@9 sen gelibolulu mustafa aliyi bilir misin ?
Osmanlı ve Padişahlar ile ilgili derin tecrübe ve bilgi sahibi olan Mustafa Ali’nin ‘’Görgü ve Toplum Kuralları Üzerinde Ziyafet Sofraları’’ adında 2 cilt, muhafazakar Tercüman yayınlarından çıkmış olan kitabının sekizinci bölüm başlığı ‘’Bıyığı terlememiş ve sakalı çıkmamış olanlar takımını anlatır’’ tanımı ile büyük harflerle yazılmıştır.
Bölümde o dönemde tüyü çıkmamış sakalı bıyığı çıkmamış oğlanların, cazibeli kadınlardan da çok ilgi gördüğü tercih edildiği anlatılıyor. Civanlarla arkadaşlık etmek aşikâr olmuş, çekinmeden oturak âlemlerinde yolculukta her yerde yanlarında dolaştırmaya başlamışlar, aynı dönemde ay yüzlü kadınları asla yanlarında taşımaz birlikte bulunmazlarmış.
Kitabın 59 ve 60. Sayfalarında bakın nasıl anlatılmış yaşananlar:
“Çünkü sevilen kadın bölüğünün namahremleri avan korkusundan gizli tutulur. Şimdi ise civanlarla arkadaşlık onlarla düşüp kalkma yolunda bir kapıdır ki bu kapı gizli, aşikâr hep açıktır.
Tüysüzler soyundan namert lokması olanların çoğu Arabistan binleri ve Anadolu Türklerinin veled -i zinalarıdır, onların sürdüğü güzellik ve cazibe süresini hiçbir diyarın tüysüzleri sürmez.
Niceleri otuz yaşına varıncaya kadar güzel yüzünde gönlünde üzüntü olacak kıl görmez. Türk çocukları Arabistan’daki ele avuca sığmaz civelek çocuklar güzellik yönünden hepsinden kısa ömürlü olurlar.
20 yaşlarına vardıkları gibi rağbetten düşerler ve aşıkların işinden kalırlar. Ama içel civarları Edirne, Bursa ve istanbul’un ince bellileri her yönden kusursuzlukta ve güzellikte onlardan ileridir.
Güzelliği ve cazibesi ekgib olanların ise çeke çevire tazelikleri ve tatlı kılan naz ve cilve ile sevimli gösterir. Ama Kürt tüysüzleri, anadan doğma evbaş olanların tecrübesine göre sağlıklı, yumuşak ve uysal imişler ve her ne teklif olunsa dinleyip yapmaları çok olurmuş. Hele bellerinden aşağısını kına ile boyatır, dizlerine ininceye kadar boyanarak kendilerini süslerlermiş.
Özellikle Çoğu ince belli ve uzun boylu olurlar. Kendilerini teslim ettikleri sırada her uzvuyla birlikte yumuşaklık gösterirlermiş. Sözün kısası görünüşte yumuşak davranmakta, aslında karşı durmakta içel güzellerinin çoğu inat ederlermiş.
Buna göre bunların vuslat nimeti bu yükler için vardır. Yanlarında gezen aşıklarını bahtsız ettikleri ve parasız pulsuz bıraktıkları meydandadır, derler. Ve iki gencin fırsat vaktinde birbirinden yararlanması, yahut birisi ötekini sarhoş edip üstüne çıkması, değmede mümkün olmayacak bir iştir, diye anlatıp söylerler.
Sözün kısası, ün almış güzel yüzlülere rağbet edip karşısında gümüş servi endamlı. Uzun boylu, salınarak yürüyenleri kullanmak isteyenler Rumeli köçeklerinden şaşmasınlar. Kul cinsinin de Yusuf çehreli Çerkezlerinden ve Hırvat asıllıların nefesleri mis kokanlarından sakın usanıp bezmesinler.
Gerçi içel mahbuplarında da nazeninler olur lakin çoğu vefasız insanı üzmek isteyen cefacı güzellerdir. Onlara sahip olanların huzuru ve rahatı az bulunur. Ama Arnavut cinsi de gerçi âşıkların gönüllerini alırlar, bu kadar var ki gayet inatçı olurlar.
Ama Gürcü, Rus ve Görel cinsi, öteki esnafın gübresi gibidir. Onlara bakarak Macar soyundan olanlar, başka tayfaların tabiata uygun ve makbul olanlarıdır.
Gel gelelim, çoğu efendisine, hıyanet eder; düşüp kalkmalarından, davranışlarından her kişi onların çirkin yönlerini görür. Şaşılacak olan budur ki Mısır evbaşları Habeşlilere düşkündür. Araya soğukluk girer, her biri insanın samurudur, derler. Aslında yatak hizmetinde usta olurlarmış, yani esbap buhurlamayı, yatak ve yastık döşemeyi candan isterlermiş. Erkeğinde, dişisinde adamlık belli imiş: her ne semte görülürse uysal ve güzel davranarak yumuşaklık göstermeleri kolaymış.”
işte Mustafa Ali’nin ağzından Osmanlı’da oğlancılığın hangi boyutlara geldiğini, kadınlarla birlikte olmaktan daha fazla tercih edildiğini anlatan satırlar böyle.
edit: o kim diyenler için
http://tr.wikipedia.org/w...ulu_Mustafa_%C3%82l%C3%AE