evet oçlar dünkü gibi bugünde sizlerleyim.
sigaramızı yakıyoruz ve arkadan:
http://www.youtube.com/watch?v=9aRKZFR5imM
simdi sevgilinizi gözünün önünüze getirin. o utangaç gülümsemesini, küçük kırmızı dudaklarını. en hoşunuza giden özellikleriyle karşınızda olduğunu düşünün. suratınız o martı kaşlılara attığımız gevrek simit gibi oldu değil mi dıbına koduklarım sizi.
gerçekten de onu gördüğünüzde hayat bambaşka değil mi? elele tutuştuğunuzda kimseyi görmüyor gözünüz. daha sağlam daha özgüven sahibi hissediyorsunuz kendinizi. o sizin herşeyiniz. hayatınız. biricik aşkınız. ama ya onu göremeseniz. şimdi ö güzel kızın hasta olduğunu düşünün. kan kanseri yani değer adıyla lösemi. elinizde yapacak hiçbirşeyiniz olmaz. ona uygun bir ilik bulamadıkça. ki bulunmaz da öyle kolay kolay. her allahın gününü hastanelerde harcarsınız. habire kontrole gitmeniz gerekir. elini tutarken canı yanmasın dediğiniz hatunun omuriliğinden morfinsizce ilik alırlar kocaman iğnelerle. çığlıklarını duyarsınız resmen.
zaman ilerledikçe de o güzelim saçları dökülmeye başlar tedavi yüzünden. kokusuna doyamadığınız o güzelim saçları parça parça dökülür. dökülen şaçları yüzünden tamamiyle kazıtır bir süre sonra saçlarını. sonra kalan saçlarından peruk yaptırmak zorunda kalırsınız. kafasında birtürlü durmayan saçmasapan bir peruk. onun o güzel saçlarının yerini tutabilir mi? tutmaz tabi amk. sonra o güzel gözlerinde ki ışık yavaş yavaş sönmeye başlar. o ışık söndükçe de umutlar söner. donör bulma umutları azalır. size gelmesine çok sıra vardır. yavaş yavaş ölümü beklersiniz. belki 3-4 ay sonra derler belki senelerce. o ise acılar içinde uyumaya alışır. rahat bir uykuya özlem kalır. hastaneye gitmekten bıkar. sizde yapacak hiçbirşey olmadığından daha da kötüsünü düşünürsünüz. ve bir gece acılar artık dayanılmaz olur. hemen hastaneye gidersiniz. acilin kapısından ölümün atlıalrı gibi girip onu hemen bir sedyeye atarsınız. doktor gelir bi sakinleştirici yapar. siz sadece uzaktan izlersiniz. hala çığlık çığlıgadır. sesi kesilmez. müşşaade odasına alırlar. siz kalırsınız dışarda. gecenin soğugunda çıkar bi sigara yakarsınız. o dumanın sizi birazcık rahatlatması dileğiyle. ama olmaz aklınızda o vardır. sevgilinizi beklerken bir sigara daha yakarsınız ve bir tane daha. artık ağzınız çamur gibi olmuştur sigara içmekten. lavaboya gidip elinizi yuzunuzu yıkarsınız. o zaman farkedersiniz ki yavaşca solan sadece o değil. aynı zamanda sizden de bazı parçalar gitmiştir. gözleriniz kızarmış altları torba torba olmuştur. yarım saat sonra doktor uyuttuklarını söyler. acı dayanılmazdır çunku. bu saatten sonra da yapacak hiçbirşey yoktur. beklemekten başka, herzaman ki gibi. haftalarca hastaneden ayrılmadan tekrardan uyandırılacağı günü beklerisiniz. beklersiniz. artık ne yemek yiyecek nede birşey yapacak haliniz vardır. saçınız yağlanmış, saçınız sakalınız birbirine karışmıştır. ve birgün o sessizliği farkedersiniz. artık hiçbirşey duymazsınız. çok büyük bir boşlukta gibisinizdir. sanki hayat yavaşlamıştır. her hareket size çok hızlı geldiği o saniyelerde anlarsınız ki ters giden birşeyler var. kafanızı kaldırdığınızda görürsünüz doktor ve 2 hemşireyi. birşeyle uğraşır oraya buraya giderler. yarım saat sonra ise, gözleri kısılmış yorgun bir doktorla gözgöze gelirsiniz, hiçbirşey yapmaz tıpkı filmlerde ki gibi "maalesef der, kurtaramadık" işte o zaman bütün sesler en güçlü haliyle tekrardan kulaklarınıza hücüm eder o kadar çok şey duyarsınız ki o anda ölmek istersiniz. belki de bu istek sevgilinize gitmek içindir. bunu anlamazsınız. kalktığınız o demir sandalyeye tekrar oturursunuz. gözünüz kararır ya hafiften aynen öyle. oturur ve bakrsınız boş boş yerdeki kalebodurlara. oo gitmiştir. gülüşüyle sizi uçuran elini tuttuğunuzda kendini he-mani gibebilecek güçte hissettiren kız gitmiştir. sizin bir yarınız gitmiştir aslında. işte o an sizde ölümü düşünürsünüz. ayağa kalkar ve camdan son kez ona bakrsınız. hemşireyi görürsünüz etrafı düzenlemeye çalışan. onu görürsünüz. o soğumuş bembeyaz olmuş gözlerindeki karaltılı bünyeyi. birşey yapmadan çeker gidersiniz ordan. kafanızda binlerce soruyla. hala anlam vermeye çalışırsınız. ama cevap koca bir hiçtir. o artık yoktur. dolaba gidip bir bira almak için ayağa kalkarken yüzünüze tekrardan o gevrek gülümseme gelir ve şu cümleyi söylersiniz "güle güle"...
not: huur çocukları böyle birşey yaşammadım. sizlerde yaşamadınız belki de belki yaşayanlarda vardır onu bilemem. sadece şunu söylemek isterim gibtir edin gururu amk. yarın ne olacağımız belli değil çok geç olmadan harekete geçmeliyiz. hala sevdiğimizi biliyorsak onu. size kızgınsa eğer kaybedecek hiçbirşeyiniz yok. en fazla bir kez daha bağırır. ama konuşun onunla. son bir kez çok geç olmadan
edit: pancuklar kusura bakmayın biliyorum uzun oluyor ama betimleme yapıyorum sonuçta okuyun işte zaman harcayın
edit2: özet yok amk. okunası birşey zaten