisenin tarafındaydılar. ya da atilla beyin bahsettiği diğer gruplardan birinden…

    - tabloyu taşıyan arkadaşınızın, nasıl öldürüldüğü hakkında bir fikriniz var mı???

    - araba kazası süsü verilmiş dedim…

    - evet, arabada, yanarak ölmüş…

    - olabilir dedim. beynimde şimşekler çakmıştı. belli etmedim… aradığınız cevaplar bende değil beyler… üzgünüm size yardımcı olamam… keşke olabilsem… beni tanıyorsunuz belli ki. bu hayatı yaşamaktan nasıl kaçtığımı fark etmişsinizdir. yeniden bulaşmak istemiyorum…

    inanmış gibi yaptılar. peki deyip ayrıldılar… ama anlamıştım… en azından tablonun nerede olduğunu…
    ···
  11. 36.
    0
    onlara nasıl ulaşabilirdik?
    aklıma bir şey gelmemişti… atilla beyi aradım… bilmiyorum dedi…
    toplanmıştık. herkes alarmdaydı neredeyse… ama elimizde bir harita yoktu işte… nereye gideceğimiz ne yapacağımızı bilmiyorduk…
    tek bir çıkar yol geldi aklıma… evime geri dönmek… ama annemleri yanıma almadan…
    geçen gün barıma gelen adamlar yine gelebilirdi. ya da diğerleri.
    neticede benden şüphelenmişlerdi…
    başkalarının fikirlerine başvurabilir, bir ipucu yakalayabilirdim…
    tek yapmam gereken onları, niyetimin onlarınkinden farklı olmadığına inandırmaktı…
    kararımı diğerlerine açıkladım. hem atilla bey hem de safa bey mantıklı olduğunu dşünüp onayladılar…
    ashley’yi de yanıma alıp gittim. gizem de gelmek istedi. ama onu yanımda zütürmek istemedim… hele evime girmesine asla müsaade edemezdim…
    yine de peşimizden gelmişti. kendine bir otel bulmuş.. arada pub’a o da geldi… aradan yaklaşık 10 gün geçmişti. ashley’yle çok iyi anlaşıyorduk… eski ergen hislerime artık sahip olmasam da hala aşık olabilirdim. ama bu kez o kadar hızlı gidecek değildim… öğle yemeği yiyorduk. misafirlerimiz vardı. beklenen misafirler…
    aynı iki adam, aynı masadaydılar.
    ···
  12. 37.
    0
    ______________________________________________

    bu arada ilk iki sezonu okumadan buna gelip, bi tak anlamadık demeyin ...

    _____________________________________________
    ···
  13. 38.
    0
    Ashley’de babasının izinden gidip tarihçi olmuştu.
    Kendini kariyerine bir hayli kaptırmıştı anlaşılan.
    O da benim gibi 30’una merdiven dayamış, hiç evlenmemiş, her şeyi tüm hayatı işi olmuştu.

    Peki dedim. Konuyu anlattım.
    Bi bak bakalım

    Anlaştık dedi.
    Seni ararım.
    Aradı da…
    Ama bir şey bulamamıştı…
    Babamla da konuştum dedi.
    Bu olayı bana anlattığında, ne kadar merak ettiğimi biliyordu.
    Sordum.
    Kırmadı.
    izin verdi…
    ···
  14. 39.
    0
    -selam antonyo nasılsın

    - iyiyim ashley. Ne oldu bir sorun mu var?

    - hayır. Her şey aynı. Sadece bir şeyi merak ettim. Ne oldu?

    - hiç dedim sadece ömer abiyi merak ettim…

    - o yüzden mi acil dedin? 2 yıl önce neler olduğunu biliyorum antonyo. Sana yardım edebilirim…
    ···
  15. 40.
    0
    birader harbi harbi sen ne anlatıyon amk ne içtin bide ciddi ciddi yazmış amk :=)
    ···
  16. 41.
    0
    kurtuluş savaşı hikayelerini duyumuşsundur.
    ardından 2. dünya savaşı hikayeleri.
    vietnam.
    bosna…

    hepsinin, kan ve ölüm dışında bir ortak noktası var.

    anlamamıştım amk.
    adam çok kafa karıştırıyordu…
    daha açık olsanız dedim…

    doğa üstü olaylardan bahsedilir.
    metafizik, psişik güçler, paranormal olaylar.
    ne dersen.
    bizim inancımızda, bu, eğer peygamber değilsen, ki son peygamber gönderileli 1500 yıl olmuş, bunun tek bir açıklaması var o da 3 harfliler diye tabir ettiğimiz varlıkların insan hizmetinde çalışmaları.

    nası amk dedim ya…
    ···
  17. 42.
    0
    amcan ve bizler, islam dinini yüceltmek uğruna düşmüştük bu tablonun peşine.
    günlükte nelerden bahsedildiğini bilseydik, böyle olmazdı.
    bizim bu işle uğraşma amacımız farklıydı.

    ne gibi dedim? nasıl yani?
    ···
  18. 43.
    0
    apar topar istanbula gittim.
    verilen adres tanıdık gelmemişti.

    gittiğimde, yüzü de öyle.

    sonunda işler dönüp dolaşıp, tanıdığım birine çıkmamıştı.
    şaşırmıştım…
    konuşmaya başladık…

    gerçekten de bir teşkilatlanmaları varmış…
    80’lerin ülkücü gençleri ideallerini kaybetmeyip daha da abartarak yollarına devam etmişler.
    türk-islam birliği için çalışan bir topluluk.
    örgüt.
    ama kendilerine örgüt değil teşkilat demeyi tercih ediyorlardı.
    ilginç bir tezat çarptı gözüme.
    türklüğü savunan adamlar, türkçe bir kelime olan örgüt sol kavramları çağrıştırdığı için onun yerine sevmediği arapların kavramı olan teşkilatı kullanıyorlardı.

    gülümsedim.

    ama siyaset tartışacak durumda değildim.
    ···
  19. 44.
    0
    öğleden sonra, saat 3 civarı…
    akdeniz manzarasına bakarak kahve içiyorduk safa beyle.
    içinde bulunduğumuz duruma bakılırsa biraz fazla rahattık.
    akdenizin bu görüntüsü ilginç bir şekilde bana hala ayşeni hatırlatıyordu.
    ne yapıyordu acaba?
    sebastian geldi…

    buldum.

    istanbul’da.

    seni bekliyor…
    ···
  20. 45.
    0
    olabilir dedi safa bey…

    amcanı iyi tanırdım.
    bu mümkün.
    gençlik yıllarımızda, siyasetle çok içli dışlıydık.
    hatırlarsın anlatmıştım dedi sebastian.
    o dönemden kalma bir şeyler olabilir.
    bunu öğrenebileceğimiz tek bir kişi var.
    amcanın o dönem en yakın arkadaşlarından biri.

    atilla…

    akşama kadar süre verin.
    bir şeyler bulmaya çalışırım…
    ···