gelin piçler size son aşk hikayemi anlatıcam

içinde hüzün de var, aşk da ciks de..

kimse dinlemese de anlatıcam. bi yerlerde yazılı kalsın amk

bu yaz hatta tam tarih olarak temmuzun sonlarına doğru bir kız arkadaşımla birlikte kaş'a tatile gittik. esasında manitam da vardı ama aramız kötü olduğu için tatile o gevaşe hatunla çıkmak zorunda kalmıştım. Onunla orda -kaş'ta- tanıştık, eski patronumun cezaevinden eski bir arkadaşıydı. Kaş'ta eskiydi, 20 yıl orada yaşamış herif. üstelik dalışta, yamaş paraşütünde 1 numra. hocaların hocası dedikleri bir adam

Kaş dediğimiz yer bilen bilir. ufak, ayrı bir cumhuriyettir. Öyle bir enerjisi vardır ki kaş'ın insanı insan yapar, aşık eder, kör eder. işte böyle bir yerde tanıştım onunla.. o ise Kaş'ın en hayran olunan, en çok sevilen sayılan insanlarından biri. hocaların hocası demedik boşuna..

@8 aynen ööle panpa kaş'ta aşk başka oluyor

kaş dediğin önü yaş, arkası taş, tersi aşk'tır

ilk tanışmamız teknede oldu kendisiyle, dalış teknesinde. o gün arkadaşımla birlikte discover dalışına gittik, teknede bizi o karşıladı o sıcacık gülümsemesiyle. elini sıkar sıkmaz anladım ve içimden dedim ki hayırdır amk bu herifle bişi yaşıcaz ama bakalım ne yaşıcaz, nasıl yaşıcaz

tanışmamız 5 saniye anca sürdü, sonra çekip gitti tekneden

aynı günün akşamı dalış yaptığımız teknenin sahibi ve kız arkadaşımla birlikte rakı içmeye, meyhaneye gittik. tam da meyhane kapanacakken o geldi ve yanıma oturdu. işte bizim hikayemiz böyle başladı

@14 hayır amk ilk günden vermedim. o gün tanıdık birbirimizi. 3. gün dayanamadım, verdim. ama 3 gün boyunca süründürdüm, vermedim amk

bi ara devam edicem hikayeye.. şimdilik reserved amk

@17 sevdiğimize veriyoruz o kadar basit. neyini anlamadın bende onu anlamadım

@19 yok ayrılmadık da yarın öbür gün ayrılıcaz sanırım. neyse anlatayım madem.

ilk gün ööle rakı muhabbeti yaptık, sabaha kadar kaş'ın altını üstüne getirdik, içtik, güzelleştik, eğlendik. adamdan etkilendim ama kafamda bi ton soru işareti uyandı

ilk olarak istanbulda bıraktığım sorunlu bir ilişkim vardı. artık kangrene dönmüş ilişkimi bi türlü bitiremiyordum zira 7 yıla yakın zamandır devam etmekteydi..

öte yandan başka bir adam şak diye aklıma düşüverdi işte. ama onunla ilişki yaşayacaksam 2 kere düşünmem gerekiyordu çünkü aramızda ciddi yaş farkı vardı

adam benden 25 yaş büyük daha ne olsun. babam yaşında nerdeyse amk

ama aşk, nasıl ki gurur dinlemez, yaş da dinlemiyor panpalar.

neyse ertesi gün kaş kamping'e gittik kız arkadaşımla birlikte. akşama doğru yanımıza geldi, oturdu. sonrasında da bütün gece birlikteydik. o gece yalnız kalamadık ama ilk kez beni o gece tuvalet dönüşü öptü.

hayatımda aldığım en heyecan verici, en masum bir o kadar da utangaç öpücüktü binler. siz bilmezsiniz bu hissiyatları

sonra yine ayrıldık. ama bu sefer ertesi gün araç kiralayıp, olimpos, çıralı taraflarını gezmeye karar vererek ayrıldık. ertesi gün o, ben, benim kız arkadaşım ve onun bir erkek arkadaşı olimpos yollarına düşmüştük bile..

ve hayatımın en unutulmaz 2 günü böylece başladı. kaş'ta başlayıp, çıralıda biten yolculuğumuz tahmin edebileceğimiz gibi 2 gün sürdü. yol boyunca rastladığımız bütün likya şehirlerini gezdik, bütün antik- helenistik yerleşimleri dolaştık. aşık olduğum adam sadece dalış konusunda değil, tarih konusunda da hocaların hocası çıktı.

ilk olarak bizi hoyran'a zütürdü. Hoyran, likyalıların şehirlerinden biri ve muazzam bir yer kekova körfezini tepeden gören bir manzarası var. bütün şehri, kral mezarlarını, antik tiyatroyu, evleri, tanrıların evini gezdirdi, gezdirirken anlattı, mihmandarlık yaptı bize. onunla orada hoyranda yanyanayken tek birşey düşündüm;

hepimiz likyalıyız (:

panpalar işim çıktı, devam edicem.

reserved amk

ben burdan devam edeyim hikayeme en iyisi...

nerde kalmışım hah hoyran sonrası myra ve noel baba derken vardık olimpos'a... yalnız binler olimpos'un taku çıkmış nerde 5 yıl önceki olimpos hey gidi hey amk. şimdi aile çay bahçesi gibi olmuş olimpos sakın gitmeyin amk
baktık ki olimpos bozmuş kırdık direksiyonu çıralı'ya. çıralı'da bir cam ustasının misafiri olduk, yemekler, kurular, sulular sel gibi aktı gitti..
büyülü bir günün ardından - ve kafalar da bi milyon zaten söylemeye gerek yok- olimpos'a birkaç km uzaklıkta bir dağ köyünde geceyi geçirdik. eski kerbin bir köy evinde kaldık. hayatımda gördüğüm ve de görebileceğim en şirin, en doğal köy eviydi. bahçesinde hamak ve ip canbazlarının kullandığı bir halat vardı (yeminlen vardı lan iki ağacın arasına gerilmiş kocaman bir halat)..

mutfak dolaplarının bile kerbinten olduğu bir ev düşünün hey gidi hey..